@writerladyy
|
“ Hatta sen ne yap biliyor musun Karmen? ” Hazar’ın sesi düşüncelerinin arasına sızdı acı tonda.
İç çekerek “ Ne yapayım ağabey? ” diye sordu Karmen.
–“ Bütün bunlar bittiğinde çek vur beni. Öldür. Ya da sakat bırak. Ne bileyim… Yap işte bir şey. Mahvet beni. Ama sakın bunun için beni affetme olur mu? ”
Genç kız yutkundu. Gözyaşları bir süre sonra kurur sanıyordu ama yerine hep yenileri geliyordu kuruyanların. “ Ağabey… ” dedi titrek sesiyle.
–“ Yapma ne olur. Kabul ettim işte. Sen biraz daha iyi ol diye kabul ettim. Daha kötü ol diye değil. ”
Hazar dakikalardır kapalı tuttuğu gözkapaklarını araladı. Kardeşinin gözyaşlarıyla yıkanmış güzel suretine baktı.
“ Daha kötü olmam mümkün değil Karmen. ” diye fısıldadı.
–“ Daha kötü olamam. ”
Genç kız eğildi ve gözyaşlarıyla yıkanmış dudaklarını usulca ağabeyinin alnına değdirdi. “ Senin için her şeyi yaparım. ” diye fısıldadı. Ama bunu, ilk defa kendisini teselli etmek için söylüyordu. Kendini bu duruma ikna etmeye çalışıyordu. İçinde, çığlıklar atarak buradan kaçmasını söyleyen o amansız sesi bastırmaya çalışıyordu. Bu savaştan sağ çıkacağına inanmaya çalışıyordu. Çıkamayacağını biliyor olsa bile inanmak istiyordu.
Bu sırada yanlarına yaklaşan hizmetçinin endişeli sesi genç kızın ağlamayı bir süreliğine durdurmasına neden oldu.
–“ Karmen Hanım, bir bey sizi almaya geldiğini söylüyor. Davet ettim ama içeri girmedi. Bahçede bekliyormuş. ”
Yutkundu Karmen. Usulca başını salladı. “ Birazdan geleceğimi söyle ona. ” diye mırıldandı teslim olmuş bir ses tonuyla.
Ardından Hazar’ın başını kucağından çekerek ayağa kalktı. “ Ben bir elimi yüzümü yıkayayım. ” dedi, basit bir açıklama yapar gibi. Destan’ın onu bu hâlde görmesini istemiyordu.
Lavaboya gitti. Hızlıca yüzünü yıkadı ve gözyaşlarının izlerini temizledi. Gözlerindeki kızarıklığın azalması için bir süre bekledi. Ardından kıyafetine çeki düzen vererek çıktı oradan.
Tekrar ağabeyinin yanına gitti. O da ayağa kalkmış kendisini bekliyordu. Hızlı adımlarla aralarındaki mesafeyi kapattı. Sonra kollarını sımsıkı bir şekilde ağabeyinin boynuna doladı. Gözyaşları kara gözlerini yine nemlendiriyordu ama bu sefer ağlamamaya kararlıydı Karmen.
“ Seni çok özleyeceğim. ” diye mırıldandı sessizce.
Hazar içinde kalan sevgi kırıntılarıyla okşadı kız kardeşinin ipekten saçlarını. “ Seni görmeye geleceğim. ” dedi titrek bir nefesle. Sonra ondan hafifçe uzaklaşıp gözlerinin içine baktı.
–“ Sana kaba davranmasına izin verme. Canını acıtırsa beni ara hemen. Tamam mı? Ve… Sakın affetme beni. Nefret et benden. ”
“ Olmaz. ” diye mırıldandı Karmen. “ Ben senin kardeşinim. Kardeşler arasına nefret girmez unuttun mu? Ne olursa olsun. Biz birlikte sağ çıkacağız bu işten. ”
Genç adam uzun uzun kardeşinin gözlerinin içine baktı. Bu işten sağ çıkmak istemediğini ona söylemedi ama bunun gözlerinde yeterince net bir şekilde görüldüğüne emindi. Usulca başını salladı sonra. Dudaklarını kısa bir süreliğine Karmen’in alnına bastırdı. Ardından kollarını çekerek gitmesi için ona izin verdi. Ürkek bir ceylan gibi adımlarını atarken olduğu yerden izlemekle kalmıştı gidişini.
Göz kapakları yavaşça aralandığında o birçok duyguyu içinde barındıran kısacık an da silinip gitmişti kafasındaki o yerin içine. Sinmişti bir köşeye ve tekrardan hatırlayana kadar beklemeye başlamıştı. Bir ayağı yukarıda karnını bastırırken bir diğeri yere doğru uzanır bir şekilde sırtı duvara dayalı kapkaranlık odada oturuyordu. Bakışlarını parıldıyan yıldızlara çevirip de bakmıştı her birine.
–“ Beni affetme, olur mu güzelim? Koruyamadığım için affetme. Ben kendimi hiçbir zaman affetmeyeceğim çünkü! ”
Gözleri açık bir şekilde gökyüzündeki yıldızları seyretmişti tek tek her bir yıldıza bakmıştı. Kasılı bir suratla yanında yanıp sönen telefonuna uzanmıştı bakmadan ve kulağına doğru götürürken soğuk bir tonda “ ne var ne!? ” demişti. Bu soru cümlesinden çok ne diye arıyorsun beninin kısa hâliydi. Adam, uzun uzadıya konuşmaları sevmezdi. Karşıdaki kişinin de öyle olmasını tercih ederdi lakin hiç öyle çıkmazdı. Şu anda olduğu gibi çileden çıkartacak kadar boş şeyleri sıraladıktan sonra asıl söylenecek şeye sıra gelmişti.
–“ Güzel ve bir o kadar da saf kız. Yanlış adama aşık olacak kadar da salak. Hazar Keskin hayatında ki kadınlar nasıl sana bu kadar güveniyor? Anlayamıyorum ama imrenmiyor da değilim. Göz göre göre yanacaklar haberleri yok. Karmen gibi o kızın da yanmasını istemiyorsan bu işi bitirirsin. Yoksa birini daha kurban edersin! ”
Telefon elinin arasından kayıp da yerle buluşurken binlerce küfür saydırmıştı arkasından. Sonrasında kendine hâkim olamayarak yanındaki duvarı yumruklamaya başlamıştı sinirinden. Hiçbir acı hissetmeden eli kan reva kalacak şekilde yumruklamıştı taştan betonu. Duvara bir şey olmamıştı lakin elinin üstü kırmızıya boyanmıştı.
–“ Bu lanete sen bulaştın, çık bakalım işin içinden çıkabiliyor musun! ”
Ve sen adam..
Şimdi hayatına almadığın hatta kurtulmak istediğin kadının, hayatın olacağını ne zaman anlayacaksın?
|
0% |