14. Bölüm

10.Bölüm-Kapı Kulpu-

Yağmur Benzer
yagmurungokyuzu

 

Sizin babanız öldü mü?Benim babam öldü.

Sizin anneniz öldü mü?Benim annem öldü.

Sizin hayalleriniz, gençliğiniz,umudunuz, geleceğiniz öldü mü?Benim öldü.

Peki siz hiç öldünüz mü?Ben öldüm.

Ben,her göz yaşımda öldüm.

Keşke şuan göz yaşlarım aksa ve ben ölümün huzuruna kavuşsam.

Duvar üstüme üstüme gelirken birkaç tıkırtı duydum sonra birisi “Hazan?”diye seslendi ve mutfağa doğru ayak sesleri yükseldi.Bu ses kimdi?Yoksa yine sanrı mı görüyorum?

Mutfağın kapısı rüzgardan kapandığı için kimin geldiğini bilmiyordum, kapı açıldı ve karşımda uzun süredir görmediğim onu gördüm, Turgay'ı gördüm.

Yazar'dan

Turgay kapıyı açtığı an gözlerine inanamadı.Kızın yüzü kan revan içindeydi.“Suratı bu haldeyse vücudu ne haldedir?”dedi kendi kendine.

Kızın yanına gitti,yere çöktü,gözlerine baktı “Hazan,sana ne oldu böyle?”

Kız aslında konuşmak istemişti ama ağzında ki yaralar yüzünden bunu yapamıyordu.Turgay bunu anladığında öfkesine hâkim olmaya çalıştı.Gözleri dolarken kızın ayak bileklerine bağlı olan halatı çözdü sonra ellerindeki halatları açtı.

“Benimle gelmek ister misin?”Hazan gözlerini kırptığında Turgay burukça gülümsedi.

Kızı kollarının arasına aldı.Hazan o kadar çok zayıftı ki sanki kucağında 24 yaşında bir kızı değilde onlu yaşlarda bir çocuğu tutuyor gibiydi.

Ellerini kızın vücuduna bastırmamaya çalışıyordu, yaralarını veya morlukları acıtmak istemiyordu.

Turgay hemen evden çıktı.Arbanın kapısını zaten açık bırakmıştı.Hazan'ı arka koltuğa yatırdı.Kız kahve gözlerini açıp, koltukta kıvrıldı.Acı tüm vücuduna yayılırken Turgay konuştu “Evim çok yakın,hemen gideceğiz.Seni iyileştireceğim ve merak etme benim yanımda güvende olacaksın.”

Hazan gülümsemeyi denedi, yapamadı.Gözlerini kapatıp kendisini uykunun kollarına teslim etti.

Turgay sinirle dişlerini sıkıp, şoför koltuğuna oturdu gaza bastığında yola koyuldular.

Yirmi dakika sonra durmuşlardı.Adam kızı kucağına aldı ve evine girip üst kata çıkıp kızı kendi yatağına bıraktı.

Kızın her yeri kanıyordu,her yeri mosmordu,her yeri yaralıydı ama en çok kalbi yaralıydı.O kalbi kırılan küçük kız çocuğuydu.

Turgay, odasında ki banyoya girip Hazan için ilk yardım malzemelerini çıkardı.Kızı yıkamalıydı.İlk önce haki rengi kazağı çıkardı sonra onun altında ki eşofmanı çıkardı.Hazan mor iç çamaşırı takımı ile kalmıştı ama Turgay gözlerini kızın özel bölgelerine değdirmemek için büyük bir çaba sarfediyordu.

İlk önce kollarına baktı yer yer morluklar gördü,çakıyla açılmış yaralarla karşılaştı sonra karnına baktı önceden açılmış yaraları gördü,bacaklarına baktı derin yaralar vardı.En son gözleri kızın yüzüne değdi.Burnu önceden kanamış ve kurumuştu, dudaklarında ve yanaklarında çakı ucuyla derin olmayan açılan yaralar vardı.

Onu kucağına alıp banyoya götürdü jakuziye yatırıp ılık suyu açtı, vücudunu dikkatlice yıkadı .

Hazan bir ara gözlerini açtı fakat Turgay'ı görünce rahatlayıp tekrar uyudu.

Turgay en son yaraları tek tek sardı morluklara krem sürdü sonra ıslak iç çamaşırları çıkartıp altına hiç açılmamış olan kendi iç çamaşırını giydirdi.Bunları gözü kapalı yaptığı için zorlanmıştı.Kıza yine kendi üstünden mavi kapşonlu sweatshirt ve altına gri eşofman giydirdi.

