Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@xqaysegull

Merhaba tırtıllarım🦋

 

Yeni bir bölümle karşınızdayım🥰

 

Okumaya başlamadan önce beni @xqaysegull hesabımdan takip edebilirsiniz.

 

Tiktok xqaysegull

 

Yıldıza basmayı unutmayın🌟

 

Yoksa bu bölümden sonra sınır getirmek zorunda kalacağım💜

 

Emeğe saygı pleasee💜

 

Satır arası yorumlarda buluşalım.

 

Herkese iyi okumalar🥰

 

🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋

Besse xwe bixemilîne bi rengê tavê

"Kendinizi güneşin renkleri ilk süsleyin"

 

Çava te dibînim di wê jiyana tarî

"O,karanlık hayatta gözlerini görüyorum."

 

Ya ez xembar dibim ez birîndar dibim

"Ah!endişeleniyorum, inciniyorum."

 

Çava te dibînim di wê jiyana tarî

"O, karanlık hayatta gözlerini görüyorum."

 

Ya ez xembar dibim ez dîn û har dibim

"Ah! endişeleniyorum, inciniyorum"

 

Yarê delalê bûka baranê

"Yağmur gelinin sevgili arkadaşı"

 

Besse xwe bixemilîne bi rengê bûharê

"Kendinizi buharın renkleri ilk süsleyin"

 

Yarê delalê bûka baranê

Yağmur gelinin sevgili arkadaşı"

 

Besse xwe bixemilîne bi rengê

"Sadece kendinizi renklerle süsleyin"

 

Roni ile Zagros müziğin eşliğinde dans ederken etraftaki diğer çiftlerde dansa kalkmışlardı.

Cüneyt Gül'ü dansa kaldırırken Rizwan karısı Sonay ile dans ediyordu.

 

Rohat, Elif'i dansa davet etsede Elif yine onu reddedip kendi erkek kardeşi ile dans ediyordu.

Bunu fırsat bilen Rohat ise kendi kız kardeşi Mihriban'ı dansa kaldırıp, avına odaklanan aslan gibi bekleyip doğru anı bulduğu ilk an eşleri değiştirmeyi başarmıştı.

 

Rohat'tan ayrılan Mihriban, Elif'in kardeşi ile dans etmek yerine eski yerine geri oturduğunda Rohat, kız kardeşine bakıp göz kırpmıştı.

 

Sonuçta kardeşinin elin adamıyla dans etmesine gerek yoktu değil mi...

 

"Her zaman olduğu gibi yine çok güzelsin benim hırçın kedim" O, hariç her yere bakan Elif'e karşı konuşmuştu Rohat.

 

Elif, önce göz devirip daha sonra "Teşekkür ederim " diyerek kisa bir cevap vermişti.

Rohat, etrafına baktığında hepsinin akraba olduğunu ve daha fazla ısrar ederse Elif için kötü olacağını düşündüğü için başka birşey dememişti.

 

Herkes kendi eşi ile birlikte dans etmeye devam ediyordu.

Biten şarkı ile birlikte sahneye çıkan kişi Sonay olmuştu.

 

"Herkese merhaba. Bugün burada Roni ve Zagros abim için toplandık. Evliliğe bir adım daha yaklaştıkları bu özel günde onların yanında olduğunuz için hepinize teşekkür ediyorum"

 

Sonay'ın konuşması ile salonda bulunan herkes alkışlamaya başlamıştı.

 

"Lafı fazla uzatmayayım en iyisi. Sevgili Roni seni eltim olarak görmek beni çok mutlu etti. Hayatımıza ve evimize hoşgeldin"

Roni, Sonay'a öpücük atıp yanına geldiğinde ise kocaman sarılmıştı.

 

Roni ve Zagros tekrardan yerlerine geçtiğinde bu sefer halay şarkıları çalmaya başladı.

Çalan şarkı ise Şerwano şarkısıydı.

 

Halay başını alan Rizwan, onun yanında karısı Sonay varken Sonay'ın elinde Elif ve Gül vardı.

Bunu fırsat bilen Rohat ve Cüneyt hemen harekete geçtiğinde Rohat, yengesi ve Elif'in arasına Cüneyt ise Şehriban ve Gül'ün arasına girmişti.

 

Halay ilerleyerek gelin ve damadın yanına geldiğinde ise Rizwan elindeki mendili Zagros'a uzatmış onunda halaya kalkmasını bekliyordu.

Zagros, bir Rizwan'a birde uzattığı mendile baktığında en son halay çektiği zaman kendi düğünüyken Zelal'in ölümünden sonra yine ilk çekeceği halay yine kendi düğünüydü.

 

Bu nasıl bir işti böyle...

 

Geçmişe dalmanın şuan için hiç iyi birşey olmadığını fark ettiğinde, elini yavaşça mendile uzatmış ve Rizwan'ın elinden alıp ayaklanmasıyla birlikte Roni'yi de kendiyle birlikte kaldırmıştı.

Halay başında Zagros, yanında da Roni vardı.

Roni, her ne kadar berdel evliliği yapsa da halinden şuan için memnundu.

 

Çünkü Zagros vardı...

Mecbur olmamasına rağmen ona herşeyi eksiksiz bir şekilde yapmaya çalışan adam.

 

Bu ona sunulan yeni bir hayattı..

 

Birkaç tur birlikte döndükten sonra kızlar halaydan çıkmış geriye sadece erkekler kalmıştı.

Salonda bulunan kimi göz onlara imrenerek baksa da başta Zozan hanımın kız kardeşi Yeter hanım ve onun kızı Serap tabiri caizse oldukları yerde kuduruyorlardı.

 

Tüm erkekler birlikte Rojda'nın Ninna şarkısı ile birlikte halaya başladıklarında hepsinin omuzları ve adımları ahenk içinde uyumlu bir şekilde hareket ediyordu.

 

Zagros, elinde salladığı yeşil mendil ve yanındaki Rizwan ve Rohat ile Berxwedan erkeklerinin ne kadar yakışıklı ve kusursuz olduklarını resmen hem kendi aşiretine hemde Zerxan aşiretine gösteriyordu.

 

Rohat, yine rahat durmayıp halay çekerken bile onları izleyen Elif ile göz göze geldiği sırada ona göz kırpmayı ihmal etmemiş, Cüneyt ise Gül'e öpücük atıp herkesin içinde kızarmasına neden olmuştu.

