61. Bölüm

Bölüm 55

selin özgen
writerladyy

 

 

 

••••••••

 

 

 

 

Bölüm 55

 

 

–“ Gündüz gitme, gece de gitme. Sadece güven bana. Ayvaz'a değil Karahan' lıya değil. Sadece bu gördüğün adama, seni her şeyden çok seven bu adama güvene bilir misin? Güven bana, seni delicesine kendinden bile ödün verecek kadar seven bu adama güven. Sadece güven bana olur mu? ”

 

“ Kaçma Berfu. ” diyor fısıldayarak.

 

Sarmalayıp kendine çekiyor tapılası bedenini. O denli yorgun ki az önceki fırtınadan, bir anda yığılırcasına bırakıyor kendini ona. Başı göğsüne düşüyor, saçlarının dalga dalga dokunuşu gömleğini geçip tenine ulaşıyor sanki. Kollarının arasında küçük bir kedi gibi titreyerek kalıyor bir süre. Üşüyor Berfu'm.

 

Anlayamıyor. Onu neden ısıtamadığını, neden kalbine ulaşamadığını anlayamıyor bir türlü. Oysa o kadar genç ki… Ve o kadar narin. Açmaya korkan ürkek bir tomurcuk gibi. Az önceki isyanından geriye bomboş bir kabuk kalmış sanki. İçindekini dökünce bir anda tükenmiş kaçmaya çalıştığına sığınıyor. Öfkesi, güvensizliği ona karşı, biliyor ama yine de ona geliyor ona sığınıyor Berfu… Dili ne derse desin, o benim biliyorum… Sıkıca sarılıyor ona. Bilmek yetmiyor yine de, ruhunun bildiğini kulakları da duymak istiyor. Söylemeyeceğini anlamak, inanmadığını anlamaksa… Karanlık bir mahzenin en kuytu köşesinde kapalı, nefessiz kalmak gibi… Sanki o ona inanmadığı sürece mahkûm oraya, ancak onun ruhu onu kabullenirse kilit açılacak ve o yeniden gün ışığını görecekti.

 

“ Bana inanmıyorsun… ” diyor. Hayal kırıklığı sızıyor sözcüklerinin arasından. Onun sevgisine inancının yokluğunda, Narkissos’un gölü gibi acıya kesiyor suları… Orman perileri bile sormuyor ona neden ağladığını.

 

“ Ben, sevgiye inanmıyorum ” diyor Berfu öyle donuk, öyle soğuk bir ses ki sevdiğinin dudaklarından dökülen ona ulaşamadan buz kesiyor sanki. Kelimeler kırağı misali düşüyor kulaklarına. Mırıldanırcasına devam ediyor konuşmasına. Dudaklarından ezber edilmiş cümleler dökülüyor, kırıkları düştüğü yerden sekerek vuruyor kalbini…

 

–“ Sevmek zayıflıktır… Sana hep en sevdiklerinle yaklaşırlar… Sevmek… Uçurumun ucunda açan çiçektir… Asla koparma… Asla güvenme, hep sevgi kisvesi altında yaklaşırlar… Asla inanma… Güven kapılarını düşmana açan haindir… Kapılarını kilitli tut… Asla güvenme… ”

 

Sayıklar gibi dökülüyor cümleler bir anda. Nefesini tutarak sustuğunda, iç çekişindeki dehşeti fark edebiliyor o an. Öylesine yoğun ve elle tutulur ki anlamamak imkânsız. Bir anda düşünmeden söylediği apaçık ortada bunların… Refleks gibi bir anda dökülüverdi kelimeler dudaklarından.

 

–“ Korkmamalıyım. Korku akıl katilidir. Korkumla yüzleşeceğim, içimden geçip gitmesine izin vereceğim ve geçip gittiği zaman geçtiği yolu görmek için iç gözümü ona çevireceğim. Korkunun gittiği yerde hiçbir şey olmayacak yalnızca ben kalacağım. ”

 

Bir zamanlar bedensel ve zihinsel becerilerini tam olarak kullanabilen bu fantastik kahramanları okurken hissettiğini aşan bir hayretle doluyor. Nasıl bir insan sevmemeye ve güvenmemeye koşullandırılır, bunu açıklayabilecek bir neden olabilir mi?

 

–“ Neden? Beni neden terk ettin? ”

 

Ellerine odaklanmış gözleri bir an da sert çıkan bu sesle beraber ona kayıyor.

 

Ayvaz gözlerine neredeyse gözlerini kırpmadan bakıyor. Onun bir an da ruh halinin nasıl değiştiğini unutmuştu. Şimdi öfke içeren bakışları onu çıkmaza sürüklüyor.

