Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@xqaysegull

Merhaba tırtıllarım🦋

 

Yeni bir bölümle buradayım.

 

Aslında gece atacaktım ama dayanamadım.

 

Sınır dolmadı ama olsun bu demek ki oy verme zahmetine girmek istemiyor çoğu kişi.

 

Oy veren herkese teşekkür ederim💜

 

Ha bu arada okuyucularımla bur grup kurmak istiyorum sadece siz ve ben.

 

Instagram mı?

 

WhatsApp mi?

 

Hangisi çoğunluk olursa orada grup açacağım.

Sizinle iletişim halinde olmak istiyorum.

 

Çok konuştum yine🤭🤭🤭

 

Satır aralarında buluşalım.

 

Yıldıza basmayı unutmayın🌟

 

Herkese iyi okumalar💜

 

🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋

 

 

Roni, Zagros'u o halde görmesiyle arkasını dönmesi bir oldu.

 

"Şey.. Ben.. Yani.. Şey." Kendi kendini açıklamaya çalıştığında Zagros, hiç rahatsız olmuşa benzemiyordu.

Çünkü her ihtimale karşı havlunum altında boxerı vardı.

Sonuçta artık yalnız yaşamıyordu bu odada.

 

Roni, hâla arkası dönük bir şekilde kendini açıklamaya çalışırken Zagros, çoktan üzerini giyinmiş bir şekilde hemen arkasında duruyordu.

Roni'nin bu hali Zagros'un dudaklarında bir tebessüme neden olmuştu.

 

Sahi Roni'yi tanıdığından beri ne çok güler olmuştu.

 

Zagros, arkadan Roni'ye yaklaşıp omuzuna dokunduğunda Roni, hâla ona yüzünü dönmemişti.

 

"Tamam Roni dön önüne bak artık giyiniğim "

 

"Emin misin? "

 

"Yok değilim hâla çıplağım" "Sen en iyisi öyle durmaya devam et" sahte bir kızgınlıkla konuştuğunda Roni hemen,

 

"Tamam tamam kızma dönüyorum " dediğinde yününü Zagros'a dönse bile elleri hala gözlerindeydi.

 

Zagros, Roni'nin ellerini tutup gözlerinden aşağıya indirdiğinde bu seferde gözlerini sıkı sıkı yumduğunu gördüğünde,

 

"Aç artık şu gözlerini" Zagros, ikaz ettiğinde önce ilk önce sağ gözünü açıp,

 

"ohh! Tamam giyinikmişsin " diyerek sol gözünüde açtı.

 

Zagros, karşısında küçük bir kız çocuğu olduğuna o an yemin edebilirdi.

 

"Rahatladın bakıyorum Roni hanım"

 

"Evet" dediğinde Zagros, tek kaşını kaldırdığında,

 

"Şey.. Yani seni çıplak görmedim ya ondan dedim"

dediğinde Zagros, ona yaklaşıp

 

"Hmm.. ya görseydin" der demez Roni'nin ağzından"ha" çıktığında bu tepkisine sadece gülmekle yetindi Zagros.

 

Zagros, Roni'yi orada yanakları kızarmış ve şaşkın bir halde bırakıp yatağın üzerinden ceketini aldığında üzerine giydiği sırada konuşmaya başlamıştı.

 

"Üzerini değişmeyi ne zaman düşünüyorsun acaba yoksa hasta olacaksın"

 

"Bende zaten değişmek için gelmiştim ama artık gerek yok" diyerek üzerini kontrol etti." kurudu zaten"

 

"Kurumamış görmüyor musun hâla nemli"

 

"Olsun hava güzel kurur şimdi "

 

Zagros, başını yukarı doğru kaldırıp resmen sabır dilemişti.

 

"Bu havalara aldanma Roni. Bunlar yalancı bahar hasta eder, şimdi git ve üzerini değiştir"

 

"Ama"

 

"Sen hâla konuşuyor musun hadi dedim " dmeesi üzerine Roni ağır adımlarla Zagros'un yanında geçip dolaba yöneldi.

