@yagmur_g.01
|
Sabah erkenden kalkıp siyah pantolonumla siyah tişörtümü geçirdim üstüme. Lavaboya girip elimi yüzümü güzelce yıkadım. Tam çıkmak için kapıya doğru gidiyordum ki Derya arkamdan seslendi. " Asu, günaydın.kahvaltı hazır kuzucum. Haydi gel bir şeyler atıştırır beraber çıkarız" gülümsedim. Beni bu sözcükleriyle sevmek hoşuma gidiyordu. " Sanada günaydın kuzu." Onu kıramadığım için ikimizde mutfağa doğru ilerledik. İçeri girdiğimde güzel bir kahvaltı sofrası hazırladığını gördüm. " Gerçekten atıştırmalıkmış Derya. Ne zaman kalkıp ,bu kadar şey hazırladın sen?" Tüm enerjisiyle günümü aydınlatmıştı. " Hazırlarım ben. Hadi bir an önce yiyip çıkalım." İkimizde masaya oturduk. Tabağıma bir kaç parça kahvaltılıklardan alıp yemeye başladım. " Doktor arkadaşım var demiştim hatırlıyor musun?" Ağzım dolu olduğu için olumlu anlamda mırıltı çıkardım. " Akşam onun doğum gününü kutlayacağız bir kaç tane daha arkadaş olacak. Seninde gelmeni istiyorum. Hem Aykız ile tanışmış olursun." Biraz düşündüm. " Bilemiyorum. Belki operasyon çıkar veya görev. Söz veremem." Melul bakışlarını dikmişti bana. " Tamam. Gelmeye çalışacağım." Deyip gülümsedim. Beni nasıl yumuşatacığını biliyordu bu kız. Asla kıyamazdım Derya'ya. Ardından saatin geçtiğini anladığımızda hızlıca üstüme deri ceketimi atıp Derya ile beraber çıktık. Bir kaç dakika sonra tabura gelmiştim. Girişte ki askere kimliğimi gösterip içeri girdim. Ardından tabura doğru ilerlerken Alper ile karşılaştım. "Geç kaldın. Hemen üstünü giyin ve odama gel." Bordo bere ve kamuflajın içinde daha bir çekici duruyordu sanki. ' saçmalama Asu bak abi diyorsun adama' . " Emredersiniz komutanım" başımla hafif selam verip gidecekken durdurdu. " Daha önce geldin sanırım buraya. Odayı nasıl bulacaksın. " Olduğum yerde kaldım. Şuan rütbede olmasaydık ağzına bir tane çakardım şu adamın. " Umay!" Kapının orda duran başka bir asker koşarak yanımıza geldi. " Emredin komutanım" saçları hafif sarıya çalan bu kadın gerçekten güzel bir askerdi. " Yeni arkadaşımıza odasını göster." Gerçekten burada sınanarak geçecekti her günüm. " Emredersiniz." İkimizde baş selamı verip ayrıldık Alper'in yanından. " Ben Astsubay Üstçavuş Umay." Hafif ciddiliğimi koruyarak bende kendimi tanıttım. " Astsubay Kıdemli Üstçavuş Asu" birinci kata çıkmıştık. bir tane odanın önünde durduk. " Komutanım burası yatacağınız oda." İçeri girdiğimizde tek bir yatak vardı. yatağın yanına ilerledik. " Burası sizin odanız . " Sağ taraftaki dolabı gösterdi. " Buraya eşyalarınızı koyabilirsiniz." Eşyalarımı yatağımın üstüne bıraktım. Ardından bir alt kata indik ve koridorun sonunda ki odaya doğru ilerledik. " Burası teçhizat odası" bu odanın solundaki kapıyı gösterdi bu seferde. " Burasıda komuta merkezi" ardından Umay'a teşekkür ettim. Tam giderken durdurdum. " Umay! Alper komutanın odası ne tarafta?" " Üçüncü katta komutanların odası var. Dördüncü katta da yemekhane var komutanım" başımla