Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5. Bölüm

@yakup.isikli_

### *Bölüm 5: Karanlık ve Işık Arasında*

''KARANLIK SOKAKLAR, EN DERİN SIRLARI SAKLAR.''

Ege'nin soğuk gülümsemesi İrem'in zihnine kazındı. Odanın loş ışığı, Ege'nin yüzündeki karanlık gölgeleri daha da belirginleştiriyor, adamın ne denli tehlikeli olduğunu adeta haykırıyordu. Selin, İrem'in yanında sessizce duruyordu, ama içindeki gerginliği saklamakta zorlandığı belliydi. Ege'nin karşısında olmak, iki kadın için de akıl almaz bir sınavdı. Yıllarca süren cinayetler, dehşet verici bulmacalar ve sonu gelmeyen kedi fare oyunu nihayet bir sonuca varacaktı. Ancak bu sonucun ne olacağı hâlâ belirsizdi.

"İrem," dedi Ege, gözlerini onun gözlerine dikerek. "Bu noktaya kadar geleceğini biliyordum. Ama bu yolculuğun seni nerelere sürükleyeceğini asla tahmin edemezdin, değil mi?"

İrem, Ege'nin sakin ama tehditkâr sözlerini dikkatle dinlerken, içinde kopan fırtınayı zorlukla bastırdı. "Bu yolculuk benim için bir arayıştı," diye karşılık verdi İrem, sesinde hafif bir titreme ile. "Seni durdurmanın, yaptığın her şeyi sona erdirmenin bir yolu olmalı. Bunu başarmak zorundayım."

Ege'nin yüzünde küçümseyen bir gülümseme belirdi. "Beni durdurmak mı?" dedi, alaycı bir tonla. "Sence bu kadar kolay olacak mı? Senin ve Selin'in yapabileceği bir şey yok, çünkü bu oyunun kuralları baştan belli. Ben, sizin tahmin edemeyeceğiniz kadar çok adım öndeyim."

İrem, bu sözlerin arkasındaki anlamı çözmeye çalıştı. Ege, hep bu şekilde konuşmuştu; her zaman bir adım önde olduğunu ima eden, onları sürekli tetikte tutan cümleler kurmuştu. Ama bu kez durum farklıydı. İrem ve Selin, Ege'nin oyununda son noktaya gelmişlerdi. Artık Ege'nin zihinsel oyunlarına daha fazla boyun eğmek istemiyorlardı.

"Ege," diye söze girdi İrem, gözlerini onun gözlerinden ayırmadan, "seninle bu yolu neden yürüdüğümüzü çok iyi biliyorsun. Senin karanlıkta yaşaman, bizim de karanlığa mahkûm olacağımız anlamına gelmiyor. Bu oyunun sonunda, kazanan ya sen olacaksın ya da biz. Ama ne olursa olsun, senin bu karanlık yolculuğun sona erecek."

Ege'nin gözlerinde kısa bir an için bir şüphe belirdi. İrem, onun bu küçük zaafını yakalamıştı. Ancak bu zaaf, Ege'nin ne kadar tehlikeli olabileceğini unutturamazdı. Ege, tekrar kendini toparladı ve sakin bir şekilde İrem'e baktı.

"İrem, seni her zaman takdir ettim," dedi Ege, hafif bir övgüyle. "Zeki ve kararlı birisin. Ama senin anlayamadığın bir şey var: Bu karanlık, benim için bir amaç. Kendi kurallarımı koyduğum bir dünya yarattım ve bu dünyada yalnızca ben hükmedebilirim. Sen ve Selin, bu dünyada birer misafirsiniz. Ve misafirlerin ne kadar kalacağına ev sahibi karar verir."

Selin, Ege'nin bu sözlerine daha fazla dayanamadı. "Bu oyun senin için bir zevk olabilir, ama bizim için değil," diye patladı. "İnsanları manipüle etmek, öldürmek... Bunlar sana ne kazandırıyor? Neden bu kadar karanlık bir yol seçtin? Biz de insanız, Ege! Bizim de hayatlarımız var!"

Ege, Selin'e doğru döndü ve onun bu çıkışına sakin bir şekilde karşılık verdi. "Bu dünyada herkes bir yol seçer, Selin. Benim yolum bu. Siz, bu yolda benimle birlikte yürümeyi seçtiniz, ama sonunda kimin kazanacağını sadece zaman gösterecek."