 

"Ama hava bugün sıcaktı" üzgün çıkan sesine karşı Zagros ona dönerek,

 

"Bak Roni mart ayının son günlerinde olabilir ama bu havalara aldanma. Sıcak hava mı istiyorsun tamam o zaman ben gelene kadar kendine , bana ve Arjen'e bir haftalık tatil için valiz hazırla"

 

"Tatile mi gideceğiz yani " hevesli bir şekilde sorması ne kadar çok gitmek istediğini belli ediyordu zaten.

 

"Evet hemde senin istediğin gibi sıcak bir yere"

 

Roni, hızlı adımlarla Zagros'un önüne gelerek,

 

"Nereye peki" diye sorduğunda,

 

"Sürpriz olsun orası ama seveceğine eminim"

 

"Ya ama bu haksızlık"

 

Zagros, tek kaşını kaldırıp, ellerini göğsünde bağladıktan sonra

 

"Nedenmiş o bakalım"

 

"Bir yere gideceğiz ve ben neresi olduğunu bilmiyorum. Peki şimdi ben neye göre kıyafet hazırlayacağım. offff!''

 

"Sana sıcak ve seveceğin bir yer dedim yeterli bence bu kadarı, hadi küçük hanım hadi tutma beni işlerim var geldiğimde de hazır ol" işaret parmağı ile Roni'nin burnuna dokunup hızlıca odadan çıktı.

Arkasında meraklı bir Roni bırakarak.

 

Zagros, odadan çıktığı gibi telefonunu elien alarka Cüneyt'i aradı. Birkaç çalıştay sonra açılan telefonla

Zagros,

 

"Tamam mı?" diye sorduğunda karşıdan gelen Cüneyt'in sesi sorgular biçimdeydi.

 

"Tamam olmasına tamam da ne oluyor Zagros bana bile söylemediğin bu konu ne? Neden grtirttin bu adamı bildiğim kadarıyla düşmanımız da değil"

 

"Bu konu sadece beni ilgilendiriyor Cüneyt. Sen sadece sana söylediğimi yap yeter. Kimseyi istemiyorum orada işim bitince aldığın yere geri götürmen için arayacağım seni"

 

"Sadece ben olacağım tamam mı başka kimse yok seni yalnız bırakmayacağımı biliyorsun"

 

"Bu sefer değil dostum bunu yalnız halletmeliyim, seni arayacağım zaman gelirsin"

 

Bunlar son sözleri olmuştu.

Arabasına atladığı gibi kendisine ait olan depolardan birine doğru yola çıkmıştı.

 

Araba Bismil'de bulunan deponun önünde durduğunda deponun önünde yalnızca Cüneyt duruyordu. Zagros, arabadan inip depoya yaklaştığında

 

"Sana burada olmaman gerektiğini söylemiştim"

 

"Bende sana seni yalnız bırakmayacağımı"

 

"Ben senin patronun değil miyim lan! Bu nasıl patron eleman ilişkisi dediklerimi takmıyorsun bile"

sinirle konuştuğunda Zagros, Cüneyt onu hiç takmışa benzemiyordu.

 

"Bu benim meselem Cüneyt. Dostluk başka Bu başka" "Şimdi git buradan! Ben seni aramadan da geleyim deme "

 

"Gitmesem arabada beklesem" dediğinde karşısındaki adamı zorladığının farkındaydı.

"Tedbir amaçlı"

 

Zagros, gitmeyeceğini zaten biliyordu.

Cüneyt, onu asla yalnız bırakmazdı.

Ona sen iflah olmazsın bakışları atıp,

 

"Tamam lan buna da tamam ama sakın ben aramadan gelme"

 

Sırıtarak arabasına doğru yürüyen Cüneyt'in dudaklarından dökülen tek şey

"Allah içerdekinin yardımcısı olsun yoksa Zagros, ona hiç acımayacak"

 

Zagros, depodan içeriye girdiğinde kollarından zincirle bağlı , gözlerinde ise bez parçası olan Sidar'ı görmek yüzünde tehlikeli bir gülümsemeye neden olmuştu.

