7. Bölüm

Hayat mı yordu bizi, yoksa içimizde ki fırtınalar mı?

Yağmur
yagmur_g.01

Sabah uyanıp yemekhane gittim. Tepsime bir kaç parça domates, zeytin , peynir, ve salatalık alıp timin olduğu masaya doğru ilerledim. Tam oturduğum esnada çay almayı unuttuğumu fark ettim. Tam kalkacaktım ki bir el tepsime bir bardak çay koymuştu. Bakışlarımı elin sahibine çevirdiğimde bu kişinin Alper olduğunu gördüm. Dünkü olaylardan sonra fazla konuşmak istemiyordum kendisiyle.

" Sağol" diyerek sadece tabağımdakileri yemekle meşguldum.

" Asu bir sıkıntı mı var? Bugün çok sessizsin." Bakışlarımı Uraz komutana çevirdim.

" Hayır yok. Sadece biraz keyfim yok o kadar." Çayımdan bir yudum alıp yemeye devam ettim.

" Asu dün akşam kaldırımda tek başına sinirli bir şekilde oturuyordun. Gerçekten iyi olduğuna emin misin?" Dün gece aklıma geldikçe sinirlerim tepeme çıkıyordu. Hafif sinirle yanımda oturan Alper'e baktım. Ardından bakışlarımı tekrar Bartu'ya çevirdim.

" Gerçekten bir şey yok. Sadece kafamı dağıtmam gerekiyordu. O kadar" tabağımdakiler bittiğinde eve gitmek için ayaklandım. Bugün izinliydik.

" Hepinize afiyet olsun." Tam gideceğim sırada adımı ezberlemeye çalışan Alper yine bana seslendi.

" Nereye?" Birde hesap mı vereceğim ben sana be adam. Şuan kavga ederdim ama maalesef taburdayız.

" Üstümü giyinip eve gideceğim. Belki sonra çarşıya giderim." Çayını kafasına dikip ayağa kalktı.

" Bekle beraber gidelim." Gözlerimi devirip bekledim. Yemekhaneden çıkıp hızlıca üstümü değiştirdim. Ardından Alper'in arabasına doğru ilerlemeye başladık.

" Benle gelmene gerek yoktu. Merak etme kimseyi dövmem." Arabaya binip emniyet kemerini taktım.

" Hala orda mı kaldın gerçekten" küçümseyerek baktı.

" Neden kalayım canım. Altı üstü adamın biri bana yavşadı, şehitliğe laf etti bende onu dövdüm diye beni adam akıllı dinlemeden ağzıma sıçtın. Ben bunlara takılacak adam mıyım hiç?" Başını geri yasladığında içinden sabır çektiğine adım gibi emindim.

" Tamam. Artık uzatmayacağım. Haklısın bağırmamam lazımdı özür dilerim. Lütfen sende beni anlamaya çalış biraz. İşinden olsan ne yapacaksın Asu." Yine haklıydı Allah'ın cezası. Birşey demedim.

" Birgün dediğimi anlayacaksın ama haydi bakalım." Yol boyunca konuşmadık. Zaten taburla ev arası o kadar uzak değildi. Eve geldiğimizde direkt olarak odama gittim. Derya ve Aykız bugün öğlene kadar çalışacaktı. Çarşıya çıkmak için hazırlandığım esnada telefonum çaldı. Arayan Derya'dan başkası değildi.

" Efendim" diyerek açtım telefonu.

" Asuş ne yapıyorsun?"

" İyiyim eve geldim şimdi siz ne yapıyorsunuz?" Derya üzümlü kekim. Dün beni yine abisine karşı korumuştu.

" İyi çalışıyoruz bir saat sonra çıkacağız." Anladığımı belirten bir mırıltı çıkardım.

" Asu akşam Aykız, ben, Gül , Açelya bizim evde kız kıza takılıp dertleşeceğiz. Eğer işin olmazsa sende gelir misin?" Aslında olabilirdi. En azından kafamı dağıtırdım.

" Olur. Benim içinde iyi olur." Makyaj yapmak için banyoya doğru ilerledim.

" Ben birazdan çarşıya çıkacağım. İstediğiniz bir şey var mı akşam için"

" Biraz atıştırmalık ve muhteşem bir içecek alabilirsin." Muhteşem dediğinde direkt olarak anlamıştım.

" Tamam o zaman akşam görüşürüz." Deyip kapattım telefonu. Banyonun kapısını açtığım esnada karşımda duştan yeni çıkmış, altında sadece eşofman olan ve aynada sakal tıraşı olan bir Alper vardı. Bakışlarım kısa bir süre omuzlarında gezindi. Ardından bakışlarını bana çevirdiğinde, gözlerimi hızlıca gözlerine çevirdim.

" Şey... Ben... Bilmiyordum burada olduğunu... Özür dilerim." Tam çıkacakken durdurdu.

" Sorun değil işim bitmişti zaten." Yüzüne losyon sürüp üstüne beyaz bir tişört geçirmişti. O banyodan çıktığında ben hala aval aval boş banyoya bakmaya devam ediyordum. Ardından kendime geldiğimde aynanın karşısına geçip bir yandan hafif bir makyaj yapıp, bir yandan kendime sövüyordum.

" Gerizekalı. Kapıyı çalmadan lap diye içeri mi girilir. Görende kendi evinde yaşıyorsun sanar. Sende akıl yok. Gerçekten yok Asu." Kendi kendime söylenirken makyajım bitmişti. Zaten bir tek göz altıma kapatıcı , rimel sürmüştüm. Kapıya doğru ilerleyip ceketimi giydim.