Herkesin dikkati o an için Roni'nin önüne geçip yere diz çöken Zagros ve Roni de olduğu için kimse onları fark etmemişti.

 

Zagros'un, Roni'nin önünde diz çökmesi demek' Sen benden bile daha üstünsün' anlamına geliyordu.

 

Zagros, bu hareketi ile tüm Berxwedan ve Zerxan aşiretine bir nevi gözdağı veriyordu.

 

Benim karım benden bile üstün...

 

Bu hareketi Roni'nin yüzünde içten bir tebessüm oluşturmuştu.

Serap ve annesi Yeter hanım daha fazla dayanamayıp salonu terk etmişlerdi.

Zozan hanım içten içe sinirlense de damat annesi olduğu için olay çıkarmıyordu.

 

Artık kınanın sonuna gelindiğinde herkes gelin ve damadı tebrik etmiş ve evlerine dağılmaya başlamıştı. Bazı yörelerde kınada takı takılmazdı. Kınada takı takılmamış sadece Zagros, Roni'ye on bilezik ve Urfa akıtması hediye etmişti.

 

Bunlar bile Roni için fazlayken yarından sonraki düğünde takılacak olan altınları nasıl taşıyacağını düşünmeden edememişti.

 

Sıra gelin ve damadın ailesine geldiğinde Zozan hanım, kendi ailesini almış ve oradan ayrılıp Amed'e doğru yola koyulmuştu. Delal hanım ise Şehriban ile birlikte Rizwan ve Sonay'la konağa gidiyordu. Dila hanım da kızı Rojbin ve konağında çalışan yardımcılarını da alıp Zerxan konağına doğru yola çıkmıştı.

Cüneyt ve Rohat da Amed'e gitmek için kendi arabalarını tercih ederken Zagros, Roni ve kuzenlerini önce evlerine bırakmayı tercih etmişti.

 

Zagros, kızları Zerxan konağına bıraktıktan sonra Amed'e doğru yola çıkmaya başlamıştı.

Ama onun gideceği yer Berxwedan konağı değil, ikinci evi olan mezarlıktı...

 

Rıha'dan çıktığında arabasını son sürat sürmeye başladı. Her kat ettiği yolda utancı giderek artıyordu.

 

Utanıyordu Zagros, ölen karısından utanıyordu.

Ona söz vermişti. Ondan başkası olmayacak diye ama bu sözü yerine getiremediği için mezarına bile gitmeye utanıyordu.

 

Artık mezarına gitmeliydi ve Zelal'e hesap vermeliydi.

Hem Zelal onu anlardı.

Mecbur kalışını anlardı.

Kendi için değildi ki bu evlilik. Hem oğlu Arjen için hemde canına kıymak üzere olan bir kız içindi.

 

Zelal, merhametliydi.

Onu elbet anlardı.

 

Yaklaşık iki saat süren yolculuktan sonra araba Amed sınırlarını aşıp mezarlığın önüne vardığında Zagros arabadan inip mezarlığa doğru yürümeye başlamıştı.

 

Takım elbisesinin ceketini almayıp üzerine sadece beyaz gömlekle arabadan inip mezarlığa girdiğinde adımları onu ezbere bildiği mezara getirmişti.

Önünde durduğu mezarın kenarına oturup önce eli ile Zelal Berxwedan yazan yazıyı okşayıp mezar taşına bir öpücük kondurdu

 

Sanki Zelal'in anlına öpücük kondurmuş gibi...

 

"delala mîn ben geldim" mezarının üzerine bulunan toprağı ve menekşeleri okşuyordu aynı zamanda.

 

Zelal'in mezarının üzeri menekşelerle doluydu.

Çünkü Zelal menekşeleri çok severdi.

Zagros da kurumalarına izin vermeden sürekli solmadan çiçekleri değiştirirdi.

 

"Biliyorum bana kızgınsın sana verdiğim sözü tutmadığım için ama öyle birşey yok delala dîlemin"

Sanki suçlu bir çocuk gibi kendini aklamanın derdine düşmüştü kocaman adam.

 

"Benim tek derdim oğlumuzun anne eksikliği hissetmeden büyümesi birde" duraklayıp derin bir nefes çekti ciğerlerine. Başını gökyüzüne kaldırıp usulca verdi nefesini gökyüzüne doğru.

 

"Birde yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmek. Belki şuan başka birşey yapsaydın diyorsundur ama inanki başka çarem yoktu. Eğer ben onu kendime istemeseydim Rohat'a istemek zorunda kalırdım ve Rohat gerçeği öğrenseydi asla affetmezdi. Masum bir insanın göz göre göre yok olmasına izin veremezdim. Hem sen hiç merak etme bu evlilik gerçek bir evlilik değil. O bizim oğlumuza anne bende onun bebeğine baba olacağım hepsi bundan ibaret sen yerinde rahat uyu sakın seni unuttuğumu yada artık sevmediğimi falan düşünme benim için bir sen varsın birde oğlumuz"

 

O gece sabaha kadar Zelal'in mezarının başında üzerinde sadece gömlekle sabahlamıştı Zagros.

Karısının onu yanlış anlamasını istemiyordu.

Onun için bir o vardı, başkası olmazdı.

 

Karısı ölmüş bile olsa aşkı yaşıyordu.

 

O, aşkını artık kalbinde yaşamak zorundaydı.

 

Roni'yi ailesine karşı ezdirmeyecek ve kimsenin onu ezip üzerinde hakimiyet kurmasına da izin vermeyecekti.

 

Ne olursa olsun artık onun karısı sıfatını taşıyacak ve oğluna anne olacaktı.

Eğer kendini ezdirirse yarın oğlu da ezilirdi.

 

Her an yanlarında olamazdı.

O, yanlarında yokken bile kendini ve oğlunu savunmayı bilmeli ve kimsenin karşısında ezilip bükülmemeliydi.

 

Konağa geldiğinde üstü başı toprak içindeydi.

Onu bu halde gören tek kişi Delal hanımdı.

 

Mezarlığa gittiğini tahmin etmesi zor değildi ama Zelal'e bu kadar aşıkken başkası ile evlenmesine anlam vermiyordu.

Zaten aşiret Rohat için karar vermişken neden kendini öne atıp kızı kendi için istemişti ki...

 

Zagros, odasına geçtiği sırada karşıdan ona doğru gelen Zozan hanım ile olduğu yerde dikleşti.

