@xqaysegull
|
Merhaba tırtıllarım 🦋
Yeni bir bölümle karşınızdayım🥹
Aslında bunu diğer bölümün devamı gibi düşünebilirsiniz.
Satır aralarında buluşalım 🥰
Yıldıza basmayı unutmayın 🌟
Emeğe saygı pleasee 💜
Herkese iyi okumalar 🫠
🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋
Roni ile Zagros, Antalya'ya doğru yola çıktıklarında Berxwedan konağında ise derin bir sessizlik hüküm sürmeye başlamıştı.
Konak halkı yemeğini yedikten sonra kendi köşelerine çekilmişti. Zeynep ve Rohat salonda film keyfi yaparken, Mihriban ve Şehriban da odalarında kendi hallerinde takılıyordu.
Delal hanım ise kendi odasında oturmuş sandığından çıkardığı eski resimlere bakıyordu. Boran ağa ve kendisinin düğün fotoğraflarına ve birçok geçmiş anıya... Yıllar geçsede içinde ölen kocasına karşı olan aşkı bitmemiş ilk günkü gibi tazeliğini koruyordu. Rizwan, Sonay ile birlikte dışarı çıkıp karı koca olarak baş başa vakit geçirmek istemişlerdi.
Zozan hanım ise yıllardır olduğu gibi kendi odasında yalnız başına oturuyordu. Sallanan sandalyesinde oturmuş bir şekilde geriye yaslanıp bir ileri bir geri sallanıyordu. Aklı hala yirmi üç yıl önce kocası tarafından üzerine getirilen kumadaydı.
Bu kuma sıradan biri değildi. Bu kuma onun en yakın arkadaşıydı.
Boran ağanın ölümünden sonra ortada kalmasın diye üzerine kuma getirilen arkadaşı. Bu nasıl bur kaderdi böyle aklı almıyordu.
Geçmişi düşünürken açılan kapıyla sallanamayı bırakıp olduğu yerde dikleşti. Gelen kişiyi bekledi. Daha içeriye girmese bile adım sesinden anlamıştı.
Gelen kişi Baziyan ağaydı.
Baziyan ağa gelip tamda Zozan hanımın karşısında bulunan tekli koltuğa oturduğunda derin bir solukla doldurdu ciğerlerini. Herkesin içinde konuşsa da yalnız kaldıklarında yüzüne bile bakmıyordu Zozan hanım.
Yıllarca aşık olduğu kadın yılardır yüzüne bile bakmıyordu.
Odayı derin bir sessizlik kapladığında Baziyan ağanın konuşmayacağını anlayan Zozan hanım konuşmaya başlamıştı.
"Neden geldin?''
Yıllardır onu odasına almıyordu. Ama Baziyan ağa bıkmadan yılmadan yıllardır önce buraya gelip kovulduktan sonra gidiyordu.
"Biliyorsun Zozan nedenini"
"Bilmiyorum Baziyan. Ben yirmi üç yıldır hiçbirşey bilmiyorum"
"Hâla soğumadı mı için ha Zozan. Koskoca yirmi üç yıl soğutamadı mı içini"
"Soğutmadı. Soğutmayacak. Değil yirmi üç yıl, elli yılda geçse soğumaz benim içim sana Baziyan ağa" Kesin bir dille konuşuyordu Zozan hanım.
"Benim suçum yoktu bunu sende biliyorsun Zozan yeter artık dayanmıyor bu aciz kalbim"
Küçümseyici gözlerle baktı karşısındaki adama. "Yetmez! Senin o aciz kalbin sökülse bile yetmez bana"
O yıllar aklına geldikçe sanki daha dün yaşamış gibi oluyordu Zozan hanım.
"Ben karnımda Zeynep'i taşırken sen ne yaptın ha söyle ne yaptın! Dur ben söyleyeyim korumak için nikahıma aldım dediğin kadının koynuna girdin. O gece benim de kalbim söküldü ama bak ölmedim hâla... merak etme sende ölmezsin"
Başını ağır ağır sağa sola sallarken konuştu Baziyan ağa, "mecburdum"
Tahammül edemiyor gibi başını yukarıya kaldırıp sabır diledi Zozan hanım. "Bana mecburdum deme! Sırf anan istedi diye yapmadın bunu Baziyan ağa sende istedin" işaret parmağını karşındaki adama doğrultup konuştu.
