64. Bölüm

Bölüm 58

selin özgen
writerladyy

 

 

 

 

••••••••

 

 

Bölüm 58

 

Gözleri dolu dolu olduğu hâlde ağlamamak için dişlerini sıkıyordu Berfu. Sinirinden ötürü yanakları pembeleşmiş, dudakları incecik bir çizgi hâlini almıştı. Kahverengi göz bebekleri alev almış gibiydi. Adımları yeri dövercesine sertti. Ve resmen burnundan soluyordu.

 

Farkında olmadan yumruk yaptığı ellerini açmak zorunda kaldı, kapı koluna götürmek için. Her ne kadar sakin olmak istese bile sertçe açtı kapıyı ve hışımla odalarına girdi. Hemen arkasından onu takip eden sert adımları umursamadan hızla çarptı odanın kapısını. Ama kapı çarpıp gürültülü bir ses çıkarmaya fırsat bulamadan Ayvaz araya girmiş ve onu engellemişti.

 

O da en az Berfu kadar sinirli görünüyordu. Tek fark onun gözlerinde gözyaşından bir iz yoktu.

 

 

–“ Bir daha kapıyı yüzüme çarpmayı deneme sakın! ” diye tısladı Berfu'ya. Sesi kısık çıksa bile öylesine sert ve soğuktu ki, iliklerine kadar titrediğini hissetti Berfu.

 

“ Emredersin Ayvaz Bey! ” Sesine duygu katmadan, sadece alayla söylemek istemişti bu sözcükleri ama kırgınlığını gizleyemiyordu ne yazık ki.

 

Yaklaşık iki aydır düzenli ve tatlı bir monotonluk içinde geçen huzurlu ilişkilerinin ilk kavgasını yapmışlardı. İkisi de böyle bir duruma hazırlıklı olmadıkları için şaşkın ve ne yapacağını bilmez haldeydiler. Ama inadından ödün vereni yoktu. Berfu da Ayvaz da tartışmayı noktalamak için bir şey söylememiş, sustukları dakikalarda bile birbirlerine ters ters bakmaktan çekinmemişlerdi.

 

Ayvaz sinirle ellerini saçlarının arasından geçirdi. Burnundan soluyordu. Sakinleşmek için derin nefesler almaya çalışsa bile fayda etmiyordu doğrusu. Kırmızı görmüş bir boğanın sinirleri kadar gerilmişti sinirleri. Kıskançlık yaptığının farkındaydı ama engel olamıyordu kendisine. O çocuğun Berfu'ya bakışlarını her hatırladığında kalbinin ortasında bir şeyler kaynamaya başlıyor ve bütün vücuduna kıskançlık ateşini yayıyordu.

 

–“ Bundan sonra evden okula, okuldan eve! Anladın mı beni Berfu? ”

 

Bu sözleri çok kesin bir dille söylemiş, söylerken bakışlarını yatağa oturup yastığı kucaklamış olan karısına çevirmişti.

 

Sesindeki bütün sertliğe rağmen Berfu ona cevap vermemiş hatta başını kaldırıp Ayvaz'a bakmamıştı bile. Bu durum Ayvaz'ın tahammül edebileceğinden fazlaydı doğrusu.

 

Genç adam hızlı birkaç adımla Berfu'nun yanına gidip genç kadını çenesinden yukarı kaldırarak kendisine bakmaya zorladı. Kahve gözleri, Berfu'nun gözyaşı yüklü kahvelikleriyle buluştuğunda “ Anladın mı? ” diye sordu bir kez daha.

 

Berfu yine cevap vermeyip gözlerini indirirken ağlamanın son raddesine geldiğini hissediyordu. Eğer ağzını açıp bir şey söylese gözyaşları bütün direncini kaybedip süzüleceklerdi yanaklarından sanki. Ama Ayvaz çenesini tekrar yukarı çektiğinde daha fazla dayanamayarak “ Sen katlanılmazsın! ”dedi. Sesi bir fısıltıdan ibaretti. Ama ona eşlik eden gözyaşları Ayvaz'ın bakışlarının bir anlığına yumuşamasına neden olmuştu.

