@writerladyy
|
“ Ve sen adam, maviliksin sen, tıpkı gökyüzü gibi, belki biraz deniz… ”
Soluğu pencerenin kenarında alıyorum yine. Onsuz geçen bir günü bile düşünemiyorum. Bırak günü saat bile fazla geliyor bana. Görmeden yapamıyorum, iyicene kaptırmıştım kendimi. Ne olacaktı benim bu hâlim bilmiyorum. Neyim var onu da bilmiyorum. Saatlerce kağıtlara değil de bana baksa keşke. Benimle vakit geçirse. Ne diyordum ben? Yine başlamıştım hayal kurmaya. Sanki benden haberi var da. Çıksam karşısına desem böyle böyle. Ne kaybederim ki? En fazla bir daha konuşmaz benimle. Sanki şimdi konuşuyor ya. Evet, evet gideyim konuşayım böyle olmaz.
Kalktığım gibi geri oturmuştum, ne saçmalıyorsam. Geçen sefer gittin de ne oldu konuşabildin mi yok. Kafamda ki fikirleri bir kenara bırakıp da adama odaklanıyorum. Yine sandalyesine kurulmuş kafayı kaldırmadan önünde ki kağıtlara bir şeyler yazıyordu. Ne yazıyorsa artık. Tam bu sırada onu çekip çıkaracak bir ses duyulmuştu. Telefonunun sesi..
Bu duruma sinirlenmişti yüzünün aldığı ifadeden anlamak zor değildi. Telefonu “ne var?” diye açmıştı yani dudaklarını okumaya çalıştığım kadarıyla ben öyle anlamıştım. Kapısına gittiğim o günde kapıyı öyle açmıştı bana. Sonrasında pek bir şey anladığım söylenemezdi çünkü çok hızlı konuşuyordu.
Telefon görüşmesi kısa sürüp de tekrardan kağıtlarına geri dönmüştü. Dönmesine de telefon yüzünden yazacağı şeyi unutmuş olacak ki elinden kalemi fırlatıp da arkasına yaslanmıştı. İyicene gerilip kollarını ensesinde birleştirmişti. Gözlerini de kapatarak düşünmeye başlamıştı. Belki de dinleniyordu.
Uzunca bir süre böyle kalmıştı. Bir an uykuya gittiğini sanmıştım. Kıpırdanıp da yazmaya geri dönmesiyle öyle olmadığını anlamıştım. Pencere yaslanmış hayran hayran adamı seyrederken bu sefer de beni çekip kurtaran o ses duyulmuştu. O kadar yüksek tonda sesleniliyordu ki duymamam mümkün değildi. O adamı kağıtları ile başbaşa bırakıp da bana seslenilen yere doğru gitmeye başlamıştım, kafamda adamın hayaliyle..
|
0% |