Yeni Üyelik
11.
Bölüm

14.Bölüm-Patron

@yakamoz_6

Bölüm 14-Patron

26.01.2002 Derin Sade

“Olmaz doğuramazsın bu çocuğu!”dedi Yusuf,Cemile ağlıyordu.Cemile sinirlenmeye başlıyordu. “Ne demek doğuramam ya?”dedi Cemile sinirle.Yusuf bana dönüp konuşmaya başladı. “Derin sen kabul eder misin bu çocuğu?Sevdiğin adamın çocuğu kazara hamilelik…”derken sözünü böldüm “Tabi ki de ederim.Hamile olabilir ama bu çocuk doğmak zorunda.”dedim sakinliğimi bozmadan konuşmaya çalışıyordum. “Bak bu çocuk…”Yusuf derken artık sinirime hakim olamayıp sesimi yükseltim. “Eda senin nüfusunda olması için evlenmelisiniz.”dedim kırgın bir şekilde. “Gece olacak adı.”dedi Yusuf.Konuya Cemile girdi. “Hem çocuğu isteme hem adı sen koy.Evlenmeyeceğim ben!”diye bağırdı Cemile.Konuya Kerem girdi. “Tamam Yusuf’un nüfusunda olmasını istemiyorsan benimkine aldırın.Eda Baharvadi olsun.”dedi Kerem Cemile’nin gözünün içine bakıyordu. “Tamam,Yusuf ile evleneceğime seninle evlenirim.Doğduktan sonra boşanırız.”dedi.Kerem başını olumlu anlamda salladı.

Yusuf kendi öz kızını istemedi.

“Hayır bırak benim soyadımı alsın.”dedi Yusuf.Cemile başını olumsuz anlamda salladı.

Ama Kerem Baharvadi farklı bir şey yapmıştı.Yusuf ile konuşup kendi yani Yusuf’un nüfusuna aldırdı.Bunu Cemile kızı beş yaşına bastığında öğrendi. Kızının adının Eda Gece Yıldız olduğunu.

Eda Gece Yıldız’ın Anlatımı 18.01.2020

Zehra’nın babası,Zeynep ve Gökhan’ın patron dediği kişi Celal Kılıç.Herkes benim fırlattığım bardağın cam parçalarına bakıyordu. “Komikmiş.Şimdi Zehra,sokak çocukları gelin.”dedi ve Gökhan’ın kolunda tutup çekiştirmeye başladı.Gökhan Celal Kılıç’ın karnına tekme atıp kolunu kurtardı. “Gelmiyoruz dedik sana!”diye kükredi. “Şimdi dışarı çıkın.Güvenliği çağırmak zorunda kalacağım.”dedi Nil gözünde kin var. “Bu kadın.”dedi ve Asel Kırık’ı gösterdi.Arkadan bir kadın sesi geldi. “Polisi aradım bile çıkmazsanız sizde tutuklanacaksınız.”dedi bu kadın Begüm Hanım’dı.Celal Kılıç sinirli bir şekilde çıktı.

“Evet şimdi diğer konumuza gelelim.”dedi Batu sinirle ve Mete’ye döndü. “Sen kimsin de Nil’i öpüyorsun ve kız seni itmeye çalışırken.”dedi Mert ellerini yumruk yaptı her an saldıra bilirdi.

“Bak bu yaşta sana ahlak ne öğretemeyiz ama bir kadın sana dokunma öpmek istemiyorsa ve itmeye çalışıyorsa onu bırakacaksın Mete anladın.”dedi Deniz.Kız kardeşini korur gibi koruyordu. “Ama şu çocuk onu öpmedi mi niye kızmadınız?”dedi Mete sinsi bir şekilde güldü. “Ama ben öpmesini istedim senin beni öpmeni istemiyorum!”dedi Nil sinirle kükredi.Yanımda oturan Gökhan’a baktım.Celal gittiğinden beri oturuyordu.İçkisini yudumluyordu.Yanına biraz yaklaşarak. “Gökhan tepki veremeyecek misin?”dedim fısıltıyla.Ban döndü ve gözlerimin içine baktı. “Ne münasebet onu öpebilir beni ilgilendirmez.”dedi ve içkisini yudumlayamaya devam etti.Zeynep Gökhan’a sinirle baktı. “Bu kadını zorla öpüyorlar bu resmen tacize giriyor ve sen susuyorsun pes be ağabey pes!”dedi Zeynep fısıltıyla ve sonra diğerlerine döndü. “Bak adın ne bilmiyorum ama Nil’i o istemediği sürece öpemezsin ağabeycim.”dedi Zeynep son kelimelerini bastırdı.Mete sinirle bir nefes aldı. “Gitmemiz lazım yarın işimiz var.”dedi Zehra başıyla çıkışı gösterdi.Dışarı çıktığımızda Mavi bir an duraksadı.

“Biz nerede kalacağız yani Batu’lar da artık kalamayız.”dedi ve Oğuz’a döndü. “Ayıp ettin Mavi…”derken Mavi sözünü böldü. “Günlerdir neredeyse hepimiz siz de kalıyoruz olmaz öyle şey.Hem günlerdir sizin kıyafetlerinizi giyiyoruz,eve gitmememiz lazım.”dedi ve bakışları Oğuz’a döndü. “Oraya asla gitmem.”dedi düz bir sesle. “Gitmeyeceğiz Eren sadece eşyalarımız alacağız.”dedi Mavi ama Oğuz onu takmıyordu bile. “Of Oğuz bir kere de beni dinle.”dedi Mavi sinirle. “Oraya gidelim de evlendirsinler unutma hala onların nüfusundayız.”dedi Oğuz Mavi’nin gözlerine bakıyordu. “Tamam yarın gider eşyalarınızı alırsınız.Bugün babam evde değil gelin biz de kalın.”dedi Deniz evet cevabını beklediğinden emindim. “Tamam ama kısa bir süre sonra zaten ev ilanlarına bakıyorum.”dedi Mavi ve yüzünde bir sevecenlik vardı. “Ne zamandan beri?”dedi Oğuz şaşkın bir şekilde.Mavi omuz silkip gülümsedi. “Tamam o zaman Zeynep,Gökhan siz de gelin.”dedi Deniz onlara dönerek. “Ayıp ediyorsunuz haberiniz olsun.”dedi Mert.Oğuz kolunu Mert’in omzuna atıp gülümsedi. “Tamam uyanır uyanmaz size geleceğiz.”dedi.Mert başını olumlu anlamda sallayıp arabaya yöneldi. “Ben taksiyle giderim görüşürüz.”dedi Zehra arkasını dönerken Mert onu durdurdu. “Nereye gideceksin?”dedi Mert ve kolundan tuttu.Zehra o sıra bir kahkaha patlattı. “Babama gitmiyorum.Halama gidiyorum.”dedi ve kolunu çekti ve gülmeye devam etti. Mert derin bir nefes verdi ve kolunu bıraktı. “Görüşürüz.”dedi ve taksiye doğru koşup hemen bindi. “Eda sen nereye gideceksin.”dedi Nil. “Ben size bir şey diyeceğim. “dedim hepsinin kaşlarını çattı.

“Benim babamın iki çocuğu varmış.Önce babam yani Yusuf Yıldız ardından anneleri ve diğer arkadaşlarını kaybedince şu az önce ölen kadın yani Asel Kırık psikolojik sorunlar ortaya çıkmış o yüzünden annemde kalıyorlar.”dediğimde derin bir nefes verdim. “Adların Umut Yıldız ve Alev Işık Yıldız ve Işık konuşamıyor.Onları alacaklarını düşünüyorlar.”dediğimde rahatladığımı hissettim.Hepsi şaşkın bir ifadeyle bana bakıyordu.İlk konuşan Mert oldu. “Vay şerefsiz kızına bakmıyor bir de iki çocuk yapıyor.”dedi Mert hem sinirliydi hem şaşkın. “Annene mi gideceksin?”dedi Mavi.Başımla onayladım. “Bak günlerdir sizde kalıyoruz marşını okuma ağzının ortasına bir tane çakarım Eda.”dedi Nil sonra gülmeye başladı.