 

Doğruyu söylemeye çekiniyor…

–“ Başka bir şey sor! ”

 

Kısık da olsa sesi Ayvaz'a ulaşıyor, onun tepkilerini görmemek için yine eline bakıyor.

 

–“ Berfu, ” diyor sakinleşmeye çalışırcasına…

 

–“ Beni gerçekten sevmiş miydin? ”

 

Bundan sürekli şüphe etmesi kalbinde küçük bir sarsıntı daha yaratıyor, dişlerini hafifçe sıkıyor!

 

–“ Evet… Çok hem de… ”

 

Bu sözlerinin ardından Ayvaz hemen koltuktan kalkıyor ve hızla yanına geçiyor.

Aynı anda o kalp atışlarını kulaklarıyla duymaya başlıyor. Fazla mı dürüstlük oldu bu bilmiyor, kendine engel olamayarak koltukta biraz ondan uzaklaşıyor.

 

Aslında gereksiz bir hareket bu çünkü Ayvaz zaten aralarına bir kişinin daha oturabileceği kadar yer bırakıyor ama ondan etkilenmesi o kadar kolay ki… Kendince korumaya almaya çalışıyor kendini! Ne kadar alabilirse.

 

–“ Madem seviyordun… Senden mantıklı bir neden duymak istiyorum! Soruyorum neden? ”

 

Ayvaz'ı birazcık tanıyorsa bu sorunun cevabını almadan onu bırakmayacaktı. Buraya kendi ayaklarıyla geldi bir bakıma, gerçek bir aptal gibi…

 

–“ Çünkü yaptıklarımız yanlıştı, ” diyor birden! Cevap vermeyi geciktirirse yalan söylediğini düşüne bilirdi. Hoş yalan söylese ne değişecekti ki.

 

Bizim ki güzel bir hayaldi ve ilk uyanan ben oldum, gerçekleri gördüm. Ailemi katleden adamın oğluyla evlenmemem gerçeği gibi…

 

–“ Yalan söylüyorsun Berfu! Bunlar sadece ayrılmak için bir bahane olabilir! Hâlâ bana yalan söylemeye devam ediyorsun! ”

 

Ayvaz'ın yükselen sesi tetikliyor onun da öfkesini! Başını dikleştirip oraya geldiğinden beri ilk kez direkt gözlerine bakıyor.

 

–“ Demek bana hesap sormaya hakkın olduğunu düşünüyorsun. Hem de 3 yıl sonra… Senin için ufacık bir değerim vardı da neden bekledin bu kadar, he neden? ”

 

Soluk soluğa bırakıyor konuşmayı, elleri titremek üzere! Ayvaz da onunla aynı durumda fark edebiliyor ama o daha iyi saklıyor kendini! Gözlerinden çıkan alevler sayılmazsa tabii…

 

–“ Söyleyeceğim, ” diyor Ayvaz ruhsuz olmaya çalışan bir sesle! Keşke bende onun gibi olabilsem diye geçiriyor içinden.

 

 

–“ Ama önce sen cevap ver! ”

 

O zaman vazgeçiyor her şeyden ve dönüyor ona doğru! Susmanın ne anlamı var ki söyleyip de kurtulmak istiyorum içimdeki bu azaptan!

 

–“ Ayrıldığımız günün önceki akşamı... Seni bir arkadaşın aramıştı, acil bir durum var diye. Beni bırakıp oraya gitmiştin. İşte onu ayarlayan… ”

 

–“ Evet..” deyip konuşmaya devam etmesi için bekliyor.

 

–“ Aktan’mış! ”

 

Başından güçlü çıkan sesi özellikle “Aktan” kısmına gelince neredeyse fısıltı hâline geliyor! Devam edemiyor, sadece onun ona kilitlenmiş gözlerine bakıyor, tepki bekliyor! Ama bunu söylediğine çok hızlı pişman oluyor. Ne diye söylediysek diye kendine kızıyor o an ama iş işten geçmişti artık söylemişti bir kere. Ayvaz'ın dudakları aralanıyor yavaşça, sesi çıkmıyor. Düşündüklerine inanmak istemezcesine gözlerini kırpıştırıyor. O ise onu öyle görmeye dayanamayarak kalkmak istiyor yanından ama nasıl olduğunu anlayamadığı bir hızla Ayvaz'a yakalanıyor.

 

–“ Bana dokunmadı de! Berfu, dokunmadı de! ”

 

 

Ayvaz'ın öfkeden titreyen sesine karşılık onun yavaşça doluyor gözleri. Ayvaz'ın gözlerine bakarken ki değişimi onu hemen açıklama yapmaya itiyor!

