Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@yar3nnn_00

Selamlar! Oy ve yorum atmayı unutmayın🤍

 

𓇼 ⋆。˚ 𓆝⋆。˚ 𓇼

 

Koca bir karanlığa gözlerimi aralamıştım. Masada duran dijital saate baktım; gecenin beşiydi. Sırt üstü yatarak gözlerimi ovaladım. Kafamı çevirdiğimde Barkın derin bir uykunun içinde gözüküyordu.

 

Ses yapmamaya çalışarak ayağa kalktım. Boğazımda koca bir yumru vardı sanki. Teras kapısını açarak içeriye girdim. Esen rüzgar üşümemi sağlamıştı. Demirliklere yaslanarak etrafa baktım. Etrafı bahçedeki lambalar aydınlatıyordu. Her köşe başında korumalar vardı. Çardakta ki hareketlenmeyle oraya odaklandım.

 

Sarı saçlarını tepesinden bağlamış yorgun gözlerle oturan kişi, Lidyadan başkası değildi. İç çekerek kafamı eğdim. Nöbet değişimi için gelen korumalarla bahçe insan kaynıyordu.

 

Uykum kaçmıştı bundan sonra da uyuyamayacağımdan emindim. İçeri geçerek üstüme barkının hırkalarından birini aldım. Dağılmış saçlarımı enseden topuz yaparak topladım. Barkının yattığı tarafa yürüyerek yaklaştım. Çıt çıkarmadan şifonyerin üzerinden sigara kutusunu ve çakmağını cebime attım.

 

Odanın kapısını örterek merdivenlerden aşağıya indim. Mutfağa girdiğimde arkası dönük Lidyayla karşılaştım. Kızı korkutmamak için fısıldadım.

 

"Lidya,"

 

Kafasını çevirerek bana baktı.

 

"Uyku tutmayan bir ben değilim sanırım. Bardaklar bende mahzenden kırmızı şişe kap gel, çardakta bekliyorum." Diyerek raftan şarap bardaklarını tezgâha koydum. Çekmeceyi açarak çerezleri çıkarttım. Sunumluklara hazırlayıp tekrar yerine koydum.

 

Tüm hazırladıklarımı tepsiye koymuştum ki aklıma gelen şeyle buz dolabını açtım. Tabaktaki meyveleri alarak dolabı geri kapattım.

 

Tepsiyi masaya koyarak oturdum. O sırada Lidya elindeki petrus şarabıyla yanıma geliyordu. Oturduğunda ikimizde çıtımızı çıkartmıyorduk.

 

Şişeyi açarak kadehlere doldurdum. Cebimdeki sigara kutusundan bir dal çıkartarak dudaklarımın arasına yerleştirdim. Lidyaya uzattığımda o da bir dal alarak dudaklarına yerleştirmişti. Sigarayı sık içen biri değildim. Ayda yılda bir kere içerdim sadece.

 

Sigaramın ucu yanarken, çakmağı Lidyaya uzattım. İçime koca bir dumanı çektim. Başımı arkaya attığımda gökyüzünde parlayan yıldızları görebiliyordum. Lidya'dan bir kaç kıpırtı gelse de kafamı kaldırıp bakmadım.

 

Sigarayı söndürüp kadehi elime aldım. Bardaktaki içeceği bitirdiğimde iki fındığı ağzıma attım. Lidya da bitirmiş, ikimize tekrar doldurdu.

 

Kaç saat olduğunu bilmiyordum ama önümüzdeki her şeyi bitirmiştik. Hava yavaş yavaş aydınlanmaya başlamıştı.

 

Dolu olan sigara kutusunda sadece 8 dal kalmıştı. Hem içmiş hem ağlamıştık. Halimin berbat olduğunu biliyordum. Hep böyle devam edemezdim, kendimi toparlamalıydım. Önüme gelen birkaç tutamı kulağımın arkasına sıkıştırdım.

 

Ayağa kalkarak üzerimi düzelttim. Kutuyu göstererek mırıldandım.

 

"İçecek misin?" Dedim. Lidya kafasını -hayır- anlamında salladığında kutuyu ve çakmağı cebime attım. Masadaki bitmiş bir kaç şeyi mutfağa bırakarak odama çıktım.

 

Barkın hâlâ uyuyordu. Banyoya girerek ılık bir duş aldım. Üzerime bornozu giyerek kuşaklarını bağladım. Dolaptan diş fırçamı alıp üzerine macunu sıktım. Dişlerimi fırçalamayı bitirip banyodan çıktım.

 

Giyinme odama giderek üzerimi giyinmeye başladım. Lacivert çizgili blazer ceket-pantolon takımımı giydim üzerime. Saçlarımı tarayıp gümüş zincirli kolyemi taktım.

 

Makyaj masama oturduğumda barkının alarmı çalmaya başladı. Barkın mırıldanıp diğer tarafına döndüğünde makyajımı yapmaya başladım.

