Yeni Üyelik
22.
Bölüm

•Bölüm 21 🖤🖤

@writerladyy

 

Sabahtan akşama kadar pencerenin kenarında oturup da durmuştum. Öylece ondan bir iz beklemiştim ama yoktu. Adeta kayıplara karışmıştı adam. Ne görünmüştü ne de dışarı çıkmıştı. Hiçbir kıpırtı olmamıştı. Nerdeydi, ne yapıyordu? Bilmiyordum, bildiğim bir şey vardı onu görmediğim her saniye ölüm gibi geliyordu bana. Ya bir şey olduysa ona aklım gidiyordu. Düşüncesi bile aklımı kaybetmeme neden oluyorsa olmasını düşünemiyorum.

 

Tik tak tik tak tik tak… Akreple yelkovanın birbirini kovaladığı her saniye içimdeki endişe kat be kat artıyordu. Öyle ki yerimde duramayacak duruma gelmiştim ve bir sağa bir sola gidip geliyordum. Nerdesin ya nerdesin? Tüm gün hiçbir şey yapmadan gelmesini beklemiştim. Gelmemişti.

 

Sokak lambasının yanması ve etrafın ıssızlaşmasıyla daha fazla duramayarak sessizce odadan dışarı adımımı atmıştım. Birine yakalanma riskini göze alarak evden çıkıp da onun olduğu dairenin apartmanının içine girmiştim. Merdivenleri çıkarken “ acaba doğru mu yapıyorum? ” diye aklımdan düşünmüyor da değilim. Dairenin önüne geldiğim de soluklanmıştım ve kapının ziline uzanmıştım. O çalan değişik melodi ilk zamanlarda ki kadar etkilememişti beni aksine hoşuma da gitmeye başlamıştı. Bir kere daha basıp da kapıya da vurmuştum. Geçen sefer olduğu gibi parmağımı zilden çekmeme rağmen kapı açılmamıştı. O an arkamı dönüp gitmek yerine odamda bana göz kırpan anahtarı devreye sokmuştum. Kapının yavaşça açılmasıyla kapkaranlık daire görünmüştü.



Ürkek ve yavaş adımlarla ilerleyip kapıyı arkamdan kapatmıştım. Biraz fazla itmiş olacağım ki çıkardığı ses yerimden sıçratmıştı beni. “ Evde misin? ” diye sorduğum soruyu kendim duymuştum ve bir cevap alamamıştım. Evdeyim deseydi ne cevap verecektim ne yapacaktım bilemiyorum. Işıkları açmak yerine telefonumun ışığıyla odalara bakmaya başlamıştım. İlk baktığım yer mutfaktı. Tezgahın üzeri ve lavabonun içi tabak bardak ne varsan vardı öyle ki yer kalmamıştı koyacak üst üste konulmuştu. Diğer odaya geçtiğim de ağır bir koku burnuma gelmişti ve burada da manzara hiç iç açıcı değildi. Toz kupasıydı her yer, burada nasıl yaşıyordu anlayamıyordum.



Diğer odaya geçtiğim de ise adımı atar atmaz bir şeye basmıştım. Işığı yere doğrultuğum da yerde ne ararsan vardı. Kağıt parçaları, kalem, çorap, tişört vesaire. Hiç olmayacak şeyler bile vardı mesela fincan, boş çerçeve. Küllük de sayamayacağım kadar sigara izmaritleri. Darmadağınık olmuş bir yatak. Ve çok ağır berbat bir koku. Odadan çıkarken ayağım bir şeye çarpmıştı ve ileri doğru gitmişti o şey. Yere eğilip de ne olduğuna baktığımda kara kaplı bir defterdi. Çarpmamın etkisiyle defterden az çıkan fotoğraflar. Tamamen yerinden çıkartıp da baktığımda küçüklük fotoğrafıydı parmaklarımın arasında tuttuğum. Bir aile fotoğrafı babanın olmadığı. Güzel bir kadının bir yanında yüz siması sert esmer bir oğlan vardı diğer yanında oğlandan biraz küçük masum yüzlü tatlı bir kız. Anne ile kızın yüzünde gülümseme varken çocuğun gözlerinde pırıltı vardı sadece. Gülmese de mutluydu en az onlar kadar. Fotoğrafa o kadar dalmıştım ki nerede olduğumu unutup da soyutlanmıştım oradan.