Zozan hanım, ona hâla ilk günkü gibi nefret dolu bakışlaryla tüm nefretini ve kinini kusmak istiyor gibi bakıyordu.

 

Delal hanım, bunun sebebini bildiği için birşey diyemiyordu ama Zozan'ın unuttuğu birşey vardı.

 

Delal'de istememişti bu evliliği.

 

Zozan hanım attığı her adımda daha çok yaklaşıyordu ona.

Sonunda aralarında birkaç adımlık mesafe kaldığında birbirine bakışları ile meydan okuyorlardı.

 

Birkaç dakika süren bakışmadan ilk sıkılan kişi Zozan hanım olmuştu.

Bir zamanlar aralarından şu sızmayan iki dost şuan artık birbirlerine tahammül edemiyordu.

 

Zozan hanım, içinde hâla yılların biriktirdiği öfke ve şu sıralar Zehra'nın da kaçmasından dolayı oğlunun berdel kararı ile kendisinin istemediği biri ile evlenmesi de daha fazla canını sıkıyordu.

 

Tüm bunlara sebep öfkesini çıkaracağı kişiyi arıyordu ki bu kişi şüphesiz bir zamanlar yakın dostu olan ve şuan kumaşı olan Delal'di.

 

Adımları son bulduğunda artık karşı karşıya gelmişlerdi.

 

"Muradına erdin mi sonunda ha Delal xanım'' Zozan, ilk konuşan olmuştu.

 

En çok kin besleyen, kinini kusmak için ilk önce konuşurdu.

 

"Ne muradından bahsediyorsun sen Zozan"

 

"Bilmiyormuş gibi konuşma. Sen benim, kızın da oğlumun hayatını mahvetti. İçin rahatladı mı yoksa sırada daha Rohat yada Zeynep mi var." Birkaç saniye bekleyip düşünmüş olacak ki" Yada dur senin için o zamanda rahat etmez gelip Mihriban'ı da yakarsın"

 

"Ne saçmalıyorsun Allah aşkına sabah sabah.

Zehra'nın kaçmasına sevindiğimi falan mı sanıyorsun sen" İçine derin bir soluk çektiğinde "Zagros'un o kızı istemesini benim sağladığımımı yoksa ne! Ne senin derdin Zozan ne! kaç yıl oldu hâla bitmedi bu kinin, öfken, nefretin yıllardır bekliyorum ama yok bitmiyor ne yapmalıyım söyle. Söyle ki bende kurtulayım artık bu ızdıraptan"

 

Zozan hanım, dikkatli bir şekilde Delal hanımın yüzünü inceledikten sonra,

 

"Sen benim en yakın arkadaşımdın Delal. Hatta senin Boran ağa ile evlenmene bile ben yardımcı olmuştum ama nereden bilecektim ki kendime zamanı geldiğinde kuma olacak kadını getirdiğimi"

 

Herşey Boran ağanın ölümünden sonra olmuştu.

Aşiret Delal hanım ve Baziyan ağanın evlenmesine hüküm vermişti.

O günden sonra iki yakın dost, birbirine ölümüne düşman olmuştu.

 

"Sen kocan öldüğünde benim kocamla evlenmeseydin bugün sana karşı ne kin duyardım ne öfke ama sen ne yaptın.. ne yaptın ha gidip benim kocamla ev..len..din"

 

"Bu kararı ben değil aşiret verdi. Bunu sende en az benim kadar biliyorsun"

 

Biliyordu elbet...

 

"Biliyorum tabii. Ama o aşiret gidip onun koynuna girip çocuk peydahlamanıda söylemedi değil mi?

Koruma altına alındığında bir köşede durup oğlunu büyütseydin, ne sana karşı kinim olurdu nede nefretim ama sen ne yaptın gelip kocamın koynuna girip üstüne iki tane de çocuk yaptın. Gelip seni anlamamı bekleme sakın benden. Şimdi çık git yolumdan daha fazla küçülme gözümde" Biran durup üstten bakışlar atarak "gerçi daha ne kadar küçüleceksen"

 

Üzerinden yıllar geçsede ne kini azalıyordu Zozan hanımın nede öfkesi...

 

Dolan gözlerine imat hâla kendini savunmanın derdine düşmüştü Delal.

"Benim bir suçumun olmadığını en az benim kadar sende biliyorsun. Bana kin tutup nefret besleyeceğine git, o sana aşığım deyip de gecesine beni koynuna almak için odama gelen kocana hesap sor, bana değil"

 

İkilinin konuşmasını bölen şey ise yukarıdan duyulan Baziyan ağanın sesi oldu.

 

"Ne oluyor! Allah aşkına sabah sabah! Yıllar geçti ama sizin bu nefretiniz de öfkenizde bir türlü bitmek bilmedi. Bıktım sizden yetti artık"

 

Yine bağırıp çağırıp kendi köşesine çekildi.

 

İki kadını dostken birbirine düşman eden adam.

 

Zozan, son kez nefret dolu bakışlarıyla, Delal'in gözlerinin içine bakıp arkasını dönüp ayrılmıştı oradan. Delal ise dolan gözlerini gökyüzüne kaldırıp akmak için bekleyen gözyaşlarını geri göndermeye çalışıyordu.

 

Bu iki kadın yıllar öncesinde ne kadar da iyi arkadaşlardı oysa ki..

 

Ama şuan töre denilen lanet yüzünden birbirlerinden nefret edecek duruma gelmişlerdi.

 

İki kadının da hayatını mahvetmişti töre..

 

Güneş Rıha'yı terk ettiğinde gelin evinde artık Roni için kendi evinde son gecesi demekti.

 

Hiçbir zaman ait olmadığı evi....

 

Her zaman fazlalık gibi hissettiği ve hissettirildiği evi...

 

Bugün son gecesiydi. Kızlar bu gece annesi ile yalnız kalması için onları yalnız bırakmış ve anne kızın birbirleleri ile vakit geçirmelerini istemişlerdi.

 

Annesi yine onu yanıltmamış ve yanına gelmemişti.

 

Aslında annesinin onu sevdiğine inanıyordu.

Yoksa zamanında Sidar konusunda onu uyarmaz ve hatalarının üstünü kapatmazdı.

 

Peki ya neden söz konusu babası ve dedesi olduğunda sessiz kalıyordu.

 

Demek ki babası yine izin vermemiş, annesi de yine sesiz kalıp yanına gelmemişti.

