@yagmurungokyuzu
|
Günler bitiyor fakat yaşadıklarım bitmiyordu. Biteceğine her bir salise yenisi ekleniyordu. Ben artık sonbahar değil ilkbahar olmak istiyorum . Hayatım;çiçeklensin,renklensin,güzelleşsin istiyorum. Çok mu şey istiyorum? "Ameliyat tarihini üç gün sonraya ayarlıyorum. " "Tamamdır peki ameliyata girmeden önce anneme sarıla bilir miyim?" "Ah!tabi ki canım benim" Sevda ablanın olumlu bir yanıt vermesi ile gülümsedim "Teşekkürler Sevda abla" dedim "Rica ederim güzelim " Bir süre daha konuştuğumuzda vedalaşıp telefonu kapattım. Odamda ki camın önüne geldim,dışarıya bakıp annemi aramaya karar verdim. Cebime koyduğum telefonu çıkarttım ve numarasını kaydırarak aramaya başladım. İki çalıştan sonra açtığında güçsüz bir sesle "Kızım."dedi gözümden bir damla yaş düştü. Sesinin tonunu bile o kadar çok özlemişim ki.Canım annem,yaralı annem... "Annem" dedim sesimin titrememesini umarak "Nasılsın annecim,iyi misin? " "İyiyim canım kızım,melek kızım asıl sen nasılsın?" Gözümde ki yaşlar ard arda akarken konuştum "Ben de çok İyiyim ameliyat tarihin belirlendi.Neler hissediyorsun?" "Eh!artık alıştım kızım. Ne korku var,ne de heyecan..." Ameliyat olmaya bir insan neden alışsındı ki.İnsan mutluluğa alışmalı,bir korkuya değil. "Öyle oldu annecim ama artık bunlar son.Merak etme artık tamamen iyi olacaksın." "İnşallah,İnşallah kızım " Ağlamamı annem duymasın diye sessizce gerçekleştiriyordum fakat hıçkıra hıçkıra ağlama isteği içime doğdu. Bu yüzden "Annecim ben seni daha fazla yormayayım sonra yine ararım " dedim,annem de beni onayladı,görüşürüz faslından sonra telefonu kapattık. Ameliyat başarılı geçmezse ben ne yapardım .Annem giderse, ben biterim ki. O benim yaşama gayem.O benim dünyam. İnce dudaklarımdan küçük bir hıçkırık koptuğunda,bacaklarım benim yüklerimi daha fazla taşıyamamış olacak ki yere yığıldım. Ağlamak istemiyor fakat göz yaşlarıma engel olamıyordum. Nefes alamadığımı hissettiğimde duvara tutunarak ayağa kalkıp alel acele camı açtım ve derin bir nefes aldım.Bir kaç dakika boyunca devam ettiğimde hem ağlamam durmuş hem de nefes alabildiğimi hissetmeye başlamıştım. Açtığım pencereyi kapattım. Üstümü ayarlayıp duşa girmeye karar verdim. Duşa kabini ayarladım,soğuk suyu yüzümde oluşan şişlikleri alması için açtım. Başımda ki yara hala duruyordu fakat sargıyı artık çıkartmıştım.Duşun ardından hızlıca üstlerimi giydim. Haki bir kazak,siyah bir tayt. Saçlarımı kurutup,özensizce taradım yukarıdan sıkıca bağladım. Çirkin beni görmek istemediğim için aynaya bakmayı es geçtim. Aşağıya inip ayakkabılarımı giydim,anahtarımı ve çantamı da alıp evden ayrıldım. Bugün psikiyatri randevum vardı. Oraya gitmek içindi bu telaşım. Adım ve soyadım ekranda belirdiğinde içeride ki hasta çıktı. Ben de ayaklandım ve doktorum Melike Hanım'ın yanına girdim. Beni her zamanki gibi karşıladı;ayakta,ceketinin önü iliklenmiş ve gülümseyen bir ifade... "Hoş geldin Hazan." Tebessüm etmeye çalıştım fakat bu konuda başarılı sayılmazdım. "Hoş buldum " Ben sandalyeye oturduğumda o da oturdu. Boğazını temizledi ve bana karşı sorusunu yöneltti "Nasılsın?iyi misin?" Kafamdaki sesleri,gördüğüm gölgeleri ve arada sırada oluşan intihar düşüncelerimi saymazsak iyiyim. "Kendimi son günlerde daha iyi hissediyorum.Sanırsam ilaçların etkisi oluyor." Memnuniyetle gülümseyerek "İlaçlar cidden işe yaramışa benziyor."dedi."Hazan biliyorsun ki bu şizofreni durumu sen de ömür boyunca devam edecek.