 

Sonunda Roni'nin intikamını alacaktı.

 

Belki bu azdı ama şuan için yeterdi.

Herşeyi yavaş yavaş yapmalıydı.

 

Bu daha başlangıçtı Sidar için.

 

Her akıttığı gözyaşı için bedel ödeyecekti.

 

Zagros, yavaş adımlarla Sidar'ın ayak ucunda durduğunda Sidar kendi kendine konuşuyordu.

 

"Kimsiniz? Ne istiyorsunuz benden? neden beni burada tutuyorsunuz?''

 

Bir cevap alamamıştı.

 

"Ne yaptım ben size daha sizin kim olduğunuzu bile bilmiyorum eğer adamsanız açın lan gözlerimi de göreyim kim olduğunuzu"

 

"cık cık. adamlık mı? bu kelime hiç yakışmıyor sensin ağzına hele birde benim adamlığım"

 

" Kimsin? Ne istiyorsun benden?''

 

Sidar, hâla soru sorarken Zagros ceketini çıkarmış köşedeki sandalyenin üzerine bırakıp siyah gömleğinin kollarını yukarıya doğru katlamaya başlamıştı.

 

Kollarını katlamayı bitirdikten sonra masada bulunan Cüneyt'in onun için hazırladığı birkaç malzemeye göz attığında ilk olarak demir çubuğu eline alıp tekrar Sidar'ın yanında ilerlemeye başladı.

 

"Sen hiç yapmaman gereken birşey yaptın" " Ve bu cezasız kalacak sandın ama şunu unuttun ben hiçbir hatayı cezasız bırakmam"

Konuşması bittiği gibi demir çubuğu Sidar'ın karnına geçirdi.

 

"Ahhhh!" Sidar acıyla bağırmıştı.

 

"Ahhh! Ne yaptım sana Allah 'ın cezası adam"

 

"Sen kimsin ki bana birşey yapacaksın" birkez daha vurmuştu.

 

"Ahhhh!"

 

Aklına Roni'nin uçurumdaki o hâli geldikçe,

Sidar'ın acı çeken sesi Zagros'u mutlu ediyordu.

 

Birkaç kez daha demir çubukla vurduğunda kaburga kemiğinin kırılma sesiyle çubuğu yere attıp acıdan başı önüne düşmüş Sidar'ın saçlarından tutarak başını yüzüne yaklaştırdığında

 

"daha yeni başladık ama iki vurdum diye hemen düşme. Yoksa ben nasıl eğleneceğim"

Başını bırakıp masaya yöneldiğinde gördüğü kerpetenle yüzünde tehlikeli bir gülümseme oluştu tekrardan.

 

Gözlerinin önüne Roni'yi getirip öfkesini katlamak istiyordu. Eline aldığı kerpetenle Sidar'ın ayak ucuna gelip ayakkabısını çıkarmaya başladı.

 

Arkalarını oynatıp engel olmaya çalışan Sidar,

 

"Ne yapıyorsun manyak herif?''

 

"Normal şartlarda asla yapmayacağım şeyi yapıp senin pis ayaklarına dokunuyorum. Sana ne kadar değer verdiğimi umarım anlarsın"

 

"Yeter artık! Bırak beni... ben.. sana birşey yapmadım" diye acıdan inleyen adamı umursamadan çoraplarını da çıkarmıştı.

 

Kerpetenle ilk olarak sağ ayak baş parmağını çekti.

 

"Ahhhh! Lanet olası! Derdin ne benimle"

 

"Derdim mi ne?" ikinci parmakta çekilmişti.

 

"Sen bu hayatta yapabileceğin en büyük yanlışı yaptın." Üçüncü parmak.

 

"Ahhh! " Artık ağlıyordu Sidar.

