Yeni Üyelik
7.
Bölüm

6. Bölüm

@yakup.isikli_

### *Bölüm 6: Karanlığın Labirenti*

''KARANLIK SENİ YUTACAK GİBİ GÖRÜNSE DE,İÇİNDEKİ IŞIKLA YOLUNU BULABİLİRSİN

İrem ve Selin, odanın karanlık köşesinde buldukları metal parçayı ellerinde incelerken, Ege'nin derin ve sinsi gülümsemesi aralarındaki sessizliği bozdu. Bu küçük, karmaşık desenlerle süslenmiş parça, onların karanlık labirentteki sonraki adımlarını belirleyecek gibi görünüyordu. Ancak, bu gizemli anahtar neyin kapısını açacaktı ve Ege bu sırada onlara ne tür bir oyun oynamaya hazırlanıyordu? Kafalarındaki sorular, her geçen dakika daha da karmaşık bir hale geliyordu.

Selin, metal parçayı ellerinde döndürerek dikkatle inceledi. "Bu anahtar gibi görünüyor, ama nereye ait olabilir ki? Bu kadar karmaşık bir desen, sıradan bir kilidi açmaz," dedi, gözlerini İrem'e çevirerek.

İrem de parçayı incelerken, bu nesnenin bir sembol olabileceğini düşündü. Ege'nin kurduğu oyunların hiçbirinde basit bir çözüm yoktu. Her şeyin bir anlamı, her şeyin bir bağlantısı vardı. Bu metal parça da onların önündeki yolu belirleyen bir işaret olabilirdi.

"Bu sadece bir anahtar değil," dedi İrem, derin bir nefes alarak. "Bu, Ege'nin bizi yönlendirdiği labirentin bir parçası. Burada, bu odada, ya da bu binada bir yerlerde bu parçanın uyacağı bir kilit olmalı."

Ege, İrem'in bu kararlılığı karşısında sessizce izliyordu. Onun bakışları, İrem'in ve Selin'in her hareketini dikkatle takip ediyor, ama bir yandan da onların ne yapacağını merak edercesine sabırsızlanıyordu. Bu oyunun sonunu görmek, Ege için belki de bu uzun sürecin en heyecanlı kısmıydı.

İkili, odadan çıkmak için tekrar kapıya yöneldi, ancak kapı hâlâ kilitliydi ve hiçbir hareket belirtisi göstermiyordu. İrem, kapının üzerindeki kilit mekanizmasına daha dikkatli baktı. Kilidin etrafındaki semboller, ellerindeki metal parçadaki desenlerle uyumluydu. İrem, bu deseni kapının kilidine yerleştirdi ve yavaşça çevirdi. Ama kapıdan yine de bir ses gelmedi. Bir şey eksikti.

"Bu yetmiyor," dedi İrem, hayal kırıklığıyla. "Başka bir şey bulmalıyız."

Selin, odanın diğer köşelerini dikkatle incelemeye başladı. Bu odanın sıradan bir yer olmadığını biliyordu. Her detay, her köşe, bir ipucu barındırıyor olabilirdi. Ama hiçbir şey bulamadıkça, içindeki umutsuzluk büyüyordu.

Ege'nin sesini tekrar duyduklarında, odadaki gerginlik daha da arttı. "Bu kadar basit olacağını mı düşündünüz?" dedi, alaycı bir ses tonuyla. "Bu labirent, sadece fiziksel değil, zihinsel bir meydan okuma. Beni gerçekten alt etmek istiyorsanız, düşünmeli ve hissetmelisiniz. Karanlığın size fısıldadığı şeyleri dinleyin."

Ege'nin sözleri, İrem'in zihninde yankılandı. Bu labirent, onun zihinsel sınırlarını zorlayan bir meydan okumaydı. Düşüncelerini toparlamaya çalıştı, ama Ege'nin karanlık fısıltıları, onu içsel bir karanlığa çekmeye çalışıyordu. Kendi zihninin derinliklerinde kaybolmak üzereydi.

Bir anlığına İrem, bu oyunda başarısız olma ihtimalini düşündü. Ama hemen ardından, zihninde beliren bir görüntü, ona ne için savaştığını hatırlattı. Ege'nin yüzündeki gülümsemeyi silmek, onun yarattığı karanlık dünyayı yok etmek zorundaydı. Bu, sadece kendi hayatı için değil, Ege'nin kurban ettiği herkes için bir görevdi.

İrem, odadaki tek pencereye yöneldi. Bu pencere, dış dünyayı gösteren tek bağlantıydı. Ama dışarısı da karanlıktı; sanki bu oda, karanlık bir boşluğun ortasında asılı kalmış gibiydi. Ancak pencerenin kenarındaki ince toz tabakasında bir şey fark etti. Tozun üzerinde, sanki biri parmaklarıyla bir sembol çizmişti. Bu sembol, Ege'nin diğer oyunlarında da sıkça karşılarına çıkan bir işaretti: Üçgenin içinde bir göz.

