50. Bölüm

Bölüm 44

selin özgen
writerladyy

 

 

 

••••••••

 

 

Bölüm 44

 

 

Ayvaz tüm gün göremediği miniğini tıpkı sabah çıkarken bıraktığı gibi yine uyurken bulmuştu. O kadar masum uyuyordu ki. Komodinin üzerinde duran laptopun hafif sıcak olduğunu üzerine elini koyarak hissetti. Demek biraz daha erken çıksaydı şirketten onu uyanıkken yakalayabilirdi. Doğru hamleleri yapmanın zamanı gelmişti. Sessizce yatağa yaklaşıp, sabahki öpücüğünden bir tane daha almak istedi. Onu uyandırmamaya dikkat ederek, yanağına hafif bir buse bıraktı. Ve aynı anda Berfu'nun mırıldanmasını duydu.

 

-“ Harryyy… ”

 

Ayvaz olduğu yerde donakaldı. Yerinden bir türlü kımıldayıp, doğrulamadı. Beyninin içinde yankılanan isim onu deli etmeye yetmişti. Öfke ile soludu. O Berfusu için deli olurken, onun rüyalarına giren başka bir erkekti. Hırsla yerinden doğrulup bu sefer sessizliğine dikkat etmediği adımlarıyla dışarı çıktı.

 

Berfu, Ayvaz odadan çıkar çıkmaz gözlerini açıp, İngiltere’de ki arkadaşının kedisinin adını söylediği için kendi kendini tebrik etti. Ayvaz'ın bunu bilmesi gerekmiyordu. Harry pekâlâ da sevgilisinin adı olabilirdi. Çokta güzel olurdu hemde.

 

-“Oh canıma değsin” diye keyifle mırıldandı. Tüm gün onu deli edecek olaylar tertip edemese de geceyi istediği şekilde kapatabilmişti. Final oldukça görkemli olmuştu.

 

**

 

Ayvaz öfkeyle çalışma odasının yolunu tutarken, boğulacağını hissedip, kendini verandaya attı. Nefes alamayacak gibiydi.

 

-“ Bana Berfu hakkında oluşturduğun raporu mail olarak atmanı istiyorum. Hemen şimdi ” diye telefonda Rüzgâr’a avazı çıktığı kadar bağırarak kapattı.

 

-“ Doğru hamlelerin canı cehenneme !!! ”

 

Ayvaz biraz olsun sakinleşmek için derin derin nefes aldı. Şuan dünyadaki tüm havayı içine çekse de Harry’nin kim olduğunu öğrenmeden bunun mümkün olmayacağını biliyordu. O tüm gün aklını toparlamak için sevdiğinin sesine bile hasretlik çekerken, sevdiğinin aklında ve gönlünde olan başkası mıydı yani? Yüreğine oturan ağırlığın tarifi yoktu. Ne Berfu'nun hastanede olduğunu öğrendiği an ne de onu sargılar içinde gördüğü zamanki duyduğu acı. Şuan içinde yanan ateş ile kıyaslanamazdı.

 

–“ Lanet olsun, kimsin sen Harry. Kim? Kimm?” diye dişlerinin arasından öfke ile tısladı.

 

Çekeceği havanın onu sakinleştirmeyeceğini, aksine geçen her anla birlikte bu bilinmezliğin onu daha çok öfkelendireceğini anladığında aceleyle içeri girdi. Direkt çalışma odasına giderek masasının üzerinde bulunan laptopunu açtı. Yedek laptopunun Berfu'nun odasında olduğu aklına geldi. Makbule Hanım odasından çıkmadan sürekli onunla uğraştığını söylemişti. Acaba tüm gün Harry ile mi konuşmuştu. Belki de birbirlerinin yüzünü görerek, kamerada hasret gidermişlerdi. Ayvaz'ın aklına bunlar geldikçe bugün canı sıkılmasın diye verdiği laptop için çoktan pişman olmuştu. Tüm gün o laptop ile ne yaptığını, daha çok kiminle ne yaptığını deli gibi merak ediyordu. Yarın bir ara mutlaka o laptopu kurcalamalıydı. En çok nerelere girdiğini bulması gerekiyordu. Hatta messenger kayıtlarını bile kontrol etmeliydi.