Hazan'dan

3 saat sonra

Gözlerimi açmamla yüzümü buruşturdum.Vücudum da ağrımayan yer kalmamıştı.

“Hazan”diye bir fısıldama geldi.

”Turgay sen misin?” odada loş bir ışık vardi.”Evet,benim”. dediğinde yanımda ki koltuğa birisinin oturduğunu hissettim.

“Ağrın,sızın var mı?” Ona yalan söylemeyecektim “Biraz var.”

Turgay derin bir nefes aldı “Senin için tel şehriye çorbası yaptım.Onu içtikten sonra ağrı kesici de içersin olur mu?”

“Olur” dediğimde gülümseyip odadan çıktı.

Dudaklarım konuşurken acıyordu ama en azından konuşuyordum,onun sayesinde olmuştu.

Turgay yaklaşık on dakika sonra geldi.Mavi çiçekli tepsiyi komodine koyup ışığı açtı ve tekli koltuğu yatağa doğru yaklaştırdı “Turgay kendim yiyebilirim.” kalkmaya çalıştım ama yaralarım anında sızladı.“Saçmalama Hazan ben yardım etmek istiyorum.”Derince yutkunurken kaldırdığım başımı tekrar yastığa koydum.

Turgay çenemin altına beyaz mendil yerleştirip çorbayı soğuması için karıştırdı.

“Bu arada Hazan sen sormadan cevaplayım.Sana ben duş aldırdım fakat gözlerim asla özel bölgelerine değmedi.Bundan emin olabilirsin.” dedikten sonra gözlerime baktı ona gülümseyip “Olurum” dedim o da bana gülümsedi.

Bana ilk önce çorba içirdi sonra da hap ile su verdi.Tepsiyi odada ki çalışma masasına koyup tekrar yanıma gelip oturdu.

Ona teşekkür ettiğimde gülümseyerek cevap verdi.

“Hazan…annen.”

Gözlerim dolarken “O öld-”başımı iki yana salladım.”Ona bir şey oldu mu?”

“Hayır,hayır olmadı ama şuanlık.”gözlerini yere indirip konuştu “Seni öyle bulduktan sonra zaten bir şey olduğunu anladım.Hastahane de bir tane bakıcı tanıdığım var ona sordum annen komadaymış” başımı sallayıp iç çektim.

“Hazan doktorlar annenden ümidi kesmişler.”kahve gözlerimi ona çevirdim “Turgay annemden ben bile ümidi kestim.Ben annemin öleceğini çoktan kabul ettim” Turgay'ın yeşil gözleri bana acır gibi değil acımı yaşar gibi bakıyordu.

 

“Hazan sen tanıdığım en güçlü insansın”birisi tarafından bu şekilde övünmek güzel bir şeymiş.Bu kelimeler beni çok iyi hissettirmişti.“Teşekkür ederim.”dedim sonra aklımdaki soruyu sormak için cümleye başlayacakken Turgay ayağa kalktı ve tepsiyi alıp bana baktı “Sen biraz daha dinlen, sonra annene gideriz,tabii istersen.” başımı sallayıp onu onayladım.

Turgay hem gece lambasını hem normal lambayı kapatıp odadan çıktı.Ben de gözlerimi kapatıp ilacın ve geçmeyen yorgunluğun etkisi ile derin bir uykuya daldım.

Yazar'dan

Hazan geminin güvertesinde duruyordu, yanına Turgay geldi.”Hazan yolculuğa hazır mısın?”hiçbir şey anlamamıştı.

“Ne yolculuğu?”adam gülümsedi “Uzun bir yolculuk.”

Kız bu sefer de “Neden bu yolculuğa çıktık?”diye sordu.Turgay yeşil gözlerini Hazan'dan çekip denize çevirdi.”Mutluluğa ulaşabilmek için.”

“Peki ulaşacak mıyız?”Turgay omuzlarını bilmiyorum anlamında silkti ve denize bakmaya devam etti.

Hazan annesinin sesini duyar gibi olduğunda arkasını döndü. “Anne”annesine doğru giderken, ayağı yere takılıp düştü.Annesi hâlâ aynı yerde duruyordu.Hazan ayağa kalkıp adama baktı gözleri denizin üzerindeyken konuşmaya başladı.

“Hazan annene gitme,yoksa kötülükler bizi bırakmayacak.”Hazan onu dinlemedi ve annesine koşmaya başladı ama gidemedi çünkü çok sert bir rüzgar çarptı, gök gürledi, şimşekler çaktı ve yağmur yağdı.Gemi sallanmaya başlarken aynı zamanda içi suyla doluyordu.