İlaçlarını mutlaka kullan.Eğer yapmazsan biliyorsun ki daha da çok ilerleyecek ve zorda kalınılırsa seni hastahaneye yatırmamız gerekir." Derin bir nefes aldım "Evet,biliyorum." dedim,bakışlarımı ellerime yönelttim. "Tamam o zaman Hazan'cım bir ay sonra bekliyorum ilaçlarını da yazdım" Oturduğum sandalyeden kalktım benim kalkmam ile o da kalktı. Yüzüme ufak bir gülümseme kondurdum. "Teşekkür ederim."dedim "Rica ederim". 🍂🍂🍂 Kapının önünde adam görmem ile kaşlarımı çattım."Buyrun kime bakmıştınız?" Adam bedenini bana doğru çevirdi "Kargonuz vardı."dedi ve elinde bulunan kutuyu gösterdi. Yine aynı kutuydu. "Ah!bugünlerde kargosu eksik olmuyor "diye homurdanarak anahtarı deliğe soktum çevirdiğimde kilitlediğim kapı açılmış oldu. "Kutuyu hemen alacağım "dedim daha sonrasında elimde ki ecza poşetini ve çantamı salondaki koltuğa bırakıp tekrar kapıya geldim. Adam da o sırada kutuyu yere koymuş ve imzalamam için dosyayı çıkartmıştı."Sol alt köşeyi imzalamanız gerekiyor " "Tabi!"dedim son harfi uzatarak . Bana uzattığı dosyayı aldım ve içinde bulunan kağıda baktım. Adam tekrarlayarak "Sol alt köşedeki boşluk " Şizofrenin belirtilerinden biri;verilen talimatları yerine getirememe,getirmekte güçlük çekme... 'Tamam,sakin.Sakin ol Hazan' diye kendimi teskin etmeye çalıştım. Gözlerimi kapattım,o sırada adamın sabırsız bir şekilde nefes vermesini hissettim. "Bak adamı da sinirlendirdin. O da seni dövsün mü? "
Kafamda ki sese karşı "Dövmesin "diyebildim. Adam bu dediğimi duymuş olacak ki "Ne dediniz?anlayamadım." dedi. Gözlerimi anında açtım "Yok bir şey demedim " Dosyaya takılı olan kalemi aldım ve dediği yere beceriksizce imzamı attım. "Sizi de beklettim özür dilerim." "Yok efendim sorun değil." Tamam,en azından sert bir tepki vermiyordu. Kafamda ki sesin aksine.Dudaklarımı birbirine bastırıp gülümsedim.Dosyayı uzattım Adam aldığında ben de yerde ki kutuyu aldım. Kargocu uzaklaştı,ayağım ile kapıyı örttüm. Bu kutu öncekine göre daha da ağırdı. Bedenim zayıf olduğu kadar güçsüzdü.Zorlanarak mutfağa götürdüm.Geçen ki tepsiye koyduğumda ellerimi yıkadım ve odama çıktım. Yemek ve temizlik işini sabah erkenden bitirmiştim bu nedenle şimdi istediğim gibi uyuyabilirdim. Kıyafetlerimi çıkartıp kirli sepetine attım daha sonra ise pijamalarımı giydim. Saçlarımı yukarıdan topladığım için başım ağrımaya başlamıştı bu nedenle açtım ve aşağıdan bağladım. "Yakup yokken kutuya bak.Belki seninle ilgilidir." Yutkunma ihtiyacı hissettim fakat yapamadım "Yapmayacağım" "Seni korkak kız. Hani sen babanın güçlü kızıydın. Böyle mi güçlüsün? " "Güçsüzüm,bunu biliyorum" "Hem güçsüz hem korkaksın. " "Biliyorum korkak bir kızım ve güçsüz " Başımın dönmesi ile ses de sustu . Tamam,dayan Hazan,babanı görmek için dayan.Gözlerimi ağlamamak için yumdum. Kendimi sakinleştirmek adına içimden sayıları saymaya başladım. Bu yaptığım sayma olayını bana babam öğretmişti.
