9. Bölüm

~Ağlamak bazı acılara yetmiyor~

Yağmur
yagmur_g.01

" Alper abi!" İçeriden Aykız' ın bağırışını duydum.

" Ya abi sen tabura git lütfen ya." İçeriden sesler geliyordu. Üstümdeki şortlu ve ip askılı pijamaya aldırmadan sersem adımlarla mutfağa doğru ilerledim. Gözlerimi ovuşturarak ne olduğunu anlamaya çalıştım.

" Ne oluyor burada?" Gözlerimi açamıyordum resmen. Durmadan esniyordum.

" Ne olacak abim yine kahvaltı hazırlamamıza karışıyor." Derya' nın dediği şeyle bakışlarımı Alper'e çevirdim sırıtarak ağzına bir parça çikolata ekmek attığını gördüm.

" Şu şekilde sırıttığında ağzına bir tane yumruk çakmak istediğimi söylemişmiydim." Eyvah! Sesli düşünmüştüm. Olsun en azından içimde kalmadı düşüncelerim.

" Taburda öyle demiyordun ama" oflayarak masaya tabak ve bardaklarıda koyduğumuzda her şey tamamdı.

" Şuan taburda olmadığımıza göre" Aykız çayları doldururken, ben ise tabağımı doldurmakla meşguldüm. Ağzıma bir lokma ekmek attığımda Alper'in kısa bir süre beni süzdüğünü fark ettim.

" Noldu Abi niye bakıyorsun?" Çayından bir yudum içip kafasını kaldırmamak adına yemeğine gömüldü.

" Sen bu şekilde mi kahvaltı yapıyorsun?" Ne olduğunu anlamadan üstüme baktım bir süre. Siktir! Asu ben senin giyceğin pijamayı kızım. Senin uyku sersemi halini kızım. Muhteşem şortlu ve ip askılı pijamalarımla bir şey yokmuş gibi Alper'in önüne oturmuştum. O da yetmezmiş gibi kahvaltı yapıyordum. Sertçe yutkunup söze girdim.

" Biz sadece kızlarla evde kaldığımız için alışkanlık olmuş ABİ." Abi kelimesini özellikle vurgulamıştım. Sabrı sınanırmışçasına nefes verdi.

" Asu akşam tim ile kafa dinlemek için mangala gideceğiz. " Mangal mı? Bayılırdım.

" Vaay. Sevdim." Mangalı duyunca mutlu olmuştum.

" Derya, Aykız sizde gelin. Açelya ve Ali komutanın eşi Feyza abla da olacak." Dedi.

" Abi sağol. zaten tim olarak gidecekmişsiniz. Biz yük olmayalım" Aykız ballı turtam. Yük olmayı sevmezdi.

" Ne olacak Allah'ını seversen. Gelin hem çok eğleniriz." Dediğimde Aykız zorla ikna olmuştu. Fakat Derya sofraya oturduğundan beri telefonda mesajlaşıyordu.

" Derya sen ne diyorsun?" Derya' yı telefondan ayıran Aykız oldu.

" Ney? Efendim?" Bu kadar mı düşmüş telefona bu kız.

" Hayırdır Derya. Sabahın bu saatinde kiminle mesajlaşıyorsun?" Derya anlamadığım bir şekilde biraz panik olmuştu ama hemen sonra toparladı kendisini.

" Bir tane hasta vardı. Doktor arkadaşa onun hakkında bilgileri veriyordum. Siz neyden bahsediyordunuz?" Alper dikkatle baktı Derya' ya.

" Umarım öyledir." Ortamı sakinleştirmek adına hızlıca söze girdim.

" Akşam timin yemeği var. Sizde gelin diyoruz." Dedim.

" Olur bana uyar."

 

Kahvaltı bittikten sonra kızlarla biraz oturup sohbet muhabbet ettik. Alper ise timin yanına gitmişti.