"Anamı biliyorsun Zozan dediğini yaptırmak için herşeyi yapardı"
"Sende anan istedi diye bizden vazgeçtin"
Bunları duyan Baziyan ağa hemen yerinde dikleşip, "Asla! asla senden vazgeçmedim. Geçmem"
Zozan hanımın gözlerinden tek damla yaş düşüp yanağını ıslattığında hemen eliyle silmişti.
O, güçlü bir kadındı. Kimse onu ağlarken görmemeliydi.
Bu yimi sekiz yıllık kocası olsa bile..
"Öyle bir geçtin ki ortada biz diye birşey kalmadı Baziyan." " Sen o odaya gittiğin gün içimdeki aşkı da sevgiyi de götürdün." derin bir soluk çekip devam etti. " Bazen... keşke geri dönmeseydim diyorum"
Zozan hanımın konuşmasıyla bakışlarını direkt karşısındaki kadının yüzüne dikti.
"Nasıl böyle düşünürsün sensiz yaşayamazdım Zozan"
Baziyan ağanın söyledikleri Zozan hanımın dudaklarında alaycı bir tebessüm oluşturdu. "Yaşardın... hemde çok güzel yaşardın." "Eğer seni terk ettiğim gün gelip ya Zozan ve çocuklarım yada karşılığında başka kız demeseydin ne ben ne de çocuklarım burada olmayacaktık. Ailem yine. arkamda durdu ama sen ve aşiretin yüzünden boyun eğmek zorunda kaldılar"
"Mecburdum öyle söylemeye yoksa.... Dönmezdin "
"Dönmezdim. Kardeşim için geri döndüm ben buraya sen o odaya girdiğin an bendeki aşkını da götürdün, on beş yil öncede benim için öldün"
Baziyan ağa başını önüne eğmiş geçmişte bu kadına neler yaptığını dinliyordu. Hemde bir zamanlar onu deliler gibi seven bir kadından..
Şimdi ise nasıl vazgeçildiğini...
"Sekiz yıl Zozan. koskoca sekiz yok beni yok saydın. O gece de kendimde değildim biliyorsun. Bir anlık öfkeyle oldu herşey"
Zozan hanımın sinirden elleri iki yanında yumruk olmuştu. O gece ona çok yalvarmıştı ama aklı başında olmayan adam onu duymamıştı bile...
"Öfkeyle ha... Senin bir anlık öfken yüzünden ben kendi kızımdan nefret ettim Baziyan ağa. Senin bir anlık öfken yüzünden ben kaç defa kendi kızımı karnımda daha doğmadan öldürmek istedim. Kaç defa attım kendimi merdivenlerden, kaç defa ağır eşyalar taşıdığımı biliyor musun?"
Zozan hanımın yanaklarından dökülen yaşlar artık çoğalmaya başlamıştı. Yüzünde bir anlık gülümseme oluştuğunda, "Ama Mihriban inat edip tutunmuştu bana." "Çocuğumu doğmadan öldürmek istemek beni kötü bir annne yapar mı ha Baziyan ağa?'' " Senin bana zorla dokunduğun o gecenin sonucu olan o çocuğu içimde öldürüp yok etmek beni kötü bir anne yapar mı ha Baziyan ağa?'' " Söyle?''
"Sen benim karımsın Zozan. Sana dokunmak benim hakkım!'' dediğinde Zozan hanım hemen sözünü kesip hiddetle bağırdı,
"Değil!" " Bana isteğim dışında dokunman hakkın değil!'' "Sen Baziyan ağa yirmi üç yıl önce içimdeki aşkı öldürdüğünde, bende on altı yıl önce seni öldürdüm içimde"
Baziyan ağa başını önüne eğmiş hatasını kabul eden çocuklar gibi susup kalmıştı. Zozan hanım ise sandalyeden kalkıp arkasını dönmüştü Baziyan ağaya.
"Şimdi de git hayde nereye gitmek istiyorsan. Ben seni kendime haram kıldım. Varsın artık yaşa... yada öl bir farkı yoktur gözümde"
"Deme böyle Zozan. Benim seni nasıl sevdiğimi biliyorsun sende"
"Bilmiyorum artık bilmekte istemem." " Sen çocuklarına çok iyi bir baba oldun bunu inkar edemem ama Baziyan ağa.. sen... bana koca olmayı beceremedin." "Sana ahım var Baziyan ağa! Sen beni yaşarken öldürdün. Sende benim yandığım gibi yan"
"Belli ki görmüyorsun ama yanıyorum Zozan'ım" diye mırıldanmıştı. Baziyan ağa artık konuşmasının boşuna olduğunu anlayıp odadan çıktığında, Delal hanımın yanına gitmek yerine yıllardır yalnız kaldığı odaya girip kapıyı arkasından kilitledi.