Yıllar öncesi Çok önemli bir sınavım vardı ve aşırı gergindim .Müstakil bir evde oturuyorduk.Küçük fakat içi huzur dolu olan bir evdi. O gün o kadar çok heyecanlıydım ki elim ayağım titriyordu. Sabah erkenden kalkmış,hazırlanmış sonra kahvaltı masasına oturmuştuk.Heyecandan içim bulanıyor ve hiçbir şey yiyemiyordum . Ekmekten ağzıma bir parça almam ile midemde bulunanlar ağzıma gelmiş ve koşarak banyoya gidip klozete kusmuştum. Tabii arkamdan annem ve babam da gelmişlerdi. Sifonu çektiğimde ağlayarak yere oturmuştum,annem arkama geçip sırtımı sıvazlarken babam önümde durmuş aldığı peçete ile ağzımı siliyordu. "Kızım kendini bu kadar çok yıpratma hiçbir şey senden önemli değil " "Ne yapayım anne?elimde değil ki." "Çiçeğim biliyor musun benim bu durumlarla başa çıkabilmek için taktiğim var." Yerdeki bakışlarımı babama çevirmiştim, "Öyle mi?"demiştim şaşkınlıkla "Evet,öyle" "Ne peki?" "Hmm ilk öncelikle bunu hangi zamanlarda yapman gerektiğini söyleyerek başlayayım;korktuğunda,heyecanlandığında,stres olduğunda ve üzüntü gibi durumlarda çok işine yarayacaktır." Başımı olumlu anlamda salladığımda devam etmişti "Gözlerini kapatacaksın sonra içinden sayıları saymaya başlayacaksın.Hissetiğin durum geçene kadar yapacaksın bunu " Annem de "Hadi şimdi dene bakalım. " demişti. Gözlerimi kapatım başlamıştım saymaya... Bir,iki,üç, dört diye devam etmiş ve tam yirmi üçe kadar saymıştım. Gözlerimi gülümseyerek açtığımda "işe yaradı." demiştim.
Günümüz O gün sınavda iyi bir sonuç elde etmiştim Şimdi ise durumum daha zordu .Beni teselli edecek annem,hastahanede tedavi görüyor,bana taktiklerini öğretecek babam,kara toprağın altındaydı. İçimden halen saymaya devam ediyordum. Kırk beş, kırk altı. Tamam,şimdi geçecek Hazan. Kırk yedi,kırk sekiz. Evet, sakinleş Hazan,geçiyor yavaş yavaş geçiyor... Kırık dokuz,elli,elli bir. Sakinleştiğimi hissettiğim de gözlerimi açtım.Uyumak istiyordum fakat uykum kaçmıştı.Karnımın gurultusu bütün odayı doldurduğunda acıktığımı hissettim,odadan çıkarak aşağı kata indim ve mutfağa doğru adımladım. Buzdalabını açtım peynir ve domates çıkarttım ve dolabın kapağını kapattım. Ekmek sepetinden ekmek aldım ve yarısını bölüp tezgaha koydum diğer yarısını ise aldığım yere koymuştum.Domatesi ince ince doğradım sonrasında ekmeğin içine yerleştirdim peynirleri de domatesin üstüne serpiştirdim. Tereyağını çıkartmayı unuttuğumu fark ettiğimde onu da dolaptan çıkardım,ekmeğin üstüne bıçak yardımı ile sürdüm.Tost makinesini üst dolaptan çıkartıp fişe taktım,yeteri kadar ısındığın da hazırladığım ekmeği makinenin içine koydum. Tost burda olurken kahve yapmaya karar verdim. Granül kahveyi çıkartıp kulplu bardağa ölçüsü kadar koydum sonrasında ısıttığım suyu bardağa ekledim. Her şey hazır olduğunda masaya oturdum bir yandan tost yerken diğer yandan ise kahvemi yudumluyordum. Midem küçülmüş olacak ki yediğim lokmanın ağzımda büyüdüğünü hissediyordum. İlk kahvem bitmişti ardından tostum mutfağı güzelce toplayıp salona geçtim. Koltuğa kuruldum ve telefonumdan bu günlerde sık sık dinlediğim bir şarkıyı açtım. *İçimdeki boşluk, yıllardır dolmuyor Kafamdaki sesler, ne içsem dinmiyor Bu sahte yorgunluk ve haklı kızgınlık Aylarca uyudum, bir türlü gitmiyor