Akşam yemeğine yakın saatlerde bir kaç birşeyler hazırlayıp yanımıza almıştık. Alper bizi almaya geldiğinde hepimiz elimize birer poşet alıp aşağı indik. Eşyaları bagaja yerleştirdikten sonra ben ön yolcu koltuğuna oturmuştum. Aykız ve Derya ise arka koltuğa oturmuştu. Ardından yola çıktık.

" Derya hala hastayı tedavi edemediniz sanırım." Alper aynadan Derya' ya doğru bakıyordu. Aradan bende ona bakmaya çalıştım.

" Of abi. Baskı yapıp durmasana bana." Azıcık bende merak ediyordum Derya' nın kimle konuştuğunu. Bütün gün telefon elinden düşmemişti neredeyse.

" Merak ettiğimden soruyorum abicim. Yoksa başka ne düşünebilirim ki." Derya telefonu kapatıp çantasına attı.

" Kıza bu kadar yüklenmesene sen. Kaç yaşında artık. İllaki bir şeylerin farkına varacak ." Alper tarafından Yandan bir bakış yedim.

" Sen profesör olsaymışsın keşke Asu." Dalga geçer gibi güldüm.

" Teşekkürler." Biraz sonra mangal yapacağımız yere gelmiştik. Tim bizden önce gelmişti bile. Bagajdan eşyaları alıp ilerlemeye başladık.

" Ooo alper kaptan hoşgeldiniz." Bartu yine neşesini saçmıştı ortaya. Sırayla herkesle tokalaştık.

" Alper oğlum. Hayırlısı olsun." İkimizde anlam veremediğimiz bir şekilde Feyza ablaya baktık.

" Ne için abla?" Alper sorgularcasına bakmaya devam ediyordu.

" Bide bilmemezlikten gelmesi yok mu? Hiç tanıştırmadın bizi kızımızla. Ne zamandır çıkıyorsunuz bakayım." Şimdi anlaşılmıştı. Feyza abla timin annesi gibiydi. Tim ailesinden uzaktı. Ama Feyza abla burada elinden geldiğince destek oluyordu hepimize. Şimdi ise Feyza abla ile ilk defa karşılaşıyorduk ve bizi sevgili sanmıştı.

" Anne öyle bir şey değil." Açelya ne kadar açıklamaya çalışsada dinlemedi.

" Feyza abla sen yanlış anladın. Bizim aramızda bir şey yok. Asu bizim tim arkadaşımız." Alper'in dediği şeyle Feyza abla utanmıştı.

" Ay özür dilerim. Tamamen benim hatam. Çok özür dilerim. " Gülümsedim onun bu haline.

" Sorun değil Feyza Abla. " Mahçup bir şekilde bakıyordu. Ne kadar sorun olmadığını söylesemde dinlemiyordu.

" E haydi. Hazırlayalım artık sofrayı. Ali Komutanım ben mangalı yaktım bu arada." Uraz komutan mangalı yellerken Atalay etleri götürüyordu.

 

Sofrayı hazırladığımızda Feyza abla ile iyice kaynaşmıştık. Herkesin tabağına yemeklerden eşit miktarda koyup masaya oturduk. Ben Alper ve Derya'nın arasında kalmıştım. Aykız Derya' nın yanındaydı ve onun yanında Turan komutan vardı.

" Valla komutanım ne iyi oldu böyle." Herkes Turan komutanı onaylar şekilde mırıltı çıkardı.

" Gerçekten çok iyi oldu. Hepimizin kafası dağılmış olur." Uraz komutan bir yandan yiyor bir yandan konuşuyordu.

" Siz çok yakın gibisiniz. Timden mi tanışıyorsunuz yoksa daha öncedende tanışıyor musunuz?" Canım Feyza ablacım. Sorularını bitirememişti. Geldiğimizden beri bilmem kaçıncı sorusunu soruyordu ama buna rağmen enerjik bir kadındı. Ağzımdaki lokmamı bitirip söze girdim.

