Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@yagmerii

Bölüm ismi Alk hatam : arapca

Manası:yüzük

 

Hafsanın güncesinden.

 

Bugün sensiz 33. Günüm.

Bugünde bi tas çorba bir parça ekmekle yetindim.

Neden diye sorma gönül sancım.

Yüzünü güldüren tatlılar nerede kaldı diye sorma.

Sensiz ne yemeğin tuzu var.

Ne Suyun tadı.

Anam nicedir söyler durur.

"Bu kız dertsiz bir dermana yakalanmış"

Evet.

Derdi bende, dermanı sende olan dert.

... Ne çıkar yanımda olmasan?

Kalbim ve ruhum senden ibaret değil mi ?

Sanki Allah bana ruh üflerken senin isminide fısıldamış içime.Uzaktan sevmek zor demişsin.

Etme sevdam...

Görmeden sevmek ibadet değil mi ?

 

Şimdi ki zaman

...

 

Toplantı bittikten sonra Osman amca Zeyd ve ben hariç herkesi serbest bırakmıştı .

Bir yanında ben diğer yanında da Zeyd oturuyordu Zeyd direkt karşımdaydı

Ona bakmamak için bütün odayı gözlerimle yemiştim adeta

Ben sinir stres içindeyken

"Neden sizi şu an burda tuttuğumu merak ediyorsunuz degil mi ? "

Osman amcanın tebessüm ederek söylediği sözlere

"Ciddimisin " bakışı attım

Zeyd'de yerinde pek rahat görünmüyordu

İkimize de göz gezdirdikten sonra elinde tuttuğu kadife kutuyu ikimizin ortasında ki masaya koydu.Yavaşça kapağını açtığında bunun iki çift söz yüzüğü olduğunu gördüm

Zeyd göz göze geldiğimde izlediği animede ki karekter kız çıkmış gibi bi ifade oluşmuştu yüzün de

Wtf. Bu ne! (Arnav misali)

"Bu ikinizin söz yüzüğü "

NEĞ!

biri beni cimdiklesin

"Dede ne diyorsun sen " dedi

"O-osman amca "

ne diyor bu adam doğru mu duydum

Kulaklarımızı bi yoklasak mı bi belki yanlış anlamışızdır.

ellerimle kulaklarima dokundum evet bunu yaptim

ama dur bi dakka başımı Zeyd'e kaldirdim oda duymuş tu-ki boyle melul melul bakıyordu.

Osman amcanın başına UFO düşmüştü sanırım.

Zira ikimizin adının arada bulunduğu bir konuda böyle konuşmasının başka açıklaması olamaz

"Biliyorum böyle bi şey beklemiyordunuz." Dedi bakışlarını yere indirdi yüzüğü hafif kendine çekip ona bakarken konuşmaya başladı

belki takıcaz bir az sabret. Ne çekiyon hemen

"Ani gelişti diyemem uzun zamandır aklımda olan bir mevzuydu zaten. Hafsanın kabul edeceğine pek bi şüphem yok. Sana gelecek olursak Zeyd efendi, Senin kuşağında ki tek kızı kapıyorsun oğlum ne güzel işte... ayrıca ben Hafsa kızımı seviyorum güzel, akıllı en önemlisi sana ve ailemize yakışan bi kız ve senin gücünün karşılığı da var Hafsa da " dedi.

Dalga mı geçiyorsun Osman amca.

Benim kabul edeceğimden eminmiş bide, o niye pardon.

zeydi görünce gözlerinden kalp çıktığı için anlamamış olması tuhaf olurdu zaten

Of evet , Senin yüzünden yaşadığım durumlara Bak Zeyd ya!

Ama mantıklı düşünürsek görev için kabul edeceğimi tahmin ediyordu sanırım

ama mantıklı düşünmek lazım

' Ailede ki tek kızı kapıyorsun 'mu?

O ne demek ya! Abike'yle fatma da vardı

fatma onun kuzeni mal ayrıca kendinden kaç yaş küçük

en yakın arkadaşımda sevdiğimle evlenmeyeceğine göre bir ben kalıyordum geriye

Bizim ailede genellikle akraba evliliği kuzen kuzene, değilde kardeşler birbirlerine verirlerdi çocuklarını

Mssala annemin teyzesinin kızı benim yengem oluyordu. Dıdısının dıdısı yani

O yüzden biraz karışıktı aile kimliği birine anlatırken canım çıkıyordu.

Ailede ki 20 tane erkeğin arasında bi ben kalıyordum zamanında. Abikeler yurt dışındalardı hep. Onca erkeğin arasında yine prenses gibi iyi kalmışım. Ben erkek doğacak ken kız doğmuş birisiydim. Doktorlar beni doğana kadar erkek sanmış annem de o yüzden ger şeyimi yeşil almıştı.

Küçükken ailede kız olmadığı için erkeklerle oynardım ayrıca sokakta büyümüş sayılırdım

Güç meselesine gelirsek... evet ben su elementini taşıyordum.Aslında ateşin bende olmasını isterdim ama karşımda ki şahıstaydı maalesef.

Bloom kıskanıyorum seni.

Ayrıca kafamda taşları yerine oturmamış meseleler vardı boz iki zıt elementsek nasıl evlenebiliyorduk?

Zeyd histerik bi gülüş, ve az sonra deliricekmiş gibi duran sesiyle

"Dede Saçmalama "Dedi.

Yo malasın

"Saçmalamıyorum oğlum ciddiyim "Derken normal bi şeyden bahseder gibiydi. Zeyd sandalyesine astığı ceketi aldı ve ayaklandı

"Bana ayrılan surenin sonuna geldik. Size iyi ciddi düşünmeler ben gidiyorum "Dedi ve gitti.

Olduğum yere bi kere bile bakmazken.

Arkasından Boş boş Karşıma Bakmakla kaldım. Osman amca zeydin çıktığı kapıda ki gözlerini çevirip

"Bakma sen onun böyle esip gürlediğine. Yarın gelip ben evlenmek istiyorum diyecek. Bak gör"

İnanmayarak"Nasıl bu kadar emin olabilirsiniz. ? Yüzüme bile bakmadı çıkarken "

Derin bi iç çekti ve anlatmaya başladı

"Babam öldükten sonra zeyd dahada içine kapandı. Hatırlıyorsundur belkide... Hırçınlaştı.Odasından çıkmaz oldu. Kimseyle konuşmaz oldu.Psikologlara götürüp etti annesi. Ama fazla kâr etmedi. Yalnızca sakinleştirdi. Onun asıl ihtiyacı olan şey bi hedefti ve kendisini koşulsuzca sevecek biriydi. O zamanlar bazı şeylere kaldıramadı ve bizleri arkasında bırakıp gitti..."

Osman amcanın hüzünlü sesiyle, dile getirdiği şeylerle suçlu olmadığım halde kendimi suçlu ve pişman hisettim.

Keşke hiç yazmasaydım ona. İçimde hissettiğim şeylereden kurtulmak ve cevap aramak için yazmamalıydım ona.Pişmandım fazlasıyla.