" Ben çarşıya çıkıyorum. Merak etme kimseyi dövmem" diyerek Alper'e doğru seslendim.

" Aferin sözümü dinle " şuan beni sinir ettiği için güldüğüne yemin edebilirdim ama kanıtlayamazdım.

" Aferın sözümü dinle" diyerek taklit ettim onu.

Çarşıya çıkıp kendi ihtiyacım olan şeyleri almıştım ve akşam içinde bir sürü şey almıştım. Ellerim dolu bir şekilde hastaneye Derya' nın yanına gittim. Çıkmasına on beş dakika vardı. Acile doğru ilerledim. Ben koridorda Derya' nın odasına doğru ilerlerken burnu ve dudağı bantlı Çağatay'ı gördüm. Tırsarak bana baktığında gülümseyip geçtim yanından. Hemen ardından Derya' nın odasına gelmiştim bile. Aykız ile aynı odadaydılar. Beni görünce sevinmişe benziyorlardı.

" Hoşgeldin" ikiside beni görünce sıkıca sarıldı.

" Bir sürü şey almışsın gerek yoktu." Yinede dinlemedim.

" Hiç olur mu öyle şey. Ayrıca Aykız'a borcum var. Hem kendime birşeyler aldım hemde akşam için birşeyler aldım." Aykız anlamamış şekilde bana bakıyordu.

" Ne borcu?" Dedi en sonunda.

" Akşam görürsün. Sizin kaç dakika var çıkmanıza. " Dediğimde hepimiz kapının üstünde asılı olan saate baktık. Saat tam on ikiydi.

" Mesai bitmiş." Aykız ve Derya doktor önlüklerini çıkardığında hastanenin çıkışına yürümeye başladık.

" Ya kızım versene poşetleri bizde taşıyalım" ısrar etselerde vermedim.

" Sırtımda kırk kilo çantayla koşan insanım bunlar hiç bir şey benim için. Siz keyfinize bakın. Zaten sabahtan beri yorulmuşsunuzdur." Diyerek vermek istemedim poşetleri. Üç tane poşet vardı zaten.

" Abim evde mi?" Derya' nın bu sorusuna bıkkınlıkla cevap verdim.

" Maalesef" dediğimde gülüştük. Hastane ve evin arası tam yürüme mesafesindeydi. O yüzden eve rahatlıkla gitmiştik.

" Bana bahsettiğiniz kızlae kimler tam olarak. Neredeyse tanımıyorum hiç birini." Aykız anlatmaya başladı.

" Gül benim pianodan arkadaşım. Kendisi piano öğretmenliği yapıyor. Açelya'da sizin Ali komutanın kızı."

" Hepsiyle tanışmayı sabırsızlıkla bekliyorum." Dediğimde apartmanın önüne gelmiştik. Derya kapıyı açtığında hepimiz yukarı çıktık. İçeri girdiğimizde Alper'i görememiştim.

" Abi biz geldik." Derya içeri doğru seslendiği halde kimseden bir cevap yoktu.

"Gitmiştir büyük ihtimalle." Dediğinde hepimiz ceketlerimizi asmıştık. Akşam için aldığım malzemeleri mutfağa bıraktım. Kendime aldığım bir kaç parça eşyayı bırakmak için odama girdiğimde karşılaştığım manzara karşısında şok olmuştum. Alper benim yatağıma girmiş, mışıl mışıl uyuyordu. Sessiz olmaya özen göstererek içeri girdim. Ardından Aldığım eşyaları poşetten çıkarıp sırayla dolabıma asmaya başladım. Elimden geldiğince sessiz olmaya çalışıyordum. Aykız' ın doğum gününü bozmuştum dün akşam. Bu yüzden ona özür amaçlı ufak bir hediye almıştım. Onuda çekmeceye sakladım. Pantolondan sıkıldığım için gri eşofmanlarımdan birini alıp yine aynı sessizlikle dışarı çıktım. Banyoda üstümü değiştirip Derya'ların yanına gittim.

" Alper benim odamda uyuyup kalmış." Derya şaşkın şaşkın bakıyordu.

" Bu abim beni deli edecek. Kızın odasına çökmüş. Ben şimdi gösteririm ona" Derya tam ileri atılacaktı ki onu durdurdum.

" Bırak uyusun. Benim için sıkıntı değil. Zaten ben gelmeden önce onun odasıydı. Bırak istediği gibi yatsın." Dediğimde Derya geri gelmişti. Ardından hep beraber akşam için çerez , cips ve şarap için bardakları hazırlamıştık. Ayrıca Derya yine hamaratlığınu konuşturmuş, mercimek köftesi ve bisküvili pasta yapmıştı. Biz mutfakta oyalanırken kapı çaldı.

" Ben bakarım" diyerek kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda Açelya ve Gül'ün geldiğini gördüm.

" Hoşgeldiniz. Derya'lar içeride" diyerek sarıldım ikisinede.

" Hoşbulduk." Diyerek onlarda içeri geçti. Derya ve Aykız masayı içeri kurmuşlardı. Tabaklarıda içeri götürmüştük. Hoş geldin Faslı bitince hepimiz masada yerlerimize geçip oturduk.

" Kızlar sizleri tanıştıralım. Asu benim çocukluk arkadaşım. Küçüklükten beri hep bir yerdeyiz." Derya' bizi tanıştırırken Aykız tabaklara tatlı ve mercimek köftesi koymakla meşguldü.

