@yagmurungokyuzu
|
Bazen her şey o kadar çok üst üste geliyor ki nefes alamıyorum. Benim yağmurum,çok sert yağıyor. Benim fırtınam,çok sert esiyor. Benim gök gürültümçok ses çıkarıyor. Benim sonbaharım,çok çetin geçiyor. Kaşlarım olabildiğince çatılmış adama bakıyordum. Kendini belli eden yeşil gözleri,sivri çenesi,yapılı bir vücudu vardı. "Hazan,bize kahve." Sanki karşısında hizmetçisi var, gerizekalı adam! "Siz nasıl içersiniz?"diye adama sorumu yönelttim. "Sade"dedi gür çıkan sesiyle. Adamın yanıt vermesi ile mutfağa girdim. Makineyi çıkarttım,sonrasında diğer eşyaları. Kahveyi karıştırırken sesleri duyabiliyordum. Ses Yakup'a aitti. "Bu gözlerin hep etrafa odaklanıcak. Arkamda,sağımda,solumda, önümde...Her yerde olacaksın.Ters bir durum da silahına davranmaktan asla çekinmeyeceksin.Anlaşıĺdı mı?" "Anlaşıldı,efendim." Kahve olduğunda fincanlara ekledim sonrasın da tepsiye koydum. Tepside bulunanları salona götürdüm. İlk önce adam misafir olduğu için ona uzattım teşekkür ederek aldı fakat ben bir şey deme gereği duymadım. Yakup ile kim iletişim kuruyorsa otomatik olarak o kişiden de nefret etmeye başlıyordum. Yakup'a uzattığım da aldı ve kahvesini masaya koydu. Ben de tepsi ile mutfağa girdim ve konuşulanları dinledim. "Peki,ben bir tek sizi mi koruyacağım? " dedi adam. Yakup ise adama karşılık olarak konuştu"Elbette,sadece benim özel korumam olacaksın aynı zamanda önceden de yaptığın gibi şoförlüğümü yapacaksın. " Adam Yakup'un önceden şoförüymüş şimdi ise yanında bir koruma olarak çalışacaktı aynı zamanda eski görevine de devam edecekti. Şu kutu olayları nedeni ile kendisine özel koruma tutması şaşırılmayacak bir şey değildi. Adam tekrardan konuşmaya başladı "Anladım,siz nasıl isterseniz öyle olacak efendim" "Biliyorsun ki burada kalacaksın.Benim nereye gidersem gideyim benimle geleceksin.Evde olacaksam evde,şirkette olacaksam şirkette olacaksın." Ah!bu adam ciddi ciddi burada mı kalacaktı. Bu adam burada kalacağı için Yakup belki beni dövmezdi? Kimi kandırıyorum ben?Yakup kimseyi takar mıydı? Hele ki bu çalışanı ise.Hoş adam da eğer bana şiddet uyguladığını görse bir şey demezdi ya.Dese de Yakup adamı işten çıkarırdı. Bana zaten bugüne kadar kimse yardım etmemişti bu nedenle alışmıştım. Zaten ben insanlar tarafından görünmüyordum. Görmedikleri için yardım da edemezlerdi.Bir gün öğretmenim 'Özel gücünüz olsa ne olmasını isterdiniz ' demişti. Ben bu soruya -görünmez olmak isterdim ' diye yanıt vermiştim. Çünkü görünmez olup,her istediğim yere gidip, kimse beni fark etmeden istediğim her şeyi yapabilecektim lakin öyle olmuyormuş. Görünmez olunca yanında hiç kimse kalmıyordu, yalnız oluyordun. Ben görünmez olmaya zorlanıyorum. İçeriye geçtiğimde ikisinin de bakışları bana döndü fakat adam bana çok daha dikkatli baktı. "Ben,hastahaneye