Defterin herhangi bir sayfasına fotoğrafı koyup da ayaklanmıştım çömeldiğim yerden. Deftere de bakmak istiyor olsam da bu doğru olmazdı.. Defteri kenara bir yere bırakıp da odadan çıkacakken kapının açılma sesiyle olduğum yerde kalmıştım. Ne yapacaktım şimdi? Sertçe kapanmasıyla içimi bir korku kaplamıştı. Ah kızım ah!

 

Hemen bir yer bulmalıydım kendime. Kapının arkasına girsem olmaz, kapanırsa yakalanırdım. Dolap! Evet oraya gireyim en iyisi. Heyecanla dolaba doğru hareketlenmiştim ki ayağımı yatağın kenarına çarptırmamla dudaklarımdan inleme kopmasını son anda durdurmuştum. Elimle ağzımı kapatmasam duyulacaktı sesim. Öyle kötü vurmuştum ki canımın acısı geçmemişti.



Adım seslerinin duyulmasıyla daha dikkatli olarak son çare yatağın altına girmiştim. Tüm pisliği göze alarak. Ayaklarını görmemle ağzımı kapatmıştım bir ses yapmamak için. Her yerimden ter akmakla beraber telefonumun çalmaması için dualar ediyordum. Yakalanırsam, açıklayamazdım durumu. Nefesimi tutmuş bekliyordum çaresiz. Yatağa kendini bırakmasıyla altta ölüm tehlikesi yaşamıştım. Allah'tan yatak çökmedi üzerime. Hiçbir şey yapmadan birkaç dakika beklemiştim. Zaman geçmek bilmiyordu sanki burada olmaktan daralmıştım. Tam yerimden çıkıyordum ki hareketlenmesiyle nasıl geri girdiğimi bilemedim. Anladı mı ne yaptı? Odadan gitmesiyle rahat bir nefes almıştım. Mı dedim, almasam daha iyi olur bu nasıl bir koku ya. Burada daha fazla kalmasam sağlığım açısından iyi olacak.

 

Baktım ki gelmiyor olduğum yerden çıkıp da kapının yanına gitmiştim. Kafamı uzatıp baktığımda ortalıkta görünmüyordu. Hoş, bu karanlıkta görebilmem zor ya neyse. Gitsem mi acaba? Tekrardan baktığımda bir şey yoktu. Parmak uçlarımda yürüyerek dış kapının olduğu yere doğru korka korka ilerlemiştim. Bir şeye çarpmamak için de bildiğim bütün duaları okuyordum. Balkon kapısının kapanmasıyla ne yapacağımı bilemedim ve ani bir refleksle mutfağa geçmiştim. Duvarına olabildiğince yaslanıp da kalmıştım. Yakalanacağım diye ödüm kopuyordu. Adım seslerinin yaklaşmasıyla son duamı edip de gözlerimi yummuştum.

 

Birkaç dakika geçmesine rağmen bir şey olmamıştı. Öyle ki adım sesleri de yoktu. Görünmeden baktığımda boş bir karanlık koridorla karşılaşmıştım. Yine yoktu. Küçük evde köşe kapmaca oynuyor gibiydik. Hadi kızım bitiş çizgisine az kaldı. Yaklaştın. Parmak uçlarımda yürüyerek kapının yanına gelmiştim ve etrafa bakındıktan sonra kulpu tutarak yavaşça indirmiştim. Kapıdan çıkmamla sıra ses yapmadan kapatmaya gelmişti. Açık bıraksam olmazdı, çeksem o da olmazdı. Anahtarı deliğe sokup da yavaşça çekmiştim ve kapının kapanmasıyla rahat bir nefes almıştım. Neyse ki yakalanmadan atlatmıştım. Kapının önünde dikildiğimi fark etmemle her an yakalanma riskiyle burun buruna olduğumu anlamıştım ve merdivenlerden uçarcasına inerek apartmandan dışarı atmıştım kendimi.

 

 

 

 

 

Ve sen adam..

 

 

Şimdi korkarak girdiğim evinde ne zaman uyanacağım seninle?

 

Loading...
0%