 

“ Öyleyim. ” diyerek onayladı genç adam. Sesi hâlâ sert olsa bile biraz önceki kadar soğuk değildi.

 

“ Çok aptalca davranıyorsun! ” Berfu artık gözyaşlarının akışına aldırmıyor ve gözlerini Ayvaz'dan kaçırmıyordu.

 

–“ Ortada böyle bağırıp çağırmanı gerektirecek hiçbir durum yok! Beni üzmek için mi yapıyorsun anlamıyorum ki? Yoksa senden başka gidecek yerimin olmadığını bilmek hoşuna mı gidiyor? ”

 

“ Sen… ” Ayvaz duraksadı ve tek kaşını inanamamazlıkla yukarı kaldırıp “ Sen öyle olduğunu mu düşünüyorsun? ”diye sordu. Soruyu sorarken tam boğazının ortasına yerleşi veren düğümü umursamamaya çalışıyordu. Ama düğüm görmezden gelemeyeceği kadar büyük ve engelleyiciydi.

 

Berfu’nun tam bir şey söylemek için ağzını açtığını fark edince “ Boş ver. ” diye mırıldandı. Başka bir şey duymak istemiyordu nedense. Önce biraz önce duyduğu şeyi hazmetmeliydi.

 

Arkasını dönüp kapıyı doğru yürümeye başladı. Boğazındaki düğümü yok etmenin çaresi bir bardak soğuk su gibi görünmüştü gözüne. Belki biraz alkol. Onu kendine getirecek bir şeyler içmeye ihtiyacı vardı.

 

Kapının önüne geldiğinde, tam dışarı adımını atmak üzereyken Berfu'nun titrek sesini işitti.

 

–“ Nereye gidiyorsun? ”

 

İkinci bir hayal kırıklığı hızla vücuduna yayılırken dişlerini sıktı Ayvaz. Allah aşkına nereye gidiyor olabilirdi?

 

“ Mutfağa! ”dedi sertçe. Ve kapıyı hızla çarparak çıktı odadan.

 

 

 

***

 

 

 

Ayvaz’ın tekrar odaya dönmesi yaklaşık yirmi dakikasını almıştı. Tamamen sakinleşene dek beklemiş ve birkaç noktada haksız olduğuna karar vermişti. Öncelikle Berfu'yu öyle kaçırır gibi götürmesi ve o çocuğa da öldürecek gibi bakması –en azından herkesin içinde- doğru değildi.

 

Gel gelelim Berfu'ya nasıl davranacağı konusunda hiçbir fikri yoktu. Kahretsin, daha önce hiç karısıyla kavga etmemişti ki? Nasıl barışırdı insanlar eşleriyle? Hem Berfu'ya olan kırgınlığı ne olacaktı? Sineye mi çekecekti?

 

Derin bir of çekip kapıyı açtı. Ve aklındaki düşüncelerin hepsini bir kenara itti. Her şeyi oluruna bırakmak en iyisiydi. Zaten şimdiye kadar hangi işi planladığı gibi gitmişti ki?

 

İçeri girdiğinde Berfu'nun yorganın altında kıvrılmış yatıyor olduğunu gördü. Yavaş adımlarla yaklaşarak yanına gitti. Yatağın kendine ait tarafına yerleşti aheste bir şekilde.

 

Yatakta dönüp, duruyor ama bir türlü uyuyamıyordu genç kadın. Bugün ikinci gecesiydi ve daha kocasına hamile olduğunu söyleyememişti. Daha fazla dayanamayarak doğruldu yatağında. Sessizce onun yakışıklı yüzünü izlemeye başladı. Uyumadığı belliydi… Çünkü onun yatış tarzı böyle değildi. Genelde kendisini ahtapot gibi sarmadan uyuyamazdı.

 

Sinirlendi birden. Kendisi burada heyecandan ölüyordu, sabırsızlıktan çatlıyordu ama beyefendi öyle rahat, öyle gamsız uyuyordu ki!