O sırada polis sirenleri duyuldu.Bir erkek polis yanımıza doğru yürüdü. “Mert Mutlu,Batu Mutlu ve Nil Şimşek ne arıyorsunuz siz burada?!”dedi erkek polis.Hepsi hem şaşkın hem de utançla adama döndü. “Poyraz Yüksel.”dedi Nil. “Evet Poyraz Yüksel ne oldu burada Doruk nerede?”dedi Poyraz Yüksel. “Doruk amca mı ne alaka?”dedi Mert şaşkın bir ifadeyle. “Sizle kalmıyor mu?”dedi Poyraz Yüksel.Hepsi başını olumsuz anlamda salladı. “Biz Savcı Doruk Şehit’ten bahsediyoruz dimi?”dedi Batu.Poyraz Yüksel başını olumlu anlamda salladı.Yanımıza bir kadın geldi. “Komiserim bakmanız lazım.”dedi kadın ve peşinden bir adam geldi. “Aynı kişi efendim,aynı yöntem.”dedi adam sonra kadın konuşmaya başladı. “Bu not çıktı üzerinden.”dedi ve Poyraz Yüksel’e uzattı. “Alev Işık Yıldız,Eda Gece Yıldız ve Umut Yıldız.”dedi Poyraz Yüksel. “Eda Gece benim kağıda bakabilir miyim?”dedim “Labarotuvara göndericeğiz ama sana okuyabilirim.”dedi ve kağıdı açtı.Dudaklarını aralayıp konuşmaya başladı.Derin bir nefes aldı.

“Eda Gece,Alev Işık ve Umut sizden özür dilerim sizi yanıma alamadım.Ama en büyük özür Eda Gece’ye üzgünüm seni babanla tanıştırmadık.Kardeşlerinle büyümene engel olduk ama başta engel olan baban Yusuf Yıldız’dı.Seni istemedi.Cemile ile evlenmeyi istemedi.Şimdi nasıl kimlikte Eda Gece Yıldız yazıyor düşünmüşsündür.Kerem Baharvadi babanla konuştu ve seni kimliğe böyle geçirdi.Annen kızar diye sahte kimlik çıkardı.Ve rüşvet vererek senelerce adın Eda Baharvadi olarak kaldı.

Ve Rabia olayı.Rabia ismini bizi Özcan verdi sana.Senden bahsederken hep Rabia dedi.

Biz sokak çocuklarıydık. Sokak çocukları görünmezdir,onlar kıytı köşede hayata gözlerini yumarlar.Ama biz böyle olmadık.Büyüdük.Bu bir mucizeydi.Biz kim miyiz?

Asel Kırık

Derin Sade

Yusuf Yıldız

Aras Oğuz

Hakan Leke

Hilal Sera

Alper Öz ve sonradan hayatımızı alt üst eden kişiler Cemile Yıldırım Baharvadi ve Kerem Baharvadi.

Bizler hukuk okumuştuk.Özcan Gören sayesinde.Şimdi ise yeni çocukları var onlarda tek başlarına ayakta durunca onları da bırakacak.Bir de bizim çocuklarımız vardı.Benle Hakan’ın oğlu Miraç Aras ile Hilal’in kızı Ecrin.Alper ile Mehtap Akkaya’nın iki oğlu Ateş ve Efe.Efe,Miraç ve Ecrin doğdukları an kayboldu.Aradık taradık bulamadık.Onlar sizlerin kardeşiniz olabilirdi.

Beni onların yanına göm.Bütün mirasım Alev Işık,Umut ve Eda Gece Yıldız’a aittir.Babanın ve benim eşyalarımı alır mısın Gece?

Alev ve Umut’a iyi bak Gece.

Bizi affet Eda Gece Yıldız.

Tanışamadığın halan Asel Kırık Leke.”

DEVLET ONAYLI

Derin bir nefes verdi. “Kadın destan yazmış.”dedi Nil fısıltıyla. “Tamam alın bunu gönderin ve hemen eve gidin.”dedi sinirle.Durup bana baktı. “Eşyaları yarın gel karakoldan al.”dedi ve yanımızda hızlıca uzaklaştı. “O zaman ben Mavi,Oğuz,Gökhan ve Zeynep ve küçük kardeşim bizim eve yürüyün marş, marş.”dedi Deniz ve arabaya bindi.Peşinden diğerleri bindi. “Eda gel evlerimiz yakın zaten seni bırakalım.”dedi Nil.Başımla onaylayıp arabaya bindim.Arabayken hiç konuşmadık.Evin önüne geldiğimizde Mert konuşmaya başladı. “Yarın gelmeyi unutma Eda.”dedi ve ön koltuktan bana gülümsedi. “Hepinize çok teşekkür ederim.Görebileceğim en iyi kardeşlersiniz.”dedim ve arabadan indim.

Kapıyı çaldığımda uzun bir süre bekledim.Kapıyı Işık açtı.Ellerini kaldırıp konuşmaya başladı. “Abla burada yaşamıyordun hani neden geldin?”dedi.Ona bakıp gülümsedim. “Burada kalacağım artık,annem o nerede?”dedim ve başımla içeriye baktım.Kapının önünde çekildi ve geçmeme izin verdi.İçeride Umut ve annem oturuyordu. “Anne konuşabilir miyiz?”dedi kötü bir şey olmadığını diğerlerine belli etmemeye çalışıyordum.Annem ayağa kalkıp mutfağa doğru yürürdü ben de peşinden gittim. “Ne oldu Eda bu saat de?”dedi umursamaz bir şekilde. “Asel,Asel Kırık öldürüldü.”dedim titrek bir sesle.Annemin ağzı açık kalmıştı.kelimelerini seçemiyordu.Bir anda bir ses doldurdu kulaklarımız ikimizde aynı anda sesin çıktığı yere döndük.Ses Umut ve Işık’tandı. “Ne Asel hala öldü,şaka de ne olur şaka de.”dedi Umut titrek sesiyle.Işık sessizdi.Her zaman sessizdi.Üzülürken bile çığlık atamıyordu.Ellerini kaldırıp konuşmaya başladı. “Herkes niye ölüyor?”dedi ve ellerini indirdi.

O sırada kapı çaldı. “Hayırdır inşallah kim bu saate?”diyip kapıya yöneldi.Kapıyı silahlı iki adam açtı.Umut ve Işık korkuyla arkama saklandılar.Ben önde duruyordum annem ise ağzı açık bir şekilde adama bakıyordu. “Rabia hanginiz?”dedi adam sinirle adama baktım. “Öyle biri yok!”diye kükredim çünkü aklıma Rabia adını kullandığım zamanlar ve mal olduğumu düşündüğüm zamanlardı.Adam sinsi bir gülüşle bana baktı. “Eda Gece diyelim o zaman.”dedi ve bana bakıp sırıttı. “Eğer annenin ve arkanda ki çocukların beyni patlamasın istiyorsan bizimle gel.”dedi arkada ki sağ tarafta olan kadın gür sesiyle. “Alev ve Umut’a öyle bir şey yaparsan patron seni affetmez!”dedi sol tarafta ki adam.Yine patron.Celal Kılıç göndermiş olmalıydı.Başımı olumlu anlamda sallayıp bir adım attığım da Işık ile Umut kolumdan tuttu. “Yapma abla.”dedi Umut kırgın bir sesle.Işık ise sadece başını salladı. “Korkmayın geleceğim.Kardeşlerimi bulmuşum bırakır mıyım hiç?”dedim ve beynimin yapmak istemediği ama kalbim bunu ölümüne istediği bir şeyi yaptım.Onlara sarıldım.Eğildiğim yerden kalkıp adamlara doğru yürüdüm.Annem bana ruhsuz gibi bakıyordu.

Arabaya bindiğimde iki adam da yanımda oturuyordu. “Sizi Celal mi gönderdi?dedim adamlara bakarak. “Hem Özcan hem de Celal desek.”dedi sağ tarafımda oturan adam. “Bana ne yapacaksınız?”dedim şaşkınlığımı ve korkumu belli etmemeye çalışıyordum. “Buna biz karar vermeyeceğiz.”dedi sol tarafımda ki adam.Kadın yola odaklanmış hiç konuşmuyordu. Galiba ben bugün ölecektim.

Deniz Türkönder’in Anlatımı

Ben Deniz,eskiden Batürk’ün sahibi şimdi ise orada sadece personel olan adamın oğlu.Babamın asıl mesleği balıkçılık,yani eskiden.Şimdi ise kumarbaz.Hatay’da yaşarken babam iş kurmuş bu yüzden hep Karadeniz’e giderdi.Yine öyle bir sıradan gündü.Babam artık şirket de kalacak işleri orada yönetecekti.Şirketti ise İstanbul’daydı.Onun yanına taşınacaktık.Eşyaları dışarı götürüyorduk.Ben on iki,Sahra ise yeni dokuz yaşına girmişti.