Sırtımda hırkamla, bu soğuk baharda Bilinmez yalnızım, elimde sigaram İnsanlar hep haksız, ama bir istisna Çok şeyi hak ettim, bir yere kadar, bir yere kadar* Şarkı devam ederken ben de düşüncelerimde boğuldum. İlaçları içmiyor ve günden güne kötü oluyordum. Bunun farkındayım fakat her şey babamı bir kere daha görebilmek için. Kafamda ki ses bugünlerde üstüme çok geliyordu ama alışmalıydım çünkü bu durum bende hayatım boyunca olacaktı. Doktorumun dedikleri çok doğruydu ilaçları kullanmazsam daha da ileriye gidebilirdim.Bu ileri seviyeye doğru gitme;intihar girişimi,kendimi yaralama ve olmayan çevreme zarar verme gibi durumlardı. Gördüğüm ve duyduğum şeylerin ise daha da kötü olacağını söylemişti tabi ben o seviyede olmadığım için bilmiyordum fakat az çok tahminim de vardı. Eminim ki kafamda ki ses daha da kötü şeyler söyleyecek -zarar verme,intihar-gibi durumlara beni daha da çok itecek. Göreceğim şeyler hakkında bir fikrim yoktu. Ben sadece babamı görüyordum onun dışında ise şu son günlerde gölge görüyordum ama umursamıyordum çünkü o kadar da korkutucu olduğunu düşünmüyordum . *Ama dönme, ne olursun orada kal Umarım çıkmazsın, karşıma bir daha Sözlerim acıtır, gözlerime bakma Tek bir söz söyleme, varsa az utanman Ama dönme, ne olursun orada kal Umarım çıkmazsın, karşıma bir daha Sözlerim acıtır, gözlerime bakma Tek bir söz söyleme, varsa az utanman Ama dönme* Şarkı son sözleri ile son bulduğunda evin içini kapının zili doldurdu. Muhtemelen yine o meşhur 'gizemli kutulardan' biri gelmişti.Ayağa istemeye istemeye kalktım,kapının önün de durdum.Açtığımda kargocu görmem ile şaşırmadım. Aynı imzalama işlerini tamamladık ve adam kapının önünden ayrıldı. İçeriye geçip kutuyu diğer kutunun yanına koydum sonrasında ise Yakup'u aramak için telefonumu elime aldım ve numarasının üstüne tıkladım.Telefon çaldı çaldı fakat açmadı ve aramak kapandı ben de tekrar aramak istemedim ve telefonu cebime koydum. Odama geçip telefonumdan bir dizi açıp izlemeye başladım. 🍂🍂🍂 Yakup'un eve gelme saati yaklaştığı için evi kontrol etmiş ve salondaki televizyon ünitesinde toz olduğunu fark etmiştim. Silme bezini yıkayıp kuru bir bezle aşağıya indim.Ünite de bulunan süs eşyaları kaldırdım ıslak bez ile üniteyi silmiş sonrasında kuru bezle kurulamıştım. Süs eşyaların ise tozlarını alıyor sonrasında yerlerine koyuyordum. İşim bittiğinde bezleri aldığım yere götürdüm. Kapının zili çaldığında hemen gittim ve açtım. Gelen Yakup olmuştu. "Hoş geldin"diye mırıldandım. Paltosunu çıkarttı,askılığa astı. Bana yandan bir bakış attı "Annen ameliyat olacakmış "dedi "Evet" dediğimde onu onayladım "Ne gerek varsa ameliyata ölecek zaten" Bir şey demedim,diyemem de zaten. Aslında verecek çok cevabım var ama anlayana...