onayladım. Ardından baş selamı verip gitti. Hızlıca odaya gidip üniformamı giydim. Beremi başıma ve silahımıda belime taktıktan sonra hazırdım. " Haydi bakalım Asu. Kim bilir başına neler gelecek kızım." Aynada kendimle konuşma işinide hallettikten sonra Alper komutanın odasının yolunu tuttum. Kapısının önüne geldiğimde kapıyı çalıp içeri girdim. " Seni timle tanıştırayım" beraber 2. Kata gittik. " Tim!" Herkes Alper'i görünce hazır ola geçmişti. " Rahatta dinle." Beni yanına doğru çekiştirdi. " Yeni tim Arkadaşınız. İyice kaynaşın. Kadın olduğuna bakmayın çok iyi askerdir. Biliyorum time ilk defa kadın biri geliyor ama alışın." Dedi. Kulağıma doğru eğilerek " gözüm üstünde" diyerek ayrıldı yanımdan. Gerçekten daha ilkten sabrım sınanıyordu ama hadi bakalım. " Ben Astsubay Kıdemli Üstçavuş Asu Altınay" diyerek selam durdum. Sırayla hepsi kendisini tanıştırmaya başladı. " Astsubay Üstçavuş Atalay Özsoy" " Astsubay Kıdemli Üstçavuş Bartu Uyar" "Astsubay Başçavuş Turan Şahin" "Astsubay Başçavuş Uraz Akay. Börü timine hoşgeldin Asu" hepsiyle tek tek tokalaşıp tanıştım. Şimdiden ısınmıştım hepsine. Hepsi çok samimi duruyordu. Ben 1.75 boyumla kendimi uzun sanıyordum. Fakat bu timin arasında kendimi cüce gibi hissettim âdeta. Hepsi birbirinden güçlü ve cesur yiğitlerdi. Ardından oradaki koltuklardan birine geçtim. " Neden bu mesleği seçtin?" Bakışlarımı sözün sahibi Turan komutana çevirdim. " Küçüklüğümden beri bu mesleği istiyordum. Bunda biraz babamın da etkisi var. Babam gibi asker olmayı çok isterdim. Babam beni tabura götürdüğünde askerlerin yere sertçe vurduğu postal seslerini büyük bir hevesle dinlerdim." Pür dikkat beni dinliyorlardı. Tim ile beraber havadan sudan konuşup birbirimizi iyice tanıdık. Hepsi yerine göre şaka yapar ve ciddileşirdi. " Asu komutanım. Yanlış anlamayın ama merak ettiğimden soruyorum. Sevgiliniz var mı acaba. Gerçekten merak ettiğimden yani." Gülümsediğim sırada Bartu Atalay'ın ensesine vurmuştu. " Oğlum. Tövbe estağfurullah, napçan oğlum sen komutanın sevgilisini. Saçma sapan sorularını kendine sakla" güldüm bu hallerine. Cevap vermedim. " Peki burası ilk görev yerin mi?" Bu soruyu soranda Turan komutandı. " İlk görev yerim Antalya. Orada bir buçuk ay kadar görev yaptım sonra buraya geldim." Anladım der gibi başını salladı. " Antalya'lı mısın?" " Ankara'lıyım komutanım. " " Ankaralıyık Allah'ın adamıyık diyorsun yani"bunu diyen Turan komutandı. ufak bir kahkaha koptu herkesten. " Yok komutanım estağfurullah." Günü bu şekilde geçirmiştik neredeyse. Akşam yemeğine yakın hepimiz yemekhaneye giderden alt rütbe çavuşlardan biri koşarak yanımıza geldi. " Turan komutanım. Alper komutanım acil görev için sizi harekât merkezinde bekliyor" bu sözlere karşılık hepimiz harekete geçtik. Hızlıca harekât merkezine girdik. Hepimiz yerlerimize geçtiğimizde Alper ve yanında bir komutan daha olduğunu gördüm. Omuzunda ki yıldızlara baktığımda bu kişinin yarbay rütbesinde olduğunu