 

"Sen bir karagüle zarar verdin" dördüncü parmak.

"Yetmedi onu kökünden koparıp bir uçurum kenarına attın" beşinci parmak.

 

"Ne karası ne gülü ne diyorsun sen " acı içinde kıvranıyordu ama bu Zagros'un umurunda mıydı peki?

 

Hayır!

 

Sıra sol ayağına gelmişti.

"Senin yüzünden ait olduğu topraklardan koptu" altıncı parmak.

 

"Ahh!''

 

"Artık karagül olmaktan vazgeçmesine neden oldun" yedinci parmak.

 

"Kendine olan inancını aldın" sekizinci parmak.

 

"Yeter artık!''

 

"Onun masumluğunu aldın" dokuzuncu parmak.

 

"En önemlisi gözlerinden yaş akmasına neden oldun" onuncu parmak.

 

Son tırnağına da söktüğünde ayağa kalkıp kan olan ellerini ıslak mendille silmeye başladı.

 

"Şuan bu sana yeter ama sakın bitti sanma her an her yerde karşına çıkabilirim ki hoş çıksamda tanıyamazsın beni orası ayrı." " Sen en iyisi çabucak iyileşmeye bak. Yoksa damatsız düğün mü olurmuş"

 

"Allah'ın belası adam! Buradan kurtulduğum gibi sana bunların hesabını soracağım. Sen benim kim olduğumu bilmiyorsun ama ben sana bunu ödeteceğim lanet olası"

 

Zagros, ellerini silmiş gömleğinin kollarını eski haline getirirken gülerek dinliyordu karşısında acı içinde izleyip duran varlığı.

 

"Ben senin kim olduğunu gayet iyi biliyorum. Sen şerefsiz, haysiyetsiz, karaktersiz ve daha sayılabilecek bütün kötü nitelikleri taşıyan bir piçsin."

"Biliyormuşum değil mi?''

 

"Ahhh! Buradan hele bir kurtulayım sen o zaman göreceksin." Aciz durumdayken bile hâla tehtid etmeye çalışıyordu Zagros'u.

 

"Sen önce benim kim olduğumu bul."

 

"Bulacağım. Bulacağım sen hiç merak etme lanet olası bana bu yaptıklarının hesabını sana sormazsam en adi şerefsiz olayım"

 

"Zaten öylesin" "Herneyse sen beni bulana kadar ben senin kopardığın o karagülü kendi topraklarıma ekmiş olacağım. Belki rengi değişecek, kendi toprağı gibi olmayacak ama bu onun bir karagül olduğu gerçeğini değiştirmeyecek"

 

Zagros, Sidar'ı o hâlde bırakıp sandalyenin üzerine bıraktığı ceketini üzerine geçirmişti.

Telefonunu eline alıp Cüneyt'i arayıp gelmesini söyleyip telefonu kapattı.

 

Depodan içeriye ıslık çalarak giren Cüneyt, Zagros'un kendini temizlediğini fark ettiğinde gözleri elleri ve gözleri bağlı olan adama kaydı.

 

Bu adam ne yapmıştı ki ona bu hale getirmişti onu?

 

"Eee hani ölmemiş bu" alayla sorduğu soruyla Sidar'a yaklaşıp ayağıyla tırnakları sökülmüş sağ ayağına bastığında Sidar'ın ağzından acı bir haykırma çıkmıştı.

 

"Ölmemesi gerekiyor da ondan" "O, yaşarken çekecek cezasını" Öfkeli gözlerle Sidar'ı izliyordu Zagros.

 

"Ne yaptı bu adam sana. Hayır yani tüm düşmanlarımızı biliyorum ama bu neden düşmanımız oldu onu bilmiyorum"

 

"O, senin değil benim düşmanım. Bu benim kendi şahsi meselem"

 

"Yok öyle bir dünya. Senin düşmanın benim düşmanım."

 

Zagros, Cüneyt'le baş edemeyeceğinin farkındaydı.