Neden yeniden bunları konuştuğunu anlayamamıştım.

"Ama Hafsa kızım, babam vefatından evvel bıraktığı vasiyetler arasında sizlerde vardınız."

Gözlerimi kısıp başımı eğdim

"Bıraktığı vasiyet derken.?"

"Bana ikinize sahip çıkmamı, eğitmemi, ve bu görevin başına geçip sizi evlenmendirmemi söyledi."

Duyduğum şeylerle şoka uğradım. Yasin dede görevin başına geçip, insanları yönlendirmek için bizimi seçmişti.Neden biz... Evlenmemizi de Aslında onun istemesine İnanamıyorum.Bide ölüm döşeğindeyken söylemişti bunları.

Ben duyduklarımın şokunu atlatamamışken Osman amca iki elini birleştirerek devam etti.

"Ve birbirimize kenetlenmemizi, ayrılmamızı da öğütledi. Ne kadar becerebildik orası tartışılır..."O konuşurken ben sessiz kaldım.

Osman amcanın teselli sözcükleri kulağımda cınlanıyor, Zeydle evlenme yoluna henüz giremesekte adının bi kere koyulmasından kaynaklımı bilmiyorum ama başımda derin bi ağrı hisettim.

Kulaklarım çınlıyor. Sanki beynim kilit altındaymış gibi kafatasımı zorluyordu.

Zihnim kilitli olan kapıların anahtarını kırmak istercesine beni zorluyor, keskin bir ağrı yaşatıyordu bana

Daha önce orda olduğunu bile emin olmadığım bi gün canlandı gözümde

4 yıl önce

...

Tül perde balon gibi kaparıp içeri doluşurken.Odanın içinde ki koltuğa yasladığım kur'anı kerimin ilahi sesi yankılanıyordu içeride

Dün 1 yılın ardından bi kursa gidip kalan sayfalarını bitirip, hafız olmak için yeni bir kursa yazılmıştım.

Hafızlığa çok erken başladıysamda bitirmek nasip olmamıştı.

Sayfaları sağlamlaştırdığıma karar verip, şu anda zulüm ve savaşın olduğu

Kenan ülkesinde ki insanların bir an önce feraha kavuşmaları icin fetih suresi okumaya karar verdim

Elimle sayfaları çevirirken gözlerim fetih suresinin başını arıyordu. Beynimde bi salise kadar şimşek çakması gibi bir şey oldu. Bedenim olduğu yerde dururken İradem dışında sayfalar kendi kendine çevrilmeye başladı. Korkarak besmele çekmeye başlad

Bu yılı hatırlıyordum Kenanda 1-2 yil kadar uzun suren bir savaş olmuştu bende ilk başladığı zamanlarda sık sık fetih suresi okuyorduk bazende tek basimacokuyordum. Ama duştan bir göz gibi gördüğüm kendimin şahit olduğu hu ürkütücü bu anıyı hatırlamıyorum. Genç halime ne oluyordu.

Kafamda bi ton ağırlık oluşmaya başlayıp, uykum geldiğinde, gözlerimin önünde hızlandırılmış görüntüler belirdi.

Görüntüler zihnimde hızla dönerken bi anda karanlıkta bi odada buldum kendimi.

Gözlerimi etrafa çevirdiğimde buranın çok tanıdık olduğunu fark ettim.

Yasin dedenin de bir zamanlar bulunduğu, ailemizin ve bizim ki olanların çavuşu osman amcanın evinin bodrum katıntaydım.

Evleri iki katlıydı. Üst katta yaşadıkları yerken. Alt katı toplantıların, kütüphanelerin ve savaş ganimetlerinin bulunduğu yer yapmislardi . Pek ev gibi olmayan yere, göz gezdirmeye başladım.

Buraya açılan merdivenlerden aşağı inidildiğinde. Sağ tarafa doğru mutfak vardı. Sol tarafta ise odalara açılan kapı. Kapıdan geçersek eğer büyük salon gibi bi açıklığa varılıyordu. İçeri girirken direk karşıda kütüphaneler bulunuyordu. Ve onların yanında bahceye açılan kapı vardı.

Odanın içinde bir kapı daha vardı ordan geçince, üç kapı daha çıkıyordu önümüze onlarda biri toulet olmak üzere iki ayrı odaya açılıyordu Bodruma açılan merdivenlerden bir ses yükselince başımı oraya çevirdim. Biri kız, biride erkek olan iki küçük beden gözüktü.

burayı hatırlıyorsun değilmi yansımam zeydle olan ilk kalıcı hatıramız.

iç benliğim benimle konuşuyordu bu garipti

Ben böyle bir şey görmüşmüydüm ki daha evvel

Zeyd beni buraya getirmek için ikna etmeye çalışıyordu.

"Ya hadi gel işte. Merak ettiğini biliyorum Hemen bakıp yukarı çıkacağız zaten. Sofra hazır olana kadar hemen bakıp gideriz sonra "

Konuşan Zeyd'di. Yanında ki kız ise benim küçüklüğümdü.

Bu anı daha önce yaşamıştım ama bu şekilde kafamda değiştirip gördüğümü hatırlamıyorum

Garip olan bu anın içinde abimin yanımızda olduğunu hatırlıyordum.

Ama şu an sadece ikmiz vardık.

"Tamam. Ama bak hemen çıkacağız baktıktan sonra. Burayı hep merak ediyorum zaten ama buraya gördüğümüzü görüp,kızarlar diye korkuyorum " dedi küçüklüğüm

Zeyd arkadan kafasını bana çevirip

"Ben korurum seni merak etme. Hadi gel bir şey olmaz "dedi

Merdivenlerden inip geçip gittiler önümden.

Odanın orta duvarında ki kapıyı açtıklarında bende peşlerine takıldım.

Ordan geçince Holün solunda kalan odadan geçtiler.

İçeri girdiğimde aynı eskisi gibi olduğunu gördüm.

Duvara asılmış kılıçlar, oklar, eski zamanlardan kalma bir kaç silah., udlar ve defler. Adını bilmediğim bir kaç savaş aleti daha vardı.

Zeyd boyundan uzun olan bi kılıç çıkartarak küçüklüğüme gösterdi.

"Baksana, çok güzel değilmi ?"

Kılıcın kavrama yeri ateşe benzer şekillerle donatılmıştı.Kapsazı deridendi ve kahverengiydi

"Gerçekten çok güzel. Bende dokunabilir miyim.?"

Kafasıyla onayladığında, küçük halim sağ elini kapsazına dokundurdu.

"Ne kadar hoş bir dokusu var İnsanın dokundukça dokunası geliyor "Derken sesim hayran doluydu.

Hatırladığım kadarıyla bu andan sonrasında odada biraz gezinip, yukarı çıkmıştık.

Ama Zeyd kılıcı kendisine çekip, kabsazından çıkartmaya başladığında gözlerimi büyüttüm. Böyle bi şey zihnimde yoktu. Sadece bakıp çıktığımızı hatırlıyordum.

