Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@yar3nnn_00

Selam✨ Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın! İyi okumalar🤍

 

𓇼 ⋆。˚ 𓆝⋆。˚ 𓇼

 

"Onlarda neyin nesi?" diye sordu Dinçer anlamaya çalışarak.

 

"Ne dost ne düşman. Arabaya dönelim fazla zaman kaybettik." Dedim. Daha sonrasında sürücü koltuğuna oturarak arabayı çalıştırdım.

 

Demir kapılar açılırken bahçeye giriş yaptım. Araba durduğunda iki koruma arabaya yaklaşarak kapımı açtı. Arabadan inerken ilk koruma arabayı çalıştırarak park etmeye götürmüştü. İkinci koruma ise Dinçer ile beraber yanımda yerini alıyordu.

 

"Efendim Barkın bey geldi, içerde." Dedi. Kafamı sallayarak Lidyanın açtığı kapıdan içeri girdim. Fakat Dinçer kapıda durarak benimle içeri girmedi.

 

"Barkın." Diyerek hafifçe seslendim. Simsiyah, üzerinde jilet gibi duran takımıyla karşıma çıkınca durdum ve alıcı gözüyle kocamı süzdüm.

 

"Bir yere mi gidiyorsun hayatım?" Dedim. Yanına yaklaşarak kollarımı boynuna sardım ve boynuna küçük bir öpücük kondurdum. Elleri anında belimi kavrayınca, gözlerimi gözlerine yerleştirdim.

 

"Birazdan büyük bir ihale başlayacak, seninde satışa sunduğun ihaleden bahsediyorum sevgilim. Sen yorgun olursun diye söylemeyi düşünmedim sana." Dediğinde kaşlarım havalandı.

 

"Aaa zamanımız varsa, hazırlanıp bende geleyim fazla yorgun değildim zaten." Dedim çekilerek, saatine bakarak kafasıyla beni onayladı.

 

"Elindeki kağıt ne?" Dediğinde dudağımı ısırarak gözlerimi kaçırdım.

 

"Binboğaların daveti varmış, Bizzat ilettiler bana." Dedim. Kaşları hızla çatılırken elimdeki kağıdı alarak açtı.

 

"Sikeceğim binboğaları, ne demek bizzat ilettiler sana!" Dediğinde sesi yükselmişti.

 

Elimi göğsüne koyarak, "Önemli birşey değil, ama gitmeliyiz o davete biliyorsun." Diyerek fazla ayrıntıya girmedim. "Ben hemen hazırlanıp geliyorum, sen sakince burada bekle." Diyerek merdivenleri çıktım.

 

Yukarı çıkıp üzerine siyah dizlerimin üzerinde biten ve göğüs dekolteli bir elbise giydim. Elbisenin üzerine ise kahve tonlarında olan kürkü de attım. Hızlıca makyajımı da tazeledikten sonra tamamen hazırdım.

 

Merdivenleri inerken Barkın içeride gözükmüyordu. Muhtemelen dışarı çıkmış olmalıydı.

 

Kapıyı açıp dışarı çıktığımda Dinçerle, Barkının konuştuğunu gördüm. Yaklaşarak yanlarına geldiğimde Barkın ön kapıyı açarak oturmamı sağladı. Oturduğumda ise dinçere birşeyler söyleyerek arabanın sürücü koltuğuna yani yanıma oturdu.

 

Dinçer kafasını bana çevirerek başını aşağı eğip hareket yaparak arkamızdaki arabaya ilerledi.

 

Barkın direksiyonun başındaydı, yanındaki koltukta ise ben oturuyordum. Barkın'ın sinirli olduğu belliydi, ve bu durum beni de endişelendiriyordu. Dinçer ise bizi arkamızdan takip eden arabanın içindeydi.

 

"Her şey yolunda mı?" diye sordum, Barkın'ı endişeli bir şekilde izleyerek.

 

Barkın, kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra, hızla cevap verdi: "Evet, her şey yolunda. Sadece biraz gerginim, o kadar."

 

Barkın'ın gerginliği beni de etkiliyordu, ancak sakin kalmak ve durumu kontrol altında tutmak önemliydi. Ona güven vermek için, elimi elinin üzerine koyarak hafifçe sıktım."Endişelenme, beraberiz birlikte başa çıkarız," dedim, ona destek olmaya çalışarak.

 

Araba sessizlik içinde ilerlerken, içimdeki endişe giderek artıyordu. İçimizdeki gerginlik, atmosferi daha da geriyor gibiydi. Ancak davete odaklanmak ve birlikte hareket etmek zorundaydık.