gidiyorum. " dedim Yakup'a bakarak. "Gidemezsin" Kaşlarımı çattım "Pardon ama annemin yanına gidip gitmeyeceğime karışamazsın,böyle konuşmamıştık. "Başımı dik tutarak söylemiştim bu sözleri. Birden ayaklandı ve gözleri alev saçarken sert adımları ile önümde durdu .Bana aşağılık bir şeymişim gibi bakarken konuşmaya başladı "Annen bu ameliyatta ölmedi diye sevinme. Biliyorsun ki annen hâla kurtulmuş değil.Tümor diğer organlara da yayılmıştı değil mi "dedi. Piç kurusu beni nerden vuracağını çok iyi biliyordu Gözlerim sebepsizce yeşil gözlü adama değdi kaşlarını çatmış,olayı anlamaya çalışıyordu. Gözlerim tekrar Yakup'a döndü. "Ben şimdi annemin yanına gideceğim ve buna engel dahi olamayacaksın." Elleri yumruk oldu fakat bana vurmadı. Kimsenin yanında bana vurmadı bu bir çalışanı bile olsa. Cesaretim büyük ihtimalle bundan kaynaklanmıştıHerhalde,beyefendi unvanının zedelenmesinden korkuyor. Fısıltı ile konuştu "Elbette buraya geleceksin ve ikimiz evde yanlız kalacağız. Bak bakalım kim seni dövmeme engel olacak" Acı ile yutkundum "Peki,"dedim ve çıkış kapısına yürüdüm. Önceden askılığa koyduğum çantayı aldım,evden çıktım. Yolda giderken ağlamadım, otobüste ağlamadım,hastahane bahçesinde yine ağlamadım.Ağlayamadım çünkü ağlanacak bir durum yoktu. Ben hiç istemediğim bir şeye alışmıştım. Ben gururumun yerle bir edilmesine boyun eğmiştim. İnsanlar tarafından tahta taburenin üstüne bindirilmeye sonrasında halatın boynuma dolanmasına müsade etmiştim. Sadece taburenin ayaklarım altından kayıp gitmesini istememiştim. Benim bu yaptığım uçurumun kenarında durmaktı. İnsanlara kızmıyorum çünkü ben onlara izin verdim. Gerçi kimse yardım eli uzatmadı ama suç bende çünkü ben kimseye ruhumun derinliklerinde olan acıları anlatmadım,onlarda bocalamadılar.Bahçede üşüdüğüm için artık içeriye girdim. Yoğun bakım katında bulunan bekleme koltuklarına oturdum. Üşüyen ellerimi birbirine sürterek ısınmasını sağladım. Tam karşımda bulunan saate baktım. Tik tak.Tik tak. Bekleyenler için zaman geçmiyor. Acıları olan insanlar çoğunlukla zaman kavramını yitiriyor. Hiç yaşamıyor gibi hissediyor,hani bir simülasyon oyununda gibi. Bence zaman duygulara göre değişen bir kavram. Hüzünlü olduğun vakitlerde zaman hiç geçmez. Bir saat bir yıl gibi gelir. Mutlu olduğun vakitlerde ise zaman çabucak geçer. Bu yüzden mutlu olduğumuz zamanların değerini bilmemiz gerekir,doya doya yaşamalıyız. Sevdiklerimle sık sık vakit geçirip onlara 'seni seviyorum ' demeliyiz. Saatin sesi beynim de bir yankıya dönüştü. Tik. Tak. Tik. Tak. Bu seslerle kafamdaki ses karıştı. "Kimse sana yardım etmeyecek " Tik. Tak. "Seni kimse sahiden sevmeyecek Ne diye yaşıyorsun?" "Yeter, susun!" diye sesimi yükselttim,katta bulunan bir kaç insanın tuhaf bakışları haliyle bana döndü. İlacımı alsam hemen etki eder