Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@yagmerii

 

قريب جدا

qarib jidana

Anlamı:fazla yakınlık

 

"Hafsa ! Kalk sabah namazı "

Gözlerimin üstünde tonlarca taş var gibi sızlıyordu.

Hımm 

Ne! 

Bu ses

Yattığım yerden anında sıçradım.Başımı yana çevirdiğimde

Onunla karşılaştım.Rüyada mıyım?

Zeyd gittikten sonra

Her gece onun hayaliyle uyuyup, uyanırdım.

Ve şimdi karşımdaydı.

Yatağımın başına gelip, kafasını bana doğru hafiften etmişti.Gölgede parıldayan gözlerine baka kaldım.Hayal ettiğimden bile güzeldi.

Ben ne ara bu kadar bağlanmıştım bu şahsa

"Duyuyor musun beni hey "

Dalmış olucam ki zeyd elini yüzüme doğru ileri geri salladı.Gerçek olup olmadığını anlamaya çalışırken,bi anda sinirlendim

Evet gerçekti, dün beni bırakıp gidişinden sonra gözümden tek damla yaş akmaması kadar gerçekti.

Ters bi sesle

"Tamam kalkıyorum "

Yattığım yere bakıyım diyordum ki, neredeydim ben tam olarak.

Etrafta göz gezdirmeye başladım.

Lila ve beyaz renklerle dizayn edilmiş bi oda.

Üstünde Yattığım büyük bi yatak. Nevresim de lila renk çiçeklerle doluydu ve temiz kokuyordu.Yatağın biraz yanında ve ilerisinde şifonyer vardı.

Bi kaç bakım malzemeside gözüme çarpmıştı.

Onun çaprazın da bi kapı vardı.Namazın geçtiğini düşünerek yerimden dogruldum.

O anda onun sesi geldi.

"Beğendin mi odayı? "

Başımı çevirerek onun olduğu yere baktım.

Gitmemişmiydi...Odaya fazla dalmış olmalıyım.

Başımı sallamakla yetindim.Acaba burayı o'mu ayarlamıştı?

Zira benim en sevdiğim renk lilaydı.

Yataktan çıplak ayaklarımı sarkıtarak yere koydum

Çıplak mı?

Ben eve geldiğimde hiç bir şeyimi çıkartmamıştım ki.Hızlıca üstümü kontrol ettim.Üstümde bordo bi elbise vardı.Başıma elimi attım korkarak

Neyse ki bi başörtü vardı uyurken çok deli yatardım ama çok şükür fazla bozulmamaştı .

Rüyamda mı giydim ne yaptım

Ben buraya uçarak gelmediğime göre üstümdekileri de rüyamda giymedigime göre .

Geriye tek bi seçenek kalıyordu.Çatık kaşlarımla Başımı odadan çıkmak üzere olan zeyde çevirdim.

"Hey! "

Sorgulayan bakışlarla eli kapı kulunda kala kalmıştı

Yerimden sinirli ve tok adımlar atarak ona doğru yürüdüm.

"Senden beni taşımanı ve üzerimi değiştirmeni isteyen

oldu mu. ?!"

Üstüme anlık bi bakış attı.

Geri öfkeli gözlerime çevirdi.

"O üçlü koltukta her yerinin tutulmasına ve çarşafınla rahat uyumana müsade etmeyip buraya getirdiğim için üzgünüm bi dahakine babanı çağırırım dikenlerle çevrili bi yatak hediye eder sana "Dedi alaylı tavırlarla.

Babamın gücü dikendi.Pek şaşırmamak lazım.

Gücü olmadan da sözleri ve hareketleriyle de diken batırıyordu zaten.Baba mı pek sevdiğim söylenemez.Annemle çok kavga ederlerdi.Arada ezilen biz olurduk.

Bi kaç defa annemin elini kolunu sıktığını hatta vurduğunu da biliyorum. Şahitte olmuştum.

Herneyse.

Çocuk haklıydı bi yana aslında niye sinirlendim bilmiyorum.Aklıma düşen hayalle yanaklarım ısındı.

O beni kucağına mı almıştı.

Ben hayallere dalmışken

"Aptalım ben seni düşündüğüm için. Ne halin varsa gör "Dedi Kısık bi sesle.

Ve kapıyı çarpıp çıktı.

Oww sanırım ya üzdüm yada sinirlendirdim.

