Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@xqaysegull

Yeni bir bölümle karşınızdayım benim minik tırtıllarım 🦋

 

Fikir ve düşüncelerinizi benimle paylaşın..

 

Herkese iyi okumalar..

 

🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋

 

 

Gözlerinden akan yaşlarla zar zor yürüyüp evine gidiyordu genç kız.

 

Ağladığı için gözleri yolu bulanık görse de o yine yürümeye devam ediyor devam ettikçe de yerdeki taşlara takılıp düşüyordu.

Kaç kez düştüğünü saymamıştı bile ama bu onun

umrunda bile değildi..

 

Şuan hiçbir acı kalbiyle boy ölçüşemezdi..

 

Yıllardır kimseye aldırmadan her söylenene kulak tıkayıp uğruna çok kalp kırdığı adam tarafından bugün terk edilmişti hem de karnında ki bebeği ile..

 

Bu yolları gelirken ki halini düşündü biran için..

 

Ne hevesle gelmişti...

Sözde hesap sorup hamile olduğunu söyleyecekti ki söyledi de ama ne oldu..

 

Bebeğin ondan olduğuna bile inanmadı Sidar..

 

Elleri biran karnına gitti ama hemen geri çekti ona alışmamalıydı..

 

Ayağı tekrar taşa takılınca yeninden yere düştü dizleri bu sefer kanamaya başlamıştı.

Acıdan artık ağlamaya başladı.

 

Yoldan geçen yaşlı bir kadın yanına yaklaşıp elini ona uzattı

 

" çok mu acır ha keçamın"

 

Roni başını kaldırıp ona el uzatan yaşlı kadına baktı daha önce hiç görmemişti bu kadını kim olduğu bile sormadan sadece başını olumlu anlamda salladı.

 

Roni'nin acısı dizinde değil kalbindeydi..

 

" tut elimi de kaldırayım seni böyle oturmakla geçmez acısı"

 

Roni yaşlı kadının elini tutup ayaklandı.

Yaşlı kadına bakıp hafif bir tebessüm edip

 

" sağ olasın xalet" (teyze )

 

Yaşlı kadın pür dikkat Roni'nin yüzüne bakıyordu.

Roni biran için korksa da sesini çıkarmadan yaşlı kadının yanından geçip gitmeye karar verdi.

Roni tam yaşlı kadının yanında geçerken yaşlı kadın kolunu tutup onu durdurdu ve ardından su sözleri söyledi..

 

" Ağlaman dizinde ki şu küçük yaradan değildir bilirim ama unutma ki bir kapıyı kapatan Rabbım diğer kapıyı açar sen için ferah tut yeter keçamin"

 

Bu sefer yaşlı kadın Roni'nin yanından geçerek ondna uzaklaşmaya başladı.

Roni ise öylece arkasından bakmakla yetindi..

 

Kimdi ki bu yaşlı kadın...

 

Çalan telefon sesi ile daldığı düşüncelerden sıyrılıp çantasında ki telefonu aldığında arayanın Elif olduğunu görünce içi biraz olsun rahatladı.

Telefonu açıp öylece bekledi.

 

" Roni nerede kaldın annen seni aramış ama cevap vermemişsin yarım saate eve gelecekmiş nerdeysen oyalanmadan gel" Elif konuştu ama karşıdan ses gelmemesi üzerine

 

" orada mısın Roni cevap ver" endişelenmeye başlıyordu genç kız.

 

" bur...burdayım tamam geliyorum"

 

Telefonuna gelen titrek ses ile içi rahatlamış ve telefonu kapatmıştı genç kız.

 

Roni ağlayarak da olsa yolu bitirmiş ve evine varmıştı.

Annesinin henüz evde olmaması iyiydi ama Elif onu kapıda üstü başı toz toprak içinde ve dizleri kanlı bir şekilde görünce ufak bir çığlık atıp hemen yanına koşmustu.

 

" ne oldu sana böyle Roni" diyerek hemen yanında bitmişti genç kız Roni'nin.

 

Hem kuzeni hem de en yakın arkadaşıydı..

 

Sessiz bir şekilde sadece karşıya bakan kuzeni ile korkmaya başlamıştı Elif.

 

" Roni korkutma beni lütfen cevap ver ne oldu sana"

Elif ellerini uzatmış Roni'nin gözlerinden yanağına doğru akan yaşları eli ile silmeye başlamıştı.

 

Roni ise sadece transa girmiş gibi

 

" başkası ile evlenecekmiş" diyip duruyordu.

 

Elif kuzenini kolundan tutup odasına çıkarıp üzerindeki toz toprak olan kıyafetlerini çıkarıp onu odada bulunan banyoya soktu.

Dizleri kanıyordu ama şuan için onu yıkaması ve kendine getirmesi lazımdı.

 

Ilık suyun altında Roni kendinden geçmiş gibi daha çok ağlamaya başladı. Elif kuzeninin ıslak olmasını umursamadan onu kendine çekip sarıldı ve onunla birlikte o da ağlamaya başladı.

