Yeni Üyelik
32.
Bölüm

26. Bölüm : "Pusu"

@yaren_yasar11

"Toprak."dedim arkama dönerek. Bütün tim bana baktı. "Yuvaya dönüyoruz." Dedim.

Görev o kadar uzun sürmediği için bence şanslıydık. Sabah gidip daha doğrusu öğlen gidip gece sabaha doğru dönüş yoluna girebilmiştik sonuçta.

O kadar çok uzun göreve çıktığımızdan genel olarak görevler hızlı bitince hepimiz şaşırıyoruz.

Normal olarak sonuçta şaşırmamız gayet normaldi.

Orada bir süre bekledikten sonra en sonunda gelen helikopteri adamı hazırladım.

Tabii ki hazırlarken Yaren usulü yöntemleri kullanarak yaptım.

Tabiki adamı döverek kafasını gecridim torbayı.

Bide ben bu göte iyi mi davranacaktım?

"Mavi öldürseydin adamı direkt. Cesedi en azından Türkiye'ye tek bir parça halinde ulaşırdı." Dedi Yiğit ona baktım.

"Ne yapsaydım lan? Adamın kafasına torba geçirir iken 'pardon beyefendi kafanızı bir torba geçirmem gerekiyor da 2 dakika izninizle torbayı geçirebilir miyim?' deseydim?" Dedim ters ters.

"Konuşmasaydın. Direkt geçire vereydin torbayı." Dedi.

"Canım sıkılıyor ondan."

"Komutanım sizin canınız sıkılınca adam mı dövüyorsunuz?" Diye söze atladı Çağrı. Bu sefer de ona döndüm.

"He Çağrı bir sonraki de sen olmak ister misin? Bak benim canım çok çabuk sıkılır." Dedim.

Gülmemek için kendini zor tutan time ters bir bakış atarak önümdeki adama döndüm. Torbalı yüzüne bir yumruk daha geçirdim. "Yedi ceddini siktiğimin şerefsizi. Anan dogurmamus seni sıçmış. Allah seni köpek diye düşünmüş ama kontenjan kalmamış herhalde. Köpeğe hakkaret amına koyayım sana köpek demek." Dedim söylene söylene adamın elini bağlarken.

"Ağzından bal damlıyor." Dedi Yiğit ters ters. Küfür etmemden hiç hoşlanmıyordu.

"Dimi dimi. Yine ben yine ben. Terbiye diyince de ben." Dedim dalga geçerek bende.

Milli sabır hareketi kafasını yana doğru çevirdi. Aynı zamanda bunu gülerek yaptı.

"Komutanım timdeki bütün üyelerin ettiği küfürleri bir araya toplasak sizin kadar küfür etmiş olamayız." Dedi Aren.

"Bana ne bu beni ne kadar alakadar ediyor? Hem oğlum hayırdır lan size. Sanki size küfür ediyorum. Paşama bak." Diyerek adamın boynunun arka kısmından postalı sert bir şekilde vurarak yere yığdım.

"YALVARIRIM ŞU KADININ ELİNDEN ALIN ARTIK BENİ!" Diye bağırdı adam en sonunda.

Yerde yatan adama ters ters baktım. "Göt." Diye söylenerek Yiğit'in yanına geçtim. Yiğit bana baktı.

"Öldürseydin bari. Adam daha az acı çekerdi." Dedi Yiğit gülerek.

"Sürülsün eskortun doğurduğu döl israfı piç." Dedim.

"Etme da artık küfür." Dedi Yiğit ters ters.

"Ya sana mı ediyorum? Sana ne?" Dedim.

Bazen cidden canımı sıkılıyordu. Bir çakıp bir duvara çakısım geliyordu. Bu isteğine içerde bir yarde zor hakim oluyordum.

Neredeyse tanışalı bir yıl olmuştu. Aynı sekilde timle de öyleydi.

Ve kabul etmek istemediğim bir gerçek vardı ki ben herkese alışıyordum.

İçlerinden biri bir an olması gerektiği yerde olmadığında içimde bir korku yer ediniyordu.

İnsan birini sevmekten ya da birine alışmaktan korkar mıydı? Ben korkuyordum. Sevdiğim veya alıştığım biri yanımdan gider ya da onuda kaybederim diye çok korkuyordum.

Çünkü şimdiye kadar başıma defalarca kez bu olay gelmişti. Birine alışıyordum. Terk ediyordu. Birine alışıyordum gidiyordum. Birine alışıyordum ölüyordu.

Sanki bu bana verilen bir lanet gibiydi. Her an biri yine gidecek diye ödüm kopuyordu. Cidden içlerinden birini daha kaybederim diye ödüm kopuyordu.