İrem, Ege'nin bu sözleriyle daha fazla oyalanmamak gerektiğini anladı. Bu odada daha fazla zaman kaybetmek, sadece Ege'nin onları manipüle etmesine fırsat tanırdı. Ellerini sıkıca kenetleyerek Selin'e döndü. "Buradan çıkmalıyız," dedi kararlı bir sesle. "Ege'nin oyununa daha fazla alet olmayacağız. Onu kendi karanlığında bırakacağız."

Selin, İrem’in bu kararlılığını görünce içini bir cesaret dalgası kapladı. Ege’yi bu karanlık dünyasında yalnız bırakmak, belki de yapabilecekleri en güçlü hamleydi. Selin, İrem'in yanında durarak başıyla onayladı. "Evet, buradan çıkalım. Kendi karanlığında boğulsun."

İkili, geri dönmek için hareketlendiğinde, Ege’nin yüzünde kısa bir şaşkınlık belirdi. Ama bu şaşkınlık yerini hızla sinsi bir gülümsemeye bıraktı. "Gitmek mi istiyorsunuz? Bu kadar kolay mı?" dedi Ege, alaycı bir ses tonuyla. "Benim dünyamda, kimse benim iznim olmadan çıkamaz. Bu odadan çıkmanın bir bedeli var ve bu bedeli ödemeye hazır olmalısınız."

Ege’nin sözleri, İrem ve Selin’in içinde bir korku dalgası yarattı. Bu odadan çıkmanın o kadar kolay olmayacağını biliyorlardı, ama yine de kararlılıklarından vazgeçmediler. Ege’nin tehditlerine boyun eğmeyeceklerdi. İrem, kapıya doğru yürüdü, ama kapı artık tamamen kilitlenmişti. Ege, bu odanın onların mezarı olacağını ima edercesine yerinden kımıldamadan onları izliyordu.

"Bu odada kapalı kalmak, sizin sonunuz olur," diye devam etti Ege. "Ama bu son, sizi karanlığa hapseden bir son olmayacak. Sizi özgürlüğe kavuşturacak, gerçek özgürlüğe. Yüzleşmekten korktuğunuz karanlıkla yüzleşmenizi sağlayacak."

İrem, kapının kilitlenmiş olduğunu görünce içgüdüsel olarak geri adım attı. Ama gözlerinde korkudan eser yoktu. Bu kapalı odada ne olursa olsun, Ege’nin oyununu kaybetmeyecekti. "Kendi karanlığınla yüzleşen sensin, Ege," dedi, gözlerini kapıdan Ege'ye çevirerek. "Biz, bu karanlıktan çıkacağız. Senin gibi olmayacağız."

Selin de İrem'in yanında durdu ve Ege'ye meydan okurcasına baktı. "Karanlıkta yaşamayı sen seçtin. Ama biz aydınlığı seçiyoruz. Ne olursa olsun, bu odadan çıkacağız."

Ege, İrem ve Selin’in bu kararlılığını izlerken, yüzündeki gülümseme yavaş yavaş kayboldu. "O zaman, son oyunumuzu oynayalım," dedi Ege, gözlerindeki karanlık parıltıyla. "Bu odadan çıkmak istiyorsanız, bana bir şey getirmek zorundasınız. O şey, bu odanın gizli kapısını açacak. Ama ne olduğunu bulmak, sizin göreviniz."

İrem, Ege’nin bu yeni meydan okumasıyla birlikte odanın içinde hızla bir şeyler aramaya başladı. Bu odadan çıkmanın bir yolu olmalıydı. Ege’nin bahsettiği nesne neydi? İrem, masanın üzerindeki haritaya yeniden baktı. Harita, İstanbul’un eski mahallelerini gösteriyordu, ama bu haritada bir şey daha vardı. Haritanın bir köşesinde, küçük bir işaret vardı; sanki bir anahtarı gösteriyor gibiydi.

"Selin, buraya bak," dedi İrem, haritayı işaret ederek. "Bu işaret... Belki de bu odanın anahtarı burada gizli."