 

Kulağına yaklaşıp, “Ayvaz…” diye fısıldadı.

 

Yutkundu Ayvaz. Kulağına değen sesi, ensesini yalayıp geçen nefesini hissederken nefes almak bile çok zordu. Gözlerini açmaya cesaret edemedi. Onun gözlerine bakmaya gücü yoktu…

 

“Efendim?” dedi mesafeli bir sesle.

 

Öfkesini bastırmaya çalıştı dişlerini sıkarak. Onun bu tavırlarına sinir oluyordu. Naz yapması gereken normalde kendisiyken, o kocasının nazını çekiyordu. Ve artık sabrı da taşmaya başlıyordu… Eskisi gibi olamıyordu… Bu da hamileliktendi herhalde…

 

Kollarını başının altına alıp gözlerini yumdu ve odadaki sessizliği dinlemeye başladı. Hiçbir hareket yoktu. Ta ki Berfu yerinde kıpırdanıp yüzünü Ayvaz'a doğru dönene kadar.

 

“ Bana bakar mısın? ” dedi duygularına tezat, sakin bir sesle.

 

Ayvaz, gözlerini açarak karısının kırgın yüz ifadesine dikti bakışlarını. Hafifçe doğrulup, tamamen ona döndü.

 

–“ Baktım işte. Noldu? ”

 

Ayvaz, Berfu'nun bakışlarını yüzünde hissedince göz kapaklarını araladı. Kafasını çevirerek Berfu'ya baktı. Küçük karısının iri gözleriyle ve dişlediği dudağıyla kendisini izlediğini fark etti. Bir şey söylemeden o da onu izlemeye başladı. Bakışları onun kahveliklerine dalıyor, ara sırada yüzünü süzüyordu.

 

Sessiz birkaç dakika bu şekilde geçtikten sonra Berfu dudağını dişlemeyi bıraktı ve yutkundu. Ardından derin bir nefes alarak “ Özür dilerim. ” dedi.

 

–“ Öyle demek istemedim, biliyorsun o anki sinirle konuştum. ”

 

Ayvaz cevap vermedi. Bir şey söylemek gelmiyordu içinden. O an, Berfu'yu öyle izlemek o kadar güzeldi ki… Sesi duymak, gözlerinde kaybolmak o kadar güzeldi ki… Sadece o konuşsun istiyordu. Ne söylerse söylesin! Yeter ki tatlı sesi dolsun Ayvaz'ın kulaklarına. Yeter ki, ona böyle bakmayı bırakmasın.

 

Berfu ise dayanamıyordu onun böyle sessiz oluşuna. Elini kaldırıp yavaşça yanağına dokunurken bütün gün yaptığı planların nasıl suya düştüğünü düşünüyordu. Güya akşam Ayvaz'ı yemeğe götürecekti. Ama daha nereye götüreceğine bile karar veremeden Ayvaz gelmiş, bir hışımla Berfu'yu kapıp götürmüştü. Genç kadın arkadaşlarıyla bile vedalaşamamıştı doğru düzgün. Ama bunu çok da umursamıyordu.

 

 

Ayvaz Berfu'nun sessizliğine kızsa da içinden bastırıyor bu duyguyu. Gülümsemeye çalışarak eğilip dudaklarına bir öpücük kondurarak geri çekiliyor…

 

 

–“ Özür dilerim, ” diye fısıldıyor ardından… “ Bir daha susacak olman fikri beni deli etti sanırım, sana o sözleri söylemek istememiştim… Özür dilerim, ” diyor tekrarlayarak…

 

Berfu suskunluğunu koruyarak bakıyor Ayvaz'a sadece bunun için mi özür diliyorsun diyor bakışları ve Ayvaz'ın da bunu anlayacağını biliyor…

 

“ Bakma bana öyle, ” diyerek Berfu'yu kollarından kavrayarak kendine doğru yaklaştırıyor.