Şimdi gözyaşı dökme sırası ondaydı.
****************
Amed'den Antalya'ya normalde arabayla altı saatte gidilirken Roni ve Arjen sayesinde bu süre sekiz saate çıkmıştı.
Araba Amed sınırında çıkıp Rıha'ya girdiğinde Roni önlerinden geçtikleri mağaza ve dükkanlardan biraz alışveriş yapmış, daha sonra Gaziantep'e kadar çıtını çıkarmadan aldığı abur cuburları Arjen ile birlikte yemeye başlamıştı.
Aldığı cipsi yerken parmağına bulaşan cipsin sosunu diliyle yalayarak emerken dikiz aynasından ona bakan Zagros'un dudaklarında bir gülümseme oluşmuş ve kendi kendine " bir değil iki tane çocuğum var " diyerek içinden söylediğini zanneden Zagros, aslında biraz sesli söylemiş ve bunu Roni'nin duyduğunu bilmiyordu.
Roni, dikiz aynasından ona bakan adama dik dik bakıp, "Cipsin tadı böyle çıkar. Haa doğru sen hayatına hiç yemediğin için nereden bileceksin ki değil mi? " diyerek inadına yaparmış gibi parmaklarını yalayıp mırıldanmaya başladı. Zagros ise kafasını sağa sola sallayıp eliyle dudaklarına fermuar çekmiş gibi yaptıktan sonra arabasını sürmeye devam etti. Yolun geri kalanı sessizlik içinde geçmişti.
Antalya'ya vardıklarında saatler gece yarısını çoktan geçmiş Arjen Roni'nin kollarında uykuya dalmıştı.
Zagros, arabayı otelin valesine verdikten sonra hemen Roni'nin kucağında uyuyan oğlunu kendi kucağına almıştı. Resepsiyondan kendine ait suitin anahtarını aldığında Roni şaşkın gözlerle ona bakıyordu. Çünkü resepsiyonist Zagros'u ilk gördüğü an tanımış ve odanın anahtarını vermişti.
İkili beraber asansöre bindiklerinde kapanan kapıyla birlikte Roni dayanamayıp konuşmuştu.
"Onlar seni nereden tanıyor ?" dediğinde Zagros, dudaklarını bilmiyorum dercesine büzüp omuz silkmişti.
Geldikleri otel Kaş'ın en büyük oteliydi. Nasıl olurda onu tanırlardı bilemiyordu.
"Nasıl bilmezsin! Kadın daha sen konuşmadan hemen odanın, Ah pardon! katın anahtarını verdi"
"Bilmem. Belki iş için daha önce geldiğim için tanımış olabilir. Sonuçta unutulacak biri değilimdir" Son cümlesiyle göz kırptığında asansör onların katında durmuştu.
İkili birlikte asansörden indiklerinde Zagros kucağında oğluyla önde Roni ise arkasında ilerliyorlardı.
"iş için geldiğin zamanlarda oda yerine kat mı tutarsın ?''
"Yani. Sonuçta tek başıma gelmiyorum. Şirkette ki ekibimle birlikte geliyoruz."
Roni, etrafa göz gezdirdiğinde koskoca katta yalnızca iki oda olduğunu görmesiyle,
"Peki neden bu katta iki oda var? Tüm ekip iki odada mı kalıyor?"
"Ne kadar çok soru sordun böyle! Ama merak etme tüm sorularını yarın cevaplayacağım. Şimdi... küçük hanım sorgum bittiyse şu cebimdeki kartı çıkarıp kapıyı açar mısın?"
Roni mahcup bir şekilde başını önüne eğip biraz bekledi. Daha sonra elini yavaşça Zagros'un cebine sokup kartı çıkarttıktan sonra kapıyı açıp içeriye girdiğinde ışıkları açıp etrafın aydınlanması sağladı. Roni direkt balkona giderken, Zagros kucağında ki oğlunu yatağa yatırıp üzerini güzelce örtmüş düşmemesi içinde etrafına yastıkları dizmişti.
Roni, balkonda ki cam korkuluklara yaslanmış karşısındaki uçsuz bucaksız denizi izliyordu. Etraf karanlık olmasına rağmen kumsala vuran yakamoz sayesinde çok güzel ve huzurlu bir görüntü oluşmuştu.
Hafif esen rüzgar yüzünden ürperse de omuzlarına konulan şal yüzünden bir an irkildi.