“Hadi Öykü biraz hızlı ol!”diye bağırdım.Eskiden ona Öykü derdim,annem öldükten sonra annemin hatırasına Sahra demeye başlamıştım. “Tamam ağabey geliyorum.”dedi ve elinde ki koliyi yere koydu. “Çocuklar kek ister misiniz?”dedi Gülbahar teyze ve bize elinde ki meyveli keki verdi.Onun son kez yiyorduk. “Keşke gitmeseniz Fülya,Türkmenistan şimdi Hatay, sizi çok özleyeceğiz.”dedi Gülbahar teyze.Aslında biz yarı Türkmen Türküydük annem Türkmen babam Türk.Bir sene Hatay da ondan önce Türkmenistan da yaşıyorduk. “Görende bir daha gelmeyeceğiz sanacak.”dedi annem kıkırdayarak ama haklıydı bir daha hiç gitmedik.

Ellimizde ki keki yerken bir bomba sesi duyulmuştu.Bu Türk tarihindeki üzüncü bir andı. 11 Mayıs 2013 Hatay Reyhanlı olayı.Teröristler ilk Gülbahar teyzeye kurşun sıktılar.Annem bizi kapalı bir alana götürdü. “Buradan sakın çıkmayın!”dedi ve Gülbahar teyzenin yanına giderken iki kurşun sesi duyuldu birde Sahra’nın sesi. “Abi korkuyorum.”ona sıkıca sarılıp gözünü kapattım ve bir şey görmediğini umdum. “Korkma ağabeycim ben yanındayım.”dedim ama bende korkuyordum.Aradan iki gün geçti ve birkaç adam geldi ve bizi İstanbul’a götürdü.

Evin üç odası vardı.Büyük sayılırdı ama eski evimiz daha güzel ve daha samimiydi.Geldiğimizde babam önünde birkaç bira şişesi vardı.Çoğunu içmişti. “Baba.”demiştim.

İkimizde bize sarılacağını düşünüyorduk.Ama tam tersi oldu.Çok sarhoştu.Bana yaklaşıp sert bir tokat attı.Annemin ölümü,acısını bizden çıkardı. “Çekil Öykü.”dedi ve Sahra’yı itti.Ona içeri gitmesi için işaret yaptım.İkiletmeden içeri gitti.Babam tişörtümün yakasını tutup beni duvara yasladı.Bıraktığında yere düştüm.Karnıma tekmeler attı. “Seni şerefsiz!”diye bağırdı ve tekmeler atmaya devam etti.

“Baba ben ne yaptım?”diye haykırdım.Cevap vermedi.Ben yerde kıvrılırken o içkine uzandı,hafif yudumlar içip bana çok da yakın olmayan bir yere fırlattı. “Şerefsiz!”diyip dışarı çıktı.Sonra onu iki hafta görmedik.İki haftanın sonunda birkaç adam ve babam eve geldi.Babam üzgün diğerleri ise ruhsuz gibi bize bakıyordu.Solda ki adam. “Televizyon,buzdolabı bunları alın.”diyip birkaç eşyayı daha gösterdi.Sahra ile babamın yanına gidip. “Baba ne oluyor?dedim korkuyla. “Oğlum şirketi yanımda ki adama borcum olduğundan verdim.Ama borcum daha bitmedi bu yüzden bunları alıyorlar.”dedi ve derin bir nefes verip konuşmaya devam etti. “Orada ömür boyu personel olacağım.”dedi.Kendi kurduğu şirkette personel olacaktı.

Sonra her şey çok değişti.Babamın borçlarını kumarbaz mafyalara olduğunu öğrendik.Bazen eve gelmiyordu,bizde yemek yapmasını bilmediğimizden aç kalıyorduk zaten evde yemek de yoktu.Bir gün Sahra çok ateşlendi.Karşı komşudan ilaç istemiştim.Sağ olsun vermişti kadın ama ilacı tok karnına içmeliydi ve evde yemek yoktu.Evin iki sokak ilerisinde fırın vardı.Tek başıma oraya gittim. “Abi iki ekmek verir misin?”dedim.Üstüme başıma baktı.Çok kirliydim. Arkadan bir adam geldi.

“Sen sokak çocuğu musun?”dedi ve bana acı gözlerle baktı.

“Sokaklarda yaşamıyorum.”diye tepki verdim.

“Niye bu kadar kirlisin?”dedi ekmek istediğim abi.

“Sokak çocuğu ne demek?”diye sordum beni kime benzettiğini merak ettim.

“Senin gibilere denir.”

Benim gibiler mi?Benim gibiler var mıydı bu dünyada?Abi ekmeği bana uzattı ve parayı vermem için elini uzattı.Ben hızlıca koşmaya başladım ama peşimden kimse gelmemişti galiba orada ki adam sokak çocuğu olduğumu düşünmüştü.

Fark ediyorum da sokak çocuğu olmak demek sokaklarda yaşamak değildi.Acıları olan herkes bir sokak çocuğuydu.Sokaklarda yaşamasalar bile onları hissedenlerdi.Sokak çocuklarının adı yoktu ama bizim vardı.Tek farklı yönümüzde buydu.

Gökhan’ın arabasıyla bizim eve gittik.Bizi karşılayan kişi Sahra’ydı.Sahra burada kalacaklarını ve yedek kıyafet vermelerini istedim.Zeynep’e ve Mavi’ye kıyafetler tam olmuştu ama Gökhan benden uzun olduğu için kıyafetler ona kısa gelmişti ve hepimizin gülmesine sebep olmuştu. “Çok komik gözüküyorsun Gökhan ağabey.”dedi Sahra ve gülmeye başladı. “Siz Oğuz’a bakın.”dedi Mavi Oğuz’un elinden tutup içeri sürükledi.Kıyafetler Oğuz’a da küçük olmuştu. “Niye bu kıyafetler hepinize küçük geliyor büyü falan mı yaptınız?”dedi Zeynep ve gülmeye devam ettik. “Ben bu kadar kısa değilim!”dedim sitemli bir şekilde. Evin artık sadece iki odasını kullanıyorduk.Babamın odası ise kilitliydi ve anahtarı bizde yoktu. “Tamam ben artık önemli soruyu soruyorum.Kim nerede kalacak?”dedi Gökhan.Mavi Gökhan’a en uzak yere oturuyordu. “Babamın odası kilitli…”dedi Sahra ve bana baktı. “Biz burada uyuruz kızlarda içeride.”dedim “Ben Zeyno ile kalırım.”dedi Sahra Zeynep şaşırmış gözlerle Sahra’ya baktı. “Zeyno mu?”dedi Zeynep şaşkındı . “Hoşlanmaz mısın?”dedi Sahra Aklına bir şey gelmişti ama belli etmedi. “Yok bir şey ya neyse.”dedi. “Gelin isterseniz benim odama gidelim.”dedi ve kızlara gülümsedi. “Sağ ol ben biraz burada oturayım.”diyip gülümsedi .

“Senin bir lakabın var mı? Mesela abim bana küçükken marul derdi.”dedi ikisi aynı anda kahkaha attı. “Zeze.”dedim yüzümde buruk bir gülümseme oluştu. “Ben Şeker Portakalı’nı çok severim.Okumayı ilk öğrendiğimde bu kitabı okudum.”dedi ve buruk bir gülümse ile bana baktı çünkü annem ölmeden önce en son bu kitabı okumuştu aslında her gece okurdu.Biz onu dinler yavaşça uyurduk.

Mavi konuya girdi. “Küçükken hiç konuşmuyorum diye bana Oğuz dilsiz derdi.”dedi ve Oğuz’a baktı. “Sonra annem bana kızdı,bende bir daha bu konuyu açmadım.Aslında şuan açtım ama neyse.”dedi ve gülümsedi.Mavi ile ilk tanıştığımız gün çok konuşkandı hatta şakalar falan yapmıştı.Ailesinin yanından çok mu sessizdi?

Kızlar içeri doğru giderken kapı çalmıştı.Sahra kısa bakışmıştık,Sahra kapıya doğru yöneldi.Kapıyı açtığından Sahra sevinçle “Sezer.”dedi boynuna sarıldı. “Sahra.”dedi Sezer.Sezer bizim çocukluk arkadaşımızda Türkmenistan da yani.Türkçe bilmezdi biz ona biraz öğretmiştik.Büyük ihtimalde hatırlamıyordu.Beni gördü.Ayağa kalkıp ona gülümsedim.Mavi bana şaşkın gözlerle bakıyordu. “Sezer.”dedim gülümseyerek. “Deniz.”dedi ve bana yaklaşıp sarıldı.