 

–“ Özel hayatının canı cehenneme, artık onun özeli de geneli de benim ” diye hırsla laptopunu açarak maillerini kontrol etti.

 

Birkaç dakika önce Rüzgardan istediği mailin geldiğini görünce heyecanlandı. Berfu'nun daha önceki hayatı, o hayatın içinde yer alan herkesi deli gibi merak ediyordu. Bugün odasında aldığı karar aklına geldi.

 

–“ O zaman Harry Bey ortalarda yoktu ” diye yaptığı şeyin doğruluğuna zaten hazır olan vicdanını ikna etti.

 

İşte biricik sevgilisinin tüm hayatı karşısındaydı. Çocukluğu, okul hayatı, Türkiye’deki yaşantısı, ailesinin ölümü, hatta sağlık durumuyla ilgili geniş bir rapor bile vardı. Yurt dışına gitmeden önceki son kontrollerinde hafif bir kansızlık tespit edildiğini bile öğrenmişti Ayvaz.

 

–“ Hımmm, bunu nasıl atlamışım Makbule Hanıma söyleyeyim de kan yapıcı şeyler hazırlasın bundan sonra ” diye hafifçe mırıldanarak aklına not düştü.

 

Asıl şimdi kendisini ilgilendiren kısma geliyordu. ‘İngiltere’deki hayatı’ oradaki eğitimi, arkadaşları, kaldığı yer hatta yazın staj yaptığı iş yerleri hakkında bile bilgi vardı ama Harry yoktu. Raporu iki kez okudu, yoktu işte. Koca raporda Harry isminde biri yoktu. Öfkeyle Rüzgar’ın numarasını tuşladı tekrardan.

 

**

 

-“ Bu nasıl rapor ” telefon açılır açılmaz öfke ile kükredi.

 

Rüzgâr dosya olarak verdiği raporu gece yarısında niye mail olarak istediğini anlamasa da yollamıştı. Ayvaz'ın daha 10 dakika geçmeden kükreyen sesini duyunca ne yapacağını şaşırmıştı. Onun böyle öfkeli ses tonunu daha önce hiç duymamıştı. İş dünyasında hep soğukkanlılığı ile bilinen Ayvaz Karahanlı resmen barut fıçısıydı.

 

-“ Sorun nedir ” korkusunu bastırmaya çalışarak tereddütle sordu.

 

-“ Harry kim? ”

 

-“ Harry? ”

 

-“ Rüzgâr raporda o yok kim bu Harry? Berfu ile bağlantısı ne bana hemen bulmanı istiyorum hemen! ”

 

-“ Berfu Hanımın tüm çevresi iyice araştırılmıştı ”

 

-“ Demek iyi araştırılmamış, İngiltere’ye kendin mi gidersin, yoksa başka bir şey mi yaparsın bilmem ama bana onu bul ” diyerek telefonu yüzüne kapattı.

 

Rüzgar suratına kapanan telefona şaşkınlık ile baktı. Aslında son birkaç gündür buna alışması gerekiyordu. Ayvaz ona emirlerini sıralıyor ve telefonu başka bir şey demeden kapatıyordu. Aslında bunda bir yenilik yoktu. Yenilik sesinin tonundaydı. İstekleri konusunda her zaman kararlı ve sakin olan Ayvaz Karahanlı çıldırmıştı.

 

-“ Harry kim yaa… ” diye şaşkınlıkla mırıldandı.

 

Az önce Ayvaz'a yolladığı raporu bir kez de kendisi dikkatlice inceledi. Gerçekten de Harry diye biri yoktu. Rapora o kadar çok dalmıştı ki yanına sessizce yaklaşan karısını bile fark etmedi. Omzunda hissettiği elini fark edince hafifçe sıçradı.

 

-“ Hayatım neden kalktın yatağa gelsene ”

 

-“ Esin canım sen neden kalktın, geleceğim birazdan şu işi halledeyim, hadi git yat sen güzelim ” diyerek omzundaki eli avuçlarının içine alıp ufak bir buse kondurdu.