anladım. " Oturun çocuklar" hepimiz yerimize oturduk. " Sen yenisin sanırım." Bakışlar bendeydi hızlıca ayağa kalkıp kendimi tanıttım . " Astsubay Kıdemli Üstçavuş Asu Altınay. Emredin komutanım." " Time hoşgeldin Asu." Sağol diyerek yerime geri oturdum. " Çocuklar bu Cafer denen it yeni bir eylem planlıyor." Herkes tüm dikkatini Ali yarbaya vermişti. " Yine nereye saldırmayı planlıyor komutanım?" Bunu söyleyen Uraz komutanımdı. Ali komutan sertçe nefesini verip bilgisayardaki ekranı duvara yansıttı. " Sınırda ki köylere saldırmayı planlıyorlar." Bir bölgeyi kırmızı çember içine aldı. " Özellikle buraya saldıracaklar. Çünkü burada hep durumu iyi olmayan insanlar yaşıyor. Bu Cafer iti de bundan yararlanıp sızmaya çalışacak." Kaşlarım çatılmıştı. Çünkü biri bitse diğeri pire gibi arkadan çıkıyordu. " Peki komutanım ne şekilde intikal edeceğiz?" Ali komutan sorduğum soru ile başka bir kroki haritası açtı. " Buradan skorsky helikopteri ile gideceksiniz. Ardından yarım saat kadar yürüyüp köye gireceksiniz. Sizin görevininiz köylüleri korumak ve o Cafer iti ni canlı ele geçirmek. Zorluk çıkarırsa yapacağınız şeyi biliyorsunuz. Ama ne olursa olsun o Cafer iti ölü yada diri burada olacak. ANLAŞILDI MI ASKER?" Hepimiz ayağa kalkıp "Emredersiniz komutanım." Dedik. " Kazanız mübarek olsun. Çok dikkatli olmanızı istiyorum. Şimdi hazırlanın. Helikopter sizi bekliyor olacak." Hepimiz baş selamı verip çıktık. " Alper! Asu!" Ali komutan ikimizin adını seslenince durduk. " Alper sen Asu'ya Cafer hakkında ki bilgileri özet şekilde anlatırsın. Asu sende operasyondan sonra odama gel." İkimizde emredersiniz deyip teçhizat odasına doğru ilerledik. İçeri girdiğimizde herkes hazırlanıyordu. Beremi çıkarıp kaskı kafama geçirdim. Bir yandan da Alper komutan Cafer hakkında özet geçiyordu. " Bu adam hep bu şekilde köylere saldırır. Çoğu adamı elimizde. Kaç kere elimizden kaçtı. Bu seferde kaçarsa artık kimseye uyku yok." Bir yandan eldivenlerimi giymekle meşguldüm. " Bizimle ilk görevin heyecanlı mısın?" Silahı belime doğru takarken bakışlarım Bartu'ya döndü. " Yeni timle göreve çıkmak biraz heyecan verici." Dedim. " Heyecanlanma. Sağ salim gidip geleceğiz inşallah." Turan komutanın bu sözüne hafifçe gülümsedim. Hepimiz Silahlarımızı kuşandıktan sonra helikoptere doğru koşar adım gittik. Ali komutan bizi geçirdikten sonra sırayla bindik. Cam kenarına oturduğumda arayan Derya'dı. Alper komutandan izin isteyerek açtım. " Efendim Derya." Neşesi hep yerindeydi. " Asu akşam geliyorsun değil mi dokuz gibi başlayacak." Derin bir nefes aldım. " Şuan görev çıktı Derya. Eğer erken gelirsek gelmeye çalışacağım." Bu sefer sesinde panik duydum. " Göreve mi? Lütfen çok dikkat edin Asu. Aklım sizde sağ salim gidip gelin. Abim yanında mı?" " Evet yanımda" diyerek telefonu Alper'e verdim. Derya ile kısa bir şekilde konuştuktan sonra telefonu geri verdi. " Asu lütfen çok dikkat edin. Görüşürüz" diyerek kapattım telefonu.