" Aslında küçüklükten tanışıyoruz. Ailelerimiz arkadaş." Feyza abla anladım der gibi bir hal aldı.

" Asu arada bizede gelin kızım. Kız kıza takılırız." Gülümseyerek göz kırptı Feyza abla.

" Sağol Feyza abla" biz konuşmalara bu şekilde devam ederken arkadan erik dalı çalmaya başladı bakışlarımı şarkının geldiği yöne doğru çevirdiğimde Bartu' yu gördüm.

" Ama hep oturacak mıyız haydi" Bartu sırayla herkesi zorla kaldırmıştı. Herkes eğlenirken buruk bir tebessümle baktım. Korkuyordum. Bu timin dağılmasından çok korkuyordum. Hepsi abim, kardeşim, ailem olmuştu. Kimseyi kaybedemezdim. Alper'in sesiyle sıyrıldım düşüncelerimden.

" Nereye dalıp gittin yine?" Yavaşça bakışkarımı ona çevirdim.

" Hiç bir yere. Dalmışım sadece." Telefonum çaldığında ayaklandım.

" Müsadenle babam arıyor." Sesin az olduğu yere doğru ilerlerken açtım telefonu.

" Güzel kızım ne yapıyorsun." Babam bütün neşemi yerine getirmişti.

" İyiyim babacım sen ne yapıyorsun. Tim ile yemeğe geldik." Gülümseyerek konuştuğunu hissedebiliyordum.

" İyi yapmışsınız. Yaptığımız bir şey yok ki kızım hep aynı." Haklıydı. Bütün gün operasyonlarda geçiyordu neredeyse. Babamı çok iyi anlıyordum.

" Ben tutmayayım seni. Haydi iyi eğlenceler size."

" Sağol babacım. İyi akşamlar." Diyerek kapattım telefonu. Tam bizimkilerin yanına gidecekken ses duydum. Elim hızlıca belimdeki silaha gitti. Yavaşça sesin geldiği yöne doğru ilerledim. Bir kaç adım daha attıktan sonra görüş alanıma Açelya ve Uraz abi girdi. Beni görünce ikisininde bakışları bana çevrildi. Açelya panikle ne yapacağını bilemez bir şekilde açıklama yapmaya başladı.

" Asu her şeyi anlatacağım sana. Gerçekten sandığın gibi bir şey yok." Anlamaz bir şekilde baktım. Açelya ve Uraz komutan anlaşıyormuydu? Yok artık.

" Uraz abi neler oluyor burada." Uraz komutan Açelya'nın aksine daha sakindi.

" Açelya sana anlatır. Ama lütfen kimseye bir şeyden bahsetme." Diyerek ayrıldı yanımızdan. Mala bakar gibi olanları anlamaya çalışıyordum. Açelya ise biraz sakinlemiş halde yanıma geldi.

" Asu sakın babama bahsetme bu durumdan. Biz Uraz ile sevgiliyiz." Dediği şeyle şaşkınlığım devam ediyordu.

" Gerçekten mi? Ne zamandır?" Derin bir nefes verdi. Panik hali ufakta olsa sürüyordu.

" Yaklaşık üç ay kadar." Sakin kalması için gülümsedim Bu sefer.

" Merak etme. Herkes ileride hayatının aşkını bulacak." Diyerek cana yakın bir şekilde kolunu sıvazladım.

" Öyle ama şuanlık babamdan saklıyoruz. Öğrenirse sadece beni değil Uraz'ı da gebertir. Bundan kimseye bahsetmesen olur mu?" Gülümseyerek koluna girdim.

" Merak etme. Devlet sırrı gibi saklarım bana güvenen bilirsin bu konularda. Ama bence Ali komutanada bahsetsen iyi olur." Somurtarak baktı.

" İlerde söyleyeceğim ama şuan değil." İkimizde gülümseyerek timin yanına gittik. yerimize oturduğumuzda ortamda komik bir muhabbet dönüyordu.