Bir kez daha hepsine göz gezdirdim. Hepsinin bende ayrı ayrı yerlere sahipti. Kesinlikle içlerinden birine bir zarar geldiği takdirde zarar vereni de verdireni de yakardım. O zaman kesinlikle yapardım.

Yiğit'e döndüm. Ben döndüğümde zaten beni izlediğini fark ettim. Çünkü bakışları yüzümdeydi. Ben ona döndüğüm anda bir başkasina baktı.

"Yiğit." Dedim bir anda. Neden dediğimi bile bilmiyordum. Yada ne diyeceğimi de bilmiyordum. Bana baktı. Yine içimden geleni söylemek istedim. "İyi ki tanıştık." Dedim bir anda.

Öylece donarak bana baktı. Ne dediğimi çözmeye çalır gibi bir hali vardı. Neden bir anda böyle birşey dediğimi anlamaya çalışıyordu. Bir anda söylemem garibine gitmisti.

"Bön bön ne bakıyorsun oğlum bana? Çakacam şimdi ağzına." Dedim.

"Yapma." Dedi Yiğit. Ona baktim. Ne dediğini anlamayan bu seferde bendim.

"Neyi lan?" Dedim. Anlamaya çalışan gözler ile bana bakma sırası bu sefer bendeydi.

"Ayarlarım ile oynama." Dedi direkt. Hayla ne dediğini anlamamıştım.

"Senin ayarların ile nasıl oynuyorum? Yiğit mal mi oldun oğlum. Kendin ile beni de mi mal edesin geldi?" Dedim ona bakarak.

"Boşver." Dedi. Göz deviridim. "Gözün çıkacak gözün."

"Bana seni öldürmemem için geçerli bir sebep ver." Dedim. Yalandan silahımı ikimizin arasında havaya kaldırdım.

"Kıyamazsın." Dedi.

"Haklı göt." Dedim ters ters.

"Küfür etme kufur. Ayıp. Ağır başlı terbiyeli bir hanım hanımcık bir kız olman lazım senin." Dedi.

"Barbie olmayı sana bırakıyorum ben harbilikten devam ediyorum." Dedim.

"Lan." Dedi hemen. Tam yanından giderken. "Barbie falan ayıp oluyor he." Dedi.

"Aynen tamam ondan." Dedim. Bana ters ters baktı.

"Beni öldürecek gibi bakmayı kes." Dedim gülerek. Aninde yine her zamanki gibi gözleri önce gülüşüme takıldı. Gülüşümde bir bir süre daha baha izledi.

"Ayarlarim ile oynama diyorum nefes alsa ayarlarımı bozuyor kız." Diye mırıldandı bir şeyler.

Ne dediğini duymamıştım. Merakta etmiyordum zaten. Adama doğru yürüdüğüm esnada dağın arkasında bir şey fark ettim.

Eğer gözlerim yanlış görmüyorsa orada birileri vardı. Benim gözlerim bir süre daha etrafı huzursuzca taradı. Her baktığım yerde birilerini fark ediyordum.

Üzerlerinde kamuflaj vardı. Dikkatli bakmadığın sürece asla oralarda birileri olduğu fark edilmiyordu. Kesinlikle onları fark etmem bir mucize gibi bir şeydi.

"SİPER ALİN!" Diye bağırdım anında. Adamın biri silahını batur'a doğru uzattığını görünce.

Batur ve diğerleri hemen oradan uzaklaştığında batur'un az önce çıktığı yere direkt olarak bir mermi gelmişti.

Kafasında siyah torba olan o adam pis sesi ile gülmeye başladı. "Eee Türk askeri yolun sonuna geldiniz işte." Dedi.

"Ebesinin amına soktuğumun şerefsizi. Kes o sesini yoksa ses tellerinin her bir zerresini ayrı ayrı sikerim." Dedim. Adam direk benim yanımda olduğu için bir çaksam %70'i boşa giderdi. Elimin tam tersinde olması bu sayıyı yükseltirdi.

Adam o kadar kalabalık bir Ordu gelmesine rağmen biz Türk askerlerinden korktuğunu her türlü belli ediyordu. Benim sırtımı dayadığım kayacın arkasına iyice sindi.

"Siktir siktir siktir." Diye söylendim bir kaç kez. Kafamı hafifçe çıkarıp dürbün yardımı ile adamları indirmeye başladım.

Mühimmat olarak yetersiz olduğumuzu her türlü biliyorduk. Adamlar göt korkusundan bayağı bir kalabalık gelmişlerdi. Her yerde çıkıyorlardı.

