@yakup.isikli_
|
21. BÖLÜM "Karanlığın Sınırlarında" "ZİHNİNİ SAVAŞLA KİLİTLE, KALBİNİ İSE AŞKLA ÖZGÜR BIRAK." "KADER, SADECE CESARETİNİN YETTİĞİ KADAR YAKIN OLUR." Ege ve İrem'in yolculuğu en karanlık ve tehlikeli noktasına ulaşıyordu. Çakır’ın izini sürerken, son derece zor ve karmaşık bir cinayeti gerçekleştirmek zorunda kalacaklardı. Ancak bu seferki cinayet, sadece fiziksel bir mücadele değil, psikolojik bir savaştı. Ve bu savaş, ikisinin arasındaki bağı daha da derinleştiriyordu. Tutkulu bir cinsellik ve karanlık arzularla, bu bölüm onları hem birbirlerine daha yakın hem de daha tehlikeli hale getirecekti. Ege ve İrem, şehrin dışındaki terk edilmiş bir villada buluştular. Çakır’ın sağ kolu olan Selim, burada saklanıyordu. Selim, Çakır’ın en sadık adamıydı ve onun tüm sırlarını biliyordu. Eğer Selim’i ortadan kaldırmazlarsa, Çakır’a ulaşmaları imkânsız olacaktı. "Bu iş, düşündüğümüzden daha zor olacak," dedi Ege, villayı gözetlerken. Selim'in etrafında en az beş adam vardı ve her biri ağır silahlarla donatılmıştı. "Ama bu işi bitirmezsek, Çakır bizden bir adım önde olacak." İrem, gözlerini Ege'ye dikti. "Bu iş ne kadar zor olursa olsun, onu bitireceğiz," dedi. "Birlikteyken, her engeli aşarız." İçeriye girmeleri gerekiyordu. Planlarını kurup harekete geçmeden önce, birbirlerine son bir bakış attılar. Gözlerinde kararlılık vardı, ama aynı zamanda bir arzu da. Ege, İrem’in bu güçlü duruşuna hayranlıkla baktı. İrem'in karanlık ve çekici kişiliği, onu her geçen gün daha fazla kendine çekiyordu. Ege, bir anlık duraksamanın ardından İrem’in elini tuttu. "Bunu yapmalıyız," dedi. "Ama önce... Seninle olmak istiyorum." İrem, Ege’ye yaklaştı ve dudaklarına hafifçe dokundu. Aralarındaki elektrik, odadaki havayı bir anda değiştirdi. İkisi de bu anın gelip geçici olduğunu biliyordu, ama o anı dolu dolu yaşamak istiyorlardı. Zaman durmuş gibiydi, sadece birbirlerinin varlığını hissediyorlardı. Karanlığın içinde, birbirlerine tutunuyorlardı. Ege, İrem’i duvara yasladı, vücutları birbirine tamamen temas halindeydi. Nefes alışları hızlandı, ama aceleleri yoktu. Her dokunuş, her öpücük daha tutkulu, daha derin bir hale geliyordu. Karanlığın ve tehlikenin içindeyken bile, aralarındaki bu çekim onları sarmalıyor, güç veriyordu. "Bu işten sonra ne olacak bilmiyorum," dedi Ege, İrem'in kulaklarına fısıldarken. "Ama seni her an yanımda hissetmek istiyorum." İrem, Ege'nin boynuna sarılarak cevap verdi. "Ne olursa olsun, seni bırakmayacağım," dedi. "Biz karanlıkta birbirimize bağlıyız." İkisi de bu anın sonsuza kadar sürmesini isteseler de, gerçek dünya tekrar kendini hatırlattı. Silahların sesi, villadan yankılandı. İçeride bir şeyler ters gidiyordu. "Başlıyoruz," dedi İrem, derin bir nefes alarak. "Bu iş, bizim finalimiz olabilir." Ege başını salladı ve silahını yeniden doldurdu. "Birbirimize sahip olduğumuz sürece, her şeyi başarabiliriz." İçeriye girdiklerinde, ortam kaotik bir hal almıştı. Selim’in adamları, onları beklemiyordu, ama hazırlıklıydılar. Ege ve İrem, duvarların arasında hızlıca ilerleyerek adamları teker teker avladılar. Ama Selim, kolay bir hedef değildi. Adamlarının neredeyse tamamı ölmüştü, ama Selim hâlâ kaçış yolunu bulmaya çalışıyordu. "Onu canlı ele geçirmeliyiz," dedi Ege, İrem’e bakarak. "Çakır’ın yerini ancak o biliyor." İrem, başını salladı. "Kolay olmayacak, ama başaracağız." Selim, villanın alt katına doğru kaçarken, ikili peşinden gitmeye başladı. Aşağıdaki karanlık bodrum, Selim’in son sığınağıydı. Burada, ölümcül bir savaş onları