 

Buradan gitmeden önce annesine dedesi ve babasının ona neden böyle davrandığının nedenini öğrenmek istiyordu ama belli ki yine ögrenemeyecekti.

 

Artık annesinin gelmesinden umudunu kesmiş bir şekilde yatağına uzanıp üzerine örtüsünü çektiğinde, aklına yıllardır bu evde yaşadığı hem mutlu hemde mutsuz olduğu anılarını getirdi.

Mutlu olduğu anlar o kadar azdı ki onları hayal etmek isterken bile sürekli mutsuz olduğu anlar aklına düşüyordu.

 

Gecenin ilerleyen saatlerinde Roni, saçlarında dolaşan bir el ile uykusundan uyandı ama bu elin sahibini tanıyordu.

 

Bu el annesine aitti...

 

Demek ki annesi babası uyuduktan sonra gelmişti.

 

Yalnız değildi.

 

Bu evde ona veda etmek isteyen biri vardı.

 

Sonuç ne olursa olsun gelmişti ya bu bile Roni için yeterliydi.

 

Roni, uyandığını belli etmeden öylece uyuyormuş gibi yapmaya devam etti.

Dila hanım, yatağın kenarına oturmuş bir şekilde kızının kömür karası saçlarını okşamaya devam ediyordu.

 

"Roni'm adının anlamı gibi aydınlık bir hayatın olmadı ama Hesna ismini hakkıyla taşıdın benim kömür saçlı kızım"

 

Dila hanım, küçükken onu hep kömür saçlı kızım diye severdi.

 

Gerçi bu anlarda sayılıydı.

 

"Biliyorum sana layık bir anne olamadım. Sana olan sevgimi hiç gösteremedim ama sende biliyorsun kızım izin vermediler. Ne baban nede deden izin vermedi. Onlara senin masum olduğunu yıllarca açıkladım ama ikisi de gerçeklere karşı kör, sağır ve dilsiz oldular. Benim de onlar gibi olmamı istediler ama ben yapamadım sen masumsun Hesna'm yeni doğmuş bir bebekken nasıl masumsan hâla öylesin."

Hem konuşup hemde aynı anda akan gözyaşlarını silen Dila hanım, yıllar sonra ilk kez kızı ile konuşup ona kendini izah ediyordu.

 

Tabi o da kızının uyuduğunu zannederek...

 

"Seni kucağıma ilk verdikleri zaman bembeyaz tenin, teninin tam tersi bir şekilde kömür karası saçlarınla çok güzel bir bebektin ama... seni doyasıya sevmeme müsade etmediler kızım seni hep bir suçlu olarak gördüler. Daha yeni doğmuş bir bebeğin suçu ne olabilirdi ki... Ama onlar tüm suçu günahı sana yüklediler. Affet beni kızım sana layık bir anne olamadığım için, seni deden ve babana karşı koruyamadığım için, sana hak ettiğin gibi güzel bir hayat yaşatamadığım için affet beni."

 

Dila hanım, son kez kızının başına bir öpücük kondurduktan sonra ağır adımlarla kızının odasında çıktığında Roni'nin sessizce akıttığı gözyaşlarının yastığını nasıl ıslattığını görmemişti.

 

Odadan ayrılan annesi ile birlikte yatakta oturma pozisyona gelen Roni, daha fazla kendini tutamayıp hıçkırarak ağlamaya başladı.

 

Şuan birinin onu duyma ihtimalini bile umursamıyordu.

 

Onun elinden alınan bir çocukluğu vardı.

 

Onun elinden alınan hayalleri vardı.

 

Ama o bunun sebebini hiç bilmiyordu.

 

Roni'nin kalbi herkesi affetse bile babasını affetmeyeceği kesindi...

 

Kız çocuklarının ilk aşkı babaları iken O, babasından görmediği sevgiyi başkasında aramaya çalıştığı için Sidar denen döl israfına kapılmıştı.

 

Sırf bu yüzden bile babasını affetmeyecekti...

 

Gün Amed topraklarında yeniden aydınlandığı zaman Berxwedan konağında telaş hüküm sürüyordu.

Bugün yeni gelin gelecekti.

 

Aynı zamanda da geleceğin hanım ağası...

 

Sabah erken saatlerde ailecek kahvaltı yapılmış, kadınlar kendi hazırlıkları ile meşgulken Zagros, yanına Arjen'i, Rohat'ı, Rizwan'ı ve Cüneyt'i de alıp erkek kuaförüne damat traşı olmaya gitmişlerdi.

 

"Bak aslanım artık büyüdüğünde babamın düğününü gördüm diye hava atarsın etrafa"

Rohat, kucağına aldığı yeğeni ile uğraşırken Cüneyt, ikilinin bu hallerini gülerek izliyordu.

 

"Rahat bırak oğlumu Rohat."

Hafif kızgınlıkla konuşmuştu Zagros.

 

"Yalan mı abi. Hangimize nasip olur ki babasının düğünü görmek" hâla dalgasını geçiyordu.

 

"Ne halin varsa gör " Artık kardeşinin elinden illallah etmişti.

 

Erkekler traşlarını olduktan sonra Zagros, damatlığını kuaförün giyinmeye odasında giydikten sonra konağa geri döndüklerinde diğer erkeklerde hazırlanmak için kendi odalarına çekilmişti.

 

Zagros, oğlunu kendi odasına götürüp onun için özel diktirdiği takım elbisesini giydirmeye başladı.

 

"Şu papyonu da taktık mı artık hazırsınız Arjen ağam"

 

Babasının konuşmasıyla babasına gülerek bakıyordu Arjen.

 

"Ne kadar da yakışıklı oldunuz böyle Arjen Bey. Artık düğünde ki tüm kızların yeni gözdesi siz olursunuz artık " Oğlunu kucağına aldığı gibi koltuk altlarından tutup havaya kaldırdıktan sonra ağzı ile karnını gıdıklamaya başladığında, odayı ikilinin kahkaha sesleri doldurmaya başlamıştı.

 

Artık gelini alma vakti yaklaşırken tüm Berxwedan aşireti şahsi arabalarıyla Berxwedan konağının önünde dizilmiş bir şekilde Zagros'u bekliyordu.

 

Zagros, kucağında oğlu ile gelip en öndeki arabasına bindi. Arabayı çalıştırdığı gibi onun arkasında ki tüm araçlar aynı anda kornaya basmaya başlamışlardı.