Elimin beş parmağıyla alnıma vurdum.

"Delisin kızım sen yağ.

Çocuk haklı seni düşünmüş işte daha ne istiyorsun "

Fazla oyalanmamaya çalıştım ve Arkamı dönüp,

Odada ki ikinci kapıya doğru yürüdüm ve abdesthane olduğunu gördüm.Abdestimi hızla alıp.Odadan dışarı çıktım.

Önüme direk aşağı doğru uzanan bi merdiven çıktı.Sağa sola baktım. Sağımda kapısı kapalı bi oda

Solumda da bi oda vardı.

Küçük bi holdü ama 3 kapı vardı.Diger kapılarda ne vardı acaba.

Fazla sorgulamayrak

Aşağı indim.

Ve zeydi aramaya başladım.

"Zeyd ! Neredesin? "

Soluma baktığımda

Seccadesini çapraz bi şekilde seren zeydi gördüm.

Yanına doğru yürüyerek, "cemaat yapalım mı? "

Daha demin fazla sert çıkıştığım için. Tatlı çıkarmaya düşündüğüm sesimle konuştum.

Yüzünde garip, bi ifade oluşmuştu. Beklemiyordu sanırım.

Kafasını iki yana salladı.

"Boşuna mı uyandırdım seni !"Dedi ve elime bi seccade tutuşturdu.

Elime verirken parmak uçları parmaklarımı değmişti.

Elektiriklenme hissetmiştim anlık.

Bu garipti.

Yumuşaktı parmak uçları.

Ama sanki parmaklarımız iç içe geçmişti.

Daha önce hic yıldırım yememiştim.

Ama bence böyle bi şeydi.

Bizimkisi daha yumuşak olan haliydi Ve ısındıran bi şeydi.

Karnıma anlık sıcak sıvı aktığını bile emindim.

Bu uyanıkken ilk temasımızdı.

Fazla uzun sürmemiş ama bana bi saat gibi gelmişti.

Onada oldu mu diye baktım.

Kafasını yana çevirmişti.

Eliyle ağzını kapatıyordu.

Başımı biraz eğerek yüzünü görmeye çalıştım.

Zeyd...

Zeyd kızarmıştı.

Ehem benimde onun üzerinde etkim varmış yani hıh, kibirli şey seni

Tabi bunların hepsini içimden söylüyordum

Arkasına geçtim ve namaza başladık.

Bi 10 dk sonra namazımız bitmişti.

Kerehat tesbihi çekmeye başlamıştık.

Mavi tesbihimle subhanallahi ve bi hamdihi çekiyordum.

Kolumu koltuğa yaslamış, başımı da elime yaslamış önümde ki zeyd bakıyordum.

Hafif iri yapılı birisiydi.Ama bende minyon biri değildim.

Yanında pek Küçük durmuyorum.

Üstünde krem rengi yakasız bi gömlek.

Hafif koyu krem renkli bi şalvar vardı.

Kesinlikle Cüneyde özeniyor bu çocuk.İstemsiz anlık kıkırdadım.

Boynunu çevirerek olduğum yere baktı.

Yüzünde sorgulayan bi ifade vardı.

"Ee şey komik bi şey geldi de aklıma "

Tereddütle çıkan seesim beni şaşkına uğrattı

Tamamen bana dönüp.

"Ne gelmiş olabilir o zeki aklına "

Zeki mi ?

Beni zeki mi buluyordu?

Yoksa öylesine mi söylüyordu.

"Gözünde zeki birimiyim ? "

Başını aşağı eğip, biraz düşündü

"Yani hafızlık yapmışsın belgeni de almışsın.

Üniversite okumuşsun. Hemde iki fakülte.

Def ve keman çalışıyorsun.

Daha ne olsun.

Zeki olmak için yeterli " Dedi ciddi ciddi.

Bu kadar çok şeyi nasıl biliyordu.

Şaşırmıştım açıkçası.

Beni mi izlemişti bunca zaman acaba.

Of çok gizemli birisi içimden sorduğum sorulara hiç cevap bulamıyorum.

Kendisi hakkında hiç bi şeyden bahsetmiyor.

"Evet cevap ver. Neye gülüyordun "

 

Ne diyeceğim şimdi.

Aklıma gelen komik şeyle yine yüzümde tebessüm oluştu.

