
Berk’in bakışları üzerimde geziniyordu. Sınıfın arkasındaki sıraya oturmuş, bir eli masanın üzerine tembelce yerleşmişti, diğer eli ise çenesine yaslanmıştı. Dışarıdan bakıldığında umursamaz görünüyordu, ama beni incelediğini fark etmemek imkânsızdı.
Ders başlamıştı, ama ne öğretmenin sesi ne de tahtaya yazılanlar zihnime ulaşabiliyordu. Aklımda sadece Berk vardı. Şu bakışları... Bana meydan okuyan, ama aynı zamanda bir şeyleri çözmeye çalışan bir ifade taşıyordu. Sanki bir muamma gibiydim onun için, o da beni çözmekte kararlıydı.
Kendi içimdeki karmaşadan kurtulmak için başımı çevirdim ve pencereden dışarı bakmaya çalıştım. Yağmur damlaları camda dans ediyor, güneş bulutların arasından kendini göstermeye çalışıyordu. İçimdeki fırtınaya inat, dışarısı sakin görünüyordu.
Bir süre sonra, öğretmen bir şeyler sormaya başladı. Herkes sessizce tahtaya bakarken, Berk birden alaycı bir tonla adımı söyledi:
“Sıla, sen ne düşünüyorsun bu konuda?”
Bütün sınıf bana döndü. Ansızın ilgiyi üzerimde bulmak beni rahatsız etmişti. Kaşlarımı çatarak Berk’e baktım.
“Ne hakkında konuştuğumuzun farkında mısın ki bana soruyorsun?” dedim sert bir sesle.
Berk’in yüzünde o tanıdık, sinir bozucu gülümseme belirdi. “Farkındayım tabii. Ama senin de biraz katılmanı istedim. Fazla sessiz kalıyorsun, bu sana yakışmıyor.”
Sınıftan birkaç gülüşme yükseldi. Öğretmen bizi uyarana kadar Berk’le aramızdaki sessiz düelloyu sürdürdük. Ancak Berk’in o alaycı ifadesi, beynimin her köşesine kazınmıştı.
Ders bittiğinde, çantamı toplarken bir şeyin yere düştüğünü fark ettim. Kalem kutum. Eğilip alacakken, bir çift ayak önümde belirdi. Başımı kaldırdığımda, Berk’in gözleriyle karşılaştım. Elinde kalem kutumu tutuyordu.
“Düşürmüşsün,” dedi, hafifçe eğilerek bana uzattı.
“Teşekkür ederim,” dedim, ama sesim oldukça düz ve mesafeliydi. Kalem kutumu alıp arkamı dönmek üzereydim ki kolumdan tuttu.
“Sıla,” dedi yumuşak bir sesle. “Benden bu kadar kaçmaya devam edersen, bu işler daha zor olur. Sadece konuşmak istiyorum.”
Kaşlarımı çatarak kolumu çekmeye çalıştım. Ama o, beni bırakmadı.
“Bak,” dedim, sesimi yükseltmemeye çalışarak. “Ne söylemek istiyorsan, bunu herkesin önünde yapma. Çünkü umurumda bile değil.”
Berk hafifçe güldü. O kadar sakin ve kendinden emindi ki bu, beni daha da sinirlendirdi.
“Peki,” dedi, elimi yavaşça bırakarak. “Ama bu kaçışın bir sonu olacak, küçük hanım. Bunu unutma.”
Sözleri zihnimde yankılanırken, kalbim deli gibi atıyordu. Öfke mi? Korku mu? Yoksa başka bir şey mi? Emin olamıyordum. Ama şunu biliyordum: Berk, oyun oynamayı çok seviyordu. Ve ben de istemeden bu oyunun bir parçası olmuştum.