 

" ağlama kardeşim ağlama" diyordu ama kendisi de onunla birlikte ağlıyordu.

 

" i.. inanmadı Elif bebeğin ondan olduğuna inanmadı kim...den peydahladıysan ona git dedi" hıçkırıklarının arasından konuşmaya çalışıyordu.

 

" şşş tamam kuzum" saçlarını okşayıp sakinleştirmeye çalışıyordu kuzenini ama içinden Sidar'a ağza alınmayacak methiyeler düzüyordu.

 

İki kuzen suyun altında bir süre daha ağladıktan sonra Elif, Roni'nin üzerine bornoz giydirerek banyodan çıkartıp yatağın üzerine oturmuştu.

Kendisi de sırılsıklam olmuştu ama o bunu şuan için hiç umursamıyordu çünkü önceliği kardeş bildiği kuzeniydi..

 

Dolaptan kendine ve Roni için kıyafet ve iç çamaşırları alıp önce onu giydirip sonra kendisi giydi. Kıyafetler konusunda birbirlerine sorma gereği bile duymazlardı buna iç çamaşırları bile dahildi bazılarına saçma gelse de onlar böyleydi..

 

Kıyafetleri giydikten sonra banyodan pansuman yapmak için malzelemeri alıp Roni'nin önünde diz çöküp dizinde ki yaraya yavaşça pansuman yapıyordu ve bunu yaparken her pamuğu değişinde üflüyordu ki canı acımasın diye ama kuzenine baktığında gözlerinde ki yaşlar git gide artıyordu.

 

Elif'e biliyordu bu göz yaşları dizini pansuman yapıyor diye değil Sidar olacak o adi şerefsiz herif yüzündendi ama şuan için yapacak birşeyi yoktu çünkü onun şuan ki önceliği Roni'ydi. Önce onu kendine getirmesi lazımdı.

 

Dizlerinin pansuman bittikten sonra güzelce sargı bezi ve bantlar yardımı ile sarmıştı dizlerini.

İşi bitince ayaklandı ve Roni'de hemen yatağa uzanarak ağlamaya devam etti.

 

Elif malzemeleri tekrar banyoya götürüp bu sefer kuzeninin baş ucuna geçip başını dizlerini üzerine koyup saçlarını okşamaya başladı.

 

İkisi de konuşmuyor ve birlikte ağlıyorlardı.

Onlar birbirlerini konuşmadan da anlayabilirdi çünkü doğdukları zamandan beri hep yan yana olup beraber büyümüşlerdi.

 

Ne kadar süre ağladıklarını bilmiyorlardı taa ki Roni'nin anlayışları iç çekişlerine dönene kadar.

 

Bu süre zarfında annesi eve gelmiş ama Elif ona Roni'nin uyuduğunu söylediği için pek fazla odada durmayıp çıkmıştı Dila Hanım.

 

Oysa gelip kızının yüzüne baksaydı anlardı uyumadığını çünkü anneler anlardı ve evlatlarının çektikleri acıları hissederlerdi..

 

"anlat hadi kuzum kendini perişan ettin yeter artık bu kadar kendine ettiğin eziyet" Elif artık konuşmaya bir yerden başlamaya karar vermişti.

 

" be.. ben oraya gittim o..na sarıldım öptüm " duraksadı genç kız derin bir nefes çekti içine..

Roni bunları söylerken yüzünde bir tebessüm oluştu ama bu tebessüm mutluluktan çok uzak bir tebessümdü...

 

" ee kuzum ne oldu da bu hale geldin sen" Onu bu halde görünce içinden Sidar denen aşağılık herife az saydırmamıştı Elif..

 

" bana i.. inanmadı Elif" tekrar akmaya başladı gözünde ki yaşlar..

 

" neye inanmadı Roni" Elif artık deli giib merak etmeye başlamıştı. Roni'nin saçlarını okşayan eli durmuş ve Roni'den gelecek cevabı bekliyordu.

 

" bebeğin ondan olduğuna inanmadı" hıçkırarak ağlamaya başlamıştı Roni..

 

" ne... Ne diyorsun sen Roni" bu olamazdı. olmamalıydı.. Elif içinden dualar etmeye başladı kuzeni için yoksa sonu hiç iyi olmayacaktı..

 

" kimden pey.. peydahladıysan ona git dedi bana" bu kadarını beklemiyordu Elif..

 

Sinirden ayağa kalkıp kuzeninin karşısında durup öfkeyle konuştu..

 

" ben sana ne dedim o adam aşağılık pislik herifin teki dedim dimi ama sen .. sen ne yaptın bana, annene ve sana onun şerefsiz olduğunu söyleyen herkese kulak tıkadın ve burnunun dikine gittin peki şimdi ne olacak Roni ha şimdi ne yapacaksın"

 

Kuzeninin haklı olduğunu biliyordu ama yapacak birseyi yoktu.

O sadece sevilmek istemişti..

Babasından, dedesinden, abisinden görmediği sevgiyi, şefkati görmek istemişti ama yanlış bir adam da bulduğunu zannettiğini hiç görmemişti..

