@writerladyy
|
Tüm gece oturup düşünmüştü. Bu işin oluru var mıydı? İkinci kez bırakıp gitmişti, konuşmadan. Gitmeyip kalsaydı doğru dürüst konuşamayacaklardı ki. Yol yakınken dönmesi gerektiğini düşünüyordu Deniz. Gönlünü kaptırmıştı fakat vazgeçmeliydi bu sevdadan. Gözlerini kapatıp da Ali'yi düşünmemeye çalışarak uyumaya çalışmıştı. Uykuya teslim olması zamanını alsa da rüyalar âlemine doğru yolculuğa çıkabilmişti sonunda.
~~~~
Ve günler sonra bir karar almıştı Deniz. O pastaneye gitmeyecekti. Gittiğin de Ali ile karşılaştığın da verecek bir cevabı yoktu. Hem sonsuza kadar beni bekleyecek değil ya diye düşünmüştü Deniz. İki kez bir araya gelmelerine rağmen Ali aklından çıkmıyordu Deniz’in. Her an her saniye yer edinmişti Deniz’in aklında ve kalbinde. Kolay kolay silinip unutulacak gibi de durmuyordu üstelik. Öyle de olmuştu hayatında ilk defa bir kararında vazgeçmek üzereydi Deniz. Kalbi oraya gidip Ali'yi görmek için can atıyordu. O kara kaşına kara gözüne doyasıya bakmak istiyordu. Günler sonra görecek olmanın heyecanıyla yola koyulmuştu Deniz. Belki de yanlış yapıyordu, gitmemeliydi. Görmemeliydi onu. Yanlış yolda olsa da başına gelebilecek her şeyi göze almıştı Deniz. Kalbini pır pır ettiren, yüzünü güldüren adama gidiyordu. Mutluluğuna mutluluk katmaya gidiyordu. Pastaneye yaklaştığı her saniye heyecanı bir kat daha artıyordu. Attığı her adım onu Ali’ye yaklaştırıyordu. Bir adım, bir adım ve bir adım daha derken..
Oraya vardığında gözlerine inanamadı Deniz. Tam karşısında kara gözlüsü duruyordu fakat yalnız değildi. Yanında uzun boylu kumral saçlı göz alıcı güzelliği olan bir kız vardı. Gayet samimi bir hâlde gülüşüp de hoş sohbet içersindelerdi. Bir kendine bir de o kıza bakmıştı. Ömrünün sonuna kadar beni bekleyecek değildi ya diye geçirdi içinden. Kızın elini Ali'nin elinin üzerine koymasıyla kalbi sıkışmıştı Deniz'in. Onları öyle görmeye daha fazla dayanamadı yüreği. Son kez sevdiğine bakıp da “hoşçakal” demişti. Merhaba diyemeden hoşçakal demişti. Hoşgeldin diyemeden veda etmişti.
Arkasını dönüp de evin yolunu tutmuştu. Onca geçen zamana rağmen umudunu kaybetmemişti her nedense içindeki ses ona beklediğini söylemişti. İlk defa içindeki ses onu yanıltmıştı. Sağa sola bakmadan yola atlamıştı ve ezilmekten son anda kurtulmuştu. Biri kolundan çekip de kenara almıştı onu. Arabanın da önlerinden hızlı bir şekilde geçip gitmesi bir olmuştu. Yaşadığı korkunun sebebiyle hızlı hızlı nefes alıp vermişti, soluğu kesilecek gibi olmuştu. Kendine geldiğinde karşısında biri olduğunu ve kollarından, dirseklerinin biraz üstünden Ali'nin tuttuğu yerden tuttuğunu farkına varmıştı. Başı yerde olduğundan karşısında ki kişinin kim olduğunu bilmiyordu ayaklarını görüyordu sadece.
Kafasını yerden yavaşça kaldırıp da baktığında yaşadığı şokun üstüne bir şok daha yaşamıştı. Tam karşısında Ali durmaktaydı korku ve endişe dolu gözlerle bakıyordu gözlerinin içine. Deniz’in de bakmasıyla kollarının arasına alarak sıkıca sarılmıştı. “ Çok korkuttun beni, sana bir şey olacak diye çok korktum. Aklım gitti. ” demişti. Geriye doğru itilmesi ile neye uğradığını şaşırmıştı Ali. “ Deniz! Noldu, neyin var senin? Gel şöyle oturalım ” diyerek elini tutup da yürümeye başlamıştı ki Deniz elini elinden çekip de olduğu yerde kalmıştı. Ali neler olup bittiğine anlam veremedi. “ Deniz! Neler oluyor neden bana böyle davranıyorsun? Neden konuşmuyorsun benimle? ” soruları ardı ardına sormasına rağmen Deniz’den bir cevap alamamıştı. Ağzını açıp tek bir laf etmeden arkasını dönüp gidiyordu ki Ali onu kolundan, yine aynı yerden yakalayıp da gitmesine izin vermemişti. Geriye doğru kendine çekerek kollarından sıkıca tutmuştu. “ Bu sefer gitmek yok Deniz! Konuşmadan bana bir cevap vermeden gitmek yok. ” demişti gözlerinin içine bakarak. Kollarından kurtulmaya çalışarak “ bırak beni ” diye mırıldandı Deniz. Gitmek için ne kadar çırpınırsa çırpınsın Ali onu bırakmamıştı. Bırakacak gibi de durmuyordu. “ Bırakmam ” demişti kollarının arasında ki Deniz'i sakinleştirmeye çalışırken. Duymuş gibi söylediğini bırakmam diye tekrar etmişti.