“Ikiňizem näçeräk küýsedim” yani ikiniz de ne kadar özlemişim dedi.Herkes boş gözlerle bakarken üçümüz gülüyorduk.Arkadan Sahra “Sezer-de seni küýsedik”dedi yani bizde seni özledik Sezer dedi. “Myhman bar öýdýän, soňrak gelerin.”dedi yani misafiriniz varsa sonra geleyim.Ona hayır anlamında başımı salladı. “Olar bizden Sezer.”dedi.Yani onlar bizden dedim.Mavi en sonunda dayanamayıp ayağa kalktı. “Bu kız ki söyleseniz mi?”dedi “Bu bizim Türkmenistan’dan arkadaşımız.”dedi Sahra.Hepsi bana boş gözlerle baktı. “Siz Türkmen Türkü müsünüz?”dedi Zeynep ,başımız olumlu anlamda salladık.

“Hawa Sezer bu meniň Mavi gyz dostum.”dedim Mavi’yi tanıtıp kız arkadaşım olduğunu söyledim şaşkın gözlerle baktı. “Wah Deniz söýýän bar.”dedi yani kız arkadaşım olmasına çok şaşırmıştı.Hepsini teker, teker tanıttım.Sahra’nın yanına oturmuştu konuşulanları ona Sahra söylüyordu. “Deniz sen gerçekten Türkmenistan Türkü müsün?”dedi Gökhan.Sahra sırıttı. “Annemiz Türkmen babamız Türk ama direk Türküz.”dedim.Sezer biraz utandığını fark ettim. “Näme üçin utanýarsyň? Yani neden utandığını sordum. “Kakaň bilen näme bolandygyny eşitdim.”şaşkınlıkla ona baktım. Bir şeyler duymuştu ama ne? “Ne işittin?”dedim utançla bana baktı. “Oýunçy hakykatmy?”dedi.Babam mı?Nasıl nerede? İkimizde birbirimize baktık.Sahra başını olumlu anlamada salladı. “Nirede eşitdiň?”dedi Sahra.Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.

“Bir adam türk, meniň pikirimçe, ol sen hakda bize bir zat aýdýar, ady Ateş, tutuş oba sen hakda gürleýär, Stambulda mekdebe girdim we sen hakda bilesigeliji boldum we senden sorajakdym.”dedi yani şunları söyledi;”Bir adam Türk herhalde bize sizin hakkınızda bir şeyler söylüyor adı Ateş'miş bütün köy sizi konuşuyor bende İstanbul da okul kazandım hem sizi merak ettim hem bunu soracaktım.”diyordu ikimizde başımızla onu onayladık. “Ne oldu?”dedi Oğuz. “Boş verin.”dedim ama ben boş veremiyordum .Sezer ayağa kalktı. “Ben artık kalkayım Allaha emanet kalın.”dedi kırık Türkçeyle.Ona gülümsedik.Kapıya doğru ilerlerken onları durdurdum. “Sezer.”dediğimde bana döndü. “Leylim nahili?”dedi Leylim kız kardeşiydi ona nasıl olduğunu sordum. “Gowy salam.”dedi iyi olduğunu ve selamı olduğunu söyledi.Çıktıktan sonra saate baktım.

Saat 23.50.Tarih 18 Ocak 2020.Sezer’i sekiz yıl sonra onu ilk kez görmüşütüm.Bugünü unutamazdım.

“Saat geç oldu artık uyuyalım.”dedi Gökhan.Sahra içeri gidip battaniye,yastık çarşaf falan getirdi. Kızlar odaya gidip hemen uyumuşlardı“Mavi gel sana odayı gösteriyim.”dedim Mavi ayağa kalkıp peşimden geldi. İçeri girdiğimizde ilk Mavi konuştu. “Odan güzelmiş.”dedi bana gülümseyerek.Ona cevap vermek yerine gülümsedim. “Neyin var Deniz?”dedi en sonunda dayanamamıştı. “Yaşın kaç?”dedim bir an evlenelim dedim kendi kendime bunu ona sordum.Bana boş gözlerle bakarken. “Yirmi üçünde on sekiz neden?”dedi gülümseyerek. “Benle evlensene.”dedim evet demesini umuyordum. “Lise aşkınla mı?”dedi buruk bir gülümsemeyle. “Evet neden ki?”dedim.

“Lise arkadaşlıkları,aşkları uzun sürmez birkaç güne ayrılırsın benden.Hem benim çocuğum olmaz.Tamam doktorla hala konuşuyorum ama imkansız bunu biliyorum.Emin misin sen?”dedi gülümseyemiyordu.Gerçekten böyle mi düşünüyordu?Hayır bu olamaz,bu nasıl olur ki?

“Beni ilk annem sevmemiş yetimhaneye bırakmış.”dediğinde derin bir nefes aldı. “Sonra üvey anne babam sevmemiş sen nasıl sevebilirsin ki?”dedi bana dolu gözlerle bakarken. “Bırak ailen olayım Mavi,hem annen çok gençmiş nasıl baksın üç çocuğa?”dedim artık benim de gözlerim dolmaya başlamıştı.Sinirle bana döndü. “Cidden bana karşı onu mu savunuyorsun?”dedi hiddetle. “Bıraktı da ne oldu daha boktan bir hayatım oldu.Belki bazı şeylere zorlamazdı o!”dedi sinirle yüzüme bakıyordu. “Ne istiyorsun?”diye sordum.Bunu bilmeye hakkım vardı.Dimi?

“Gideceğim.”dedi bir anda.Ona şaşkın gözlerle baktım ve olanları kavramaya çalıştım.Ama hayır kız karşıma geçmiş ‘Gideceğim Deniz goodbye hayatım’ diyor.Hayır bu olamaz!

“Nereye Mavi,neden güzelim,neden?”dedim acıyla.

“Uzağa çok uzağa gideceğiz Deniz.”dedi “Şimdi çıkar mısın uyuyacağım.”dedi ve yatağa doğru yürüdü. “Neden bana bunu yapıyorsun Deren?”dediğimde gözleri gözlerimi bulmuştu. “Onların verdiği adı kullanmıyorum.”dedi ciddiyetle.Ama biliyordum iki isimi de istemiyordu.Bunu biliyordum.Başımı sağa ve sola sallayıp dışarı çıktım.

Neden yapıyor bu kız?Neden bunu yaşatıyor?Korkuyor muydu?Ama korksa söylerdi o bunu yapardı dimi?Beynim donmuştu.Beni hiç mi sevmedi?Hiç mi yalan mıydı her şey?O zaman neden bana bunlara inandırdı.Hayır benle oynamadı.

Sol tarafım o senle oynadı seni sevmiyor,sevmeyecek! Derken diğer tarafım o seni seviyor sadece korkuyor diyordu.Hayır ne oluyor ne oluyor deliriyorum!Kısa bir süre sonra içeri Mavi korkuyla girdi.

“Gece tehlike de!”dedi

Nil Şimşekin Anlatımı

Kötü bir evladım.Ben kötü biriyim.Bencilim.Babamın yassını bile tutamamış,cenaze töreni düzenlememiş,bir damla göz yaşı bile dökmemiştim.Ben buydum.Nil Şimşek,babaanneleri aynı olan dedeleri ise farklı olan,farklı soy isimler taşıyan üç kuzenden en küçüğüydüm.Batu ağabey ile aramada dört,Mert ile aramda iki yaş vardı.

Evde yine üçümüz vardık.Çoğunlukla babam evde olmazdı.Mert buzdolabına gidip üç tane içki aldı.Bir geleneğe göre gençler on beş yaşından sonra içki içebilirlerdi.Tabi bu kanunen yasaktı ama bizim ailede böyleydi.

Odama gidip üstüme siyah kıyafetler giydim.Yarın konservatuara gitmek istemiyordu mezarlığa gidecektim.Telefonumu alıp hocama yarın gelemeyeceğim ile ilgi kısa bir mesaj yazdım ve telefonu bir kenara koyup makyajımı çıkardım.Bir kaç dakika sonra konservatuara ilk gittiğimden beri –üçüncü sınıfta yeteneğim fark edilmiş dördüncü sınıfta yarı zamanlı olarak konservatuara gitmiş beşinci sınıftan bu zamana kadar da konservatuar öğrencisiydim-bana hem abla olan,hem yoluma ışık tutan hocam Tuğba Hocam arıyordu. “Alo hocam buyurun?”dedim

“Nilciğim yarın neden gelemeyeceğini merak ettim.Ailevi bir şey mi?”