Bir kaç dakika sonra helikopterden inmiştik. Şimdi ise yarım saat yürüme mesafesi vardı. Sırayla dikkatlice ilerliyorduk. Köye yaklaştığımızda ilk önce köylüleri korunaklı bir yere saklamamız lazımdı. Bütün köylüleri meydana topladık. Ardından caminin deposuna saklanmalarını söyledik. Alper komutan hepimizin nerede duracağını söyledikten sonra hazırdık. Keskin nişancımız Turan komutandı. " Börü1 - börü" kulaklarımda Turan komutanın sesini duydum. " Börü dinlemede." Bu sefer Alper komutanın sesini duydum. " Komutanım geliyorlar" hepimiz silahlarımızı ve nefesimizi tutarak beklemeye başladık. İlk atışı Turan komutan yapacaktı. " Komutanım bu Caferi bu seferde kaçırırsak uyku yok bana" dedi Atalay. " Al bendende o kadar be kardo." Bartu Atalay'ı destekliyordu. " Alacağız aslanım alacağız. Ölü yada diri. Şimdi herkes sessiz olsun ve odaklansın." Köyün meydanına üç tane büyük arabayla girdiler. Arabalardan inip köyü aramaya başladılar. Turan komutan ilk atışı yaptığında mermi yağmurunun altında kalmıştık resmen.
Bir saat kadar sürmüştü. Ortalık sakinlediğinde kulaklarımda Bartu'nun sesini duydum. " Komutanım cafer ormana doğru kaçıyor. Peşindeyim." Alper'in ağzından ufak bir küfür savruldu. " Asu, Uraz benimle gelin. Diğerleri güvenliği sağladıktan sonra köylüleri yavaşça çıkarın." Ben Uraz ve Alper komutan ile koşarak ormana doğru ilerlemeye başladık. Bir kaç metre sonra Bartu'yu Caferi yakalamış ve yumruklarken bulduk. Alper durdurmaya çalıştı. " Bartu yeter. " Fakat Bartu umursamadan gözü dönmüş bir şekilde yumruklamaya devam etti. Alper bu sefer öyle bir bağırdı ki ormanda sesi yankılandı. " BARTU SANA YETER DEDİM." Uraz komutan zorla ayırmıştı Bartu'yu. Bartu sinirle iki elini saçlarına karıştırdı. " Ne yeter komutanım. Bu şerefsiz benim kardeşimi şehit etti. Yetmedi masum insanlara yapmadıklarını bırakmadı. Ben daha nasıl sakin olayım komutanım siz söyleyin." Şimdi herşeyi anlıyordum. Alev püskürten gözlerimi Cafer itine çevirdim. " Haklısın. Ama duygularınla değil." İşaret parmağıyla kafasına iki kere vurdu Alper. " Aklınla hareket edeceksin. Sen askersin. Benim emrimi ikiletmeyeceksin. Senin kadar bizde sinirliyiz. Emir sağ ele geçirmemiz yönünde. Kendine gel. Gelmiyeceksende siktir gt taburda kal Bartu." İkisininde sinirini anlıyordum. Cafer arsız arsız gülmeye başladı. " Hadi ama ben eğleniyordum burada. Hadi komutan bırak köpeklerinin tasmasını" Bartu artık dayanamayıp belinde ki silahı hızlıca çıkarıp Cafer'in şakağına dayadı. " Bartu emrimi ikiletme" Bartu yandan Alper'e baktı. Ardından Cafer'e doğru eğildi. " Bana bak Cafer misin ne zıkkımsın. Seni şuan on kere yollardım o cehhenneme. Ama kusura bakma hem emir böyle hemde senin gibi kansız için mermini boşa sıkamam." Sertçe vurarak ayrıldı Cafer'in yanından. Ardından ters kelepçe yaparak diğerlerinin yanına gittik. " Allah sizden razı olsun komutan. Siz gelmeseydiniz kim bilir ne yapacaktı bunlar." Bozuk Türkçe ile herkes dua etti bize. Ardından helikopter geldiğinde hep beraber binerek taburun yolunu tuttuk.
