Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm: Melodiler ve Duygular

@yalnizpluton

Şimdiden gözümden kaçan yazım hatalarım varsa sizlerden özür diliyorum, iyi okumalar.

 

4. Bölüm:

Karşımdaki gözlere bakmaktan kendimi alıkoyamazken bu gözlerin sahibi çocuğun boğazını temizlemesiyle gözlerimi hızla ondan kaçırdım.

"Herkes öğlen yemeğine indi de. Aç kalma diye seni de uyandırayım dedim. Günaydın." Bunları söyleyip gülümsemesiyle içimdeki küçük kız ayağa kalkıp neler olduğuna bakmaya hazırlanmıştı bile.

"T-Teşekkür ederim." dedim ve ayağa kalktım. Bal Gözlü çocuk da ayağa kalktığında yanından hızla ayrıldım ve yemekhaneye inmeyi reddederek okulun arka bahçesine doğru ilerledim.

Her zaman üstüne tırmanıp kendimi gizlediğim ağaca tekrar çıktım, her zamanki dala oturdum ve başımı ağacın gövdesine yaslayarak gözlerimi kapattım.

Sessizliğin getirdiği huzurla gözlerimi kapattım fakat göz kapaklarımın arkasına gelen bal gözlerle, gözlerimi kapayıp açmam bir olmuştu resmen. Hemen kafamı yasladığım yerden kaldırdım ve iki yana salladım.

"Saçmalama, saçmalama Melek. Hayır, sadece o gözler hoşuna gitti. Evet, evet. Daha fazlası değil. Kendine gel. Salakça ve ergence düşüncelerine başlayacağım en sonunda o olacak." Kendime kızıp kafamı tekrar geriye doğru yasladım ve gözlerimi kapattım.

Okulun ön tarafından gelen bağırış sesiyle bir süre sonra tekrar gözlerimi açtım ve o tarafı görebilecek şekilde eğildim, sonrasında kafamı ileri doğru uzattım.

Bir şey oluyor korkusuyla hemen çıktığım ağaçtan aşağıya atladım ve üstümü silkeledim. Okulun yanından gürültünün olduğu yere doğru ilerledim ve neler olduğuna gizlice baktım.

Gördüğüm şeyle şaşırdım ve gözlerimi devirdim. Bu muydu cidden, diye içimden geçirmeden edemedim. Özgür denen şeref yoksunu basketbol oynuyordu sadece. Ruh hastasıydı işte, sinirlenmeden yapabildiği bir faaliyet yoktu.

Hırkamın şapkasını başıma taktım ardından ellerimi cebime sokup derin bir nefes aldım. Arkama dönüp tekrar ağacın yanına ilerleyecekken yine birine çarptım. Bu sefer çarptığım kişinin elleri hızla kollarımı kavrayıp düşmemi engellemişti. Şapkam başımdan düşmüş, saçlarım havada sallanmaya başlamışken beni tutan kişiye baktım ve gözlerimi utançla kocaman açtım.

Bal Gözlü'den başkası değildi bu. O bana içinde bir minik alaycılık bulunduran tatlı bir tebessümle bakarken yutkundum. Hemen ondan çekildim ve boğazımı temizledim.

"Birilerine çarpmak günlük rutinin sanırım." Alaycı sesini duyunca daha da utandım. "Kusura bakma, geldiğini duymadım. Bir anda dönünce de çarpıştık işte." Mahcup bir şekilde minik bir tebessüm de ben sundum.

O benim minik gülümsememe bakarken elimde olmadan gülümsememi kesip dudakladımı ağzımın içine doğru kıvırdım.

O da dalmış gibi irkildi ve bakışlarını dudaklarımdan çekti. Eli ensesini kaşırken kaşlarını kaldırdı ve bir minik kızarmış yanaklarıyla konuştu. Bu şekildeyken çok tatlı göründüğünün farkında mıydı acaba? Olmalıydı. Değilse de en kısa sürede bunun farkına varmalıydı.

