@yagmurungokyuzu
|
Yazar'dan Adam her zamanki gibi kendisini gecenin karanlığında gizliyordu. Yerde olan taşlar çıplak ayaklarına batıyor ve derin bir acı bırakıyordu. Fakat o bunu umursamayacak kadar çok acı çekmişti. Depoya ulaştığında yüzünde sinsi bir gülümseme oluştu ve kapıyı sertçe açtı. Gördüğü boş sandalye ile elinde ki bıçak yere düşerek tok bir ses çıkardı. Halattan olan kalın ipler kesilmiş bir şekilde yerdeydi, kan kokusu etrafa bulaşmışken,ortamın sessizliğiyle ürkütücü olan yer daha da korkunç olmaya başlıyordu. Gözleri adeta çıldırmış gibi etrafa bakarken "Erkan seni kim aldı burdan?" diye fısıldadı. Başının şiddetli bir şekilde dönmesiyle elini başına götürdü. Derin bir soluk alıp günler öncesinde batırdığı yeri toplamaya başladı. Hazan'dan Siz hiç yıllardır almadığınız bir kokuyu hissettiniz mi?Ben tam da şu an hissediyorum. Buralarda bir yerlerde babamın kokusu vardı. Gözlerim anında dolmaya başlarken Turgay "İyi misin?"diye seslendi. Gözlerimi kırpıp "İyiyim."dedim. Başımı sol omzuma yatırdım "Sadece uzun yıllar önce ait bir duyguyu hissetim." "Konuşmak ister misin?" Sanki dakikalar öncesi didişmemeşiz gibi böyle bir soru yöneltmesi garipti. "Hayır,teşekkür ederim. " Başıyla rica edip mutfaktan çıktı. Onun çıkmasıyla sandalyeye oturdum. Babam,seni o kadar çok özledim ki. Özlemimi anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır. İnsanlar der ya "eski zamanları özledik." Ben de eski zamanları özledim, senin yaşadığın zamanları özledim. Babamın hayatta olduğu günler paha biçilemezdi. Varlıklı değildik, babam hergün eve eli kolu dolu gelemezdi lakin elinden geldiğince bize yetmeye çalışırdı ki yeterdi bile. Sadece maddi olarak değil manevi olarak da yetmeye çalışırdı. Sabahları beni öperek uyandırır, okula o götürürdü. Anneme her gün güzel sözcükler söyler,elinden geldiğince de renk renk çiçek almaya çalışırdı. O,beni baba sevgisinden mahrum bırakmamıştı. Babası yani dedem çok kötü davranmış ona fakat o tam tersini yaptı. Babasının izinden gitmedi,ona asla benzemedi. Kendi çocukluğu kötü geçti diye benim çocukluğumu cehenneme çevirmedi. Babam benim süper kahramanım oldu. Özlemek. İnsanın ölü birisini özlemesi çaresizliğini en büyük boyutuydu. Giden birini özlerken içinde yine de bir umut kalır lakin ölen birini özleyince senin ona gitmenden başka şansın kalmıyordu. Suretini özlüyor fotoğrafını açıyorsun yetmiyor,sesini özlüyor videosunu açıyorsun yetmiyor,kokusunu özlüyorsun en ufak şeyi onunla bağlantı kurduruyorsun olmuyor. Babama olan özlemim o kadar çok derindi ki kimse unutturamıyor. Annem bana ne kadar iyi davransa da bir yanım hep eksikti. Bir yanımda çiçekler açarken diğer yanımda açmaya yüz tutmuş çiçekler, ölüyordu. Bilmiyorum belki ben abartıyorum ama olmuyor. Hasretim hiçbir şekilde dinmiyor. 