Gözleri biraz dudaklarımda oluşan tebessüme baktı.

Sonra yeniden gözlerime çevirdi bakışlarını.

"Amuda kalksan nasıl olurdu diye düşünüyordum "

Ciddimisin der gibi baktı.

 

Ve bi anda kahkayı patlattı.

What.

Kötü bi fikirdi kabul ediyorum.

Neyse en azından uzun zaman sonra güldüğünü görmüştüm.

Gülünce kısılan gözleri.

Kıvrılan dudakları.

Yüzünde parlayan bi ifade gülerken dahada kızarıyordu sanki

Ates kıvılcımlar elmacık kemiklerine çok yakışıyordu

 

Allahım nasıl güzel bi varlık yaratmışsın böyle.

Diger erkeklere haksızlık bu.

Hem erkek güzeli.

Hem yakışıklı

Belkide bana böyle güzeldir.

 

Ben senin geçeni aydınlığa çeviremem.

Menteşesi geniş kapıları açamam.

En fazla gülersin benimleyken.

Küçümseme; gülmek güzeldir eğer benimleysen...

 

...

 

Yattığım odanın kapı açılış sesine uyandım.

Karşımda zeyd vardı.

 

Evde fazla oda olunca ayrı yatmağı tercih etmiştik.

Kimi kandırıyorum benimle karı koca ilişkisi yaşamak istemiyordu.

Her neyse bunun sırası değil.

Niye burda bu

"Teşkilata gidiyordum.

Not bırakacaktım sana uykunun bu kadar hafif olduğunu bilmiyordum "

 

Ben öğlene kadar uyuyan biriydim.

Uykucu bi pandayım bildiğin.

 

Yataktan doğrularak tam önüne geldim.

Aramızda bi kaç adımlık mesafe vardı.

Kollarımı göğsümde bağladım.

"Sen gidiyorsun de benim neyim eksik.

Bende geliyorum "

Ayağımı yere vurup. Biraz sesimi yükselttim.

Göğsümde ki Kollarıma baktı.

Elini gözüne kapatarak bi nefes verdi.

"Yoruyorsun hafsa.

Seni çağırmadlar .

-bi kaç adım atıp, iyice yaklaştı bana -evde kalıp dinlensen iyi olur.

 

Dedi 

Kor gibi olan bakışları yüzümü taradı.

Başını biraz eğdi.

Ve kulağıma doğru fısılda dı.

"Herkes yeni evlenmiş bi çiftin yorgun olduğunu bilir özellikle de kadının "

Dedi sesi kısık ama kışkırtıcıydı.

İma ettiği seyi anlamamak mümkün degildi.

Normalde olsa utanırdım ama iyice sinirlenmiştim.

Sevmediği ilgilenmediği kadına hem kur yapıyor hemde gelmeme izin vermiyordu.

 

Beynimin buharlaştığını hissediyordum.

Vücudum buz tutmuştu anında.

Ellerimin üşüdüğünü hissediyordum.

 

Yakınımda olduğu için elimi koluna atıp, sıktım

Ve parmaklarımın altinda ki kan akışını dondurdum.

 

Böyle bi şey beklemiyordu.

Evde kalıp, oturacağımı sanıyorsa yanılıyordu.

Ayaklarını da elimi koyup, dondurdum.

Bu onu biraz oyalardı.

 

Hızla banyoya girip, elimi yüzümü yıkadım.

Geri odaya girdiğimde.

Hiç bi şey yapmadan aynı pozisyonda olduğunu gördüm.

Damura uğramış gibiydi.

Çarşafımı giyip, pecemi takarken.

Anca kendine gelmişti.

 

"Bensiz gideceğini mi sanıyorsun "

Işık hızında önüme gelmişti buzları eriterek.

Oha 

Çüş

Nesin sen oğlum flash mı.

Şimdi de ben şaşkındım.

İfademi görünce.

Baş parmağıyla burnunu ileri geri sürtüü. Vikinglerde ki çocuk gibi.

Kapıdan çıkarken. Başını bana uzattı.

"Geliyormusun gelmiyor musun ? "

Daldığım yerden kendime gelerek.

Anında başımı salladım ve peşine takıldım.

 

....

 

Teşkîlât-ı Mahsûsa ya gelmiştik.

İstanbulun dışında ormanlık alanda bi yerdi.