“Mezarlığa gideceğim hocam.”dedim biraz bekledikten sonra cevap verdi.

“Başın sağ olsun canım yanın da birileri var dimi?”

“Evet hocam ağabeylerimle kalıyorum.”dedim sonra içeriden Mert’in sesi duyuldu.

“Nerede kaldın be nota güzeli.”dedi yarı alayla

Yanlarında ilk piyano çaldığımda notalar,sehpanın üzerindeydi. “Bunlar ne?”diye sormuştu. “Nota.”demiştim. “Sen güzelsin ve notaları da seviyorsun dimi?”demişti,başımı olumlu anlamada sallamıştım. “O zaman sen nota güzelisin.”demişti ama ben sadece gülümsemiştim.Hala bana böyle dediğini anlamıyordum.

“Geliyorum.”diye seslendim içeri. “Hocam kuzenim çağırıyor tekrardan çok sağ olun.”dedim.

“Rica ederim canım görüşürüz.”dedi ve telefonu kapatıp içeri gittim. “Kimle konuşuyordun?”dedi Batu ağabey ve içki şişesinden yavaşça içti. “Hocamla.”dedim ve benim için ayrılan içkiyi açıp içtim. “Neden nota?”dedi Mert ve bakışların hepsi bendeydi.Çok iyi. “Yarın gitmeyeceğim.”dedim ve derin bir nefes verdim. “Mezarlığa gideceğim.”dediğimde yüzlerinde ki merak üzüntüye dönüşmüştü.Mert kumandayı eline alıp kanalları gezerken klasik bir Türk dizisi olan zengin oğlan,fakir kız betimlemesi olan Afili Aşk isimli bir dizide durmuştu.Kumandayı bırakıp içkisinden içmeye devam etti.Dizinin tekrar bölümüydü ve biz izlemiştik.Normalde kumandayı alıp geçerdim ama şimdi kıpırdamak dahi istemiyordum. “Tamam değiştir artık şunu Mert.”dedi Batu ağabey baskın bir sesle. “Tamam söyle ne açayım?”dedi Mert sinirle. “Bana bağırma Mert!”dedi Batu ağabey elindeki içkiyi bırakırken. “Asıl sen bağırma!”diye ayağa kalktı Mert sinirle. “Otur yerine,niye agresifsin anlamıyorum!”dedi Batu ağabey oturduğu yerden. “Acaba neden?”dedi derin bir nefes aldı.

“Lan amcamız öldürüldü bizim kimse bize sahip çıktığı yok!Polisler bir bok yaptığı yok,sonra gelip neden sinirlisin diyorsun!Biz istenmiyoruz anlasana.”dedi ve bir anda bana döndü sinirle. “Peki sen Nil?Baban öldürüldü senin, ağlamadın bile!”dedi gerçekler yüzüme vurdu. “Cenaze töreni düzenlemedin,bir de gittin bir orospu çocuğunu öptün.Onun için ağladın baban için değil!”derken ayağa kalktım sinirle.

“Ağzını topla!İyiyim mi sanıyorsun?Mutlu muyum sence?Babamın notunu okudum onun için ulan onun için!”dedim.Öldüğü gün.Odasına bakmıştım.Bir not vardı üzerinde Kızıma yazıyordu.Açıp okuduktan sonra saatlerce ağlamıştım ama duymamışlardı.

“Ne notu ne saçmalıyorsun?”dedi Batu ağabey. “Siktirin gidin ya!”dedim ve masanın üzerinde duran içkiyi alıp odama gittim.Arkamdan bir kapı sesi duyuldu.Biri dışarı çıkmıştı.

Camdan dışarı baktığımda Gökhan’ın Mert’e saldırdığını gördüm.Elimdeki şişeyi bıraktım ve salona koştum. “Ağabey Gökhan Mert’i dövüyor!”dedim telaşla.Korkuyla yüzüme baktı.Hızlıca yanımdan geçip aşağı koşarken arkasından koştum. “Bırak kardeşimi lan!”dedi Batu ağabey ve Gökhan’ını itti. “Ne yapıyorsun lan!”diye bağırdım Gökhan’a doğru ve yüzüne bir yumruk attığımda Mert ve Batu ağabeyin yüzlerinde gurur vardı.Küçüklüğümde bana dövüşmeyi öğretmişlerdi. Aslında buna hep karşıydım ama bir şeyler kapmıştım. “Niye kavga ediyorsunuz siz?”dedi Batu ağabey. “Kendi kaşındı şeref-“derken sözünü böldüm. “Sakın o kelimeyi ağzına alma bir yumruk daha yersin!”dedim hiddetle.Yüzüme üzüntüyle baktı.Acıyla baktı. “Tamam görüşürüz.”dedi Gökhan. “Görüşmeyelim!”dedi Mert “Kardeşimden de uzak dur!”dedi bu sefer daha sinirliydi.Batu ağabey onu tutuyordu.Gökhan yanımızdan uzaklaşırken Mert’e döndüm. “Mert.”dedim sadece.

“Özür dilerim.”dedi ve ilk benim sonra ağabeyimin yüzüne baktım. “Sinirle söyledim.Affedin beni.Yalvarırım sadece ben.”dediğinde sözüne devam ettirmesine izin vermeden ellerimi beline doladım.Kafamı göğüs kafesine yasladım.O da sarılmama karşılık verdi.Ondan ayrılırken Batu ağabeye döndüm. “Ne kadar aptalsın sarılsana bize.”dedim kıkırdarken.İkisine de sıkıca sarılırken Batu ağabey Mert’in kafasına vurdu. “Bir daha öyle bir şey dersen seni bitiririm.”dedi “Benden yumruk yersin haberin olsun.”dedim. “Size kızarım,darılırım ama sizden asla ayrılmam bunu asla unutmayın.”dedi.Biz gülerken arkalarda birini gördüm.Gökhan.Bize bakıyordu.Üzgün bir şekilde bize bakıyordu.Gözlerimiz bulduğunda bana acıyla bakıyordu.Başını sağa,sola doğru salladı. “Mert neden kavga ettiniz?”dedim ve ona baktım. “Boş ver.”dedi sadece ve konuyu dağıtmaya çalıştı.

“Söyle.”dedim

“Hayır.”

“Söyle dedim!”dedim sinirle.

Derin bir nefes aldı.Ondan ayrılırken ikimiz de ona bakıyorduk. “Senden uzak durmasını söyledim.Seni üzüyor.”dedi yalvarır bir sesle.Sinirle ona baktım. “Niye böyle bir şey yaptın?”dedim “Niye mi seni sevmi- “derken lafını böldüm. “Seviyor ve bende onu seviyorum.”dedim gözünü içine bakarken. “O zaman niye ayrıldı?”dedi Batu ağabey ,herhalde Mert anlatmıştı. “İnsan sevdiğine güvenir mi?”dedim ikisinin de gözlerine baktım sırayla. “Güvenir.Yani ben Zeynep’e,”derken ikimizde şaşkın gözlerle baktık, o ise bocaladığının farkına varmıştı. “Sen Zeynep’ten.”dedim ve ikimizde gülmeye başladık.