"zihninde olduğuna inanamayıp saşıracağın çok şey var daha"

Ben şu an kaç farklı benle iç içeyim Allah aşkına

Taş patlasın burda beş yaşımda olduğumdan hatırlamıyor olabilirdim.

Ama yinede çok garip gelmişti. Zihnim bana oyun oynuyordu sanırım.

Kılıcın keskin tarafı ortaya çıkmaya başlamıştı.

Ay ışığıyla kılıcı aydınlattığında ayna gibi net demirden kızıl ateş gibi bir hava süzüldü. Beynimde bi acı hisettim. Kilitli kalan anılarım ortaya çıkmak ister gibi bağırıyor, beynime yoğun bi güc uyguluyordu sanki

Zeyd canı acımış gibi bağırdı.

Ona dogru yönelip kılıcı almaya çalıştım elinden ama müdahale edemedim.

"Bırak şunu.! "

Beni duymadı.

Zihnimde ki baskı artarken. İçimde iradem dışında bir ses duydum

"Vakit yaklaşıyor. Yeminimizi tamamlamamızın zamanı geldi artık. Görevini unutma " bu hangi bendi bunun sesi daha berrak ve huzur kokuyordu.

Ses hem çok tanıdık, hemde çok yabancıydı bana.

Dediklerini anlamadığımdan içimden konuşmaya başladım.

"Anlamıyorum"

"Güneş ayı ardına saklayıp ay geceyi aydınlattığında gizlenmiş olanlar ortaya."

Güneş ve ay'mı, Yeminiz mi?

Çok sağol sescik beynim çorba oldu

Ses kesildiğinde kulaklarım uğuldamaya başladı.Gözlerimde ışık hızında görüntüler beliriyor.

Sanki kuyuya düşmüşüm gibi geri çekiliyordum karanlıktan.Gözlerimi hızla açtığımda en son olduğum odada buldum kendimi.

Ne okuyor halüsilasyon degil mi? Genç ben niye geri dönemedim

"henüz gitme vaktinin gelmedi "

Ne ara uyuduğumun farkında değildim.Uykusuz olduğumu hatırlamıyorum. Uykuyu sevsemde bir anda dalıcak kadar uyuyamazdım hiç.

Daha önce yaşadığım an nasıl hatırladığımdan farklı olarak rüyama girerdi anlamıyorum.

Sık sık garip rüyalar görürdüm ama bir çoğunu hatırlamazdım.

Daha önce hiç birinde bu denli gerçek gibi hisettiren bi seste duymazdım.

İçimde yeniden o sesi duymayı bekledim. Ama yoktu. Yalnızca hızlanan kalbimin atışlarımı duyuyordum.

Kulağıma dolan ezan sesiyle, inanamayarak başımı hala açık duran cama çevirdim.

Uyuduğumda saat gece yarısını biraz geciyordu.Ve şu kısacık zamanda sabah olmuştu.Yerimden kalkıp evin fertlerini namaza kaldırdım.Aklım gördüğüm uyku ile uyanıklık arasında ki rüyadaydı hep.

Ay çekilip, Güneş yeryüzünü yeni yeni, aydınlattığı seher vaktinde. Bu günün çok garip hissettirdiğini düşünüyordum.

Sanki o rüyadan sonra ruhum başka alemde kalmıştı ve bende yarım kalmışım gibi hissediyorum.

Daha önce böyle garip bi rüya görmüştüm.

Görmüştük daha doğrusu. Benim gibi Element taşıyıcılarıyla da buna benzer bir rüya görmüştük.

benim niye haberim yok.

"sorgulamayıp izle yalnızca "

Geçen sene ki gittiğim kurstan çıkışım normalinden biraz farklı olmuştu.

Kurstan çıkmadan bir hafta önce. Hocaların ve talebelerin ailem ve benim hakkımda düşündükleri kulağıma çalınmıştı

Aile büyüklerime kadar hakaret etmişlerdi. ispat edemediğim için bir şey yapamamıştım.O haftanın dördüncü gününde etrafta gördüğüm halisinasyonlar sebebiyle gece uyayamıştım.

Hoca kötü olduğumu görüp annemi çağırıp beni yollamıştı. Dönüş yolunda sanki farkli bir yola farkli bir yıla girer gibi olmuştum. Annemde bi değişiklik olmamıştı ama ben atmosferi çok değişik bir gece geçirmeye başlamıştım bile Sonrasında eve geldığimde evim bile yabancı gelmişti bana.

O gece bedenim evde oldugu halde etrafta çocukluk arkadaşlarımın ve karargaha bağlı ailelerinin hiç tanımadığım kızların seslerini işitir olmuştum Ve bu garip olay onlarında başına geliyordu. Çünkü konuşabiliyorduk, onlarında benim sesimi işitiyorlardı. İnanılması güç bir durum olduğundan Hemen bir grub kurarak , gerçek anlamda konuşmaya başlayınca ve herkesin buna benzer seyler yaşadığını görünce delirmediğime emin olmuştum.

Erkeklerle aramıza namahremlik olmadığı zamanlarda buluştuğumuz bir yer vardı.

Kendi bulduğumuz bi binayı buluşma yeri yapmıştık.Ayın bazı günlerinde gelir, kuran okuyup, kendi aramızda eğlenirdik. Daha sonrasında erkekler ve kızların yerini ayırmıştık.Onlar üst katta biz alta geçmiştik.

Ve o yere evimizde oturuyor olsak bile tebdili beden olarak gidebiliyorduk

Başıma gelenleri duyduktan sonrada bana yardımcı olmaya başlamışlardı

Bize rakip olmak isteyen cok insan vardı. Bizimle aşık atamacayinca ailevi mevzularımızı ortaya dökecek kadar alcalıyorlardı. Ve kendilerinide bizden daha eğitimli, üst mertebede olduklarıni öne sürüp dokunulmazlık elde etmeye çalışıyorlardı Nefir vakfi gizlı çalıştiği bizi kâle almazlardı o kurstada bu olmuştu.

Böyle kurslara gözü hep yükseklerde olan ve burnu büyük insanlara alışmıştım. Ama tek başıma başa çıkamıyordum.O yüzden bi kaç kere onlarla karşı karşıya grupça atışmıştık.

Ben öyle insanlara benzer çok kursta okuduğumdan alışkınım.Ama diğerleri pek bi şey bilmediğinden ilk başlarda ben daha çok durumu toparlıyordum

Ama zamanla alışmıştık ve şu an ne diyeceğimi bile önceden tahmin edip benim yerime söyleyebiliyorlardı.

Telefonu elime aldığımda gurptan gelen mesajlari gördüm

Avatar bozuntuları;

Zeyd: kim çorabını mekanda unuttu lan!?

Abdülkadir : ateş beyciğim biraz sakin mi olsak. Tersinden kalkmışsın yine,Sabahı şerifleriniz katırlı olsun

Zeyd: başlarım eşeğine he. Kim bıraktı diyorum çorabı

Abdullah abi : sabah sabah, ne bu tantana. Daha kargalar bokunu yapmadı.

