@yagmurluhikayeler
|
4. Kat : Caim Bu katta dört duvarın arasına sıkışan bedenler alev alır. "Mürtedler ve şeytanlar için azabı elimdir." -marifetname. _____ 🌑 Ölüme son 4 ---------------------- Sunucuya giriş yaptınız. Cemre : günaydın sana bugün güneş emojisi yollamıyorum çünkü mutsuzum Telefon kameranız aktifleştirildi. Katil sohbete katıldı. Katil : Kamerana bant mı yapıştırdın sen? Cemre : ne kadar vicdansızsın ya Katil : Anlayamadım seni. Cemre : ya mutsuzum diyorum sen hala nude istiyorsun ERKEK IRKI LÜTFEN YOK OL Katil : Cemre inan senin ruh halinle ilgilenmiyorum. Cemre : of neyse domuşukcum bugün nasılsın? ben mutsuzum ama olsunduuu güneş var havada güneşşş Katil : Bugün İzmir 3 derece sağanak yağışlı. Cemre : neyse ne sen nasılsın???? Katil : Stabil. Cemre : bazen tinder dayılarıyla konuşsam daha mı iyi diyorum senden daha eğlencelidir onlar Katil : Bence de öyle yapmalısın. Cemre : bana para yollarmısın kaç yaşındasın benim sugar daddy ihtiyacım var bu ara 🤑🤑 Cemre : ENGİİİN BANA UÇAK ALLLLLL Katil : Adım Engin değil. Cemre : biliyorum adın poyraz Katil : Adımın Poyraz olduğunu düşünüyorsan neden bana Engin dedin? Cemre : ya allah peygamber aşkına sen kaç yaşındasın ya biraz sosyal medyayı aktif kullanır mısın please Cemre : Bİ DAKİKA LAN Cemre : tinder ne demek diye sormadın??? Cemre : ulan yoksa tek gecelikçi misin?? tinder kullandığını düşünmüyorum senin sen eve attığın karıları da doğrarsın amk Katil : Evime yabancı sokmuyorum. Cemre : niye korkuyonmu puahajajaja Cemre : ayyy mesela biriyle kavga ettin onu şak öldürüyon mu çok merak ettim Katil : Ben insanlarla kavga etmem. Cemre : tmm ettin misal öldürüyon mu Katil : Ben psikopat değilim. Sadece işim gereği bunu yapıyorum. İş dışı kimseye zarar vermem. Cemre : allah razı olsun ya sen çok iyi niyetli bir insansın gerçekten rabbim senin gibi merhametli insanların sayısını arttırsın 🤲🏻🤲🏻🤲🏻🤲🏻 Katil : Senin hiç arkadaşın yok mu? Cemre : VAR Katil : Onlarla mesajlaşmayı dene. Cemre : yo denemicem (arkadaşım yok) Cemre : harbi yaşın kaç (görüldü) Cemre : tamam yazmıyorum bir daha sana. defol git. Cemre : ya of neyse ben anlatayım neden mutsuz olduğumu Cemre : babam hapisten çıkmış halam aradı beni ve şimdi babam artık serbest yani bu ne demek biliyorsunmu katilişko artık senin bir rakibin var demek 🤭 Katil : Kimse benim rakibim olamaz. Cemre : bu arada biriyle tanıştım tufan bey bana senin tam bir MAL olduğunu ve dolandırıcı olduğunu söyledi dedim yok katilişkom çok zekidir YOK O TAM BİR ŞEREFSİZ KÖPEK dedi neyse ben senden babamı öldürmeni istesem nasıl olur? Katil : Yani en başında yapman gerekeni Cemre : beni iptal edip babama çeviremez miyiz? Katil : Hayır. Cemre : peki poyrazla bir babamı aynı anda halletsen usta? Katil : Ücretini ödersen neden olmasın Cemre : oha hem poyraz(sen) hem de babam(itoğluit) bana çok pahalıya patlar Cemre : ya bak babam bana hep küfür ve hakaret ediyor çok kötü biri hem onu hayrına öldürürsen sevaba girersin yani düşünsene öldürme motivasyonun çok hayırlı bir iş 😔 Katil : Benim tek öldürme motivasyonum para. Cemre : nasıl yani ya sormuyon mu millete neden bu kişiyi öldürmek için beni tuttunuz diye Katil : Hayır. Genelde anlatıyorlar ama merak etmiyorum. Cemre : babalar kız çocuklarını ağlatmalı mı katil? benim babam beni ağlatıyordu çocukken. sence bu adil mi? 