Tabura iniş yaptığımızda Alper komutan beni çağırdı. Hızlıca yanına doğru ilerledim. " Asu akşam Derya'nın arkadaşının doğum günüymüş. Bir yerde kutlayacaklarmış. Burası malum. ne olur ne olmaz siz yinede güvenliği korumak için Atalay , Turan ve sen beraber doğum gününe gidin." Başımla onayladım. Ardından silahları teçhizat odasına bırakıp kendi odama gittim. Ilık bir duş alıp üstüme siyah keten gömlek ve mavi bir kot giydim. Saçlarımı salık bırakıp yok denecek kadar az bir makyaj yaptım. Çantama silahımı cüzdanımı ve telefonu attıktan sonra hazırdım. Dışarı çıktığımda Atalay ve Turan komutanın çoktan beni beklediğini gördüm. Daha fazla bekletmemek adına adımlarımı hızlandırdım. Ardından otoparka doğru gidip Turan komutanın arabasına, Atalay öne ben arkaya olacak şekilde oturduk. " Turan komutanım istemezseniz ben tekte giderdim" dedim. " Sorun değil Asu. Bizede bir değişiklik olur. Hem üniforma üstümüzde değilken komutanım demek zorunda değilsin" başımla onayladım. " Tamam o zaman abi." Atalay soldan bana bakmaya çalışıyordu. " Neredeymiş bu kutlama." Telefonu aıp Derya'nın bana attığı konuma girdim. Ardından telefonu öne doğru uzattım. " Yakınmış. On beş dakikadan az yol var." Dedi Turan abi. Çok geçmeden küçük bir kafeye gelmiştik. Derya bizi görmüş olacak ki hemen yanımıza geldi. " Asumm hoşgeldin." Diyerek sarıldı bana. ardından kendisini toparlayıp Turan abi ve Atalay'la selamlaştı. " Turan abi , Atalay hoşgeldiniz. Gelin geçin şöyle" dizlerinin biraz üstünde, çiçekli pembe elbisesi çok yakışmıştı Derya'ya. Ardından içeri geçtiğimizde herkesle selamlaştık. Derya yanında bir kızla geldi. " Asu, sana bahsettiğim arkadaşım Aykız." Kumral saçlı ve yeşil gözlü çok güzel bir kızdı Aykız. Tıpkı ismi gibi ay kadar güzel bir kızdı. Üstünde Derya'nın elbisesinin mavisi vardı. Büyük ihtimalle anlaşarak giymişlerdi. " Tanıştığıma memnun oldum. Bende Asu." diyerek tokalaştım. " Derya senden bahsetmişti. Sanırım bizimle beraber kalıyorsun. Çok eğleneceğiz desene" gülüştüğümüzde Aykız Turan ve Atalay ile tokalaştı. Turan abi Aykız'dan etkilenmiş gibi bakıyordu. " Abi bölmek istemem ama biraz etrafa göz kulak mı olsan. Kızın içine düştün resmen" Atalay' ın bu dediğine güldüm. Üçümüz yan yana oturuyorduk. Ben ortalarındaydım. " Ne alakası var oğlum. Boş çene çalma" diyerek her zaman ki gibi Atalay' ı azarladı. Pasta kesilmişti. Aykız'ı henüz tanımadığım için birşey alamamıştım. Herkes birbiriyle muhabbet sohbet ederken Turan abi ve Atalay tuvalete gitmişti. Bir çatal pasta aldığım esnada yanımda bir hareketlilik hissettim. Kafamı sağ tarafa çevirdiğimde yanımda Derya' ların hastaneden arkadaşı olan Çağatay'ı gördüm. Ben burda yeni olduğum için herkes birşeyler sorup duruyordu. Fakat bu adam bana fena takmıştı. Birazdan bende dilini malum yerlerine takacaktım. " Ee Asu ne iş yapıyorsun?" Birde geviş getirir gibi sakız atmış ağzına gelde yumruğu indirme suratına. Asker olduğumu söylemeyecektim. Fakat Derya bir anda boşta bulunarak benim asker olduğumu söyledi. Tüm gözler bana dönmüştü. " Gerçekten asker misin?" Bu soruyu soran sarı saçlı bir kızdı. Derin bir nefes verip gözlerimi