@yakamoz_6
|
1.Bölüm Bilgisayarın başına oturmuş,Osman’ın bana attığı askeriye sızan hainlerle ilgili bilgileri okuyordum. Çok bir bilgi yoktu.Sanki hayaletlerdi.Selma’nın aslında bir fikri vardı. “ Askeriyedekilerle aranı iyi tut.”demişti telefonda.Fikir mantıklıydı.Ama nasıl?Tanıdığım yoktu ki.Bilgisayarım çalmaya başlamasıyla düşüncelerim birkaç dakikalık durdu.Annem arıyordu.Bilgisayardan konuşmak daha kolay olduğundan bağlamıştım. “Anne.”dedim ekrandaki anneme.Annem her zamanki gibiydi.Sinirli bakışlı.Aslında dış görünüş ona benziyordum.Gözlerim onun gibi hafif çekikti ve babama göre daha açık tenliydim. “Kızım nasılsın Erzurum nasıl?”dedi Kazakça konuşuyordu.Tipik annem. “İyi yani Diyarbakır’a göre daha serin.”dedim gülümseyerek. “Evin?”dedi. “Ev arkadaşlarım var.”dedim ve annem gözlerini fal taşı gibi açtı. “Nasıl güvendin onlara ya teröristse onlar.”dedi anneme gerçekten mi?der gibi baktım. “Anne ben askerim bana kimse bir şey yapamaz.”dedim sakince.Annem tam cevap verecekken odaya Ekim girdi. “Ebru kızlar geldi,sende gelsene.”dedi kapının girişinde. “Annemle konuşuyorum hemen gelirim.”dedim ve bunu söylerken biraz şivem kaymıştı.Başını olumlu anlamda sallayıp çıktı. “Ben kapatıyorum yarın ararım görüşürüz.”dedi Kazakça ve bilgisayarı kapatıp yanlarına gittim. Aylin ve Aybüke tekli koltuklarda oturuyordu.Ekim ve Gökçe ise çiftli koltuklarda ve benim için ayrılmış bir yer… Aslında asker Ebru Şentürk olsaydı onlara ön yargı ile yaklaşırdım ama ben şuan doktor Ebru Şentürk’üm .Sevecen olmalıydım. “Selam.”dedim ve boş yere oturdum. “Selam tanışmıştık zaten ben Aylin.Şu asker olan kız.”dedi Aylin.Fırsat askeriyede yakınım olması için fırsat. “Aybüke bende,yani hatırlatma.”dedi Aybüke. Sessizce güldüm. “İsim hafızam kuvvetlidir hemen ezberlerim yani hatırlatma yapmanıza gerek yok.”dedim ve sessizce güldüm.Koyu bir sohbete dalmıştık ki telefonum çalana kadar.Arayan Osman’dı.Ve üstüne mesaj atmıştı ama fark bile etmemiştim. Osman Ebruş bak şu telefona artık! Aç şu telefonu hemen Kızım bak bu bir emir Tamam aynı rütbedeyiz ama… Hepsinin bakışları bana dönmüştü. “Benim bu bana bakmam lazım izninizle.”dedim ve hızlıca odaya gittim. “Efendim.”dedim ,derin bir nefes aldı. “Asena…”dedi zorlukla,Asena Yüzbaşının kızıydı. “Asena vuruldu.”dedi,Asena daha on dört yaşındaydı.Ve hiçbirimizin kan grubu uymuyordu.Diyarbakır da ise tanıdıkları kimsenin kan grubu uymuyordu.Ben dışında… “Kan lazım.”kelimesi ağzından çıktı Osman’ın. “Bir tek benim ki uyuyor.”dedim zorlukla. “Tamam bak gelemem biliyorsun ama bir yolunu bulacağım Asena’ya bir şey olmayacak.”dedim. “Tamam,”dedi Osman “Orası nasıl bir şey bulabildin mi?”dedi.Gerçekten mi?Dün bir bu gün iki.Bismillah ama