" Bartu seni bir köyde eşek kaçırmıştı hatırlıyor musun?" Turan komutan bunu söylediğinde tim gülmeye başlamıştı. Tabi muhabbeti bilmeyenler katagorisinde yer alarak bende anlamamış bir şekilde bakmaya devam ettim.

" Nasıl yani?" Soruyu soran Aykızdı.

" Biz bir köye operasyona gitmiştik. Operasyon bitti falan. Köyün biraz ilerisinde eşek vardı. Bartu da dedi ki ' şimdi hemen eşeği eğitir, biner gezerim.' bizde yapamazsın diye tersini iddia ettik..." Burda Turan komutan gülmeye başladığı için Atalay devam etti.

" Bartu komutanım iddiayı sürdürerek eşeğe bindi. Yarım saat kadar eşeği yürütmeye çalıştı ama nafile. Eşek bir adım dahi atmadı. Uraz komutanım Bartu komutanımın yanına gidip eşeğe hafif bir şaplak atmasıyla eşeğin Bartu komutanımla beraber kaçması bir oldu." Herkes gülmeye başlamıştı bu sefer.

" Bütün köyü dolaşmışlardı. Zar zor yakaladık." Uraz komutan bunu söylerken gülmeye devam ediyordu. Bartu ise burun kıvırarak bakıyordu.

" Uraz komutanım. Hatırlarsanız yanlışlıkla kocaman arı kolonisini peşine takmıştın." Bartu bunu dediğinde daha çok gülmeye başladık. Bütün gece bu şekilde eğlenerek geçmişti. Çoğunlukla anılarımızı anlatıp gülüşmüştük. Bizde bu şekilde mutlu oluyorduk. Hayat yorucu ve acımasız. Ama biz ne olursa olsun güçlü durmasını bilmeliydik. Dik durmalıydık. Kocaman apartmanı küçük bir dal tutuyorsa kendimizi geliştirmeliydik. O dal filizlenmeli ve kocaman güzel bir ağaç olmalı. O ağaç Yeşersin ve meyve versin. Bazen düşebiliriz. Bazen sürünebiliriz. Ama ne olursa olsun kalkıp yola devam etmeliyiz. Ufacık bir olumsuzlukta vazgeçmemeliyiz. Onun yerine daha fazla çalışıp istediğimiz şeyi elde etmeliyiz. Hayat her zaman bu şekilde değil mi? Gülerek, ağlayarak, korkarak, şaşırarak, sevinerek yaşamıyor muyuz? Hiç bir şeyden vazgeçmemeliyiz. Eğer vazgeçmek isterseniz bir yere oturun ve hedefiniz için ne kadar çabaladığınıza bakın. Ardından iyice düşünün. Bu kadar ilerlemişken vaz mı geçeceksiniz gerçekten? Unutmayın 'Gecenin en karanlık anı, şafak ışıklarından önceki andır.'

 

 

" Sungur1, Sungur."

" Sungur1 dinlemede."

" Dikkatlice girin." Evet güzel bir akşamın ardından operasyondaydık. Şiyan'ın bize verdiği bilgilere göre Sungur'un olduğu yere baskın yapıyorduk. Uraz komutan kendisine gizli bir yer bulduktan sonra bizde hızlı ama bir o kadarda dikkatli adımlarla içeri intikal ediyorduk.

" Asu, Turan siz ikiniz arkayı sarın." Turan komutanla hızlıca deponun arkasını sardık.

" Atalay, Bartu ne durumdasınız?" Atalay ve Bartu gizlice içeri girip bize yardım edeceklerdi.

" Şuan temiz komutanım. Gelin" dediğinde hepimiz hazırdık. Biz Turan komutan ile arkadan kaçanları yakalayacktık. Ön kapı Uraz komutandaydı. Diğerleri ise içeri girmişti. İlk atış Uraz komutandan çıktıktan sonra ortalık mermi yağmuru olmuştu.