 

Tüm arabalarda yol boyunca Rojda'nın ezim ezim şarkısı çalmaya başladığında, Rıha'ya kadar en az elli araçlık bir konvoy halinde ilerliyorlardı.

 

İlk araçta Zagros ve oğlu varken hemen arkasında Cüneyt ve Rohat, onların arkasında ise Zozan hanım ve kızları, bir diğerinde ise Delal hanım oğlu Rizwan, gelini Sonay ve kızı Şehriban vardı.

 

Geri kalan araçlar ise eş, dost, akraba kategorisinde bulunan insanlardı.

 

Zerxan konağında ise hep beraber yapılan sabah kahvaltısından sonra gelen kızlar ve kuaför ile hazırlıklara başlanmıştı.

 

Roni, ilk önce ılık suyla duş aldıktan sonra kızların yardımı ile gelinliğini giyip saç ve makyaj için kendini kuaförlerin ellerine bıraktı.

 

Dal desenli, düşük omuzlu ve prenses model gelinlik içinde gerçekten de bir prensesi andırıyordu.

 

Ama O, hiçbir zaman kimsenin prensesi olmamıştı.

 

Roni'ye hafif bir makyaj yapıldıktan sonra saçlarına su dalgası yapıldı.

Doğal haliyle bile düğüne katılsa yine de fark edilmeyecek bir güzelliğe sahipti.

Başında da taşlardan yapılan bir taç takıldıktan artık hazırdı.

 

 

 

Elif, üzerine giydiği bordo balon kol, düşük omuzlu, yakası ve bel kısmı taşlarla kaplı dizin bir karış üstünde yırtmacı olan tüllü elbise içinde güzel görünüyordu.

Saçlarını hafif dalga yaptırılarak saçlarının arasını minik taşlı saç küpeleri ile süslemişti.

 

 

(Buna,benzer hayal edin)

 

Gül, ise lacivert göğsü işlemeli, vatkalı ve sağ bacak kısmında ise dizin üzerinde neredeyse bir buçuk karıştan fazla yırtmaçlı saten elbisesi ile harika görünüyordu.

Saçları kıvırcık olduğu için zar zorda olsa ensesinde sıkı bir topuz yaptırdığında artık oda hazırdı.

 

 

Roni, odasında artık damat tarafının gelmesini beklerken ailesinden kimsenin onunla vedalaşmak için gelmeyeceğini iyi biliyordu.

Annesi kendi vedasını dün gece O, uyurken yapmıştı kendince.

 

Babasının da böyle bir zahmete girmeyeceğini iyi bildiğinden kendini buna çoktan hazırlamıştı.

Çalan kapı ile biran umutlansa da İçeriye giren Zehra ile umutları yeşermeden soldu.

 

Zehra'yla neredeyse hiç sohbetleri yoktu.

Abisiyle kaçtıkları günden beri sadece yemek masasında bir araya gelip daha sonrasında aynı evin içinde birbirlerini hiç görmüyorlardı.

 

Zehra, temkinli adımlarla Roni'nin karşısına geçtiğinde, yüzünde içten bir tebessüm vardı.

 

"Çok güzel olmuşsun Roni"

 

"Teşekkür ederim Zehra"

 

Hem birbirlerinin görümcesi hemde yengeleri olan bu iki kadın birbirlerine bir o kadar da yabancılardı.

 

Roni'nin asıl merak ettiği neden yanına geldiğiydi.

Sonuçta kaç gündür aynı evde yaşıyorlardı ama ilk defa konuşuyorlardı.

 

"Şimdiden belki bu kadın neden geldi diyorsundur ki haklısın ben senin yerinde olsam şimdiye çoktan kıyameti koparmıştım ama sen hiçbirşey yapamadığın gibi beni de hiç suçlamadın."

 

Kendince özür dilemeye gelmişti.

 

Roni, sadece öylece durup Zehra'nın konuşmalarını dinliyordu.

 

"Belki yeri değil, belki daha erken söylemeliydim bunları ama kendimde bu cesareti yeni buldum.

Özür dilerim Roni... Bizim yüzümüzden yaşamak zorunda olduğun herşey için ben böyle olsun istemedim gerçekten.. afett bizi" Akan gözyaşlarıyla arkasını dönüp çıkmıştı odadan.

 

Roni'nin konuşmasını bile beklemeden...

 

Aşağıdan gelen korna sesleri ile Zagros ve ailesinin geldiğini tahmin etmek güç değildi Roni için.

 

Kalbi ister istemez heyecandan hızlı bir şekilde atmaya başladı.

Belki isteyerek değildi bu evlilik ama başka çaresi de yoktu.

 

Hem Zagros onu hiçbirşey için zorlamamış, herşeyi onun istediği gibi yapmaya gayret etmişti.

 

Şuan için tek merak ettiği kırmızı kuşağını kimin bağlayacağıydı.

 

Eğer Robin olsaydı kimseye gerek kalmadan bunu seve seve yapardı ama dedesi yüzünden hâla dönememişti Robin.

 

Döndüğü zaman onu evlenmiş bir şekilde gördüğünde ne yapacağını hiç bilmiyordu.

 

Kapının tekrar açılmasıyla elinde kırmızı bir kuşakla İçeriye giren kişi onu hiçbir zaman umursamamış olan, ve şuan burada evlenmesine neden olan abisi

Dewrim'den başkası değildi.

 

Dewrim, hiçbirşey söylemeden elindeki kuşağı kız kardeşinin beline bağlayıp, en sonda da anlına öpücük kondurup geldiği gibi sessiz sedasız çıkıp gitmişti.

 

Abisi onu uzun zaman sonra ilk defa öpüyordu o da artık bu evden çıkıp gittiği zaman...

 

Aşağıda çalan davul ve zurna sesi ile bu sefer gelini aşağıya indirmek için gelen kişiler Gül ve Elif'ti.

 

Roni'nin başına kırmızı duvağı örttükten sonra, yavaş adımlarla onu odasında çıkarıp aşağıya inen merdivenlerin başına getirmişlerdi.

 

Roni, kırmızı duvağın altından gördüğü kadarıyla siyah takım elbisesini giymiş ve yanında üzerindeki takım elbisenin aynısını giymiş olan Arjen'in elini tutmuş bir şekilde onu bekleyen Zagros vardı.