 

–“ Diğer olay için özür dilemeli miyim inan onu bilmiyorum Berfu. ”

 

Berfu kaşlarını çatarak bakıyor Ayvaz'a bu sefer…

 

–“ Ben daha önce hiç kimseyi kıskanmadım, annemi, arkadaşımı ya da bir başkasını. Kıskançlığın üzerimdeki etkisi büyük oldu kabul ediyorum ama o adam seni kollarına aldı Berfu, başını benim en huzur bulduğum en özel kuytuna sokarak nefes aldı, seni soludu ne yapmamı bekliyordun hı ne yapmamı bekliyordun. Memnun oldum deyip elimi uzatarak tokalaşmalı mıydım bir de onunla, ” diyor ses tonu yine öfkeye doğru yol alırken son söylediklerini hafif alayla söylüyor…

 

–“ Yapamazdım anlıyor musun, yapamazdım. Bunu benden bekleyemezsin. Ben sana dokunmaya, koklamaya kıyamazken senin o güzel kokunu bir başkasının anlamasına ya da seni o kadar yakından solumasına katlanmamı bekleyemezsin benden. Ve özür dilememi de, ” diyerek tamamlıyor cümlesini…

 

 

–“ Ve sırf seni sevdiğim ve kıskandığım için yeniden susacaksan benim yapacak bir şeyim yok, ama gitmeden önce söylediklerimi unut. Yeniden sussan da ben hep yanında olacağım. Yine sabırla bekleyeceğim seni ”

 

Berfu gözleri dolu dolu son cümleleri dinlerken dayanamıyor bu suskunluğa gecenin bütün güzelliklerini bir eliyle itmeyi kabullenemiyor…

 

“ Ayvaz,” diyerek biraz yaklaşıyor Ayvaz'a

 

Ayvaz hızla dönerek bakıyor Berfu'ya…

 

–“ Hem suçlu hem güçlü dedikleri de bu olsa gerek doğrusu ” diyerek gülümsüyor Berfu gözlerinden yaşlar akıyor bir yandan da…

 

Ayvaz gülümseyerek sarıyor Berfu'yu. Sımsıkı, sanki bu eve ilk defa şimdi giriyormuşçasına, o anları hiç yaşamamışçasına evden hiç gitmemişçesine sarılıyor. Dudaklarını Berfu'nun çıplak omuzlarına dokunduruyor derin bir soluk alarak içine çekiyor Berfu'yu

 

“ Seni seviyorum, ” diyerek biraz uzaklaşıyor.

 

–“ Zaten anlayamadığım ne yapıyorsam hepsi seni sevdiğim için. Doğru ya da yanlış ama hepsi senin için. Kendim de olmuyorum konu sen olunca… ”

 

–“ Ne yani her şeyin suçlusu ben mi oldum şimdi? ” Diyor Ayvaz'ın gözlerine dikkatle bakarak…

 

–“ Benim suçum mu peki? ” Diyor Ayvaz duraksayarak.

 

–“ Deniz'in suçu olmadığı kesin. Hiç yoktan yara aldı hem daha seninle evli olduğumuzu bile bilmiyordu, ” diyor yine Deniz aklına gelince bütün kızgınlığı geri geliyor.

 

–“ Yine mi Deniz konuşacağız. ”

 

–“ Hayır konuşmayacağız. ”

 

 

 

Sonunda derin bir nefes aldı ve söylemeye karar verdi. Nasıl bir yerde söyleyeceğinin önemi kalmamıştı nasılsa. Hem kendi odalarından daha özel neresi olabilirdi ki?

 

Derin bir nefes alarak rahatlamaya çalıştı Berfu. Karar vermişti, Ayvaz'ın kendisine tavırlarını umursamamaya uğraşacaktı. “ Sana söylemem gereken bir şey var… ” diyerek dudaklarını ısırdı.

 

–“ Biliyorum bunu şuan söylememem gerekiyor ama… Daha fazla dayanamadım. ”

 

“ Dinliyorum. ” Derken kaşlarını merakla kaldırdı genç adam. Karısının bu kadar zorlandığını ilk defa görüyordu… Kendisinin baskısı olmadan ilk defa bu kadar zorlanıyordu.