 

 

Uzun bir süre ardından ortalık sakinlemişti. Fakat Sungur elimizden kaçmayı başarmıştı. Ne kadar peşinden koşsamda bir tane arabaya atlayıp gitmişti.

" Depo önünde toplanın" Alper komutanın bu emrini duyduktan sonra geri döndüm. Giderken bir silah sesi duymamla kasığımın biraz altında yanma hissini hissetmem bir oldu. Hızlıca bir kayanın arkasına geçip bana ateş eden kişinin işini halletmiştim.

" Herkes iyi mi? Silah sesi duyuldu." Alper komutan herkesin güvenliğinden emin olmak istiyordu. Daha fazla dayanamayıp yere oturdum. Sağ kasığımın biraz altında mermi vardı. Çok kan kaybediyordum. Hızlıca kolumdaki bandanayı çıkarıp yarayı olabildiğince sıktım.

" Asu sana diyoruz cevap ver." Alper kulaklıktan bana sesleniyordu. Daha fazla bekletmeden ses verdim.

" Komutanım." Zorlukla ayağa kalktım. Silahımı elime alarak sekerek yürümeye çalıştım.

" Asu iyi misin neler oldu orada." Zorlukla ilerlemeye devam ettim.

" Komutanım sağ bacağım..." Nefes nefese kalmıştım resmen ben bu şekilde ilerlerken tim görüş alanıma girmişti. Uraz komutan beni fark edip hemen yanıma koştu.

" Siktir." Turan komutan ufak bir küfür edip yanıma geldi. Daha fazla ayakta duramayıp oturur bir şekilde yere düştüm. Alper ise hızlıca belimden tutarak destek oldu.

" Asu nasıl oldu bu?" Güçlükle cevap verdim.

" Çok kan kaybediyorum..." Alper beni hızlıca kucağına aldı. Araç çoktan gelmişti. Hızlıca araca bindik.

" Çabuk hastaneye sür." Alper emir verirken zorlukla öksürdüm.

" Yarayı bastırın kanamasın." Bartu dikkatlice yarayı bastırdığında yüzümü ekşittim.

" Abi... Bana bir şey olursa Derya çok üzülmesin." Yüzümü kavradı bir eliyle.

" Sakın böyle düşünme Asu. Tamam mı? Bak şimdi hastaneye gidiyoruz. Sende iyileşeceksin. Her şey daha güzel olacak. Anladın mı beni?" Güldüm. Ağzımdan cümleler çıkmadı bu sefer. Hastaneye gelmiş olacağız ki araçtan indiğimde düz bir zemine yatırıldığımı hissettim. Başımda Bir sürü hemşire ve doktor vardı. Yüzleri ise bulanık görüyordum. En son hatırladığım şey derin bir karanlık.

 

                                     🐺

Derya Aykız ile acil koridorunda ilerlerken kapıya yanaşan askeri aracı görmesi ile ikisininde adımlarının yere çakılması bir olmuştu.

" Sakın!" Dedi Derya. Hızlıca o tarafa doğru ilerlediklerinde Alper kucağındaki Asu ile inmişti arabadan. Aykız koşarak sedye getirmişti. Derya hızlıca Alper'in yanına gitti. Asu' yu bu şekilde görünce gözleri dolmaya başlamıştı.

" Derya! bacağından yaralandı. Çok kan kaybetti. Çok acil müdahale edilmesi lazım." Dediğinde Asu' yu sedye ye yatırmıştı. Derya hızlıca yarasındaki bandanayı çözmeye çalıştı. Fakat gözlerinde ki yaşlardan dolayı hem önünü düzgün göremiyor hemde elleri titrediği için hiç bir şey yapamıyordu. Aykız Derya'yı kenara çekip müdahaleyi yaptı ve hemen ardından ameliyata alındı Asu. Asu çok kan kaybettiği için acil kan gerekiyordu. Turan ve Aykız'ın kanı uyuşordu ve hemen kan vermeye gitmişlerdi. Derya ameliyathane kapısının önünde yere çökmüş bir şekilde ağlıyordu. Alper Asu' nun kanıyla kırmızıya boyanmış ellerine baktı. Genzinde kocaman bir yumru vardı. Yumruk yaptı ellerini. Sertçe yutkundu. Hıçkırarak ağlayan Derya'nın yanına gitti.