Hazan neler olduğunu anlayamadığı için şaşkın şaşkın etrafına bakıyordu, annesinin sureti kaybolurken Turgay'a baktı.Adam da ona bakıp başını iki yana salladı.”Beni dinlemeliydin…” gemi denizin içinde batmaya başladı…

“Hazan, kendine gel hadi güzelim.”kız uykusundan sıçrayarak kalktı karşısında Turgay'ı görmesiyle ona sımsıkı sarıldı.

Turgay şaşkınlıkla ellerini kızın sırtına emanet duracak şekilde yerleştirdi, canını acıtmamak için.

Hazan kendisini geri çekti “Uykunda sayıklıyor, bağırıyordun,ne dediğini anlayamadım bile.”Hazan yutkunurken “Kabus gördüm” dedi.

Turgay onu kendisine çekip sarıldı, kıyamıyordu ona. “Geçti Mahperi*, geçmese bile geçecek.”Hazan alnını adamın omzuna koyup “Tamam.”dedi.

Birkaç saat sonra Hazan kendisine gelmişti.Turgay’ın teklifi üzerine hastahaneye gideceklerdi.Turgay Yakup'un orda olmadığımı söylediğinde direk kabul etmişti.Gördüğü kabus zihninde hâlâ canlansa da o umursamamaya çalışıyordu.

Turgay ona kendi kıyafetlerini vermişti yine.Beyaz tişört,siyah kapşonlu ceket ve siyah eşofman.Eşofmanın iplerini iyice sıkmasına rağmen belinden düşecek gibi duruyordu aynı zamanda biraz uzun geliyordu.Hazan tokasını takmayıp saçlarını açık bıraktı ve şapkasını kafasına çekti.Aynadan yüzüne baktığında morlukları ve yaraları gördü ama buna üzülmüyordu, alışmıştı ya da üzülmemek için alışmak zorunda kalmıştı.

Hem bu ilk aldığı darbe değildi.

Odadan çıkıp aşağı indi onun sesini duyan Turgay da ayağa kalkmıştı.Hazan Turgay'ın da kıyafetlerini değiştirdiğini gördü.Üzerinde mavi tişört onun üstüne ceket ve pantolon giymişti.

Kısa süre içinde arabaya binmişlerdi.Hazan yolu izlerken Turgay gözünü saniyelik olarak kıza çevirdi sonra tekrar yola döndü.

“Hazan sen iyi misin?ama gerçekten iyi misin?” Hazan adama bakıp konuştu

“Sana yalan söylemek istemiyorum.Turgay ben iyi değilim ama kötü de değilim.Hiçbir şey hissetmiyorum.”

Turgay gözlerini kısıp, dudaklarını yaladı “İçine atıyorsun.En son ne zaman ağladın?” Hazan cevap vermeden kendisi konuştu ‘’Hatırlamıyorsun değil mi?” Kız başını sallayıp ‘’Evet.” dedi.

 

“Ağla Hazan.Kalbinde ki karartıyı göz yaşların aydınlatacak,ruhunda ki huzursuzluğu böyle gidereceksin.İstersen şimdi istersen başka zaman ağla ama göz yaşlarını içine akıtma, dışına akıt ki o yaşları sileyim.”

Hazan burukça gülümsedi “Bilmiyorum Turgay şu aralar içimden ağlamak bile gelmiyor.İcimde anlamdıramadığım sakinlik var.Bu sakinlik beni belki çok yoruyor ama bir gün elbette içimi dökeceğim ama şuan değil.” Dudağını kemirirken “Teşekkür ederim ağlarsam yanımda olacağını için.” Turgay hafifçe gülümseyip hızı arttırdı.

Konuşmadan sonra hastahaneye on dakika sonra ulaşmışlardı.Gece vakti olduğu için hastahane genel olarak boştu.

Önceden neler yapacakları hakkında plan yaptıkları için Hazan karnını sıkıca tuttu ve iki büklüm olarak arabadan indi.

Sesini yükselterek “Karnım, karnım çok ağrıyor.”dedi Turgay da plana sadık kalarak kızın koluna girdi ve onu kapıya doğru yönlendirdi.

Güvenlik “Görüş saati”değil dedi Hazan'a bakmadan.Hazan o sırada ağrısı çokmuş gibi acıyla inledi.

“Abi zaten onun için gelmedik ağrısı çokta acil de arkada kalınca bu kapıdan girelim dedik.Güvenlik acıdığı için kapıyı açtı

“Tamam bu seferlik girin.” dedi.