Bu sembol, İrem'e bir fikir verdi. Ege'nin karanlık felsefesinin bir parçası olan bu işaret, onları bir adım daha ileri götürebilirdi. "Selin, bu sembolü hatırlıyor musun?" dedi, pencerenin üzerindeki sembolü göstererek. "Bu, Ege'nin her yerde karşımıza çıkardığı işaret. Bu sembolün bir anlamı var, ama ne?"

Selin, pencereye yaklaştı ve sembolü dikkatle inceledi. "Bu, Ege'nin gücü simgelediği sembol olabilir," dedi, sesinde bir belirsizlikle. "Ama bunu nasıl kullanacağımızı bilmiyorum."

İrem, pencerenin üzerindeki sembolü düşündü. Bu sembol, belki de odadaki kilidi açacak başka bir anahtarın ipucuydu. İkili, bu sembolü başka nerede görebileceklerini düşünmeye başladı. İrem, odayı tekrar taradı, ama hiçbir şey bulamadı. Ancak aklına bir fikir geldi: Bu sembol, odadaki her şeyin kilidini açan bir kapıyı temsil ediyordu.

"Belki de bu sembol, bize ne yapmamız gerektiğini söylüyordur," dedi İrem, kendi kendine düşünerek. "Ege, bizi karanlık bir yola sürüklüyor, ama belki de bu sembol, karanlıktan çıkış yolumuzu gösteriyor."

Selin, İrem’in bu düşüncesine katıldı. "O zaman bu sembolü takip etmeliyiz," dedi kararlı bir şekilde. "Ama nasıl?"

İrem, pencerenin önüne geçti ve ellerini sembolün üzerinde gezdirdi. Sembol, sanki derin bir şekilde kazınmış gibiydi. İrem, ellerini sembolün tam ortasına yerleştirdiğinde, hafif bir titreşim hissetti. Bu titreşim, sanki bir kapıyı açmak için gerekli olan son adım gibiydi. İrem, sembolün üzerinde ellerini gezdirirken, odanın diğer tarafında hafif bir tıklama sesi duyuldu. İkili, hızla sese doğru döndü.

Bu ses, odanın köşesinde gizlenmiş bir bölmeden geliyordu. Bölme, duvardan hafifçe dışarı çıkmış ve sanki bir geçit açılmış gibiydi. İrem, bölmeye doğru adım attı ve Selin de onu takip etti. Bölmenin arkasında, dar bir geçit açığa çıkıyordu. Bu geçit, onları sanki yerin altına, daha da derinlere götüren bir yoldu.

Ege, sessizce onları izlemeye devam ediyordu. Bu geçit, İrem ve Selin’in cesaretini sınayan bir başka adımdı. "Bu geçit, sizin için sonun başlangıcı olabilir," dedi Ege, alaycı bir sesle. "Ama devam etmeye cesaretiniz var mı?"

İrem, Ege'nin bu meydan okumasını ciddiye aldı. "Bu yoldan gitmek zorundayız," dedi, Selin'e dönerek. "Bu geçit, Ege'nin son oyununu çözmek için gerekli olabilir."

Selin, İrem’in bu kararlılığını görerek başıyla onayladı. "Ne olursa olsun, bu geçitten geçeceğiz," dedi, sesinde kararlılık vardı.

İkili, dar geçide girdiler ve bu karanlık yolda ilerlemeye başladılar. Geçit, dar ve alçak olduğu için neredeyse sürünerek ilerlemek zorunda kaldılar. Zemin soğuk ve kaygandı, ama bu geçit onları Ege'nin karanlık dünyasında daha da derinlere götürüyor gibiydi. Her adımda, Ege'nin kurduğu tuzaklarla dolu bir dünyanın içinde ilerlediklerini hissediyorlardı.

Geçidin sonunda, küçük bir oda daha açıldı. Bu oda, diğerlerinden daha farklıydı. Duvarlarında karmaşık semboller ve çizimler vardı. Ortada, büyük bir taş masa ve üzerinde birkaç antik kitap duruyordu. Kitapların üzerinde, tanıdık semboller ve işaretler vardı. Bu kitaplar, Ege'nin felsefesini ve karanlık dünyasını anlatan metinlerle doluydu.

İrem, kitaplara dikkatle yaklaştı ve birini açtı. Kitabın sayfaları, karmaşık semboller ve antik yazılarla doluydu.

''KARANLIKLA YÜZLEŞMEK, KENDİ İÇİNDEKİ KORKULARLA SAVAŞMAKTIR.''

Loading...
0%