" Açelya senin komutanının kızı. Gül'de Aykız' a piyano öğretmenliği yapmıştı. Oradan arkadaş oluyoruz" gülümseyerek tokalaştım tekrardan ikisiyle.

" Babam senin komutanın mı? Sen asker misin?" Evet anlamında başımı salladım.

" Çok iyiymiş." Hayranlıkla bakmıştı.

" Sen ne iş yapıyorsun." Dedim muhabbet açmak istermiş gibi.

" Ben hukuk son sınıf öğrencisiyim. Bir kaç ay sonra okulum bitecek." Anladım der gibi mırıltı çıkardım.

" Keşke piano olsaydı. Gül bize çalardı." Herkesten bir ses çıktığında Derya kargaşayı bölen kişi oldu.

" Haydi bu gece bizim kızlar. Bütün gece içelim" diyerek kadehlere şarap doldurdu. Hepimiz birbirimizle kaynaşmıştık. Üçüncü kadehten sonrasını saymamıştım. Kafam iyi gibiydi. Bu gece kafamı dağıtmak için bire birdi. Kızlar orada gülüşürken ayağa kalkıp mutfağa gittim. Derya arkamdan seslensede duymamazlıktan geldiğim. İçeri girdiğim gibi sakladığım pastayı dolaptan çıkardım. Üstüne dört tane mum dikip içeri doğru ilerledim.

" İyi ki doğdun Aykız" bir süre şaşkınlıkla baksalarda ardından herkes benimle birlikte eşlik etti. Pastayı Aykız'ın önğne bıraktığımda gözleri dolmuştu.

" Dün akşam doğum gününü biraz mahvetmiş olabilirim. Özür dilerim. Sana olan borcum buydu. İyi ki doğdun." Ne gereği vardı der gibi bakıyordu. Gözleri iyice dolmuştu.

" Asu... Ben gerçekten teşekkür ederim." Deyip sıkıca sarıldı bana.

" Haydi dilek dile" dedi Gül. Ardından dileğini dileyip üfledi mumları. Hepimiz fotoğraf çekildik. Derya ve Açelya pastayı keserken bende hediyeyi almak için odama doğru ilerledim. Alper uyuduğu için yine aynı sessizlikle girdim içeri. Yavaşça çekmeceleri karıştırdım.

" Nereye koymuştum bu hediyeyi ya" sessizce fısıldadım.

" Heh işte burada" diyerek aldım tam çekmeceyi kapattığımda arkamda Alper'in sesini duydum.

" Asu ne oluyor burada?" Yeni uyandığı için kalın çıkan sesi başımı alıp uçurmuştu.

" Gül ve Açelya geldi. Kızlarla takılıyoruz sen uyumana bak." Zar zor ayakta duruyordum.

" Siz içiyor musunuz?" Nerden anlamıştı ki. Gizlice bizi mi izliyordu yoksa.

" Nereden anladın." Güldü.

" Hem dilin dönmüyor hem ayakta duramıyorsun. Bunda anlamayacak bir şey yok." Yüzümü ekşiterek dalga geçermiş gibi yaptım.

" Sen yat uyu hadi." Diyerek çıktım odadan. İçeri girdiğimde Aykız' a hediyeyi uzattım. Açtığında içince ay gibi parlayan inci bir kolye vardı.

" Asu gerçekten çok teşekkür ederim." Biz kızlarla bu şekilde devam ettiğimizde kimse kendinde değildi. Tek hatırladığım herşeyi olduğu gibi bırakıp odalarımıza doğru gittiğimizdi.

 

Kocaman yatakta sıkıştığımı hissediyordum. Sol tarafıma dönmeye çalıştığımda zar zor dönmüştüm. Beni duvarla arasına sıkıştıran şeyi ittirdiğimde bir patırtı koptu. Gözlerimi araladığımda Alper ne olduğunu anlamamış bir şekilde kafasını kaldırmış etrafa bakıyordu.

" Ne yapıyorsun kızım ya." Yataktan aşağı doğru baktığımda Alper'i yerde buldum.

" Beni sıkıştırmışsın ne yapabilirim." Homurdanarak kalkıp yatağın kenarına oturdu.

" Ayrıca sen benim yatağımda ne arıyorsun?" Ensesini ovuşturarak başını bana doğru çevirdi.

" Ben zaten yatıyordum burada. Gece sen gelip yanıma yattın." Dehşet-ül facia bir şekilde açıldı gözlerim. Başımı ovuşturarak sırtımı yatağın başlığına dayadım. Zar zor da olsa hatırladım. Evet gelip ben yatmıştım buraya.

" Akşam çok içtiniz sanırım."gözlerimi zorlukla açıp Alper'e çevirdim. Tüm kahverengilerini bana çevirmiş dikkatlice bakıyordu.

" Sadece yedi bardak falan" ukalaca güldü.

" Az olmuş o. Daha abartamadınız mı?" Göz devirdim.

" Alper lütfen bak zaten başım ağrıyor. Birde sen yüklenme lütfen." Kaşlarını çattı bu sefer.

" Sen bana iyice alıştın Alper demeye." Gülme sırası bendeydi.

" Bundan sonra böyle sen beni sinir ettiğin sürece inadına adınla sesleneceğim" küçükkende böyleydi. Ne zaman beni sinir etse ismiyle seslenirdim. Çünkü Alper ona abi dememizi çok isterdi. İsmiyle seslendiğimizde sinir krizi geçirirdi. Bir süre sessiz kaldık. Telefonumu alıp saate baktığımda saatin yedi olduğunu gördüm. "Diğerleri daha uyuyordur." Diyerek yataktan aşağı indim. Dikkatlice tüm hareketlerimi izliyordu. Saçımı toplarken aynadan ona doğru baktım.

