Yeni Üyelik
26.
Bölüm

23. Bölüm : "Süt Anne"

@yaren_yasar11

 

"Mavi özür dilerim. Yalvarırım dur." dedi. Arabaya baktığımda kardeşinin ağladığını duydum. Arabaya gittim. Arka tarafta ağlayan miniğe baktım. Üzerim aşırı ıslaktı. Arabanın içine baktım hızlıca. Hastaneye motor ile gitmiştik ama şu anda burada Yiğit'in kendi arabası vardı. Kimin olduğunu bilmediğim siyah hırkayı elime aldım. Üzerimdeki gri kazağı çıkardım. Yiğit anında bakışlarını başka tarafa çevirdi. Siyah hırkayı giydim. Önünü de kapatıp miniği kucağıma aldım. Arka tarafa geçip bebeği susturmaya çalıştım. Biraz kucağımda salladıktan sonra kucağımda uyudu. Yiğit de arabaya geçip arabayı çalıştırdı.

 

 

"Benim peşimden geleceğine kardeşine sahip niye çıkmıyorsun sen? Küçücük bebeği burada tek başına bırakmak ne lan? Bide arabayı da kitlenmemişsin. Askeriz oğlum biz. Sırf tehdit etmek için kaçırsalar bebeği ne yapacaksın?" diye kızdım ona.

 

 

"Düşünememişim." dedi.

 

 

"Benim dediğim yere sür. Kardeşine süt anne lazım." dedim.

 

 

"Sen nasıl bulacaksın ki?"

 

 

"Yetimhaneye gelen bebeklerin emziren anneler var. Hepsi tanıyor beni. Bu miniği de emzirirler." dedim. Telefondan konum açtım. Yiğit'e uzattım. Bakıp sürmeye başladı arabayı. Yolu yarılırken benim telefonum çaldı arayan Akın komutandı. Yiğit sinirli bir bakış attı telefona. Oğlum sabahın altısında bu adam beni niye arıyor. Ve raporlu.

 

 

Uzanıp telefonu aldım. Açtım ve kulağıma koydum.

 

 

"Emredin komutanım." dedim.

 

 

"Yaren ikimizin de üzerinde üniforma yok mümkün ise resmiyeti kaldıralım."

 

 

"Komutanım neden aradığınızı öğrene bilir miyim? Saat daha çok erken." dedim.

 

 

"Şey ben seni uyumuyor zan ettim. Sadece sesini duymak istedim. Bir de benim ile bir kahvaltıya çıkarsın diye düşünmüştüm." dedi.

 

 

"Bu bir emir mi yoksa rica mı?"

 

 

"Rica."

 

 

"Komutanım o zaman bugünlük ben gelemem ama yarın sözüm olsun olur mu?"

 

 

"Olur tabi sen nasıl istersen. Kendine iyi bak Yaren."

 

 

"Sizde komutanım." diyerek kapadım telefonu. Mahalleye geldiğimizi fark ettim. Kucağımda uyuyan miniği yavaşça araba koltuğuna bıraktım. Ve kendim arabadan çıktım. Arabadan çıkar çıkmaz okula giden çocukların hepsi bana koştu. Ve sıkıca sarıldılar.

 

 

"Abla!" diyerek koştular bana.

 

 

"Ablalasının güzelleri." diyerek tek dizimin üzerine çöktüm. Bana diz çöktürecek tek şey bu çocuklardı.

 

 

"Abla neredesin ya sen?" dedi Boncuk. On yedi yaşındaydı. Kendisi okula giderken bu minikleri de okula gidene kadar eşlik etsin diye başına diktiğim kızdı. Bu çocukların hepsi yedi sekiz yaşındaydı.

 

 

"Beyler bayanlar hadi bakalım servislere. Okula gelip hepinizle oyun oynayacağıma söz veriyorum tamam mı?" dedim. Hepsi koşarak servisine gittiler. Boncuk kaldı bir tek.

