Yeni Üyelik
34.
Bölüm

28. Bölüm : "Aşığım"

@yaren_yasar11

Bana sarılan Yiğit'in benden ayrılıncaya kadar bir şey demeden öylece bekledim.

Sadece durdum ve onu bekledim. Kendisi benden ayrılınca ben de olduğum yerde sadece durdum.

"Hadi ama Yiğit." Dedim işi dalgaya vurmaya karar verdiğimde. Bana dikkatli bir şekilde bakıyordu. "Yaşıyorum. Korkma lan bu kadar." Dedim. Bana baktı.

"Seni en sonunda ben öldüreceğim." Dedi bir anda Batur. Omzumdan itekledi. "Aklımı aldın geri zekalı mal. Bir çakacam şimdi ağzına." Dedi.

"Hop hop hop hop." Dedim. Üzerimde olan üniformayı gösterdi gözlerim. "Üniforma var lan üzerinde. Dikkat et karşında da komutanın duruyor." Dedim.

Bana sinirli bakışlarla bakmaya başladı. Bense ellerime baktım. Kan bulaşmıştı. Aynı zamanda üniformama da kan bulaşmıştı.

"İnşaalah ahirette melekler seni donalta donalta siker. Amını siktiğimin evladı. Orospu çocuğu yüzünden su üstünün başımın haline bak ya. Çakacam şimdi ağzına bir tane."

​​​​​​"Küfur etme küfür. Yeter lan ne çok küfür ettim sen." Dedi Yiğit.

"Ya sen bir eğilsene ağzının ortasına vurim bir tane." Dedim.

Güldü bu sefer. "Boyun mu yetişmiyor bücür." Dedi.

"Ben." Dedim kendimi göstererek. Kocaman gözler ile ona bakıyordum. "Ve bücür olmak. Sen devesin lan." Dedim ters ters.

"Yoo sen bayağı kısasın." Dedi. Elini omzuma attı. Hepimiz hep berabersin oradan çıkmak için hareketlendik.

"Lan 1.50 sevgilin vardı senin. Ne konuşuyorsun oğlum sen? En azından ben 1.75'im. bir çakacağım şuradan. Görürsün o zaman yetişiyorum yetişmiyor muyum?"

"Komutanım az önce adamın götüne Demir sokup adamı öldüren kesinlikle siz değildiniz değil mi? Şimdi burada durmuş Yiğit komutanım ile boy kavgası mı ediyorsunuz?" Dedi Aren.

Dönüp ona baktım. "Evet." Dedim direk. Güldü herkes.

"Komutanım adamın bir taraflarına demir sokacağınız konusunda ciddi olduğunuzu açıkçası düşünmüyordum." Dedi Davut.

"Ben ne diyorsam sen onu düşün Davut." Dedim direkt.

Dışarı çıkmadan kendi eşyalarımızı bulduk. Herkes tekrardan bir hazırlık yaptığında ben de telsizi alıp direkt olarak karargah merkezini aradım.

"Komutanım." Dedim çağrıyı cevapladıkları anda. Benim sesim duyulduktan hemen sonra arkadan bir sevinç sesleri duyuldu. Telsizi kendi kulağımdan biraz uzaklaştırdım.

Direkt olarak bu sefer de İbrahim albayın sesi duyuldu telefonun karşı tarafında. "Yaren kızım iyi misiniz?" Diye sordu.

"Herkes iyi komutanım." Diye yanıtladım sorusunu.

"Tamam kızım. Zaten buraya geldiğinizde tekrar olarak konuşuruz. Helikopter size doğru gelmeye başlamıştı zaten. Birazdan orada olacaktır." Dediğinde kendisi telefonu kapattı.

Arkamı döndüm. Döndüğüm anda zaten arkamda olduğunun farkında olduğum Yiğit karşıladı beni. "Mavi." Dedi.

"Efendim." Dedim.

"Geliyor mu helikopter?" Dedi.

"Yok gelmiyor biz burada bırakacaklar." Dedim.

"Ya ben sana ne yaptım? Sürekli terssin bana."

"Oo paşam sadece sana ters davrandığımı düşündüren ne sana?'

"Of Mavi ya. Yemin ederim senin kadar aksi bir kız görmedim."

"Uzak dur o zaman Yiğit. Kim sana zorla her zaman dibimde bit diyor ki?"

"Aynen şimdiye kadar vazgeçemediğim kızdan bugün bir anda şu Saniye vazgeçeceğim."

Bu sefer mırıldandı şeyi duymuştum.

"Neden Yiğit? İnsanın birinden vazgeçmesi çok kolay."

"Sen gökhan'dan vazgeçebildin mi?" Diye sordu pat diye. Sesinden anladığım kadarıyla bana sinirlenmişti.