yani. “Daha dün geldim ya Osman!”dedim sinirle. “Of tamam kapatıyorum ben yarın ararım.”dedi ve yüzüme kapattı.Yüzüme Osman kapattı…İyi değildi.Onu çok uzun zamandır tanıyordum. Derin bir nefes verip ne yapabileceğimi düşündüm.O sırada telefonum çaldı.Arayan Selma’ydı. Hızlıca telefonu açtım. “Komutanım iyisiniz dimi,soğuk mu oralar?”diye sordu hızlıca.Beni gerçekten merak etmişti. “İyiyim ben ama Asena…”dedim zorlukla. “Komutanım ne yapacağız Yüzbaşı yoksa Timin Komutanı sizsiniz,”dedi ve cümlesinin devamını getiremedi. “Ne Yüzbaşı,ne oldu ona?”dedim tedirgindim. “Sizce ne olmuş olabilir?”dedi haklıydı. “Asena nasıl vuruldu?”dedim,ona bir şey olmasını istemiyordum. “Saldırı.”dedi tek nefeste, “Betül abla ile evde oturuyormuş,şerefsiz köpekler çocuk olmasını umursamamış ve vurmuş.”dedi üzgünlükle. “Kan işi nasıl halledeceğiz?”dedim, “Bilmiyorum.”dedi Selma,ama Selma asla bilmiyorum demezdi.Bir gittim ne oldu ya? “Osman o nasıl?”dedim hızlıca cevap verdi. “Az önce konuşmadınız mı?”diye beni tersledi. “Biliyorum ama senden cevap istiyorum.”dedim,evet cevap istiyordum. “Kötü,siz gittiğinizden beri,sizi özlüyor.”dedi üzgündü,o da özlüyordu beni. “Bende özlüyorum,hepinizi ama zorundayım zaten burada kalıcı değilim,geri geleceğim.”dedim derin bir nefes alıp konuşmaya başladım. “Hem sen varsın.”dedim umutla.Osman ve Selma bir yıldır nişanlıydı.Onların aşkı askeriyede herkes tarafından bilinirdi.Aslında ilk zamanlar gizliydi ilişkileri,sadece Tim biliyordu.Ama bir sene önce Osman Selma’ya evlenme teklif etmişti.O zaman herkes biliyordu. “Sizle ben bir miyiz onun gözünde?Siz kardeşiyseniz,ben nişanlısıyım.Ne beni siz gibi,ne de sizi ben gibi görüyor Komutanım.”dedi Selma.Haklıydı. “Haklısın ama şimdi benim kapatmam lazım.”dedim. “Tamam Komutanım,kendiniz iyi bakın.”dedi ve kapattı. Hızlıca içeri gidip boş koltuğa oturdum. “Pardon,biraz çok konuştum.”dedim utangaç bir tavırla,çünkü onları tanımıyordum. “Sorun değil,buralara yeni geldin ailen merak etmiştir.”dedi Aylin,haklı beni merak etmişti. “Aklıma geldi göreve ne zaman başlayacaksın?”dedi Ekim merakla,o doktordu.Kabul ediyordum doktorluk zordu.Bu meslek için gençliğini feda etmişti -ve bende askerlik için etmiştim-. “Pazartesi.”dedim,Albay o günü belirlemişti.Ama bir şey anlamıyordum,niye ben Erzurum’a geldim? “Benim de o gün nöbetim var.Merak etme sana bu hafta nöbet yazmazlar,haftaya yazmaya başlarlar.”dedi Ekim ciddi bir şekilde. Başımı yana doğru salladım. “Yarın benim işim yok,istersen çarşıya gidebiliriz.”dedi Gökçe,yarın pazardı.Okul yoktu. “Olur.”dedim mutlukla,Erzurum’u merak ediyordum.Burnuma bir koku geliyordu.Sarma. “Sarma kokusunu aldın herhalde.”dedi Gökçe kıkırdayarak.Başımı olumlu anlamda salladım. “Ekmek