Derya' ya çevirdim. O da dediği şeyin farkına varmış olacak ki pişanlıkla bakıyordu ama çok umursamadım. " Evet askerim" Çağatay yanımda sırıtarak bakıyordu. " İyimiş. En azından pisi pisine gitmemişsin bu da iyi. " Gözüm seyirmeye başlamıştı. Sertçe ayağa kalktığım esnada sandalye benimle beraber geri düşmüştü. Derya olacakları anlamış gibi hemen etrafta Turan abi ve Atalay'ı aramaya koyulmuştu. Çağatay şerosu hala yanımda sırıtırken suratına kocaman bir yumruk indirdiğim esnada dengesini kaybedip sandalyeye oturmuştu. Neye uğradığını şaşırmış şekilde etrafına bakarken hızlıca bir yumruk daha indirdim. Herkes dehşet içinde olanları izliyordu. Aykız' cım çok ama çok özür dilerim ama artık birinin buna haddini bildirmesi gerekiyordu. Çağatay'ın çenesini sertçe kavrayıp ona doğru eğildim. " Senin gibi itler rahatça uyusun, gezip tozsun diye bizim bir sürü arkadaşımız şehit oldu. " Bir yumruk geçirdim. Tekrar sıkıca kavradım çenesini. " Senin yanında kardeşim dediğin biri şehit oldu mu?" Bir yumruk daha. " Sen hiç mermilerin altında kaldın mı?" Bir yumruk daha. " Vücudunda hiç mermi izi var mı senin? Sen hiç hayatında ölümlerden döndün mü? Sen hiç haftalarca aç susuz işkenceye maruz kaldın mı?" Bir yumruk daha indirdiğim esnada dudağından ve burnundan kan gelmeye başlamıştı. " En önemlisi sen her gün ölümle burun buruna geliyor musun? Ben bunların hepsini yaşadım. Burda bir çatışma olsa saklanacak delik ararsın. Kaçacak yer ararsın. Allah'a yalvarırsın beni bu cehennemden kurtar diye. Ama biri Askerim desin, insanlar yataklarında rahat uyusun diye, gece gündüz rahatça dolaşsınlae diye, barlarda, clup larda , konserlerde eğlensin diye biz hayatımızdan, gençliğimizden, herşeyimizden vazgeçtik. Bir sürü kardeşim şehit oldu benim. Sırf siz rahat uyuyun , gezip tozun diye. " Sinirle güldüm. " Ama itin biri gelsin ' pisi pisine gitmemişsin iyi bari' desin. Tabi ki de der. Çünkü ölümle yüz yüze gelen sem değilsin." Ard arda yumruk geçirdiğim sırada Turan abi beni tutup ayırdı. Atalay ise Çağatay'ın durumuna bakıyordu. " Asu ne yaptığını sanıyorsun?" Turan abi beni sakinleştirmeye çalışıyordu. " Bir şey yaptığım yok abi. Gelmiş bana iyi bari pisi pisine gitmemişsin diyor. Ne demek bu abi. Bizim bir sürü kardeşimiz şehit olurken bu şekilde konuşmaya hakkı yok." Çağatay'a döndüm tekrar. " Sen dua et senin kafana sıkmadım" Turan abi beni dışarı çıkardığında arabaya doğru yürütüyordu. Arkamızdan Atalay , Derya ve Aykız geliyordu. Aykız' ın modu düşmüştü. Atalay öne oturduğunda ben Aykız ve Derya arkaya oturmuştuk. " Aykız gerçekten çok ama çok özür dilerim. Böyle olmasını istemezdim." Aykız gülümseyerek baktı. " Sorun değil Asu abla. O Çağatay zaten onu hak ediyordu. " Bende ona karşı gülümsedim. " Abla demene gerek yok rahat olabilirsin" biz konuşmaya devam ettiğimiz esnada telefonum çaldı. Kayıtlı olmayan bir numaraydı. Açtığımda Alper'in sesini duydum. Sinirli geliyordu. " Asu. Evde bekliyorum. Hemen Derya' lar ile birlikte geliyorsun." Sıçtığımın farkındaydım. " Abi bir şey mi oldu?" Bilmemezlikten gelmek en iyisiydi bence. " Sen ne olduğunu biliyorsun Asu. Evde bekliyorum" deyip