 

Sanki Sidar ona bir büyü yapmıştı çünkü onu her gördüğünde yada her düşündüğünde diğer herkese karşı kendini kapatıyordu.

 

Elif'in söyledikleri ile daha şiddetli bir şekilde hıçkırarak ağlamaya devam etti.

 

" ö..özür dilerim" çok geç olduğunun farkındaydı oysa ki..

 

Bu özür neyi değiştirirdi..

 

Ama Elif onu duymamış ve kırıcı sözlerine devam ediyordu taa ki Roni'nin hıçkırıklarının arttığını görene kadar..

 

Ne yaptığını yeni fark etmiş bir şekilde hemen koşup kollarını sardı kuzenine.

 

" özür dilerim Roni.. Ben biran için kendimi kaybettim lütfen affet beni" diyerek daha sıkı sardı kollarını kardeş bildiği kuzenine..

 

Roni'de bu sarılışı karşılıksız bırakmayarak o oda sardı kollarını Elif'e..

 

Şuan ikisinin aklında olan tek soru bundan sonra ne olacağıydı...

 

" Be... Ben şimdi ne yapacağım" hıçkırıklarının arasında söylemişti bunları ama o da biliyordu ki bir çıkış yolunun olmadığını...

 

" bilmiyorum inan ki bilmiyorum eğer bir yolu olduğunu bilsem senden önce çareyi bulup getiririm biliyorsun" biliyordu Roni getirirdi..

 

Artık ağlamaları iç çekişlerine dönünce Elif sardığı kollarını serbest bırakmış ve omuzlarından tutup Roni'yi karşısına almıştı..

 

"olan oldu artık o Sidar olacak it herif elbet bulacak belasını bizim biran önce senin için bir yol bulmamız lazım" diyerek yerinden kalkıp odanın içinde dolanmaya başladı Elif.

 

"Boşuna düşünme Elif. İkimizde biliyoruz bir çıkış yolunun olmadığını bizimkiler duyduğu an dedem beni öldürmekten biran bile tereddüt duymayacak benim arkamda olan bir ailem hiçbir zaman olmadı biliyorsun"

 

Ne zordu insanı arkasında bir ailesinin olmaması..

 

Hayatta olmalarına rağmen yanınızda olmaması..

 

"Robin'e söylesek biliyorsun o seni çok seviyor elbet bir yol bulacaktır"

Robin'in Roni'ye olan sevgisinin biliyordu Elif ama bilmediği Robin'in bile böyle birşeye göz yummayacağıydı..

 

Robin her ne kadar ona düşkün olsa da bu başka bir meseleyi..

Sonuçta başlarını önlerine eğmişti ve bunun affı olmazdı.

Dedesi öyle öğretmişti onlara..

Her ne kadar dedesinin öğrettiği şeylerden kaçsa da söz konusu namus olunca Robin bile geri kafalı bir adam oluyordu.

 

" Olmaz o dedem gibi beni öldürmez ama öldürmekten beter eder. Biliyorum beni çok seviyor değer veriyor ama bu başka..

Eğer bu duyulursa benim yüzümden başı öne eğilecek ki sende biliyorsun Robin'in yeri geldiğinde nasıl gözünün kimseyi görmediğini"

 

Başını olumlu anlamda salladı Elif. Malesef biliyordu. Robin'in gözünün döndüğünü zaman nasıl bir adam olduğunu..

 

İki genç kiz bir süre sesiz kalıp düşündüler.

Ama ikisi de bir çıkar yol bulamadı.

 

Odada ki sessizliği bozan Elif'in çalan telefonuydu.

Arayan kişi Elif'in annesi Ferda hanımdı.

 

"efendim anne" diyerek açtı telefonunu Elif ve bir süre karşı tarafı dinledikten sonra

 

" tamam anne geliyorum hemen" diyerek kapattı telefonu..

 

Roni'nin yanına yaklaşıp son kez sıkıca sarılıp

 

" benim artık gitmem gerek annemi biliyorsun kaç gündür buradayim artık gelmemi istiyor ki sende biliyorsun ki annem ne babandan ne de dedenden hiç haz etmiyor"

 

Elif'in gitmesini istemiyordu ama hak veriyordu teyzesine, buralarda doğru karşılanmazdı evde bekar erkek varken genç bir kızın orada kalmasına ki bu akrabanız bile olsa...

 

Teyzesinin babası ve dedesinden hiç haz etmediğini elbette o da biliyordu ki kendisi de hiç haz etmiyordu. Kendisi onlara karsi bu duyguları beslerken başkasına karşı çıkması biraz abes kaçardı.

 

Kollarını sıkıca Elif'e sararak karşılık verdi Roni..

 

" benim yüzümden kaç gündür buradasın teyzem doğru söylüyor artık gitmen gerekiyor kaç gündür başını ağrıttım biliyorum ama senden başka kimim var ki benim" Bunları söyledikten sonra akmak için bekleyen yaşları yanaklarına doğru hücum etmeye başlamışlardı bile..