🍂🍂🍂 Yeni bir güne gözlerimi asla açmak istemezdim. İnsanlar odalarına giren güneş ışınlarının sinir bozuculuğu ile açarlardı. Ben ise tam aksine çalan telefon ile açmıştım. Tabii bunda anormallik veya kötü bir şey yoktu ama annem hastahanedeydi ve her aramayı korkarak cevaplıyordum. Kötü bir haber geldiğini sanarak korkuyorum ve kendimi teselli etmeye çalışıyordum. Arama süresi dolduğunda kapandı. Derin bir nefes alıp numarayı geri aradım. Hastahaneden annem ile ilgilenen bir hemşireydi. Kadın aramayı açtığında boğazımı temizleyerek "Merhaba! Beni aramışsınız kusura bakmayın yetişemedim. " "Ne kusuru efendim.Ben Aysel Sarı hakkında bilgi verecektim. " Elimi düğüm düğüm olmuş boğazıma götürüp zorda olsa konuştum "Dinliyorum. " Kadın boğazımı temizleyip konuşmaya başladı "Anneniz gözlerimi açtı ve her şey yolunda gidiyor. " tuttuğumuz nefesimi bırakırken mutlulukla gülümsedim "Normal odaya almamız için eşinin veya sizin imzanız gerekiyor. " "İlk öncelikle her şey için teşekkür ederim. Ben birkaç saate orda olacağım. " Telefonu bir süre sonra kapattık ve kendimi mutlulukla yatağıma fırlattım. Annem bunu da atlatmıştı. Güçlü annem,canım annem. Küçükken öğretmenim "İlerde ne olmak istiyorsunuz? " diye sınıfa soru sormuştu. Herkes doktor,öğretmen, polis gibi cevaplar verirken ben "Annem olmak istiyorum. " demiştim buna bütün arkadaşlarım gülse de benim için hiçbir sorun teşkil etmiyordu. Öğretmenim neden diye sorduğunda aynen şöyle cevap vermiştim: "Annem gibi güçlü,güzel,sevecen birisi olmak isterim çünkü benim annem harika bir anne." Şu anki yaşıma göre anlamsız bir cümle olsa da o dönem çok iyi bir cümle kurduğumu düşünüyordum. Aklıma gelen anıyla buruk bir şekilde gülümsedim ve alarmın çalması ile yüzümü buruşturdum. Mesaim başlıyordu . Zorla yataktan kalkıp aşağıya indim. Kahvaltıya hazırlarken Turgay için de hazırlamam gerekir mi diye düşündüm. Her ihtimale karşın onun için çatal,bardak, peçete koydum. Odama geri çıkarken dış kapı anahtar ile açıldı. Başımı eğip baktığımda gelen kişinin Turgay olduğunu gördüm. "Günaydın. " diye mırıldandım. Sert sesi ile karşılık verdi . "Günaydın Hazan. " Bu adam cidden çok garipti. Tanışalı kısa bir süre olmuştu ama garipliği belli oluyordu. Tanıdıkça nasıl birisi olduğunu öğrenip ve ona göre hareket edecektim. Evet,Yakup'un yanında çalışan birisiydi fakat belki o da çok zor dönemlerden geçiyor ve bu işe ihtiyacı var. O,her ne kadar laubali davranışlar sergilese de önyargı kurmamaya karar verdim. Belki arkadaş oluruz. Kim bilir? Burnuma yeniden o tanıdık koku gelmesi ile derin bir iç çektim. Odama girdiğimde kafamda aniden bir uyuşukluk hissetim,etraf bulanıklaştığında duvara tutundum. Derin derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştım. "Ölüyorsun Hazan. Yavaş yavaş Ölüyorsun. " "Sus" diye inledim. "Beni susturamazsın." Kalbim daha da hızla artarken gözlerim doldu ve yaşlarımı aktı. "Ben ölmek istemiyorum ki." "Öleceksin Hazan. Öldürüleceksin." "Hayır, öyle bir şey olmayacak. Ben yaşayacağım annem için yaşayacağım." Kafamdaki ses kahkaha atmaya başladığında karşımda Melo belirdi, "Hazan iyi olacaksın. " "Olacağım değil mi?" Melo gülümsedi "Elbette