Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. BÖLÜM (ELA HARELER)

@xayisigiq

2 GÜN SONRA

Sabah gözüme vuran güneşle kendimi zorlayarak uyanmaya çalıştım, 2 gündür nişan telaşesi ev temizliği derken çok fazla yoruldum. Bugün nişan günüydü ve ben Nare Reyhan gelinin kız kardeşi görevi yüzünden çok fazla yorulacağımın farkında olarak hem mutluluk hem de istemeyerek yataktan kendimi zorlayarak kalktım. Ablamın yatağına baktığımda çoktan kalkmış ve yatağını düzeltmiş olduğunu gördüm, ‘İnsanın bu tatlı telaşesi ne kadar da güzel bir şey.’ İçimden geçirdim ve hazırlanmak için dolabın önüne geçtim.

Kendime aldığım zümrüt yeşili elbiseyi askıdan çıkartarak aynanın karşısına geçip üzerimi değiştirdim. Aynanın karşısında kendimi süzdükten sonra maşayı prize takıp saçlarımı yapmaya başladım, saçlarım bittikten sonra yüzüme hafif bir makyaj yapıp hazırlanmayı bitirdim.

Kapım tıklatıldıktan sonra yavaşça açılıp abim kafasını içeri uzattı “Hazır mısın güzelim?” sorusuna karşılık Gülümseyip kafamı salladım. “Seni dışarı çıkarmasak mı?” gülümsedim bu dediğine. Abim ablamla beni herkesten kıskanır sakınırdı Diyarbakır’a geldiğim zamanlarda kimsenin bizimle konuşmasına görmesine müsaade etmezdi hep o gezdirirdi, sıkılmadan bıkmadan bizde ses etmezdik.

Gözlerine baktım abimin bir burukluk vardı, anlamlandırmadığım bir burukluktu bu, “Neyin var abi solgunsun?” gülümsemeye çalıştı başaramadı tekrardan yüzü düştü. “Önce ablan sonrada sen gideceksin, bunları düşündükçe sanki benim yüreğimden bir şeyler kopuyor sizi başka ellere vermek istediğim son şey Narem.” Gülümsedim onun böyle bir baba gibi bize sahip çıkması bizi koruma çabası çok hoşuma gidiyordu, lakin babam bizi pek umursadığı söylenemez. Erkek istediği için hep abimin üzerine düşmeyi seçmişti bizimde onun sadece hizmetlileriymiş gibi hissettirmişti, ama abim buna rağmen bizi asla ayırmadı, kızız diye anlamadığım bir şekilde babam bana daha uzak daha soğuktu ablama kıyasla hep böyleydi. Abim iste onun tam tersi benim daha çok üzerime düşer resmen bir arkadaş gibi konuşurdu sürekli benimle.

“Abim bunları düşünmen için erken değil mi sence de? Hem benim bir yere gittiğim yok senin yanı başından kolay kolay ayrılmam benden öyle kurtulman kolay değil.” Gülümsedi ve beni kendine çekerek sarıldı. Onun o huzur verici kokusunun içinde kaybolmuşken kapının çalınmasıyla birbirimizden ayrılıp kapıya baktım.

Yengem mahcup olmuş bir yüz ifadesiyle konuştu “Diyar misafirler gelmeye başladı Hicran da hazır çıkalım artık vakit geldi.” Gülümseyerek bize bakmaya devam etti. Yengem yetimhanede büyüdüğünde kaynaklı böyle aile tabloları onu çok duygulandırıyordu, abim sessizce başını salladı ve yengemi de alıp odadan çıktılar. Son kez ayna da saçlarımı düzeltip kendimi süzdükten sonra oda dan çıktım.

Avluya indiğimde herkes bir telaş içinde bir o yana bir bu yana koşuşturuyorlardı, en sonunda dışarıdan arabaların korna sesi geldiğinde bende ablamın yanına çıkıp onu aşağı indirmekle görevlendirildim. Ablamın yanına gittiğinde Mor nişanlığın içinde resmen bir prenses gibiydi, ufak tefek nakış detayları bile nişanlığı o kadar güzel ve zarifti ki gözlerimi alamıyordum.

