Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@yakamozyagmuru

Göktuğ, odanın ortasında birden ayağa kalktı ve herkesin dikkatini çekmek için ellerini çırptı. "Tamam, dinleyin millet! Size bir şov yapacağım," dedi ciddi bir ifadeyle.

 

Zeynep kaşlarını kaldırarak, "Ne yapacaksın yine? Komik bir şey mi?" diye sordu.

 

Göktuğ kollarını sıvayıp esneyerek, "Bu kasların boşuna olmadığını kanıtlayacağım. Bir kolda iki kız taşıyacağım. Hadi bakalım, hazır olun!" diye bağırdı.

 

Sıla, şaşkınlıkla ona bakarak, "Göktuğ, cidden mi? Saçmalama," dedi. Ama Göktuğ çoktan yanına yaklaşmıştı.

 

"Sen hafifsin. Senden başlıyorum!" dedi Göktuğ, Sıla’yı kolundan kavrayıp kolayca havaya kaldırdı.

 

Zeynep kahkahasını tutamadan, "Tam bir gösteri adamısın!" dedi ama Göktuğ çoktan diğer kolunu ona uzatmıştı.

 

"Hadi Zeynep, sıra sende!" diye bağırdı Göktuğ.

 

Zeynep, "Asla!" diye dirense de sonunda Göktuğ, onu da diğer koluyla kavrayıp havaya kaldırmayı başardı.

 

Herkes kahkahalarla izlerken Marul, şaşkınlıkla ellerini yüzüne kapadı. "Abi, bu nasıl bir güç ya! Resmen Superman!" diye bağırdı.

 

Göktuğ, iki kızla birlikte birkaç saniye dengede kalmayı başardıktan sonra onları nazikçe yere indirdi ve nefes nefese kalmış şekilde, "İşte bu! Kimse benimle boy ölçüşemez!" dedi.

 

Berk, alaycı bir şekilde gülerek, "Tamam, tamam Göktuğ. Kas şovun bitti mi?" dedi.

 

Ekin, gözlerini devirdi. "Göktuğ, seni bir spor salonuna kapatmamız lazım. Enerjinle baş edemiyoruz," diye ekledi.

 

Belinay ise uzaktan, "Amerika’da böyle gösteriler yapmıyorlar, ama oldukça eğlenceliymiş," diyerek hafifçe gülümsedi.

 

Göktuğ ise bu iltifatı duyunca hafif kızardı. "Sadece yeteneklerimi gösteriyorum işte," dedi ve yerine oturdu.

 

Belinay, Göktuğ’un hareketlerini izlerken derin bir nefes aldı ve gülümsemesini gizlemeye çalıştı. Fakat Zeynep, kuzeninin bu bakışlarını fark etmişti. Hafifçe Belinay’a doğru eğilerek, "Ne oldu, kuzen? Göktuğ’un kaslarına mı hayran kaldın yoksa şovuna mı?" diye fısıldadı.

 

Belinay, Zeynep’in sorusuyla irkilip toparlanmaya çalıştı. "Ne diyorsun ya, saçmalama! Sadece... sadece komikti," dedi, ama yüzü hafifçe kızarmıştı.

 

Zeynep gözlerini kısarak, "Hmm, peki... Şimdilik inanıyorum," diye alayla gülümsedi ve sırtına hafifçe vurdu.

 

Göktuğ ise hâlâ enerjisini kaybetmemişti. "Tamam, kas gösterisi bitti. Şimdi ne yapıyoruz? Bana biraz aksiyon lazım!" dedi, ama tam o sırada ayağı takıldı ve yere düştü.

 

Marul kahkahalarla bağırdı, "Göktuğ, kaslarını gösteriyorsun ama dengeni bile sağlayamıyorsun. Acaba yerçekimine mi meydan okuyordun?"

 

Herkes yine kahkahalarla gülmeye başladı. Murat bile bu duruma kayıtsız kalamadı ve "Göktuğ, sen resmen kendi şakan oldun," dedi.

 

Belinay ise sessizce gülümsemeye devam ediyordu. Göktuğ’un şapşal ama samimi tavırları onu etkilemiş gibiydi.