 

Arabadan indiğimizde, etrafımızdaki hareketlilik içinde kendimizi bulduk. İlerleyen adımlarla, davetin olduğu alana doğru sakin ve kararlı bir şekilde ilerlerken, Dinçer'de arkamızdan bizi takip ediyordu. Adım adım ilerlerken, gözlerimiz davet alanına odaklanmıştı.

 

Barkın'ın yanımda olması, içimdeki güveni artırıyordu. Birlikte her zorluğun üstesinden gelebileceğimize olan inancımız tamdı.Davet alanına yaklaştığımızda, etraf hafif bir neşe ve heyecanla doluydu. Biz de birlikte hareket ederek, bu pozitif enerjiyi hissediyorduk.Sonunda, davet alanına vardığımızda, içimde bir sevinç dalgası hissettim. Birlikte başardığımızı bilmek, tüm zorluklara rağmen güçlü kalmamızın ve birlikte çalışmamızın bir sonucuydu.

 

Gözlerimdeki parıltı ve Barkın'ın yanımdaki güven veren gülümsemesi, davete katılmanın getirdiği mutluluğu yansıtıyordu. Birlikte, güçlü bir ekip olarak, önümüzdeki zorlukları aşmak için hazırdık. Dinçer'in de arkamızdan gelmesiyle, tam bir ekip olarak davete katılmak için hazırdık.

 

Barkın'la birlikte davet alanına adım attığımızda, gözlerimizi etrafa dikkatlice gezdirdik.

 

Davetin olduğu mekan zarif bir malikanenin bahçesindeydi. Yemyeşil çimler üzerinde renkli çiçekler ve nadide heykeller yer alıyordu. Havuzun kenarında konumlanmış masalarda, şampanya kadehlerinin çatırtısı ve neşeli sohbetlerin yankılanması duyuluyordu.

 

Birçok davetli zarif kıyafetler içinde bir araya gelmişti. Kadınlar ışıl ışıl elbiselerle, erkekler ise şık takımlarla ve kravatlarla göz kamaştırıyordu. Görünüşlerine özen göstermiş herkes, etrafıyla uyum içindeydi.

 

Etrafta dolaşırken, davetin düzenlendiği mekanın her köşesinde incelikli detaylar olduğunu fark ettim. Bahçenin çeşitli noktalarına yerleştirilmiş şamdanlar ve ışıklandırmalar, ortama sıcak ve romantik bir hava katıyordu. Müzik, hafif bir melodiyle arka planda çalıyordu, insanları adeta dans etmeye davet ediyordu.

 

Sonunda, açık arttırmanın başlayacağını belirten anons duyuldu. Büyük sahneyi gören sandalyelerde davetlilerin ismi yazılıydı. İsmimizin yazdığı sandalyeye oturduk. Dinçer ise ilerde çaprazımızda ayakta bekliyordu.

 

Sandalyeler dolmaya başlayınca tanıdık yüzler de artıyordu. Onlardan biri de iki sandalye ötemde oturan İremdi. Barkına dönerek, "İrem de mi davetliydi?" Dedim.

 

"Evet." Diyerek kafasını salladı.

 

Etrafı izlerken dinçerle göz göze geldim. Dudaklarımı oynatarak "Rahatına bak, beklemene gerek yok." Dedim. Kafasını sallayarak beklediği yerden uzaklaştı.

 

Genç bir kadın sahneye çıkarak davetlileri selamladı. Onun arkasından da eski dostum olan kerem çıktı sahneye. Herkesle beraber alkışlamaya başladım. Kerem beni görünce büyük bir gülümsemeyle selamladı.

 

"Baylar ve Bayanlar hepiniz hoşgeldiniz!" Dedi kadın.

 

"Açık arttırmaya başlıyoruz. Elinizde duran kartları havaya kaldırarak fiyat artışınızı sesli bir şekilde söyleyebilirsiniz."

 

Elimde duran kartı döndürerek başlamasını bekledim, benimde açık arttırmaya sunduğum bir kaç özel eşya vardı.

 

İlk başta büyük bir tablo çıktı. Yağlı boya ile çizilmiş karanlıklar içindeki beyaz kargayı resmediyordu. 1 milyon dolardan açıldı.

 

Barkına dönerek "Nasıl bir tablo?"dedim.

 

"Güzel fakat istediğim daha farklı. Beğendiysen dahil olalım arttırmaya."

 

"Hayır tablo istemiyorum." Dedim. O sırada kadın tokmağa vurdu.