bekliyordu. Bodruma girdiklerinde, Selim bir köşede köşeye sıkışmış halde onları bekliyordu. Elinde büyük bir bıçak vardı. "Sizi asla Çakır’a ulaştırmam!" diye bağırdı. "O, her zaman sizden bir adım önde olacak." Ege, silahını doğrulttu. "Bu iş burada bitiyor, Selim," dedi. "Sana son bir şans veriyorum. Çakır’ın yerini söyle, yoksa seni burada öldürürüz." Selim, Ege’ye tehditkâr bir bakış attı ve bıçağı savurdu. "Siz asla kazanamayacaksınız!" diye bağırarak Ege’ye saldırdı. Ege, hızlı bir hamleyle Selim’in saldırısını savuşturdu, ama Selim inatçıydı. İrem de bir adım öne çıkarak Ege’ye destek verdi. İkisi birlikte, Selim’i köşeye sıkıştırdılar. Ancak Selim, son ana kadar savaşmayı sürdürdü. Sonunda, Ege bir fırsat buldu ve Selim’i yere serdi. Selim’in gözlerinde bir korku belirdi. Artık kaçacak yeri yoktu. "Çakır nerede?" diye tekrar sordu Ege, silahını Selim’in kafasına doğrultarak. Selim, nefes nefese kalmıştı. "Sizi öldürecek... Hepinizi öldürecek..." dedi, ama sonunda teslim oldu. "Tamam... Söyleyeceğim. Çakır... Şehir dışında, eski bir fabrikada saklanıyor. Ama oraya giderseniz, öleceksiniz." Ege, bilgiyi aldıktan sonra Selim’e son bir bakış attı. "Bu işi burada bitirmemiz gerekiyordu," dedi soğukkanlılıkla ve tetiği çekti. Selim, yere yığıldı. İkili, derin bir nefes aldı. Zor bir cinayet olmuştu, ama ellerindeki bilgiyle Çakır’a bir adım daha yaklaşmışlardı. "Bu iş daha bitmedi," dedi Ege, İrem’e dönerek. "Ama biz kazanacağız. Çakır’ı bulduğumuzda, her şey sona erecek." İrem, Ege’ye yaklaştı ve dudaklarına hafifçe dokundu. "Evet," dedi. "Her şey sona erecek. Ve biz hayatta kalacağız." Gece karanlığına bürünürken, ikili, bu karanlık dünyanın içinde birbirlerine sarılarak güç buldu. Cinayetler, tehlikeler, ihanetler... Ama içlerinde, birbirlerine olan aşkları her şeyden güçlüydü. Ege ve İrem, Selim'i öldürdükten sonra bodrum katından yukarı doğru çıktılar. Villanın sessizliği, her şeyin sona erdiğini gösteriyordu, ancak ikisinin de içinde derin bir huzursuzluk vardı. Ellerinde Çakır’ın yeriyle ilgili bilgi vardı, ama bu işin sonu yaklaştıkça, tehlikenin de giderek büyüdüğünü hissediyorlardı. İrem, Ege’ye dönerek "Şimdi ne yapacağız?" diye sordu. İkisi de çok fazla şey yaşamıştı, bu karanlık dünyada ilerlemek her geçen gün daha da zorlaşıyordu. Ege, İrem’e baktı, gözlerinde kararlılık vardı. "Bir sonraki adım belli. Çakır’ı bulup bu işi bitireceğiz. Ama daha dikkatli olmalıyız. Bu sefer her şey çok daha tehlikeli olacak." İrem derin bir nefes aldı. "Sana her zaman güveniyorum, Ege. Ne olursa olsun, senin yanındayım." Ege, İrem’in elini tuttu. "Biz bu karanlık dünyada birbirimize tutunduk. Ne olursa olsun, birbirimize sahip olduğumuz sürece her şeyi atlatacağız." Güneş ufuktan doğarken, ikili yeni bir plan yapmaya başladı. Çakır’ın saklandığı eski fabrikaya gitmek için tüm hazırlıkları yapmak zorundaydılar. Ama oraya gittiklerinde onları bekleyen tehlikenin boyutunu henüz tam olarak bilmiyorlardı. Fabrika, şehrin dışında, terk edilmiş bir sanayi bölgesindeydi. Çakır'ın saklandığı yer iyi korunmuş, dışarıdan bakıldığında neredeyse terk edilmiş gibi görünüyordu. Ancak içeride onları bekleyen her şey, bu işin finaline doğru adım adım yaklaştıklarını gösteriyordu. İrem, fabrikaya bakarken derin bir nefes aldı. "Bu sefer gerçekten son olabilir," dedi, hafifçe Ege’ye dönerek. "Her şey bitmek üzere." Ege, gözlerini fabrikaya dikti. "Bu iş bitmek üzere," dedi, kararlılıkla. "Ama her şeyin sonunda, biz kazanacağız." İçeriye girdiklerinde, ilk başta hiçbir