 

Hafifçe doğrularak Ayvaz'la aralarındaki mesafeyi kapatana kadar ona doğru yanaştı. Çenesini genç adamın omzuna yerleştirdiğinde burunları hafifçe birbirine değiyordu.

 

“ Hani bana evden okula, okuldan eve dedin ya, ” diyerek başladı söze. Her duraklayışında tatlı bir endişeyle dudaklarını dişliyordu.

 

–“ Ona uyamayacağımı söylemek istiyorum. ”

 

Sustu ve Ayvaz'ın kaş çatmasını ya da onu azarlamasını bekledi. Ama genç adam kımıldamadan onu izlemeye devam ediyordu. Berfu üzüntüyle gözlerini devirirken cesaretini kaybetmemeye çalışıyordu.

 

“ Artık daha sık alışverişe çıkacağım üstelik. ” dedi, Ayvaz'ı kışkırtmaya çalışarak.

 

–“ Alacağım o kadar çok şey var ki! ”

 

Genç adamın yüz ifadesinin değişmediğini görünce kaşlarını çattı. “ Ama merak etme! Kıskanmana gerek kalmayacak! ” diye söylendi tatlı bir sitemle.

 

–“ Çünkü yakında şişmanlamaya başlayacağım ve tam dokuz ay sonra kocaman bir karnım olacak! O hâlde kimsenin beni beğeneceğini sanmıyorum. Hatta sen bile- ”

 

–“ Ne? ”

 

–“ Belki de sen bile beğenmeyeceksin! Kim bilir- ”

 

–“ Sen ne dedin? ”

 

Berfu duraksayıp gülümsedi. Ayvaz'ın şaşkın ve şüpheli bakışları yüzünü süzüyordu. Elini kocasının göğsüne dayadığında onun kalbinin de kendi kalbi gibi delicesine attığını fark etti. Aynı ritimde, diye düşündü.

 

–“ Dedim ki, dokuz ay sonra kocaman bir karnım olacak. ”

 

–“ Karnın mı olacak? ”

 

–“ Evet. ”

 

Berfu, ışıl ışıl bir gülümsemeyle kocasına dikti bakışlarını. Onun bir elini tutup, karnına dokunmasını sağladı. Bu şekilde söylemek daha kolay olacaktı…

 

–“ Bizim… Bir bebeğimiz olacak. ”

 

Ayvaz hızla doğruldu yatakta. Yüzünü kaplayan kocaman bir sırıtışla birlikte Berfu'ya doğru döndü.

 

“ Gerçekten mi? ” diye fısıldadı.

 

–“ Yani, sen.. Hamilesin. Öyle mi? ”

 

Berfu başını sallayarak Ayvaz'ı onayladı. “ Ayrıca, ” dedi. “ Seni çok seviyorum. ” Durdu ve gülümsedi.

 

–“ Bilmen gerektiğini düşündüm. ”

 

Ayvaz, hâlâ duyduklarını algılayamamış bir şekilde bakıyordu karısının gülümseyen yüzüne. Ne demişti sahi…

 

– “ Bir bebeğimiz olacak… ”

 

Hâlâ inanamıyordu. Şaşkın şaşkın bir Berfu'nun karnındaki eline, bir mutlu gülümsemesine bakıp duruyordu. Daha ne kadar olmuştu ki evleneli…

 

Sonunda yutkunarak boğazını temizledikten sonra, dudaklarından zar zor dökülen, kısık boğuk sesiyle “ Emin misin? ” demesiyle, karısının neşe içinde, “ Eminim… Doktorun tahlil sonuçlarında da çıktı… Hamileyim… ” demesine rağmen gerçek olup olmadığına emin olamıyordu hâlen.

 

“ Ne kadar? ” dedi bir anda babalık içgüdüsünün verdiği bir merakla.

 

“ Beş haftalık… ” dedi Berfu cıvıl cıvıl sesiyle. Bebeğinden bahsedince bütün üzüntüsü uçup, gitmişti sanki. Ayvaz'ın tavırlarını bile sorgulamıyordu artık. Bir önemi kalmamıştı sanki.