 

"12 milyon dolara arkadaki hanım efendiye satıldı."

 

Birkaç tablo daha satıldıktan sonra sıra mücevherli biblolara geldi.

 

Beyaz desenli mücevherden kaplanmış bir jaguardı. Gözlerinde siyah pırlantalar vardı. Elimdeki kartı hazırda tutuyorken kadın biblo hakkında bilgi veriyordu.

 

"1 trilyon'dan açık arttırmaya sunuyorum." Dediğinde kartımı kaldırdım.

 

"2 trilyon!"

 

"2 buçuk trilyon!" Arkamdan bir adam da katılmıştı.

 

"3 trilyon!" Adamın ardından yaşlı bir kadın da katıldı.

 

"5 trilyon!" Diyerek devam ettirdim.

 

Adam geri çekilmişti fakat kadının durmaya niyeti yoktu.

 

"6 trilyon!" Diye bağıran kadınla kartımı kaldırdım.

 

"10 trilyon!"dememle kadın da çekildi.

 

Kerem tokmağa vurarak alkışladı. "Mina Demirel'e satıldı!"

 

İremin ismimi duymasıyla bana dönmesi bir oldu.

 

"Tüm paranı bir bibloya harcamanda gülünç." Diyerek güldü.

 

"Var ki harcıyorum İrem, üzülme sende harca." Dedim göz kırparak.

 

Yüzü düşerken önüne döndü. Keyfim yerine gelirken bende önüme döndüm.

 

Biblolardan sonra son olarak sıra vazolara geldi. Doğal safir taştan yapılmış bir vazo satışa sunuldu. Bu benim bağışladığım vazoydu.

 

"500 milyardan satışa açık!"

 

İlk açılışı ben yapmak istedim ve kartımı kaldırarak, "505 milyar!" Dedim.

 

İremin yerinde kıpırdandığını fark ettim.

 

"510 milyar!" Diyerek kartını kaldırdığında gülmemek için yanağımı ısırdım.

 

"Bu vazo senin bağışladığın vazo değil mi?" Dedi Barkın yaklaşarak.

 

Kıkırdayarak kafamı salladım. "Kuzenin de beğenmişe benziyor."

 

Barkın ne yaptığımı anlayarak gülümsedi.

 

"515 milyar!" Dedim kartı kaldırıp.

 

İrem hırsla bana bakarak, "520 milyar!" Dedi.

 

Arkadan bir kadın da arttırmaya başlayınca İrem ayağa kalkarak kartını kaldırdı. "530 milyar!"

 

 

Kadın tekrar arttırdı.

 

İrem artık ayakta ve sinirli bir şekilde kartını kaldırıyor ve cevap veriyordu. Açık açık gülmeye başlamıştım.

 

"550 milyar!" Diyerek kartımı kaldırdım.

 

Kadın geri çekilmişti. İrem daha da sinirlenip kartını sallamaya başladı.

 

"600 milyar!!"

 

Kimseden ses gelmeyince Kerem tokmağa vurdu. "600 milyara İrem hanıma Satıldı!"

 

İrem kazanmış bir şekilde yanıma geldi. Yüzün de ise kendini beğenmiş bir gülümseme vardı. Birazdan duyacaklarından sonra bir daha böyle gülümseyemiyecekti.

 

"Noldu minacım? Paran mı bitti, sesin kesildi bir anda." Dediğinde alaycı bir tavırla ona baktım.

 

Ayağa kalkarak, "Bravo," dedim. "Benim evimde durduğundan daha iyi duracak vazo sende."

 

Gülümsemesi solduğunda, "Nasıl yani?" Dedi.

 

"Vazo benimdi zaten, buraya ben bağışladım." Daha sonra güldüm, "Sırf benimle yarışmak için, 500 milyarlık vazoyu 600 milyara aldın. Ama söyleyeyim sana, sen anca benim artıklarımla yetinebilirsin." Dedim.

 

Barkının elini belime sarmasıyla İreme gülümseyerek göz kırptım. "Vazon hayırlı olsun tatlım."

 

İremi orda bırakarak çıkışa ilerledik. Dinçeri arayan gözlerim önümüze çıkmasıyla birlikte, yürümeye devam ettik.

 

"Hemen eve gitmek istiyorum." Dedim barkının koluna girerek, başımı da omzuna koydum.

 

"Araba hazır efendim, hemen yola çıkarız."dedi Dinçer.

 

Arabaya bindim ve arabanın çalışmasını bekledim. Araba çalıştığında ise akan yolu izledim.

 

...