kalmadı,bir koşu gidip alayım.”dedi Ekim. “Sarma yapmadın mı?”dedi Aylin kaşlarını çatarak. “Çorba da yaptım.”dedi Ekim saf,saf. “Ben gider alırım.”dedim ve ayaklandım.Hepsi bana şaşkınca baktı. “Yol yorgunusun sonra gidersin ya.”dedi Aybüke. Hızlıca cevap verdim. “Karşı apartmanın altında,hemen giderim.”dedim ve kapıya ilerledim.Eve geldiğimde,astığım ceketi giydim ve cebimdeki parayı yokladım.Elli lira vardı. “Dikkat et buralar tehlikelidir.”dedi Aylin ciddiyetle.”Tamam рахмет.”dedim.Kahretsin.Kazakça konuştum.Bazen ağzımdan kaçıyor ve Kazakça konuşuyordum. “Ne dedin?”dedi Aylin şaşkınlıkla. “Ben Kazak Türküyüm de bazen ağzımdan Kazakça kaçıyor.”dedim,başını olumlu anlamda salladığında hızlıca çıktım. Derin bir nefes verdim.Hızlıca bakkala doğru yürüdüm,bakkalın önüne geldim.İki ara sokağın ortasındaydı. “Hey sen yenisin?”diye biri sordu ara sokağın arasından,eski kıyafetleri vardı üzerinde. “Pardon?”dedim sinirle. “Ne güzel kızsın sen gelsene yanımıza.”dedi yanındaki,sinirle baktım,şaşkınlığımı gizleyemiyordum.Hızlıca yanına gittim. “Ne diyorsun sen hadsiz!”diye bağırdım.Yüzüne doğru tekme attım ama yüzüne değdirmedim,burnunun ucundan geçti. “Bir daha karşıma çıkın bu tekmeyi yüzünüze yersiniz.”dedim sinirle,korkmuş gözlerle arkama bakıyorlardı.Arkamda biri mi vardı?Hızlıca arkama döndüm. Siyah gömlek,siyah pantolon giyen.Saçları dağınık,koyu kahverengi gözleri vardı.Yapılı bir vücudu vardı.Saçları aynı benim saçlarım kadar siyah ve koyuydu.Benden değil ondan korkmuşlardı.Ama o kimdi? “Kaybolun,bir daha ki görüşümde doğru merkeze götürüm.”dedi tanımadığım kişi. “Tamam Komutanım.”dediler ve hızlıca kaçtılar.Komutan mı?Asker miydi?Rütbesi neydi acaba? “İyi misiniz?”dedi “Niye benden değil de sizden korktular?Siz kimsiniz ki?”diye sordum merakla. “Gökalp ben,askerim ondan korktular hem tekmeniz çok iyiydi.”dedi Gökalp,o kadar olsun yani. “Sağ olun.”dedi,merakla bana bir soru yöneltti. “Ben adımı söyledim,peki sizinki?”dedi ve gözlerimin içine bakıyordu. “Ebru.”dedim ve hızlıca ilerledim. “İzninizle.”dedim,yanından geçerken beni durdurdu. “Numara?”dedi,hızlıydı,fazla hızlıydı.Hem kaç yaşındaydık biz numara ne?Hem kalıcı değildim, kendimi onlara bağlamamalıydım.Bu haksızlıktı. “İyi günler.”dedim ve yanından hızlıca geçtim. “Aslanın dişisi de aslandır derlerde, bu kız gerçekten aslanın dişisi.”dedi homurdanarak ve bana bakıyordu.İyi miydi bu?Bir de asker. Hızlıca iki ekmek alıp eve çıktım. Kapıyı çaldım,kapıyı Aylin açtı. “Sana bir şey oldu sandım,tehlikelidir buralar.”dedi,elimdeki ekmeği aldı ve mutfağa doğru gitti,peşinden de ben.Sofrada benim için bir tabak sarma ve mercimek çorbası vardı.Hızlıca sarmadan bir tane aldım.