Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.BÖLÜM

@yakamozzyazar_

3 gün sonra..

Kulaklıklarımı kulağımdan çıkarken sınıfa giriş yapmıştım ve telefon dolabının anahtarını almayı unutmamıştım. Sınıfa girdiğimde bazısı kendi arkadaşlarıyla otururken bazısı da tek başına başka şeylerle ilgileniyordu. Saat 8.05 de telefonları toplamaya başlayacaktım. Herşey normaldi ta ki 3.derse kadar...

Dersteyken bir anda kapı çaldı. Sınıfın kapısı açılırken kim diye baktığımda kapının önündeki 4 kişi sınıfa girmişlerdi bile. Dikkatli bakınca 4 kişiden birinin Sümeyye ablanın oğlu oldugunu fark ettim. Biraz şaşırmıştım ama neye şaşırıyordum ki. Bu çevredeki en iyi liselerden birindeydik.

Ege ve yanındaki üç kişi ile sınıfa girip kapıyı örttüğünde hocamız konuşmaya başladı. "Lütfen kendinizi tanıtın çocuklar." Hocamız konuşurken merakla bekliyordum çünkü küçük Helen susmuyordu. Size hayalimden bahsetmemiştim. Evet bir arkadaşım vardı ama hep bir arkadaş grubumun olmasını istemiştim ve belkide o isteğim gerçekleşecektir.

Ege üstünde mavi sweatshirt ve altına da açık mavi pantolon giymişti. Yanındaki çocuk ise sarıya dönük kumral saçları dağınıktı ama hoş bir etki bırakıyordu. Üzerinde beyaz penye ve siyah deri ceketi altında ise siyah bol bir pantalon vardı.

Gözlerim yana doğru kaydığında siyah saçları, yuvarlak yüzü vardı ve en az saçları kadar Kara gözlere sahipti. Siyahı seviyor gibiydi çünkü üstü full siyahtı. Çantasından ayakkabısına kadar... Sarı saçlı kıza gelecek olursak rengarek giyinmişti. Sarı saçlarının arasında birkaç tutam mavi saç vardı.

-Mübarek hepsi defileden geliyor, bu ne hava kızım?

-Ne bileyim öyle biraz bu sefer haklısın sanırım iç ses ama bu her zaman haklı olduğun anlamına gelmez..

Ege konuşmaya başladı."Ben Ege Dincer 19 yaşındayım." soy ismini ilk defa duyuyordum. Ardından sarı saçlı kız heyecanla " Açelya Aşkın, 17 yaşındayım." dedi.Siyah saçlı kız Açelya'nın aksine durgunca kendini tanıttı. "Mehir Atay, 18 yaşındayım." Mehir için ideal isim olduğunu düşünüyordum çünkü isminin anlamı Ay Parçasıydı ve yüzü Ay'ın bir parçasını taşıyor gibiydi.

Son olarak sıra kumral çocuğa gelmişti ve biraz garipti. Yüzünde anlayamadığım garip bir ifade vardı." Çağrı Öztürk, 19 yaşındayım."

-iki yaş fazla değil ha??

Sırada yer işlemi vardı. Sınıfta birkaç kişinin yanı boştu ve o kişilerden biri de bendim. Hoca hızlıca sınıfa bakıp konuşmaya başladı. " Ege sen Helen'in yanına, Çağrı Ahmet'in yanına, kızlar sizde orta beşinci sıraya oturun lütfen." Hepsi hocanın dediği yerlere oturmuştu.

Hoca ders anlatmaya başladığında yan tarafımdan Ege "Merhaba." dediğinde ona döndüm. "Merhaba." Yeşillerini o kadar açmıştı ki bir an yerinden çıkacak sanmıştım. "Ege eğer öyle bakmaya devam edersen o güzel yeşillerinden olacaksın." şakayla karışık söyledim ve önüme döndüm. Gözlerim bir an Çağrı'ya çarptı. Acaba ne yaşamıştı da gözleri bu kadar hüzünlüydü?

"Nedenmiş, eğer yeşillerimde gözün varsa değiştirelim istersen?" Ege'ye döndüm, arsızca sırıtarak konuşuyordu. Altında kalmak istemiyordum. "Hı, ne dedin?" "Dedim ki, eğer yeşillerimde gözün varsa değiştirebiliriz?" Ben gerçek mi duyuyorum. Zekasını zorluyor sanırım.. Ben sinirle bakarken o sırıtarak bakıyordu.

Şimdi o sırıtmayı parçalamak vardı ama ben nazik biriyim.

Ben nazik biriyim.

Ben nazik biriyim.

Ben nazik biriyim.

Şiddet yok.

Şiddet yok.

El kol şakası yok Helen.

