Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Yitik Zamanın Gölgesi

@yamury7

1.Kısım: Çatlaklar, Zaaflar ve Zafiyet.

 

"Bu şehirdeki insanlar, şiddeti izlemeye o kadar alışmışlar ki, sevgi kırıntısının bir zerresini dahi görmek istemiyorlar."

-YZG-

 

 

Oluk oluk kanayan parmak uçlarına sahipti, kahvelerine ahenk kazandıran dalgalı tutamlarla bezenmiş kadın. Ölüm kokan avuç içlerinde derin yaraların mühürleşmiş zehir zemberek izlerini saklardı. Dört odacıklı, bir yumrukla eşdeğer büyüklükte olan kalbinde yıkılmaya yüz tutmuş ziyadesiyle büyük bir harabe yaşatıyordu; lakin aldığı sarsıcı nitelikteki güçlü darbeler ile o temeli sağlam olmayan ve yıkılmak için âdeta bir küçük kuş misali çırpınan harabe, zamanla avuç içini zar zor dolduracak büyüklükteki yüreğini çürütmeye yüz tutar hâle getirmişti.

Daima eksik hissediyordu. Parmak uçları, avuç içleri ve yüreği gibi... daima eksilmişti. Yerle yeksana karışmış bir benlik, eskimeye yüz tutmuş çelimsiz bir beden ve çok uzun zaman önce karanlık sarmallar arasında ruhsuzlaşmış olan bir ruh.

Bu kayıplara karışmış yapboz parçalarını yeryüzünün soğuk diyarlarına indirerek tek tek özenle birleştirecek, onu, tarif edilemeyecek kadar derinlerinde barındıran güvenli yollarla bezenmiş ve merhamet duygusuyla nakşedilmiş bir sevgi eşliğinde sarmalayacak bir adam dahil olacaktı ölü yaşamına. Parmak uçlarından usul usul sızan kanları kendi DNA'sına bulayarak kanının son damlasına kadar onu temizlemek adına çaba sarf edecek, ölüm kokan avuç içlerindeki her bir ize çiçekler ekerek mühürlerini eskitecek, çürümeye yüz tutan yüreğindeki harabelerin yıkılmış her bir noktasına can olmak için hazır olan bir adamı olacaktı.

Fakat, parmak uçlarından usulca sızan kanları kendi kanına bularken, ölüm kokan avuçlarındaki yaralara kendi çiçeklerini ekerken, çürük ve çatlakları kırıklaşmış bir yüreğe can olurken asıl kendisi pervasızca eksilecekti. Bu yüreği korlarla nişalenmiş adam, işte, bu durumdan ne yazık ki bihaberdi. Lakin, haberi olsa dahi yine de, o amansız hastalığa mensup olan yüreğine ve acı feryatlar eşliğinde sessizleşmiş çığlıklarını sürdüren ruha hem can, hem canan olurdu. Fakat eksikleşmiş bir ruha taparcasına aşık olmuş aciz bedeni ve evreni sarmalayan bu büyük sevgisi, birçok insanı iyileştirebilir miydi? Veyahut bu pervasız ve fütursuz sevgi, zehirli sarmaşıklar nakşedilen toplu bir sarmal katliama mı dönüşürdü?

•°•

Alıntı;


Güneşin sarı ışıkları, yan yana oturmuş iki gencin çehrelerini yakmak suretiyle gezintiye çıkmış, soğuk hatların derin izlerini yenileme yarışında ilk kaybedişini yaşamıştı.

"Bu şehirdeki insanlar, şiddeti izlemeye o kadar alışmışlar ki, sevgi kırıntısının bir zerresini dahi görmek istemiyorlar."

Genç kızın mührünü kıran dudaklarının arasından çıkan gerçeği en açık şekilde yansıtan, bu sözler olmuştu.

"Bizim görevimiz, bu soğuk dünyada sıcak bir iz bırakmak; belki de sevgi tohumlarını ekmek, bu karanlık şehri aydınlatmaktır. İnsanların alıştığı şiddetin gölgesinde, sevgiyle filizlenen bir çiçeğin güzelliği, belki de onları değiştirmeye yetebilir."

Sözlerini sarf ederken kumral saçlı adamın güneşten kısıklaşan gözleri, yanında esefle oturmakta olan kadına dönmüştü. Ancak bu sözler, genç kadının içinde derin bir yarayı uyandıran bir dize haline gelmişti.

"Yanılıyorsun, Mestan. Bizim bir görevimiz yok."

"Yanılmıyorum, Lia. Bizim birden çok görevimiz var."

"Eğer sarf ettiğin süslü cümleler gibi bizim bir görevimiz olsaydı, bu; şehri aydınlığa kavuşturmak yerine en kirli bataklığa çekmek olurdu."

 

​​​​​​​

Loading...
0%