New : kesin kadir bırakmıştır. Bizim arka camada çorabının eşini düşürmüştü gecen.

Kadir abi: hadi len ordan senin olmadığı ne belli. Ayrıca sen benim çorablarımı nasıl hatırlıyorsun.?

New (abla): senin anotimini bile çıkarırım burda konuşturma beni.

Amine: he yani kadiri o adar uzun uzun inceledin abla. Anne

Kadir abi: iyiki bi tıp seçtin he. Sanki tarihte ki ilk doktortur

Soğuk navale : ne oluyor sabah sabah ya ?!

Ben : eğlence

Zeyd: sizi eğlendirebildiysek ne mutlu bize hânım

Soguk navale : boşuna tartışmayın hafsadır bırakan

Amine : jkkdijd

New (abla): ha ha ha

Abdullah : aha aha

Ben : yok daha neler abi

Soğuk navale : yalan mı evde hep çoraplarını yerlerde bırakan sensin

Ben : asıl ben senin çorapların yüzünden fırça yiyorum hep.

Soğuk navale : he her gün "erkeklerden betersin diyip sana kızandı" babamdı

Ben : hayır anamdı

Kadir abi》Abime yanıt verdi : oğlum ben anlamadım şimdi hafsa senin çoraplarımı giyormuş

Abdullah abi : hayır oğlum hafsanın çorapları giyen anasıymış

Amine : of fjggkjjk Allahım bu salaklarla arkadaş olacak kadar ne günah işledim ben

New abla: beyinsizlere aynı ortamda bulunmaya katlanamıyorum gidiyorum ben

He bide, Kadir

Kadir abi : ağzımıza sıctılar iki dakkada

Abdullah :ben mahzenime geri döneyim en iyisi

...

Mesajlara cevap vermedim. çorabın kimin olduğunu Zeyd bi daha sormadı ama Abdülkadir'le Neva abla atışmaya devam ettiler.

Neva ve kardeşi element taşıyıcısı değildi ama onlarında gördüğü garip rüyalar vardı.

Çocukluk arkadaşı olduğumuzdan güçlerimizi saklama gereksinimi duymamıştık.

İlk başta inanmıyorlardı, hala hatta arada sorgularlar ama bizede yardım ederlerdi yinede.

Nevanın kardeşi Amine hafızdı ve psikioloji bölümü okumayı düşünüyordu .

İkisininde diksiyonu kuvvetliydi, hocalara. Bile baş tutabilecek karekterleri vardı.Rakip kurslarla atıştığımızda yardımları dokunurdu.

Kurs vakti yaklaştığında eski kursumdan tanıdığım Haticeye mesaj atarak ne zaman çıkacağımız kararlaştırdık.

Nefir vakfınında bir kursu vardı bir ara gitmiştim ama orada da bitiremeden çıkmıştım. Haticeyle de orda tanışmıştık

Ne zaman bir kursa başlasam bir yıl kadar dersimi ilerletsemde sonra önüme hep bi engel çıkıyordu.

Sanki hafızlığımı bitirmemem gerekiyordu ve durduruluyordum hep.

Çantamı omzuma takıp evin kapısına çıktım

"Anne! Ben gidiyorum. Allaha emanet ol "

Dememle annem kapının önüde belirdi

"İlacını içtin degilmi?. Sakin ol kimse yemeyecek orda seni. Dersini veremesende üzülme. Elim yüreğimde valla eskisi gibi olacaksın diye. Bade hocanın kursundan bahsederlersede -" hocam ben hatırlamak istemiyorum orayı" de geç"

Her gittigimde kurstan zihinsel olarak çöküp çıktığım için annem artık beni öyle görmek istemiyordu. Buraya gitmeyide zar zor ikna etmiştim.

Bade hoca: Hafızlığa başladığım ilk hocanın kursuydu

Ayşe hoca ve kardeşiyle hiç anlaşamazdı. Ayşe benim ilk hafizlik hocamdı. Aramızda normal bi hoca takibe ilişkisinden daha kuvvetli bir bağ vardı

Ben o zamanlar çok küçük olduğum için sevdiğim insanlara canımı verecek kadar sevip fedakarlık yapıyordum.

Ta ki eski kursumda ki ceyda gelene kadar ve her şeyi mahvedne kadar.

Kursun gözdesi o olmuştu geldikten sonra.

Cin gözlü fena biriydi ama. Öyle ki beni hocalara öyle doldurmuştu ki artık dersimi bile geçip geçmemi umarsamamaya başlamışlardı artık

Kendileri odaya geçip eğlenirken ben tek başıma ders çalışmaya devam ederdim.

Dışlamalarının nedeni ise sözde Badeye hocaya yalakalık yapmam ve onun tarafını tutmazdı ve yalnızca 11 yaşındaydım.

Bir sure sonra kovulmamı bile ister olmuşlardı.

Sonra da zaten çıkmıştım.

Bir çok ey yaşamıştım orda. Ama anneme orda yaşadıklarımın yarısını bile daha yeni yeni anlatıyordum

"Savaşa gitmiyorum anne. İçtim ilacımı. Söylemem merak etme"Dedim. Kapıdan çıkmadan.

Haticeyle buluşacağımız yere gelene kadar bugünün ne kadar garip hissettirdiğini düşünüyordum.

Mahallenin sonunda ki iş yerinin merdivenlerine oturdum. Kafamı yukarı kaldırıp, gökyüzüne baktım.

Soluk gri rengindeydi ve hiç bulut yoktu.

Gökyüzü bazen bana o kadar alçak gözükürdü ki, sanki az sonra kıyametim kopacakta ben göğün altında kalacakmışım gibi hissederdim ve şu an yine öyle hissediyordum.

Gördüğüm garip rüyada ki ayı ve güneşi düşündüm.

Güneş ayı ardına gizlerse bu güneş tutulması olacak demekti.

Yakın zamanda Güneş tutulmasımı olmuştu yada olacaktı.

"Hey! Haso?"

Omzuma koyulan elle irkildim.

Hatice gelmişti.

"Hı efendim. Dalmışım"

Oturduğum yerden kalkıp, çantamı omzuma yerleştirdim.

"Fark ettim. İyimisin.?" Dedi.

"İyiyim iyiyim, sende sözde yirmi dakkaya geliyorum dedin. Bide hız gücün olacak."

Yan yana yürürken kafasını bana çevirip

"Manyak mısın.? Kurallar var unuttun mu.?"

"Unutmadım da bu kadar yavaş hazırlanmaz beğ. Gücünü normal hızına alarakta kullanabilirsin yani "

"Sen kendine bak. Sözde su gücün var ama hız gücü sendeymiş gibi bi yerinde duramıyon."

Hafif gülerek, "İşte! Garip olanda o yağ ".

 

Ailemde ki bazi kişilere ve nefir vakfında ki bazı insanlara bahşedilmiş bi gücümüz var.

Elementlerden aldığımız bu güçü kafamıza göre kullanmıyoruz.

Bazi zaruri durumlarda kullanmamıza izin var.