 

 

Ayvaz, hızla yataktan kalkıp, koşar adımlarla banyoya girip, yüzüne birkaç kez soğuk su çarptı. Duyduklarının gerçekliğine inanası gelmiyordu… Ne yani, baba mı olacaktı şimdi? Nasıl olabilirdi ki? O baba olmaya layık biri miydi? Yapabilir miydi? Kendi babasından daha iyi bir baba olabilir miydi? Çocuğunu sevip, ona sevgisini gösterebilir miydi? Kendini sevdirebilir miydi ona?

 

O kadar gülünç geliyordu ki ona şuan… Nasıl sevmezdi ki onu… Kendi canından, kanından bir parçaydı o… Berfu'nun bir parçasıydı… Daha şimdiden öyle muhteşem hissediyordu ki kendini… Ötesi var mıydı, baba olacaktı, baba… Şimdiden heyecandan kuş olup uçuyordu kalbi. Gülümsedi bir an. Kendisinden, karısından bir parça Dünya’ya gelecek, ve ona ‘baba’ diyecekti…

 

Sonra aklına gelenlerle gülümsemesi yüzünde dondu. Daha bugün Berfu'ya layık olmadığını, aşık olmaya layık olmadığını, onu kendinden uzaklaştırmayı düşünüyorken, şimdi ondan olacak çocuğunun hayallerini kuruyordu…

 

Ama başka türlüsü olamazdı… Baba olacaktı artık, sadece iki kişiyi düşünemezdi ki artık… O küçücük bebeğin hayatını da düşünmeliydi…

 

Mutlulukla gülümsedi. Artık yoktu öyle aşka layık değilim, karıma layık değilim diye köşeye çekilmek… Bundan sonra bütün hayatını onlara adayacaktı. Onları mutlu etmek için insanüstü bir çaba harcayacaktı. Artık istese de mutsuz edemezdi, üzemezdi Berfu'yu. Tamam, aralarında aşktan, evlilikten başka bir bağ olmasa yapabilirdi belki… Ama artık bir çocukları olacaktı. İkisinden bir parça… İç geçirerek gözlerini kapadı sıkıca. Bundan sonra onları üzmeyi düşünüp, kendi kendini yemek yoktu, sadece mutlu edecekti onları… Belki bir gün üzersem diye uykusuz kalmakta yoktu, sadece mutluluk vardı gözlerinin önünde…

 

Hızla banyodan çıkıp, şaşkın gözlerle kendisini izleyen karısının yanında aldı soluğu. Yanına oturup, ellerini tek avucunun içine hapsetti. Diğer eliyle de, yüzünü okşamaya başladı. Berfu başını, Ayvaz'ın elinin üstüne eğerek gözlerini kapattı huzurla.

 

“ Sevindin mi? ” diye sordu kısık sesiyle.

 

“ Çoook… ” diyerek ona doğru yaklaştı Ayvaz. “ Çok sevindim. Nasıl sevinmem? Baba olacağım… ” derken Berfu mutluluktan adeta kendinden geçmişti bu sözlerle.

 

Ayvaz’ın onu kolundan yakalayıp kendine çekmesiyle ve dudaklarına tatlı bir baskıyla yüklenmesiyle birlikte gözlerini kapadı Berfu. Kollarını kocasının boynuna dolarken sonunda, diye düşündü. Sonunda her şey olması gerektiği gibi ve ben ait olduğum yerdeyim.

 

– “ İsmi ne olsun? ”

 

– “ Bilmem, sen karar ver… ”

 

–“ Ama ben senin koymanı istiyorum… ”

 

“ Tamam, düşünürüz sonra… ” derken, başını boynundan kaldırıp, bakışlarını aralık kalmış dudaklara dikti genç adam. Resmen çağırıyordu kendisini.

 

–“ Şimdi bu haberi kutlayalım bence… ”

 

 

 

 

Bölüm : 21.02.2025 15:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...