Selin, İrem’in işaret ettiği yere baktı. İşaret, odanın bir köşesine denk geliyordu. İkili, bu işareti takip ederek odanın köşesine doğru ilerlediler. Duvarın dibinde, küçük bir taş bloğu dikkatlerini çekti. Bu blok, sanki yerine tam oturmamış gibi görünüyordu. İrem, taşı yerinden oynatmaya çalıştı. Taş, biraz zorlanmayla birlikte yerinden çıktı ve altında küçük bir bölme açığa çıktı.

Bölmenin içinde, eski bir metal parçası buldular. Bu parça, bir anahtar deliğini andırıyordu. Ancak bu anahtar deliği, bildikleri anahtar deliklerinden çok farklıydı; karmaşık ve sembolik desenlerle süslenmişti. Ege’nin bu karmaşık oyunlarında, bu sembol çokça kullanılırdı.

Ege, bir süre daha odanın içinde ağır adımlarla dolaştı. Kafasında dolaşan düşünceler, karmaşık bir düğüm haline gelmişti. İrem'in söyledikleri, ona bir kapıyı aralamıştı, ama o kapının ardında neyin olduğunu tam olarak kestiremiyordu. Geçmişin izleri, bugünün karanlığını daha da derinleştiriyordu. İçindeki öfke, bir volkanın derinlerinde saklanan lavlar gibi kaynıyordu. Ancak bu öfke, bir yandan da ona güç veriyor, karanlıkta yolunu bulmasını sağlıyordu.

İrem, Ege’nin sessizliğinde onun içsel fırtınasını hissedebiliyordu. İkisi de birbirine benzer yaralar taşıyorlardı; her biri kendi içinde sessiz çığlıklarla boğuşuyordu. İrem, Ege’nin yanına yaklaşıp elini omzuna koydu. Bu basit dokunuş, onların arasındaki bağı daha da güçlendiriyordu. İrem’in dokunuşunda bir teselli, bir anlayış vardı. Bu, Ege’nin kalbinde uzun zamandır hissetmediği bir şeydi: Kabul edilme.

Ege, İrem’in elini omzunda hissederken, gözlerini kapattı. Bir an için bütün düşüncelerinden arınmak, sadece bu anın huzurunu yaşamak istedi. Ama bu huzur, onun için uzun sürmedi. Gözlerini tekrar açtığında, yüzünde kararlı bir ifade belirdi.

“Bir yolculuğa çıkmamız lazım,” dedi Ege, sesi kararlı ve soğuk bir tonla. “Bu işi kökünden çözmemiz gerekiyor.”

İrem, Ege’nin ne demek istediğini anladı. Onlar için geri dönüşü olmayan bir yolun başlangıcındaydılar. Bu yol, onları geçmişin karanlık sokaklarından, geleceğin belirsizliğine doğru sürükleyecekti. İrem, Ege’ye güvendiğini belli eden bir bakış attı ve başını hafifçe sallayarak onay verdi.

“Geçmişin izlerini takip edeceğiz,” diye ekledi Ege, sesinde derin bir ciddiyetle. “Nerede başladığını bulmamız gerek.”

Ege, birkaç yıl önce terk ettikleri eski mahallelerini düşündü. O yer, onun çocukluğunun en karanlık anılarını taşıyordu. Eski evleri, sokakları, terk edilmiş oyun alanları... Hepsi, geçmişin gölgelerini barındırıyordu. O mahalle, Ege’nin içinde hala yanmakta olan yaraları açan bir bıçak gibiydi.

İrem, Ege’nin aklından geçenleri okumuş gibi, “O mahallenin sırlarını açığa çıkarmak tehlikeli olabilir,” dedi.

Ege, İrem’e doğru döndü ve derin bir nefes aldı. “Eğer gerçeği öğrenmek istiyorsak, o tehlikeyi göze almak zorundayız. Karanlığın başladığı yere dönmek zorundayız.”

Bir karar verilmişti. Onlar için geçmişe dönüş, sadece bir başlangıçtı. Gerçeğin peşine düşmek, onları daha da derin bir karanlığa sürükleyebilirdi. Ancak bu karanlık, onların tek kurtuluş yolu olabilirdi. Ege ve İrem, birbirlerine bakarak sessiz bir anlaşmaya vardılar. Onları bekleyen karanlık yola doğru birlikte adım attılar.