Bunlar : canımız malımız ve namusumuz tehlikide olduğunda,

Savaşta, yada bir bi insan tehlike altında olduğunda kullanmamıza izin var. Onun haricinde normal bir insana göstermemiz de kullanmamız da yasak.

Gücümüzü ancak elementimize yakın bir yerde olursak kullanabiliriz.

Kanımızda ki moleküller ona göre şekillenir ve yakınımızda olan elementi o şekilde bükebiliriz.

Yarım saat kadar yol yürüyüp, kursun önüne geldik

Merdivenlerde bizimle hemen hemen aynı zamanda gelen iki kişi daha vardı.

Uzun boylu ve gözlüksüz olan bize dönünce arada ki sesslizlik bozulsun diye "Selam "dedim.

O benim yerime "Selamün aleyküm " Şeklinde cevap verince biraz zort oldum.

Hatice kıs kıs,gülüp "Aleyküm selam "dedi.

Kötü bakışlarımı ona yollarken dış kapı açıldı ilk selam veren kız geçti ve "Talebemisiniz.?" Diye sordu.

İkimizde yalnızca başımızı aşağı yukarı salladık

Bir kaç dk sonra dersin başına oturduk.

Hafızlık sınıfında yer olmadığı için ben Arapça sınıfındaydım bu sepeble haticede yanımdaydı.

Hatice benim yerime Arapça okumayı seçmişti.

Bizle beraber sınıfta 2 kişi daha vardı.

Birini sınıfa girince görmüştük.

İlk hoca sanmıştım ama oda bizim gibi yere oturunca talebe olduğunu anlamıştım.

Yuvarlak yüzlü, düz burunlu, temiz bir yüzü vardı.

Yüz hatları bizden büyük olduğunu gösteriyordu.

Benim kadar olmasada uzun boylu, yapılı birisiydi.

Daha demin hoca gelip dersimi kime dinleteceğimi ona söylemişti.

Hafızlık yaptığımı duyunca yüzünde güller açmıştı.

Hoca beni 'hafız' olarak tanıtınca garip hisettmiştim. Henüz bitirmediğim halde beni hemen hafız etmişti

Odada ki diğer kişide bizimle birlikte içeri giren gözlüklü çikolata tenli bir kızdı.

İlk gün olduğundan hebimiz sessizdik yalnızca ders çalışma seslerimiz odayı dolduruyordu.

Az sonra hoca olduğunu düşündüğüm uzun boylu, renkli gözlü biri girdi sınıfa.

Mindere oturup, "Hoşgeldiniz " dediğinde hoca olduğunu kesinleştirdim.

Bize ne yaptığımız ve hangi kurstan geldiğimiz alakalı sorular sordu.

Hebimiz sırayla cevapladıktan sonrada bugün ne yapacağımızı söyledi.

Ben bugun ders vermek yerine yarina ders hazırlayacaktım

Hatice ve adını yeni öğrendiğim Zehra da osmanlıca ilmihal yapacaklardı.

On dk kadar çalıştım.

Bi kaç sayfam hazır olduğunda hocadan izin alıp, söyledikleri kıza dinletmeye gittim.

Odadan çıkıp bi kaç adım attıktan sonra sola dönünce hafızlar sınıfına girdim.

"Ahsa hanginiz.?"

Kızlar bana anlık baksalarda çok sürmeden geri derslerine dönüyorlardı.

"Benim gel." Kafamı rahlesini yan bi şekilde koymuş kıza çevirdim. Bu kapıda bizimle selamlaşan kızdı.

Rahlesnin yanına oturup

"Evse hoca sana dinletmem gerektiğini söyledi. "

"Tamam ver bakalım "

Bitter çikolataya benzer esmer tenli bi kızdı. Biraz sert bakışları vardı ama yumuşatmaya çalıştığı belliydi.

Sayfaları verirken biraz uzağımda önümde ki kız

"Sesiniz çıksın. Emrederim ben hocayım "dedi

Sesi alay doluydu.

Cümlesini doyleyip önüne döndüğünde, elinde ki minderle yanlışlıkla bardağa çarptı ve su döküldü.

"Aa!" Diye bi tepki verip birinden bez istemişti.

Digerleri gülüşürken bende hafiften tebessum etmiştim.

Bu hallarınden dolayı Hocamı yoksa talebemi olduğunu anlamamıştım.

Son sayfada takılınca geri vermişti ahsa.

Sayfayi yeniden okurken yanima ne ara geldiğini anlamadığım kız "Adın ne.?" Dedi.

Gözüm hala kurandayken

"Hafsa" dedim.

"Kaç yaşındasın ?"

"16 "

"Burcun ne peki ?"

Sonunda dayanamayarak ona döndüm.

"Kimlik numaramıda istermisin.! ?"

Gülerek "Olur "dedi

Kafamı eniden kurana cevirdim.

"Söylemeyecek misin hangi burç olduğunu."

Cıkladım.

"Ama ben merak ederim" dedi.

Bu hali bana eski beni hatırlamıştı

Bende meraklı birsiydim bir zamanlar ve gittigim kurslarda ilk günden her şeyimi ortaya dökerdim ve kurs hakkında bir sürü sey sorardım.

"Çok konusuyorsun."

"Bu kadar enerji fazla "gibi şeyler duyunca bide çok fazla kurs değiştirince o huyum gitmişti biraz

Ama yanımda duran kız benden de üst seviye bir şeydi.

"Belli " dedim Atıfta bulunarak.

Yanımdan kalkıp, "ifşalandığıma göre yerime geçebilirim " dedi.

Bu haline gülmekle yetindim.

Enerjisi yuksek bir kurstu ama artık bende enerji kalmamıştı.

O kadar çok kursa gidip, bütün enerjini bitirirsen olacağı buydu

Sanki keyfimden bu kadar kurs değiştirdim.

Saat ilerledikçe Ahsa denen kıza sayfa dinletmeye devam ettim. Ama bir şey dikkatimi çekti. Sabahtandır bizi dinliyordu ama ders çalışmıyorudu.

Sonunda dayanamayarak sordum

"Sen ders çalışmayacak mısın? " gözlerimle rahlesinin üstünde ki kur'anı gösterdim.

"Ben hocalık yapıyorum burda "

Ne! 

Sabahtan beri hocayı talebe sanmam şoku.

"Ay pardon. Hocanın yerinde oturmayınca...ama belliydi zaten. İçimden "yakında Hoca olur" düşünüyordum senin için."

Dediklerime yalnızca tebessüm etti

Kurs bitip evlere dağıldığmızda saat ikiydi.

İlk hafta olduğundan erken bırakmışlardı.

Haticeye eve dinerken havanın çok sıcak olduğunu konuşuyorduk.

Bi frının önünde durduğumuzda,

"Eve ekmek alacağım. İstiyorsan sen git " dedi

Başımı sağa sola cevirip, "Yok ya! Beklerim" dedim.

"Sen bilirsin" deyip fırına girdi.

Etrafa bakmaya başladığımda etrafta nerdeyse hiç insan olmayaşı beni şaşkına cevirdi.