 

Karşısında gördüğü manzara sayesinde yüzünde içten bir tebessüm oluşmuştu.

Merdivenlerden indiğinde davul ve zurna sesleri kesilmiş gelinin damada yaklaşmasını bekleniyordu.

 

Sonunda Zagros'un yanına geldiğinde artık ailesi ile veda vakti gelmişti.

Babası olacak ama kızına veda etmek için bile orada olmamış, Dewrim ve Zehra da Zehra'nın ailesinden dolayı kimseye görünmüyorlardı.

 

Annesi de gece uyurken yapmıştı vedasını..

 

Geriye vedalaşacağı tek kişi vardı o da kız kardeşi Rojbin'di.

 

Rojbin, ablası gideceği için çoktan ağlamaya başlamıştı. Roni, daha ona yaklaşmadan Rojbin, daha seri davranıp ablasına sarılmıştı.

 

"Gitme abla.. Beni burada yalnız bırakma"

Sıkı sıkıya sarıldığı ablasından ayrılmak istemiyordu.

 

"Sen burada yalnız değilsin Roj. Benim aksime" son kısmını söylerken kendisinin bile kendi söylediğini duyduğundan şüpheliydi.

 

"Sen yoksan yalnızım abla hem ben seni cok özlerim"

Babası , annesi ve abileri hep Rojbin'in yanında olmuşlardı, Eğer Rojbin de yalnızım diyorsa peki...

 

Roni ne demeliydi?

 

" Bende seni çok özleyeceğim ama birde şuradan bak çok uzağa gitmiyorum ki Roj. İstediğin zaman çıkıp gelebilirsin"

 

Kardeşiyle sarılıp vedalaştıktan sonra Roni'ye elini uzatıp öpmesini bekleyen Mahmut ağayı fark eden Zagros, Roni'yi şimdiden canını yakanlara karşı tavrını belli etmesi gerektiğini şuan burada her iki aşiret varken öğretecekti.

 

Mahmut ağaya doğru tam bir adım atmıştı ki Zagros, Roni'yi kolundan tutup gitmesine engel oldu.

Mahmut ağanın bu duruma bozulduğu yüzünün şeklinden belli olsa da kızlar bu duruma gülmeden edememişlerdi.

 

Zagros, Roni'nin kulağına yaklaşıp,

"Onunla vedalaşmak zorunda değilsin. Şimdi şöyle bana vedalaşmak istediğin başka biri var mı" diye sorduğunda Roni bir ona birde ailesine baktıktan sonra, Zagros'a bakarak başını olumsuz anlamda salladı.

 

Zaten bu da Zagros'un da beklediği ve istediği bir cevaptı.

 

Roni'yi soluna oğlunu da sağına aldıktan sonra Roni'nin koluna girmesini sağlamış ve Zerxan konağına ardını dönerek kendi arabasına doğru yürümeye başlamışlardı.

 

Onlar yürürken arkalarından davul ve zurnalar çalmaya başlamıştı.

Düğün için Amed'e geri dönecekti konvoy.

Yol boyunca tüm arabalar birbirinden hareketli Kürtçr ve Türkçe halay şarkıları çalarken Zagros'un arabasında ise müzik çalmıyordu.

 

Arka koltukta oturan Roni ve onun kucağında oturan Arjen'i dikiz aynasından izleyen Zagros'un aklına ikisini bu şekilde gördüğü ilk gün gelmişti.

 

Ve yanılmamıştı.

 

Oğlu çoktan kabul etmişti Roni'yi..

 

"Nasılsın"

Kucağında oğlunun saçları ile oynayan kadını dikiz aynasından izleyip sormuştu Zagros.

 

"Bilmem. Nasıl olmalıyım sence"

Roni, Zagros'un dikiz aynasından ona bakan gözlerine bakıp konuşmuştu.

 

"Bende bilmiyorum desem" demesi üzerine ikili aynadan birbirlerine bir süre baktıktan sonra birden gülmeye başladılar.

 

Bir süre nedensizce gülen çiftten sonra arabayı tekrar bir sessizlik kaplamıştı.

Araba Amed'e vardığında direkt Zagros'un sahibi olduğu otelin önünde durmuştu.

 

Zagros'un oteli Amed'in en büyük oteliydi.

 

Bu oteli Zagros kendi tasarlamış ve yapım aşamasında bizzat kendisi de bulunmuştu

 

Bu yüzden çok değerliydi onun için bu otel.

 

Zagros, önden inip Roni ve oğlu için kapıyı açtığında Roni'nin kucağında duran oğlunu alıp inmesine yardımcı oldu.

 

Hemen arkalarında duran araçlar da durduğunda arablardan inen kadınların zılgıtların eşliğinde Roni, Zagros'un sol koluna girmiş, sağ eli ile de Arjen'in elini tutmuş birlikte düğünün yapılacağı otelin balo salonuna girmişlerdi.

 

Gelin ve damadın salona girmesiyle giriş şarkısı olarak Leyla Göktürk'ün Sılavên Te şarkısı çalması ile girişte ellerinde erbani bulunan kızlar ellerindeki erbanileri çalmaya başladılar.

 

Gelin ve damat yerlerine geçene kadar erbaniler çalmaya devam etti.

 

Erbani bir çığlıktı.

 

Ama Roni, için artık mutluluk çığlıkları olacaktı ve Zagros bunun için elinden geleni yapacaktı.

 

Biten şarkıyla birlikte yerlerine geçtiklerinde, davetliler halay çekmek için pistteki yerlerini almaya başlamışlardı.

 

Kadınların ve erkeklerin karışık bir şekilde çektikleri halaydan sonra gelin ve damadı ilk dans için piste davet etmişlerdi.

 

Zagros, Roni'nin elini tutup piste doğru çıkardığında fonda çalan şarkı ise Elif'in seçimi olan Nazende Sevgilim'di.

 

Zagros ve Roni ile birlikte diğer çiftlerde dans etmeye başlamışlardı.

 

Rizwan, Sonay ile dans ederken Cüneyt, tüm cesaretini toplamış bir şekilde Gül'ün önünde durup dansa kaldırdığında,Gül biran için tereddüt etsede etrafındakilere bakıp daha sonra insanlar o ne yaparsa yapsın her halükarda arkalarından konuşacağını hatırlayınca omuz silkip tutmuştu Cüneyt'in ona uzattığı elini.