"İyi misiniz?" Diye sordum direkt telsizden.

"İyiyiz." Cevabı geldi herkesten teker teker. Adamlar etrafımızda bir çember oluşturmuştu.

Tek dileğim şu anda helikopterin gelmemesiydi. Herhangi bir şekilde onu patlatabilirlerdi.

Bendeki mühimmat bitene kadar çatışmaya devam ettim. Büyük tüfekteki mermi bitince kenara fırlattım. Kendi tabancamı elime aldım. İki tane ondan yedek mermim vardi. Yani toplamda 21 mermim vardi.

21 kişiyi daha sikelim bakalim.

Bir mermi attım bir diyerek başladım.

Sırayla devam etti böyle. En son mermiyi attigimda tam olarak 21 merminin 21 de isabet ederek 21 sık kafaliyi yemiştim.

"Sikik mermi bitti." Dedim. Bana baktı Yiğit.

"Yakala." Diyerek bir şarjör mermi atti. Yakaladım.

"Eyvallah." Dedim şarjörü silaha takarken.

"Eyvallahın ile yaşa." Dedi. Gülümsedim. Bu kadar hengamenin arasında bile gözleri gülüşüme takıldı.

Anında önüme döndüm.

Hepimizin mermileri teker teker tükenir iken havadan gelen bir sis bombasini fark etti gözlerim.

Sis bombası olduğumuz yerin tam ortasına düştüğünde hepimiz bir süre daha ayakta çatışmaya çalıştık.

Sis bombasının yaydığı duman ile içinde olan gaz hızla etrafa doğru yayılmıştı.

Herkes teker teker bayılsa da tek bayılmayan ben kalmıştım.

Küçük yaşımda babamın benim üzerimde denediği her ilaç veya zehir beni bu tür konularda bir bağışıklık kazandırmıştı.

Herkesin etkilendiği o zehirden ben etki etmıyordu bana.

Etrafta yere yığılan tim üyelerini gözlerim teker teker kontrol etti hepsini.

İlacın kokusundan sadece bayıltan ve az bir şey ciğerleri yakan bir şey di sadece.

Ölümcül bir zehir olmadığı için şükrettim kendi kendime.

Etrafı taradı mor renkli gözlerim. Şu anda olduğum durum yüzünden gözlerimin en koyu rengi aldığına adım kadar emindim.

Kimin mermisi var ise hepsini toplamaya başladım kafamı havaya doğru kaldırmadan.

Normalde kafamı kaldırdım hiç de umurumda olmazdı. Gökhan'ın yanına gitmek varken bu aptal dünyada bir işim olduğunu düşünmüyordum.

Ama burada timden olan insanları korumak benim boynumun borcuydu.

Herkesin mermisini Kendi yanıma topladıktan sonra ağzımı ve burnumu kar maskesi ile kapattım.

En sonunda ayağa kalkıp başka bir kayanın arkasına geçip kendimi iyice kamuflaj ettim.

Dayanabildiğim kadar dayanacaktım. Eğer ölürsek de hep beraber şehit olacaktık.

Ama bazılarında bok yoluna götürmeden gitmeyecektim.

Teker teker şarjörleri değiştirerek gördüğüm her adami teker teker indirdim. Buraya yaklaşmalarına izin vermiyordum.

Tim üyeleri siper aldıkları yerlerde hala oldukları için hiçbirine herhangi bir bir şekilde mermi değme ihtimali bile yoktu. Onları korumak için bir de ekstra çabaya girmek zorunda kalmıyordum.

"Ebesinin amına soktuğumun şerefsizleri. Yedi ceddibizi sikim ben sizin. Amına koyduklarimin sikikleri." Diyerek teker teker hem adamları indirip hem de onlara ağız dolusu sövüyordum.

Mermim bitmek üzere olduğunun farkına vardığımda ağız dolusu bir küfür daha savurdum.

Kafamı kayanın üst tarafına kaldırdığım anda orada olan adamların birkaçını daha indirdim.

Tam o anda enseme çarpan soğuk ve sert bir şey ile olduğum yerde bayıldım.

Bayılırken ise aklımdan tek geçen tim üyelerinin herhangi birine zarar verecekleriydi.

Ve saçma bir şekilde aralarından zarar gördüğü takdirde sanki benim de canım yanacakmış gibi hissettiğim biri vardı.

O kişi ise Yiğit'ten başkası değildi.

 

BÖLÜM SONU.

 

 

 

​​​​​​

 

 

 

​​​​​​

 

 

​​​

 

​​​

Loading...
0%