 

 

"İşlerim vardı Boncuk." dedim. Boncuk da çok güzel oluyordu gün geçtikçe. Benim gibi sokak çocuğuydu ve elli yaşındaki bir adamın zorla satılmıştı. O Efe denen piç yapmıştı bunu. Allah'tan daha kıza dokunmadan ben gidip kızı almıştım.

 

 

"Sarılayım mı? Ben özledim de seni." dedi Boncuk. Direkt çekip kendime sarıldım. O bana sevgisini gösterir ise benim ona kızacağımı düşünüyordu. O yüzden hep izin alıyordu.

 

 

"Hadi güzelim geç kalma sen. Ben bu gün buralarda olurum zaten tamam mı?" dedim. Kafa sallayarak koşarak gitti servise. Arabayı açıp miniği aldım. Daha sonra Yiğit'e döndüm. Arabaya yaslanmış beni izliyordu.

 

 

"Hadi gidelim de şu miniği doyuralım." dedim. Kafa sallayarak yanıma geldi.

 

 

"Beni af ettin mi?" dedi.

 

 

"Ben sana kızmadım Yiğit. Ben kendime kızıyorum. Bağlıyım ona ben. Kopamıyorum. Aramıza ölüm girse de umurumda değil. Ben yapamıyorum. Evet etrafımda bu halimi beğenen insanlarda var. Bunun farkındayım ama ben onları istemiyorum ki. Benim istediğim tek bir insan var o da yanımda değil." dedim.

 

 

"Özür dilerim Mavi. Her şey için."

 

 

"Sorun yok. Senin de kafan yerinde değildi. O değil de oğlum senin odan büyülü mü lan? Ben aralıksız on bir saat uyumuşum amına koyayım. Ve ben kabus görmedim. Uykum bölünmedi. Kesin odanda büyü var."

 

 

"Odamda büyü yok bildiğim kadarıyla. Ve ben de ilk defa kabusuz ve bu kadar uzun süre uyudum. Bide sen uyku ilacı alsan uyursun aslında."

 

 

"Uyuyamıyorum. İşe yaramıyor. Baya etkili bir ilaç kullanıyordum ama ben uyuyamıyorum."

 

 

"Neden?"

 

 

"Bir kendimi güvende his etmez isem ben uyuyamam. Benim de kendimi güvende hissettiğim tek liman da artık yok. Ve ben sürekli kabus görüyorum. Sırf o kabusları görmemek için bende uyumam."

 

 

"Benim yanımda güvende his ediyorsun yani kendini?"

 

 

"His etmez isem yanında olmazdım zaten amına koyayım."

 

 

"Küfür etme."

 

 

"Sana ne lan?"

 

 

"Mavi!" dedi burnundan nefes vererek.

 

 

"Ne Mavi? İster küfür ederim ister etmem sana ne?"

 

 

"Oğlum bir şey de yapamıyorum."

 

 

"Denesene." dedim ve meydan okuyan gözler ile baktım ona.

 

 

"Kucağında bebek var iken mi bana meydan okuyorsun?"

 

 

"Tamam lan önce bu miniği doyurup sonra da seninle küçük bir müsabaka yapalım."

 

 

"Canını yakmak istemiyorum."

 

 

"Benim canımı o kadar çok yaktılar ki inan seninkinin lafı bile olmaz." dedim. Sustu. Yürümeye devam ederken sessizliği o bozdu.

 

 

"Belki başka biriyle denesen onu unutursun."

 

 

"Maalesef Yiğit. Öyle güzel bir çift göze aşık oldum ki bütün gözlere kör oldum." dedim sırıttı.

 

 

"O kadar seviyor muydun ya onun gözlerini?"

 

 

"Senin gözlerin gibiydi onun gözleri de yeşil ile kahverengi karışımı. Benim dünyam onun bakışlarıydı. Nasıl anlatılır ki? O gözler benim çocukluğumun dünyasıydı işte. Renkli tarafım. Gözleri benim dünyamın ormanları gibiydi. Ormanlarda insanlar yoktur ya hani. Özgürsündür orada. He işte bende onun yanında özgürdüm." dedim. Zaten kapının önüne gelmiştik. Kapıyı çaldım. Yiğit beni izliyordu.

