@yakamozyagmuru
|
Gün yavaşça akşam olmaya yaklaşırken, grup dışarı çıkmak için hazırlanıyordu. Zeynep ve Esra, oldukça neşeli bir şekilde sohbet ederken, Sıla ve Berk arasında sessiz bir huzur vardı. Berk, Sıla’ya hala biraz mesafeli ama bu mesafeyi aşmak için uğraşıyordu. Sıla, son birkaç haftadır daha sakinleşmişti, ancak içindeki kırık kalbi hala tam anlamıyla iyileşmemişti.
Belinay, Göktuğ ve Marul, her zamanki gibi komik bir şekilde takılarken, grup son bir yürüyüş yapmaya karar verdi. Gökyüzü kızıl ve mor tonlarına bürünmüşken, herkes bir arada yürüyerek parka doğru ilerledi.
Grup parka yaklaşırken, aniden bir patlama sesi duyuldu. Sıla, bir anda karnından yoğun bir acı hissederek yere yığıldı. Herkes ne olduğunu anlamadan, Sıla’nın kanlar içinde yere düştüğünü gördü. Berk hemen Sıla’yı kucaklayarak yere oturdu ve bağırmaya başladı.
“Kimse hareket etmesin! Sıla, dayan!” Berk, elleriyle Sıla’nın kanamasını durdurmaya çalışıyordu, fakat kan çok hızla akıyordu. Diğerleri korkmuş bir şekilde etraflarına bakarken, birinin bu kadar soğukkanlı olabilmesi imkansız gibiydi. Kimse ne olduğunu anlamamıştı, sadece şoka girmişlerdi.
Zeynep hemen cep telefonunu çıkarıp acil servisi aradı, Esra ise panikle Sıla’nın etrafında dolanıyordu. Murat, sinirle gözlerini kısıp, birinin Sıla’yı vurduğundan şüphelendi. Belinay, Göktuğ ve Marul birbirlerine bakarak hiçbir şey anlamadan etrafta dolanıyorlardı. Ama bir tek Berk, Sıla’nın başında bir asker gibi dikilmişti, gözlerinde korku ve öfke vardı.
Polis ve ambulans kısa süre içinde olay yerine geldi. Sıla, hastaneye kaldırıldı ve Berk, onu yalnız bırakmamak için peşinden gitmeye kararlıydı. Zeynep, Esra, Belinay ve Göktuğ ise hala şaşkın bir şekilde olayın etkisinden çıkamamışlardı.
Doktor, Sıla’nın durumunun çok ciddi olduğunu, bir süre komada kalabileceğini belirtti. “Başka bir vuruş olsaydı, çok daha kötü olabilirdi,” dedi doktor, gözleri acı içinde. “Ancak şanslıyız, hayatta kalmayı başardı ama bir süre gözlem altında kalacak.”
Berk, Sıla’nın odaya girmesini beklerken, beyninde sadece bir soru vardı: Kim yaptı? Sıla’yı kimin vurduğunu bilmiyordu. Ancak içinden bir ses, bu olayın Serhat’la ilgili olduğunu söylüyordu. Onun geçmişteki tehditleri ve düşmanlıkları göz önüne alındığında, bu olayın Serhat’tan başka biri tarafından yapılmış olabileceğine ihtimal vermiyordu. Berk’in kafası karışmıştı, çünkü Serhat’ın ona karşı da geçmişte birkaç kez tehditkar sözleri olmuştu. Onun, Sıla’yı vurmuş olması hiç de uzak bir ihtimal değildi
Sıla’nın komaya girmesiyle grup çok büyük bir şok yaşadı. Kızlar, Berk ve diğerleri hastane odasında nöbet tutuyorlardı, ancak bir yandan da gerilim büyüyordu. Berk’in gözlerinde gözyaşı yoktu, ama kalbinde büyük bir acı vardı. Bunu kim yaptı? Neden yaptı? soruları beyninde dönüp duruyordu. O kadar fazla öfke vardı ki, bir an için Serhat’ı bulup ona zarar vermeyi düşündü. Fakat bunun, Sıla’nın iyileşmesini sağlamayacağını da biliyordu.
Göktuğ, Berk’in etrafında sessizce dolaşıyor, ama hiç kimseye de bir şey söylemiyordu. Esra ise sürekli Sıla’nın elini tutarak dua ediyordu. Belinay ise bir yandan durumu anlamaya çalışıyor, bir yandan da grubun gerginliğini hissediyordu.