kapattı telefonu. Alper abinin numarasını kaydettikten sonra beni kimin şikayet ettiğini meral ediyordum. " Kim beni Alper'e söyledi." Aykız olamazdı. Turan abi ve Atalay zaten bizi ayırıyordu. Derya. Bakışlarımı Derya' ya çevirdim. " Ne var?" Göz devirdim. " Ama ne yapayım Asu. Bir anda oldu herşey" dertli başımı geriye doğru yasladım. " Şimdi Alper abinin elinden kurtul kurtula bilirsen." Yol boyunca sessizliğimi korumuştum. Eve geldiğimizde Turan abi ve Atalay bizi bırakıp gitmişlerdi. Biz üçümüzde apartmana çıkıyorduk. " Ben tabura gideyim. Alper abi beni sorarsa sen uğraşma diye kafasına sıktı deyin." Dedim. İkiside güldü. " Sen abimden korkmazdın Asu." " Korkmuyorum zaten. Sen A desen o bütün alfabeyi sayıyor" ne kadar ayaklarım geri geri gitsede kendimi bi anda salonun ortasında Alper abinin karşısında buldum. Dirseklerini dizlerine dayamış elleriyle de saçlarını karıştırıyordu. " Abi biz geldik." Derya sus artık kızım. Dertli başıma dert ekleniyor. Gözünü seveyim sus. Alper abi öldürücü bakışlarını direkt olarak bana attığı esnada gülümsemeye çalışarak yanına doğru ilerledim. Gram mimik oynatmıyordu. " Asu ne yapmaya çalışıyorsun?" Anlamamış gibi davranmak en iyisidir. " Ne yaptım ki abi" sabır çekti. " Birde ne yaptım ki diyor. Kızım kendine gel sen askersin. Ne demek birini dövmek ya." " O dua etsin kafasına sıkmadım. " Sinirle güldü. " Asu sen beni çıldırtmak mı istiyorsun? Ne istiyorsun?" Derya ve Aykız odalarına gitmiş bizi yanlız bırakmışlardı. " Alper ben birşey yapmadım. Biz burda gecemizi gündüzümüze katarken, onlar rahatça gezip tozsun diye hayatımızı feda ederken benim karşıma gelip ' iyi bari pisi pisine gitmemişin' diyemez anladın mı?" Sesimi yükseltmemeye çalışıyordum ama elimde değildi. O bana sesini yükselttiği sürece benimde yükseliyordu. "Asu bak kızım. Evet onda da hata var ama sende herkesin içinde ağzını burnunu dağıtıncaya kadar dövemezsin." Kaşlarımı yukarı kaldırdım. " He insanlar olmadığında dövebilirim yani. Okey o zaman" sinir olması hoşuma gidiyordu. " Ben sana onu mu diyorum. La havle... Asu adam şikayetçi olsa ne yapacaksın. İşinden olursun şu kafanı çalıştır biraz" diyerek işaret parmağıyla hafifçe kafama vurdu. Sertçe elini ittirip ayağa kalktım. " Bak aynı şey senin başına gelse sende sinirlenirsin. Adam zaten ben oraya gittiğimden beri etrafımda bin döndü sen hala neyi savunuyorsun. Şaka mısın sen" herşey çok daha kızışıyordu. " Şaka olan sensin Asu. " Öyle bir bağırıyordu ki sesi odada yankılanıp kulaklarımı çınlatıyordu. " Ben adam haklı demiyorum. Ama senin bu şekilde hastanelik edinceye kadar adamı dövmen ne kadar mantıklı" " İyi ya , en fazla hastanede yatar işte. On kere eve git işe git yapmaz." Çenesi kasılmıştı. " Asu beni sinir etme artık." Dişlerini sıkarak söylemişti. Bir adım atıp yaklaştığım esnada burnuma barut ile karışık sert ve hipnotik bir parfüm kokusu doldu. İşaret parmağımı ona doğru kaldırdım. " Asıl sen beni sinir etme. Sesini bana yükseltip durma ayrıca" " Siz benim sınavım mısınız ya. Biri emirlerimi dinlemez biri önüne geleni döver. Eşkiya mısınız oğlum siz? Elinize bi tespih alın birde adidas