Onu izlerken minik bir tebessüm ettim ve kollarımı göğsümde bağladım.

"Aslında suçlu olan sen değilsin. Buraya kadar seni izleyen bendim. Kendini suçlu hissetmesi gereken biri varsa o da benim galiba." Sunduğu itirafla şaşırırken yüzümü düz tutmaya çalıştım.

Tekrar "Sıkıntı değil." dediğimde orada sessizce birbirimize bakmaya başladık. En sonunda boğazımı temizlememle bu bakışma son buldu.

Elini tekrar ensesine attı ve dolgun dudaklarını araladı. "Ben... Gideyim o zaman." Eliyle arkasında bir yeri işaret etti.

"Tabi..." Elimle yol gösterir gibi yaptığımda yavaşca arkasını döndü ve yürümeye başladı. Elini ensesinden hala çekmemişti ve başı yere eğikti.

Tekrar bir nefes çektim ciğerlerime ve ağaca doğru ilerleyip öğle molasını orada geçirdim.

Zil çaldığında çıktığım ağaçtan aşağıya atladım ve arkamdaki tozları temizledim. Kafama şapkamı tekrar geçirdim ve okulun içine doğru ilerledim.

Sınıfa girdiğimde henüz öğrenciler gelmemişti, sınıf sessizdi. Bunun rahatlığıyla kafamı kaldırmadan sırama ilerledim. Cam boyu tarafına geçecekken etten bir duvar bunu yapmamı engelledi. Hemen başımı kaldırdım ve ne olduğuna baktım.

Hadi ama ya... Bu kadar saf olmuş olamam değil mi? Olmuştum galiba. Bal Gözlü'nün yanımda oturduğunu unutmuş hatta bu ihtimali kafamda değerlendirmemiş, sanki sıramda hala sadece ben oturuyormuşum gibi yerime geçmeye çalışmıştım. Bunu yapmaya çalışırken de Bal Gözlü'ye çarpmış, tabiri caizse resmen onu iteklemiştim.

Ve şu anda karşımda bana şaşırmış, kocaman gözlerle bakan bir Bal Gözlü vardı...

Hemen utançla yutkundum. Yüzümün yandığını hissederken açıklamaya çalıştım. "Ya ben... Alışmışım işte... Yalnız oturmaya. Öyle sınıf da sessiz olunca...Şey ediverdim işte." Mükemmel açıklamamı yaptıktan sonra mümkünmüş gibi yüzüm daha da yanmaya başlamıştı.

Bu dediğimle yüzünde buruk bir gülümseme oldu. Dudağının kenarında beliren gamzesine bakıp gözlerimi kaçırdım. Ardından yavaşça ayağa kalktı ve dibimde durdu. Dibimde durunca yüzünü görebilmek için kafamı geriye doğru atmam gerekiyordu. Bunu fark edince usulca yana kaydı ve geçmeme izin verdi. Hemen yerime oturdum ve terlemiş avuç içlerimi çaktırmamaya çalışarak siyah eşofmanıma sildim.

Bu ders müzikti ve bana uyumak yoktu. İstesem de uyumazdım çünkü dersi ayrı, hocası ayrı bir tatlıydı. Tüm hocalara karşı umursamaz o öğrenciyken Eflin Hoca, müzik hocamız, geldiğinde istemsizce hanım hanımcık kız modeline geçiyordum. Sınıfa girdiğinde içimden geçirdim: Tık, doğdu güneşim.

Kadının güneş benzetmesi yapılabilecek kadar sarı saçları ve kahverengi gözleri vardı. Pek uzun boylu değildi. Güzel bir yüzü ve ne kadar çok zayıf olmasa da ona yakışan tatlı bir fiziği vardı.

Sınıfa girdiğinde ayağa kalktık ve selamlaştık. Yerine oturduğunda ilgili gözlerle onu izlemeye başladım. Benim aksime Bal Gözlü sıkıntıyla oflamış ve kafasını sıraya koyup gözlerini kapatmıştı.