Gece boyunca, Sıla’nın uyanıp uyanmayacağı herkesin kafasında soru işareti bırakıyordu. Fakat, bir süre sonra Sıla’nın yanına kimseyi sokmayan hastane odasında, yalnızca Berk’in odanın kapısında nöbet tutması, diğerlerinin gerginliğini artırmıştı.
Gün Doğarken Bir hafta boyunca Sıla hala uyanmadı. Bu süre zarfında, grup arasında ciddi bir huzursuzluk oldu. Sıla’nın vurulmasından sonra, herkes birbirine daha yakın ama bir o kadar da temkinli yaklaşmıştı. Berk, Sıla’nın başında beklerken, tüm grup onun iyileşmesini bekliyordu. Ama bir gerçek vardı: Sıla’yı vuran kimdi?
Bu soru hala havada asılı kalmışken, yeni bir gün doğuyordu.
Bölüm, olayları ve duygusal etkileşimleri daha derinlemesine işleyerek, hikayeye dramatik bir vurgu yapmayı amaçlıyor. Umarım beğenirsiniz.
Tabii, hikayenin duygusal yükünü arttıran bir an için önerilen yazıyı şu şekilde şekillendirebilirim:
Bir hafta boyunca, her geçen günün sabahı, gruptan biri veya birkaç kişi hastane odasında nöbet tutuyor, Sıla'nın uyanmasını bekliyordu. Fakat, zaman geçtikçe, gerilim daha da artıyor, herkesin yüzüne yansıyan endişe belirginleşiyordu. Bu zor süreçte, her biri içsel bir mücadele veriyor, farklı şekilde bu acıyı taşıyorlardı.
O gece, hastanenin yoğun bakımında Belinay yalnız başına bekliyordu. Diğerleri biraz önce çıkmış, Berk ve Zeynep de odada Sıla'nın başında bekliyorlardı. Belinay, başını elleriyle tutarak yoğun bakımın soğuk havasında, odaya sırtını yaslayıp düşündü. Telefonundan Sezen Aksu'nun *Geri dön *şarkısını açtı, sesi oldukça yüksekti. Şarkı, Belinay’ın ruh haline oldukça dokunmuştu.
Belinay, telefonunun ekranına bakarak şarkının sözlerini hafifçe mırıldanıyordu, ama bir yandan da gözleri Sıla'nın odasında, geçen her dakikayı sayıyordu.
Sezen Aksu - Geri Dön "Geri dön, geri dön Ne olur geri dön Uzanıp tutuver elimi bir gün Utanır, diyemem, ne olur geri dön Ah, olur da bir gün sen de özlersen Olur da bir gün sen de gözlerimle buluşmayı istersen Uzanıp tutuver elimi bir gün Utanır, diyemem, ne olur geri dön."
Şarkının sözleri, Belinay’ın içini sızlatarak, gözlerinden bir iki damla yaşın süzülemesine neden oldu. Sıla’nın yaşadığı acı ve grubun yaşadığı belirsizlik, Belinay’ın içinde unutamadığı bir boşluk yaratıyordu. Bu şarkı, onun yalnızlığını derinleştiriyor, aynı zamanda geçmişte kaybettiği bir şeyin peşinden gitme arzusunu ortaya çıkarıyordu.
Şarkının melodisi, hastane odasında yankılandı. Belinay, gözlerini kapatarak şarkının sözlerini içinden geçiriyordu. "Beni bırakma..." Bu cümle, Belinay’ın aklında dönüp duruyordu. Her şeyin böyle olmasını istememişti, ama bazen hayatın ne getireceğini kimse bilemezdi.
O an, Belinay’ın içindeki duygular karışıktı. Bir yanda, şarkının getirdiği hüzün vardı; diğer yanda ise Sıla’nın iyileşmesi için duyduğu derin umut. Onun hayata dönmesini, aralarındaki dostluğun yeniden güçlenmesini istiyordu. Bu yüzden, her geçen dakika, Belinay için biraz daha ağırlaşan bir yük gibi hissediliyordu.