"Gündüzü sıcak olsa da gecesi de bir o kadar serin olur dikkat ermek lazım"
"Teşekkür ederim " dediğinde Zagros sorun değil dercesine başını sallamıştı.
Denizin rahatlatıcı sesi ve kumsala vuran yakamozların eşsiz görüntüsü eşliğinde balkonda duran salıncağa oturmuşlardı.
Şuan bazı şeyler için ideal zaman olsa da tedirgindi Zagros. Roni'ye başından geçenleri sormak istiyor ama onu incitip kırmaktan da deli gibi korkuyordu.
Belki Sidar'a hak ettiği cezayı verememişti ama biraz da olsa içi rahalamıştı.
Zagros, Sidar'ın genel ev sahibi olduğunu hiç tahmin etmemişti. Hatta güneydoğu da bunu açma cesareti olan birini de tanımıyordu. Belli ki Sidar'ın ondan ve lideri olduğu masadan haberi yoktu.
Ama olacaktı. Hemde acı çeke çeke... Sahip olduğu herşeyi yavaş yavaş kaybederek..
Bu masayı kuran kendisiydi. Tek amacı güneydoğu da biraz olsun huzur sağlamaktı ve bunda başarılı da olmuştu.
Öyle ki sadece güneydoğu için başlattığı bu hareket tüm ülkeye hatta bazı ülkelere bile yayıldı.
Elbet Sidar'ın da zamanı gelecekti.
Zagros'u aklında ki düşüncelerden ayıran şey ise omuzunun üzerine düşen Roni'nin başıydı. Yol yorgunluğundan olsa gerek hemen uykuya dalmıştı ki zaten güneş neredeyse doğmak üzereydi.
Zagros, yavaş bir şekilde Roni'yi kucağına alıp balkondan içeriye taşıdığında Arjen'in yanına yatırmıştı. Üzerine baktığında değiştirmek istese de sabah olduğunda genç kızın utançtan yüzüne bakamayacağını biliyordu.
Üzerine battaniye örttükten sonra köşede duran valizleri gördü. Onlar balkondayken görevlinin bırakmış olacağını düşünüp kendine ait çantayı açtığında gri bir eşofman altı ve siyah bir tişört çıkartıp üzerine geçirdi.
Daha sonra o da Arjen'in diğer tarafına geçip battaniyeyi kendi üzerine de çektiğinde son kez karısı ve oğluna bakıp gözlerini yumdu.
Güneş Antalya semalarında boy gösterirken Arjen çoktan uyanmış annesi ve babasının arasında oturarak bekliyordu.
Saatler neredeyse öğleyi bulmuştu. Ama ne Zagros'un ne de Roni'nin uyanmaya pek niyeti yoktu.
Arjen oturduğu yerde kendi kendine birşeyler mırıldanırken eliyle babasının ağzına vurmaya başladığında bu Zagros'a pek bir etki etmişe benzemiyordu.
Babasından fayda gelmeyeceğini anlamış olacak ki bu sefer yönünü annesine döndü. Annesinin ağzına vurmak yerine saçlarını çekiştirip duruyordu.
Roni'nin en hassas yerlerinden biriydi saçları... Çünkü annesi onu severken sadece saçlarını okşardı.
Daha ilk çekilmede uyanamasada birkaç kez daha çekilmesinden sonra saç diplerinde hissettiği acıyla gözlerini açtığında saçlarını parmaklarına dolayıp çekiştiren bir Arjen görmek kızması yerine gülümsemesine neden olmuştu.
"Günaydın Arjen Bey. Bakıyorum da erkencisiniz" dedikten sonra sırtını yatak başlığına dayayıp oturduğunda hemen sol tarafında komidinin üzerinde bulunan saate baktığında saatin öğleni geçtiğini gördüğünde dudaklarından bir ' oha' kelimesi çıkmıştı.
"Erkenci olan sen değilmişsin ki, kış uykusuna yatan ayılar gibi bu saate kadar uyuyan bizmişiz."
Roni, Arjen'i kucağına doğru çektiğinde Arjen,
"Anni mamma" demesiyle,
"Acıktın değil mi? Özür dilerim bu saate kadar nasıl uyuduk böyle"
Hemen sağ tarafında uyuyan Zagros'u dürtüp uyandırdıktan sonra kalkmış Arjen'i güzelce yıkayıp geçici kıyafetleri giydirip babasına teslim etmiş, kendi kıyafetlerini de alıp odada bulunan diğer banyoya geçip duş almaya başlamıştı.