Gözlerimin önü renklenerek başım dönmüş gibi oldu.Güneşten dolayı olduğunu düşünüp sorgulamadım.

Anlık kapatıp açtığımda, karşı kaldırımda ki çöp konteynerı gözüme çarptı.

Yerlere saçılmış kıyafetler vardı.Az önce baktığımda görmediğime hemen hemen, emindim.

Gözlerim ikiye ayrılmış gibi iki görüntü sunmaya başladı.

Birinde çöp konteynırı topluyken, diğerinde kanlı kıyafetler yerlere saçılmış durumdaydı.

Başımı sanki başka aleme gitmişti ve bedenim burdan olduğundan ikiye ayrılıyordum sanki.

Konteynıra doğru yürümeye başladım.Durduk yere ne gösteriyor zihnim bana yine acaba.

Karşı kaldırıma geçtiğimde...Çöplükten is ve kan kokusu gelmeye başladı

Aklıma düşen düşünceyle dehşetle geriye doğru bi iki adım attım.

"אמרתי לך לפתוח את הראש"(Sana başını aç dedim)

Kulağıma dolan adam sesiyle yerimde sıçradım.

Bir oki adim ileri giderek sesin nerden geldiğine bakıcaktım ki.

Koluma dolanan bir elle geri çekildim.

"Senin burda ne işin var.?!"

Tanıdık sesle başımı yukarı kaldırdım

Zeyd ?

...

Bir filmin son kaseti bitip, Yerinden çıkartılırken görüntünün gitmesiyle zihnimde ki anılar bir bir, kayboldu .

Hafif sendeleyerek yavaşça yerimden kalktım. Kalkarken başım döndü.

Elim başıma giderken. Osman amca yüzünü bana kaldırdı. "İyimisin kızım.?"

Elimle "sorun yok" der gibi sallayıp, dışarı çıktım Abike kapının çaprasında ki odanın başındayken endişeyle yanıma gelip koluma girdi ve beni bi odaya çekti.

Beynimde ki ve kulaklarımda ki uğuldama kesilirken. Karşımda bi şeyler söyleyen Abikeye cevap veremedim ve yatağa oturdum. Şimdi ise beynimi kemiren başka şeyler doluştu.

Daha demin gördüğüm görüntüler de neyin nesiydi?

Bir ayakta rüya görmediğim kalmıştı. Gerçi o günü hatırlıyorum ama o güne dair bazı şeyler eksikti zihnimde bu zamana kadar.

Çok garip bir ruh hali içerisinde girmiştim Zeyd gelmeden rüyalar görmüştüm onu görüncede geçmişe dönmüştüm ve yine onunla karşılaşmıştım. Ne oluyordu Allah aşkına ?

Alın yazınız,sizi bir araya getirmeye kararlı

Şu an gördüklerimi sorgulamayacak kadar önemli bi meselemiz vardı.

Kesinlikle ben sevilmeyecek kadar çirkin yada yana durulmayacak kadar kötü birisiydim sanırım yoksa niye bu derece tepki versindi ki Zeyd.

Bu dört yılda birisi olmuşmuydu hayatında acaba.Olduysa güzelmiydi, iyimiydi.

Bende olmayıpta onda olan neydi

​​Bence olmayan birini kıskanıyoruz

"Hafsa! Hişt hafsa kendine gel "

Kolumda ki sarsıntıyla kendime geldim

"Hı ne var ? "

"Ne kadar kibarsın arkadaşım. Her neyse ne oldu içeride kapının arkasından duymak zordu. Ne konuşuldu.? Betin benzin atmış."

Elimle alnımı ovuşturmaya başladım

Kısık sesimle "Osman amca bizi evlendiricekmiş "

"Ne! Oha hemen elbise bakmam lazım ne zamanmış "

Donmuş bir şekilde önüme bakmaya devam ettim.

Gücüm suydu ama içim yanıyordu kalbim... kalbim ağrıyor

"Hafsa neden mutlu değilsin? "Abike yanıma oturarak bana bakmaya başladı

"Zeyd... zeyd istemiyor abike "

"Saçmalama bence Zeyd kesinlikle seni seviyor bakma onun sen bi andan çıkıp gittiğine eminim yarın gelip "evlenelim " diyecek aha buraya yazıyorum " yazacak bi şey bulamayınca iki kere parkeye vurdu.Normalde bu hareketine gülerdim.

Ama şu an tarlası yanmışlar gibi ağıt çekmekle meşgulüm

Niye herkes aynı şeyi söylüyordu. Onların bildiği ama benim bilmediğim bir şey vardı sanki

Asık suratımda ona dönüp konuşmaya başladım " Osman amcada aynısını söyledi. "

"Bak gördün mü. Münnecim miyim ne yağ "

"Hah"layarak başörtüsünün ucunu yana dogru savurdu

"Asiyeliği birak şimdi. Bi kere ben evlenilecek bi kız değilim.Elimden hiçbir iş gelmez. Fazla alınganım en ufak bir şeye ağlatacak duygusal, içimde ki okyonusla birini boyacak kadar sinirliyim. Ama o bağırsa çağırsa, içime atarım büyük ihtimalle.Mideme düşkünüm.Çocuk gibiyim hala winx izliyorum.Hoplar zıplar dururum. Fazla gülerim.Ama ruh halim çok çabuk değişir ve buda onun sinirlerini bozar"

Abike yanıma oturarak, sol kolunu omzuma geçirdi.

"Canım arkadaşım. Sen çiçek olup, etrafa gülücükler saçmaya söz verirsen. Toprak olup, seni başının üstünde tutmaya gönüllü birisi mutlaka ololur. Ünlü bi şairin sözüydü sanki.Unuttum ama. Sen biliyorsundur kız "

Dedi kolumdan çimcimkleyerek. Asık suratımda tebessüm oluşurken

"Mevlanın sözü " Dedim

Hatırlamış gibi yapıp

"Heh işte o "Dedi.

Bende diğer kolumla ona sarıp,

"Yıllar önce çekip! Gittiğinde beni yine teselli etmiştin gözyaşlarımı silmiştin. Ne sevap işledim de Allah seni başıma verdi "

"Hım bi düşünelim belkide hafızlık yapma ve yıllarca 40 çocuğu dinleme ve zeydi sevme sevapı olabilir "

Kıkırtı içinde söylediği sözlerle yüzüm düştü

"Anma şu nursuzun ismini "

Yüzümü ekşiterek geri çekildim

"Nursuz mu ?Adam yürüyen yunan heykeli gibi parlıyor senin söylediklerine bak "

"Hı hı bende, bende Afroditim aslında "

"He öylesin zaten "

Yüzümü elinin içine kıstırarak yanaklarımı sıktı

"Güzellik tanrısıda kimmiş benim burda galaksiler güzel kuzenim varken"

"Tanrının cinsiyet mi olur hem ne saçma "

"Doğru valla"

"Allahım tövbe"

Ellerini geri çekerken birbirine gecirerek dya ediyormuş gibi yaptı

"O el ne öyle kız bi tane siyasi lider vardı dua edicem derken böyle yapmıştı aklıma o geldi " dedim gülmemi tutamazken

"Ay ne bileyim yağ. Benim kafada bi milyon oldu.Bence daha fazla günaha batmadan çıkalım şu odadan."

