@yalnizpluton
|
Şimdiden sizlerden, yazım hatam varsa özür dilerim. İyi okumalar. 5. Bölüm:
Bana bakan bal gözlerdeki hayranlıktan destek alıp ayağa kalktım ve gitarı masaya geri bıraktım. Plectrumumu boynumdaki kolyeye tekrar taktım ve hocaya baktım. Tam hoca bana bir şey söyleyecekken zil çaldı ve sınıfa döndü. "İyi dersler çocuklar." deyip bana gülümsedi ve sınıftan çıktı. İçeri giren nöbetçi öğrenci gitarı topladı ve o da sınıftan çıktı. Sırama doğru ilerledim. Beden eğitimi dersiydi bir sonraki ders, bu yüzden sınıftaki tüm öğrenciler daha tenefüsten bahçeye inmişti. Sadece o gitmemişti. Oturduğu yerden gözlerimi izlemeye devam etmiş, biraz bile kımıldamamıştı. Yanına geldiğimde gözlerini kaçırdı ve ayağa kalktı. Yanakları kızarmıştı yine. Elini ensesindeki saçlarına attı ve ben hariç her yere bakıyorken "Ben... Aşağıdayım." diye mırıldandı ve cevap vermemi bile beklemeden hızla sınıftan çıktı. Dudaklarımdaki minik tebessümü ve midemdeki kasılmayı hissettiğimde durdum ve kaşlarımı çattım. "Kendine gel..." diye fısıldadım bir başıma ve sıramın altından kulaklığımı, kasketli şapkamı son olarak da telefonumu alıp bahçeye ilerledim. Basketbol sahasının çaprazındaki banklardan birine oturdum ve şapkamı kafama geçirdim. Kulaklığımı taktım ve otomatik telefonuma bağlı olduğu için hemen bir şarkı açtım. Gripin - Aşk Nerden Nereye Dizlerimi kendime çektim ve onlara sarılıp şarkımı dinlemeye başladım. Bir süre sonra kadrajıma giren kişiyle yutkundum. Bal Gözlü eline basketbol topunu almış, sınıftaki erkekleri basketbol sahasına topluyordu. Bir kaç dakika içinde takım oluşturdular ve oyunu başlattılar. Sadece onu izliyordum. Geldiğinde sweatshirt'ünün şapkası kafasına takılıydı, ama oyun oynarken başından düşmüştü. Alnına siyah beyaz bir lastik takıp saçlarının önüne gelmesini engellemişti. O basketbol oynarken onu izlemek için bol bol vakit bulmuştum. Koyu kumral kıvırcık denebilecek dalgalı saçları, keskin hatlı çenesi, kaydırak gibi olmasa bile ona yakışan bir burnu, dolgun dudakları vardı. Gözlerini anlatmaya gerek bile yoktu. Bu yüzden Bal Gözlü diyordum ona. İsminin Aras olduğunu tabiki de biliyordum, yoklama alınırken öğrenmiştim ama Bal Gözlü'ydü o. Hep Bal Gözlü kalacaktı. Orada ne kadar süre Bal Gözlü'yü izleyip şarkı dinlediğimi bilmeden onu izlemeye devam ettim. Gerçekten güzel oynuyordu ve oynarken sürekli gülümsüyordu. Eğleniyordu, maçı onların önde götürdüğünün bir kanıtıydı bu. Basketbol sahasına bakarken bir anda kulaklığımın kafamdan alınmasıyla ayağa kalktım ve önümdeki kişiye baktım. Özgür'dü. Ya dersten kaçmıştı ya da eve gideceğim deyip sataşacak birini aramaya bahçeye çıkmıştı ve şu anda tam olarak önümde dikiliyor, kulaklığımı elinde tutuyordu. Biraz kulaklığımı inceledi ve pek bir zaman geçmeden kulaklığımı arkadaki bir çocuğa verdi. Hızla o tarafa doğru atıldığımda iki kişi kollarımdan tuttu ve beni engelledi. Yapmamalıydı, önemliydi o hediye benim için. Bu kadar pislik olamazdı. Yanıma yaklaştı ve şapkamı çıkarttı. "Ne yapıyorsun yarık suratlı? Yoksa kendine yeni bir sahip mi buldun?" deyip sahayı gösterdi. Ardından eli çeneme gitti ve biraz sıktı. "Bu suratla sana birinin bakacağını mı