 

-“ Sen olmayınca beni uyku tutmuyor bilmiyor musun? ” diye nazlı nazlı söylendi.

 

Tam 8 yıldır evliydiler. Aynı mahallenin aynı okulun çocuklarıydılar. Lisede başlayan sevgileri onları buralara kadar getirmişti. Esin ailesi yüzünden üniversite sınavlarına bile giremezken, Rüzgar iyi bir dereceyle üstelik istediği bölümü kazanmıştı. Üniversitenin ilk yılı Esin ile evlenmek istediğinde ailesi karşı çıkmıştı. Üniversite bitmeden evlenmeyin diye yapılan tüm baskılara rağmen Esin 18 yaşını doldurduğunda onunla evlenmişti Rüzgâr. İlk yıllar okul ile birlikte evlilik hayatı yürütmekte zorlandıkları anlar çok olmuştu. Ailelerde onların sözünü dinlemedikleri için kendilerini çekince çocuk için beklemeye karar vermişlerdi. Ama geçen zaman ile birlikte çocuklarının olmaması Esin'in her gün doktorlara taşınmasına neden olmuştu. Tabii bunda Rüzgar'ın okul bittikten yaklaşık 1 yıl sonra Karahan Holding de işe başlamasının etkisi büyüktü.

 

 

Ayvaz Karahan’ın özel asistanı olarak iyi bir ücreti vardı. Çeşitli tedavilerden sonra sonunda tüp bebek yoluyla hamile kalmayı başarmıştı Esin. Şuan ikizlerini bekliyorlardı. Kıymetlilerinin gelmesini çok az bir zaman kalmıştı. Şimdiden odaları hazırdı. Esin her şeyiyle kendi ilgilenmişti. Tüm gün bebek odasından çıkmıyordu. Rüzgâr eve ne zaman gelse onu orada ya uyurken ya da yeni aldığı bebek giysiler ile uğraşırken buluyordu. Son ayı içinde olduğu için en ufak bir şeyden etkilenip uyanıyordu. Tilki uykusuna yatıyordu sanki. Rüzgâr telefonu çalınca onu uyandırmamak için ilk seferde açıp hemen odadan çıkmıştı. Başarılı olamamıştı anlaşılan ki şuan onun peşinden kalkmasına şaşmamak gerekiyordu. Yavaşça koltuğunda yan dönerek elini karısının büyümüş karnının üzerine koydu. Bir süre okşadıktan sonra minik bir busede oraya bıraktı.

 

-“ Hadi canım sen yat, bir telefon görüşmesi yapayım bende gelirim ”

 

-“ Telefon mu? Gecenin bu saatinde mi? ” diye şaşkınca sordu.

 

-“ Arayacağım yerdeki kişi için en uygun saatteyiz şuan ” diye yorgunca fısıldadı.

 

-“ Bu saatte kimi bulacaksın ki ”

 

-“ Harry ”

 

-“ Harry? ”

 

-“ Umarım bulabilirim, aksi takdirde bana İngiltere yolu gözüktü demektir ” diye boş bulunup sıkıntı ile mırıldandı.

 

-“Gidemezsin” panik içinde bağırmıştı. Doğuma bu kadar az varken tek başına kalmak istemiyordu. Ayrıca bebeklerini birlikte kucaklarına alacaklarına kocası söz vermişti.

 

Rüzgâr karısı bu durumdayken gitmekten bahsettiği için kendisine lanet etti. Şuan en hassas olduğu dönemlerdeydi. Onu telaşlanmaması gerekiyordu. Doktor bu konuda kesin uyarmıştı onu. Derin bir nefes alıp karşısında panik olmuş Esin'i sakinleştirmeye çalıştı.

 

-“ Canım kesin bir şey yok… ”

 

-“ Söyle o patronuna karım hamile onu bırakamam de ” gözleri dolu dolu sesi titreyerek konuşmuştu.

 

Rüzgâr böyle bir şeyi Ayvaz'a söylediğini bir an hayal etti. Ayvaz'ım yüzünün alacağı şekli gözünün önüne getirmeye çalıştı. Ayvaz kendisine hayır denmesinden hoşlanan biri değildi. Yinede gerekirse diyecekti. Esin'i bu hâlde bırakmayacaktı.