 

Kısa sürede makyajımı bitmiştim. Beyaz çantamın içine gerekli şeyleri koyarak koluma taktım. Barkın hâlâ uyanmamıştı. Alarmını kapatark yanına yaklaştım.

 

"Barkın, hadi uyan alarmın çalıyor."

 

Parfümümü sıkarak tekrar seslendim.

 

"Barkın hadi sevgilim uyan." Dedim biraz daha yaklaşıp.

 

Parmaklarımı saçlarından geçirerek tekrar seslendim. Niye uyanmıyordu bu adam? Daha yüksek bir tonla seslendim.

 

Gözlerini aralayıp bana baktı. Şöyle bir süzüp gözlerini iyice açtı. Oturur pozisyona geldiğinde ellerimi tutarak içlerine öpücük kondurdu.

 

"Nereye böyle güzellik?" Dediğinde gülümsedim.

 

"Birkaç toplantıya katılacağım. Hadi kalk artık sende." Diyip uzaklaştım.

 

Barkın banyoya girmiş ben ise aşağıya inmiştim. Beyaz arkası açık topuklu ayakkabılarımı giydim. Kapıyı açtığımda Barkının sesini duydum.

 

"Biraz bekle bırakırım ben seni güzelim." Dedi.

 

"Giderim ben, sen geç kalma." Dedim. Yanıma yaklaşarak durdu, kaşlarını çatmıştı.

 

"Bir sorun mu var? Fazla durgun gibisin." Dediğinde gözlerimi gözlerine diktim.

 

"Hayır, ne sorunu olacak?" Dediğimde elimi tuttu.

 

"Pekâlâ, özel koruman yanında olacak." Dedi. Kafamı salladım.

 

"Hangisi?"

 

"Dinçer!" Diye bağırdığında yanımıza bir adam geldi. Bu geçen gördüğüm korumaydı.

 

"Karım Mina. Herşeyi önceden söylemiştim zaten sana, Minanın saç teline zarar gelmeyecek anladın mı?"

 

Baya uzun bir boylu ve kalıplı biriydi. Esmer tenli, siyah saçlı bir adamdı. Üzerinde vücudunu saran siyah bir takım elbise vardı. Baştan sona siyahlar içindeydi.

 

Özel mülâkatlardan geçmiş olmalıydı. Kaşında derin bir iz vardı. Karşımdaki adamı izlemeyi bırakarak Barkına döndüm.

 

"Akşam görüşürüz." Dedikten sonra arkamı dönerek yürümeye başladım.

 

Arkamda varlığını belli eden Dinçer ile beraber arabama doğru ilerledim. Bu sefer hediye gelen arabayla gidecektim.

 

Sürücü koltuğuna yönelecektim ki, Dinçer hızlı davranarak arka kapıyı açarak bekledi.

 

"Böyle oturun Mina hanım." Dediğinde kaşlarımı çatmıştım,buna alışmak biraz zor olacaktı.

 

Birşey demeden geçip oturdum. Kapımı kapatıp, sürücü koltuğuna oturdu Dinçer.

 

Sessiz geçen araba yolculuğunun sonunda şirketimin önüne gelmiştik.

 

"Arabayı valeye verdikten sonra odama gel Dinçer." Dedikten sonra açılan kapıyla arabadan indim.

 

Şirketten içeri girdiğimde herkes işinin başındaydı. Yanıma sekreterim geldiğinde herşeyin raporunu açıklıyordu. Elimi kaldırarak sözünü kestim.

 

"Odamdaki klimaları açtır, olmazsa heryeri açın. Hava bugün bunaltıcı rahat edemedim."diyerek asansöre bindim.

 

Arzu kafasını sallayarak cevap verdi. Tuşa bastığımda kapılar kapanmış, asansör hareket etmişti.

 

Kapılar açıldığında, odamın yolunu tuttum. Kapıyı açarak içeri girdiğimde bu kattaki asistanlar çoktan klimaları açmışlardı. Koca bir "Oh" çekerek üzerimdeki ceketi çıkarıp deri çalışma koltuğunun üzerine bıraktım. İçimdeki beyaz crop top bluzla kalmıştım. Çantamın içindeki telefonu çıkartarak masaya bıraktım. Siyah deri koltuğa kendimi bıraktığımda kapı çalmıştı.

 

"Gir!" Diyerek seslendim.

 

Kapı açılmış içeriye Dinçer girmişti. Hafifçe gülümseyerek karşımdaki koltuğu gösterdim.

 

"Otur lütfen." Dedikten sonra kapı tekrar çalmıştı.Tekrar seslendiğimde içeri Arzu girdi.

 

"Mina hanım istediğiniz bir şey varmı?" Dedi. Kafamı sallayarak Dinçere baktım.

 

"Kahveyi sade mi içersin?" Gözlerinin içine bakarak sorduğum soruyla kafasını salladı.

 

"Evet."

 

"Tamam, o zaman iki tane sade kahve istiyorum." Dedim. Arzu kafasını sallayarak dışarı çıktı.