Gece yarısı geldikleri içn dikkatli bakmadığı odaya gündüz gözüyle baktığında, odada kocaman bir salon takımı, iki tane banyo , küçük bir mutfak ve çifti kişilik yatak odası bulunuyordu. Bir nevi daireydi. Gerçi odanın kendisi kral dairesiydi.
Zagros ise traş olurken odada yalnız kalmasın diye Arjen'i lavabonun tezgahına oturtmuş yüzüne tras köpüğü sürmeye başladığında Arjen de elini babasını parmaklarına sıktığı köpüğe daldırıp babasını taklit ederek kendi yüzüne sürmeye çalışıyordu.
"Baba bay " diyerek yüzündeki köpükleri işaret ediyordu.
Zagros, parmağının ucuna biraz köpük koyup oğlunun burnuna sürdüğünde Arjen ağzında bulunan yaklaşık yirmi adet dişiyle kocaman gülümseyerek babasına baktığında Zagros, oğluna bakıp "Soytarı" diyerek başını sağa sola salladı.
Traşını tamamladıktan sonra kendi yüzünü yıkayıp daha sonra oğlunun yüzünü yıkamak istediğinde banyosunu yapan Roni kapıda durup baba oğulu izliyordu.
"Sen istersen geç üzerini değiştir ben hallederim" diyen Roni'yi onaylayıp giyinmek için odaya geçerken Roni, hemen içeriye geçip Arjen'in yüzünü yıkamaya başladı.
"Teklifim hâla geçerli. İstersen odaya sipariş verelim kahvaltıyı" diye seslenen Zagros'a,
"Madem tatile geldik. Neden odada yiyelim ki. Birazdan hazır olur ineriz aşağıya" diye cevaplayıp lavabonun tezgahında oturan oğluna döndü.
"Sen büyüdün de babayla traş mı oluyorsun ha küçük bey" dediğinde Arjen annesine ciddi bir şekilde bakmaya çalışıp,
"Ebeet" dediğinde Roni onun bu haline ister istemez gülmüştü.
Elini yüzünü yıkamayı bitirmiş, lavoban aşağıya indirdiği oğluyla birlikte banyodan çıkıp oğlunu üzerini değiştirmek için önceden hazırladığı kıyafetleri Arjen'e giydirmek için odaya girdi. Çünkü Arjen'in Zagros'un yanına kendini ıslatacağını tahmin etmişti.
Oğluna beyaz gömlek yaka bir üst ve siyah renk kargo cepli bir kapri giydirdiğinde ayakkabı olarak da beyaz spor giydirdi.
"Daha şimdiden bu kadar yakışıklı bir oğlum var büyüdüğünde daha da yakışıklı olacağına eminim annecim"
Arjen'in saçlarını tararken aynı zamandadakonuşmasınadevam ediyordu. Ancak arkasında duran Zagros'tan habersizdi.
"Babasının oğlu sonuçta."
Roni, yönünü Zagros' a döndükten sonra parmağının dudağına götürdüğünde dudağına birkaç kez vurup,
"Biraz egoistlik seziyorum galiba" dediğinde,
"Ben olsam öyle demezdim küçük hanım" demişti Zagros.
Roni, ellerini göğsünde bağlayıp,
"Ne derdiniz peki beyefendi "
"Yakışıklısın ve bunun farkındasın derdim" diyerek göz kırptı.
"Ah! Kusura bakma biraz mı demiştim. Yanlış söylemişim baya bir egoistlik seziyorum"
"Yakışıklıyım ve sende bunun farkındasın kabul et" diyerek yatakta hazır bir şekilde oturan oğlunu yere indirip bir tarafında oğlu diğer tarafında karısıyla birlikte katta bulunan asansöre doğru ilerledi.
Asansör restoran katında durduğunda ailecek birlikte manzarayı seyretmek için cam kenarındaki masaya oturmuş, Arjen içinde mama sandalyesi istemişlerdi ancak Arjen içinde durmak istemeyince içinden çıkartıp hemen yanındaki sandalyeye oturtmuş ona yavaş yavaş yemeğini yediriyordu Zagros.
Roni, Arjen'e yedirmek istese de Zagros'un delici bakışlarına maruz kalmış üstüne üstlük birde azar işitmişti.
"Ben Arjen'le sende karnındakiyle. Arjen nasıl şuan acıktıysa karnindaki de aynı şekilde aç. Sürekli hatırlatmalıyım anlaşılan" demişti Zagros.