" Ne bakıyorsun?" Hiç der gibi omuz silkti. O da ayağa kalkıp aynada yanıma dikeldi. O da saçlarını eliyle düzeltirken aynada ikimize baktım. Onunla görüşmediğimiz esnada o kadar çok uzamıştı ki. 1.95 vardı boyu. Çünkü benim boyum onun omuzlarına bile yetişmiyordu. Ben saçımı örerken yanımda beni izlemeye devam ediyordu.

" Asu neden böylesin?" Aynadan ona baktım.

" Ne varmış bende?" Sorgular bir şekilde baktım bu sefer.

" İnatçısın, sözümü bir kere bile dinlemeyip beni sinir ediyorsun." Bir süre sessiz kaldı. Dilinin ucuna geleni söyleyip söylememek arasında kararsızdı sanki. Sonra söylemekten vazgeçmiş olacakki çıkıp gitti.

Birşey anlamamıştım. Delirtecekti beni. Hiç Derya' ya çekmemişti bu adam. O gittikten sonra yatağı topladım. Ardından salona ilerledim. Ben salona geldiğimde masayı çoktan topladığını gördüm. Ufakta olsa yardım ettim. Bana doğru düzgün bakmıyordu bile. Sorgulamadım. Beraber kahvaltı hazırladık a. Tam masaya oturduğunda telefonu çaldı. Ciddileşerek açtı telefonu.

" Emredin komutanım." Büyük ihtimalle Ali komutandı.

" Evet komutanım." Bir süre bana baktı. Sonra konuşmaya devam etti.

" Başka biri olmaz mı komutanım?" Sıkıntıyla nefes verdi.

" Emredersiniz." Deyip kapattı telefonu. Anlamamış bir şekilde bakmaya devam ettim. Ardından çayından bir yudum içip söze girdi.

" Ali komutan bu akşam çok önemli bir görev verdi." Dikkatlice dinlemeye başladım.

" Sen ben Bartu ve Uraz gideceğiz." Tane tane söyleme be adam. Anlat artık şu görevi.

" Lüks bir otel var. Orada balo olacak ve o baloya Cafer'in tasmasını tutan adam katılacak. Ali komutanın bizden istediği sanki o baloya davetliymişiz gibi katılıp bu adamı yakalamak." Hoşuma gitmişti bu görev.

"Peki... Atalay ve Turan komutanım. Onlar niye yok?" Dedim

" Çünkü onlar adamı adım adım takip edip bize haber verecekler." Gülümsedim.

" Bu görevi sevdim." Tabağından bana çevirdi bakışlarını.

" Akşam o baloya layık bir elbise giyeceksin." Elbiseleri pek sevmezdim ama yapacak birşey yoktu.

" Amacımız adamın dikkatini çekmek." Bu şekilde kahvaltı yaptığımızda saat ona geliyordu. kızlarda uyanmıştı.

" Ben çıkıyorum. Asu akşam için iyi bir tercih yapman lazım" deyip gitti. Tüm bakışlar bana döndü. Ne var dercesine omuz silktim.

" Ne tercihi?" Gül'e döndüm.

" Yoksa abimle date mi yapacaksınız" saçmalama der gibi baktım Derya' ya.

" Kızlar saçmalamayın. Akşam çok önemli bir görev var. Başo gibi bir yerde bir adamı yakalamamız lazım. Ali komutanda bizi görevlendirmiş." Hepsi düşünmeye başladı bu sefer.

" O zaman sana benim elbiselerimden verebilirim." Dedi Gül.

" Benimkilerden de giyebilirsin" dedi Aykız.

" Benden de bakabiliriz" oflayarak derin bir nefes verdim.

" Olabilir. Akşama kadar vaktimiz var. Bir tane elbise bulmamjz lazım."

" O zaman kahvaltı yapıp seni akşama hazırlayalım" Açelya enerjisiyle moodumu yükseltmişti. Hep beraber kahvaltı yaptık. Ardından Açelya ve Gül eve gidip ne kadar elbise varsa getirmişlerdi. Bütün elbiseleri salona dizmiştik. Karşıma bir tane boy aynası koymuştu Derya. Hepsi karşıma jüri gibi oturmuştu. İlk önce gözüme çarpan siyah bir elbiseyi aldım elime. Odama gidip giyindim. Bu elbise düz bir elbiseydi ve sadece dizlerimin biraz üstüne geliyordu. Hiç biri onaylamadı. Bu sefer naşka bir siyah elbise aldım. Buda arkadan bağlamalıydı ve uzundu. Açelya sıkılmış olacak ki ayağa kalktı.

" Kızım sen siyahtan baika bir renk bilmez misin ya." Aykız' da ayağa kalktı onun ardından.

" Tamam siyah yakışıyorda biraz renkli bir elbise giy. Kendin demedin mi adamın dikkatini çekip yakalamamız lazım diye." Göz devirdim. Ardından gözüme çarpan lacivert bir elbiseyi aldım. Bu elbise de straplez ve sırtı hafif açık bir elbiseydi. Ayrıca dizin biraz üstüne kadar yırtmacı vardı.

" İdare eder." Dedi Derya.