Dedi. Kollarıma girip, beni sürüklerken

"Yemekte etli pilav var " demesiyle bende kayış koptu. Ne başımda ki ağrı ne de zeyd kaldı aklımda. Hebsini bir süreliğine halının altına itekledim

Ne! Etli pilavmı ?

....

 

Yarım saatten beri etli pilavlı aşk yaşarken

Abikenin :"Al şu ayranı erkekler tarafına götür" demesiyle sonlandı.Çok kibar arkadaşım beni aşkımdan ayırmak için saniye sayıyordu sanki.

Dakka başı şunu götür, bunu götür diyordu

Şimdide rotamı erkekler tarafına çevirmem gerekiyordu

Pilava melül bakışlar atarken elinde ki sürahiyi alıp pıtı pıtı, yürümeye başladım.

Evin kapısını açıp merdivenlerden aşağı inmeye başladım.

Holü gectikten sonra sağa dönüp, diğer hole açılan kapıyı tıkladım. Anında kapının açılmasını beklemediğimden elimde ki ayran sürahisiyle karşıma çıkan ilk buldozere çarptım

Buldozor derken...

Bakışlarımı yavaş yavaş (acunun o yavaş konuşması kadar yavaş biçimde) kaldırıp kahve gözlü o kişiyle bakıştık

O elimde yarısı bitmiş sürahiye ve üstüne şaşkın bakışlar attı Ben de şaşkın gözlerine bakakaldım.O sürahiye, Ben gözlere, O ayrana, Ben kahveye

O üstüme sıçrayan ayran lekelerine Ben gözlerinin içinde ki kahvenin ve kızılın tonlamasına dalarken...

Zeydin yanında ki aşağı inen merdivenlerin olduğu bodrum katından ses geldi

"Zeyd ! Nerde kaldı oğlum ayran?" Diyen bir erkek sesiydi

Yanına bakıp

"Arıza çıktı yolda. "Dedi.

"Ne arızası oğlum arabamı bu "

Çocuk merdivenlerin sonunda olduğundan beni göremiyordu.

"Üstüne ne oldu oğlum. Kuşta yok ki buralarda. Kustun mu ne yaptın "

Eliyle gömleğini tuttu.

"Kapıya tünemiş bi kuşun işi. " Bana bakmadan söylemişti ama cümle içinde ki "kuş" bendim ve üstüne sıçtığımı ima etmişti.

Aşkından olduğum çocukla bizim max muhabbet.

Adam sıçtığımı ima etmişti daha ne kadar yerin dibine girebilirim diye düşünüyorum karşısında.

Merdivenlerden adım sesleri yukarı doğru gelirken.

Zeyd kaş göz işareti yaptı.

"Ne diyorsun" der gibi elimi salladım.

özlediğim is bakışlarına bakmakla meşguldüm çünkü

Çocuğun sesi yaklaşırken, zeyd kolumu tutup, beni yavaşça geriye doğru savurunca. Ne anlatmak istedigini anlayıp, kapının yanında ki duvara yasladım sırtımı. Kan akışım durmuş gibi daha yeni akmaya başladı ve karıncalanarak ürperdim.

Utançtan, ve az kalsın bir erkeğe elbiseyle gözükeceğimden dolayı farklı bi galaksiye ışınlanabilseydim keşke. Bir günde bu kadar aksiyon yeterdi bana.

Bit dk ne? Elbiseyle mi ?

sende vur dedin öldürdün. Daha erkendi bu kadar

sende sus be hasan uyarmuyorsun da hiç

Ben onun karşısına elbiseyle mi çıktım korkuyla üstüme baktığımda üstümde gercekten de elbise olduğunu gördüm.

Elbise boldu ve robalıydı aslında fazla zorun yoktu sonuçta nişanlı sayılırdık o her ne kadar kabul etmesede ama ona bu şekilde yakalanmak yüzüme tokat gibi çarptı.

Normalde asla böyle bi hataya düşmezdim. Ama karşımda ki oydu. 2 günde dengemi altüst emişti yine.

Sesleri kulaklarıma çalındığında onları dinlemeye başladım

"Ee oğlum gidip değiştirsene üstünü, ben gidip alırım ayranı "

Endişeyle ve ters bir şekilde

"Yok ben gömleğimi değiştirip alırım. Sen merak etme "

Yani o görmesin diye beni itmişti. Beni mi düşünmüştü yani. Yoksa kendisini mi. Benim kafamda çarpışmanın etkisiyle yıldızlar döndüğünden fark edemezdim belki ve beni gören çocuk adımızı çıkartabilirdi.

"Tamam sakin kanka. Sen bilirsin " çocuğun sesi korkmuş gibiydi. Kim bilir nasıl baktı çocuğa. Yalnızca seslerini duyuyordum.

2 numaralı bakışsa yandı

Çocuğun sesi kesilip,gittiğine emin olduktan sonra saklandığım yerden çıkıp, hafif aralık duran kapıda hala ayranlı üstüyle duran Zeydin karşısına geçtim.

Üstüne giydiği siyah bi gömlek olduğundan karanlık geceye düşmüş ay gibi duruyordu leke ilk başta. Ama artık gömlekle bütün olmuş ve iz bırakmıştı.

Konuşmak için başımı ona kaldırdım

"Sen niye geldin ya!? dönsene mağarana ? " dedim. Sinirle

Yeniden beni böyle devirmesine izin veremezdim

"4 yıl sonra karşına çıkıyorum ve ilk dediğin şey bumu yani ?" DediHayal kırıklığıyla

"Yo bana kuş gibi sıctında dedin. "

Şaşkınlıkla kaşları yukarı alktı

"İnanılmazsın gerçekten. Bunu mu anladın dediğimden "

"Evet bunu anladım var mı bir diyeceğin "

Toplantıda yüzüme bile bakmadan çıkıp gittijten sonra benden iyi muamele beklemesi yok mu, bir tane carpıcam şimdi

"Sen mağaranda yaşamaya devam et bence insani ilişkilerin hala öğrenememişsin. Daha demin ki çocuğa bağırdın bildiğin. Sanki ne dedi çocuk "dedim

Çocuğun gittiği yere baktı sonra tekrar bana baktığında cehennem çukurunda intikam duygusunu yerleştirmişti

Yaklaşan tehlikeyi hissediyorum

"Benimle yıllar sonra yine bir erkek yüzünden kavga mı ediyorsun yani " dedi

Bir dakika ne!

Ben onunla daha önce bir erkek için kavga mı ettim ki?

Tam "ben öyle bir şey yapmadım diyecektim ki

Arkamdan "Kız hafsa nerdesin?"

Diyen abikeyle burayı geleceğini anlayıp, hızla kapının önünden çıkıp, korkuyla durdurdum.

"Dur! Zeyd burda"

Gözlerine arsız parıltılar kuruldu.