 

Toprağın altında bir merdiven vardı.

Ordan giriliyordu mekana .

 

Tabi elini kolunu sallayan giremiyordu.

Merdiveni kapatan bi ağaç vardı.

Zeytin ağacı...

 

Ağacın üstünde bi şifre vardı.

Yıldız şekli.

Karpuz Şekli

Bir panda (çinin ulusal hayvanı)

Rusyanın aos ablemi.

 

Bizimkisi karpuz olanıydı.

Zeyd oraya bastırdığın da sesli bir sekilde toprak silindir şeklinde ki kapı gibi şey yana dogru çekildi ve merdiven ortaya çıktı.

 

Hızlıca aşağı indik.

Önümüze uzun bi yol çıktı.

Duvarlarda Osmanlı zamanından kalma resimler vardı.

Duvara çizilmiş resimler.

Sonunda teşkilatın içine tamamen girmiştik.

Önümüze, sağımız da, solumuz da yol vardı.

 

Sağda hackerler ve dövüş antrenman yeri,

Solda teçhizatlar, silah çalışma alanları,

 

Önümüzde ise toplantı alanı.

Kütüphane, dinlenme yeri burda kalan askerler için yataklar.

Kafe.

Bi kaç oda daha.

Daha önce pek gezmemiştim.

 

Hakkında az şey biliyordum aynı zeydin hakkında az şey bildiğim gibi.

 

Önümüzde ki yolda ilerlemeye başlamıştı ki.

Peşinden gitmeye yeltendim.

Arkasını dönerek eliyle kolumu tuttu.

Ben tuttuğu koluma bakarken o konuştu.

"Sen burda kalıyorsun.

Toplantıda kadın olmaması daha iyi."

Ne! Dalgamı geçiyor.

"Şaka yapıyor olmalısın.

Tabikde burda bekleyecek değilim. Boşuna gelmedim buraya "

 

10 dakika sonra.

 

Elimde tuttuğum oku ve yayı hedef tahtasına doğru karşıma tuttum. Oku bıraktığımda tam on ikiden vurdum.

İçimde sevinç nidasi oluştu.

Bunu dışarıya yansıtarak, "yest beğ! "Diyerek kolumu dizime doğru kırıp, haykırdım.

17. Deneyişim de yapmıştım.

Çünkü

hedef tahtası yerine zeydi görüyordum konsantra olamamıştım.

O yüzden yüzünü hayal ederek, tahtayı delik deşik etmiştim.

Beni ikna etmişti evet.

Geleceğim dediğim ve

"sırf kadınım diye beni ondan mahrum edemezsin" demiştim.

 

O ise "Bende karşı değilim gelmene hatta yanımız da olmanı isterim

Daha önce söylediğim gibi zekisin fikirlerin bize yardımcı olabilir.

Ama içerdekiler öyle düşünmüyor.

Anlıyormusun beni "

Dediğinde.

Şok olmuştum.

Beni düşünüyordu aslında.

Her neyse beni şaşırtıp, kaçmıştı.

Pis pis gülüp, "gidip atış talimi yapabilirsin demişti."

 

Sözünü dinleyip, biraz atış yaptıktan sonra buraya gelmiştim.

Okçuluk yapmayi daha çok seviyordum.

 

...

Zaman mı geçmek bilmiyordu yoksa ben mi çok sabırsızım.

Neredeyse 1 saat olacaktı ama hala çıkmamışlardı.

Offf ki ne of

 

Girişte ki koltuklardan birinde oturuyordum.

Ellerimi yanaklarıma.

Dirseklerimi de dizime yaslamıştım.

Boş boş önüme bakıyordum.

Biraz sonra afgan meşe yi gördüm.

Adının hakkını verircesine.

Sert ve sinirli bakışlarla hızla önümden geçip gitti.

 

Afgan meşe

63 yaşında.

Evli ve 4 çocuk babası.

 

Ben daha 15 yaşımda iken bizim başımız olan Muhammed dede vardı bi zamanlar.

Bizim ailenin ve bu kuruluşun başıydı.

Aynı zamanda zeydin dedesiydi...

 

O vefat ettikten sonra Osman amca ve Afgan neşenin arasında bi kopukluk oldu.

Osman amca Muhammed dedenin oğluydu.

Afgan ise Sadece ona hizmet eden birisiydi.