 

Eve gelmiştik, odaya çıkıp üzerimdeki elbiseden kurtuldum. Barkın duşa girmişti. Banyonun kapısını açarak kafamı uzattım. "İşin bitti mi?"

 

Su sesi kesildi, "Gel daha bitmedi." Dedi ve suyu tekrar açtı.

 

İçeri girerek kapıyı kapattım. Üzerimde birşey olmadığı için bende suyun altına girdim. Barkın saçlarını yıkarken, bende şampuanlıyordum.

Duşakabin büyük olduğu için rahatca sığıyorduk.

 

İyice yıkanıp çıktık. Barkın beline havluyu bağlamıştı. Üstüme havluyu bağlayarak, saçlarımı kurulamaya başladım.

 

"Barkın saçımı örer misin?" Dedim arkamı dönerek. Evlendiğimiz ilk aylarda ben öğretmiştim Barkına saç örmeyi, belki kızımız olur da saçlarını babasına ördürmek ister diye.

 

Saçlarıma üçe ayırarak bağlamaya başladı. Elimde tuttuğum lastiği ona uzattığımda alarak ucunu bağladı. Belimden karnıma sarılan ellerle aynadan ona bakıyordum. Ne zaman gözlerim dolmuştu anlayamamıştım.

 

"İyi misin güzelim?" Dediğinde gözlerimden bir yaş firar etti.

 

"Barkın," dedim ağlamam istemsizce hızlanmıştı. Barkın kaşlarını çatarak beni kendine döndürerek sıkıca sarıldı.

 

"Ağla güzelim, dök içini bana." Demesiyle hıçkırarak ağlamaya başlamıştım.

 

"İçimde birşeyler kopuyor." Dedim hıçkırıklarımı durdurmaya çalışarak.

 

"Barkın ben," cümlemi hıçkırığım bölmüştü. "Hiç anneliği tadamayacak mıyım?"

 

Barkın eliyle saçlarımı okşarken anlımı öpuyordu.

 

"Olacaksın sevgilim, üzme kendini." Dedi.

 

"Doktor imkansız dedi ama." Dediğimde Barkın gözlerini sıkıca kapatmıştı.

 

"Sikeceğim doktoru şimdi, nerden biliyormuş olmayacağını."diye mırıldandığını duydum. "Hasta olacaksın, hadi giyin güzelim," diyerek belimden sarılıp beni banyodan çıkarttı.

 

Banyodan çıkmamızla kapıya tıklanması bir oldu.

 

"Kim o?" Diyerek seslendim. Sesim çatallı çıkmıştı.

 

"Mina hanım, ben Lidya. Akşam yemeği hazır demek için gelmiştim." Diyerek seslendi kapının arkasından.

 

"Tamam Lidya, birazdan iniyoruz."

 

Giyinme odasına girerek şort ve askılı giydim. Barkın da sadece şort giymişti.

 

Odadan çıktığımızda başım feci ağrıyordu. Merdivenlerden inerek yemek masasının olduğu kısıma gittik. Sandalyelerden birine oturarak yemek servisini bekledim.

 

"Lidya yemekten sonra bana ağrı kesici ile su getir." Dedim.

 

"Tamam Mina hanım."

 

Önümdeki etten küçük küçük bir parça keserek ağzıma attım. Fakat hiç iştahım yoktu. Oysa ki yoldayken kurt gibi açtım.

 

Barkın elindeki telefonuna bakarken bana döndü, "Dışarda küçük bir işim var, geç gelirsem uyu sen yavrum." Dedi.

 

"Ne işi?" Diye sordum elimdeki çatal bıçağı bırakarak.

 

"Önemli bir şey değil şirketle ilgili bir şeyler." Dedi. Kafamı sallayarak onayladım.

 

Masadan kalkarak odaya çıktı. Mutfağa Lidya'nın yanına gittim. Ağrı kesici içerek bahçeye çıktım. Ilık rüzgar yüzüm yüzüme vuruyordu.

 

Salıncağa oturarak hafifçe sallanmaya başladım. Bahçede dinçerle birlikte bir kaç adam daha vardı. Dinçer beni görmesiyle selam verdi. Kafamı sallayarak selamını aldım. Gözlerim kapanmaya başladığında başımı arkaya atarak gözlerimi kapattım, biraz uyuyabilirdim burada.

 

𓇼 ⋆。˚ 𓆝⋆。˚ 𓇼

 

 

SELAMM bölüm sonuna hoşgeldiniz!

Beğendiyseniz yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın 🩷

 

Loading...
0%