"Herneyse. Sen şimdi al bu şerefsizi aldığın yere geri at"

 

Cüneyt şaşırmış bir şekilde" Nasıl oraya bırakayım bu halde"

 

"Basbayağı aldığın yere bırak"

 

"Ben sana onu nereden aldığımı söylemedim değil mi?''

 

Zagros, tek kaşını kaldırıp "Nereden aldın sen bu pisliği"

 

"Valla sen beni arayıp Sidar Doğan' ı getir dediğinde bu adam o saatlerde bir genel evdeydi.

Hatta bir kadının koynundan çıkartıp getirdim"

 

Zagros, bu duyduklarıyla sinirlenmeye başlamıştı.

"Bu nasıl olur Rıha'da genel ev açmaya kim cesaret eder Cüneyt. Bu işlere sen bakıyordun. Nasıl gözden kaçırırsın?"

 

"Benim suçum değil Zagros. Bu genel ev normal bir genel ev değil. Karşında gördüğün bu göt lalesine aitmiş. Bu pezevenk iki katlı lokantanın bodrum katında yaptırıyormuş bu işleri. Üstü lokanta altı genel ev anlayacağın"

 

Zagros, öfkeyle sıktığı yumruğunu Sidar'ın suratına geçirdiğinde baygın olan Sidar bunu hissetmemişti çünkü acıdan bayılmıştı ama uyandığında kırık bir burunla karşılaşacaktı. Zagros, bilerek yüzüne dokunmamıştı ki bir hafta sonra ki düğünde kimse anlamasın diye.

Ama hak etmişti.

 

"Elimi kirlettirme bana Cüneyt! Ne yapman gerektiğini biliyorsun ama bu adam ölmeyecek Cüneyt. Bu adamı doğduğuna pişman etmeden bu adam ölmeyecek"

 

"Mekanı kapattırırım ama bu adam nasıl ölmeyecek hayatına devam mı edecek?''

 

"Edecek! Sen dediğimi yap. Bu döl israfını da konağının önüne at."

 

"Ama" Cüneyt konuşmak isterken,

 

"Aması yok sen dediklerimi yap yeter. Benim gitmem lazım zaten geç kaldım"

 

"Peki. Dediğin gibi olsun da... sen nereye?"

 

"Tatile"

 

" Tatile mi? Hemde bensiz.Neden önceden haber vermedin bende valizimi hazırlardım" Bozulmuş bir suratla bakıyordu Zagros'a.

 

"Lan oğlum karımla gidiyorum. Senin ne işin var bizim yanımızda"

 

"Olsun ne olacak ki kenarda dururum. Hiç rahatsızlık vermem valla bak"

 

"Siktir git Cüneyt"

 

Zagros, tiksintili dolu bakışlarıyla Sidar'a son kez bakıp depodan çıkıp kendi arabasıyla Berxwedan konağının yolunu tutmuştu.

 

Sonuçta onu bekleyen bir ailesi vardı.

 

Zagros gittikten sonra söylene söylene zincirleri çözüp kollarından sürükleye sürükleye arabasının bagajına taşımıştı Sidar'ı.

 

"Ohh amına koyayım! İşin en zevkli kısmını al ama en boktan kısmı bana kalsın. " Tiksintiyle elerine bulaşmış kana bakıyordu. " Iyyyhhh! Benim narin ellerim bu pezevenkin kanıylamı kirlenecekti bu gözler bunları da mı görecekti. Ben şimdi nasıl gül goncamın ellerini tutacağım"

 

Ön kapıyı açıp torpidodan çıkardığı ıslak mendille eline bulaşan kanı silmeye başladığında " Yok arkadaş böyle olmaz. En iyisi çamaşır suyu. Yoksa bu adamın kanında aids, korona, hepatit a, b,c hatta tüm alfabedeki virüs ve mikroplar vardır. Ben bunu attıktan sorna bir kan testi vereyim yoksa içim rahat etmez"

 

Sidar'ı Doğan konağının önüne attıktan sonra dediğini yapmış hastanenin yolunu tutmuştu Cüneyt.