 

" şşş.. sakin öyle şeyler söyleme biliyorsun benimde senden başka kimsemin olmadığını sen benim yalnızca kuzenim değil dostum, sırdaşım ve aynı zamanda da kardeşimsin bir daha sakın bunları söyleme"

 

İki genc kız bir süre daha öyle kaldıktan sonra Elif'in artık gitme vakti gelmişti ve Elif evine gitmişti.

Roni ise annesinin ısrarı üzerine şuan yemek masasına oturmuş önünde ki yemek tabağı ile oynuyordu.

 

Hala aklı almıyordu nasıl böyle bir hata yaptığını ve şuan karnında ki bebekle ne yapacağını...

 

"yemeyeceksen oynama nimetle kalk git odana" duyduğu ses ile daldığı derin düşüncelerinden ayrılıp gerçek dünyaya döndü Roni.

 

Kafasını kaldırıp sesin geldiği yöne baktığında gelen ses dedesine aitti.

Elinde ki çatalı hemen tabağa bırakıp ayağa kalkıp dolan gözleri ile masadan ayrılıp odasına doğru gitti.

 

Daha onu yemek masasında bile istemeyen bir dedesi nasıl olurda karnında ki bebek ile kabul ederdi ki..

Bunu düşünmek bile saçmaydı..

 

Biran önce karnında ki bu bebekten kurtulması gerekiyordu ama Allah'ın verdiği canı almak yalnızca Allah'a mahsustur bunun bilincindeydi Roni ama ne yapacağını bilmiyordu.

 

Birkaç gün boyunca evde resmen varlığını belli bile etmiyordu Roni. Annesi Dila Hanım defalarca gelip konuşmaya çalışsa da bir sonuç alamamış ve kızının bu halinden çok korkuyordu yemiyor içmiyor yediğini de kusuyordu.

 

Elif birkaç kere aramıştı ama sadece ikiliyi daha fazla ağlatmaktan başka bir işe yaramamıştı.

Ne bir çözüm ne de bir sonuç elde etmişlerdi.

 

Elif en son aradığında Sidar'ın amca kızı olan Esma ile sözlendiğini söylemişti. Bu haber ile içinde tuttuğu bir parça umut kırıntısı da uçup terk etmişti onu...

 

Esma babasının tek kızıydı ve Doğan aşiretinin ağalığı Esma'nın babası olan Murat ağadaydı. Sırf ağalık uğruna yakmıştı genç kızı ve umutlarını..

 

Biliyordu Esma ile kim evlenirse ağalık ona geçecekti ve Sidar'da Roni'yi kullanıp bir çöp gibi kenara atmaktan zerre kuşku duymamıştı.

Ve sonunda o çok sevdiği ağalığa ulaşacaktı..

 

Peki ya Roni ona ne olacaktı..

 

Genç kız artık ağlamaktan kan çanağına dönen gözlerini silip ayaklandı başka çaresi yoktu.

Saate baktığında gece yarısını geçeli çok olmuştu.

Evde ki herkes çoktan uyumuştu büyük ihtimalle.

 

Dolabından kendine beyaz bir elbise çıkararak üzerine giyindi çünkü bu gece kendi elleri ile kendine kefen giydirmişti.

Odasına son kez bakıp yavaşça çıkıp önce kız kardeşi Rojbin'in odasına girip onu uyandırmadan saçlarını okşayıp öptü. Odadan çıkmadan önce akan gözyaşları ile kız kardeşine bakıp

 

" Umarım sende benim yaptığım gibi bir hata yapmazsın kardeşim seni sevmeyen bir adam için tüm hayatını karartmazsın, dilerim ki sen seni gerçekten seven ve saygı duyan biri ile karşılaşırsın" diyerek oradan çıkıp anne ve babasının odasına girip babasına hiç bakmadan annesine yaklaştı biliyordu annesinin uykusu hafifti hemen uyanırdı.

 

Annesini uyandırmadan anlına bir öpücük kondurup şu sözleri mırıldandı..

 

" annem sen bizim için babama katlandın ama benim başka çaren yok umarım birgün beni anlarsın ve bana hakkını helal edersin"

 

Yanağından süzülen yaşları her sildiğinde yerini hemen yenileri dolduruyordu.

Babasının baş ucuna yaklaştığında babasına bakarak

 

" herşey senin yüzünden.. dedemi anlayabilirim belki ama seni asla ben senin kızınım canından bir parçayım ama senin gözünde değersiz bir yabancı gerçi sen yabancılara bile benden daha çok değer verirsin ya..

Ben senden göremediğim sevgiyi hep başkalarında aradım baba tabii sen bunu bilmiyorsun gerçi sen benim hakkımda hiçbirşey bilmiyorsun ya neyse" diyerek arkasını dönüp o odadan da çıkıp hemen yan tarafta olan Robin'in odasına girecekken mutfaktan gelen ses ile fazla vaktinin olmadığını anlayıp hemen evden çıkıp daha birkaç gün önce mutluluk için gittiği yolları bu sefer ölüm için gidiyordu.

 

 

 

 

Mutluluk için geldiği zaman yol hemen bitmişti ama ölüm için gidince yol bitmek bilmiyordu sanki.