 

 

"Daha sonra anlatmaya devam etsene." dedi. Bir şey dememe kalmadan kapı açıldı.

 

 

"Yaren hanım." diye karşıladı beni Asel.

 

 

"Hanım ne ya? Kaldırın şu resmiyeti." dedim. Asel benden beş yaş büyüktü. Geçen ay da doğum yapmıştı.

 

 

"Buyur geçin. Bu bebek kimin? Yoksa senin? Ben senin bebeğin olduğunu bilmiyordum. Hem de bu kadar küçük?"

 

 

"Yok Asel. Yiğit tanıştırayım. Bu da Yiğit'in kardeşi." dedim. Kafa salladı.

 

 

"Hoş geldiniz." dedi.

 

 

"Hoş bulduk." dedi Yiğit.

 

 

"Asel ben senden bir şey isteyecektim." dedim.

 

 

"Emrin olur Yaren. Yapacağım bir şey ise hemen yaparım ha."

 

 

"Emir ne ya? Rica ediyorum rica. Bak bizim bir süt anneye ihtiyacımız var. Görüyorsun daha çok küçük bana yardımcı olur musun?"

 

 

"Tabi ki Yaren. Sen beni çocuğumu o adamdan kurtarmışsın tabi yaparım."

 

 

"Sağ ol. Sen al istiyor isen miniği. Sabahtan beri hiç bir şey yemedi."

 

 

"Oy oy oy. Kıyamam ben ona. Ben gidip doyurayım karnını." dedi ve odadan çıktı. Yiğit ile beraber koltuğa oturduk.

 

 

"Kurarmışsın derken?" dedi Yiğit.

 

 

"Ya bu Asel'i zorla bir adamla evlendirmişlerdi. Adam da Asel'e bela olmuştu. Yedi ceddini siktim bende iki kızıyla da buraya yerleştirdim."

 

 

"Allah seni bu dünyaya süper kahraman olarak göndermiş." dedi ve hayran hayran bana baktı.

 

 

"Ben mutlu olamıyorum Yiğit. Başkaları mutlu olsun benim yerime. Benim bir ailem de yok Yiğit. Başkaları da ailesiz kalmasın istiyorum. Kimse benim yaşadığımı yaşamasın istiyorum. Yada kimsenin abisi veya babası tarafından tacize uğramasın istiyorum. İnsan atlatamıyor çünkü." dedim.

 

 

"Özür dilerim."

 

 

"Ne için?"

 

 

"Boş ver." dedi kafa salladım. Yiğit'in üzeri sırılsıklamdı. Aynı şekilde benim de. Benim sadece hırkam kuruydu. Hızlıca dışarı çıktım. Yiğit'e de beş dakika içinde geleceğimi söyledim. En yakın mağazaya girdim. İkimize de kıyafet aldım.

 

 

 

 

(Mavi'nin kombin)

 

 

 

 

(Yiğit'in kombin)

 

 

Ödemeyi yapıp hızlıca mağazadan çıktım. Daha sonra tam karşısındaki bebek giyim mağazasını gördüm. Bizim minik için de gerekli iki üç parça bir şey aldım. Birini direkt üzerine giydirecektim miniğin.

 

 

 

 

(Miniğe Allah'ım aşırı tatlı değil miğğğğ?)

 

 

Islak mendil, bebek bezi, biberon, anne sütü taşımak için poşetler, ve sırt çantasını hızlıca alıp Asel'e gittim. Bunları almam nereden bakılsa sadece on beş dakikamı almıştı. Hızlı bir insandım. Kapıyı Yiğit açtı. Ona aldığım kıyafetleri eline tutuşturup banyoya yolladım. Gidip Asel ile miniğin olduğu odanın kapısını çaldım. Gel komutunu bekledim. Çok geçmeden o komut geldi zaten.