 

Onlardan cesaret alan Rohat, umutsuz da olsa şansını denemek için Elif'in önünde durduğunda, Elif

onu şaşırtacak bir hamle yapıp uzattığı eli kimseyi aldırmadan tutmuştu.

 

Herkes eşleri ile dans ederken, Baziyan ağa bir sağındaki Delal hanıma, birde solundaki Zozan hanıma baktığında yerinden kalkmasının zarardan başka birşey olmadığını idrak etmiş olacak ki sessizce olduğu yere sindi.

 

Etrafı kaplayan müzik eşler arasındaki duyguların artmasına neden oluyordu.

Elif, hem şarkıyı söyleyip hemde ritme uyup Rohat ile uyumlu bir şekilde dans ediyordu.

 

Bu yaşanılan anın gerçeklerini sorgulayan Rohat,

"Eğer bu bir rüyaysa beni kaldıranın ben ta amına ko.." Rohat'ın sözünü bölen kişi Elif'ti.

 

"Ağzını topla! Yoksa çarparım şimdi bir tane ağzının ortasına görürsün rüya mı gerçek mi"

 

"Oh! Şükürler olsun gerçekmiş."

Aptal aşıklar gibi sırıtıp dansa devam etmişti.

 

Gül ile Cüneyt dışarıdan bakıldığında çok uyumlu bir çift gibi görünüyorlardı.

Tıpkı yan yana olduklarında da göründükleri gibi..

 

Rizwan'ın gözlerinde ise saf bir aşk vardı Sonay'a karşı...

Karısı Sonay, onun için tüm ailesini ardında bırakmış hiç tanımadığı bilmediği bir şehirde kendine yabancı olan insanlarla yeni bir hayat kurmuştu.

 

Sırf onun için..

 

Bu sebep bile ona tapması için yeterliydi...

 

Kim sevdiği için tüm ailesini geride bırakıp, yaşam tarzından ödün verirdi ki?

 

Zagros'un iki elide Roni'nin belindeyken, Roni'nin kolları Zagros'un boynundaydı.

Bu durum ne kadar tuhaf olsada bir o kadar heyecan veriyordu Roni'ye.

 

Zagros ise sanki normalmiş gibi davranıp hatasız bir şekilde dans ediyordu Roni'nin aksine.

 

Roni, ikide birde Zagros'un ayağına bastığı için kendini suçlasa da Zagros, bu duruma sadece gülümsemekle yetiniyordu.

 

"Özür dilerim! İsteyerek olmuyor"

Çekinerek söylediği cümle ile Zagros tebessüm edip,

 

"Önemli değil sadece ayak parmaklarım artık ezilmiş bir hale geldiler o kadar" demesi ile Roni'nin yüzü asıldı.

 

"Yeter artık o zaman bu kadar dans ettiğimiz yerimize geçelim" diyerek tam durmuştu ki Zagros,

 

"Hayır! Hayır! şaka yapıyorum Roni. Zaten kuş kadar birşeysin nasıl ezeceksin ki"

 

İkili kendi aralarında tatlı tatlı sohbet ederken biten şarkı ile takı törenine başlanmıştı.

 

Gelin ve damat yan yana takı takılacak alanda durduklarında ilk olarak Zagros'un, Roni için takacağı altınlar ve pırlanta setler cam fanuslar içinde Sonay, Zeynep, Mihriban ve Şehriban'ın ellerinde ard arda sıralanmış bir şekilde, kızlar salına salına geliyorlardı.

 

Tüm takılar İkilinin önündeki masaya dizildiğinde Roni, kocaman olmuş gözler ile Zagros'a baktığında,

 

"Bunlar fazla değil mi sence?" dediğinde Zagros, sadece omuz silkmekle yetindi.

 

Bu altınları gören Zerxan ve Berxwedan aşiretinin kadınları zılgıt çekerken Serap ve annesi kıskançlıktan kudurmaya başlamışlardı bile.

 

Dedesi ile babası düğüne katılmamışlardı.

Ama onların yerine annesi, Elif ve Gül'ün anne ve babası olan amcası ve teyzesi katılmıştı.

 

Dila hanım kızına bir adet Madonna set ve on tane burma bilezik takarken, amcası ve teyzesi kendi adlarına beş tane burma bilezik ve bir tane urfa akıtma takmışlardı.

 

Baziyan ağa ve eşlerinin takı takmak istediklerinde Roni'nin fazla altın sevmediğini ve üzerinde olan altınlarıdan bile sanki kötü birşeymiş gibi kötü kötü baktığını görüp rahatsız olduğunu fark ettiklerinde Baziyan ağa gelininin bu haline gülümseyip, setleri kutularından çıkarmadan ve önlerinde ki masanın üzerine bırakmışlardı.

 

Yeter hanım, yeğenine pahalı bir marka olan saat takarken geline ise bir tane kelepçe takmıştı.

 

Düğüne katılan tüm davetliler de gelin ve damadı tebrik edip takacakları altınları ise masanın yanında bulunan sandığa bırakmaya başladılar.

 

Elif, bir masada ki birde sandıkta bulunan para ve altınlara baktığında kuzeninin kulağına yaklaşıp,

 

"Artık sende Türkiye'nin sayılı zengin kadınlarından biri olabilirsin" dediğinde Roni, Elif'in kulağına yaklaşıp,

 

"Nazar etme ne olur, Rohat'la evlen seninde olur" demesi ile Elif, kuzenine ters ters bakmaya başlamıştı.

 

"Aman kalsın! Ben kendi kendime de alabilirim." Roni, ona tek kaşını kaldırıp baktığında,

 

"Tamam belki bu kadar değil ama bir çeyrek yada yarımda olabilir, Sonuçta altın altındır"

 

Roni, onun bu haline gülümseyip önüne döndüğünde, takılarin hepsinin sandığa konulduğunu fark ettiğinde hemen üzerinde bulunan altınları da çıkarıp sandığa koymuştu.

 

Düğündeki diğer çocuklarla birlikte pistin ortasında oynadıktan sonra yorulup uyuyan Arjen'i, konağın çalışanları ve birkaç koruma ile birlikte konağa yollamıştı Zozan hanım.

 

Düğünün sonuna gelindiğinde Roni, için artık ailesi ile vedalaşma vaktide gelmişti.

Ama Roni, bunu yapmamış sadece amcası ve teyzesi ile vedalaşıp düğün salonundan ayrılmak için Zagros'un yanına ilerlemişti.