Kendisi yukarı üstünü değiştirmeye gittiğinde ben de mutfağa gittim.Hazırladığım yemekleri ısıtmak amacı ile ocağa koydum,ateşi yaktım, Bir tepsiye;tüm ekmek, tuz,turşu ve bir bardak su koydum. İçeriye geçip masayı ayarladım. Isınan yemekleri tabaklara koydum ve tepsiye yerleştirdim. Tepsi bir hayli ağır olmuştu fakat bu kadarını taşıyabilirdim. İçeriye götürdüm ve masanın üzerine koydum. Tepside ki hepsini alıp masaya dizdim . Çatal, bıçak ve kaşık getirmeyi unuttuğumu fark ettiğimde bir çırpıda mutfağa gidip,aldım. Salonda ki sehbahada duran peçetelikten iki tane olmak üzere peçete aldım ve çorba kasesinin yanına iliştirdim. Masayı son kez gözden geçirdim,hiç bir eksik yoktu ve gayet güzel olmuştu. Tam o esnada ayakkabının çıkardığı tok sesler duyuldu. Yakup,merdivenlerden salona inmiş ve koltuğa kurulmuştu. O yemeğe başladığında ben mutfağa girdim. Girmem ile beni ağır bir koku karşıladı. Bu koku bir yemek kokusu değil aksine kan gibi kokuyordu. Midem bu koku ile bulanmıştı. Nerden geliyordu bu mide bulandırıcı kan kokusu? Mutfağa baktım ve tepside bulunan iki kutu ile karşılaştım. Doğru ya ben koymuştum bu kutuyu. Hastalığımın belirtilerinden bir diğeri;hafıza sorunu. Bazen ne söylediğimi ne yaptığımı unutabiliyordum. Bunu unutkanlık ile karıştıranlar olabiliyor fakat durum öyle değil. Bu hafıza sorunu geçici bir şey rahatsızlığımdan dolayı konsantrasyon sorunu oluyor ve bu durum beraberinde hafıza sorununu da getiriyor.Ben bu durumdan fazla etkilenmiyordum.Sanırım ilk defa bir konuda şanslıyım. Bir 10 dakika sonra içeriye girdim,Yakup yemeğini yeni bitirmişti ve telefonu kulağındaydı. "Nerdesin lanet herif" Sanırım birisini aramıştı ve aradığı kişi açmamıştı. Sinirleniyor ve oldukça korkunç gözükmeye başladı. Umarım bana ilişmez. Masayı hızlıca toparladım daha sonra içeriye tekrardan girdim. "Alo,Erkan nerde biliyor musun?" Telefon ile konuşuyordu. Karşı taraf konuşmuş olacak ki "Tamam,haberin olursa beni ara"dedi . Telefonu kapatıp arkasına yaslandı. Erkan adlı kişiyi bir veya iki kere anca görmüşümdür. Sanırsam Yakup'un sağ koluydu... "Bugün yine iki tane kutu geldi." Bunu dememle yerinde aniden dikleşti,açtığı gözleri ile resmen beni dövüyordu. "Ve sen bunu şimdi söylüyorsun."tıslarcasına konuşmuştu,bu beni ürkütmeye yetmişti. "Şey"dedim ağzımda geveleyerek "Boş boş konuşma da getir hemen" Başımı acele ile salladım. Hemen gittim tepsiyi kaldırdım. Ovv!bu fazla ağır olmuştu lakin taşıyabileceğimi umdum. Düşürmemek adına dikkatlice götürdüm. Tepsiyi masaya koydum ve geri çekildim. Parmaklarım zorlandığı için uyuşmuştu. Ensemde birisinin nefesini hissetim yavaşça arkamı döndüğümde bir şeyle karşılaşmadım. Tamam,halüsinasyon yaşamıştım. Bir şey yoktu, olmayacaktı. "Burada böyle direk gibi dikilecek misin?" "Hıh!" Diye