 

 

–“ Düşündüğün kadar ileri gitmedi. Bana dokunursa kendimi öldüreceğimi söyledim ona, inanmadı bana sonrasında kendimi öldürmeye kalkıştığım da… durdu! ”

 

 

Onun telaşla yaptığı bu konuşma pek işe yaramış gibi görünmüyor. Garip bir şekilde hızla kızarıyor Ayvaz'ın gözleri! Öfkenin onda yarattığı bu yan tesiri iyi biliyor.

 

 

–“ Ama seni, ” diyor Ayvaz zorlanarak…

 

“ Ö-öptü… Zorla… Ne kadar… ”

 

 

Onu daha fazla zorlamamak için cevabını o sormadan veriyor. Gözlerinde ki yaşlar akmaya hazır bekliyor.

 

 

–“ Öptü ama sadece… Yani du… ”

 

 

Ayvaz'ın susması için elini kaldırmasıyla duruyor, sessizce yeni, değişik bir acıyla karşılaşıyor. Ayvaz gözlerini kapatarak iki parmağını gözlerinin yanına bastırıyor, bir taraftan da bacağını sallıyor hızla…

 

 

Berfu bir şeyler söylüyor ama katılarak ağladığı için Ayvaz anlamakta güçlük çekiyordu.... “Bir şey olmadı” diyordu Berfu kesik kesik... “İçim acıyor” diyordu gözyaşlarını avuçları ile silmeye çalışırken.. Ayvaz ayağa kalktı. Bir eli belinde bir eli başında ne yapacağını bilemez hâlde salonda dolaşmaya başladı. Kalbi deli gibi çarpıyor.. Şakakları zonkluyordu...Kıskançlık öfkesini kamçılıyor büyüyen öfke aklını hızla ele geçiriyordu.. Berfu'nun gözyaşları ise lav olmuş yüreğini yakıyordu.. O adamı bulup öldürecekti..

 

Ama önce Berfu ile ilgilenmeliydi..

 

Mutfaktan bir bardak su ve kağıt havlu getirdi. Berfu'nun yanına oturdu.. Suyu içmesine yardımcı oldu.. Yüzünü silerken O’ na dokunmak istiyor ama nasıl bir tepki vereceğini kestiremediği için her seferinde elleri havada kalıyordu.. Berfu artık hıçkırmıyor burnunu çekerek sessizce ağlıyordu…

 

Ayvaz sakinleşmeye çalışırken o kalkıyor yanından… Göz yaşlarını hissetmeden pencereye doğru gidiyor. Kendine devamlı kızıyor içinden, bunu ona her ne olursa olsun söylememeliydim, ne olursa olsun! Sürekli acı veriyorum ona! Her şartta, her şekilde…

 

Şimdi ne düşünüyor kim bilir! Muhtemelen onu öldürmek istiyor, bunu sakladığım içinde bana da kızıyor olmalı belki de nefret ediyor benden!

 

Ne kadar süre öyle kaldıklarını bilmiyor, sonunda yine sessizliği bozan Ayvaz'ın sesi oluyor!

 

 

–“ Neden bana anlatmadın, neden gitmeyi seçtin? ”

 

 

Titrek bir nefes alarak elleriyle göz yaşlarını siliyor ama dönmüyor ona doğru…

 

 

–“ Ben… Bunu sana nasıl söyleye bileceğimi bilemedim. Aslına bakarsan senin elini kana bulamandan korktum, anlıyor musun? Çok korktum. Onun yerinde bir başkası olsaydı daha fazlasını yapardı ama yapmadı! ”

 

–“ Hayır! ”

 

 

Ayvaz'ın yumuşak sert sesi hemen arkadan geliyor ama o pencereden bakmaya devam ediyor. Kendiyle konuşuyor gibi dalgın sesi…

 

 

–“ Yapsaydı.. Orada hem kendimi hem onu öldürecektim. Yapsaydım keşke bu duruma gelmezdik belki… ”

 

 

Ayvaz sözlerine devam etmesini istemezcesine kollarını arkadan yakalayarak onu kendine doğru çeviriyor hızla!

 

 

–“ Demek kendini günah keçisi seçtin, öyle mi? ”

 

 

 

Bakmamak için ısrar eden gözleri bu sözlere şaşırarak onun gözlerini buluyor! Birer ateş parçası o güzel gözler… Öfke, acı, pişmanlık, aşk gibi birçok duyguyla yoğrulmuş, yorulmuş görünüyor. Yorulmuş ama vazgeçmemiş!