Benim konu araya kaynamıştı ama olsun konu onlarda ve ben sevdiğimi bile feda edebilirdim bu biliyordum.Kısa bir süre sonra Deniz aradı. “Eda tehlike de!”dedi

Eda Gece Yıldız’ın Anlatımı

Neredeyim ben?Öldüm mü acaba?Yok canım daha neler daha çok gencim! Ellerimi hareket ettiremiyorum?“Ne oldu buna?”diye bir ses duyuldu. “Sinirim bozuldu yumruk attım.”diye bir kız sesi duyuldu. “Senin yumruğun beni bayılttı Rabia’yı tabi bayıltır.”diye bir erkek sesi duyuldu.Gözlerimi yavaş,yavaş açtığımda başımda bir sürü kişi vardı. “Ne oluyor ya?”dedim ve gözlerimi tamamen açtım. “Celal Kılıç.”dedi sağda oturan adam. “Özcan Gören Rabiacım.”dedi solda oturan.Ortada ki sandalye boştu. “Ortada ki sandalye neden boş?”dedim. “Sana Rabia ismi veren kişi için.Coşkun Işık birazdan gelir.”dedi Celal Kılıç. “Ne istiyorsunuz?”dedim. “Kızım ve sokak çocukları nerede?”dedi sinirle yüzüme bakarken. “Ölürüm de söylemem!”dedim hiddetle.Ayağa kalktı bana baktı sinirle. “Söyle dedim Rabia!”dedi. “Hayır,onları satmam!”dedim sinirle ve yüzümde bir acı.Celal Kılıç’ın darbesiyle başım sağa dönmüştü. “Götürün şunu konuşana kadar dövebilirsiniz.İzin veriyorum.”dedi Celal Kılıç.Kolumu tutup küçük dar ve karanlık bir odaya götürdüler beni.Önce bir tokat,sonra bir daha,bir daha, bir daha ve bir daha.Alnımın sol tarafına düşen saçlarımı çekti biri.Saçlarımı çekerken canımı acıtıyordum ama susuyordum.Eline aldığı demiri alnımın sol tarafına vurdu.Ağzımdan bir çığlık koptu. “Mavi ile konuşmak istiyorum.”dedim acıyla.Adam gözüme baktı ve dışarı çıktı.Kısa bir süre sonra kolumdan tutup tekrar aynı yere otururdum. “Mavi Akın ile konuşmak mı istiyorsun Rabia?”dedi Özcan Gören.Başımı olumlu anlamda salladım.Telefonumu cebimden çıkarıp uzattı bir kız. “Şifre.”dedi Özcan Gören. “260408”dedim.Gerçek anlamı 26 Nisan 2008 yılı.Uçurumun kenarından döndüğüm gün.6 yaşındaydım pikniğe gitmiştik.Ayağım kayıp bir kayalığın üzerinden düşmüştüm.Beni kim kurtardı hatırlamıyordum bile.

“Al bakalım konuş.Sakın çaktırma!”dedi Özcan Gören.Başımla onaylayıp kollarımı açmalarımı bekledim. “Kollarımı açmayacak mısınız?”dedim.Özcan Gören kollarımı açmaları için işaret yaptı.Kollarımı açtıklarında rahatladığımı hissetim ve telefonu aldım.Zehra’nın öğrettiği şeyi yapacaktım.

“Gece ne oldu bu saat de niye aradın?”dedi uykulu sesiyle. “Sana bir sır vereceğim.”dedim.Kural 1 tehlikedeysen ‘sana bir sır vereceğim’ de.Dikleştiğini hissetim . “Ne oldu?”dedi. “İki kardeşim var onlar sana emanet.”dedim Kural 2 yalan yada gerçek bir sırını söyle. “Emin misin?Kural 3 emin olduğunu teyit et. “Eminim.”dedim. “Tamam görüşürüz.”dedi “Görüşürüz.”Diğerlerine haber vereceğine emindim.Verirdi dimi?Evet evet verirdi. Aslında bu taktiği Zehra öğretmişti ama neden?Bir dakika neden mi babası Celal Kılıç!Beni kaçıran adam

“Götürün şunu kalsın içeride.”dedi Celal Kılıç “Dur!”diye bağırdım. “Eğer söylemezsem ne yapacaksınız bana?”dedim.Hepsini yüzünde sinsi bir gülümseme yerleşti. “Ölürsün ya da sakat kalırsın.”dedi sakinlikle Celal Kılıç. “Cinayetleri siz işliyorsunuz dimi?”dedim . “Anlamana sevindim ama biz ele başı değiliz yönlendireniz.”dedi Özcan Gören. “Aynı şey değil mi lan hayvan!”diye bağırdım.Özcan Gören hiddetle ayağa kalktı ve sert bir tokat attı. “Bana kimse hayvan diyemez!Götürün şunu!”diye bağırdı.

İki kişi yine kolumdan tutup içeri sürükledi ve fırlattı.Hiç konuşmadım.Beni kurtaracaklarından emindim.Tamam ben öleceğim kabul ediyorum ama böyle mi?Niye niye?Ben kendi kendime mi konuşuyorum.Evet evet konuşuyorum.Bu kadar hızlı deliremem ya zaten deliydim alışkınım ama bu kadar fazla delirdiğimi ilk defa görüyordum.Yok ya görmüyordum çünkü burası fazla karanlık.Ben öleceğim ama bu gün olmasın yalvarırım.

Ve içeriden gelen bir sesi Sahra’nın sesine çok benzettim.

Sahra Öykü Türkönder’in Anlatımı

Ben Sahra Öykü Türkönder veya Sahra Öykü.Veya hiçbiri Sahra direk.Annemin verdiği ad.Ben bir suçlu ve yalancıydım.Ve bundan gurur duyuyordum.Niye duymayım ki?Celal Kılıç,Özcan Gören ve daha nicelerine çalışıyordum.Diğerlerinin ismini hiçbir zaman öğrenememiştim.Ankara’daydım yıl 2016 liseye yeni gitmiştim.Ağabeyim beni Ankara’ya göndermişti ama neden?Bir sürü kişiyi öldürmüştüm şimdi ise yeni kurbanlarım vardı.On kişi.Hepsini de tanıyordum.Ağabeyimin dostlarıydı.Güya.Bu hayatta da dost diye bir şey yoktu.Bunu erken yaşta öğrenmiştim.İlk karşılaştığım kişi Celal Kılıç’tı.Açlıktan ölecektim.Ağabeyimin telefonlarımı açtığı falan yoktu.Beni yanına aldı.Hayatımın en iyi dört yılını yaşadım.Ağabeyimden daha fazla ağabeylik yapmıştı.

“Eeee,sen nerede okuyorsun?”dedi Zeynep samimiyetle ama aptaldı onu öldürecektim. “Ankara da ama Mart ayına kadar izinliyim bacağımı kırdım dedim.”dedim sinsi gülüşle ama bu işi onlar çözmüştü. “Okumak istemiyor musun?”dedi şaşkınlıkla.Niye isteyim ki ben bir katildim.İşim vardı.Bir mesleğim. “Bilmem okurum herhalde.”dedim ayağa kalktım sigara içecektim ve telefonla konuşacaktım. “Ben bir balkona çıkayım anlarsın ya.”dedim arkamı dönüp çıkacakken Zeynep beni durdurdu. “Sigara mı içeceksin?”dedi başımı olumlu anlamda salladım. “Biraz geç değil mi?”dedi şaşkınlıkla ona baktım.Belaya erken yaşta bulaşanlar veya serseriler bu erken yaşta içerdi.Serseriye benzer tipi yoktu ama Gökhan’ın vardı.O da mı belaya bulaştı?O da mı katildi acaba?Yok canım daha neler.“İçer misin?”dedim başını olumlu anlamda salladı.Dışarı çıkıp salonun oraya giderken Gökhan-ağabey- ve Oğuz bir şeyler konuşuyorlardı. “Niye yaptın?”dedi Oğuz . “İstemedim niye böyle bir şey isteyeyim?”dedi dişlerinin arasında. “Niye isteme hem demedin mi kurban sendin diye?”dedi Oğuz. “Evet ama sakinleştirmek.”derken sözünü böldü Oğuz. “Sakinleştirmek?Sana güvenmiyorum,güvenmiyoruz!”dedi hiddetle. “O zaman aynı ortamdasın niye babanın evine gitmiyorsun?”dedi Gökhan -ağabey- “Karışma sen!”dedi Oğuz sinirle ve konuşmayı bitirdiler.Hızlıca balkona çıktım ve cebimde ki sigaradan bir tane aldım,yaktım.Yavaş yavaş sigaramı içerken telefonu çıkarıp Celal Kılıç’ı aradım. “Patron.”dedim sadece ve konuşmasını bekledim.

“Sahracım,yeni bir görevin var.”dedi

“Ney?”

“Kızımı bulacağız ve sokak çocuklarını.”

“Sokak çocukları biz de kalıyor ve kızın da halasındaymış.Kendi söyledi.”

“Halası mı?Ben kız kardeşim yok ki.”dedi.Şaşkınlıkla ağzımı açtım.Sigaramdan yavaşça içtikten sonra cevap verdim.

“Nasıl kendi söyledi?”dedim

“Kızımı bulmak için bir planın var mı acaba?”dedi ve biraz düşündükten sonra cevap verdim.

“Eda Gece yani Rabia onu kaçıralım o biliyordur.”dedim

“Aferin Zeze bizim ine geliyorsun bir saate oradasın bekliyorum.”