" Abi Asu iyileşecek. Hiç bir şey olmayacak değil mi?" Kardeşinin bu haline üzüldü. Yutkundu.

" İyileşecek güzelim. O bizi bırakmaz." Elbette iyileşirdi. O Asu'ydu. Güçlüydü, sevdiklerinin üzülmesini istemezdi, onları bırakmazdı.

" Abi keşke küçükken o oyunu oynamasaydık. Bak gerçek oldu." Derya ilk kez oynadıkları oyundan nefret etmişti. Eskiden oyundu hemen iyileşir kalkardı Asu. Ama burası gerçekti. Her şeyiyle dünyaydı.

 

Bir kaç dakika sonra doktor ve Aykız çıktı ameliyattan. Hızlıca bütün gözler onlara döndü. Yerinden gram kıpırdamayan Derya koşarak meslektaşının yanına gitti. Ardından doktor söze girdi.

" Şuan için her şey iyi. Kurşunu çıkardık. Çok kan kaybettiği için Yoğun bakıma almamız lazım. Uyandığında normal odaya geçebilir. Tekrardan geçmiş olsun" deyip ayrıldı yanlarından. Herkesin içine birazda olsa su serpilmişti. Derya bu güzel haberi alır almaz Alper'e sıkıca sarılmıştı.

" Ben dedim değil mi sana bizi bırakmaz diye" sırayla kalacaklardı hastanede. Derya hastanedeyken Alper üstünü değiştirmeye gitmişti. Sabahları Derya ve Aykız Asu'yu kontrol ediyordu. Alper ise her boş vaktinde geliyor Asu' nun ne durumda olduğunu kontrol ediyordu. Timde aynı şekilde zaman buldukça hastaneye uğuruyordu.

 

Asu ameliyattan çıkalı on iki saat olmuştu. Derya camdan kardeşini izlerken birden hareketlilik fark etti. Ardından dikkatlice Asu' ya baktığında Asu sonunda gözlerini açmıştı. Derya bunu görünce çok sevindi hızlıca doktoru çağırdı ve hemen ardından Alperi aradı. Asu normal odaya alındığında Derya kardeşini bekletmemek adına onunla beraber odaya girdi. Oksijen maskesi vardı Asu' da.

"Asuşumm." Anında gözleri doldu Derya' nın. Asu ise güçlükle yutkundu. Derya üzüldüğü için dolan gözlerle baktı ona Asu. Fakat tüm damlaları geri içine attı. Derya dikkatlice sarıldı. Sabahtan beri göz yaşlarını içinde tutan Derya artık serbest bırakmıştı. Çok geçmeden kapı çaldı. İkisininde gözleri kapıya çevrildiğinde gelen kişinin Alper olduğunu gördüler. Alper içeri girdiğinde çoktan Asu'nun yanına gelmişti. Derya'nın telefonu çaldığında gitmek zorunda kalmıştı. Alper sandalyeyi yatağın yanına çekip Asu' nun yanına oturdu. Asu ise Alper'in her hareketini izliyordu. Asu daha fazla tutamadı kendinisini. Alper yanındaydı ve kendisini güvende hissediyordu. İlk defa Alper'in yanında ağlıyordu. Çünkü Asu sadece kendisini güvenliği hissettiği yerde ağlardı. Alper dikkatlice Asu' nun yüzünü ezberlemek istercesine izledi. Serum takılı elini sıkıca tuttu. Alper diyecek bir şey bulamıyordu .Asu' nun yanağından bir damla yaş düştüğünde Alper üzüntüyle baktı. Düşen göz yaşını elinin tersiyle yavaş ve narin bir hareketle sildi.

