@yaren_yasar11
|
Yer altına yaptıkları sığınağın kapısının önündeydim. Uzun ve esnek ince kamerayı küçücük deliğe soktum. İçeri direkt dalamazdım. Görünürde sadece yedi kişi vardı ve bunlar benim için fazlası ile kolaydı. Kapağı kaldırır kaldırmaz hepsinin bakışları bu tarafa döndü. Susturucu taktığım silahım ile onlar daha bana ateş etmeye fırsat bulamaz iken hepsini indirdim. Direkt alt aşağıya atladım. Sesiz bir şekilde sağa sola bakınmaya başladım. Su damlacık sesleri geliyordu. Etraf yürüdükçe daha fazla karanlığa ulaşıyordu ama bu benim umurumda değildi. Karanlıkta gayet başarılı bir şekilde görebiliyordum.
Buraya girmek için neredeyse üç gündür uğraşıyordum. Kimse ile iletişime girememiştim. Benim buraya tek başıma gelme sebebim Maho yalan söylemiş olabilirdi. Bu da tim olarak komple pusuya düşmemize sebep olabilirdi. Benim hal edebileceğim bir görevdi.
Yürümeye devam ederken silahıma biri sertçe vurdu. Silah bir kenara savrulunca almak için çabalamadım. Bana vuran adamın karnına tekme atarak yere devirdim.
''Amını siktiğimin evladı ellimi siktin mal.'' dedim sinirle. Adam benim tek tekmem ile sırt üstü yere yapışmıştı. Hemen üzerine geçip iki yumruk ile adamı bayıltım. Hızlıca silahımı alıp yürümeye devam ettim. O sırada Akın komutanı gördüm kafesin içinde. Ellerini tepeden bağlamışlardı. Aynı şekilde yakları da zincirliydi. Odadaki dört adamı da indirdim. Hızlıca Akın komutanın yanına gittim. Durumunu kontrol etmek için baştan aşağıya süzdüm. Bir kolunda kırık vardı. Yüzünde yaralar, bacağın da da eminim ki birkaç kırık daha vardı. Üniforması paramparça olmuştu.
''Komutanım sizce de biraz fazla abartmadınız mı bu tatil işini?'' dedim gülümseyerek. Eğilip bıçak ile kilidi yarım dakika kadar kısa bir sürede çözdüm.
''Yaren sen misin?'' dedi kafasını kaldırmada. Kollarındaki ve bacaklarındaki kilitleri birer kurşun ile hal ettim.
''Evet komutanım.'' dedim. Gülümsedi.
''Oğlum neredesiniz lan? Unutunuz mu beni?'' dedi anlaşılan hiçbir şeyden haberi yoktu.
Hayla yürümeye devam ediyorken birden durdu. Kolu benim omuzlarımdaydı ve benim elimde komutanın belindeydi. Bana döndü.
''Beni nasıl buldunuz?''
''Maho denen bir iti konuşturduk.''
''Sen konuşturdun değil mi?''
''Nasılda tanıyorsunuz askerinizi.'' "Tanizmaz miyim hen askerimi. Tabiki tanırım. Özelikle sen isen daha yakından tanırım." Dedi yüzünde bir gulumseme ile.
İki günlük araştırmalarım sayesinde görev aşırı kolay olmuştu. Beklemiyorlardı kimsenin buraya gelmesini.
Önce merdivenleri ben çıktım. Daha sonra merdivenleri çıkması için Akın komutana yardım ettim.
''Allah'ım sonunda temiz hava.'' dedi komutan. Gülümsedim.
''Komutanım ben bir karargaha haber vereyim.''
''Tim nerede Yaren?''
''Tek geldim.'' dedim ve askeri telefonu çıkardım. Telefonu direkt İbrahim albay cevapladı.
''Güzel haberler istiyorum Yaren.''
''Akın komutanın durumu gayet iyi. Birkaç kırık ve yarasından hariç hiçbir şeyi yok komutanım.''
''Kutluyorum Yaren seni. İki kurt olarak yuvanıza geri dönün bu sana emrimdir. Anlınızdan öpüyorum.''
''Emredersiniz komutanım.''