sanıyorsun? Sana bok böceği bile bakmaz, geri zekalı." deyip kahkaha atmaya başladı. Ne dediği umurumda bile değildi. Kulaklığıma zarar vermeden onu bana geri versin, bu yeterdi. "Kulaklığımı ver." diye normal bir ses tonunda konuştuğumda önce arkasındaki kulaklığımı tutan çocuğa baktı, sonrasında bana döndü. "Kulaklık mı? Ne o, biricik babacığının hediyesi mi yoksa?" Ağzından babamla ilgili bir cümle duyduğumda hiç tereddüt etmeden sertçe kafamı burnuna geçirdim. Bana söylediği her şeye boyun eğebilirdim ama ailem olmazdı. Onların sorunlu çocukları olsam bile aileme hiç kimse laf söyleyemezdi. Hele ki benim yanımda asla söyleyemezdi. "O pis ağzından bir daha babamla alakalı bir şey duyarsam, işte o zaman seni gerçekten gebertirim Özgür Işıl. Anladın mı beni?" diye bağırdığımda sahaya yakın olduğumuz için oradakilerin bakışları buraya dönmüştü. Kanayan burnunu sildi ve dilini yanağının içinde gezdirip kulaklığımı hızla aldı. "Bunu mu istiyorsun?" dedi ve yapmasından korktuğum şeyi hiç acımadan yaptı. "Sıkıyorsa al o zaman." dedi ve kulaklığımı hızla yere atıp kırdı. Üstüne ayağıyla bastı ve bana öfkeden küplere binmiş bir şekilde baktı. Benden uzaklaştı ve karnıma tekme atmak için ayağını kaldırdığını hissettim fakat gözlerimi kulaklığımdan alamadım. Kulaklarımda o güne ait sesler dönerken etrafta neler olduğunu anlamıyordum. "Doğum günün kutlu olsun benim güzel kızım." dedi annem ve bana sıkıca sarıldı. Pastamın olduğu masadan bana pembe bir kutu verdi ve açmamı istedi. "Hediyem mi bu anne?" diye merakla konuştuğumda kafasını salladı ve kocaman gülümsedi. Pembe kutunun içini açtığımda siyah, oldukça kaliteli bir kulaklıkla karşılaştım. Hemen gülümsedim ve anneme tekrar kocaman sarıldım. "Anne! Hep istediğim kulaklık bu. Almışsın! Teşekkürler anneciğim, çok teşekkürler! Çok güzel." diye mutlulukla şakıdığımda benden ayrıldı ve yüzümü ellerinin arasına aldı. Gözlerime bakıp "Melek, benim güzel kızım. Eğer bir gün olur da, etraftaki insanların sesi seni mutlu değil üzgün hissettirirse bunu tak kulaklarına, tamam mı canım kızım?" dedi ve kutudaki yeni siyah kulaküstü kulaklıklarımı çıkarttı ve kafama taktı. O zaman hep istediğim bir kulaklıktı bu kulaklık. Annem gidip aynısı almış ve beni mutlu etmişti. Verdiği bu hediye, yara izim olmadan önce bana aldığı son hediyeydi. Zaten o zamandan sonra da bana hediye almamıştı hiç. Kuru bir "İyi ki doğdun." dileğiydi verdiği hediye. Gözlerim kulaklıktan ayrılmazken beni tutan kollar, kollarımdan ayrıldı ve yere düştüm. Hemen kırılmış kulaklığımı elime aldım. "Ben sesleri nasıl keseceğim anne? Kulaklığım kırıldı, yenisini almazsın ki. Sevmezsin ki sen beni. Sevemez misin anne? Bu sesler canımı yakıyor anne. Ne yapacağım şimdi?" Kısık sesim içimdeki küçük Melek'i ağlatırken gözlerimden bir tane bile yaş süzülmemişti. Bu seslerden nasıl kaçacaktım anne? Yardım et. Yardım et bana. Sevginle yaralarımı sar. Bana karşı olmayan sevginle de sarsan olur, yeter ki artık biri yaralarımı deşip canımı yakmak yerine onları sarmayı denesin anne. Saramasa bile olur. Yeter ki denesin. O da bana yeter...
Bu bölüm de bitti Nasıldı sizcee Yorumları ve yıldızları alabilir miyiim? Öpücükleer
|
0% |