Çok güzeldi. “Çok güzel kim yaptı bunu?”dedim merakla ve onlara baktım. “Annem geldiğinde yaptı.”dedi Gökçe, “Beğendin mi?”dedi Gökçe,başımı salladım. “Uzun zamandır anne yemeği yemiyordum,çok güzel.”dedim ve sofraya oturdum. “Annen?”dedi Aybüke, “Kazakistan da.”dedim,hepimiz yemek yiyip sohbet ettik.Saat ona geldiğinde Aylin ve Aybüke kalktılar ve kendi evlerine geçti.Bizler ise odamıza geçtik.Aklım Asena ve Gökalp denen askerdeydi.Telefonu çıkarıp Yüzbaşını aradım. Hızlıca açtı telefonumu. “Yüzbaşım,iyi misiniz?”diye hemen sordum. “Evet iyim.”diye tek düze bir cevap verdi. “Asena kan buldunuz dimi?”diye umutla sordum. “Bulduk, tesadüfen Kemal Albay’ın yeğeni buradaymış,kan grupları uydu.”dedi yorgun olmalıydı ve korkmuş. “Çok şükür.”dedim,uzun bir süre konuşmadı. “Siz yorgunsunuz her halde ben kapatayım iyi geceler.”dedim “İyi geceler Ebru.”dedi uykulu sesiyle ve kapattı. Ama aklım Gökalp askerdeydi.Ama neden?O ne alakaydı ki?Aklımdan gitmesi için dosyalara göz gezdirdim,ardından ilk yardım ile ilgili yazıları okudum.İlk yardım yazıları içinde suni teneffüs,kalp masajı,dikiş atma ve en çok bilinen ilaç isimleri ve görevleri yazıyordu.Zaten bunların çoğunu annemin isteği üzerine öğrenmiştim ama biraz unutmuş olabilirdim.En son yatağa girip cenin pozisyonunda uyumaya çalıştım.Ama aklım ondaydı ama nedenini bilmiyordum. … Sabah odama sızan ışıkla uyandım.Saat sabah ondu.Odamda yatağımın yanında bir not vardı. “Okulda acil işim çıktı gitmek zorunda kaldım,beş gibi gelirim.Gökçe.” yazan bir not vardı.Kafama çok takmadım ve hızlıca elimi yüzümü yıkayıp,üstümü değiştirdim.Buraların nasıl olduğunu bilmiyordum ve bir görevim vardı.Bu yüzden dışarı çıkıp biraz dışarıyı araştıracaktım.Hızlıca dışarı çıkıp,beni rahatsız eden adamların orada olup olmadığına baktım.Oradaydılar ve bu sefer beş kişilerdi.Beni ilk gören dünkü adamlardan biriydi. “Gelmiş,bizim kız ama şimdi asker yok ne yapacaksın?”dedi beni küçümsemişti.Beni mi küçümsemişti o? “Dün attığım o tekme bu sefer yüzüne gelecek gibi gözüküyor.”dedim ve onlara daha fazla yaklaştım. “Sen bir biz beş hayırdım kız sen?”dedi oturan adam. “Kız halinle bizi mi döveceksin?”dedi ayakta olan bir adam ve bana yaklaştı.Yaklaştı ve aramızda sadece bir adım kalmıştı. “Vurabilecek misin bana?”dedi,derin bir nefes aldım ve uzun bir süre sonra verdim.Sinsi bir gülüşle yüzüne bir yumruk atıp onu savurdum ve yere düşmüştü,karnına bir tekme attım.Yerde sızlanıyordu.Ve bunlar sadece 10 saniye sürmüştü. “Defol!”diye bağırdım yüzüne doğru sonra diğerlerine döndüm. “Defolun yoksa hepiniz bunun gibi olursunuz!”diye bu sefer onlara bağırdım.Yerde yatan adam ve diğerleri hızlıca ortan kaybolmuştu.Koştukları yere bakarken bir ses duydum. “Gerçekten çok