Turgay teşekkür ettiğinde içeri girdiler.Hazan anında normal haline dönerken konuşmadan asansöre bindiler.Aslında acil kapısından girip bu hastaneye de gelebilirlerdi ama yolu uzatırlardı güvenlik de nöbetinin son saatinde olduğu için bu yolun acile uzak kalacağını düşünememişti.

Asansörden indiklerinde sekreterin yerinde olmadığını görünce Turgay rahat bir nefes verdi.Hazan yoğun bakım kapısının üstünde ki yeşil düğmeye basıp içeri girdi.Koridordan sola döndü ilk iki kapıyı açtığında başka kişilerle karşılaştı üçüncü kapıda ise kablolara bağlı annesini gördü.

“Anne”diyip kadına yaklaştı “Anne gitmesen olmaz mı?” Derin bir nefes aldı “Anne sen gidersen ben kimsesiz kalırım.Ne olur sana yalvarırım gitme.” Elini kalbine götürüp soluklandı “Sana dediklerimden dolayı özür dilerim.Gideceksin değil mi? acı çekmeden git.Zaten çok acı çektin orda çekme tamam mı.Biriciğim, güzel annem.” Annesinin yanağına ufak bir buse bırakıp odadan hızla çıktı.

Boğuluyor gibi hissediyordu.Turgay'ın yanında durup “Hadi gidelim.” dedi.

Hastaneden çıkıp, arabaya bindiler.

Hazan yolu izlerken Turgay camı açıp sigarasını yaktı tek eli ile direksiyon hakimiyetini sağlarken diğer eliyle sigara içiyordu.

Göz ucuyla kıza baktı rüzgardan dolayı saçları uçuşuyordu ama kız bunu dert edemeyecek kadar bitkindi.

İkisi de yaralıydı.İkisinin de acıları insanı delirtmeye itiyordu.Onlar belki de çoktan delirmişlerdi ve bunu kendileri bile bilmiyorlardı.

Hazan’ın durumu zaten belliydi, hastalığı ileri seviyeye ulaşmıştı ve hastaneye yatırılması gerekmekteydi ama o bunu görmek istemiyordu,ilaçlarını artık içse bile işe yaramayacaktı ve Hazan günden güne kötüleşecekti.

Turgay durumunun ne halde olduğunu bilmiyordu, bilmek istiyordu ama içinde ki intikam ateşi buna izin vermiyordu.Onu bu hale getiren insanlardan hesap sorduğunda düzeleceğini sanıyordu ama hayır Turgay'ın tedavi görmesi gerekiyordu, Turgay'ın belki de bir akıl hastanesine yatması gerekecekti çünkü rahatsızlığı günden güne onu veya bir masumu ölüme sürükleyecekti.

İkisi belki birbirlerini iyileştirecek sonları sonuna kadar mutlu kaldılar klişesi ile bitecekti belki de her şeyi daha çok berbat edecekler ve sonları klişeden uzak olacaktı.Bunu sadece zaman gösterekti…

Kısa sürede eve geldiler.

Hazan salona geçip koltuğa oturdu Turgay ise mutfağa gidip atıştırmalık bir şeyler çıkardı.

Aynı zamanda domatesli peynirli tost yaptı.Her şeyi bir tepsiye koyup salona götürüp Hazan'ın oturduğu koltuğa koydu ve kendiside oturdu.

Hazan daldığı yerden gözlerini çekip Turgay'ın getirdiği tepsiye baktı.

“Ellerine sağlık.”diyip bir tane kraker aldı.

Turgay da eline tost alıp “Afiyet olsun.” dedi.

“Annenin durumu nasıldı?”

“Komada olan birisi nasıl kötüyse o kadar kötüydü.” Turgay hüzünle Hazan'a baktı.

“Zor gelmiyor mu?”

“Ne?”

“Sevdiğini kaybedecek olmak.”

“Zor Turgay, çok zor.Ben babamı aniden kaybettim, yıkıldım darmaduman oldum şimdi ise depremden hasar görmüş ama yıkılmamış bir ev kadar sallanıyorum.Kaç yıldır onu kaybedeceğim diye diken üstünde durdum biliyor musun?o zamanlar içimde korku olurdu şimdi ise üzüntü var çünkü ben annemi gerçekten kaybedeceğim.”

Turgay kıza uzun uzun baktı sonra yutkunup başını yere eğdi.

Turgay normalde çok konuşan kişileri sevmez onları rahatız edici bulurdu ama Hazan sonsuza kadar konuşsun istiyordu.

“Hazan seni anlıyorum elbette çok zor ama iyi veya kötü anılar biriktirdin her ikisiyle de.En azından onlardan eşyalar kalacak onların acısını eşyalarla unutamazsın ama kendini böyle avut.Onlar sana anılar, hatıralar bıraktı.Bıraktıklarına sımsıkı sarıl, yaşanmışlıkları unutma çünkü onlar seni ayakta tutacak.”