 

Sonuçta annesi ona vedasını dün gece yapmıştı.

 

Sıra kuzenlerine geldiğinde Elif "Hiç ağlamaya gerek yok sonuçta uzağa gitmiyorsun. Her hafta sendeyim. Artık rahat rahat gezip tozacağız" dedikten sonra Zagros'a bakıp "Değil mi enişteciğim" dediğinde Zagros, ona bakıp" Roni, ne zaman isterse" demekle yetindi. Kuzenlerinin onu hiçbir zaman yalnız bırakmayacağını iyi biliyordu.

 

Gül ile de sıkıca sarıldıktan sonra otelden ayrılıp Zagros'un yardımıyla arabaya bindikten sonra Berxwedan konağının yolunu tuttular.

 

Araba karanlık Amed sokaklarında ilerlerken kısa sürede varmışlardı konağa.

 

Roni'nin yeni evine...

 

Burası ona ev olacak mıydı?

 

Yoksa tarih tekerrür edip yine mi dışlanacaktı?

 

Roni, önünde durduğu konak kapısına baktığında İçeriye girmekte tereddüt etti.

Bunu fark eden Zagros,

 

"Korkunu anlıyorum ama korkma. Eğer ben yanındaysam hiç korkma"

 

Roni'ye cesaret vererek elinden tutup konağın kapısından İçeriye adım attılar birlikte.

 

Nasıl başlarsa öyle gider mi peki ?

 

Bunu onlara zaman gösterecekti.

 

Roni, konaktan İçeriye girdiğinde karşısında bulunan üç katlı kocaman konak ile biran duraksadı.

 

Bu konaksa eğer Zerxan konağı neydi?

 

Önce Zagros ile birlikte salonda bulunan imamın yanına gitmişlerdi.

Herşey aceleye geldiğinden imam nikahı düğün gecesine kalmıştı.

 

Roni, Zagros ile birlikte salonda, onlar için hazırlanan minderlerin üzerine oturduğunda, karşılarında imam ve yanlarında şahit olarak Sonay, Rizwan, Rohat ve Zagros'un arkadaşı Cüneyt vardı.

 

İmam gerekli olan duaları ettikten sonra Roni'ye,

 

"Mehir olarak ne istersin gelin kızım" diye sorduğunda Roni, önce Zagros'a sonra da imama baktığında,

 

"Bir tane altın isterim" dediğinde herkes şaşırmıştı.

 

Yanında Amed'in en zengin ağası dururken sadece bir altın mı istenirdi...

 

Hoca kabul edip nikahı kıymak üzereyken Zagros, hocayı durdurup,

 

"Bir dakika hoca efendi. Ben mehir olarak İstanbul'da ki evlerimden iki tanesini, şirketteki bana ait olan hisselerimin yarısını veriyorum" dediğinde odada bulunanlar gülümserken Roni'nin ağzı açık kalmıştı.

 

Anlaşmalı bir evlilik için bu kadarı fazla değil miydi?

 

Zagros, Roni'nin kulağına yaklaşıp,

 

"Şaşırmana gerek yok sen benim karımsın. Bu söylediklerim sadece birkaçı sen benim tüm malıma ortaksın"

 

İmamın dualarını bitirmesiyle nikah kıyılmış artık Allah katında da karı koca olmuşlardı.

 

Şahitler de onları tekrardan tebrik edip kendi odalarına çekildiklarinde geriye sadece onlar kalmıştı. Biran ne yapacaklarını bilmeden öylece durduklarında Zagros, bu sessizliği bozup aklına ilk geleni söyledi.

 

"Hadi gel sana konağı anlatayım" diyerek Roni ile birlikte salondan dışarıya çıktılar.

 

Zagros'la birlikte merdivenlerden çıkarken bir yandan da Zagros ona konak hakkında bilgiler veriyordu.

 

"Bak şimdi ilk katta Rohat ve Rizwan'ın odaları ve iki tane de misafir odası var. İkinci katta ise Babam, Annem ve Delal annenin odaları dışında Mihriban ve Şehriban'ın birlikte kaldığı oda ve bir tane de misafir odası var. Son kat ise tamamen benim, yani artık bizim"

 

Roni, yan tarafına dönüp ona baktığında, Zagros rahat bir şekilde anlatmaya devam ediyordu.

 

"Orada sadece benim, Arjen'in ve çalışma odam dışında bir tane daha oda var. En alt katı unuttum, orada ise mutfak ve kiler var"

 

"Çalışanlar peki" diye sormadan edemedi Roni.

Onların konağında alt katta onlar kalırdı.

 

"Onlar için arka tarafta yapılmış bir tane iki katlı ev var zaten. Akşam burada işleri bittikten sonra rahat bir şekilde kendi evlerinde kalıyorlar"

 

"Ha bu arada unutmadan yazın tüm kahvaltı ve akşam yemekleri avluda yada ikinci katın terasında yapılır, kışın ise birinci katta bulunan büyük oturma salonunda"

Roni, Zagros'un her anlattığına kafasını olumlu anlamda sallayıp merdivenlerden çıkmaya devam ettiğinde, birden uykusunun gelmesiyle esneyince, Onun bu haline gülmeden edememişti Zagros.

 

"Biraz daha dayan geldik sayılır" dediğinde esnemekle meşgul olan Roni, esneyerek cevap vermeye çalıştığında sesi boğuk çıkmıştı.

 

Sonunda Zagros'un odasının önüne geldiklerinde, ikili birlikte içeriye girdiler. Odada bulunan sözde iki kişilik ama Roni'ye sorsalar kesin dört kişilik diyebileceği kocaman bir yatak ve çoğunluğu beyaz ve kahverenginin ağırlıklı olduğu yatak odasına göz gezdirdikten sonra Roni, Zagros'a bakıp

 

"Boş olan bir oda var demiştin.

Sen bana orayı göster, ben oraya geçeyim " dediğinde Zagros, Roni'ye yaklaşıp,

 

"Sana ayrı odalarda kalacağımızı düşündüren şey ne" dediğinde Roni, öylece ona bakakalmıştı.

 

🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋

 

 

 

Nasıl bir bölümdü?

 

ZAGROS..

 

RONI...

 

YILDIZA BASMAK ÜCRETSIZDİR!!!!!!!!

 

YILDIZA BASMADAN GEÇMEYİN.

👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇

 

 

Loading...
0%