 

Bir süre sonra Zeynep toparlanarak, "Tamam, tamam, arkadaşlar. Şimdi bir şeyler yapmamız lazım. Bir oyun mu oynasak yoksa film mi izlesek?" diye sordu.

 

Sıla, "Biraz sessiz bir şeyler yapabiliriz. Çok gürültülü olduk zaten," dedi ve gülerek Göktuğ’a baktı.

 

Belinay aniden, "Peki, ya biraz Amerika’dan bir oyun mu oynatsam size? Orada çok eğlenceli bir şeyler öğrenmiştim," dedi.

 

Zeynep hemen kuzeninin önerisini destekledi. "Evet, evet! Belinay Amerika’da çok şey bilir, hadi anlatsın!"

 

Göktuğ, "Amerika oyunları ha? Kesin içinde bir şeyler yemeli, içmeli bir oyun vardır," dedi ve kendi şakasına gülmeye başladı.

 

Belinay hafifçe güldü. "Yok, bu biraz daha sessiz bir oyun. Ama eğer oynarsak eğleneceğinize eminim," diyerek herkesin dikkatini çekti.

 

Herkes bir daire oluşturarak yere oturdu. Belinay oyunu anlatmaya başlarken Göktuğ, "Kesin yine beni rezil edecek bir şeydir," diyerek güldü. Marul ise, "Sen zaten rezil olmayı başlı başına bir sanat haline getirdin," diye ekledi.

 

Oyun başlarken odadaki enerji, herkesin daha da birbirine yakınlaşmasını sağladı. Belinay’ın etkisiyle, grup dinamikleri renklenmiş ve herkesin eğlencesi katlanmıştı.

 

Oyun ilerledikçe, herkes daha da rahatlamış ve aralarındaki bağlar güçlenmişti. Belinay’ın getirdiği oyun, sırayla herkesin bir soru sormasını gerektiriyordu. Sorular genellikle masum başlasa da zamanla biraz daha cesur ve eğlenceli bir hal aldı.

 

Zeynep gülerek, "Tamam, sıra bende! Göktuğ, hayatında hiç aşık oldun mu?" diye sordu.

 

Göktuğ, aniden gerginleşti ama kendini çabucak toparladı. "Ben mi? Tabii ki! Ama genelde insanlar benim kaslarıma aşık oluyor, ben pek fırsat bulamıyorum," diyerek şakacı bir tavır takındı.

 

Bu cevap üzerine Marul kahkahayı bastı. "Kaslar! Ha ha! Göktuğ, sen hayaller dünyasında yaşıyorsun."

 

Göktuğ sinirli bir şekilde, "Tamam, tamam, sıra bende! Belinay, Amerika’da hiç kimseyi tokatladın mı? Dürüst ol!" diye sordu.

 

Belinay şaşırmış bir şekilde kaşlarını kaldırdı. "Bu nasıl bir soru? Ama... evet, bir kere. Ama hak etmişti!" dedi ve gururla gülümsedi.

 

Bu itiraf herkesin kahkahalara boğulmasına neden oldu. Sıla, "Belinay’ın içindeki gizli savaşçı ortaya çıktı!" diyerek eğlenceye katıldı.

 

Tam o sırada, Murat ciddi bir ses tonuyla, "Biraz da sırlar konuşulsun. Berk, sen hiçbir şey anlatmadın. Bugüne kadar hiç yanlış anlaşıldığın bir durum oldu mu?" diye sordu.

 

Berk, soruyla biraz dalgınlaştı ama yine de umursamaz tavrını koruyarak cevap verdi. "Yanlış anlaşılmaktan korkmuyorum. İnsanlar benim hakkımda ne düşünürse düşünsün, bu onların sorunu," dedi ve arkasına yaslandı.

 

Sıla, Berk’in bu rahat tavrını biraz garipsedi ama belli etmemeye çalıştı. Grup da bu açıklamayı pek sorgulamadı ve oyun devam etti.

 

Bir süre sonra oyun sona erdi ve Zeynep, "Tamam, artık biraz film izleyelim. Yeterince eğlendik," diyerek ayağa kalktı.