Bir süre sonra, hastane odasındaki yoğunluğa alışmıştı. Şarkı bitmiş, telefonunun ekranı kararmıştı. Fakat, Belinay hala hareketsiz bir şekilde oturuyordu, düşüncelere dalmıştı. Her şeyin geriye dönebilmesi için bir umut vardı, bir yol vardı, fakat şu an tek isteği Sıla’nın uyanmasıydı.
Umarım bu versiyon daha uygun olur. Sezen Aksu'nun "Geri Dön" şarkısının sözleriyle birleşen duygusal atmosfer, Belinay'ın ruh halini daha iyi yansıtabilir.
Bir süre Belinay, gözleriyle hastane odasını tarayarak derin düşüncelere daldı. Odadaki yapay ışık, her şeyin daha soğuk ve mesafeli görünmesine neden oluyordu. Dışarıdaki şehir ışıkları bir şekilde içeriye sızıyor, hastanenin sessizliği zamanın ne kadar yavaş geçtiğini hissettiriyordu.
O sırada Zeynep ve Berk, odanın kapısından sessizce içeri girdiler. Berk, Belinay'ı fark ettiğinde ona doğru ilerledi. “Hala burada mısın?” diye sordu, sesi yorgundu ama endişeli.
Belinay başını kaldırıp Berk’e bakmadan sadece omuz silkti. “Sıla’yı bekliyorum... Onun uyanması lazım,” dedi, sesi boğuk ve kırılgandı.
Berk, yanına oturdu ve Belinay’ın elini nazikçe tuttu. “Hepimiz bekliyoruz. Ama senin burada olman çok önemli. O seni seviyor,” dedi.
Zeynep de onların yanına oturdu. “Berk doğru söylüyor. Sıla seni hep güçlü biri olarak görür. Biraz daha sabırlı olmalısın,” dedi. Sıla’nın odasında olup olan her şey, Zeynep’in de içinde yıkıcı bir his yaratmıştı, ama Belinay’a destek olmak zorundaydı.
O anda, hastane odasının kapısı hafifçe aralandı ve doktor içeri girdi. Ciddiyeti yüzüne yansımıştı. “Sıla’nın durumu stabil, ama henüz uyanmadı. Birkaç gün daha gözlem altında tutmamız gerekebilir,” dedi ve bir anlık sessizlik oldu.
Belinay, doktora bakarken bir an gözlerinde umut ışığı belirdi, ancak hemen kayboldu. “Teşekkür ederim,” diye mırıldandı. O an, sadece Sıla’nın gözlerini açmasını ve onlarla konuşmasını istiyordu.
Doktor odadan çıkarken, Belinay bir süre daha telefonunu elinde tutarak sessizce beklemeye devam etti. Herkesin gönlündeki bir dilek vardı: Sıla'nın sağlığına kavuşması, her şeyin eski haline dönmesi. Fakat şu an için sadece beklemek ve sabretmekten başka bir şey yapamayacaklardı.
Saatler geçtikçe, Belinay, Zeynep ve Berk hastane odasında birbirlerine destek olmaya çalıştı. Her biri, Sıla'nın yeniden hayata dönmesini beklerken, aynı zamanda bu zor süreçte birbirlerinin yanında olmaya gayret gösteriyordu.
---
Ertesi Gün
Sıla, hala derin uykusundaydı. Ancak, Zeynep ve Berk bir araya gelerek Sıla’nın iyileşmesi için yapabilecekleri her şeyi düşündüler. “Bunu atlatacak,” dedi Zeynep, Belinay’a bakarak. “Bunu atlatacak çünkü bu kadar güçlü bir insan, bu kadar kolay pes etmez.”
Berk gülümsedi, ama içindeki korku hala yerindeydi. “Bunu hep birlikte atlatacağız,” dedi.
Her şeyin normaline dönmesi zaman alacaktı. Ama o an, Belinay için en önemli şey Sıla’nın gözlerini yeniden açmasıydı. Herkes, birbirine bağlı olarak, birbirini destekleyerek bu zorlu süreci aşmaya çalışıyordu.
Günler geçtikçe, Belinay’ın içindeki karanlık daha da büyüyordu. “Her şey eski haline dönecek, değil mi?” diye sordu, içinden geçen bu soruyu her geçen gün daha fazla his setti. Şarkının sözleri gibi, o da geri dönmek istiyordu. “Bir kere olsun geri dön...” |
0% |