 

Tepeye ulaşmasına az bir yolu kaldığında uzaktan gelen bir araba farı dikkatini çekse de Roni artık bunu umursayacak durumda bile değildi sonuçta birazdan artik ebediyen bu dünyadan ayrılacaktı.

 

Belki yanlız gelmişti bu dünyaya ama yanlız gitmeyecekti karnında bebeği ile veda edecekti bu dünyaya..

Tepede ki ağacın altına vardığında artık yolun sonuna geldiğini biliyordu buna rağmen ilk defa elini karnına koyup bebeğini kabullendi.

 

"Bebeğim... Ne güzel bir kelime .. özür dilerim bebeğim ben sana layık bir anne değilim ben seni hak etmiyorum" akan yaşlarını silip burnunu çekti.

 

"affet beni olur mu başka bir çarem olsaydı inan ki asla senden vazgeçmezdim" eli ile karnını okşayıp bir yandan da bebeğinden özürler dileyip kendince ona açıklamalar yapıyordu.

 

Bu konuşmasını bölen şey ise arkadan duyduğu sesti.

 

" sen ne yapıyorsun orada" Roni duyduğu ses ile hemen arkasını döndü.

 

Karşısında uzun boylu esmer bir adama duruyordu.

Adamın dediklerini duymazdan gelerek önüne döndü ve bir adım daha attı.

 

" sana diyorum konuşmalarını duydum sen bunu nasıl yaparsınız hem kendine hem de karnında ki bebeğine bu nasıl bir insanlık" konuşan adam ile öfkelenip arkasına dönüp adama doğru bir adım attı bu hareketi adamın dudağının bir tarafının kıvrılmasına neden oldu.

 

" sen ne biliyorsun ki konuşuyorsun ha önce bir sor bende istemez miyim bebeğimi doğurmak onunla yaşamak onu görmek hissetmek ama mecburum anlıyor musun yoksa ikimizi zaten onlar öldürecek" diyip tekrar uçurumun kenarına asıl atacakken genç adamın söyledikleri ile olduğu yerde kaldı.

 

" ben eşim iki yıl önce kaybettim çok istedim arkasından bende ölmeyi ama yapamadım gidemedim peşinden" genç kız tekrar adama dönüp

 

" neden" deme gereği duydu.

 

Genç adam hiç duraksamadan

 

" eğer ben onun peşinden gitseydim ondan kalan

son parça olan oğlumuz bu dünyada yanlız kalırdı.

Yani anlayacağın herkes ister ölmeyi ama onları yaşamaya zorlayan şeyler olduğu için durmak zorunda kalırlar" eğer oğlu olmasaydı çoktan giderdi sevdiği kadının peşinden..

 

"ama benim yok.. benim bir yaşama sebebim yok bebeğimin babası olacak olan adam şimdi başka biri ile evlilik hazırlığı yapıyor ben nasıl yaşarım böyle ha sen söyle, ailem beni böyle asla kabul etmez ne yapacağım.. bana ölümden başka yol yok var git hadi oğluna sende.. bari o yanlız kalmasın"

 

Genç adam bu kızın bir yanlış aşk kurbanı olduğunu anlamıştı demek ki sevdiği adama gözü kapalı güvenip kendini teslim etmişti ama unuttuğu birsey vardi ki yaşadığı coğrafya...

 

Batı insanına belki normal gelebilirdi ama doğu insanına göre sonucu ölüm ile eş değerdi...

 

"ben sana yardım edeceğim" genç adamın ağzından dökülenlere genç kız şaşkınlık ile bakıyordu.

 

" ne diyorsun sen.. daha beni tanımıyorsun bile hem neden yapacaksın ki bunu" diyerek genç adama bakıyordu.

 

Genç adamda nedenini bilmiyordu ama içinde engelleyemediği bir ses bu kıza yardım etmesi gerektiğini söylüyordu.

 

" seni buralardan kaçırıp çok uzaklara kimsenin bulamayacağı bir yere gönderirim orada bebeğin ile birlikte kendine yeni bir hayat kurarsın. hım.. ne dersin olmaz mı" genç kız en ufak bir çıkış yolu bile bulsa gözü kapalı bir şekilde kabul edecek durumdaydı.

Çünkü oda istiyordu bebeğini görmeyi dokunmayı ve bu yüzden hiç tanımadığı adama güvenmeyi seçmişti.

 

" ama nasıl olacak bu" Roni genç adama yaklaşıp sormuştu bunu genç adam hemen arabasına gidip bir kağıt kalem alıp numarasını yazıp Roni'nin eline tutuşturdu.

 

" bu benim numaram ne zaman gitmeye karar verirsen ara beni direkt gelip seni kendim bizzat alıp götüreceğim"

 

Roni bu yabancıya güvenmek istiyordu.

 

Gerçi başka da çaresi yoktu.

 

Eğer onu kandırıyor olursa biliyordu ki tekrardan gelecekti bu tepeye...

 

"tamam ama ya sende beni kandırırsan" artık insanlara güveni kalmamıştı Sidar'dan sonra bu yabancı adama da sırf bebeği için güvenmeyi seçmişti.