Ona baktım ve "Dersi dinlemeyecek misin?" diye fısıldayarak sordum. Bir cık sesi çıkarıp "Müzik dersini sevmem ben, müzik dinlesem de dersi sıkıcı geliyor." dediğinde şaşkın bakışlarımla ona bakıp omuz silktim ve hocama geri döndüm.

Yoklamalar alındı ve işlenecek konuya yani en sevdiğim yere gelindi. Ayağa kalkan ve sınıfın önünde duran Eflin Hoca'ya baktım ve dikkatle onu izlemeye devam ettim. Çoğu öğrenci onu umursamazken ben izlemeye devam ediyordum.

"Evet, çocuklar. Bugün sizlere bir sürpriz hazırladım ve okulumuzda olmayan bir enstrüman getirttim. Birazdan nöbetçi öğrenci getirir. Hep birlikte bu enstrümanın akorlarını ve nota düzenini öğreneceğiz. Ardından kullanmayı denemek isteyen varsa gelip benden izin isteyerek kullanabilir." Ellerini önünde birleştirdi ve onu izleyen öğrencilere ben de dahil olmak üzere gülümsedi.

Gözleri bana değdiğinde hemen ben de gülümsedim ve ellerimi çenemin altına yaslayarak hocayı izlemeye devam ettim.

Yanımdan bir ses yükseldiğinde başımı oraya çevirdim ve beni izleyen bal gözlerle karşılaştım. Yüzü dümdüzdü ama gözlerinin içi gülüyordu sanki. Gülen Bal Gözler, daha da bir güzeldi.

"Çok mu seviyorsun müziği?" mırıldanışı sonlara doğru fısıltıya döndü. Kafamı çocuksu bir heyecanla aşağı yukarı salladım ve kocaman gülümsedim. Bu hareketimle dudaklarında da silik bir gülümseme oluştu. Sınıf kapısının çalışıyla gözlerimi merak ve heyecanla oraya doğrulttum. Yüzümde hala bal gözlerini hissediyorken dönüp ona bakmadım.

Kapının açılmasıyla küçük bir dokuzuncu sınıf öğrencisi içeri girdi ve elindeki gitar çantasını hocaya uzattı. Heyecanla nefesimi tuttum ve gözlerimin bir minik büyümesine engel olamadım. Eflin Hoca öğrenciye gülümsedi ve çantayı öğrenciden aldı. Sınıfın ortasına bir sandalye çekti ve masasına ilerleyip çantayı açmaya başladı.

Nefesimi tutmuş bir şekilde hocayı izlerken çantadan çıkan gitarla tekrar kocaman gülümsedim ve parmaklarımda bir karıncalanma hissettim. Çantanın içinden çıkan parıl parıl, beyazın türlü tonlarıyla donatılmış harika bir elektro gitardı. Hoca elektro gitarı sınıfa gösterirken elimde olmadan gülüşüm daha da büyüyordu.

"Sürprizim buydu. Bir elektro gitar. Bugün sizlere elektro gitarla ilgili temel bilgileri öğreteceğim çocuklar." Hoca kocaman gülümseyip sınıfa baktı. Kendi aralarında konuşan öğrencilerin bakışları kısa süreli hocayı buldu ve sonrasında umursamazca tekrar kayboldu.

Hoca vazgeçmeden elektro gitar hakkında sorular sorup kendisi cevaplarken tüm cevaplara hoca söylemeden önce fısıldayarak yanıtlar veriyordum. Ellerimi çenemde tekrar birleştirdim ve ilk defa müzik dersinin sonlarını bekledim.

Yirmi dakika gibi bir süre kaldığında hoca anlatmayı bitirmişti. Derin bir nefes aldı ve gözlerini tekrar sınıfta gezdirdi. Dudaklarını araladı ve "Evet, dediğim gibi çalmayı denemek isteyenler varsa onları buraya alabilir miyim?" dediğinde hızla elimi kaldırdım.