“Ama.”derken telefonu yüzüme kapattı.Sinirle sigarayı balkondan dışarı atıp içeri girdim.İçeri girdiğimde Gökhan -ağabeyin- evde olmadığını ve Oğuz’un uyuduğunu gördüm.Ama bence öyle değildi,uyumaya çalışıyordu.Gizlice odaya girip kıyafetlerimi sessizce aldım.Zeynep uyuyordu.Şans.Kıyafetleri alıp lavaboya gittim.

Siyah kıyafetlerimi giydim.Saçıma siyah beremi taktım ve sadece gözümün görüldüğü kumaşı sardım.Ankara’da da böyleydim.Siyah ama ağabeyim beni pembe tatlı kızlardan sanıyordu.Yanılıyordu.Beni tanımıyordu ya da ben öyle düşünüyordum.

Gizlice evden çıkmıştım.Nefes alamıyordum,ama buna alışmıştım.İnsan nefes almamaya alışır mıydı?Ben alışmıştım.Siyah renge alışır mıydı?Ben alışmıştım.Kan görmeye peki?Evet alışır.İnsan öldürmek,onların son gördükleri kişi olmaya,onlarca veya yüzlerce bedduaya maruz kalmaya?Evet alışırdı.

Aslında Türkmen olmak garip olmak garip bir histi.Bu yüzden hayatımın her bölümünde dışlanmıştım.Ama neden biz zaten Türk doğmuştuk.Farklı bir boydan doğmuştuk,farkımız yoktu.Aslında her zaman ki gibi yalan söylemiştim.Bu sefer de Zeynep’e söylemiştim.Okulu bırakmıştım.bir buçuk yıl olmuştu ve evet onlar yapmıştı.Ve İstanbul da bir buçuk yıl yaşamıştım ve ağabeyim bilmiyordu.Telefonumun çalmasıyla düşüncelerim bölünmüştü.Arayan Ecrin’di. “Alo.Ne var Ecrin?”dedim tersleyerek bu kızı sevmiyordum.

“Ecrin değil.Sena ben de onlara çalışıyorum.”dedi kız Sena mı yeni kız mı ne ara lan?

“Tamam Sena denen yeni kız ne vardı?”

“Sizi aramam söylendi,hemen gelmeniz isteniyor.”

“Tamam çıktım yola,yarım saatte oradayım!”dedim ve telefonu yüzüne kapattım.Hızlıca ilerleyip ine doğru ilerledim.Bakarsak çocukluğumun geçtiği evden o kadar da uzak değildi.Hızlı adımlarla ilerlersem yarım saatte gerçekten orada olurdum.Hızlıca ilerleyip inde olduğumda gerçekten yarım saat geçmişti.İçeri girdiğimde kapıyı üç kere hızlı bir kere yavaş tıklattım.Kapıyı açtıklarında ilk gördüğüm yüz patrona aitti.Yüzüme sardığım bezi çıkarıp onlara baktım.İçeri girip konuşmaya başladım. “Patron geç kaldım herhalde?”dedim meraklı bir ifadeyle. “Tabi ki de hayır Zeze sen geç kalsan bile beklenecek birisin.”dedi Özcan Gören. “Sağ ol Özcan ağabey.”dedim ve yanların doğru ilerledim.Ona asla Patron demezdim.

“Rabia burada mı?”dedim yani Eda Gece.O kız aptaldı.Psikolojik sorunları olduğunu düşünüyordum,zaten uzun bir süredir onları takip ediyordum.Yani salak sayabileceğim her hakaret bu kız içindi. “İçeride.”dedi adını bilmediğim kız.Sesi Sena denen kıza benziyordu. “Sena mısın sen?”dedim onu süzerken. Başını olumlu anlamda salladı.Bir anda hepsinin gözleri benim üzerimde olduğumu hissettim.Bir dakika girmemi falan mı istiyorlar?Salakça olurdu.Onların bana olan güveni parçalanırdı ve aralarına giremezdim.

“Girmemi falan mı istiyorsunuz siz?”dedim ve hepsinin yüzüne teker,teker baktım.Celal Kılıç yani Patron başını olumlu anlamda salladı. “Aptal mısınız?Benim onların aralarına girdiğimi öğrenirse,onları öldüremem.”dedim son kelimeyi daha sessiz söylemeye çalışırken. “Haklı.”dedi Özcan Gören.Evet haklıyım. Geçip bulduğum ilk sandalyeye oturdum.Patron konuşmaya başladı.

“Mavi ile konuşmak istedi bundan başlayabiliriz.”dedi Patron. Kaşlarımı çattım.Ne diyor bunlar?Mavi-Deren- ile mi konuşmak istedi?Neden ama? “Konuşmaları kaydettiniz mi?”dedim.Bu görev yardımcılarındı-bende yaptım oradan biliyordum- bu yüzden onların yüzüne baktım.Başta tabi ki Ecrin ve yeni gelen kız olan adı Sena mıydı Sema mıydı?İşte ona baktım.Kimse cevap vermedi.Gerçekten mi?Çok aptallar! “Gerçekten mi?Çok aptalsınız!”dedim içim dışım bir biriyimdir. “Bize aptal diyemezsin!”dedi Ecrin.Gerçekten aptal bu kız. “Niye aptal değil misin?”dedim kabul etmeliydi.Aptaldı. Üzerime yürürken sinsice sırıttım.

“Bir dakika ya senin soyadın bile yok tanımadığın kişilerin soyadını almışsın.Bir de aptal değilim diyorsun.”dedim ve hafif bir kahkaha attım.Bozulmuş gibiydi. “Öykü,”dediğinde lafını böldüm. “Zeze veya istersen Sahra Hanım,Öykü değil!”derken Hanım kelimesini vurguladım. “Tamam Zeze ve biz soyadlarımızı Zeynep Işıl ve Gökhan’dan yani kardeşlerimizden aldık tanımadığımız kişilerden değil!”dediğinde boş gözlerle ona baktım.Zeynep Işıl Demirel ve Gökhan Demirel.Oha aklıma hiç gelmemişti.BUNLAR BİZİM EVDE VE BEN BUNLARI ÖLDÜRECEKTİM! “Peki şuan kardeşlerin nerede?Sizi terk etmediler mi?”dedim ve gülümsemesini bozdum. “Patron beni dinle.”dediğimde gözleri beni buldu.

“Adını bilmediğim şu katil ile tanışmak istiyorum bu birinciydi ve ikinci olarak ne zaman onları öldürmeye başlayacağım?”dedim uzun bir süre cevap vermediler.Neden vermediler?Oyalamıyorlar bunlar beni değil mi zaten böyle bir şey yaparlarsa öleceklerini biliyorlar. “İlk soruna ben cevap vereyim çok yakında Zeze.”dedi Özcan Gören çok yakında mı?Neden? “İkinci soruya da ben cevap vereyim Zeze ,Nil Şimşek’i anne ve babasının yanına göndereceksin ve depresyona girmesini sağla.”dedi Patron. “Tamam ama neden şimdi öğrenemiyorum ortağımın adını?”dedim merak ediyordum. “Cevabını verdik!”dedi Özcan Gören sert ve baskın bir sesle.Offff neden ulan neden?Neyse ben öğrenirdim.Bir anda telefonumda bir ses duydum.Kim bu ya?Telefonu çıkarıp mesaja bakacakken Patron merakla bana baktı. “Ağabeyim her halde evde olmadığımı fark etti.”dedim ve telefonu çıkarıp mesaja baktım.

Ağabeyim

Neredesin?(23.36)

Eda tehlikedeymiş Mavi söyledi(23.37)

Edanın yerini öğrendik atıyorum.(23.37)

Konum atıldı.(23.56)

Ne nereden biliyorlar. “Aptallar!”diye kükredim. “Aralarında bir şifre olmalı ve Mavi isimli arkadaşımız Eda’nın burada olduğunu biliyor!”dedim Allah’ım ne oldu şimdi her şey tıkırındaydı. “Nasıl bir şifre?”dedi Sena yok Sema işte o dedi. “Bilsem bu numara gelir miydik Sema?”dedim dalga geçer gibi ama o çok sinirlendi. “Sena ,Sema değil.”dedi Sena ama umursamadım.Göz devirerek telefonuma baktım.Konum açıp nerede olduğunu anlamaya çalıştım.Siktir!Konum burası! “Konum burası!”dedim sinirle. “Ne yapacağız?”dedi arkadan bir erkek sesi,kim bu erkek sesi?Tahmin ettiğimden daha fazla kişi bunlara çalışmaya başlamıştı.Gözlerim Patron ve Özcan ağabeye dönerken kendi aralarında bir şeyler konuşuyordu.İkisi de dikeldi ve ilk Patron konuşmaya başladı. “Bu sizin basit bir şey gençler.”dedi ve söze Özcan ağabey devam etti. “Sizi neden işe aldık?”dedi sinsi gülüşünü bozmadan. Neden ikisi de hep sinsice gülüyor. “Tamam ağabeyine yaz Zeze planlarını öğren.”dedi Patron,başımı olumlu anlamda sallayıp telefonu çıkarıp yazmaya başladım.