 

-“ Canım benim merak etme gitmeden de bulacağım Berfu Hanımın hayatındaki Harry’nin kim olduğunu tamam mı? Ne olur ağlama ” küçük bir kızı ikna edercesine konuştu.

 

-“ Belki okul arkadaşıdır, ev arkadaşı ne bileyim sevgilisi de olabilir onlara baktın mı? Ayrıca kim bu Berfu Hanım ” diye sıraladığı tahminlerinin sonuna ekledi.

 

‘Sevgilisi’ kesinlikle sevgilisi olmasın diye içinden büyük bir dua ile geçirdi.

 

-“ Berfu Hanım Ayvaz Bey'in sevgilisi, bu seferki öncekilerden ciddi Esin. Ayvaz Beyi ilk kez böyle görüyorum ” diye dalgınca söylendi.

 

-“ Hımm bence zamanı gelmişti onun gibi güçlü bir adamın evlenip durulması gerekiyordu ” diye kendi düşüncelerini dile getirdi.

 

Rüzgâr bir süre daha karısıyla konuşup birazdan kendisinin de geleceğini söyleyerek karısını yatağa dönmeye ikna etmişti. Ardından İngiltere’deki araştırmayı yapan adamını arayıp Harry hakkındaki her şeyi öğrenmesini istedi. Acil olarak…

 

Beklediği telefon 20 dakika sonra geldiğinde duydukları önündeki rapordan farklı değildi. Karşısındaki adam kapsamlı bir araştırma yapmak için 1 haftalık süre istiyordu. Ayvaz'ın o kadar sabrının olmadığını bilen Rüzgâr telefonda inledi. Kesinlikle bu gece yanıtını beklediği bir bilgi için o kadar süre beklemezdi. Sonunda adamı en geç 2 güne kadar bilgi vermesi için zorladı. Telefonu kapatır kapatmaz, Ayvaz'ın numarasını çevirdi. Telefon tek çalışta açılmıştı.

 

-“ Ayvaz İngiltere’deki adamımız ile konuştum. İlk yapılan aramada Harry ismine rastlayamamış ”

 

-“ Nasıl rastlayamamış, iyi baksın ” diye kükredi.

 

-“ Kapsamlı araştırmasının neticesini 2 gün içinde verecek ”

 

-“ 2 gün mü? ” daha da hiddetlenerek bağırdı ve peşinden ekledi.

 

-“ Hemen yarın ilk uçak ile yok yokk şimdi pilotu arıyorsun ve uçağı hazırlamasını söyleyip hemen İngiltere’ye gidiyorsun ve… ” sözü arkadan duyduğu ses ile yarım kaldı.

 

-“ Rüzgar gelmiyor musun canım? ”

 

‘Kahretsin’ diye içinden geçirdi. Rüzgar’ı yollayamazdı. O ve eşinin bebeklerini beklediğini biliyordu. Hem de çok uzun süredir beklenen mutlu iki haberdi. Rüzgar’ı işe alma sebeplerinden biri de buydu. Aileye verdiği değer, kendisi bir zamanlar evlilik kurumuna inanmasa da çalışanlarının iş hayatlarına yansıtacak özel hayatlarının kötü olmasını istemiyordu. ‘Evinde mutlu olan işinde de mutlu olur’ Onun çalışma felsefelerinden biride buydu. Bu yüzden Rüzgar'ı işe almadan önce araştırırken, çocukluğundan beri sevdiği kızla evlenmiş olması ona artı puan kazandırmıştı. Esin ile ilk kez yıldönümü yemeğinde tanışmıştı. Kendisine beğeni dolu gözlerle bakmayan bir kadın bulmak Rüzgar'ı evliliğine saygı duymasını sağlamıştı. Diğer çalışanların eşleri gibi değildi, Esin gerçekten Rüzgar'ı çok seviyordu. Gözü ondan başkasını görmemişti tüm gece. İlk kez o zaman içinde bir yerlerde evlilik hayatının iyi yönleri olabileceğini düşündürtmüştü Ayvaz'a.