miydi? Şu an bunları yaşamamam lazım yoksa hiç iyi şeyler olmayacaktı. Kendimi gerçekten tükenmiş hissetmeye başladım. Çantamın içinden su ve ilacı çıkarttım. İçmeden önce etrafıma bakındım.Sandalye de oturan simsiyah bir gölge vardı.Bu önceden gördüğüm ve gelip geçen o gölgeydi. Boyu ortalama insan boyundan çok daha uzundu. Yaklaşık iki metre var olmalı. Gözleri ise kırmızı olduğu için kendini belli ediyordu. Kafası bana dönük fakat gövdesi tam karşıya geliyordu. "Hadi o ilacı iç" Ne yani bu gölge benimle mi konuşuyor? "S-sen kimsin?" "Ben senin için geldim.Ben senin arkadaşınım" "Arkadaş mı?" "Evet,arkadaş. Arkadaşlar birbirlerinin iyiliğini ister. Bu yüzden iç ilacı." Omzumu silktim "Tamam,arkadaşım. " dedim. Artık benim de bir arkadaşım vardı. Hem de iyiliğimi isteyen bir arkadaş. Gülümseyerek elime aldığım ilacı ağzıma koydum,içtiğim su ile birlikte yuttum.Onun olduğu yere baktığımda hâla gitmediğini gördüm. Gitmeyecek,burada benimle kalacaktı. Artık yanlız değildim.Artık mutlu olabilirdim değil mi? Eskisi gibi içten bir şekilde gülümsemek güzel olabilir. "Bak ilacımı içtim."dedim ona mutluluk ile. "Evet gördüm. İlacın etkisi hemen olmaz ama bunu bilirsin. " "Biliyorum, devamlı kullandığımda etkisini görürüm "bakışlarımı yere çevirmiştim. Ben yine konuşmaya başladım "İlacı içersem babam gelmez ama." Başını iki yana salladı "Göreceksin." "Seni de görecek miyim?" "Elbette." Ben sırıtırken yanıma birisinin yaklaştığını hissetim. Genç bir kadın kaşlarını çatmış bir şekilde "Hanım efendi sanırsam telefon ile konuşuyorsunuz?" Tabi ya gölgeyi benden başka kimse göremiyordu. "Evet,telefon ile konuşuyorum."diyerek yalan söyledim. Kadın "Biraz sessiz konuşun! Hastahanede olduğunuzun farkındasınızdır umarım." dedi. "Çok haklısınız.Dikkat edeceğim "diyerek alttan aldım. Kadın ise bir şey demeden gitti. Gölgeye baktığımda gitmişti.Al işte onu üzmüştü.Gölge gelir miydi?Gelirdi,gelirdi. Nasılsa artık arkadaş olmuştuk.Peki, gölgenin adı var mıydı?Bunu sormayı aklımın bir köşesine not ettim. 🍂🍂🍂🍂 Ben beklerken saatler geçmiş ve hava kararmıştı. Bu süreç içerisinde gözlerimi dinlendirmiş fakat katiyen uyuyamamıştım. Sadece lavaboya gitmiş ve her zaman ki gibi yemek yiyememiştim. İçim bulanıyordu fakat gözardı edilecek kadar azdı.Ellerim ile gözlerimi ovuşturdum. Katta kimse kalmamıştı. Tek ben vardım. Gölge de zaten gelmemişti. Esneyip ayaklarımı önüme uzattım. Eve gitme zamanı gelmişti. Otobüse baktığımda yirmi dakikada durakta olacağını gördüm. Yerimden kalkıp saçımı başımı düzelttim. Otobüs durağına geldikten bir kaç dakika sonra otobüsüm gelmişti. Akşam saati olduğu için otobüste az kişi vardı. Arkaya geçip cam kenarına oturdum ve yolu izlemeye koyuldum. Bulantım artmaya başladığı için ineceğim duraktan önce indim. Temiz hava bana iyi gelecekti. Kulaklığımı