Sınıftaki tüm bakışlar bana dönerken ben sadece hocaya bakıyordum. Hocanın sınıfta dolaşan bakışları bende durdu ve kocaman gülümsedi. "Ah, Melek. Gel bakalım buraya." dediğinde başımı Bal Gözlü'ye çevirdim. Bana şaşkınca kafasını yasladığı yerden bakarken usulca hareket ederek ayağa kalktı.

Hemen sınıfın önüne ilerledim, sandalyedeki gitarı aldım ve hayranca izledim. Ardından oturdum ve bacak bacak üstüne atıp gitarı kucağıma yerleştirdim. Başımı hocaya çevirdiğimde bana gülümseyerek bakıyordu. "Geldiğin için teşekkürler Melek." dedi ve yanıma yaklaştı. Elini uzatıp bana tellerdeki notaları gösterecekken onu durdurdum.

"Çalmayı biliyorum hocam. Gerek yok." dediğimde hoca şaşırdı ama sonrasında "Tabi, çal bakalım." dediğinde gülümsedim ve boynumdan bir zincir çıkarttım. Bu zincirin ucunda babamın bana elektro gitarımı çalmaya başladığımda aldığı ilk plectrum vardı. Gözüm gibi saklardım bunu. Gümüş, parlak bir plectrumdu. Ucunda baş harfim yazılıydı ve üstünde dalga sembolleri vardı.

"Bu dalgalar senin gözlerin kızım." demişti babam bana bunu verdiğinde. "Umarım o dalgalar doğru kıyılara vurur." diye de eklemiş ve alnımdan öpmüştü.

Hocanın yanında getirttiği minik amfiyi görünce gülümsemem daha da büyüdü ve oturduğum yerden ayağa kalktım. Amfiyi alıp ayağımın ucuna koydum ve gitara bağladım. Amfiye, fazla ses çıkmaması için tek hoparlör bağladım ve gitarın sesini en kısığa olacak şekilde ayarladım. Kalan tüm ayarları da yaptığımda hazırdım.

Plectrumu zincirden çıkardım ve elime aldım. Bir şarkı girişi düşündüm ve aklıma ilk geleni çalmaya başladım.

Çaldığım melodi, çalmaktan fazlasıyla zevk aldığım Can Ozan'ın Öyle Kolay Aşık Olmam şarkısının giriş melodisiydi. Bir dakikaya yakın bir süre çaldım ardından farklı melodilerle devam ettim. On dakika kadar çaldıktan sonra gülümsedim ve plectrumu tellerden çekip hocaya baktım. Beni gülümseyerek izlerken alkışladı ve gülümsemesini büyüttü.

"Aşırı iyi çaldın Melek, tebrik ederim." dediğinde ben de gülümsedim ve başımı teşekkür edercesine salladım. Gözlerimi sınıfta gezdirince herkesin beni izlediğini gördüm ama o kalabalıkta bir çift göz dikkatimi çekti. O bal gözler.

Elimde olmadan beni şaşkınlıkla izleyen gözlerine baktığımda aşağı yukarı gidip gelen adem elmasından yutkunduğunu anladım.

Müzik dersi başladığında sıkıldığı için uyumaya çalışan o bal gözler, ben gitar çalmaya başladığımda üstüme dikilmiş ve sıkılmadan beni izlemişti.

Bariz bir şaşkınlıkla.

Hatta belki biraz da hayranlıkla?..

 

 

Bu bölüm de bitmiştiir 🥳

Çıtır ve minik bir bölümdüü

Bölüm hakkındaki yorumlarınızı alabilir miyim efenim?

Her biri benim için önemli ve beni mutlu ediyor.

Hem de yarın iki bölüm atmayı düşünüyorum ne dersinizz🤭

Okuyan herkese teşekkürlerimi sunuyorum ve sizleri çok sevdiğimi belirtmek istiyorum

Öpücükler

Loading...
0%