Tam elimi kaldırıp omuzuna vurucaktım ki hocanın sınıftaki varlığını ve kendime verdiğim sözü hatırlayıp elimi yavaşça indirdim. Ne kadar sinirli görünsem bile hoşuma gidiyordu. Ege'nin yüzüne bakmadan kafamı sıraya koymuştum. Uyumazsam bayılıcam gibi hissediyordum çünkü gece uyumamıştım. Kitap okumayı azıcık abartmıştım.

Kafamı koyduktan sonra kendimi uykuya teslim etmiştim. Uykuya dalmadan önce Ege'nin beni birkaç kez dürttüğünü hissetmiştim ama kafamı kaldırıp bakmadım.

....

Okul zilinin çalmasını bekliyordum. Ege beraber gitmeyi teklif etmişti. Yani mantıken aynı yere gidiyorduk.

Ben kulaklığımı kulağıma takınca Ege arkadan kendi kendine söylenmeye başlamıştı. Anlamsızca yüzüne baktım, onu duymasam da konuşmaya başladım. "Ninem bile bu kadar sızlanmazdı." Yüzüne bakmadan gülerek yürümeye başladım.

Didişe didişe binanın kapısına kadar gelmiştik. Tabi daha ne olsun derken kimi gördüm. Sümeyye abla... Beni yakaladığı günü hatırlarsanız ondan sonra aman aman bu konu hakkında konuşmamıştık. Ege'ye baktığımda bana bakıyordu. Oda benim düşündüğümü düşünüyordu ama kaçacak bir yer yoktu işte.

Sümeyye abla bize yaklaştığında imayla bakarak " Nasılsınız çocuklar?" sorduğunda " İyiyiz Sümeyye abla." "İyiyiz anne." Ne dediğimizin farkına vardığımda gülmeye başladım diğerlerinde benimle bir gülmüştü..

Günün sonunda belli imalar yemiştim ama sonra ayrılmıştık. En son hatırladığım eve girip kafamı yastığa koyduğumdu..

....

Ders biyolojiydi ama uykum vardı hemde ders işlemek istemiyordum. Tatile iki hafta kalmış sınavlar bitmişti. Açelya, Mehir, Ege ve Çağrı geleli 2 hafta olmuştu. Bu sürede hersey normal geçmişti. Hatta bu sürede okula gelmekten mutluluk duyar olmuştum. Ege'ye çok eğleniyoruk, arada Çağrıda bize katılıyordu. Açelya ve Mehirle çok fazla konuşmamıştım.

Sıkıntıdan Ege ve Çağrı uyumuştu. Bende uyumak istiyordum ama uyuyamıyordum. Aslında şiir yazabilirdim, uzun zamandır yazmamıştım. Yazmaya karar verip kağıt çıkardım ve kalemi elime alıp yazmaya başladım.

Kimsenin bilmediği şeyden

Üzülür kalben

Anne, babadan şanslı olmazsa

Göstermeden üzülür hemen

 

DNA belirler

Saç rengini, göz rengini

Kalben olanlar nedir peki?

 

Yenileri gelir geçer

Hayır, birşey olmaz

Kalp ayrı beyin ayrı söyler

Ne yapacağını bulamayan bu insan?

/

Yanımda kıpırtı hissettiğimde o tarafa baktım. Ege hareketlenmeye başlamıştı. Gözlerini yavaşça açıp ilk bana sonra elimdeki kağıt ve kaleme baktı, ne yaptığımı anlamaya çalışıyor gibi. "Ne yazıyorsun?" dedi. "Hiç birşey." dedim ama inanmadığı için elimdeki defteri almaya çalıştı. Verecek değildim tabiki.

Çağrı önden söylenerek bize döndü ne yaptığımıza bakmak için. Çağrı biz malmışız gibi bakarken Ege'nin dikkati dağılmıştı. Fırsat bu fırsat diyip defteri çantama koymuştum. Ege Çağrı'yla konuşurken ben kazanmış ifadeyle kıkırdadım.

Ege sanki cinayet işlemişimde o da buna tanıklık ediyormuş gibi bana bakıyordu. Yüzü komik duruyordu. Elimde olmadan daha büyük bir kahkaha attım. "Şuan yüzünü görmelisin." zorlukla konuşuyordum.

"Demi Çağrı şunun yüzüne bak." konuşmaya çalışıyordum Çağrı'ya bakarak ama o an bir detay fark ettim. Çağrı'nın gözleri gülüşümdeydi. Hatta bu yüzden şuan gülüyordu. Koca iki haftadır hiç gülmeyen çocuk şuan karşımda pişmiş kelle gibi sırıtıyordu.

Allah'ım gamzesi varmış, bu kadar güzel gülünmez be çocuk, zaafım olduğunu bilmiyor musun senn??

Pardon bilmiyordun değil mi? O zaman bilmemeye devam et...

Loading...
0%