" Bunu kenara ayır." Gül bana karşı göz kırptığında Açelya elime başka bir elbise sıkıştırmıştı. Bu ise kırmızı mini bir elbiseydi. Hafif göğüs dekoltesi vardı ve kolları bağlamalıydı.

" Bu olmadı sanki. Balo için fazla sıradan. Bununla anca date e gidilir." Dedim. Hepsi beni onaylayan mırıltılar çıkardı. Ardından Gül ayağa kalkıp elbiselerde göz gezdirdi. Ardından bordo bir elbiseyi tutuşturdu elime. Onu giyip karşılarına çıktığımda hepsi hayranlıkla bana bakıyordu.

"İşte bu" dedi Aykız.

" Kızlar sanırım biraz fazla açık değil mi sizce de." Açelya beni hemen susturdu.

" Saçmalama balo için muhteşem bir elbise." Aynadan kendime baktığımda gerçekten muhteşem olduğumu görmüştüm. Telefonu elime alıp saate baktığımda saat altı olmuştu. Bir an önce hazırlanmam lazımdı.

" Muhteşemsin. Şimdi sırada saç ve makyaj var." Derya elbiseleri bir kenara çekmiş bütün saç ve makyaj malzemelerini salonun kenarında ki masaya yığmıştı. Açelya makyajımı yaparken, Derya ve Aykız saçımı yapıyordu. Gül'de tırnaklarıma zorla takma tırnak tskıp bordo oje sürmekle meşguldü.

" Kızlar şuan iyi güzel hazırlanıyorum da ayakkabı ne giyeceğim?" Hepsi bir anda durup düşündü. Benim ayakkabılarım vardı ama bu elbisenin altına olmazdı. Ardından Aykız yanımızdan ayrılıp koşar adım içeriden bir ayakkabı getirdi. Bu ayakkabı siyahtı ve topuk kısmında Gold bir yazı vardı.

" Muhteşem" dedim. Bir süre sonra telefonum çaldı. Arayan Alper'den başkası değildi.

" Asu hazır mısın?" Makyajım ve saçım bitmek üzereydi.

" Evet. Hazırım."

" Tamam bizde geliyoruz. Beş on dakika sonra ordayız." Dediğinde kapattım telefonu.

" Eveet. Muhteşem oldun kızım ya." Herşey bitmişti. Aynadan kendime baktığımda kendimi tanıyamamıştım resmen. Derya saçımı maşa yapıp bir kaç tutamını arkada toplamıştı. Açelya ise gri ve siyah karışımı muhteşem bir far sürüp tek seferde çok güzel bir eyeliner çekmişti. Dudağıma ise bordo bir ruj sürmüştü. Gül'de parmaklarıma badem tırnak takıp bordo bir oje sürmüştü. Elbise şimdi daha güzel duruyordu. Derin bir göğüs dekoltesi vardı. İpler sırtından bağlıydı. Ayrıca bacak boyum kadarda yırtmacı vardı. Tam çıkacakken parfüm sıkmayı unuttuğumu fark ettim. Hipnotik kokulu parfümü sıktığımda hazırdım. Derya koşarak bana siyah bir el çantası getirdiğinde içine cüzdanımı ve silahımı attığımda çıkmaya hazırdım. Ayakkabıları giyip, Üzerime siyah bir blazer ceket atıp kızlarla vedalaştım.

" Lütfen dikkat edin Asu." Derya' nın aklı kalmasın diye gülümsedim. Ardından yavaş yavaş merdivenleri inmeye başladım. Kapıyı açmadan önce telefondan saate baktım. Saat yedi olmuştu. Kapıyı açtığımda Alper'lerin çoktan geldiğini gördüm. Hepsi siyah takım elbise giymişti. Alper Sırtını arabaya dayamış sigara içerken beni gördüğünde gözlerini alamıyordu resmen. Bartu ve Uraz ' da bakıp kalmışlardı.

" E haydi." Diyerek arabaya doğru ilerledim. Alper üstündeki şoku attığında bana doğru geldi.

" Asu bu bir görev." Omuz silktim.

" Adamın dikkatini çekmemiz lazım diyen sendin." Dediğimde içinden bunu dediği için kendisine sövmüştü. arka koltuğa geçtiğimde Alper'de yanıma oturdu. Uraz şoför koltuğuna Bartu ise ön yolcu koltuğuna oturmuştu. Araba hareket ettiğinde Alper bir tane dosya açıp gerekli bilgileri geçiyordu.

" Bartu sen ünlü bir şirketin sahibisin. İsmin Mustafa Er. " Deyip Bartu' ya giriş için davetiye verdi.

" Uraz sende ünlü bir cerrahsın. İsmin Halil Sutuyev. Sen Almanya'da çok iyi bir cerrahsın. Alman aksanıyla konuş ve arada Almanca kelimeler sıkıştır." Diyerek ona da davetiyeyi verdi. Ardından bir kaç satır okudu. Bir bana birde önünde ki dosya ya baktı.

" Komutanım gerçekten mi?" Diye söylendi.

" Asu senle ben karı kocayız. " Dediği şeyle gözlerim açıldı.

" İsmin Yasemin Takuçya. Benim ismim de Tamer Takuçya. Ben büyük bir şirketin sahibiyim. Seninde bir sürü Güzellik salonların var." Başımı anladım der gibi salladım. Bizim davetiyeyi kendi cebine attı. Ardından görünmeyecek kadar küçük olan kulaklıkları verdiğinde hepimiz kulağımıza yerleştirdik."Turan ve Atalay içeriye çoktan girdiler. İkiside garson kılığında. İçeri ilk ben ve Asu gireceğiz. Ardından siz ikiniz sırayla girin" dediğinde Uraz arabayı yanaştırmıştı. Hepimiz arabadan indiğimizde Alper elini belime atmıştı.

" Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Dedim.

" Operasyonda olduğumuzun farkına var. Kimseye birşey çaktırmamamız lazım." Haklıydı. O yüzden birşey demeden ilerledik. Kapıda ki korumaya davetiyeyi gösterdikten sonra kimlik istedi. Davetiye gösterdik ya zaten ne kimliği hala. Sinir olmuştum. Çantamı kurcalayıp kimlik arar gibi yaptım.

" Aşkım benim kimliğim evde kalmış" dedim Alper'e. Böyle görevi Allah kahretsindi. Dediğim şey yüzünden kızarıyordum. Kulağımda Bartu' nun sesini duydum.

" Siz böyle çok iyi bir çift oldunuz ya" diyerek güldü. Alper cebinden sahte kimlikleri çıkardığında koruma sonunda geçmemize izin vermişti.

" Bartu taburu tavaf etmek istemiyorsan sus Aslanım." İçeriden hafif şarkı sesleri geliyordu. Girdiğimiz anda Atalay ile karşılaştık. Beni gördüğü an gözlerini pörtletmişti.

" Asu komutanım. Sizi üniforma içinde görmeye alışkındık biz." Dedi Atalay. Güldüm. Alper sınandığınj belirtir bir şekilde nefes verdi.

" Asu' ya bakanı oyarım." Dediğinde sırıttım.

" Ne o abilik mi taslıyorsun yoksa. Yanlız ben Derya değilim." Bir tane yuvarlak masaya geçmiştik.

" Derya ile yaşıtsın ama. Ayrıca şuan benim yanımdaysan benim korumam altındasın." Deyip sırıttı.

" Oo ben çok fazla aşk kokusu aldım." Bunu söyleyen ise Turan komutandı.

" Abi sende yapma gözünü seveyim ya" dedim.

" Taburu tavaf etmek istemiyorsanız işinize bakın." Alper sinirli. Alper delirdi. Kendi kendime güldüm. Biraz sonra içeri Bartu ve Uraz komutan girdi. İçerisi sıcak olduğundan ceketi çıkarıp masaya bıraktım. Ardından Alper'e bir şey söylemek için döndüğümde sınanırmış gibi burun kemiğini sıktı.

" Yok ben Ali komutanla konuşacağım. Asu böyle operasyonlara gelmesin lütfen." Ters bir bakış attım.

" Pardonda o neden miş?"

" Daha açık birşey yok mu Asu. Onu giyseydin ya." İçimden sabır çektim.

" Alper bana dalaşmayı bıraksana sen artık ya. Buraya geldiğimden beri yemediğim laf kalmadı." Evet yine kavga başlıyordu. Sıkı tutunun.

" Neden acaba." Bu sefer Turan komutanın sesinş duydum.

" Çocuk gibi kavga etmeyi bırakıp göreve mi odaklansanız." Göz devirdim.

" Ben göstercem eve gidince" eveet alaturkaya mı yoksa hayatınızın ortasına mı sıçmak istersiniz. Şahsen ben hayatımın ortasına etmiş durumdayım.

" Komutanım şahıs içeri girdi." Hepimiz ciddileştiğimizde yakalayacağımız adamı izlemeye başladık. Kırk yaşlarında vardı. Bartu adamı görünce ufak bir küfür savurdu.

" Şimdi ne yapacağız komutanım." Atalay hamle bekliyordu.

" Adamın dikkatini çekmemiz lazım." Uraz komutan ile bakışlarım kesişti.

" Komutanım. Bunu bir tek yaparsa Asu yapar. Adam zaten geldiğinden beri Asu'yu kesiyor." Alper'in çenesi kasıldı. Bu adamın kafasına sıkmak vardı ama maalesef operasyonu mahvetmememiz lazımdı. Derin bir nefes verip bana döndü.

" Asu yapacağın şeyi biliyorsun." Dediğinde başımı yavaşça aşağı salladığımda Atalay elinde içkilerle dolaşırken iki tane alıp yanına gittim.

" Selam. Nasılsın?" içkilerden birini adama verdim. O da zaten benim gelmemi bekliyormuş gibi hemen sulandı köpek.

" Bende ne zaman beni fark edip geleceksin diye bekliyordum." Şuan şu dakika kusabilirdim.

" Ben gelcem şimdi merak etme sen" Alper sinirle söyleniyordu. Turan onu sakinleştirmek için yanına gitmişti. Sahte bir gülüş yaptım.

" Ne kadar şakacısın. Bu arada ben Yasemin" diyerek elimi uzattım.

" Bende Haldun" o iğrenç elini kırmak istercesine sıktım.

" Ne iş yapıyorsun Yasemin." Bunu sorduğunda adamın kanına girmek için istemeye istemeye yanaşmak zorunda kaldım.

" Bir sürü güzellik salonum var. Sende duyduğuma göre yurt dışında bir şirketin sahibiymişsin." Gülümsedi.

" Aynen öyle." Ardından bir eliyle önüme düşen saçları arkaya ittirdi. Panikle etrafıma baktığımda. Gözlerinden Alev püskürten Alper'i gördüm. Bir şarkı çaldığında adam ayağa kalktı.

" Benimle dans eder misin?" Gülümseyerek kalktım. Ardından yüzümü ekşiterek adamla zorla dans ettim.

