@wuennz
|
Umutlar ve Düşler Yaz güneşi, parkın üzerinde parıldarken Elif, Zeynep’in anısını yaşatmak için bir yaz kampı düzenleme fikrinin peşinden koşuyordu. İçinde bir umut ışığı yanıyordu, ama aynı zamanda kaygılar da belirmeye başladı. “Ya bu kamp başarılı olmazsa?” diye düşündü. Geçmişteki hayal kırıklıkları, kalbinde ağır bir yük olarak duruyordu. Ahmet, Elif’in yanına gelerek, “Heyecanlı mısın?” diye sordu. Elif, gülümsemeye çalıştı ama içinde bir şeylerin doğru gitmediğini hissediyordu. “Evet, ama ne olursa olsun Zeynep’in hayalini yaşatmak zorundayım,” dedi. Ahmet, onun bu kararlılığını görünce cesaret buldu. “Bunu başaracaksın. Biz birlikteyiz,” dedi, ama Elif’in içindeki belirsizlikten habersizdi. Kamp günü geldiğinde, Elif kasabanın çocuklarını karşılarken, kalbinde bir boşluk hissi vardı. Çocuklar, etrafa koşuştururken Elif’in aklında Zeynep’in gülümsemesi belirdi. “Keşke buradayken onunla olsaydım,” diye düşündü. Bu düşünce, Elif’in içindeki huzursuzluğu artırıyordu. “Zeynep’in anısını nasıl doğru bir şekilde yaşatabilirim?” sorusu aklında dönüp duruyordu. İlk etkinlik olan doğa yürüyüşüne çıktıklarında, Elif çocukların neşesini izlemeye çalıştı ama kendi iç dünyasında boğuluyordu. Gözleri, Zeynep’in en sevdiği çiçekleri toplamakta olan çocuklara takıldı. İçinde bir ses, “Onların gözündeki mutluluk Zeynep’in hatırasını unutmaya mı sebep oluyor?” diye fısıldıyordu. “Ben Zeynep’i unutturmamak için buradayım ama bu çocuklar onun yerini alıyor gibi,” diye düşündü. Akşam ateşi etrafında toplanıldığında, Elif çocukların hayallerini dinlerken, kendi içindeki çatışmalar daha da derinleşti. Her biri, “Ben büyüyünce astronaut olacağım” ya da “Dünyayı kurtaracağım” derken, Elif kendi hayallerini sorgulamaya başladı. “Benim hayalim ne? Zeynep’in anısını yaşatmak mı yoksa kendi hayatımı yeniden inşa etmek mi?” diye düşündü. Her çocuk, umudunu ve neşesini sunarken Elif’in içinde bir karamsarlık birikiyordu. Kampın sonuna yaklaştıklarında, Elif’in hisleri daha da karmaşıklaştı. Çocuklar mutlu bir şekilde evlerine dönerken, onun aklındaki belirsizlikler daha da büyüyordu. “Zeynep’in anısı ne kadar güçlü olursa olsun, ben kendi yolumu bulamadım,” diye düşündü. Bu düşünceler, Elif’in ruhunu sarmaladı. “Gerçekten Zeynep’in anısını yaşatmak için yeterince iyi miyim?” sorusu kafasını kurcalıyordu. Bir akşam, kamp ateşi etrafında otururken, Aylin’in yüzü aklında belirdi. Eski dostu, geçmişteki hatalarıyla yüzleştiğinde Elif’e birçok soru sormuştu. “Geçmişe dair pişmanlıklarım var mı? Aylin’le aramdaki mesafe beni mi engelliyor?” Elif, zihninde dönen bu düşüncelerle yüzleşemiyordu. “Kendimi başkalarına kanıtlamaya mı çalışıyorum?” diye düşündü. Son gün geldiğinde, Elif’in içindeki karmaşa, dışarıda parlayan güneşle çelişiyordu. Herkes mutlu görünüyordu ama o, Zeynep’in anısını yaşatmanın yanında kendi kimliğini bulmanın da önemini hissediyordu. “Ya başarısız olursam?” düşüncesi, içindeki umudu silip süpürmüştü. Elif, Ahmet’e dönerken “Bu kamp benim için bir şeyler ifade ediyor ama neden bu kadar zorlanıyorum?” dedi. Ahmet, “Belki de Zeynep’in anısını taşımak senin üzerindeki bir yük. Ama senin için en önemlisi, kendi hayallerini de bulmak,” dedi. Elif, Ahmet’in sözlerini düşünerek, “Ama bunun için Zeynep’i unutmak zorunda mıyım?” diye sordu. Kampın kapanışında, Elif’in aklında birçok soru vardı. “Zeynep’in hayalini yaşatmak, benim kim olduğumu unutturmamalı,” dedi içinden. “Ama kendi yolumda ilerlerken Zeynep’in anısını nasıl yaşatabilirim?” Kafasındaki karmaşa, kendisiyle yüzleşmeye zorladı. Hayatındaki tüm belirsizlikler, Elif’in gerçek anlamda ne istediğini sorgulamasına sebep oldu. Elif, bu düşünceler içinde boğulurken, geleceğe dair umutlarını nasıl inşa edeceğini bilemiyordu. Kafasındaki soru işaretleri, hikayesinin devamında ona rehberlik edecekti. |
0% |