 

Belinay ise Göktuğ’a doğru dönerek, "Seni sorularınla baş başa bırakıyorum. Belki bir gün aşık olmayı öğrenirsin," dedi ve hafifçe gülümsedi.

 

Göktuğ bu sözlere karşılık veremedi, sadece yüzünde hafif bir kızarıklıkla oturuyordu. Herkes filmin başlaması için salona geçtiğinde, grup arasındaki enerji iyice sıcak ve samimi bir hale gelmişti. Ancak, her birinin iç dünyasında taşıdığı sırlar henüz ortaya çıkmamıştı.

 

Belinay ise Göktuğ’a doğru dönerek, "Seni sorularınla baş başa bırakıyorum. Belki bir gün aşık olmayı öğrenirsin," dedi ve hafifçe gülümsedi.Doğruluk mu, cesaret mi?

 

Zeynep ortaya bir şişe koyup çevirdi. "Tamam millet, oynuyoruz! Ama kurallar basit, sorduğum soruya dürüst cevap vereceksiniz ya da cesaret seçerseniz yapmak zorundasınız!" dedi ve şişeyi çevirmeye başladı.

 

Şişe döndü ve ilk olarak Marul'da durdu.

 

Zeynep, gözlerini kısarak sordu: "Doğruluk mu, cesaret mi?"

 

Marul düşünmeden, "Cesaret!" dedi.

 

Zeynep sinsi bir gülümsemeyle, "Tamam o zaman. Göktuğ’un kaslarına dokunup onun gibi havalı bir cümle kuracaksın."

 

Grup kahkahalarla patladı. Marul çaresiz bir şekilde Göktuğ’a yanaştı, kasına dokundu ve komik bir şekilde, "Herkes beni kıskanıyor çünkü en iyisi benim!" dedi. Göktuğ hemen, "Benim tarzımı çalmayı bırak, Marul," diye dalga geçti.

 

Şişe tekrar döndü ve bu kez Belinay'da durdu.

 

Sıla heyecanla, "Belinay, doğruluk mu cesaret mi?" diye sordu.

 

Belinay düşünceli bir şekilde, "Doğruluk," dedi.

 

Sıla gülerek, "Tamam, dürüst ol. Amerika’da aşık olduğun biri var mıydı?" diye sordu.

 

Belinay, hafifçe kızararak, "Evet, vardı... ama beni arkadaş gibi görüyordu," diye itiraf etti. Grup biraz hüzünlenir gibi oldu ama Marul, "Amerikalılar seni hak etmiyor, biz buradayız!" diye şaka yapınca ortam yeniden kahkahalara boğuldu.

 

Şişe bu kez Murat'a geldi.

 

Belinay hemen atıldı, "Murat, doğruluk mu, cesaret mi?"

 

Murat düşünmeden, "Cesaret," dedi.

 

Belinay gülümseyerek, "O zaman Sıla’nın yanına git ve ona en sevdiğin yemek neymiş sor. Ama robot gibi konuşacaksın!" dedi.

 

Murat biraz utanarak Sıla’ya doğru yürüdü, kollarını düzleştirip mekanik bir sesle, "En... sevdiğin... yemek... nedir?" diye sordu. Bu, herkesin kahkahalarla yerlere yatmasına neden oldu.

 

Şişe tekrar döndü ve bu kez Berk'te durdu.

 

Zeynep hemen, "Doğruluk mu, cesaret mi?" diye sordu.

 

Berk, kendinden emin bir şekilde, "Doğruluk," dedi.

 

Zeynep biraz düşündü ve sordu, "Hiç gruptan birine karşı özel bir şey hissettin mi?"

 

Berk, gözlerini hafifçe kıstı ve bir an duraksadı. Ama sonra omuz silkerek, "Hayır, bu grup benim ailem gibi," dedi. Cevabı, biraz şüphe uyandırsa da kimse üzerinde durmadı.

 

Oyun ilerlerken herkes birbirine hem eğlenceli hem de bazen biraz mahcup edici sorular sormaya devam etti. Grup arasında dostluk bağı

daha da güçlenmişti, ama her bireyin iç dünyasında sakladığı küçük sırlar vardı ve bazıları bu sorularla ortaya çıkmak üzereydi.

Loading...
0%