💔 Katil : Hayatta hiçbir şey adil değil. Cemre : biri sana kötü bişey dese sen napardın üzülmez miydin onu öldürmez miydin Katil : Biri bana kötü bir şey diyemez. Cemre : o sırada günlerdir sende ana bacı bırakmayan bne 💀💀💀 Katil : Seni öldürücem ya zaten. Cemre : ya he heeeeeeeeee Cemre : poyrazcımmm bu arada bugün kahveciye gelecek misin beş dkya dükkandayım 😋 Katil : Biz böyle her gün konuşacak mıyız? Cemre : evet sen gelip beni öldürene kadar sana yazıcam gelmediğinde de işte o zaman seni göt edicem. Katil : Benim çok vaktimi alıyorsun ama. Cemre : ay sanki bana iş adamı alt tarafı geceden geceye üç beş leş çıkartıyon Cemre : senin ev nasıldır acaba evde akrep falan besliyon mu ya da yılan Cemre : adresin ney????? geliyim akşam bi şarap içelim 😈😈😈 (alo memur bey evet bu konum gidip tutuklayın please) Katil sunucudan ayrıldı. Telefonu cebime attım ve ilerlemeye başladım. Şemsiyemin üzerine sertçe çarpan damlalar ve sıkışık trafik yüzünden İzmir kaosunun içinde telaşla dükkana doğru adımlıyordum. Simitçinin seyyar arabasına gözüm çarptı. Yaşlı adam oturduğu taburenin dibine diktiği kocaman bir şezlong şemsiyesinin altından bana bakıyordu. Onun yanından geçerken kocaman sırıttım. "Günaydın, bugün simit almayacağım. Bugün düzene karşı gelen bir anarşist ergen kız olmak istedim," diyerek ona el salladım. Yanından ilerlediğim sırada gözleri yere eğildi ve gülümsedi. "Şeytan da ilk böyle düzene başkaldırmıştı," diye mırıldandı. Yağmur sesine onun tok ve ağır sesi eklenince şaşkınlıkla geri geri birkaç adım attım ve başımı yaşlı amcaya çevirdim. "Amca sen Allah mısın? Ne alakası var?" dedim gözlerim kocaman bir şekilde. "Tövbe estağfurullah," diyerek gülmeye başladı, "Düzenden çıkanları kurtlar kapar. Düzene uymak sıkıcıdır, evet. Ama huzurludur." Ayaklandı ve maşasıyla bir simit çekip kağıda sardı. Ona merakla baktığım sırada simidi torbaya koyup bana uzattı, "Dört lira." "Vereyim," dedim korkuyla. Hızla çantamdan bozuk para çıkarttım ve adamın avcuna bıraktım. Yerine oturduğunda telaşla kahve dükkanına girdim. Emre masaları bezle silerken söylenerek eşyalarımı arkaya fırlattım, "Ne boktan bir gün bu ya?" "Günaydın, yüzünde güller açıyor," dedi sandalyeleri düzeltip. Tezgahın arka kısmına ilerlediği sırada önlüğümü üzerime geçiriyordum. "Babam çıkmış," dedim homurdanarak, "Halam aradı dün." "Gidecek misin İzmir'den?" diye sorduğu sırada saçlarımı geriden sıkıca topuz yapıyordum. Dişlerimle saç tokamı tuttuğum için başımı olumsuz anlamda sallamakla yetindim. Emre fırına dondurulmuş keklerden bırakırken saçlarımı toplayıp derin bir nefes verdim. Parmaklarım tezgahta ritim tutmaya başladı. Gözlerim Poyraz'ı bekliyordu. Kalbimse onun gelmemesi için dualar ediyordu. Öğlene kadar gelen giden müşterilerle ilgilendim. Çoğu kişi kahvesini karton bardağa sipariş ederdi. Oturan pek olmazdı. Dükkanın önüne çıkıp bir sigara yaktım. Başım sokağın ötesinde gözüken denize kaydı. Deniz bugün çok dalgalıydı. Sağanak üzerine tek tek iğne batırır gibi denizi delen damlalar yağdırıyordu. Telefonum titrediğinde telaşla önlüğün iç cebine elimi daldırdım. Bilinmeyen bir numaraydı. Açmadım. Babam olduğunu düşündüm. O hapse girdiğinde ev adresimi ve numaramı değiştirmiştim. Beni hemen bulmuş olabileceği korkusuyla telefonumu komple kapattım ve telaşla sigaramı yere attım. Sigara su birikintisine düşüp aniden öldü. Hızla içeri daldım ve alt dudağımı dişleyerek kahve dükkanının içinde volta atmaya başladım. "Emre sence babam beni bulur mu?" diye sordum korkuyla, "Yani, hemen bulmuş olabilir mi?" "Sanmıyorum," dedi şaşkınlıkla. Oturduğu sandalyede geriye yaslanmış, telefonundan oyun oynuyordu, "Bu kadar kısa sürede kimden alacak numaranı?" "Bilmiyorum ya, of!" dedim sinirle, "Ne yapsam ben ya? Nereye gitsem? Ay ben Tufan Bey'i arayacaktım." Hızla telefonumdan Tufan Bey'i aradım. Bir müddet sonra çağrıyı onayladı. "Tufan Bey merhaba, Cemre ben. Numaranızı vermiştiniz ya," dedim heyecanla, "Sizinle bir şey görüşmek istiyorum, ne zaman müsaitsiniz?" "Merhaba Cemre," dedi samimi bir sesle, "Maalesef bu akşam bir iş yemeğim var. Yarın görüşsek olur mu? Ya da telefondan halledebileceğimiz bir şeyse buradan yardımcı olayım." "Şey," dedim ve sertçe yutkundum, "Aslında yarına kalmasa çok iyi. Çünkü benim çok vaktim yok. Ben sizden biraz borç para isteyecektim, sonra geri ödeyeceğim ama, söz!" "Seve seve," dedi telefonun diğer ucundan, "Bana lütfen IBAN bilgilerini ve istediğin miktarı mesaj olarak gönder. Şimdi kapatmam lazım, görüşürüz." "Çok teşekkür ederim Tufan Bey yemin ederim paranızı size en kısa sürede ödeyeceğim." "Hiç acelesi yok, umarım daha iyisindir. Yarın istersen bir şeyler içebiliriz," dedi sevecen sesiyle. Sohbete, konuşacak bir cana ihtiyacım vardı. Onu onayladım ve yarın için sözleştik. Telefonu kapattığında ona mesaj olarak istediğim miktarı yazdım. Katile ödeyeceğim paradan biraz daha fazla istemiştim. Ev kirasını da halletmem gerekiyordu. Eğer ölmezsem Tufan Bey'e büyük bir borç içinde ömrüme devam edecektim. Tufan Bey kısa sürede istediğim miktardan bile fazlasını yollamıştı. Hızla katilin hesabına parayı aktardım. Cemre : selam katilişko sana müjdem varrr ❤️🔥 Cemre : poyraz bayındır isimli şahsı mümkünse en acilinden öldür. ücreti ödedim. ceset fotoğrafını istiyorum. Katil sohbete katıldı. Katil : Merhaba Cemre. Fiyatlarımızda artış oldu. Cemre : nE Katil : Kriz bizi de vurdu. Cemre : tamam biraz daha param kaldı yolluyorum onu da Katil : İki katı oldu fiyatlarımız. Cemre : YA ALLAH BELANI VERSİN GERİ YOLLA PARAMI O ZAMAN Katil : Bitcoinlerde iade yapılmıyor. Cemre : ya şaka mısn sen aloooo Cemre : poyrazcım ölmüş gibi foto çekilip yollardın bana neden drama queenlik yapıyorsun ki bu kadar paramı geri ver yaa beni delirtmek için mi yapıyorsun amk Katil : Evet tamamen çıldırman için yapıyorum. Cemre : PARAMI GERİ VER HIRSIZ Katil : Nakit halinde bırakırım bir yere. Cemre : nereye Katil : Haberleşiriz. Katil sunucudan ayrıldı. Akşama kadar sinirden delirmiştim. Arayan yabancı numarayı açmadığım için korkularımın üzerine korkular ekleniyordu. Babamdan çok korkuyordum. Ona olan nefretim korkularımla aynı ipin üzerinde cambazcılık yapıyordu. İş çıkışı sinirle eve doğru adımlamaya başladım. Sağanak bitmişti. Topuz saçımı açtım. Havada yoğun bir toprak kokusu vardı. Montumu çeneme kadar çekmiş, ağır adımlarla yürürken telefonum titredi. Katil : Merhaba Cemre. Şaşkınlıkla duraksadım. İlk defa bana ben yazmadan yazmıştı. Çevreye bakındım ve nemli banklardan birine oturup balıkçıların sohbetleri arasında hızla telefonumdan ona mesaj yolladım. Cemre : EUZUBİLLAHİMEŞŞEYTANİRRACİM BİSMİLLAHHİRRAHMANİRRAHİM Katil : Bu nedir? Cemre : şaşırdım yazmana evlenmek mi istiyorsun benimle özleidn mi beni tüm gün sana yazmadım diye bak poyrazişko kahveciye de gelmedin zaten RESMEN beni özlemişsin farkında mısın???? Katil : Paranı bıraktım. Cemre : nereye Katil : Kendin ara ve bul. Paranı bulduğun yerde sana bu küçük yanlış anlaşılma ve artan fahiş fiyatlar nedeniyle yaşadığımız tatsız olay yüzünden bir özür de bıraktım. Cemre : özür mü bıraktın Katil : Evet. Özür niyetine sana bir şey bıraktım. Cemre : ne bıraktınkine? (kocaman gözlerle merakla dinliyor) Katil : Sürpriz. Cemre : şeyy çok heyecanlandım evet fiyatlarınız çok pahalıydı zaten ve yorumlarınızda cidden sorunları hep çözdüğünü yazmış müşteriler ama ayyy sen AZ ÖNCE ÖZLEDİM Mİ DEDİN BANA??????? Katil : Umarım bu akşamki oyunumuzu beğenirsin. Cemre : EVLENELİM Mİ DİYORSUN ANLAMIYORUM (görüldü) Cemre : bana bak banaaa !! bana ümit verip gidemezsin namusuma leke sürdün artık evlenmek zorundayız Cemre : tamam ya bari ilk ipucunu ver Katil : Dört element. Katil sunucudan ayrıldı. "Hava, su, toprak, ateş..." diye mırıldanarak ayaklandım. Dört element, hangisi ile nereye bakacağımı bilmiyordum. Toprağın içine bir şeyler kazıp bırakmış olabileceğini düşündüm, ancak sokak ortasında toprak kazarsam insanlar tarafından garip karşılanabileceğim için parkın orada öylece dolanmaya başladım. Çevrede uçan kuşları gördüm, havayı simgeliyor olabilirlerdi. Onları izlediğim sırada çantamdaki sabah aldığım simidi kopartıp bir bir martılara vermeye başladım. Denize doğru düşen sert simit parçalarını hızla suya dalıp yakalıyorlardı. Ne yapacağımı bilemiyordum. Çaresizce tekrar katile mesaj yolladım. Cemre : hangi elementle başlamam lazım? Cevap vermedi. Sokakta öylece dolanmaya başladım. Mavi Fincan'a girdim. Orada bir süre oyalandıktan sonra istediğim ya da dikkat çeken bir şey bulamadığım için ayrıldım. Bana armağan ettiği şarkıyı dinlediğim bara girdim. Etrafa bakıp hızla çıktım. Garip garip dolandığım sırada elinde balonla dolaşan bir çocuk gördüm. Çocuk beni görünce kırmızı balonu koşuşturarak bana doğru getirmeye başladı. Biraz eğilip küçük çocukla boylarımızı eşitledim. Gülerek bana balonu uzattı. Ağzı burnu çikolata içindeydi. Balonu elime aldım ve merakla ona gülümsedim, "Ablacığım bunu sana kim verdi?" "Bir abi verdi! Sana vermem için! Karşılığında bana on paket çikolata aldı!" dedi ve gülerek koşturmaya başladı. Hızla çocuğu takip ettiğim sırada telefonuma bir mesaj geldi. Katil : İpucun çocukta değil havadaki balonda. Duraksadım. Balonu incelemeye başladım. Bir banka geçip balonu bacaklarımın arasına koydum ve çantamdaki kalemle balonu patlattım. İçinde beyaz küçük bir not kağıdı vardı. İnsan hep bilinmezden korkar, oysaki tüm çığlıklar kulağının dibine fısıldar. Duysa insan, korkmak yerine kulaklarını dört açar. Kulaklarını dört aç Cemre. Kulağıma bir melodi dolmaya başladı. Nota baktığım sırada bir müzik bandosu yanımdan geçiyordu. Parktaki tüm çocuklar bandonun peşinden dolanarak gülüyorlardı. Bando takımının üzerinde beyaz şık takım elbiseler vardı. Bir tanesi davula vururken, diğeri elindeki çanları çalıyordu. Bir arka sıradaki ise saksafonunu üflüyordu. Onları izlerken yavaşça yerimden kalktım ve çocuklarla birlikte onları takibe aldım. Küçük çocuklar gülerken ben tedirgin bir şekilde gittikleri yere doğru adımlıyordum. Bir ara sokağın dibinde durup bize döndüler. Beyaz fötr şapkasını çıkartan davulcu bana doğru yaklaşarak şapkasının iç kısmını uzattı. Şapkasına para koyacağım sırada şapkanın içindeki kağıdı görüp gözlerimi adama çıkarttım. "Sizin için," dedi gülümserken. Kağıdı aldığımda onları bekleyen arabaya binip uzaklaştılar. Çocuklar ise güle oynaya dağıldılar. Kağıdı açıp merakla okudum. Çocuklar hep gülmeli, ağlamamalı. Gerekirse çamur dolu sularda zıplamalı. Su. Ara sokağın etrafındaki çamurlara baktım. Bir birikinti bulup ayaklarımı bastım. İki elimi yana açıp sağa sola bakarak bağırdım, "Gerçekten mi? Zıplayacak mıyım?" Boş sokakta kendi kendime bağırdığım sırada çamurda zıplamaya başladım. Zıpladıkça ayakkabım ve paçalarım çamur oluyordu. Su birikintisinde kendi kendime deli gibi hareketler sergilerken karşı camdan merakla beni izleyen teyze bağırdı, "Kızım ne yapıyorsun?" "Teyze dur, hayati bir mesele!" diye bağırdım çamurda zıplarken, "Hadi ver artık ipucunu ver!" diye çığlık attım. "Hep o çiçeklere sıçrıyor çamurların!" diye bağırdı kadın. Durdum. Arkamdaki mor manolyalara baktım. Üstleri çamur olmuştu. Hızla eğilip köklerine doğru kazmaya başladım, "Bıraksana çiçekleri! Belediyeye şikayet ederim seni!" "Teyze kes be!" diye çığlık attım, "Yürü git işine bak seni bu manolyalarla tokatlarım!" Alt kısmı kuru bir tabakada bir kağıt buldum. Nefes nefese bir şekilde elime aldım. Toprak... Ebedi sonumuz, hepimizin son durağı. Sen mezarını şimdiden seçtin mi Cemre? Seçmediysen acele et, dört günün kaldı. Sinirle ayaklandım. Ellerim, üstüm başım toprak ve çamur içindeydi. Saç uçlarıma bile bulaşmıştı. Ara sokaklarda öfkeyle ilerlediğim sırada duvara yazılı bir yazı gördüm. Kırmızı bir boya ile yazılmıştı. Çocuklar ağlamamalı. Duraksadım. Etrafa bakındım. Yalnızca ateş kalmıştı. Ellerimi hayratta yıkayıp hızla telefonumu elime aldım. Cemre : yardımcı ol ne yapacağım? Katil : İlerlemeye devam et. Sana senden bir parça hediye ettim. Cemre : anlamıyorum ne yapayım şimdi Katil : Gökyüzüne bak. Gözlerim havaya kalktı. Apartmanların ilerisinde siyah bir duman gördüm. Gitgide yükseliyordu. Hızla oraya doğru adımladım. Ateş yanıyordu. Benim son mesajım, günün son ipucu oradaydı. Merakla ilerlerken çevredeki üç beş insanın cıkcıklayarak yanan şeyin etrafında bir çember oluşturduğunu gördüm. Arkada bir oğlan çocuğu vardı, beni gördüğü gibi ayaklandı ve bana doğru koşuşturarak elime bir çanta tıkıştırdı. Hızla çantanın fermuarını açtığım sırada çocuk birden ortadan kayboldu. Çantanın içinde tomarla nakit para vardı. Katile ödediğim parayı geri almıştım. Çantanın fermuarını kapatıp elimle sıkıca tuttum ve kalabalığa baktım. "Çekilin!" diye bağırdım ve aralarından dalarak nefes nefese bir şekilde durdum. Yerde bir adam yanıyordu. Gözlerim kocaman açılırken başım yanan cesedinin arkasındaki kırmızı duvar yazısına çıktı. Kızlarını ağlatan tüm babaların sonu cemre ateşidir.
|
0% |