kombin yapıp mahallede para dilenin isterseniz. " O da bana bir adım yaklaştığında artık istemeyeceğimiz ladar yakındık birbirimize. " Ben alttan aldıkça sakin kaldıkça siz tepeme çıktınız." Güldüm bu dediğine. " Sen mi sakinsin? Bu mu sakin halin gerçekten?" Ellerini saçına geçirip uzaklaştı ardından geri dönüp yine işaret parmağını bana salladı. " Beni siz deli hastası yaptınız. " Sinirden gülmeye başladım. " Öyle mi. Deprem olsa benden biliyorsun zaten. Ben sinir hastası yapmışım birde." Üstüme yürüdüğü esnada geri gittim sırtım en sonunda buz gibi duvarla buluşmuştu. " Asu sana sus diyorum. Artık sus Asu." O bana bu şekilde bağırırken içeri Derya ve Aykız girdi. " Yeter. İkinizde kesin artık. Hala çocuk gibi kavga mı edeceksiniz?" Alper benden uzaklaşıp Derya' ya döndü. " Sen karışma Derya." Gel çak benim ağzıma diyor. " Karışırım abi. İkinizde birbirinize saçma sapan yükseliyorsunuz. O Çağatay gerçekten gevşek biri. Asu' nun attığı daya az bile. Sen denk gelseydin sende Asu gibi yapardın. Küçüklükten beri aynısınız ikinizde inatçısınız." Derin bir sessizlik oldu. Alper'i gördükçe sinrim artıyordu. Bende daha fazla katlanmak istemediğim için ceketimi geri giyip kapıya doğru ilerledim. " Nereye ?" Hamama, demek vardı şuan ama daha yeni susmuştu çenesi. " Tabura. Belki sokakta giderken kimsenin olmadığı bir yerde döverim birilerini" ayakkabılarımı giydimğimde arkamdan 'Asu' diye bağırışları umursamadan kapıyı kapatıp aşağı indim. Hızlıca yürümeye başladım. Hiç kimse umrumda değildi şuan. Yorulmuştum. Babam yanımda olsaydı belki ağlardım. Çünkü sadece onun yanında ağlardım ben. Babam güvenli limanımdı. Küçükken ne kadar kavga edersek edelim hepsini içimde tutardım ve babam gelince ağlayıp anlatırdım hepsini. Cebimin titrediğini hissettim. Telefonu çıkarıp baktığımda Alper'in defalarca aradığını gördüm. " Meraktan çatlasanda açmayacağım telefonu." Ardından telefonu tamamen kapatıp cebime attım. Evden uzaklaştığıma emin olduğumda kaldırım kenarına oturup yerdeki taşlarla oynamaya başladım. " İnatçı keçi. Beni adam akıllı dinlemiyor ki. Ne olursa olsun hep suç Asu' da hep Asu' da. Ne yapmış bu Asu bu kadar." Kendi kendime konuşmayı seviyordum. " Ah Asu ah. Daha yolun başı kızım. Daha bu inatçıyla çok yolun var." Ben bu şekilde söylenirken karşımda bir gölge gördüm. Başımı yukarı doğru kaldırdığımda bu kişinin Bartu olduğunu gördüm. " Asu ne yapıyorsun burada?" Derin bir nefes verip ayağa kalktım. " Hiç sorma Bartu. Hiç sorma. Sen tabura mı gidiyorsun." Evet anlamında mırıltı çıkardı. " Hadi beraber gidelim o zaman." Bartu ile beraber tabura doğru yürümeye başladık.
Tabura geldiğimizde odama gidip kendimi yatağa attım. Telefonu açtığımda Alper'den otuz, Derya'dan kırka yakın arama vardı. Tam telefonu bırakıyorken tekrar çaldı. Bu sefer açtı. " Asu nerdesin kızım ya meraktan çatladık." Arayan Derya'dı. " Taburdayım. Merak etmeyin kimseyi dövmedim. O inatçı abine aynen böyle ilet... Ben yatıyorum yorgunum iyigeceler kuşum" diyerek kapattım telefonu.
Arkadaşlar bölüm hakkında yorumlarınızı bekliyorum. Yıldıza tıklamayıda unutmayın sizleri seviyorum keyifli okumalar 💖💖 |
0% |