Sınıftan hızla çıktım. Berk’in sözleri hâlâ kulaklarımda yankılanıyordu: “Bu kaçışın bir sonu olacak, küçük hanım.” O kadar kendinden emindi ki! Sanki her şey onun kontrolündeymiş gibi davranıyordu. Bu, beni hem sinirlendiriyor hem de garip bir şekilde etkiliyordu.
Koridorun köşesine geldiğimde nefesimi tutup derin bir soluk aldım. Kalbim hala hızlı atıyordu. Onun yanındayken sanki kendi bedenimde değilmişim gibi hissediyordum. Berk’in bakışları, sesi, hatta o alaycı gülüşü bile bir şekilde içimi allak bullak ediyordu. Kendime sinirlenerek saçlarımı geriye attım ve tuvalete yöneldim.
Lavaboya geldiğimde ellerimi yıkamak için musluğu açtım. Soğuk suyun yüzüme çarpmasıyla biraz kendime geldim. Aynadaki yansımama baktım. Gözlerimde bir şeyler saklıydı; sanki kendi duygularımı bile anlayamıyordum.
“Bu kadar büyütme,” diye fısıldadım kendime. “O sadece biri… başkası değil.”
Ama bu basit bir kendini telkin çabasıydı. Çünkü Berk başka biri gibiydi. Kontrol edemediğim bir çekim vardı, ama bunu kabul etmeye hiç niyetim yoktu.
Tuvaletten çıktığımda koridorda yürümeye başladım. Sınıfa dönmek istemiyordum, biraz kafamı toparlamak için başka bir yol bulmam gerekiyordu. Ama köşeyi döner dönmez birine çarptım.
Tabii ki Berk’ti.
Elindeki kahve dolu karton bardağı yere düşürdü, sıcak kahve etrafa yayıldı. Gözlerini bana dikti, ama bu sefer o alaycı gülüş yoktu yüzünde.
“Gerçekten mi, Sıla?” dedi, ama sesi bu sefer yumuşaktı. “Biraz dikkat et.”
“Sen de burada dikilip durmasaydın, olmazdı,” dedim, sesi sertleşen bir tonla. Ama içimdeki tedirginliği gizleyemiyordum.
Berk kahve bardağını yerden alırken hafifçe gülümsedi. “Dikilip durmak mı? Yoksa sen mi düşüncelere dalıp sağını solunu unuttun?”
Gözlerimi devirdim. “Pardon, kahveni batırdım diye mi bu kadar uzatıyorsun?”
Tam geri çekilip yürümek üzereydim ki bileğimde bir ağırlık hissettim. Berk, bileğimi tutmuştu.
“Daha dikkatli ol,” dedi, ama bu sefer sesi daha alçak ve ciddi bir tona bürünmüştü. “Ne kadar inatçı olduğunu biliyorum ama benden kaçmanın bir faydası olmayacak.”
O an, gözlerimiz buluştu. Gözlerindeki kararlılığı gördüm. Ama beni en çok şaşırtan şey, elinin dokunuşuydu. Sanki bana zarar vermekten korkuyormuş gibi nazikti. Bir an elimdeki sıcaklığı hissederek olduğum yerde kaldım.
“Benden fazla kaçma, küçük hanım,” dedi, başını biraz eğerek. “Ne de olsa benimsin.”
Sesi fısıltı gibiydi, ama beni sarsacak kadar derindi. Şoktan hiçbir şey söyleyemedim. Berk, bileğimi yavaşça bıraktı ve hiçbir şey olmamış gibi gülümseyerek arkasını döndü.
Ben ise olduğu yere çivilenmiş gibiydim. Kalbim deli gibi atıyor, düşüncelerim birbirine giriyordu. Onun söylediklerini içimde tartıyor, bir yandan da bu durumu nasıl görmezden geleceğimi düşünüyordum.
Berk, ne yapıyorsun bana?