 

"sana oğlumun üzerine yemin ederim ki senin için elimden gelen herşeyi yapacağım" bu yemini yeterli olmuştu ve yüzünden küçük bir tebessüm oluşturmaya yetmişti.

 

Kafasını olumlu anlamda sallayıp geldiği yolu bu sefer içinde ki bir parça umutta onunla geri dönüyordu.

Arkasından çalan korna sesi ile arkasına baktığında yabancı adamın olduğunu görünce kenara çekildi.

Genç adam Roni'ye bakıp

 

" gecenin bu saatinde yanlız gitme gel seni gideceğin yere kadar bırakayım" dese de Roni kabul etmemişti çünkü gören olursa işler daha da sarpa sarabilirdi.

 

" sağ ol ama daha fazla bela olmak istemem başına" diyerek nazikçe reddetti geç adamın teklifini.

 

" asıl binmezsen kendi başına bela alacaksın hadi direnmeyi bırak da bin hem bebeğin de yorulmuştur" bu söz yeterliydi.

 

Roni bebeği için hiç tanımadığı bir adama güvenmeyi seçmişti ve bir yola çıkmıştı.

 

Roni'nin tarifi üzerine evine yakın bir yerde durduklarına Roni kısaca teşekkür edip kapıyı açıp tam çıkacakken genç adam onu durdurup

 

" adın ne peki senin o kadar konuştuk ama aklıma yeni geldi sormak" genç kız yabancı adama bakıp

 

" Hesna benim adım Hesna " diyip arabadan inip gözden kayboldu.

 

Genç adam aslında Rıha'da değil Amed'de yaşıyordu.

Çünkü o Amed'in gelecekteki ağası Zagros Berxwedan'dı.

 

Karısını kaybettikten sonra hayata küsmüş ama oğlu için yaşamaya devam ediyordu.

 

Rıha'ya da geliş sebebi ölen eşi Zelal'in babaannesiydi.

 

Her ay gerekli erzakaları alıp gelirdi bugün ise işi uzadığı için geceye kalmıştı ve Allah onun karşısına Hesna'yı çıkarmıştı.

 

Genç adam neden böyle birşey yaptığını anlamıyordu sadece içindeki sese uymayı denemişti yıllar sonra..

 

Şimdi ise gideceği tek yer vardı ikinci evi olan mezarlık...

 

Birkaç saatlik yoldan sonra gelmişti ikinci evine.

Adımları hiç şaşmadan ezbere bildiği mezarlığa varmıştı.

 

Zelal Berxwedan...

 

Bu dünyaya bıraktığı evladını bir kere bile göremeden göçüp giden Zelal..

 

Yıllarca beklediği adam ile sonunda evlenip mutluluğu yarım kalan Zelal..

 

Zagros mezarın başında oturduğunda eli ile toprağı okşayıp mezar taşında adının bulunduğu yere bir öpücük kondurup

 

"ben geldim delala mın" (güzelim) zaten Zagros ona hep güzelim derdi.

 

Bir süre sessizce durup sadece mezar taşına ve toprağına bakıyordu.

 

"hala inanamıyorum biliyor musun Zelal senin öldüğüne beni, oğlumuzu bırakıp gittiğine hala aklım almıyor, neden Zelal neden biz yarım kaldık" bir süre duraksadı Zagros.

 

"hala bir yerden çıkıp gelecekmişsin gibi ama gelmeyeceksin bunu da biliyorum" genç adam yanağından süzülen yaşı ekinin tersi ile silip konuşmaya devam etti.

 

"tamam ağlamıyorum biliyorum hiç sevmezsin benim ağlamamı ama sende biliyorsun ki ben bir senin yanında çocuk oldum bir senin yanında ağladım"

 

Ne kadar süre orada durduğunu bilmiyordu genç adam ama oradan ayrılmak istemiyordu sevdiği kadını bu mezarda yanliz bırakmak istemiyordu ama gitmesi gerekti evde onu bekleyen sevdiği kadından bir parça olan oğlu vardı.

 

"biliyorum artık gitmem gerek ama gitmek istemiyorum. Ben yapamıyorum Zelal sensiz olmuyor bir yanım hep eksik kalıyor zaten Arjen'e de tek başıma yetemiyorum.

Onun benden çok sana ihtiyacı var Zelal " Yanağından akan bir damla yaşı da hemen sildi.

 

Buradalar güzelce buradan ayrılmazdı ama çalan telefonuna baktığında arayan erkek kardeş Rohat'tı.

 

Telefonu açtığı gibi kardeşinin titreyen sesi ile birşeylerin ters gittiğini anladı.

 

"sakin ol Rohat ve bana adam akıllı anlat ne oldu" sessizce bekleyip kardeşinin konuşmasını bekledi.

 

"abi... Zehra " kız kardeşine ne olmuştu ki..

 

"ne oldu Zehra'ya söylesene artık" sabırsızlanmaya başlamıştı genç adam.

 

"abi Zehra Rıha'nın Zerxan aşiretinden olan Dewrim Zerxan ile birlikte kaçmış abi lütfen gel abi babam bunu duyunca kalbi sıkıştı odasında seni bekliyor"

 

Zagros kulaklarına inanamıyodu kardeşi nasıl böyle birşey yapardı.

 

Tamam belki öz değillerdi ama ne olursa olsun onun kardeşiydi...

 

Telefonu kapatıp hemen mezarlıktan çıkıp konağına doğru arabasını son sürat sürmeye başladı.

Telefonunu eline alıp en yakın dostu ve en yakın adamı olan Cüneyt'i arayıp onları Rizwan'dan önce bulmasını söyledi.

Biliyordu Rizwan eğer onlardan önce bulursa acımadan ikisini de öldürdü.

 

Konağa vardığında Delal annesini bir köşede oturmuş ağıtlar yakıp ağlarken gördü.

Kafasını yukarıya kaldırdığında ise annesi Zozan Hanımı gördü.

 

Yüzünde gram üzüntü olmadan..

 

Delal hanım Zagros'u gördüğü gibi yanına koşup

 

"kızımı kurtar Zagros yoksa Rizwan onu öldürecek" biliyordu ki öldürürdü.

 

"merak etme Delal ana birazdan haber gelir sen içini ferah tut"

 

Avludan yukarıya doğru merdivenlere çıktıktan sonra annesinin yanına gitti ama asıl beklemediği

 

"birazdan aşiret toplanır ben sizin yerinize haber verdim bile" annesinin bu kininin nedenini biliyordu ama bu kadarı fazlaydı.

 

"sen ne yaptığını sanıyorsun anne daha ben gelmeden babam odada yatarken kendi başına nasıl olurda aşireti toplarsın" üvey kardeşi de olsa kardeşiydi ve annesinin kardeşlerine bu kadar kin beslemesinden hiç haz etmiyordu.

 

"ben olması gerekeni yaptım birazdan gelir herkes sende babana görün seni çağırıyordu" Zozan hanım arkasını dönüp oradan ayrıldı.

 

Zagros başını gökyüzüne kaldırıp sabır diledi içinden.

 

Babasının odasına geldiğinde yatakta uzanan babasını görmesi ile içinde bir yerler kırıldı.

 

Çocukluğundan beri daha bir kere bile hasta olarak görmediği dağ gibi babası kızı yüzünden yataktaydı.

 

Daha fazla düşünmeden babasının baş ucuna geldiğinde babası ona bakıp

 

"duydun değil" demesi ile Zagros başını olumlu anlamda salladı.

 

"bak Zagros benim için hiçbirinizin bir diğerinden farki yok kız veya erkek olmanız size karşı olan sevgimden hiçbirşey eksiltmedi biliyorsun"

 

Biliyordu Zagros babası hiçbirini bir diğerinden ayırt etmemişti.

 

Babasının konuşmaya devam etmesi için bir süre bekledi.

 

"ben aşiret toplantısına katılamayacak durumdayım benim yerime sen karar vereceksin daha ağalığı üzerine almadın, biliyorum istemezsin de ama bugün senden baban olarak istiyorum yerime geç ama sakin kardeşinin lehine kötü bir karar verme kıyma kızıma Zagros" Bunları söylerken gözünde bir damla yaş akmıştı koskoca Baziyan ağanın.

 

Babasının elini tutup

 

"merak etme baba ben kardeşimin başını yakmam" diyip eline öpücük kondurup odadan ayrılıp kendi odasının yanında olan oğlunun odasına girdiğinde beşikte uyuyan minik oğlu Arjen ile ses çıkarmadan girip anlına bir öpücük kondurup hemen kendi odasına girip duşa girdi.

 

Duştan çıktıktan sonra çalan telefonuna baktığında arayan Cüneyt'ti.

Zehra ve Dewrim'in çoktan dini nikahlarını kıyıp Zerxan konağına gittiğini duyduğunda kardeşinin iyi olmasına sevindi ama bunu hiç beklemezdi kardeşinden..

 

Nasıl olurda babasını aileisni çiğneyip geçerdi..

 

Birazdan aşiret toplanır ve karar isterlerdi bir kardeşini kurtaracağım derken diğerini yakacaktı ama en azından ikisi de hayatta olacaktı.

 

Diğer yandan Roni bu haber ile yıkılmış ve hemen kaçmak için defalarca Zagros'u aradı ama Zagros'un telefonu arabada kalmıştı.

Bu yüzden hiçbir aramasını görmedi.

 

Elif'e de durumu anlatmıştı.

Elif bir yandan Roni bir yandan arıyorlardı ama hiçbir ses yoktu.

 

Aşiret toplanmış ve karar verilmişti Zehra ve Dewrim'e karşılık Rohat ve Dewrim'in kız kardeşi berdel olacaktı.

Rohat bu haber ile evi terk etmişti o böyle birseyi istemiyordu.

 

Berdel değil de bedel demek daha doğruydu...

 

Roni bu haber ile ne yapacağını bilmiyordu üstelik herşey o kadar hızlı oluyordu ki itiraz etmesine rağmen dedesinden yediği bir tokat ile yerde kalakamıştı.

 

Bu tokat belki acıtmadı ama babasının ona yaklaşıp

 

"gerekirse abin için kurban olacaksın" diyip ona arkasını dönüp gitmesi canını daha çok yaktı.

 

Annesi yine sessiz kalıp sessizce ağlıyordu.

Zaten herşeye sessiz kalmıştı tıpkı buna kaldığı gibi...

 

Robin'i iş için başka bir şehire gönderdiğinden rahattı Mahmut ağa ona karşı çıkacak kimse yoktu. Gerçi Robin olsa bile kararından vazgeçmezdi.

Dewrim gelecekte ki ağaydı..

Ona kimse karışamazdı gerekirse Dewrim için herkesi yakardı...

 

 

Akşam olmuş isteme için Berxwedan ailesi Zerxan ailesinin evine doğru yola çıkmıştı.

Bir kişi hariç Zagros...

 

Zazon hanım konağı inletircesine karşı çıkmıştı.

 

"benim oğlum onun kızı için kendini yakmayacak benim rızam yoktur" diyip odasına kapanmıştı.

 

Roni'yi istemeye Delal hanım, Zagros'un kız kardeşleri Zeynep,Mihrimah ve Şehriban gelmişti ama Roni'yi Rohat için Zagros isteyecekti.

 

Ufak bir işi olduğu için biraz gecikmişti.

 

Zerxan konağına vardığında salonda oturan aile üyeleri ile hemen oda yerine geçip herkese selam verdi daha kahveler içilmemişti.

 

Mutfakta gözyaşları içinde kahve hazırlayan Roni ne yapacağıni bilmiyordu.

 

"tamam Roni artık yapacak birşeyimiz yok bu geceyi atlatalım önce" diyerek teselli vermeye çalışıyordu Elif ama Roni bu gece o tepeye tekrar gideceğinin bilincindeydi.

 

Ona o gece umut geren adama çok kızgındı Roni.

Eğer o olmasaydı şimdiye çoktan göçüp gitmişti bu dünyadan..

 

Peki ya şimdi hemde bebeğini kabullenip onunla birlikte hayaller kurduktan sonra...

 

Ama başka yolu yoktu..

 

Kahveler hazır olduktan sonra içeriye girip kimsenin yüzüne bakmadan kahveleri dağıtmaya başladı.

 

Rohat kimsenin yüzüne bakmayıp yere bakıyordu.

Gelen kahveyi bile almayarak tavrını net bir şekilde ortaya koyuyordu.

 

Kahve vermek için Zagros'un önüne gelince Zagros biran kıza bakma gereği duydu ve başını kaldırdığı gibi gördüğü kişi ile eli havada öylece bekledi.

Nasıl olurdu böyle birşey. O gece tepede gördüğü kızdı bu..

 

Hesna....

 

Yolda telefonuna bakmıştı ve onca arama görmüştü ama dönüşte ararım diyerek ertelemişti ama şuan karşısındaydı..

 

Yan tarafında Delal hanımın onu dürtmesi ile kendine gelip kahveyi alıp söze girdi.

 

"Olan oldu ama bize de ne gerekiyorsa layığı ile yapmak kaldı" Bunları söyledikten sonra Rohat abisine yaklaşıp

 

" Abi lütfen yapma ben istemiyorum burada bile babamın zoru ile kalıyorum yakma beni" demesi ile Zagros kardeşinin yüzüne bir süre baktı.

 

Tekrar önüne döndüğünde,

 

"Allah'ın emri ile kızınız Hesna'yı kendime istiyorum" demesi ile herkes şaşkınlık içinde ona bakiyordu.

 

O kızın hamile olduğunu bile bile kardeşine isteyemezdi çünkü biliyordu ki genç kız kendine kıyardı.

 

Roni duyduğu ses ile başını kaldırıp baktığında yabancı adamı görmesi ile kan çanağına dönen gözleri şaşkınlık ile aralandı ama hiçbirşey diyemedi.

 

"Ne dersin sen Zagros ağa aşiret Rohat ile karar verdi" Mahmut ağanın dedikleri üzerine kardeşine bakıp

 

" Kardeşimin onayı vardır" dedikten sonra önüne döndüğünde şimdi tüm gözler Rohat'a dönmüştü.

 

"Evet benim onayım vardır" diyip önüne döndü.

 

Ne tuhaftı değil mi kimse Roni'ye sorma gereği bile duymamıştı...

 

Delal hanımın ağzı şaşkınlıkla aralandı..

Nasıl olurda Zelal'den sonra..

Tekrar evlenmesi imkansıza yakındı yada bu kadar erken olması....

 

Daha yeni iki yıl olmuştu ama bunu sorgulamak istemedi çünkü o da kendi evladını kurtarmanın derdindeydi.

 

"Tamam o zaman verdim gitti" diyen ses Mahmut ağaya aitti.

 

🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋

Nasıldı...

 

Yıldıza basmadan geçmeyin..

👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇

 

 

Loading...
0%