 

************

 

Zagros, konağa geldiğinde tüm ailesini salondaki yemek masasında akşam yemeği yerken görmüştü.

 

Biri hariç Roni...

 

Kız kardeşine sorduğunda valiz hazırladığı için inmediğini söylemişti.

Bunu duyduğunda o da yemek yemeden hemen odasına çıkmıştı.

 

Odaya girdiğinde yatağın üzerinde etrafında her ihtimale karşı güvende olsun diye minder koyulmuş oturan oğlunu ve hemen onun yanında ona arkasını dönük bir şekilde onu oğluna şikayet edip aynı zamanda da elbiseleri valize yerleştiren Roni'yi görmüştü.

 

Kapıya yaslanıp ellerini göğsünde bağladıktan sonra ikiliyi izlemeye başlamıştı.

 

"Haklıyım değil mi oğlum" diyen Roni'ye

 

"Hıığg" diye karşılık vermişti Arjen.

 

"Bak sende hak veriyorsun bana madem tatile gideceğiz adam akıllı söyle yani şuraya gideceğiz diye ama yok söyler mi illa bir gizem bir heyecan katacak olmaz ama böyle değil mi Arjen"

 

Zagros'u gören Arjen "baba" dediğinde,

 

"Evet oğlum babandan bahsediyorum tek dediği yok sıcak yermiş de bende sevecekmişim de falan filan. Hayır yani Afrika da sıcak o zaman belki benim aklıma orası geliyor"

 

Roni, söylenmeye devam ederken Arjen babasına gitmek için çığlık attığında Roni, o zaman Arjen'in baktığı yere bakmayı akıl ettiğinde karşısında kapıya yaslanmış bir Zagros gördüğü gibi ona tekrar arkasını dönmüştü.

 

Zagros, bu haline gülüp oğluna doğru adımlamaya başladı.

 

"Gel bakalım oğlum." Oğlunu kucağına alıp yanaklarına öpücük kondurduktan sonra

" Demek anne beni sana şikayet ediyor ha"

 

"Ben.. Şey.. öyle demek istemedim" utançtan ne diyeceğini bilmiyordu.

 

"Yok yok gayet de iyi biliyordun beni oğluma şikayet ederken."

 

Roni ile uğraşmayı seviyordu.

 

"Yok. öyle değil''

 

Zagros, oğluna dönüp " Tek suçlu annen değil Arjen Bey. Annene hak veriyordun sende. İkinizde cezayı hak ettiniz"

dediğinde Roni, valizin ağzını kapatıp yataktan aşağıya indirmeye çalışıyordu.

 

"Ne yaptığını sanıyorsun sen" Arjen'i aykaları üzerine bırakıp hızlı adımlarla Roni'nin yanına gelmişti.

 

"Sana sürekli hatırlatmalı mıyım sen iki canlısın Roni.

Bu sefer gerçekten bir cezayı hak ettin"

 

Roni, Zagros'un bu kadar düşünceli olması karşısında kendini mahcup hissetmişti.

 

"Ben valizleri indirirken sende Arjen'i alıp arabaya gel"

kızmıştı ona Zagros ki haklıydı.

 

Kendine dikkat etmediği için hemde.

 

İlk defa biri kendine dikkat etmiyor diye kızıyordu.

 

Bu Roni için çok kıymetliydi.

 

Zagros, valizlerle aşağıya indiğinde Roni Arjen'in hırkasını giydirip kucağına almış bir şekilde merdivenlerden aşağıya inerken Zagros, valizleri halletmiş Arjen'i indirmeye yardım etmek için geri geldiğinde Arjen'in Roni'nin kucağında olduğunu görmesiyle merdivenleri hızlı bir şekilde çıkıp Arjen'i kendi kucağına alıp,

 

"Sen gerçekten akıllanmazsın. Az önce sana ağır taşıdığın için kızmadım mı ben ama sen bu seferde Arjen'i taşıyorsun"

 

"Ama Arjen ağır değil ki"

 

Zagros, Roni'nin kulağına yaklaşıp,

 

"Arjen ağır değil ama sen iki canlısın ne yapmalıyım bilmiyorum. Her yere sen iki canlısın falan mı yazdırmalıyım?''