bir nida döküldü dudaklarımın arasında. "Aptal.Git diyorum bunu bile anlayamıyor musun?" "Yok ben...Ben en iyisi gideyim" Alaylı bakışlarını benden çektiğine odama hızlıca gittim. Bir süre sonra evde ürkütücü bir şekilde bağırış sesi duyuldu.Hayır, bu ses kafamda ki sese veya gördüğüm görüntüye ait değildi. Bu ses Yakup'a aitti. Aşağıda neler oluyordu? Ona bir şey olması umrumda dahi değildi ama neler olduğunu merak etmiyor da değildim. Bir kaç dakikanın ardından dış kapı büyük bir gürültüyle kapatıldı. Evden gitmişti. Odamdan çıktım aşağıya gitmek için merdivenlerden inmeye başladım. Salona her yaklaştığım da ağır bir koku geliyordu ve bu koku burnumun sızlamasını sağlıyordu. Salona artık tamamen girdim ve masada ki bırakılmış kutularla karşılaştım, Ne yani bunları burada mı bırakmıştı? Hayret!Kutulara bakma isteğim daha da çok olmuştu.Baksam en fazla ne olabilirdi ki?İlk kutuya yaklaştım;derininde bir şey vardı,iç kısmının yan duvarında ise kanlar bulunuyordu.Derinde ki şeyi almak için korkarak elimi içine daldırdım.Aldığım şeyi ağır ağır yukarı -kendime- doğru çektim. Nefesim adrenilinden dolayı hızlanırken kutudan çıkarttığım şey ile büyük gözlerim fal taşı gibi açıldı. Birisinin eliydi.Bilekten kesikti,elde bıçak ile açılmış yaralar vardı. "Bu kimin eli?" dedim kendi kendime.Kesilmiş eli daha fazla görmek istemiyordum bu yüzden kutunun içine geri bıraktım. Derin bir nefes verdim. İçimin bulandığını çokça hissediyor ve bununla birlikte yüzüm buruşturdum. Diğer kutuyada bakmayı istiyordum. Gözlerimi yumdum,elimi kutunun içine daldırdım.Elime yumuşak bir doku değdi sonrasında kendime doğru çekerek kutuyu çıkardım. Aldığım şeyi yüzüme gelecek şekilde hizaladım.Soluğumu verdiğimde gözlerimi olabildiğince yavaşça açıyordum. Gözlerim tamamen açıldığında bir çift göz ile karşılaştım ve ufak sayılmayacak bir çığlık attım. Bu insan kafasıydı. Üstelik bunu tanıyordum.Erkan denilen herifin kafasıydı.Gözleri açık,alnının ortasından bir delik -kurşun deliği- açılmış ve akan kanlar kurumuştu. Midemin ağzıma gelmesi ile kafa elimden düştü,yere eğilip midemde bulunanları çıkartmaya başladım.Kusarken ağlıyor hem de çok ağlıyordum. Çok korkunçtu bu olay.Kim yapmıştı?Neden yapmıştı? Yakup'un nasıl bir düşmanı olabilirdi ya da bunu yapabilecek bir insan varmıydı? Kusmam bittiğinde,sürünerek koltuğun önüne geldim ve sırtımı oraya yasladım.Gördüklerimin şokunu atlatamıyordum. Çok korkunçtu,mide bulandırıcı ve dahasıydı. Ben artık anlamıştım. Yaşadıklarım asla bitmeyecekti ve daha kötülerini yaşayacaktım. Ben asla çicek açmayacak ve asla ilkbahar olamayacaktım. Ben sonbahardım ve bana bunu hayat kafama vura vura öğretmişti.
Ayy helüü çiçeklerim 🌸 Nasılsınız ? Bu bölüm böyle geçti umarım beğenmişsinizdir. 2469 kelime🌸 |
0% |