Koridorda adımlarımı yavaşlatmadan ilerlemeye çalıştım ama Berk’in sesi hâlâ kulaklarımda yankılanıyordu: “Ne de olsa benimsin.” Bu ne demekti? Hem bu kadar rahat konuşmayı nasıl başarıyordu? Bir insana böyle sahiplenici konuşmalar yapmadan önce biraz olsun düşünmesi gerekmez mi?
Ellerimi yumruk yapıp hızlı adımlarla sınıfa gitmeye çalıştım. Kalbim hala yerinde değil gibiydi, sanki göğsümden çıkacakmış gibi çarpıyordu. Ama o dokunuş… bileğimde hâlâ hissettiğim o sıcaklık.
Hayır, Sıla, saçmalıyorsun. Bu adam, Berk. Senin hayatında karmaşadan başka bir şey yaratmayacak biri. Kendime sürekli bunları hatırlatıyordum ama bir türlü aklımdan çıkaramıyordum.
Sınıf kapısına vardığımda birkaç kişi içerideydi. Esra, Göktuğ ve Marul sırada oturmuş, gülüşüyorlardı. Gözlerimi devirdim. Şimdi onların şakalarına maruz kalacak bir ruh halinde değildim. Berk’in söylediklerini düşünmek bile başlı başına sinir bozucuydu.
“Sıla, sen de sonunda geri döndün,” dedi Esra, gözlerini bana dikip hafif bir gülümsemeyle. “Bütün koridoru inlettin mi bari?”
Göktuğ hemen atıldı: “Yoksa yine Berk’le mi takıştınız? Bu ikinizin ne çekişmesi var arkadaş!”
“Hayır, takışmadık,” dedim sert bir sesle. Onların şaka niyetine söyledikleri her kelime bana bıçak gibi batıyordu. “Biraz yalnız kalmak istemiştim, o kadar.”
Marul, gözlerini kısarak bana baktı. “Yalnız kalmak mı? Ama yüzün kızarmış gibi görünüyor, Sıla. Yoksa biri seni kızdırdı mı?”
Marul’un bu lafı üzerine Esra kahkaha attı. “Aman, kesin Berk’tir. Adam seni kışkırtmaktan başka bir şey yapmıyor zaten.”
Bir an dayanamadım ve onları susturmak için ellerimi havaya kaldırdım. “Yeter ama! Ne Berk’i? Kendi halimdeydim, tamam mı?” dedim. Sesimdeki sertlik, onların hafifçe şaşırmasına sebep oldu ama ardından birbirlerine bakarak gülümsemeye devam ettiler.
Tam o sırada kapı yeniden açıldı ve Berk içeri girdi. Sanki hiçbir şey olmamış gibi rahat bir şekilde yürüyerek grubun yanına geldi. Gözleri kısa bir an benimkilerle buluştu ama hemen başka yöne çevirdi.
“Ne konuşuyorsunuz bakalım?” diye sordu, alaycı bir sesle.
Göktuğ hemen atladı: “Sıla’yı kızdıran birini arıyoruz. Aday sensin Berk, itiraf et”
Berk gülümsedi, o bildik ukala tavrıyla. “Ben mi? Sıla’yı kızdıracak ne yapmış olabilirim ki?” dedi, ama gözleri beni bulduğunda o gülüş hafifçe değişti.
Berk’in bu tavrına daha fazla dayanamayacaktım. Ayağa kalktım ve çantamı alarak kapıya doğru yürüdüm. “Ben biraz hava alacağım,” dedim sertçe.
Arkamdan Esra’nın sesi geldi: “Aman Sıla, sakin ol. Biz sadece şaka yapıyorduk.”
Ama hiçbirine cevap vermeden dışarı çıktım. Hızla koridorda yürürken Berk’in az önce söylediklerini düşündüm. O ukala tavırları, bana olan yaklaşımı... Bunların hepsi içimde bir yerde birikti.
Ama en sinir bozucu olan şey, ne kadar uğraşırsam uğraşayım onu düşünmeden edemememdi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |