Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.BÖLÜM

@yakamozzyazar_

"Merhabalar." diyerek giriş yaptım. Enerjik bir giriş yaptığımdan dolayı Sümeyye Ablada enerjik bir şekilde "Merhaba, hoşgeldiniz." diyerek bizi karşıladı. Ege başıyla selam verdikten sonra içeriye doğru yürümeye başladı. Ama ben hala ona baka kalmıştım, Onun gözlerine.. Herkes içeriye geçerken ben hala arkalarından bakıyordum. Sümeyye abla sahte bir öksürükle buradaki varlığını bana göstermişti. " İyi misin kızım?" diyerek şüpheyle bakmıştı. " Hihi oğlunun ne kadar güzel gözleri varmış." dedim kendimden geçmiş bir şekilde. Ne? Ben ne demiştim şimdi? Ah Helen ah!

Bu sefer ne diceksin bakalım Helen??

Sümeyye abladan kaçıp oturma odasına girdim. Ege'ye baktigimda bana bakıyordu ve yüzü kıpkırmızı olmuştu. Utandığından belkide yüzünü yere doğru eğdiginde saçlarını karıştırıyor gibi görünüyordu ama ufak bir kıkırtı sesi gelmişti. Sümeyye abla bizi şaşkınlıkla izlerken "Kızım bana mutfakta yardım eder misin?" diyerek beni mutfağa çağırmıştı. Hayır diyemeyeceğimi bildiğim için mutfağa doğru adımladım.

Ben çayları doldururken sözü dolandırmadan "Helen, sevdiğin biri var mi kızım?" diyerek söze girdi ama bir anda neden sormuştu ki? Şaşkınlıkla cevap verdim "Neden ki Sümeyye abla?" Sakin bir yüz ifadesiyle konuşuyordu. " Geldiğinden beri oğluma yiğecekmiş gibi bakıyorsun Helen." dediğinde yutkunamadım.

-Yer mi tecrübeli kadın yemez tabi.

-Ama ortada birşey yokk..

" Hayır Sümeyye abla ne alaka? Sadece gözlerinin rengi çok güzeldi." Avuçlarından oluk oluk ter akıyordu.

"Kesin kızım kesin, gel çayları götürelim şimdi sonra yine konusucaz." Sümeyye abla konuştukça ben kızarıyordum. Oturma odasına girerken elimde çay tepsisi, utançtan domatese dönen yanaklarım, komik görünüyordum net olarak.

İçeri girdiğimizde Ege kendini toparlanmıştı. Göz göze geldiğimiz bir an dudakları hafiften yukarıya doğru kalktı ama arkamdaki Sümeyye ablayı görünce düz bir çizgi halini aldı dudakları. Çayı vermek için eğildiğim de çayı alırken bir yandanda benim duyabileceğim şekilde "Sayem de yüzüne renk gelmiş." Sanki kendi çok iyiydi. Dediğine bak, aynaya baksa çözülecekte bakmıyor işte.

Çayları dağıtırken bu kadar tuhaf hissetmem normal miydi? Hoşlanmamıştım sadece gözleri çok güzeldi o kadar.

-Emin misin?

-Evet.

 

Yani ne kadar gülse bile Ege'nin benden pek hoşlanmadığını düşünmüyordum.Eve ilk girdiğimizde içimde çok değişik bir duygu oluşmuştu ama bu duygu aşk veya hoşlantı değildi. Sadece değişik bir çekimdi. Yani içimden bir ses artık birşeylerin değişeceğini söylüyordu.

En sonunda odama gelmiştim. Üzerime pijamalarımı giydim ve rahat hissettiğim köşeye geçtim. Salıncaklı koltuğuma oturup kitap okumayı düşünüyordum. Bugün yeni bir kitaba başlayacaktım. 'Yıldızların Laneti' kitabın kapak tasarımı hoşuma gitmisti. Dala benzeyen o güzel yapraklar, detaylarıyla birbirini tamamlamış gibiydi.

2. Bölümün sonuna geldiğimde dayanamayıp kitabı kapattım.Bilmiyorum nasıl bir insan, bir kadın bu kadar acıya katlanmak zorunda kalabilir. Kütüphanedeki küçük kız orada ne arıyordu? Sanırım kendimi çok benzetmiştim Victoria'ya...

Ayağa kalkıp kitaplığa doğru yürüdüm. Hayranlıkla baktım dostum bildiğim güzel kitaplarıma, benim için onlar bir kapıydı. Farklı evrenlere açılan milyonlarca kapı. Okuyarak yaşamak dedikleri bu olsa gerek..

En sonunda gözlerim kendiliğinden kapanmaya yeltendiğinde yatağa girdim ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.

...