Edanın neyi varmış?(00.01)

Nerede?(00.01)

Bir planınız var mı?(00.02)

Nasıl öğrendiniz?(00.02)

Mesajı attıktan sonra yüzlerine baktım. “Sordum.”dedim sonra yardımcılara –güya yardımcılar-baktım. “Rabia ne durumda?”dedim ilk konuşan Sena’ydı. “İçeride.”dedi Patron ve Özcan ağabeye baktım. “Onu buraya getirin yüzünü kapatacağım.İşaret diliyle konuşacağım.”dedim ve yüzümü siyah bezim ile yüzümü kapattım.Yardımcılar Patron ve Özcan ağabeyden onay bekliyorlardı ama Patron düşünmediğim bir cevap verdi. “Onun emri bizim emrimiz kadar geçerli.Ne derse yapın!”dediğinde benim yüzüm uzun zaman sonra gülümseme gelmişti.

Bir kaç adam kolundan tutup Rabia’yı tutup getirmişlerdi.Sol tarafında ki saç kulağının arkasındaydı.Sol alnında bir morarma vardı.Benimde bacağımda vardı.Galiba onlar yapmıştı.Perişan durumdaydı.Dövmüş gibilerdi.Veya dövmüşlerdi.Oturduğum yerden kalkıp Rabia’nın oraya oturmasına izin verdim. “Allah aşkına ne istiyorsunuz bende?”diye sordu Rabia acıyla. “Önce senin bize açıklaman gerek.”dedi Patron sinirle.Rabia’nın kasıldığını hissetim. “Mavi ile ne konuştunuz?”dedi Özcan ağabey. “Duymadınız mı?”dedi Rabia. “Çok zekisin Rabia! “dedim ellerimi kaldırarak. Gözleri beni bulduğunda ellerime baktı.Ne dediğimi anlamıştı galiba. “Rabia ile alıp veremediğiniz ne?”dedi Rabia.İşaret dilini nereden biliyordu?Dur Alev Işık konuşamıyordu!Ama daha tanışalı birkaç gün olmuştu.Nasıl? Ellerimi kaldırıp hareket ettirdim. “İşaret dilini nereden biliyorsun?”dedim,zorlanarak cevap verdi. “Annem öğretti.”dedi Rabia ama neden? “Sen korkak mısın?”dedi bir anda,kaşlarımı çatıp sinirle baktım.Ellerimi hareket ettirecekken konuşmaya başladı. “Neden biliyor musun?Çünkü yüzünü kapatacak kadar korkaksın,ne kadar vurmalarına rağmen yüzünü kapatmadım kaçırmadım ama sen yüzünü kapatıyor neden?”dedi Rabia sinirle ona baktım.

Ne saçmalıyor bu.Patron’a baktım sinirle,başıyla beni onayladı ne düşündüğümü anladı.Sinirle yüzümdeki siyah kumaş bezi çıkarıp yüzüne fırlattım. “Bana bak Eda,”dedim sinirle o ise korkuyla ve şaşkınlıkla bana bakıyordu. “Birincisi bana korkak diyemezsin,ikincisi bu olanları kimseye söyleyemezsin yoksa babanın yanını boylarsın anladın mı?Şimdi söyle bize Mavi ile aranızda ne geçti?”diye düşündüm bu bahsettiklerimin hiçbirinin yapamazdı yoksa onları öldüremezdim.

Ellerimi kaldırıp hareket ettirdim. “Sorumuza cevap ver Rabia,Mavi ile aranda ne geçti.”dedim cevap vermeden bir kapı vurma sesi duyuldu. “Gece!”diye bağırdı biri bu ses ağabeyimdi. “Eda!”diye bir ses daha duyuldu.Bu ses Zehra’ya aitti. “Gördünüz mü?Geldiler.”dedi çocuksu bir mutlulukla.Patron ayağa kalktı. “Açın kapıyı!”diye bağırdı.Özcan ağabey kalkıp Rabia’yı saçından tuttu.Sertçe onlara çevirdi yüzünü.Sesimi çıkarmıyordum sadece olanları izliyordum. “Eda!”diye bağırdı Nil. “İyiyim.”dedi Rabia nasıl iyisin lan bu kız hasta falan mı acaba?

Kimse cevap vermesine izin vermeden dirseği ile Özcan ağabeyin karnına sertçe vurdu.Özcan ağabey kıvranırken Rabia Oğuz’a koşmuştu.Ona sarılırken saçından tutup yere ittim Rabia’yı.Hafif bir çığlık koptu ağzından.Oğuz bana vuracakken kolunu itip omzuna vurdum.Mavi sinirle baktı.Bir hamle yapacakken onu ağabeyime ittim. “Neden yapıyorsun bunu?”dedi Mavi ama sorusuna cevap vermeden Patron’a döndüm. “Şimdi değil mi?”dedim beni anlamışlardı.Nil Şimşek’i öldürmekti.Başlarını olumlu anlamda salladılar.Belimdeki silahı çıkarıp Nil’in kalbinin altına kurşun sıktım.Ama aptal Gökhan aşkından kör olmuş önüne atladı. “Ağabey!”diye bağırdı Zeynep Nil ise kucağında kanlar içinde yatan Gökhan’a bakıyordu.Yavaşça yere oturuyorlardı.Hepsinin gözü benim üzerimdeydi.Tabi kim olduğumu bilmiyorlar.Ama benim görevim bitmemişti.Nil’in saçından çekip sertçe yere vurdum.Bu vuruş onu bayıltmaya yetmişti ve büyük ihtimal iç kanaması vardı.Mert hızlıca Nil’i kucağına alıp arabaya doğru gitti.Peşinden de Batu –ağabey- koştu. “Mavi iyi misin?”diye sordu ağabeyim.Cevap vermek yerine başını yukarı aşağı sallayıp attığım yerden kalktı ve dışarıya yöneldi.Peşinden Oğuz ve Eda ilerledi oda da tek sokak çocukları kalmıştı. “Ağabey uyan yalvarırım!”diye bağırıyordu ve vurulan yerine elini bastırıyordu.Uzaktan Eda’nın sesini duydum. “Gökhan, onun için dönmeliyiz.”dedi bu kız merhametliydi hem de fazla. “Ona aramız da kimse güvenmiyor ki.”dedi Mavi ve diğerleri onu onayladı. “Peki Zeynep, o?” dedi Rabia “İsterse gelebilir.Ona kapımız açık.”dedi ağabeyim,Rabia galiba en sonunda vazgeçmişti ki soru sormayı kesip arabaya bindi.Zeynep bir anda Patron’a döndü. “Patron yalvarırım yardım et ne istersen yaparım.”dedi ağlamaklı sesiyle. “Dediklerini nasıl unutayım geçmişi silemiyorum ya.”dedi Celal ağabey. “Ağabeyi kurtar bende ne istersem onu yapayım.Bu sefer sana sadık kalayım.Ağabeyimi bilmem ama senin yanında olurum.”dedi Zeynep büyük bir fedakarlık yapmıştı.Ağabeyim böyle bir şey yapar mıydım?Tabi ki hayır yapmam.Hepimizin arasında sözsüz bir konuşma geçti ve son kararı Celal ağabey verdi.Cevap evet. “Çilem’e götürün şunun kurşununu çıkarsın.”dedi ve bir kaç adam Gökhan –ağabey- zorlanarak dışarı çıkardı ve arabaya bindirdi.

“Evet Zeynepciğim imzala bakalım şunu.”dedi Özcan ağabey,kağıdı ve kalemi ona uzattı.İkiletmeden kağıda imza attı.Bu aslında resmi değildi çünkü daha on sekiz yaşından küçüktü ama onlar için farklıydı. “Şimdi benim kim olduğumu göre bilirsin sokak çocuğu.”

Loading...
0%