iyiydin.”dedi.Bu o askerdi.Bu Gökalp askerdi.Hızlıca ona döndüm.Evet doğru tahmin etmiştim.Kalbim hızlı atıyordu.Ama neden? “Sağ ol.”dedim sadece. “Dün ki aptallığım için affedersin.”dedi sesinde pişmanlık vardı. “Sorun değil.”dedim.Sorun değil mi dedim?Aklımdan niye geçenleri söyleyemedim. “Dün ki aptallığım için özür dileme şansım var mı acaba?”dedi.Kaşlarımı çattım. “Diledin ya.”dedim,evet diledi daha ne istiyordu? “Hayır,sadece biraz vakit geçirmek.”dedi bu cümleyi çok zor söylemişti. “Asker değil misin sen işin gücün yok mu?”dedim sinirle. “İzin.”dedi sadece. “Hem beni tanımıyorsun neden benle vakit geçirmek istiyorsun?”diyerek başka bir soru yöneltim. “Sadece kendimi affettirmek istiyorum.”dedi ve dudakları yana kıvrıldı. “Af ettim zaten.”diyerek bir açıklamada bulundum. “Lütfen,”derken duraksadı. “şey mesleğin ne?”dediğinde gülmeye başladım.Ve gerçekten komikti.Asker demek isterdim ama “Doktor,yeni atandım.”dedim ne yazık ki. “Lütfen doktor.”dedi ve bu sefer cümlesini tamamladı.Bir dakika bu bir asker.Eğer arkadaşı olursam bulmam daha da kolaylaşmış olurdu. “Tamam asker.”dedim ve yanına gittim. “Ben buraları bilmiyorum,nereye gideceğiz asker?”dedim ve gerçek bir cümleydi. “İleride bir park nasıl fikir?”dedi,başımı olumlu anlamda salladım.Kısa bir süre sonra bir park geldik ve bu süreçte ağzımızı bile açmamıştık.Bir banka oturduk. “Beni getirdin buraya,hiç konuşmayacak mısın?”diye sordum. “Birbirimizi tanıyalım mesela.”diye bir öneri sundu. “Adım Gökalp Kandemir,Giresunluyum ve üsteğmenim.”dedi konuşurken yere bakıyordu. Cümlesini bitirince bana döndü. “Ebru Şentürk,yarı Kazak yarı Türküm,doktorum.”dedim ve sadece gözünün içine bakıyordum. “Vay,Kazakistan nasıl bir yer?”dedi merakla. “Kazakistan’ı bilmiyorum,hiç gitmedim.”dedim,şaşkınlığı yarım kalmıştı. “Neden bilmiyorum ama bir şey seni bana çekiyor.”dedi ve bu cümleyi beklemiyordum.Ama bir şey beni de ona çekiyordu.Yeni fark ediyordum ama bana yakındı.Kendimi geri çektim. “Daha ilk tanıştığın bir kadına yaklaşmayı mı düşünüyordun?Bir de askersin,nerede askerlik namusun?”diye bağırdım. “Beni yanlış anladın.”dedi masumca. “Kapa çeneni ya neyi yanlış anladım?”dedim ve çantamı alıp hızlıca geldiğimiz yoldan yürümeye başladım.Eğer “sen beni çekiyorsun” deseydim.Düşünemiyordum.Askerlik namusu üzerine yemin etmedik mi biz?Bu ne şimdi ne kadar aciz biriydi.Hızlıca eve girip kapıyı kapattım.Saat altı olmuştu bile. “Nerede kaldın Ebru?”dedi Gökçe ama ben nefes ,nefese kalmıştım.İlk defa nefes nefese kalmıştım. “Yok bir şey.”diyip hızlıca odama girdim.Telefonu çıkarıp Osman’ı aradım. “Osman birini araştırmanı isteyeceğim.Adı Gökalp Kandemir. Not Yeni bölümleri düzenli atamaya bilirim.Okulum var.Üzgünüm... |
0% |