olacaksın. Şimdi banyoya gir sonra biraz yat olur mu?" "Ama anneme gitmsm lazım. " "Canım benim merak etme annene yetişeceksin." Melo aniden gittiğinde gözlerimi kırpıştırdım ve onun dediğine uyarak kıyafetlerimi çıkarıp,banyoya girdim. Sırtımda olan kemer izleri eskisi gibi acıtmıyordu fakat kremi yine de sürüyordum. Elim ulaşamadığı için zor yetişiyor bu nedenle banyoda işim uzun sürüyordu. Aynada ki buharı silip kendime baktım. Eskiden neşeyle parıldayan gözlerimde şimdi intihar ateşi yanıyordu. Buhar yeniden oluşmadan başlarken geri çekildim. Yanıma aldığım iç çamaşırları ve kareli altı üstlü olan pijamalarını giydim. Saçlarımın nemini alıp,taradım ve aşağıdan ördüm. Odama gelip ilacımı içtim ve kendimi yatağın içine bıraktım. Ruhum o kadar çok yaralıydı ki. Her açılan yeni yara eski,kabuk tutmuş yaramı kanatıyor ve kalbime âdeta cam kesikleri batıyordu. Bedenim de ruhumda olan yorgunluk kadar tükenmiş ve bitmiş bir haldeydi. Her gün yaptığım işleri yapmaktan bile aciz kalıyordum. En basitinden uyanmak. Evet,evet uyanmak. Temizlik veya yemek yapmak bile o kadar çok yormuyordu. Ama uyanmak bir felaketti. Ne kadar uyusam da dinlenemiyor, aksine daha da çok yoruluyorum. Benim derdim uyumak gibi gözükse de ben sonsuza kadar uyumak istiyorum. Gözlerim ile başta kapanmamak için direnişe geçse sonra kalbimin huzura ereceğini öğrendiği an kapansa ne güzel olurdu. Titrek bir nefes alıp kendimi uykunun kollarına attım. 10 saat sonra Kapımın sertçe açılması ile ağrıyan gözlerim açıldı ve loş olan ortama alışmaya çalıştı. "Saatlerdir ne halt ediyorsun?" Yakup'un sesi kulaklarıma bir uğultu gibi geliyordu. Uyuşmuş bedenimi yorganını içine daha çok çektim. Yorgan üstünden aniden çekilişinde gelen ürperti ile bedenim titredi. "Ben senle böyle mi anlaştım? Her dediğimi yapmak zorundasın. Yapmazsan benim için mühim değil ama annen için aynı şeyi diyemeyeceğim. " Beni aşağılamaları devam ederken alayla gülümsedi "Annesini seven Hazan, fedakar Hazan. Annen hastahane köşelerinden sürünürken sen burada keyif mi çatıyorsun? " Benim tamamen aklımdan çıkmıştı ki.Ne zamandı uyuyordum? Konuşmaya bile mecalim yokken dudaklarım zorda olsa kıpırdadı "Sen neden gitmedin peki?Annem olanları bilmiyor. Sen de gidebilirdin. "Yataktan doğruldum,dağılmış bir vaziyetteydim. Saçlarımı eline dolayıp, aniden çektiğinde yüzümü buruşturdum. "Hazancık sen bana hesap mı soruyorsun? Sana demek zorunda değilim ama sırf sana yapabileceklerimi hatırlatmak adına neden gitmediğimi söyleyeceğim." Saç diplerim sızlarken o konuşmasına devam etti. "Annen acı çeksin istedim Hazan. Bana yıllar önce nasıl acı çektirdiyse acı çeksin istedim." Sinirden dişlerimi sıkarken "Annem bilmiyormuş bile. Bilmediği bir şey için onu suçlayamazsın."dedim. Ellerini saçımdan çekti "Hissetmeliydi Hazan. Onu sevdiğimi hissetmeliydi. " dedi ve odamdan çıkıp kapıyı sertçe örttü. Kalbim de ağrı oluşurken derin derin nefesler aldım. Yatağıma attığım telefonu alıp saate baktım ve on saattir uyuduğumu gördüm. Annemi tek bırakmıştım oysa o beni hiçbir zaman yalnız bırakmamıştı. Okulumun ilk günlerinde yanımda olmuştu,karne günlerinde beni dışarıda beklemişti, sınav zamanımda benim için dualar okumuştu, hastalandığımda başımda beklemişti.Annem arkamda değil yanımda duran olmuştu. Ben ne yapmıştım? Onun yanında olmam gerekirken uyumuştum. Sadece uyumuştum. Nasıl böyle bir hataya düşebilirdim?Ben çok kötü bir evladım. Düğüm düğüm olmuş boğazıma inat,ayağa kalktım. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım ve aynada kendime baktım. Gözlerim çok uyumaktan şişmiş buna ilave olarak kızarmıştı, saçlarım da ise dağınıklık mevcuttu. Bunları şu an sorun edemeyecek kadar telaşlıydım. Sol yanımda Melo belirdi "Melo hani anneme yetişecektim? " "Daha zamanın var.Yetişirsin." O gittiğinde ben de buradan çıkıp mutfağa gittim. Birkaç şey atıştırıp,ilacımı içtim. Telefonumu elime alıp,baktığımda bir sürü cevapsız aramayı fark ettim.Az önce baktığımda görmemiştim bile,Hastahaneden doktor Emre ve hemşire aramıştı.Hemen Emre Bey'i aradım, birkaç çalıştan sonra açtı. "Merhaba!Beni aramışsınız. " "Evet,Hazan Hanım.Anneniz için ne zaman geleceksiniz diye soracaktım lakin gerek kalmadı Yakup Bey yarım saat önce gelmişti. " Derin bir nefes aldım "Anladım...annemi görmeye gelebilir miyim? " sessizlik olduktan sonra "Maalesef Hazan Hanım.Annenizin hayatı en ufak mikropta riske gidebilir. " dedi. "Anlıyorum. Teşekkür ederim. " "Rica ederim." Sakin ol Hazan, sakin. Mutfaktan çıkıp salona geçip, koltuğa oturdum. Yakup evden çıkmıştı,onunla beraber Turgay da çıkmış olmalıydı. Anneme yetişemedim, onun yanında olamadım. Ağzımdan hıçkırık kaçtığında, göz yaşlarım her zaman ki gibi yanaklarımdan süzüldü. "Hazan?" Turgay'ın sesiyle alel acele göz yaşımı sildim. Yanımda ki koltuğa oturduğunda "Ne oldu? İyi misin?" dedi. Onun sorusunu eski geçtim "Sen Yakup ile gitmedin mi?" Başını iki yana salladı "Hayır, bu sefer gitmeme gerek yokmuş" Bakışlarımı ondan çekip,karşıya diktim. "Ben soruma cevap bulamadım. " dedi. "Boşver sen beni." Gözlerini devirdi, boynunda ki kolyeye takılı olan alyans yüzük sallanırken "Saçmalama Hazan. Anlat,anlat ki rahatla. " dedi.Turgay'ın bu ilgisi içimde burukluk üretirken gözlerimden tekrar yaşlar aktı. Turgay yanıma gelip, koltuğa oturdu. "Hazan ne oldu? Anlat belki yardımcı olabilirim." "Olamazsın. " diyerek omzumu silktim. Turgay'ın şefkati ile karşılaşmak hiç beklemediğimiz bir olaydı. O kadar uzun bir zaman olmuştu ki birisini sahici olan yakınlığını hissetmeyeli. Yeni tanıştığım bir kişinin bunu yapması ise daha da umut yeşertecek bir duyguydu. Yağmurlu bir günde hiç beklemediğin bir anda güneş açması gibiydi. "Sana sarıla bilir miyim? " Başını sallayarak kollarını açtı,usulca girip ellerimi sırtında birleştirdim. Ve o koku ile yeniden yüzleştim. Turgay'da babamın şefkati vardı. Turgay'da toprak kokusu vardı. Turgay,babam gibi kokuyordu... Bölüm hakkında düşüncelerinizi buraya yazabilirsiniz çiçeklerim 🌸
|
0% |