 

 

"Asel ben geldim." dedim. Elimdeki sırt çantasını kenara koydum.

 

 

"Hoş geldin. Yedi yemeğini. Bak ben süt te sağdım ona." dedi. Kafa salladım. Miniğin yanına gittim. Önce onun bezini falan değiştirip üzerini giydirdim.

 

 

"Asel çok tatlı olmadı mı?" dedim miniği göstererek.

 

 

"Çok tatlı oldu Yaren. Ben çıkayım üzerini değiştir sen."

 

 

"Sağ ol Asel." dedim. Gülümseyerek çıktı dışarı. Aldıklarımı giydim hemen. Asel'in minik için sağdığı süttün ağzını sıkıca kapadım. Çantaya yerleştirip sırtıma taktım. Kucağıma da miniği aldım hemen. Uyanıktı ve ellerini ayaklarını çırpıyordu. Çıktım odadan ve Yiğit'in yanına gittim. Baştan aşağıya birbirimizi süzdük. Miniği onun kucağına verdim.

 

 

"Yakışmış." dedim.

 

 

"Eyvallah Mavi." dedi.

 

 

"Eyvallahin ile yasa."

 

 

"Gidiyor muyuz?"

 

 

"Bu gün izin günümüz. Gidelim eve. Miniği bırakıp kimlik çıkaralım kıza. Daha sonra benim okula uğramam gerekiyor. Çocuklar ile oynayacağım." dedim güldü.

 

 

"Görüyor musun senle oynamıyor minik." dedi kucağındaki bebeğe. Anında ağlamaya başladı.

 

 

"Ya sen valla geri zekalısın." dedim ve bebeği aldım kucağından. Yavaş yavaş sallayarak susturdum onu.

 

 

"Ya ben ne bileyim ağlayacak?"

 

 

"Seni öldürmemem için bana geçerli bir sebep söyle." dedim sinirle.

 

 

"Kıyamazsın."

 

 

"Haklı geri zekalı." dedim ve yürümeye başladım. Arabaya gidip eve gittik. Kapıyı Ateş açtı bize. Benim kucağımdaki bebeğe bön bön baktı.

 

 

"Lan kimin bu? Bebek mi yaptınız lan siz? Lan bana niye haber vermediniz?" dedi Ateş. İçeri girip kapıyı kapatık.

 

 

"Bebek yaparken sana niye haber veriyoruz lan?" dedi Yiğit.

 

 

"Sizin mi lan bu? Zeze senin karnın balon gibi değildi ki ama. Hem lan siz sadece bir gece kalmadınız mı lan aynı odada? Yiğit hemen siktim mi lan kardeşimi?" ben utançtan kıpkırmızı oldum. Cidden kıpkırmızı olum.

 

 

"Kıpkırmızı oldu lan kız." dedi Yiğit gülerek.

 

 

"Naneyi yerken bana mı sordu? Oğlum insan bir haber verir lan. Allah ikinizi de bildiği gibi yapsın. Allah'ım ben bu günleri de mi görecektim? Yiğit kızı nasıl sikmişse amına koyayım kız bir günde doğurmuş."

 

 

"Yeter lan. Sikerim ebenizi. Saçma saçma konuşmayın. Yiğit'in kardeşi bu." dedim sinirle.

 

 

"Ne?" dedi Can abim ile Ateş aynı anda.

 

 

"Salak salak konuşuyorsun amına koyayım. Ben daha da kalmıyorum o odada." dedim. Oturma odasına yukarı kata çıkıp uyuyan miniği kendi yatağıma koydum. Tekrar alt kata indim. Anladığım kadarıyla Yiğit herkese her şeyi anlatmıştı. Kimsenin yüzüne bakmadan oturma odasına gittim. Yiğit de duş alması gerektiğini söyleyip yukarı çıktı. Ateş ve Can abim ise oturdular.

Loading...
0%