Ailecek kahvaltılarını yaptıktan sonra şehirde gezmek için masadan ayaklandıklarında Zagros, bir telefon görüşmesi yapmak için yanlarından ayrılmıştı. Arjen'in dikkatini ise yan taraflarındaki masada oturan kadının sandalyesinde asılı olan kırmızı parlak bir çanta çekmişti. Roni çantasını almak için yönünü diğer tarafa döndüğünde, Arjen kaşla göz arasında gidip o çantayı çekiştirmeye başlamıştı. Çantanın sahibi kadın bunu fark ederek hiddetle yerinden kalkıp çantasını Arjen'in minik parmakları arasından çekip ağlamasına neden olmuştu.
Arjen'in ağlayış sesini ve bir kadının onu azarladığını gören Roni, hızlı adımlarla onlara yaklaşıp kadının Arjen'e salladığı parmağı tutup yere fırlatıp Arjen'i arkasına aldı.
"Ne oluyor burada ne yaptığını zannediyorsun? Sen ne hakla benim oğluma bağırırsın?" diyerek Arjen'i arkasına aldığı gibi kendini oğlunun önüne koymuştu.
"Ah! Demek oğlunuz. O zaman sahip çıkında başkasının eşyasına elini sürmesin"
"Sen nasıl bir insansın böyle. O daha bir çocuk, iki yaşında daha . Sen kendini ne sanıyorsun? Ne hakla ona böyle davranırsın ha! Alt tarafı bir çanta gören de canına kast etti sanacak"
Roni, şuan bu öfkeyle karşısında bulunan kadının üzerine atlayabilirdi. Ama oğluna daha fazla kötü bir sahne izletmek istemiyordu. Bu bile onun için fazlaydı.
"Ben mi kendimi ne zannediyorum? Sen benim kim olduğumu biliyor musun ha!" İşaret parmağıyla kendini gösterip " Ben bu otelin müdürünün kızıyım peki sen kimsin ha kimsinde bana böyle bağırma cüretini gösteriyorsun" dediğinde bütün bu olanlara şahit olan Zagros, hemen onların yanına giderek Arjen'i kucağına alıp diğer eliyle de Roni'nin belini tutup kendine yaklaştırdığında ,
"Onun kim olduğunu mu merak ediyorsun. O senin babanın patronu" dediğinde Roni de karşısında ki kadından şaşırmış bir şekilde Zagros'a bakmışlardı. Babasının kucağında ağlayışları iç çekişlere dönen Arjen ise başını babasının boynuna gömmüştü.
"Ne saçmalıyorsun sen ne patronu. Benim babamın tek bir patronu var o da Zagros Berxwedan. Kendiside Allah bilir nerede"
"O zaman tanışalım ha ne dersin? Ben Zagros Berxwedan. Senin şuan hesap sorduğun kadın da benim karım ve bağırıp çağırdığın çocukda bizim oğlumuz"
Karşındaki kadının renkten renge girişine şahit oluyorlardı Zagros ve Roni.
"Be.. ben bilmiyordum özür dilerim" diyen kadına,
"Benden değil karımdan özür dilemesin. Dua et özrünü kabul etsin yoksa babanın hayatı boyunca çalışabileceği ve seninde bu iş sayesinde etrafındakileri küçük göreceğin bir işi olmayacak maleseff"
Zor durumda olduğunu anlayan kadın hemen Roni'den de özür dileyince Roni,
"Bu sana ders olsun bir daha birine bağırmadan önce iyi düşün. Düşün ki bu kişi senin hayatını karartacak biri olmasın"
Zagros, Roni'nin elini tutup kucağında oğlu ve yanında karısıyla birlikte restoranttan ayrıldığında onlar için hazırlanan arabanın önüne geldiler.
Arjen'i arkadaki pusete oturtup Roni içinde ön kapıyı açtığında Roni'nin kulağına yaklaşıp,
"Bugün seninle ne kadar gurur duydum bilemezsin ve sana gerçekten teşekkür ederim Roni. Oğlumu içinden gelerek sahiplendiğin ve ona gerçekten annelik yapmaya çalıştığın için" dedikten sonra Roni'nin yanağına bir öpücük bırakıp şoför koltuğuna geçtiğinde Roni, hâla olduğu yerde kalakalmıştı.
🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋
Nasıldı...
Roni...
Zagros....
Arjen...
Baziyan...
Zozan....
Yıldıza basmadan geçmeyin. 👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇
|
0% |