 

"Merhaba Dinçer, bana biraz kendini tanıt."dedikten sonra ellerimi masanın üzerine koymuş ve bacak bacak üstüne atmıştım.

 

"Ben, Dinçer Akcan Atasoy. Sizin özel korumanızım." Dediğinde gülümsemem büyüdü.

 

"Pekâlâ Dinçer, birkaç birşey söyleyeceğim." Diyerek koltuğumu masaya yaklaştırdım.

 

"Birkaç birşey bilmeni istiyorum. Öncelikle alışana kadar sürücü koltuğunda ben olacağım, sen ise yanımda oturabilirsin." Diyerek söze başlamıştım. Tek kaşı havaya kalktığında cümleme devam ettim.

 

"Öğrendiğin bilgileri ilk bana anlatacaksın anlaştık mı? Bu Barkın olsa bile." Dedim. Hafifçe çatılan kaşlarıyla beni dinliyordu.

 

Kaşlarımı kaldırarak cevap vermesini bekledim.

 

"Tamam efendim." Dediğinde arkama yaslandım.

 

"İyi anlaşacağız gibi seninle." Dedim. Kapının çalmasıyla Arzu elindeki kahvelerle masaya geldi. Kahvemi alarak dudaklarıma götürdüm.

 

"Arzu, gerekli dosyaları masamda istiyorum. Toplantıya katılacak olanlara da yarım saat sonra hazır olacağımı ilet." Dedim. Arzu kafasını sallayarak dışarı çıktı. Kahvemi içmeye devam ettim.

 

𓇼 ⋆。˚ 𓆝⋆。˚ 𓇼

 

 

Tüm toplantılara katılmıştım ve şuan çok yorgundum. Birazdan hava kararacaktı. Koluma ceketimi ve çantamı alarak odamdan çıktım.

 

Dinçeri en son toplantıya girmeden önce görmüş ve numarasını almıştım. Asansöre binerek kapıların kapanmasını bekledim.

 

Kapılar açıldığında indim. Telefonum cebimde titrediğinde elime alarak kimin aradığına baktım. Barkın arıyordu.

 

"Efendim?" Dedim sakin bir şekilde.

 

"Çıktın mı şirketten güzelim?"

 

"Şimdi çıkıyorum, arabaya bineceğim." Dedim. O sırada şirketin kapısından çıkarak önümde arabaya yaşlanmış elleri cebinde Dinçeri gördüm. Kulağında siyah telsiz kulaklık takılıydı.

 

"Tamam eve geçiyorum ben." Dedikten sonra aramayı sonlandırdı. Telefonu çantama atarak sürücü koltuğuna geçtim. Elimdekileri arka koltuğa bırakarak önüme döndüm. O sırada Dinçer de yanımda yerini almıştı.

 

"Mina hanım, yorgunsanız yer değiştirelim." Dediğinde başımı onun tarafına çevirdim.

 

"Sürebilirim." Dedikten sonra arabayı çalıştırıp evin yolunu tuttuk.

 

Sessiz geçen 10 dakikanın ardından yanlış giden birşey fark ettim. Siyah bir Passat bizi takip ediyordu. Arabanın camları filmli olduğu için de kimin kullandığını göremiyorum.

 

Bunun fark edenin tek ben olmadığımı anladım.

 

"Birkaç dakikadır takip ediliyoruz, Mina hanım"

 

Arkaya uzanarak telefonumu aldım. Olduğumuz konuma baktığımda eve daha var gibi gözüküyordu. Birkaç metre ilerledikten sonra sağa kırdım.

 

Üzerimde Dinçerin bakışlarını hissediyordum, ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu.

 

Caddede ilerlerken tekrar sağa kırdım. Daha sakin bir sokağa girmiştik. Arabayı yavaşlatarak durdurdum.

 

"Ne yapıyorsunuz Mina hanım? Sürmeye devam edin." Dediğinde kaşları çatılmıştı.

 

Arabanın kapısını açarak indim. Kapıyı kapatıp arabanın arkasına doğru yürüdüm. Birkaç metre gerimizde onlarda durmuştu.

 

Dinçerin eli silahına yakın dururken yanımda yerini aldı. Kollarımı birbirine bağlayarak arabadakilerin şimdiki hamlesini bekledim.

 

Araba çalıştığında bize doğru yanaştı. Aramızdaki mesafe kapanırken sürücü koltuğunun cami açıldı. İçeriden bir el siyah bir mektup uzattı bana doğru.

 

Elimi uzatarak mektubu aldım. Davetiye tarzında siyah bir mektuptu. Üzerine basılmış mühürden kimin mektubu olduğunu anlamıştım. Binboğalar...

 

"Patronun selamı var,iletmemizi istedi."

 

Araba hareket ettiğinde arabanın gidişini izledim.

 

𓇼 ⋆。˚ 𓆝⋆。˚ 𓇼

 

 

Selâmm🤍 bölüm sonuna geldik...

 

Oy vermeyi ve yorum atmayı unutmayın hoşçakalın 🤍

 

Loading...
0%