Sabah erken kalkıp okula gidicektim. Kahvaltı için mutfağa girdim ama evde kimse yoktu. Dolabı açıp baktığımda en kolay yumurta yapabilirim diye düşündüm. Çokta güzel yumurta yapardım. Dolaba dikkatli baktığımda kayısı reçelini gördüm.Yani bu ailede hiç kayısı yenmezdi.Hiç..O yüzden şaşırmıştım.

Neyse yemeğimi yiyip evden çıktım. Okula doğru yola koyuldum, bugün sınav vardı. Büyük ihtimalle her sınavda yaptığımız gibi Ahmet'le çalışacaktık. Ahmet benim bir sıra önümde oturan çocuktu. Birçok şey yaşadım ama hala beni bırakmamıştı. Sınıf mevcudum 30 kişi olup yarısının benden nefret etmesi dışında hiçbir sıkıntım yoktu. Tabi bu nefret etmeler bir anda başlamamıştı.

Sınıf hocamız beni telefon görevlisi secene kadar hicbirsey yoktu. Herkes bir anda psikolojik şiddet uğramaya başlamıştı. Örnek olarak çıkış ziline 10 dakka kala Helen demeye baslarlardı. Dilleri de dönse içim yanmayacaktı.

Sınıfa girdiğimde kimse yoktu. Bunu fırsat bilip kafamı uyumak için sıraya koymuştum.

 

Başımda bir el hissetmemle başımı sıradan biraz kaldırdım yavaşça. Kalkınca Ahmet'in beni uyanmam için dürtüklediğini gördüm. Kafamı tam kaldırınca hocanın ders işlediğini anladım ve bana bakıyordu.

-Çok rezil bir an değil mi ama?

-Evet, rüya olması daha işime gelebilirdi.

Hoca fazla uzatmadan derse devam edince benim de işime gelmişti tabi. Ders tarihti hocasında dersi de sevmezdim. Ahmet fısıldayarak "Sınava çalıştın mı?"dedi. Ah nasıl unutmuştum?! "Hayır, çalıştırırsın demi?" Bana inanamaz gözlerle bakıyordu. "Lütfenn." diyerek ikna etmiştim sonunda. Gözüm kıyafetlerine kayınca şaşırdım. Çünkü Ahmet yeşil giymezdi hiçbir zaman nedenini ise bilmiyordum.

Ne kadar garip değil mi? Benim yeşile aşık olup onun yeşilden nefret etmesi. " İnsan oğlunun degisine göre "Zevkler ve renkler tartışılmaz."derlerdi.

 

Dersin bitmesine 5 dakika kala telefonları dağıtıp okuldan çıktım. Bugün kimya sınavına girmiştim ve güzel geçmişti. Evin önüne geldiğimde yirmiden fazla ayakkabı vardı. Sorgularken birden aklıma geldi. Nasıl unutmuştum, bugün akrabalarım gelecekti. Bu arada ufak bir bilgi ailem aşiretti. Hedef kapıdan uçup odama ulaşmak...

Zili çaldığımda halam açtı. Uzun zamandır görmemiştim. Severdim halamı en azından diğer akrabalara kıyasla. Halama sarıldım. "Ne yaptın?" dedim fısıldayarak. Tabi etrafa baktım çünkü kimsenin duymasını istemiyordum. "Sonra anlatırım." Dedi. "Tamam ben kaçar, bilirsin sıfır muhattap." Gözlerimle oturma odasını göstererek, daha fazla oyalanmadan odama geçtim. Ne yapacağım derseniz sınava çalışmam gerekiyordu ama ben kitap okuyacaktım. Hedefim Yıldızların Lanetini bitirmekti.

/

YILDIZLARIN LANETİ

Sayfa; 112 son 2 kıta

Lanetimi kullandığım İlk an askerin bıçağını tenimde hissetmiştim. Bedenimi yırtan, tenimi yakan acı o günden sonra son bulmamıştı. Kollarımda bıraktıkları izler hiçbir zaman sorun olmamıştı. Canımı asıl yakan şey, ruhumda kalan izler ve çocukluğuma bırakılan lekelerdi.

Oscar yatakta ilerleyip yanıma yaklaştı. Dizi dizime değdiğinde çenemi tutup kafamı kaldırdı.. gözlerimiz bulmuştu. Senin de canının yandığını unuttuğum için özür dilerim. Acımı senden çıkardım ama sen zaten acılar içerisindeydin. Bunu göremedim Victoria...

Bir anda kitabı kapatmak zorunda kaldım. Çok fazla... Ne bileyim çok değişik şeyler hissettiriyor. Çok mutlu oldum içim kıpır kıpır ve Oscar çok iyii ve ben biraz yükselmeye başladımm ey ahali!! . En sonunda gözlerim kendiliğinden kapanmıştı.

Loading...
0%