Turgay normalde konuşmayı da sevmezdi ama söz konusu Hazan ile konuşmak olunca hiç susmak istemiyordu.

“Turgay biliyor musun bazen bu bile acıya dönüşüyor en sevdiğinin hırkasına sarılıp kokusunu almaya çalışmak çok zor.Babamın kokusu ben de silinmeye başlamıştı biliyor musun?hem de bir insanın kokusu en son unutulan özelliği olmasına rağmen.”ve Hazan derin bir nefes alıp”Unutmaya başlamışken sen çıktın karşıma ve ben tekrar anımsadım” dedi Turgay yeşil gözlerini kıstı “Nasıl yani?”

Hazan bakışlarını yere eğip “Sen toprak kokuyorsun Turgay,sen babam kokuyorsun.”

Turgay gülümseyip Hazan'a baktı Hazan da gözlerini kaldırıp adama baktı ve gülümsedi.

Turgay'ın kalbi sızlarken yıllar önce yaptığı o şeyden pişmanlık duydu.

Turgay aslında Hazan'ı yıllar önce görmüştü hemde kızın darmaduman olduğu gündü.

O gün aşık olmuştu kıza.Hazan o zamanlar on beş yaşındaydı kendisi ise daha yirmi yaşındaydı.On beş yaşındaki kıza aşık olması elbette etik değildi ama o kızı uzaktan sevmişti.Zaten başka çaresi de yoktu, kızın yüzüne bakarken her geçen gün pişmanlığı artıyordu ama onu göremeden yapamıyordu.

Kıza söylemesi lazımdı.Hazan belki onu öldürmek isteyecekti ama o ölmeye hele ki Hazan'ın ellerinden -yaptığı bir suç yüzünden-ölmeye çoktan razıydı.

Derince yutkunurken bakışlarını yere eğdi, Hazan da pencereden dışarıya bakarken ikiside kendi düşünceleri içinde boğuldular.

Hazan kafasında ki seslerle artık başa çıkamıyordu.Sesler ona öleceğini söylüyordu, intihar etmesini söylüyordu.Hazan çok korkuyordu, yaşamak istiyordu, acı çekse bile yaşamayı seviyordu.

Gün aydınlanmaya başlarken Hazan ağrıyan başını tutup “Ağrı kesicin var mı?” dedi “Gel benle.” Turgay önde Hazan arkada mutfağa doğru gittiler Hazan tam kapıdan içeri girerken dirseği kapı koluna çarptı.Dudaklarından acı dolu bir inleme duyulurken gözleri dolmaya başladı.Turgay endişe ile kıza bakarken “Canın acıdı mı?” dedi.

Hazan dirseğini tutarak yere çöktü Turgay da onla beraber oturdu.

Kızın gözlerinden yaşlar dökülüyordu“Çok acıdı Turgay,canım çok acıdı.” hıçkırarak ağlamaya başlarken Turgay da ağladı kızın acısını kendi acısı olarak bildiği için.

Herkes biliyordu aslında Hazan'ın dirseği zerre acımamıştı.Günlerce tutmuştu kendisini ve en ufak şeyde patlamıştı.

Hazan'ın dirseği acımıyordu Hazan'ın ruhu acıyordu.Bir kapı kolu onun acılarını gün yüzüne çıkarmıştı.

“Kolum çok acıyor Turgay çok.” Hazan'ı dışardan gören birisi gerçekten kolunun acıdığını düşünürdü ama Turgay Hazan'ı gerçekten tanıyordu.

“Biliyorum Mahperi.” kızı kendisine çekip sarılırken Hazan kollarını adamın boynuna dolayıp burnunu göğsüne yasladı ve hasret kaldığı kokuyu derin derin soludu.

Bir kapı kolu Hazan'ı ağlatmaya yetmişti.Bir kapı kolu onun acılarını gün yüzüne çıkarmıştı.Bir kapı kolu onun yeniden doğmasını sağlayacaktı.

Bir kapı kolu Turgay ve Hazan aşkını başlatacaktı.

 

Mahperi*:Ay perisi,peri kadar güzel.

 

Selammm🌸

Bölümde sevdiğiniz yer?

Sevmediğiniz yer?

Olmayan yerleri yazın lütfen, saygılı bir şekilde istediğiniz eleştiriyi yapın çünkü böyle böyle gelişeceğim.

Sizi seviyorum 🌸

Bölüm : 05.04.2025 14:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...