takıp müzik açtım sonrasında eve doğru yürüdüm. Eve geldiğimde direk banyoya girdim. Hastahane kokusu üstüme sinmişti. Duşun ardından üstüme lacivert kapşonlu sweet giydim,siyah bir tayt seçtim fakat dar değildi üstelik sweet bol ve büyük olduğu için dizlerimin hemen üstünde bitiyordu. Saçlarımı kurutup,taradım ve salık bir şekilde ördüm. Yakup odasında çalışıyor olmalıydı ama adam neredeydi? Birde bu adam başıma çıkmıştı. Umarım bana bir şey yapmaz.Mutfağa inip kendime bir bardak su doldurdum ve odama tekrardan çıktım. Sabah erken kalkmış ve uykum gelmişti. Bu yüzden yatmak için yatağıma yattım. Tam uykuya dalacağım sıra ses duydum ve gözlerimi açtım. Ayakta duruyor ve boyu uzun olduğu için boynu eğikti. "İlacını içmedin." Elimi alnıma götürdüm "Doğru ya unutmuşum. " Hemen çekmeceden çıkartıp içtim. Suyum bitmişti. Gölge ile de konuşmak istediğim için uyumayı erteledim. "Senin adın ne?" "Melo" "İsmin çok güzel." "Teşekkür ederim arkadaşım." dedi. "Bugün o kadın yüzünden mi gittin. " Beni onaylayarak "Evet" dedi. "O kadını öldürmek istiyorum." "Sakın öyle bir şey yapma. " Yaparsam benimle konuşmayabilir ve daha yeni 'merhaba' dediğim kişiye 'hoşçakal' demek zorunda kalırdım. "Sırf sen istiyorsun diye yapamayacağım." "Hadi yat geç oldu " Beni düşünmesi hoşuma gidiyordu. "Tamam,kendime su doldurup yatacağım." O gittiğinde ben bardağımı aldım ve mutfağa indim. Mutfaktan dolap sesleri geliyordu.Kaşlarımı çattım ve içeri girdim. Bugün ki adam dolapları açıyordu.Bir şey arıyor olmalı. "Ne istiyordunuz?" Yeşil gözleri bana döndü "Su alacaktım,bardak arıyorum." Diğer duvarda ki dolaptan bardak çıkartıp adama verdim. "Teşekkürler. " "Rica ederim. " Adam su doldurdu ve tezgaha koydu."Kim olduğumu merak etmiyor musun?" Tek kaşımı kaldırdım "Etmeli miyim?" Adam burnundan güldü. "Ben Yakup Bey'in koruması." dedi. "Adın yok mu senin?aa yoksa adın Yakup Bey'in(!)koruması mı?"dedim gülerek. "Adım var elbette. " dedi sonra devam etti. "Ama adımı yalnızca sen kendi ismini bahşettiğin zaman söylerim." Bu adam bana yürümeye mi çalışıyor. Dilim dudağımda gezindi sonra "Hazan Karayel" dedim"Hazal mı?" dedi "Hazan. Son harfi 'n' harfi ile bitiyor." "Anladım...Hazal." Bilerek yapıyordu. "Sizinle uğraşmaya vaktim yok." dedim sinirlenerek sonrasında "Çekilin de su doldurayım! Malum sizin yüzünüzden geçemiyorum. "Adam hafifçe çekildiğinde suyumu doldurdum. "Turgay,ben Turgay Zalim." İki kelime zihnimde yankılandı. Turgay Zalim. Belki bir gün benim yağmurum yavaşlayacak kim bilir? Belki sahiden mutlu olabileceğim. Seveceğim, sevileceğim. Ne belli?
Yeni bölümden merhabalar.🌸 Madem yazıp bitirdim yayınlayayım dedim. Bundan sonra her bölüme oy ve yorum yapan kişileri bir diğer bölümü ithaf edeceğim. Herkesi yapmaya çalışırım. Sizce yapayım mı? 1542 kelime 🌸
|
0% |