" Ağlama. Bak artık güvendesin. Ben buradayım. Hepimiz buradayız." Asu ise Sadece bakmakla yetindi. Bu sırada Alper Asu' nun elini bırakmak istemiyormuşçasına daha sıkı tuttu. Kuruyan boğazı konuşmasına engel oluyordu. Kendisini yorgun hissediyordu. Konuşmak bile yorucu geliyordu.

"Çok korktum Asu. Sana bir şey olacak diye çok korktum. Rıza amcaya ne derim ne yaparım diye çok düşündüm. Özür dilerim Asu. Seni koruyamadığım için çok özür dilerim." Dediğinde serumun takılı olduğu yeri yavaşça öptü Alper.

"Alper..." Asu bunu güçlükle söylemişti. Alper hızlıca bakışlarını Asu' ya çevirdi. Konuşmasına bile mutlu olmuştu.

" Buyur güzelim." Asu hafif şaşkın bakışlar attı Alper'e. Fakat çok kısa sürmüştü bakışları.

" Su..." Asu bunu söylediğinde Alper hızlıca kalkıp su doldurdu. Ardından oksijen maskesini çıkardı. Asu suyu rahatlıkla içsin diye bir eliyle başına destek attı, diğer eliyle yavaşça suyu içirdi. İki yudum bile Asu için yetmişti. Alper bardağı masaya koyup oksijen maskesini geri taktı.

" Ben biliyorum. Hemen iyileşeceksin. Sen güçlü kızsın. Bu makinalar yakışmıyor sana be Asu." Asu hafifçe tebessüm etti.

" Korkma abi... İyileşip geri geleceğim." Dediğinde Alper'inde yüzünde hafif tebessüm oluşmuştu.

" İşte böyle kızım. Bir an önce dön aramıza. Ayrıca sana bunu yapanı yakaladık." Asu' nun kaşları çatılmıştı. Şuan sorgusuna girip bir güzel pataklayası vardı.

" Keşke bende olsaydım." Alper arkasına yaslandı.

" Merak etme daha önümüzde çok sorgu var." Deyip göz kırptı. Alper Asu' yu çok yormamak adına fazla konuşmamıştı. Bu gece refakatçi olarak Alper kalacaktı yanında. Asu zaten çok geçmeden uyuyup kalmıştı. O uyurken Alper ise bütün yüz hatlarını izliyordu Asu' nun. Asu' nun kılına zarar gelmesi çok sinrini bozuyordu Alper'in. Onu korumalıydı. Rıza amca ona emanet etmişti ve Alper o emanete sahip çıkamamıştı. Bu yüzdende kızıyordu kendisine. Asu uyumaya devam ederken Alper yüzüne düşen saçları yavaşça itirip okşadı. Kızıyordu ama hepsi başına bir şey gelmesinden korktuğu içindi. Asu' yu seviyordu. Fakat Asu onun kardeşiydi, çocukluk arkadaşıydı hislerini kendisine saklamalıydı. Hem Asu bu düşünceleri yüzünden kızabilirdi ona. Alper'in kafası çok doluydu. Dinlenmek istiyordu, kafasındaki tüm sesler sussun istiyordu. Falat olmuyordu. O sesler hiç bir şekilde susmuyordu. Sadece Asu yanındayken susuyordu her şey. Alper'de uykusuna yenik düşerek bir kolunu yanındaki masaya koyup yatmıştı. Diğer eliylede Asu' nun elini asla bırakmamıştı...

 

 

Arkadaşlar bölüm hakkında yorumlarınızı bekiyorum. Sizce nasıl olmuş. Yorum yazmayı ve yıldıza tıklamayı unutmayın. Sizleri seviyorum keyifli okumalar 💖 😘

 

Bölüm : 15.12.2024 23:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...