''Helikopteri yolluyorum.'' dedi ve kapadı telefonu. Akın komutan ile güvenli bir yere geçtik. Kırıklarına ilk yardımı yaptım. Yüzündeki yaraları temizlerken bir an olsun bakışlarını benim yüzümden çekmedi. Kaşındaki yaraya da bandı yapıştırdım.
''Yaren.'' dedi.
''Emredin komutanım.''
"Teşekkür ederim." Dedi.
"Ne için komutanım?" Dedim.
"Herşey için."
"Lafı bile olmaz komutanım." Dedim.
Biraz daha geçtikten sonra helikopter geldi. Komutan ile binip dönüş yolunu tutuk.
Gider gitmez Toprak timi ve İbrahim albay karşıladı bizi. Ambulans da Akın komutan için bekliyordu. Ambulans aracı beyaz olduğu için hiçbir şekilde oraya bakmadım. İbrahim albayın karşısına dikildim.
''Görev tamamlandı komutanım.'' dedim. Elini omzuma atıp sıktı.
''Seni tekrardan tebrik ediyorum. Toprak timi de başka bir görevden dört saat önce döndü. Dinlenin hepiniz.''
''Sağ olun komutanım.'' dedik hep bir ağızdan. Günlerdir kapalı olan telefonumu açtım. Yiğit'en gelmişti sadece mesaj. Önceden kimseden gelmezdi.
Yiğit;
Mavi döndüğünde lütfen Ilgaz'ın yanına uğra o hiç iyi değil. Sana ihtiyacı var Mavi. Günlerdir kendini odaya kapatmış. Yemiyor içmiyor. Yıkılmış durumda. Umarım iyisindir.
Mesajı okur okumuz hızlıca kısa bir duş alıp üzerimi giyindim.
(Arkadaşlar o hırkadaki beyaz yerleri lütfen siyah olarak alın. Bu arada bu Mavi'nin giydiği şeyler.)
Saçlarımı kurulamadan çıktım hemen. Normalde Gökhan'ın yanına uğramam gerekiyordu ama şu anda abimin yanında olmam gerekiyordu. Göreve gittiğimden beri bir gram uyku uyuyamamıştım. Alışıktım zaten bu benim için sorun olmuyordu. Motoruma binip hızlıca çıktım karargahtan. Evin önüne varana kadar kafamdan birçok farklı şey geçmişti. Abime ne olduğuna dair gram fikrim yoktu. Hızlıca eve gidip kapıyı çaldım. Saat 01:54 idi. Birilerinin uyanık olmasını umuyordum. Kapı açıldı ve Yiğit ile Yaman karşıladı beni.
''Zeze'm'' dedi Yaman.
''Abim iyi mi? Bir şey mi oldu ona? Nerede?'' dedim hızlıca.
''Odasında.'' dedi Yiğit. Hızlıca çıktım üst kata.
''Abi.'' dedim kapıyı tıklatırken. ''Abi kapıyı aç ben geldim.'' dedim. İçeriden ayak sesleri duydum. Kapıyı açtı.
''Abim.'' dedi fısıltıyla. Elimi tutup içeri çekti beni. Kapıyı da geri kapattı. Arkasına dönüp sıkıca sarıldı bana. Küçük iken de böyleydi. Ne zaman canı yansa veya bir şey olsa hep bana koşardı. Hepsinden küçüktüm ama onların her canı yandı mı bana koşarlardı. Benim canım yandığında ise bende onlara koşardım. Benim kokum sakinleştiriyordu onları.
''Ne oldu sana?'' dedim. Yere çöktü ben de çöktüm onunla. Ağlıyordu. ''Abi endişelenmeye başlıyorum. Bir şey mi oldu?''
''Aşık oldum.'' dedi.
''Onu biliyorum. Sen zaten her zaman aşıktın Elif'e.'' dedim.
''Elif ise bir başkasını seviyor Yaren. Benim en yakınımı seviyor.'' dedi. Anlamaz gözlerle baktım ona. Sırtımı yasladım duvara kendime çektim abimi de. Göğsüme yasladım kafasını. Sanki bu anı bekliyormuş gibi daha fazla göz yaşı döktü. Saçlarını okşadım yavaş yavaş.
''Anlat abi bana. Yardım edebilirim belki sana olmaz mı?'' dedim.
''Yaren.''
''Efendim.''
''Ben uyuyana kadar kalır mısın? Yalvarırım. Uyuyamıyorum.''