 

 

 

–“ Ben seni yalnız bırakıp gittiğim, koruyamadığım için iğrencim, Aktan olacak adam da evli bir kadının namusuna dil uzatacak kadar alçak olduğu için! Görmüyor musun, hiçbirimiz masum değiliz! ”

 

 

Karşısında gözlerini gözlerinden ayıramıyor. Elleri hâlâ kollarında duruyor, sıcaklığı kanına işliyor ama o… Ellerini itmiyor, gözleri yeniden dolmak üzere yavaşça fısıldıyor!

 

 

–“ Masum değiliz… Artık ne fark eder ki? ”

 

 

Ayvaz'ın gözleri kollarından aşağı okşar gibi inen ellerini takip ediyor.

 

 

–“ Çok şey fark eder, başka biri var mı oldu mu hayatında? ”

 

 

Bu soru onun biraz aklını toplamasını sağlıyor, artık gitmek istiyor oradan!

 

 

–“ Sadece geçmişle ilgili konuşacağımızı sanıyordum! ”

 

–“ Evet ya da hayır de! … Gerçekten biri var mı hayatında Berfu? ”

 

 

Duyduklarının şokuyla zorla bir nefes çekiyor ciğerlerine! Sanki oksijen değil zehir içine dolan! Ona bu soruyu sorması mı yoksa sakin bir sesle sorması mı çok yakıyor canını bilmiyor. Ona çok uzunmuş gibi gelen bir süre sonra sesini buluyor yeniden! Titreyen sesini…

 

 

–“ Bu soruları cevaplamak zorunda değilim! ”

 

 

Hızla evden ayrılmak için bir adım atıyor ama yine Ayvaz'ın elleri yakalıyor onu ve zorlamadan yumuşak bir hareketle onu eski yerine doğru itiyor. Pencere kenarına doğru… Sırtının pencerenin kenarında ki mermere değişini hissediyor.

 

 

 

–“ Ayvaz… ”

 

 

Kısık çıkıyor sesi ama ikisine de yetiyor! Ona onun ismini söylüyor, yumuşak titrek bir sesle… Yıllar sonra ilk kez! Ayvaz'ın da aklından aynı şeyler geçiyor, gözlerinde görebiliyor. İsmini söylemesiyle gözlerinden gelip geçen yeşil ışığı görmemesine imkân yok!

 

O karşısında öylece dururken küçük bir adımla iyice yaklaşıyor ona… Gözlerinde ki özlem ve tutku onu olduğu yere mıhlıyor, kımıldayamıyor! Sadece ona bakıyor.

 

Elinin kalkışına… Elinin okşarcasına yanağına değişine… İçi giderek ona bakarken dudaklarının aralanışına… Yüzünün eşsiz güzelliğine…

 

Tanrım! Kalbinin duracağını hissediyor, hayatında hiç olmadığı kadar zor nefes alıyor. O onun cehenneminin içinde ki cenneti! Yaşamı ve ölümü aynı an da hissettiren tek şey! Onu ne hâle getirdiğinin farkında mı, zannetmiyor. Öylesine onu seyre dalmış ki…

 

 

 

 

–“ Sana söz veriyorum, herşeyi unutturacağım söz veriyorum artık bitti geçti ”

 

 

 

- “ Berfu birtanem... söyle bana nerde bulurum o adamı? ”

 

- “ Konuşmak istemiyorum ” diyebildi Berfu başını yere eğerek..

 

 

Derin derin iç çekti Ayvaz, öfkeden boynundaki tüm damarlar şişmiş, dişleri sıkılmaktan sızlamaya başlamıştı…

 

 

- “ Tamam… tamam... Şimdi ben gidiyorum.. Giderken Fatma hanıma haber vereceğim, yanına gelsin. Yalnız kalmanı istemiyorum. ”

 

Berfu alacağı cevaptan korkarak sordu..

 

- “ Sen? Sen nereye gidiyorsun? ”

 

Ayvaz kapıya yöneldi.

 

- “ Benim biraz işim var... hemen gelirim ”

 

 

- “ Ayvaz .... Sakın… ” Berfu yerinden kalkıp Ayvaz'ın peşinden koştu.

 

- “ Bu işe karışma… ” dedi Ayvaz kapıdan çıkarken..

 

- “ Ona hak ettiği cezayı vereceğim ” derken alt kata inmişti bile..

 

Berfu yukarıdan;

 

- “ Ayvaz bir delilik yapma ne olur ” diye bağırırken Fatma Hanım kapıyı açtı.. Ayvaz'ın kadına söylediklerini dinlemeden odaya girip cep telefonunu buldu.. İki eli ile telefonu güçlükle tutarak tuşladı..

 

- “ Özgür.. yardım et.. Ayvaz … Ayvaz Aktan'ı öldürecek. ”

 

 

Bölüm : 07.02.2025 13:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...