"Ben birinden dedim Yiğit kalbinden demedim." Dedim. Bana baktı.

Durdu sadece öylece. Bir şey söylemek istedi. Bunu ben gözlerinden anlıyordum. Gözlerine ne kadar bakmasam bile üzerimde olan bakışlarını hissedebiliyordum.

"Acı vermiyor mu Mavi?" Diye sordu. Sonra sanki sorduğuna pişman oldu.

"Veriyor." Dedim.

"Neden vazgeçmiyorsun ki? Git bak işte hayatına. Ölmüş bir insanı niye bekliyorsun ki?"

"Kavuşmayı." Dedim omuz silkerek. Bana baktı. Zaten bana bakıyordu ama bakışları ben her konuştuğumda bakışları bana daha çok yoğunlaşıyordu.

"Neyine aşık oldun ki bu kadar?"

"Gülüşüne, kokusuna ,bakışına, gözlerine, duruşuna, kalbine, yüreğine, huzuruna, sevgisine, sarılmasına." Dedim. Ona baktım. Yine gözlerine bakmamıştım. Daha sonra durdum bir süre. "Gözlerine baktıgında kendimin ve onun altın kafes icerisinde vatanım demeden küçük bir odada sonsuza kadar kalmışlıgımı gördügümde ona bunu anlatırken gözlerinin parlayıp agzından tek bir sözcügün cıkmasına 'ben de' demesine aşık oldum." Dedim. Bir süre yine durdum. "Ben onun bana aşık olma ihtimaline aşık oldum."

Sadece bana baktı. Sanki yine benim onun gözlerine bakınca anlamımı istermiş gibi bakıyordu.

"Yani kısacası Yiğit ben onun her bir zerresine ayrı ayrı aşık oldum." Dedim. Bir şey demeden timin olduğu tarafa baktığımda herkesin bizi duyduğunu fark ettim.

Gerçekten Gökhan'ın hakkında konuşurken etrafımda olan şeylere dikkat etmiyordum. Böyle kötü bir özelliğim vardı.

Herkes sadece bana bakıyordu. Çağrının o an yutkunluğunu Adem elmasının hareketlenmesinden anlamıştım.

"Ne bakıyorsunuz oğlum?" Dedim ters ters. Bakışların benim üzerimde olmasından cidden nefret ediyordum.

"Komutanım." Dedi Kaan. Ona döndüm. "Allah kavuştursaydı keşke. Bu dünyanın bu kadar temiz bir aşka ihtiyacı vardı." Dedi.

"Belki sevmezdi ki." Dedim omuz silkerek.

"Neden sevmezsin ki komutanım?" Dedi Tolga.

"Bilmem. Beğenmezdi mesela. Ya da bir huyumdan nefret ederdi. Ne bileyim oğlum ben?"

"Öyle düşünmeyin komutanım." Dedi Aren.

"Of sıkıldım be. Helikopter de gelir zaten şimdi." Dedim konuyu değiştirerek.

Yiğit yanıma yaklaştı. "Hayatında aşık olabileceği hatta ve hatta gözünün görebileceği tek insan olurdun." Dedi. Sonra hiçbir şey demeden uzaklaştı.

Bazen kendi kalbim bana fazla ağır geliyordu. Kendi duygularım içinde ölüyor gibi hissediyordum.

Hayatımda her şeyden ve herkesten çok sevdiğim o insanı kaybedince sanki boşluğa düşer gibi oluyordum.

Mezarına her götürdüğüm çiçek ayrı ayrı sanki kalbimin her yerine gülün o dikenlerini batırıyordu.

Yıllardır bu böyleydi.

Ben ölüyordum ve kimse fark etmiyordu.

Herkes dışarıdan karşısında her şeyin üstünden gelebilecek kadar güçlü gördüğü bu kızı hasta normalde içinden nasıl fırtınalar koptuğunu bilmiyorlardı.

Her zaman her şeyin üstünden gelebilecek ve asla hiçbir şeye üzülen bir insan olduğumu falan düşünüyorlardı her zaman.

Öyle bir insan değildim. Öyle gibi gözüksem de asla öyle bir insan değildim.

Sonuçta benim de bir kalbim vardı. Ne kadar hiçbir şeyi belli etmesem de vardı yani.

Bu hayatta geçerli Bu Kural vardı. Kalbinin içini her zaman saklamak zorundaydın.

Ya kalbinin içindeki temiz duyguları öldürürlerdi. Ya da o duyguların sahibini öldürürlerdi.

Kalbini özgürce gösteren her insanı güçsüzlük olarak alıyorduk.

BOLUM SONU

 

 

 

​​​

Loading...
0%