''Kalırım tabi abim.''
''Benim en sevdiğim şarkıyı söylesene bana.''
Ne derse yapardım. Çünkü cidden iyi değildi. Odaya Yiğit ile Yaman da girdi. Yaman sol tarafıma, Yiğit ise sol tarafıma geçti.
''Birden ay ışığını kesti Birde sen çok değiştin. Yaşanalar hiç yaşanmamış gibi Söylenenler hiç söylenmemiş gibi'' Abimin en sevdiği şarkı buydu.
''Birde sen karşıma geçtin Başka biri var biri var dedin İnanamadım bittiğine İnanamadım gittiğine.'' Bundan sonrasını gözlerimi kapadım. Yiğit'in Gökhan'a benzeyen kokusu benim iyice uykumu getiriyordu ve zaten fazlası ile yorgundum.
''Ne sen baktın ardına ne ben Hep ayrı yollarda yürüdük.'' sustum burada. Ama sonra devam ettim.
''Sustu bu gece karardı yine ay Kaldı geriye cevapsız sorular Uyandığım da onu ilk kim görecek? Bıraktığım düşü kim büyütecek?'' dedim ve açmadım gözlerimi. ''Benim iki dakika lavaboya gidip gelmem gerekiyor.'' dedim. Abim başını kaldırdı göğsümden.
''Zeze'm'' dedi Yaman.
''Efendim?''
''Bizim yanımızda da göz yaşı dökebilirsin.''
''Ben sadece lavaboya gidiyorum. Ağlasam bile sizin ruhunuz duymaz bundan emin olun. Geliyorum.'' dedim ve çıktım. Lavaboya gidip kapıyı kilitledim. Gökhan da maNga grubunu çok severdi. Ve sürekli cevapsız soruları söylerdi. Şarkı tam olarak ta onun vefat etiği dönemde çıkmıştı. Gözlerimden benden bağımsız yaşlar aktı. Hızlıca sildim onları.
''Ağlayamazsın Mavi. Yağmur yağmıyor.'' diye mırıldandım kendi kendime. Ellimi yüzümü yıkadım. Hasta olduğumun farkındaydım ama şu anda kendimi düşünmek en son sırada yer alıyordu. Abim iyi değildi çünkü. Çıkıp yanına geri döndüm. Tekrar göğsüme yatırdım onu. Ben onun saçlarını okşarken daha fazla dayanamadı Yaman.
''Oğlum kalk lan kardeşimin üzerinden biraz da ben geçeyim.'' dedi Yaman.
''Siktir git. Rahatım ben.'' dedi. Aralarında atışırken ben öksürmeye başlayınca ikisi de sustular. Anında dikkatleri bana kesildi.
''İyi misin Mavi?'' dedi Yiğit. Abim uzandığı göğsümden kalktı.
''İyiyim üşütmüşüm herhalde.'' dedim.
''Islak saçla geldin sen bir de buraya. Zaten giderken de ateşin vardı. Bir de sen hasta olunca tam olursun.'' dedi Yiğit. Dönüp ona baktığımda durdu. ''Yani Gökhan öyle söylemişti.'' dedi kafa salladım.
''Abi ben Gökhan'ın yanına gidiyorum. Sana geleceğim diye ne gidemedim. Zaten göreve giderken de gidememiştim.'' dedim.
''Hastasın otur oturduğun yerde.'' dedi Yiğit.
''Sen bana emir veremezsin. Ne yapıp yapmayacağımı da kendim karar veririm. Ben hastalıktan ölsem de gideceğim. Benim ilacım o çünkü.'' dedim. Yaman kolumdan tutarken parmağı bilekliğime takıldı ve bilekliğim koptu. Gökhan'ın bana aldığı bileklik kopmuştu. Papatyalı bilekliğim.
''Hayır.'' dedim. Bilekliğin bütün boncukları yere dökülmüştü. Elim ile ağzımı kapattım. Yere saçılan boncukların hepsini topladım. ''Hayır ya!'' dedim. ''ALLAH KAHRETSİN!'' diye bağırdım. O sinir ile kimseye zarar vermemek için hemen uzaklaştım oradan. Camdan gelen yağmur seslerini duymam ile kendimi dışarı atmam bir oldu.
|
0% |