şey hareket etmiyordu. Sessizliği sadece ayak sesleri bozuyordu. Ege ve İrem, yavaş adımlarla ilerlerken tetikteydiler. Her an bir saldırı bekliyorlardı, çünkü Çakır’ın adamlarının onları beklediğini biliyorlardı. Fabrikada ilerledikçe, eski makineler, paslanmış demir yığınları ve köhne duvarlar arasında kaybolmuşlardı. Ancak içeriden gelen hafif bir ses, dikkatlerini çekti. İkisi de hemen duraksadı. "Ses geliyor," dedi İrem, fısıldayarak. Ege başını salladı. "Hazır ol," dedi. "Bu sefer geri dönüş yok." İçeriye doğru ilerlediklerinde, bir anda ortalık karıştı. Çakır’ın adamları, bekledikleri köşelerden saldırmaya başladılar. Silah sesleri yankılanırken, Ege ve İrem siper alarak karşılık verdiler. Her şey hızla kaotik bir hal aldı. Kurşunlar havada uçuşuyordu, ama ikisi de geri adım atmadı. Bu savaşı kazanmak için her şeylerini ortaya koymaları gerekiyordu. İrem, bir adamı etkisiz hale getirdikten sonra Ege’ye bağırdı. "Bu adamlar sonsuza kadar devam edemez, onları bitirmeliyiz!" Ege, başka bir adamı yere sererek İrem’e doğru ilerledi. "Birlikteyiz, bitireceğiz!" Savaşın ortasında, ikisi de birbirlerine olan güvenlerini yitirmediler. Fabrikanın derinliklerine ilerledikçe, karşılarına çıkan adamları birer birer öldürdüler. Ancak Çakır hâlâ ortada yoktu. Sonunda fabrikanın en iç kısmına, büyük bir odanın önüne geldiler. Kapı ağır ve demir kaplıydı. İçeride bir şeylerin olduğunu hissediyorlardı. Ege, kapının önünde durup derin bir nefes aldı. "Bu sefer her şey bitecek," dedi kararlılıkla. İrem, Ege’nin yanında durdu. "Evet," dedi. "Bu bizim son savaşımız olacak." Kapıyı açtıklarında, içeride onları bekleyen Çakır vardı. Ama Çakır yalnız değildi; yanında iki adamı daha vardı ve hepsi silahlıydı. Oda karanlıktı, sadece birkaç loş ışık ortamı aydınlatıyordu. "Sonunda geldiniz," dedi Çakır, sinsi bir gülümsemeyle. "Beni bulabileceğinizi mi sandınız?" Ege, silahını doğrulttu. "Bu iş burada bitiyor, Çakır. Artık kaçacak yerin kalmadı." Çakır, silahını Ege’ye doğrulttu. "Bu kadar emin olma, Zorlu. Burası benim son kalem değil, sadece bir başlangıç." Silah sesleri bir kez daha odayı doldurdu. Ege ve İrem, Çakır’ın adamlarıyla ölümcül bir savaşın içine girdiler. Ancak bu kez her şey daha zorluydu. Çakır’ın adamları iyi eğitimliydi ve her hamleleri dikkatle planlanmıştı. İkili, birbirlerine olan güvenle savaşı sürdürüyorlardı. İrem, bir adamı yere sererken Ege'ye seslendi. "Bu sefer bitireceğiz, Ege! Kaçamayacaklar!" Ege, Çakır’a yaklaşmaya çalışırken bir yandan adamlarla savaşıyordu. "Sonuna kadar gideceğiz!" diye bağırdı. "Bu iş bitmeden geri adım yok!" Sonunda, İrem son adamı da öldürdü ve Çakır’la yüz yüze geldiler. Çakır, silahını yere bırakarak sinsi bir gülümsemeyle Ege'ye baktı. "Beni öldürsen bile, bu iş burada bitmeyecek," dedi. "Benim arkamda daha büyük güçler var. Sizin gibi küçük insanlar bu dünyanın gerçek liderlerini asla yenemez." Ege, silahını doğrulttu. "Bu iş burada bitiyor, Çakır. Her şey sona erecek." İrem, Ege'nin yanında durdu ve soğukkanlılıkla Çakır’a baktı. "Bu karanlık dünyada ne kadar güç olursa olsun, biz her zaman kazanan taraf olacağız." Ege, tetiği çekti ve Çakır, yere yığıldı. Her şey son bulmuştu. Karanlık dünyalarında, belki de ilk kez bir ışık görünmüştü. Ama bu ışık, ikisinin birbirine olan bağlılığından geliyordu. "HER KARANLIĞIN ARDINDA YENİ BİR IŞIK VARDIR, AMA O IŞIĞA ULAŞMAK İÇİN EN DERİN ÇUKURLARDAN GEÇMEK GEREKİR." "TUTKUNUN YAKTIĞI YERDE NE ACI KALIR NE DE KORKU, SADECE BİRLİKTE ATILAN ADIMLARIN GÜCÜ VAROLUR." |
0% |