 

Doğumun son ayları olduğunu, Rüzgar'ın bu hâldeyken karısını bırakmayacağını da biliyordu. Asistanına bir seçim yapmasını söyleyemezdi. En azından aşka inanan biri olarak artık söyleyemezdi. Bu yüzden biraz sakinleşmek için kendini zorladı.

 

-“ Tamam, güvenebileceğin birini yolla, gidip araştırmayı hızlandırsın. O Harry denilen kişiyi hemen bulun ” diyerek bu sefer sert olmayan bir biçimde telefonu kapattı.

 

Rüzgâr şaşkınlıkla elindeki telefona bakakaldı. Ayvaz'ın neden fikrini değiştirdiğini anlamasa da gitmeyecek olduğuna sevindi. Gitseydi aklı burada Esin'in de kalacaktı. Son bir kez telefon görüşmesi yaparak şirketin önemli olaylarında kullandıkları güvenilir adamlarından Cemal’e konu hakkında bilgi verdi. Öğrendiği her şeyi saat başı kendisine rapor etmesini söylemeyi de ihmal etmedi. Yerinden kalkarak, az önce kendisini çağıran karısının yanına gitti.

 

Ayvaz kudurmuş vaziyetteydi. Harry kimdi diye kendini kapana kısılmış bir kaplan gibi oradan oraya atıyordu. Bu gece sorusuna yanıt bulamayacağını anladığında kendini soğuk suyun altına atmıştı. Biraz olsun sakinleşmesi gerekirken, sinirleri bir türlü yatışmıyordu. Uyku tutmayacağını bile bile kendi kendini zorladı.

 

**

 

-“ Harry’yi buldum, resmini size mail olarak yolluyorum ”

 

 

Ayvaz bir an duyduğunu algılayamadı. Bugün şu lanet olasıca Harry’nin adı ne çok geçmişti. Bir yanı nedense hep, böyle biri yok haberini beklemişti. Berfu'nun bunu uydurduğunu sırf kendisini kızdırmak için uyuyor numarası yaparak söylediğini sanmıştı. Dün akşam uyumadığını anladığında, bunu ilk kez yapmadığı umudunun içinde büyümesine izin vermişti.

 

Ama Harry vardı.

 

Üstelik birde resmi vardı. Acaba ‘nasıl’ biriydi. Berfu onu ‘çok’ sevmiş miydi? Hoş sevmese rüyasında adını sayıklamazdı. O gece gerçekten uyuduğunu artık kabul etmesi gerekiyordu.

 

**

 

-“ Harry’nin resmi nerede? ”

 

-“ Yoll… yolladım ” korkunun etkisiyle, kekeleyen Rüzgar yanıt verdi.

 

-“ Yolladın mı? Rüzgar yolladığın tek resim var oda Berfu'nun ” diye sabırsızca söylendi.

 

-“ Ayvaz resimde Harry’de var ” diye şaşkınlıkla dile getirdi.

 

Ayvaz bu konuşmayı yaparken az önce kapattığı Rüzgar’ın mailini tekrardan açtı. Resme bir kez daha baktı. Asistanı kesinlikle kafayı yemişti. Harry bu resmin neresindeydi. Sanırım ikiz babası olmak ona yaramayacaktı anlaşılan, dikkati onlar doğmadan dağılmaya başlamıştı.

 

-“ Rüüzgaaarrrr ” diye sinir ile bağırdı.

 

-“ Ayvaz Harry Berfu Hanımın yanındaki kedi ”

 

-“ Nee? ”

 

-“ Neeee? ”

 

Cümlelerini iki kez tekrar etmeyi sevmeyen Ayvaz Karahanlı, sorusunu iki değil yüz kerede tekrar etse fark etmiyordu.

 

-“ Ne demek Harry kedi ” diye bağırdı.

 

 

Ah Ayvaz Karahanlı ah! Bu kıskançlık kurdu seni bir gün öldürecek demedi deme benden söylemesi. Bir küçük kedicikten bile kıskanır oldun sevdiğini. Ne olacak senin bu hâlin 😄😄

 

****

 

 

 

Bölüm : 03.12.2024 02:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...