"He ben anladım olayı, Nişancılık mı oynuyorsunuz siz kanka da hatırlatırım üstünde duran elbiseyle çıkmışsın adamın karşısına"

"Biliyorum." Bu çarşaf giydikten sonra bir erkeğin karşısına elbiseyle ilk çıkışımdı. Eğer evlilğimiz gerçekleşmeseze bi ömür boyu bunun pişmanlığını çekerdim.

​ondan sonra kafamız yerinde olmadığı için kuzenlerede yakalanmıştık bir kaç kere hatırlatırım

heh sende rezilliklerimi yüzüme vur yine

Elimde duran yarısı boş sürahiyi görünce

"Ayrana ne oldu.? Üstünede hep sıçramış. Ne yaptın o kadar ayranı".

Çaresiz kalmış gibi,

"Bir anda aldım kafaya diktim desem inanırmısın.?"dedim

Kafasını yukarı kaldırıp diliyle çıkladı.

Kafamı arkaya çevirdim onun olduğu yere baktım sonra Abikeye çevirdim başımı

Yüzünde az sonra kahkaha atacakmış gibi duran ifadeyle,

"Sakın bana ayranı gidip zeydin üstüne bocaladığını söyleme "

Kafamı aşağı yukarı salladım. Gülmeye başlayıp,

"Zeydi görünce aklın başından gitmesi normal. Aksi oldumu şüphelenmek lazım zaten ".

Kınayıcı bir ifadeyle "Arkadaşın burda rezil olsun az kalsın elalemin adamlarına yakalansın senin burda dediğine bak"

"Adamlar derken.? Başka kime yakalanıcaktın ki.?"

"Bilmiyorum genç bi çocuk sesi geliyordu merdivenlerin aşağısından."

Gülmesinin yavaş yavaş, kahkahaya dönüşmeden arkasını döndürüp itekledim.

Geri zeydin karşısına gittim

Sonunda gözleri bana çevrilen zeydin göz bebeklerinde muzip kıpırtlarla oturup çay içtik.

"Şey pardon ben yıkarım istiyorsan üstündekini"

Sonunda beynime kan gitmiş olmalı ki konuşabildim

Gözlerinde ki muzip parıltılarla "gerek yok" Dedi.

Sıkı sıkıya, sarıldığım surahiyi gösterip,

"Bırak oda senin olsun. Fazla sevmişe benziyorsun "

Dedi.Ve

Hafifçe tebessüm etti

Ne teb- ne!

Algılarım kapandı. Hürrem gibi "bu ne çok güzel" Diyip, bayılacağım şimdi şuraya.

Arkasını dönerek yıllar sonra gördüğüm yarım tebessümünden beni mahrum bıraktı

Gitmeden son kez başını çevirip, olduğum yere baktı.

"Bu arada üzerinde böyle bi etkim olduğunu bilmiyordum... üzerime ayran dökecek kadar " Dedi ve gitti.

Bi anda kan beynime sıçradı sanki

Daha beni istememesini kaldıramamışken, bide beni kolay lokma gibi görmesine sinir oldum

"Hah haspam, uZeriMDe bOyle bI etKim OlduGunu bIlmIyoRdUm"

Arkadan başını uzatmaya devam eden Abike taklidime gülmeye başladığında

"Tek bi kelime edip, dalga geçersen bu sürahiyi kafanda patlatırım "

Dedim ciddi ciddi

İki parmağıyla hayali fermuar çekip içeriye geçti

"Bez getirmeyi unutma !"

Arkasından bağırırken yere serseriler gibi köpek oturşuyla oturdum. Surahiyide yanıma koydum Allahım neydi günahım triplerine girerken yerde ki ayran lekesine göz kırptım

 

...

Yeri silip, mutfağa geri döndüğümde tezgahta bi şeylerle uğraşan haticeyle karşılaştım.

Arkadan bi anda sarıldım.Neye uğradığını şaşırmıştı.Elleri ıslak olduğu için havada asılı kaldı.

Hafif titreyen sesiyle.

"Kimsiniz "Dedi.

Yüzümde tebessüm oluşurken.

"Delizkon "

Dedim kıkırdayarak.Aydınlanmış sesiyle.

"Hafsa !?"

Bende onun sesini taklit edip, "Hatice? "Dedim.

Önüne dönmeye çalışınca. Kollarımı bıraktım

"Sen bize selam verirmiydin hafsa hanım "

Dedi tripli sesiyle.

İki elimin işaret parmağını uç uca getirerek anime kızı gibi yaptım.

"Şey o konu... şey yağ biliyorsun hoca oldum iç güç işte canım "

Dedim gururlu bi sesle.

Ve elimi omzuna koydu

"Yardımcı hoca olduğun kurstan mı bahsediyorsun "

Dedi tırnak işareti yapıp, küçümseyen bi sesle.

ana bunu söyleyen ceydaydı

Yüzüm düştü. başimı yanimıza yeni gelen ceydaya çevirdim

İstenmeyen ot gibi her yerde bitiyordu. Burda bile karşıma çıkmaya başarabiliyordu

Ben bu kızı yolarım, yolduğum saçlarıylada

büyü yaparım. Beni delirtmese iyi olucaktı

"Sen peki ? hiç bir vasfi olmayan sen niye buradasın "

Üzülmüş gibi duran bi ifade takındı.

"Aşk olsun hafsa kovuyormusun beni.Ama ben sana eğitim vermeye geldim.Korkma nişanlını kaçırmam"

Dedi. GÖZ KIRPARAK.

Tutmayın beniğgg.

Haspama bak sen hele.

Umarım misafirliğe gittiğinde evde hela tıkanır.

Islak çoraplarla parmak arası terlik giyersin unutarakta vıcık vıcık, olursun inşallah

Helada peçete bitsin de kartonla sil kıçını.

Sevdiğin filmin en heyecanlı sahnesinde annen sana iş versin.

Hay babanın süt kasesine böcek düşsün!

İçimden unları söylerken yüzüm dümdüzdü.içimde öfkeden volkanlar patlıyor ama ben buz gibi ifadeyle bakıyordum

Sanki lavlar buz tutmuş göldeki oyukten girip kayboluyordu

Alay doluydu bir ifade takınarak,

"Ahe şey gerek yoktu canım cicim "

Dedim arkasından kollarımı koyarak dışarı itekledim.

Ne oluyor, ne yapıyorsun derken.

Kapıya gelmiştik,

Yüzüne kapıyı kapatmadan. Elini ayran sürahisini tutuşturdum

"Al bunu abikeye ver. O sana ne yapman gerektiğini söyleyecek. bide iki sistemi zorlama kardeşim.Sinir sistemi ve bağırsak sistemi "Diyip, yüzüne kapıyı çarptım.

Ve kapıya başımı koydum.

Elimde kapıdaydı.

Bende Hafsa mahursam bu zamana kadar nasıl kendi ayaklarımın üstünde durarak bir çok şeyi öğrendiysem, yine büyük bi azimle kendimi eğiticektim

 

 

 

Loading...
0%