@yalnizprens
|
Gece çökmüş, karanlık gökyüzü sessizliği örtmüşken Elif ve Murat, pusu kurdukları yerden Enver’in adamlarını izliyorlardı. Her şey planlandığı gibi gidiyordu. Ancak içlerinden biri, hareketlerinde bir tuhaflık sezip etrafı dikkatle taramaya başladı. Murat’ın içini bir huzursuzluk kapladı, planın aksayabileceğini hissediyordu. Elif, Murat’a dönerek fısıldadı, "Bir sorun mu var? Planın yolunda gitmediğini mi düşünüyorsun?" Murat, gözlerini adamların üzerinde tutarak, "Bir şeyler ters gidiyor, Elif. Daha dikkatli olmalıyız," dedi. Tam o sırada, bir silah sesi havayı yardı. Elif’in gözleri kocaman açıldı, sanki zaman yavaşlamış gibiydi. Murat dehşetle ona doğru baktığında, Elif’in karnını tutarak yere yığıldığını gördü. Kan, elinden ve parmaklarının arasından akıyordu. Murat, gözlerini Elif’ten ayırmadan hemen yanına çömeldi. "Hayır! Hayır, bu olamaz!" diye haykırdı. Elif’in yüzünde şaşkın bir ifade vardı; acıyı henüz tam olarak hissetmiyordu, ama vücudunun soğuduğunu hissediyordu. "Elif, dayan. Sakın gözlerini kapatma! Yardım bulacağım!" Murat titreyen elleriyle Elif’in üzerindeki kanı durdurmaya çalıştı, ama kan, hızla akıyordu. "Seni bu halde bırakamam," diye mırıldandı, gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı. Elif’in sesi fısıltı gibiydi, güçsüzce konuştu, "Murat… Sana bir şey olmasından korkuyorum. Bu böyle bitmemeli… Biz daha yapacak çok şeyimiz vardı…" Murat çaresizlik içinde haykırdı, "Hayır! Seni kaybetmeme izin vermeyeceğim. Her şeyi yaparım, seni yaşatırım, yeter ki gözlerini kapatma!" Ama Elif’in göz kapakları ağırlaşıyordu. Solgun yüzü, Murat’ın kalbine bıçak gibi saplanıyordu. Murat, Elif’in bilincini kaybetmemesi için çırpınırken, bir başka silah sesi yankılandı. Bu kez Enver’in adamları iyice yaklaşmıştı. Murat, Elif’i yere bırakıp silahına uzandı. Ancak içindeki öfke, her şeyden daha yoğundu. "Bu onların işi! Onlar yaptı! Sizi burada öldüreceğim!" diye haykırdı. Çılgınca saldırıya geçti, mermilerini etrafa savurarak. Her bir mermi, içindeki acının bir yankısıydı. Ama kalbinde hissettiği acı hiçbir zaman dinmeyecek gibiydi. Adamların bazıları vurulup yere yığılırken, Murat’ın zihni tamamen Elif’e kilitlenmişti. Onu kurtarmalıydı, ama ne yapacağını bilmiyordu. Murat bir an duraksadı, nefesi kesilmiş gibiydi. Gözleri Elif’in bedenine kaydı, hala yerde yatıyordu. O an, her şeyin ağırlaştığı, hayatın en acımasız gerçeklerinin yüzüne çarptığı anlardan biriydi. Elif’in vücudu hala soğuktu, ve Murat’ın dünyası sarsılıyordu. Murat, adamları etkisiz hale getirdikten sonra hemen Elif’e geri döndü. Kan hala durmamıştı. Titreyen elleriyle Elif’i kucağına aldı. “Seni kaybedemem... Lütfen, dayan. Yardım geliyor, sadece biraz daha sabret,” diye fısıldadı. Elif, hafif bir gülümsemeyle ona bakmaya çalıştı, ama gözleri kapanıyordu. “Murat… Seni seviyorum… Beni unutma, tamam mı? Her şey… her şey için teşekkür ederim…” dedi, sesi gittikçe zayıflıyordu. “Hayır! Bunu söyleme, Elif! Beni terk edemezsin, daha her şey yeni başlıyordu! Benimle kal, lütfen… Bu defa her şey düzelecek, sadece biraz daha dayan…” Murat’ın gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Kalbi kırılmıştı, acı her nefes alışında boğazına yapışmıştı. Elif, Murat’ın yüzüne son kez dokunmaya çalıştı, ama elleri titredi ve yere düştü. Murat’ın kalbine saplanan o an, her şeyin durduğu bir andı. Zaman, Elif’in göz kapaklarının kapanmasıyla birlikte donmuştu. Sessizlik, Murat’ın ruhuna işleyen bir çığlık gibi yankılandı.
-Düşüncelerinizi yazın sizce bölüm nasıldı?
|
0% |