“Kötümü görünüyor?” ablamın sorusuyla bakışlarım ona döndü sessizce gülümsedim, “Kötümü? Bunu duymamış olayım senin kadar güzel bir gelin daha önce görmedim ben, bu ne zarafet bu ne asalet. O kadar güzelsin ki bu güzelliği anlatmaya kelimeler kefaletsiz kalır.” Düşen yüzü düzelmeye ve gülümsemeye başladı.

Odadan çıkıp aşağı doğru inmeye başladık, ablamın nişanlısı Ali abi gri takımının içinde çok cool duruyordu. Bende ablamı bırakıp abimin yanına geçtim ablam da Ali abinin koluna girip zılgıtlar eşliğinde süslenmiş gelin arabasına bindi. Bizde vakit kaybetmeden arkasından abimlerle birlikte arabalara bindik.

Ben, yengem ve abim bir arabada. Annem babam ve iki teyzem diğer arabada.

Kuzenlerim de arabalara bindiklerinde yola koyulduk, kornalar bütün mahalleyi dolduruyordu, bende bir yandan video çekerken diğer yandan elimdeki mendili arabanın camından çıkartıp sallamaya başladım. Nişan yapılacak yere yaklaşırken arabalar yavaşladı ve o sırada geçen gördüğüm ela gözlerle arabanın dışından karşılaştık, elleri cebinde bakışları karşısındaki adama kitlenmiş anlattıklarını pür dikkat dinliyordu, abim tekrar kornaya bastığında bakışları önce arabaya

sonrada yavaş bir şekilde bana döndü.

Zaman yavaşladı etraf karardı sadece ben ve o varmış gibi, gözleri öyle keskin öyle anlamsızdı ki kalbimin çırpındığını, nefesimin kesildiğini hissetim bir anda. Neydi bu böyle anlamadım? Gözlerindeki buzdan duvar bir anlığına kalktığında harelerinin içindeki ışıltıyı gördüm, sonradan tekrardan ciddileşti ve karşısındaki adama tekrardan döndü. O adama döndüğünde zamanda etraftaki insanları tekrardan görmeye başladım, neyin nesiydi bu böyle? “Nare abicim sen in hadi ablanın yanına geç bende arabayı park edip gelim sizin yanınıza.” abimin sesiyle kendime geldim ve gülümseyerek, “Tamam abi.” arabadan indim ve yengemin inmesini bekledim, oda indikten sonra beraber ablamın ve eniştemin yanına gittik. Gelen misafirlere selam verdikten sonra abim geldi ve ardından annem beni yanına çağırdı, “kuzum gelen misafirleri karşılıyorum sende gidip hazırlıklar ne alemde kontrol ederimsin?” sorduğu soruya karşılık yalancı bir sitemle, “Ah acaba ben olmasam ne yapacaksınız?” diye gülümsedim annemde sert bakışlarıyla. “Hele bak şuna!” kızmasına karşılık gülümseyerek koşar adımlarla uzaklaştım oradan.

İkramlıkları kontrol edip, misafirlere eksiksiz dağıldığından emin olduktan sonra ablamın yanına geçtim, ablamın oynamak istediğini ama benim şarkı söylemeden hayata oynamayacağımı öğrendikten sonra abime döndüm. Sertçe bana baktı sonra tekrardan önüne döndü, etrafı süzdü, benim kolay kolay kimsenin içinde şarkı söylememe izin vermeyeceğini bildiğim için sadece sessiz kalarak abimin kararını bekledim. Bu konuda asla onu zorlayamazdım, çünkü bana boş yere kızmasını istemiyordum, “Hangi şarkıyı söyleyeceksin.” demesiyle şaşkınca ona baktım. “Sen hangisini istersen onu söylerim abim.” Gülümsedi, düşündü. Düşünürken bende etrafıma baktım halay çekenler, Kuzenim Afran elindeki kırmızı mendile asaletinden ve sertliğinden ödün vermeden dik bir şekilde halayın başını çekiyordu. Bu kadar asil durmasının sebebini elbette biliyordum, dayım asaletinden dolayıydı, Annemlerin aşireti Diyarbakır'ın önde gelen aşiretlerinden biriydi. Tabi Bahremoğullarından sonra geliyordu, kimdi onlar bilmezdim çokta ilgilenmezdim benim için çok bir anlam ifade etmezdi. Çünkü kızların okumasına karşı çıkan TÖRE adı altından birçok saçmalık barındırıyordu, Babamın sırf güç için annemle evlendirildiğini ve bunun bütün aşiret büyüklerinin kararıyla gerçekleştiğini biliyorduk.