 

Mantıklı düşününce Muhammed dededen sonra Osman amcanın yerine geçmesi normaldi.

Nasıl ki kraliyet ailesinde babadan oğula geçiyorsa.

 

Ama Afgan meşe fazlasıyla iyi bir askerdi.

Yıllar önce Kenana giden gemide Muhammed dedenin yanında o vardı.

Hatta onu korumak için önüne geçmiş

Sol kulağını kurşun sıyırmıştı.

Ama bur zamanlar dostu olan Osman amcayı yok sayarak o bi grup kurmuştu, Osman amca başka bi grup.

Baş olmaya o kadar takmıştı ki kovuldu.

Ama hırslı ve gözü pek bi adamdı.

 

Peki buraya ne için gelmişti ?

Kimse yoktu bu saatlerde burada herkes öğle yemeğindeydi.

Ne biçim koruyorsunuz lan burayı

Düşman girse ruhunuz duymayacak

Yerimden kalkarak peşine koyuldum.

 

Yanında oğullarından ikisi vardı.

Tahir ve şiyar

 

Gözlerine çarpmamaya çalışarak peşlerinden koyuldum.

 

Toplantı odasının önüne gelmişlerdi.

Kapıyı tıklamaya gerek duymayıp, bodoslama daldılar içeri.

 

Arkalarından içeri giremezdim.

Başımı sağa sola çevirdim.

Toplantı odasının hemen yanında bi oda daha vardı.

İçeri girdiğimde buranın depo olduğunu gördüm.

Lazım olmayan eşyalar ve dosyalar vardı.

 

Ama dikkatimi çeken asıl şey duvarda bi pencere vardı.

Baktığımda Toplantı odasının direk yanında olan bi pencere olduğunu gördüm.

Ve içeriyi gösteriyordu.

 

Kafamı eğidiğimde sineklik gibi bi şeyle karşılaştım bu görmemi zorlaştırıyordu.

Ama sesleri duyabiliyorum. Osman amcanın "Senin ne işin var burada ? " diyen sesini duydum.

"Duydum ki eski biricik dostum.

Kenana gitmekle alakalı bi Toplantı yapıyor gelip bi göreyim yardıma ihtiyacı varımdır, iyimidir diye "

Dedi alaycı bir sesle.

"Nasıl girdin içeri çık dışarı "Dedi zeydim zeytinli açmam.

Sesine hasret kalmışım şu bi saat içerinde.

 

"Oww sen burda mıydın? Zeydciğim.Ben karının yanında olursun diye düşünüyordum.

Malum ortalık çakal kaynıyor" Dedi sinir bozucu bir sesle Şiyar!

Gözlerimi devirdim şerefsiz herif.

"Evet haklısın biri karşımda hatta " Dedi zeyd

"Dur oğlum buraya bunun için gelmedik.

O işe sonra bakacağız "Dedi

Sanırım Siyar ileri atılmıştı.

Afgan

Son sözleri Kısık sesle söylediğini sanıyordu ama ben bile duymuştum.

Belkide bilerek yapmıştı.

Gizleme gereksimi duymuyordu.

"Hangi işten bahsediyorsun ihtiyar "dedi zeyd öldürücü bir sesle.

İç sesim yeminlen.

Ben bi şey demedim ki

Dur sus iki dk hasan önemli bi andayız

Beni çağıran sensin!

 

İç sesime cevap veremedim.

Zira afganın konuşması tükürüğümü yutmama sebep olmuştu.

"O göreve benim çocuklarım gidecek.

Sizde işte burda durup.

Hakercılık falan oynarsınız "

Dedi.

Herkes ayaklanmıştı sanırım.

Ortalıkta derin soğuk bi sessizlik oluştu.

"Aklı başında bir insan böyle bir şey söylemez "

Dedi Osman amca.

"Sen mi yardım göndereceksin Oraya hiç sanmıyorum."

 

Afgan ise "göreceğiz"Dedi

 

İkili arasında sert rüzgarlar esiyordu.

"Çocuklar burda işimiz bitti geri dönelim "Dedi.

Ondan sonrada Osman amca

"Toplantı bitmiştir "Dedi.

Herkes teker teker dağıldı.

 

Onların dağılmasını bekledim.

Herkesin çıktığından emin olduktan sonra odada daha fazla durmayarak

Dışarı çıktım.