“ Ali! Bırak beni gideyim ” diye fısıldamıştı sanki o kadar kısık sesle dile getirmişti ki, duyulmamıştır bile içinden de konuşmuş olabilirdi. “ Gitmek yok Deniz, gitmek yok. Gözlerin kalmak için can atarken gitmek istemeni anlayamıyorum. Neden gitmeye çalışıyorsun? Neden ya neden?! ” gözlerinin içine bakarak dile getirmişti sözlerini. Deniz gitmek için çırpınmıyordu ama ağzını açıp tek bir şey de demiyordu. Gözlerini kaçırıp da “ bizimkisi olmayacak duâya âmin demek de ondan! ” diyerek var gücüyle Ali'yi geriye itmişti.
Ali bir anlık şaşkınlıktan sonra kendine gelmişti ve tüm sakinliğini koruyarak “ Neden olmayacak duâ olsun ki iki gönül istedikten sonra başkasına laf etmek düşmez. Yoksa sen, sen benim hissettiğim gibi bir şey hissetmiyor musun tiramisu güzelim? ” diyerek gözlerinin içine bakmaya devam etmişti. Ali, o anlarda duyup da cevaplar veriyormuş gibi davranıyordu. Oysaki Deniz karşısında konuşmuyordu, sesi duyulmuyordu gözlerinin konuşması dışında ya da ona öyle geliyordu.
Her ne kadar Deniz onun gözlerinin içine bakmadan konuşsa da. “ Alim seni ilk gördüğüm andan beri başka kelâm edemiyorum ki ben. Dilim senin ismini zikreder kalbim ise senin aşkınla yanıp tutuşur. Ama olmaz! Nolur anla beni. ” gözlerinin içine bakarak demişti ama içinden. Sesli olarak dile getirememişti, bu sözleri. Yalvarır gibi bakmıştı gözlerinin içine. Gözlerini kaçırıp da susmuştu karşısında. “ Eğer ki hissetmiyorsan bir daha karşına çıkmam Deniz. Bir daha yüzümü görmezsin. Gözlerimin içine bakarak “seni istemiyorum” de bana arkamı dönüp giderim bir daha da gelmem! ” demişti sesi biraz daha yüksek tonda. Son lafı gelmemin üzerine basa basa söylemişti. Sözlerini demesiyle Deniz’in kalbine bıçak saplanmıştı sanki, duyamasa bile ne söylediğini hissetmişti taa derinden. Bir şey demeden gözlerinin içine bakmıştı sadece. O sözlerini duyamasa da en derinden hissetmişti, en derininden.
Gözlerinden ne hissettiğini anlamasını istiyordu. İki damla yaş süzülüvermişti yanağından aşağıya. Ali yaşları parmaklarıyla silip de “ Deniz! Noldu neden ağlıyorsun? Ağlama lütfen kurban olduğum, dökme incilerini ” sözlerini dile getirmişti yumuşak ses tonuyla. Bir anda esip gürleyen Ali yumuşamıştı karşısında. Deniz'in ağlamasıyla canından can gidiyordu Ali'nin. Deniz ne kadar ağlamamaya çalışsa da yaşlar birer birer süzülmeye devam ediyordu. Yüzü Ali'nin ellerinin arasında “ Ali, ben.. ” kelimeler boğazında düğümlenip de konuşmakta zorluk çekiyordu. Ali pür dikkat kesilip de Deniz'in ne söyleyeceğini bekliyordu. Olmuyordu, bir türlü söyleyeceğini diyemiyordu. Nefes alıp verdikten sonra sözlerini tekrar ederek söylemek istediğini dile getirebilmişti sonunda anlaşıla bildi mi bilinmez. Ali'nin tepkisiyle anlaşılırdı. Elleriyle kulaklarını dokunup da gözü yaşlı bir şekilde dökülmüştü dudaklarından o cümle güçlükle.
“ Ali, ben işitme engelliyim ”..
|
0% |