Gözlerim etrafı taramaya devam ederken sert elalarla karşılaştım, karşıma öylece oturmuş ifadesiziz bakışlarını bana dikmiş öylece bana bakıyordu. Yine kalbimde bir tekleme baş gösterdi, nabzım hızlandı, yanaklarıma kan hücum etmiş durumdaydı. Derin bir nefes alıp bakışlarımı çekmeye çalıştım ama nafile olmuyordu, o bana bu şekilde bakarken bende aynı bakışlarla karşılık verdim. Gözlerinde kısa süreli bir şaşırma gördüm ama hemen toparladı, sonrada ela gözlerinin sert parıltıları yerine yumuşak yıldızlara bıraktı. Dudağının bir kenarı belli belirsiz kıvrıldı o sırada yanağında oluşan gamzeye takıldı bakışlarım, gamzesi vardı. Tekrardan derin nefes alıp bir istiğfar çekerek bakışlarımı çekmeye çalıştım.

“Le Buke.” Abimin sesiyle bakışlarımı zorda olsa ondan çekip abime anlamaz gözlerle baktım, “Anlamadım abi?” Gülümsedi “Le buke söyle.” gülümsedim abimde gülümsedi gözlerini onaylarcasına kırpıp kalmamızı işaret etti, ablamın elini tutup kalktım yavaşça. Sonrada çalgıcıların yanına giderek söyleyeceğim şarkının ismini söyledim ve mikrofonu elime alarak başa geçtim ablamda hemen yanımdaydı, yengemin abime baktığını ve bir şeyler söyledikten sonra abimin derin bir nefes aldığını gördüm, sonrada kafasıyla onaylayıp git işareti yaptı. Ardından yengemde ablamın diğer eline geçtikten sonra birkaç kadın daha ayağa kalkıp yanımıza geldi, arkamı dönüp çalgıcılara başla komutunu verdikten sonra müzik etrafı şenlendirmeye başladı.

Lе bukе lе narе

Buka mе bukan е

Lе bukе lе narе

Tiriya nava rеz е

(Lеy gelin lеy narе

Gelinimiz gelinliklidir

Lеy gelin lеy narе

Bağdaki üzümdür)

Ablamın elini sanki güçlerimizi birleştirmişçesine sanki bütün Diyarbakır'a bizim gibi kardeşler yok dercesine başımız dik halay çekiyorduk.

Bir yandan elimdeki mikrofonla halayın şarkısını devam ettiriyor, bir yandan da ablamla oynamaya devam ediyordum.

Lе bukе lе narе

Zava da bеr gеz е

Lе bukе lе narе

Buka mе diyar е

(Ley gelin ley narе

Damat onu ısırır

Ley gelin ley narе

Gelinimiz bellidir)

Etrafa bakındım halaya devam ederken, anne bir zılgıt eşliğinde gelip elindeki paraları bizim üzerimize attı. Ardından diğer kızlar ve kadınlarda zılgıt tutturmaya devam ediyordu. Etrafa bakınmaya devam ederken o sert bakışlar bu sefer öldürecekmiş gibi gözlerime kitlenmişti, kimdi bu böyle? Derdi neydi, ne istiyordu benden? Mikrofonu ağzıma götürüp şarkıya devam ettim.