Ama kapının karşısında tamda benim olduğum yere bakan şiyar karşılaştım.

 

Bunun burda ne işi vardı.

Ellerini pantolonun ceplerine koymuş ve duvara yaslanmıştı.

Şu hareketi zeyd yapsa ermiştim çoktan.

Ama yapan sünepe Şiyar'dı.

 

"İçeri girerken gözüme çarpmaman imkansızdı gülüm. Kimse görmedi ama ben gördüm"

Dedi.

Cevap olarak kusma işareti yaptım.

"Ay nasıl mutlu oldum anlatamam "Dedim alaycı bi sesle.

Sonra sert gözlerle ona baktım.

"Bir benim bi eşim var artık ona göre konuş.

İki o göreve gideceginizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz "

Dedim.

 

Bena doğru yaklaştı.

Bakışları öldürücü olmuştu.

"Kim durduracak bizi.

İyice yaşlanan

Osman amcan mı?..."Dedi ellerini birbirine geçirip, maymuna benzeyen bir ifadeyle.

 

Sonra dişlerini sıkarak, "yoksa pek sevgili kocan mı "

Dedi kocan kısmını iyice bastırarak.

"Şüphen mi var "

Dedi birisi.

Bu ses

Zeytinli açmammmm.

 

Ve yanıma gelerek kolunu belime koydu.

Çarşafın üstünden bile hissettiğim alev ateş parmaklarını hissediyordum.

Onun parmaklari arasında kalan belim çarşafa rağmen sıcak bir su gibi fokurduyordu

Allahım şu an burda Mehmet denen sünepe olmasa bayılırdım.

Ama onun yerine.

Zeydin yaninda sert dimdik ve güvenli olan bölgede olduğumu gösteren bakışlar attım.

 

"Bi daha seni karımın yanında görürsem.

O başın yerinde olmaz. Ayaklarımın dipinde olur.

Yani olması gereken yerde "Dedi .

Ama nasıl bi demek, ben bile tırstım.

 

Şiyar her ne kadar güçlü gözükmeye çalışsada yılın gibi derisi bozarmış tı. bi yutkunr gibi oldu ama kendine gelip, ifadesini korudu yaklaşarak,

"Unutma ki bu güne kadar istedigimiz hiç bir şeyi almadan bırakmadım "

 

"Ve karın da benim eski dostumdur hatırlatayım.

Konuşmanın bi sakıncası olduğunu sanmıyorum "

Dedi sinir bozucu bir ifadeyle

"Doğru sen her istediğini zorla çalıp çırpıp alan şımarık bi veledi zinasın "

Dedi.

Oha bana bile koydu.

Derken hafiften belimi sıkmaştı.

Ee şey biz biraz arkaya geçsek?

 

Şiya'rın gülümsemesi soldu.

Yavaş yavaş geri giderken "bu burda bitmedi "

Ve gözden kayboldu.

 

O gittikten sonra zeyd belimi bıraktı.

Ama beni peşinden sürekliyip,

Depo odasına soktu.

Daha demin saklandığım yere doğru çekti beni.

Kapıyı kapatıp, Karşıma geçti.

"Ne işin vardı orda " Dedi.

Söylerken bi deliren bi sesle.

"Afganı girerken gördüm.

Nasıl bi yer ki girerken kimsenin ruhu duymadı.

Ben takıldım peşlerine.

Kötü bi şey yapmaya gelmiş olabilirlerdi.

Sonra odaya girersem kızarsın diye buraya girdim burdan sizi dinledim.

Odadan çıktıktan sonrada şiya-

 

"Tamam tamam,

Adını ağzına alma o pisliğin "

Dedi 

Anlamış gibi elini ileri doğru bana sallarken

Ayaklarımı ileri geri sallamaya başladım.

"Ne işin vardı senin burda ?"

Odayı bi bakış atarak bana baktığında donuk bakışlarını gördüm

Bilerek mi yapıyordu.

Bababakarken hep böyleydi ne düşündüğünü gözlerinden anlayamıyordum.

Gözlerinde ki ateş kıvılcımlı oklar hep bana işliyordu sanki.

"Toplantıya giremedim büyükler yüzünden bende burdan dinleyeyim dedim. Ne var hesap mı vereceğim sana !?"

Gozlerinde tehlikeli pariltilar oluştu aklına bir şey gelmiş gibi arkasına baktı bi kaç saniye geri bana döndü.