Gecenin ilerleyen saatlerinde, Ege ve İrem, çocukluklarının geçtiği mahalleye doğru yola koyuldular. Yol boyunca sessizdiler. Kendi düşüncelerine dalmışlardı. Ege’nin zihninde, geçmişin hayaletleri dans ediyordu. Her sokak, her köşe, ona çocukluğunun karanlık anılarını hatırlatıyordu.

Eski mahallelerine vardıklarında, her şeyin hala yerli yerinde olduğunu görmek Ege’yi hem şaşırttı hem de derin bir huzursuzluk hissetmesine neden oldu. Zaman durmuş gibi görünüyordu; sadece binalar biraz daha yıpranmış, sokaklar biraz daha terk edilmişti. Ege’nin gözleri, eski evlerine odaklandı. Bu ev, onun tüm çocukluk travmalarının kaynağıydı. Ege, evin kapısına doğru ağır adımlarla yürüdü, her adımında kalbi biraz daha hızlandı.

 

Kapının önünde durduğunda, içindeki tüm korkular, öfke ve acı tekrar su yüzüne çıktı. İrem, onun yanında sessizce duruyordu, ama gözlerinde Ege’nin içsel mücadelesini görebiliyordu. Ege, derin bir nefes aldı ve kapının tokmağına uzandı. Kapı, hafif bir itişle açıldı. İçeriye adım attıklarında, soğuk ve nemli bir hava onları karşıladı. İçerideki her şey yerli yerindeydi, ama her şeyin üzerinde zamanın ağır bir örtüsü vardı.

Ege, gözleriyle odaları taradı. Çocukken kendini sık sık kapattığı küçük odayı hatırladı. O oda, onun için hem bir sığınak hem de bir hapishaneydi. İrem, Ege’nin bakışlarını takip etti ve onun odaya doğru yöneldiğini gördü. Ege, odaya girdiğinde, yılların birikimi olan bir hüzünle doldu. Duvarda hala çocukken yaptığı karalamalar vardı. Bu karalamalar, onun zihninin derinliklerindeki karanlık düşüncelerin ilk izleriydi.

Ege, odaya girdiğinde zamanın adeta geri sarıldığını hissetti. Etrafındaki her şey onu geçmişin pençelerine sürüklüyordu. Odanın her köşesi, her duvarı, onun çocukluk kabuslarının bir parçasıydı. Gözleri, odanın karanlık köşelerine doğru kayarken, bir an için sanki karanlıkta bir hareket gördüğünü sandı. Ama sonra bunun sadece kendi zihninin ona oynadığı bir oyun olduğunu fark etti.

İrem, sessizce Ege’nin yanına geldi ve onun elini tuttu. Bu dokunuş, Ege’yi bir an için bulunduğu karanlıktan çıkardı. İrem’in varlığı, ona bu karanlığın içinde bile bir ışık olduğunu hatırlatıyordu. Ege, derin bir nefes alarak gözlerini kapattı ve zihnini toparlamaya çalıştı.

“Burası... burası her şeyin başladığı yer,” diye fısıldadı Ege. “Geçmişin izleri burada saklı.”

İrem, Ege’nin elini sıkıca tuttu ve ona kararlılıkla baktı. “Geçmişi açığa çıkarmak zorundayız,” dedi. “Ancak o zaman ileriye doğru adım atabiliriz.”

Ege, İrem’in sözleriyle cesaret buldu. Geçmişin izlerini takip etmeye kararlıydı. Onları bekleyen tehlikelerin farkındaydılar, ama bu tehlikelerden kaçmak yerine, onlarla yüzleşmeye hazırdılar.

O an, Ege ve İrem, geçmişin karanlık yüzüyle yüzleşmeye ve geleceğin belirsizliğine doğru ilerlemeye karar verdiler. Onlar için artık geri dönüş yoktu. Bu karanlık yolculuk, onları kimsenin tahmin edemeyeceği bir sona götürebilirdi. Ama bu yolculuğun her adımı, onları daha da güçlü kılacak, içlerindeki karanlıkla yüzleşmelerini sağlayacaktı.

''GEÇMİŞ,SESSİZLİĞİN ARDINA GİZLENMİŞ ÇIĞLIKLARLA DOLUDUR.''

Loading...
0%