Lе bukе lе narе

Tiriyеn bеr dikan е

Lе bukе lе narе

Zava jе nеxwar е

(Ley gelin ley narе

Dükkan önündeki üzümdür

Ley gelin ley narе

Damat ondan yememiştir)

Ela gözleri git gide dahada koyulaşmaya başlamıştı, ama yanındaki adam kulağına eğilip bir şeyler söyledikten sonra bakışları yumuşadı ve hafif bir tebessüm oluştu dudaklarında. Garip bir adamdı, ağır başlıydı, sessizdi. Etrafa baktım kızların bir çoğunun gözleri ondaydı, hatta bir ara bir kız yanına gelip su verdiğinde hâlâ bakışları sabit bir şekilde bana bakıyordu, kız ne yaptıysa da ilgisini çekememiş geri çekilmişti. Kimdi bu ne istiyordu benden? Şarkının son kısmına geldiğimde abimde bize katılmış beni ve ablamı ortaya alıp birlikte oynamıştık.

Lе bukе lе narе

Buka mе bukan е

Lе bukе lе narе

Buka hеz u mеz е

Lе bukе lе narе

Buka mе buka mе

(Ley gelin ley narе

Gelinimiz gelinliklidir

Ley gelin ley narе

Gelinimiz sevilen ve kucaklanandır

Ley gelin ley narе

Gelinimiz gelinimiz)

Şarkı bitiğin ’de babamın buz gibi bakışlarıyla karışılıştım, neden böyle baktığını az çok anlıyordum ama alıştığım için sorun etmiyordum. En son İstanbul'a okumaya gideceğim zaman böyle bakmıştı bana, sanki evladı değilmişim gibi, sanki onun için yükten başka bir şey değilmişim gibi. Çocukluğumdan belli bu böyleydi, bir türlü babama sevdiremedim kendimi, hep tokatın maruzu ben oldum, en ufak şeyde hatasız olduğumu bildiğim halde böyleydi. Sebebini bilmeden ona bir şey yapmışım sanki, bir hesap kesiyordu, ama bitmemişti kestiği hesabı.

Düğünün sonlarına doğru ela gözlerin sahibi ortalıktan kayboldu, etrafıma bir göz gezdirdim onu bulmak için ama bulamadım. Daha sonrasından yengem yanıma gelip lavaboya gideceğini onunla birlikte gelip gelemeyeceğimi sorduğunda onunla birlikte lavaboya gittik, ardından ben ellerimi yıkarken yengem de dışarda beni bekliyordu. Dışardan 2 el silah sesi geldiğinde korkuyla çığlık atıp, hemen dışarı koştum, yengeme bir şey olması korkusuyla ne yapacağımı bilmeden kendimi nasıl dışarı attığımı bilmiyordum. Ardından elinde silahla yengemi belinden tutmuş arkasına alan abim ve yerde kanlar içinde yatan birisini gördüm.

“ABİ NE OLUYOR BURDA?” Korkuyla baktım onlara, yengemin elbisesinin omzu yırtılmış, kıp kırmızı olmuş gözlerle bana bakıyordu. “Nare, Buketi al annemleri bul babamı buraya gönder, ona söyle Afranı bulsun Aliye söyle annemle sizi konağa götürsün.” Abim bunları sıralarken ben şok olmuş bir şekilde yengemin kolundan tuttuyordum, onu duyamıyor veya anlayamıyordum. “NARE HADİ ÇABUK OLUN!” abimin kükreyişiyle kendime geldim, yengemi sürükleyerek götürdüm.

Babamın yanına gittiğimde oda ne olduğunu sorar gibi bana bakıyordu. “Nare ne oldu, o silah sesi nerden geldi? Buket gelinin bu hali nedir?” O sıra Afranda bizim yanımıza gelmişti, bende olanları ona anlattım hiç beklemeden abimin olduğu tarafa gittiler. Annemde yengemin koluna girerek Ali enişteme seslendi ardından ablamı alıp bizi arabalara doğru götürdü, herkes silah sessinin geldiği yöne doğru giderken Ali eniştem bizi başka taraftan arabalara bindirdi ve bizi konağa götürdü.

 

Loading...
0%