Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Zamana Karşı Yarış

@yalnizprens

Murat, Elif’i arabaya bindirirken kalbi patlayacak gibi atıyordu. Elif’in yüzü solgunlaşmıştı, kan kaybı durmak bilmiyordu. “Dayan, Elif. Az kaldı, hastaneye yetişeceğiz,” diye mırıldandı Murat, gözleri endişeyle dolu.

Arabanın motorunu çalıştırdı ve gaza bastı. Karanlık yollardan hızla geçerken, zihninde yalnızca bir düşünce vardı: Elif’i kurtarmak. Yollar virajlıydı, karanlıktı, ama Murat’ın umursadığı tek şey Elif’in hayatta kalmasıydı. Her bir saniye çok değerliydi.

Elif’in gözleri hafifçe açıldı, ama sesi zayıftı. “Murat… yapamayacağız,” dedi güçsüzce. Gözlerinde derin bir hüzün vardı.

“Yapacağız, Elif. Sakın öyle konuşma. Seni kurtaracağım, söz veriyorum,” dedi Murat, sesi titreyerek. İçinde bir fırtına kopuyordu. Korku, çaresizlik ve öfke birbirine karışıyordu. Direksiyonu daha sıkı kavradı, gözleri yoldan bir an bile ayrılmıyordu.

Ancak her şey daha da kötüye gitmeye başlamıştı. Murat, dikiz aynasından siyah bir aracın onları takip ettiğini fark etti. Enver’in adamları hala peşlerindeydi. Zaman daralıyordu ve artık sadece Elif’in hayatı değil, kendi hayatları da tehlikedeydi.

“Lanet olsun!” diye homurdandı Murat, hızını artırarak arabayı daha da zorlamaya başladı. Fakat peşindeki araba da hız kesmiyordu. Murat’ın içindeki öfke büyüyordu. Elif, bilincini yavaşça kaybetmek üzereydi, ama onu hastaneye yetiştirmeden bu savaşı bitiremezdi.

Bir anda arkasındaki araç ateş açmaya başladı. Kurşunlar arabanın arka camına isabet ediyordu. “Bu iş böyle bitmeyecek,” diye hırladı Murat. Direksiyonu ani bir hareketle kıvırarak, yan yola saptı. Arabanın tekerlekleri çığlık atarak kaydı, ama Murat kontrolü kaybetmeden arabayı toparladı.

Elif’in nefesi hızlanmış, gözleri kapanmaya başlamıştı. “Elif, dayan! Sakın uyuma, sakın gözlerini kapatma!” diye bağırdı Murat. İçinde korkunç bir panik vardı, ama onu dışarı yansıtmamak için savaşıyordu.

Elif’in göz kapakları yavaşça açıldı. “Murat… korkuyorum,” dedi kısık bir sesle. Gözlerinde yaşlar birikmişti.

“Ben buradayım. Her şey yoluna girecek. Söz veriyorum, seni bırakmayacağım,” dedi Murat, gözlerinde kararlılık vardı, ama içi paramparçaydı.

Peşlerindeki araba hala onları kovalıyordu. Murat, bu durumda onları nasıl alt edebileceğini düşünürken, aniden bir ara sokağa daldı. Araba hafif bir şekilde kaydı, ama kontrolü bırakmadan ilerlemeye devam etti. Arkalarındaki araç onları gözden kaybetti.

Bu kısa süreli zafer, Murat’a biraz nefes aldırsa da, Elif’in durumu gittikçe kötüleşiyordu. Kan kaybı arttıkça, Elif’in bilinci gidip geliyordu. Murat’ın gözleri hızla yanıp sönen hastane tabelasını görünce, umut yeniden içini kapladı. "Son bir gayret Elif, geldik," dedi kendi kendine.

Hastane binasına ulaştıklarında, Murat arabayı bir kenara savururcasına park etti. Elif’i dikkatlice kucaklayarak hastane kapısına doğru koşmaya başladı. İçerideki görevliler Murat’ın yüzündeki paniği görür görmez harekete geçtiler. “Yardım edin! Acil! O vuruldu, çabuk!” diye bağırdı Murat.

Hastane personeli hızla bir sedye getirip Elif’i Murat’ın kollarından aldılar. Her şey bulanık gibiydi; insanlar telaşla koşuyor, Murat’ın dünyası ise yavaş çekimde gibiydi. Elif’in zayıf nefesi, Murat’ın aklında yankılanıyordu. “Lütfen… onu kurtarın,” dedi Murat, sesi çatallaşarak.

Doktorlar ve hemşireler Elif’i acil servise götürürken, Murat kapıda donmuş bir şekilde kaldı. Ellerini başına götürdü, çaresizlik içinde titreyerek, derin bir nefes aldı. Ona yardım edememenin verdiği acı, ruhunu kemiriyordu. Duvarlara yaslanarak yere çöktü. Bir yandan elleri kanla kaplıydı, bir yandan da içindeki fırtına durmak bilmiyordu.

Saatler geçmiş gibi hissettiriyordu ama aslında sadece birkaç dakika olmuştu. Murat, hastanenin soğuk koridorlarında adeta bir gölge gibi dolanıyordu. İçinde hem bir boşluk, hem de derin bir öfke vardı. Elif’in hayatta kalmasını sağlamak için her şeyi yapmıştı, ama şimdi ona yardım edememenin çaresizliğiyle boğuşuyordu.

Kapıların açılmasıyla bir doktor çıktı. Murat, hızla yanına koştu. "Nasıl? Elif nasıl?" diye sordu, sesi neredeyse kırılmak üzereydi.

Doktor hafif bir gülümsemeyle başını salladı. "Şanslıydı, ama kritik durumda. Kan kaybını durdurduk. Hayatta kalacak ama birkaç gün gözlem altında kalması gerekiyor."

Murat’ın içindeki ağırlık hafifledi. Kalbi göğsünde o kadar güçlü atıyordu ki sanki patlayacak gibiydi. Gözleri yaşla doldu. “Teşekkür ederim… Allah’ım teşekkür ederim,” diye fısıldadı.

Ama bu zaferin ardından, aklında hala bir şey vardı: Enver. Bu iş burada bitmeyecekti. Elif’in başına gelenlerin hesabını soracaktı.

Murat, hastanenin küçük bekleme salonunda Elif’in odasına doğru bakarak sessizce oturdu. Düşünceleri hızla dolaşıyordu. Artık sadece Elif’i korumak değil, bu savaşı tamamen bitirmek zorundaydı. Elif’e bir daha kimse zarar veremeyecekti. Enver’in adamları da, Enver de artık onları bulamayacaktı.

Kendi kendine yemin etti: Bu savaş şimdi başlıyordu. Ama bu kez Murat, yalnızca kendini korumakla kalmayacak; her şeyin bedelini ödetecekti.

-Bölüm hakkında düşüncelerinizi yazın oy da atınnnnnn-

Loading...
0%