"Hesap vermeni istediğim başka konular var.

Şimdilik düş önüme"

 

Hesabını vereceğim ne vardı ki?

O kapıdan çıkıp gitti gelip gel eğitime bakmadan.

Hem "Düş önüme "diyor hemde ikinci defa beni bırakıp gidiyor.

Sinirlerim bozuldu şu 3 gün içinde

Gelmeseydin yağ gelmeseydin uzaktan uzaktan severdim ben seni.

Göğsümde ki tomurcukları yeniden renklendirmeye gerek yoktu,

Sesine yüzünü nefesini duymamada gerek yoktu, gözlerin de ki silik kahverengi lekeleride yeniden görmeme gerek yoktu

Hı hi bende Hüseyin

Bu sözlere 40 günlük bebek bile inanmaz. Adamın Gözünde ki lekeleri bile dikmişsin gözlerini

Aynısından bencede var çünkü yani o yüzden dikkatimi çekti bikerem.

Buz mavisi gozlerimde kalemle çizilmiş gibi kenarları koyu mavi çizilmiş leke gibi mercekler vardı.

Onda da aynısı ama kenarları kahverengiydi.

 

Çekip gitti geliyormuyom diyede bakmıyor bile ejderha kılıklı .

 

Odadan çıkmadan son kez göz gezdirdim odaya.Yerde bi şey dikkatimi çekti.

Bi kaç adım atarak yanına geldiğimde bunun eski kitaptan kopan bi sayfa olduğunu gördüm

Yerden kaldırıp, içine bakıcaktım ki.

 

Zeydin sesiyle yerimde hopladım.

"HAFSA! NERDESIiN ?"

Diyen böğüren siesini duyunca sayfayı alıp, çarşafımın altına sakladım.

 

Anca aklına geldik beyefendinin

Hızla dışarı çıktım.

Kızgın bi boğa gibi duran zeydin daha fazla bögürmesine müsaade etmeyerek yanına geldim.

"Tamam gidelim "

Üstümü başımı kontrol etti.

Karın bölgemde fazla oyalandı.

Kapartı dikkatini çekmiş olmalıydı

Gözlerini hafif kıstı.

 

Olamaz! Şüphelenmişti.

Endişeyle kolunu tutarak ileri doğru sürükledim.

"Hadi gidelim.

Karnım mideme yapıştı yeminlen "

Dedim.

"Boş yere yemin etme!

Münafık mısın sen "

Dedi.

Ne! 

Ağzına kürekle vururum he.

Yandan kafamı çevirip, ters ters baktım.

"Boş hurafelere inanıcak değilim. Sayın zeyd hazretleri "

Dedim.

Diklenmem ve saygı sözcüğü kullanmam hoşuna gitmiş olacak ki yarım ağız güldü.

 

O an kafalarımızın fazla yakın olduğunu gördüm.

Gözlerim parıldayan gözlerine takılı kaldı.

Gözlerinden gözlerime köprü kuruldu sanki.

Sayısız kelime yolcu etti gözlerime.

Ama seçemedim.

Bakışlarım aşağı inmeye başladı.

O sırada kolunuda sıkmaya başlamıştım.

 

Ama bi salise kadar göz gezdirdim dudaklarına

Hızla geri çekildim.

Ellerim buz gibi olmuştu.

Bakmak uçlarım yanıyordu

Elimi kaldırıp baktığımda

Elim yanıyor gibiydi ama mavi ateşti

Yanlız kenarları maviye karışan bi kırmızıydı.

Onun tenin de ki ateş benim buzumu sarmıştı sanki buz yanığı gibiydi.

 

Biliyormusunuz bilmiyorum ama.

Ellerimiz fazla soğukta kalınca karıncalanma gibi tepki verirdi.

Üşürsün ama aynı zamanda yanarsın da.

Ben buna buz yanığı diyordum.

Yanaklarımda ellerime tezat ısınmıştı.

 

Bu adam beni hasta edecek.

Hafif boğazını temizledi ve ilerlemeye başladı.

 

Arkasından kendime gelerek, sayfayı kontrol ettim.

 

Hala yerindeydi.

İçinde ne olduğunu acayip, merak ediyordum.

Öğrenmek için sabırsızlanıyorum

 

 

Loading...
0%