" Asu bitir artık şu adamı" kulağımda Uraz komutanı duydum. Herkes benden bir hamle bekliyordu. Fakat herkesin içinde yapamazdım bunu. Adam yüzüme yaklaşmaya başlamıştı. Gerçekten kusacaktım. Aramızda milim mesafe varken ittirdim.

" Burada olmaz." Adam biraz şüpheyle bakmıştı ardından durumu toparlamak adına tekrar söze girdim.

" Odan varsa oraya gidelim daha çok eğleniriz." Kendime inanamıyordum. Alper'in herşeyi ağzımdan burnumdan getirmesine razıydım şuan.

" Bekle çantamı alıp geliyorum." Dediğimde gözlerinden Ateş püskürtmeyd devam eden Alper ve Turan komutanın yanına geldim.

" Adamı yukarı çıkaracağım ben çıktıktan sonra hemen arkamdan gelin. Yoksa gerçekten kusacağım" deyip ayrıldım yanlarından .

" Kocan sıkıntı çıkarmasın." Dedi Haldun. Yine sahte bir gülüş yaptım.

" Boşver sen onu. Kimin umrunda" asansörle yukarı çıkmaya başladık. En sonunda odasının önüne geldiğimizde kulağımda Alper'in sesini duydum.

" Adamı bayılttığında hemen kapıyı aç bize." Tamam anlamında mırıltı çıkardım. Ardından odaya girdiğimizde yatağa oturdum. Adam ceketini çıkarıyordu ki durdurdum.

" Önce birşeyler içemeyecek miyiz." Haldun hızlıca iki tane bardağı doldurup birini bana verdi. Ardından bardaktan bir yudum alıp boğazımda kalmış gibi öksürmeye başladım. Bana bir bardak su koyarken hızlıca çantamdan uyku ilacını onun bardağında karıştırdım.

Bir kaç dakika sonra Haldun yatağa uzandı.

" Çok yoruldum. Gözlerim gidiyor." Diyerek uyuyup kaldı. Hızlıca kapıyı açtım. Tim içeri girdiğinde Alper daha fazla dayanamayıp içeri girmesiyle ceketi üstüme atması bir oldu.

" Allah'ın cezası. Asıl sıkıntıyı uyanınca göreceksin sen" dedi Alper. Atalay hızlıca adamın bilgisayarını açtı. İlk şifre kırılmıştı artık bütün bilgiler elimizdeydi. Atalay cebinden bir flash çıkarıp bilgisayardaki herşeyi aktardı. Turan, Uraz ve Bartu adamı sıkıca bağlamışlardı. Ben Atalay'ın yanında otururken Alper'de başımıza dikilmiş Atalay' ı izliyordu.

" Herşeye rağmen iyi iş çıkardın" deyip göz kırptı Alper. Bu sözüne karşı gülümsedim. Karşımda tüm heybetiyle dikiliyordu. Öyle ki üzerindeki gömleğin düğmeleri kopmamak için çaba sarf ediyordu resmen.

' Asu kendine gel. Aşık olma. Kardeşinin abisi. Sakın Asu." İç sesim ne kadar böyle desede kalbim öyle demiyordu. Herşey tamamlandığında artık çıkmaya hazırdık. Bilgisayarı ve Haldun için önemli olan herleyi almıştık. Odadan çıktığımızda Bartu acil çıkış kapısının oraya arabayı çoktan yanaştırmıştı. Turan ve Alper Haldunu taşıyordu. Dikkatlice arabaya bindirdiler Haldun'u. Herkes arabaya binmişti.

" Siz gidin biz Asu ile diğer arabayla geliriz." Diğerleri arabayla gitmişti. Bizde Alper ile Turan abinin arabasına bindik. Alper şoför koltuğuna geçtiğinde bende ön yolcu koltuğuna geçtim. Hava sıcak olduğu için ceketi omzumdan indirip arka koltuğa attım. Hemen ardından Emniyet kemerini taktım. Alper sinirle bana bakmaya devam ediyordu.

" Yine ne var ?" Gözlerini kapatıp kendisine süre tanıdı.

" Sen gerçekten benim sınavımsın." Arabayı çalıştırıp hızlıca sürmeye başladı.

" Yavaş git çarpacaksın şimdi." Beni dinlemiyordu. Ne yapmıştım ben. Adamın dikkatini çekmemiz gerek diyen kendisiydi, kızan yine kendisi. Ben bu adamı çözemiyordum.

" Sana yavaş git diyorum." Sesim yükselmişti. Bu sefer o da bağırmaya başladı.

" Eve gidesiye kadar tek kelime dahi etme Asu." Sinirle güldüm.

" Alper ben ne yaptım yine? Konuşsak suç konuşmasak suç" bir süre sustu.

" Sana operasyona gidiyoruz diyorum. Giydiğin elbiseye bak." Allah'ım gerçekten elbiseye mi takılmıştı. Başımı geriye doğru attım. Arabayı o kadar hızlı kullanıyordu ki yarım saatlik yolu on beş dakikada gelmiştik. Hızlıca durup arabadan indi. Kaderimin ağzına edeyim. Bu sinir hastasıyla işim zordu. Benim kapıyı açmamı beklemeden hızlıca kapıyı açıp beni arabadan indirdi. Arkadan ceketimi alıp kucağıma sıkıştırdı. Arabayı kilitleyip kolumdan tutarak beni sürüklemeye başladı.

" Ya Alper bıraksana beni" apartmanda olduğumuz için fazla bağıramıyordum.

" Ya sen benim babam mısın? Babam bile karışmıyor bana." Kapının önüne geldiğimizde sertçe vurdu kapıya.

" Baban değilim ama Rıza amca göz kulak ol dedi" Kapıyı Aykız açtığında hızlıca odama doğru sürüklemeye başladı bu sefer.

" Sen bu şekilde mi göz kulak oluyorsun gerçekten" odama gidiğimizde zorla çektim kolumu. Şakaklarını sıkarak odada dolandı. Hemen ardından bana dönüp baştan aşağı süzdü. Elbisenin yırtmacında takıldı gözleri. Hemen ardından dekoltesine baktı.

" Bu şekilde mi çıkıyorsun sen operasyona." Artık şartaller bende de atmıştı. Yumruğumu sertçe yanımaki masaya vurdum.

" Sen kendin söylemedin mi? Adamın dikkatini çekmeliyiz. O baloya layık bir elbise giy diye. Şimdi neden kızıyorsun ben onu anlamadım."

" Dediysem bu şekilde mi dedim? "

" Alper bana karışmayı kes artık. Hadi dün neyse, bugün gerçekten saçma şekilde yükseliyorsun. Benden ne bekliyorsun Alper ot gibi yaşamamı mı?" İkimizde durmadan kavga ediyorduk. Artık bıkmıştım bundan.

" Gerekirse evet. Benim yanımdayken ve benim sana göz kulak olmam gerekiyorken beni dinlemek zorundasın." Çıldırmışçasına güldüm. Bir dakika gözlerim mi doluyordu. Hayır dolamazsınız. Babam burada değil ağlamamam lazım. Hele Alper'in karşısında hiç ağlamamam lazım.

" Sen bana böyle mi göz kula oluyorsun? Bağırarak. Durmadan beni kırarak. Durmadan bende birşey bulup kavga ederek mi koruyorsun beni?" Tutamamamıştım kendimi. Gözyaşlarım sinirden dökülüyordu gözlerimden. Çünkü sinrimi çıkaramamıştım. Alper beni hep babamın yanında ağladığımı bildiği için ilk defa bu şekilde görünce afallamıştı.

" Gerçekten anlamıyorum. Her dediğini yapmaya çalışıyorum ama sen ısrarla kavga etmeye çalışıyorsun. Amacın ne Alper. Bana amacını söyle bende ona göre hareket edeyim." Sertçe sildim göz yaşlarımı. Yutkunduğumda durmuştu göz yaşlarım. Diyecek bir şey bulamamıştı. Diyemezdi de zaten.

" Asu... Ben..." Sinirim bir türlü geçmiyordu.

" Asu ben ne?" Elime geçeni kırıp dökmek istiyordum. Tüm sinrimle baktım bu sefer.

" Alper çık." Diyerek kapıyı gösterdim. Bana bakmaya devam ediyordu. Bana bunu yaptığı için pişman gibiydi.

" Alper sana bu odadan çık dedim." Öyle bir bağırmıştım ki kendi sesimden kulaklarım çınlamıştı. Yapacak birşeyi yokmuş gibi çıktı odadan. Alper çıktıktan sonra Aykız girdi içeri. Gözlerim dolu olduğu için arkamı döndüm.

" Aykız sonra gel lütfen." Biraz önceki bağırışımın aksine sakin çıkmıştı bu sefer sesim. Odada tek kaldığımda hızlıca elbisenin iplerini açıp çıkardım üstümden. Ardından saçlarımı yukarıdan topuz yaptım. Dolabımdan rastgele bir eşofman ve tişört giydim. Makyajımı da çıkardıktan sonra salona doğru ilerledim. Alper oturmuş Derya ve Aykız ona birşeyler anlatıyorlardı. Mutfağa gidip herkese birer kahve yaptım. Ardından odamdan sigara alıp salona geçtim. Tepsiyi ortadaki sehpaya koyup tekli koltuğa oturdum. Kendi kahvemi alıp bir dal yaktım. Herkes çok sessizdi.

" Asu neden kavga ettiniz yine?" Kahvemden bir yudum aldığımda Derya' ya döndüm.

" Alper'in bunu anlattığını düşünüyorum." Dedim.

" Asu beni yanlış anladın. Ben gerçekten bu şekilde olsun istemedim." Güldüm.

" Tamam hep ben yanlış anlıyorum. Hep sen haklısın. Kavgayıda ben başlattım zaten." Biraz öncesine göre çok sakindim.

" Bak yine yanlış anlıyorsun." Kaşlarımı kaldırarak güldüm.

" Neden hep böyle yapıyorsunuz birbirinize. Kendinize gelin artık." Aykız bile sitem ediyordu. Sessizliğimi sürdürdüm. Sakince konuşmuştuk. Fakat Alper'e hala çok kırgın ve sinirliydim. Çözemiyordum hiç birşeyi. Bana neden böyle yapıyordu, neden gereksiz yükseliyordu bilmiyordum. Fazla sorgulamadan odama doğru ilerledim. Başım feci şekilde ağrıyordu. Şuan tek istediğim uykudan başka birşey değildi. Gözlerimi kapattığımda kendimi karanlığın içine bıraktım.

 

 

Kuzular yeni bölüm nasıl olmuş. Aşağıdaki yıldıza tıklamayı ve bölüm hakkında beğenip bepenmediğiniz yerleri söyleye bilirsiniz. Ayrıca bölüm uzunluğu nasıl? İyiyse bu şekilde devam etmeye çalışacağım. Keyifli okumalar 💖

 

Bölüm : 17.11.2024 17:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...