 

"Tamam tamam kızma"

 

"Bu kızmak değil Roni. Anlamıyorsun."

 

Zagros, önde Roni arkasından inerken Zozan hanım mutfaktan çıkmıştı.

 

"Hayırdır oğlum nereye böyle akşam akşam "

 

"Ailemle birlikte tatile"

 

Zozan hanım kaşlarını çatıp,

 

"Haber vermeden mi? Anana babana haber vermeden nereye gidersin"

 

Zagros, derin bir nefes alıp geri verdiğinde,

 

"Ailemle birşeyler yaptığımda kimseye haber vermeme gerek yok. Al şimdi haberin oldu da ne oldu anne"

 

Zozan hanım nefretle gelinine bakıp,

 

"Geleli daha birgün olmadı oğlumu bizden soğuttun uğursuz" demesiyle Roni tam ağzını açacakken Zaros ondan önce davranıp,

 

"Sakın! anne sakın benim karıma laf etme hele birde benim yanımda."

 

"Ne dedim sanki oğlum" Zozan hanım konuşmaya başladığında , bu sefer Zagros'un konuşmasına izin vermeyen Roni olmuştu.

 

"Ben uğursuz falan değilim Zozan hanım. Oğlunuza da birsey yaptığım yok. Şimdi izin verirseniz ailemle beraber gitmemiz gerek"

 

Annesine küçük de olsa karşılık vermesi hoşuna gitmişti Zagros'un.

Demek ki yavaş yavaş da olsa açılacaktı küçük karısı.

 

"Saygısız! Senin karşında kocanın anası var. Bana ana diyeceğin yerde Zozan xanım diyorsun. E tabi anan sana terbiye öğretmemiş sende de suç yoktur"

 

"Anne" sinirle dişlerinin arasından tıslayan Zagros'un koluna dokunup susmasını istemişti Roni.

 

"Ben terbiyeyi de saygıyı da öğrendim annemden siz hiç merak etmeyin Zozan hanım. Ama sizin bilmediğiniz şey şu ki benim saygım da sevgim de hak edene şimdi müsade edinde gidelim"

 

Zozan hanım, öylece kalmıştı karşılık vermek yerine söylene söylene merdivenlerden yukarıya çıkarken Zagros, yüzünde tebessümle arabasına doğru yürüyüp arka koltukta ki çocuk koltuğuna Arjen'i yerleştirip, ön koltuğa geçtiğinde yanına oturan Roni ile birlikte yola koyulmuşlardı.

 

"Ben özür dilerim annene öyle davranmamalıydım."

Roni'nin üzgun çıkan sesine karşılık Zagros,

 

"Ne özürü. Ben seninle gurur duyuyorum Roni. Aferin böyle devam et. Karşındaki kişi ben bile olsam sakın seni ezmesine müsaade etme"

dediğinde şaşkın bir şekilde ona bakakalmıştı Roni.

 

Yani şimdi Zozan hanıma karşılık verdi diye tebrik mi edilmişti hemde oğlu tarafından...

 

"Sana söylemeyecektim ama beni mutlu ettiğin için söyleyeceğim nereye gittiğimizi"

 

"Oh! Sonunda! Nereye gidiyoruz meraktan çatlayacaktım artık"

 

"Hazır mısın "

 

"Evet"

 

"O zaman istikamet Antalya"

 

🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋

 

Nasıldı.....

 

Zagros..

 

Roni...

 

Cüneyt....

 

Sidar....

 

Yıldıza basmadan geçmeyin💜

👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇

 

 

Loading...
0%