Yeni Üyelik
39.
Bölüm

33. Bölüm : "Mavi"

@yaren_yasar11

Mavi Yaren'in anlatımıyla

Gece ile beraber uyurken bir anda çalan telefon ile gözlerimi araladım.

Uykudan uyumasın diye Gece uyumadan önce telefonumu titreşim moduna almıştım.

Kendim uyuya kalacağımı tahmin etmiyordum. Ama uyuya kalmıştım.

Kucağımda dudakları öne doğru uzanmış Gece'ye baktim. Yüzümde ister istemez bir gülümseme yer aldı.

Bebekler gerçekten melekti. En zararsız canlar da ona aitti.

Bide bebeklere kıyabiliyorlardı. Bunu nasıl yapabildiklerini asla ama asla anlayamayacaktım.

O kadar çok bebek veya çocuk öldürülmüştü ki.

Biz onların yaşaması için kendimiz ölürken kendi içimizde olan insanlar öldürülüyordu.

Çalan telefona baktım direkt. Ayağa kalktığım için Gece'yi daha sıkı tuttum.

Uyanmaması için ekstra bir özen gösterdim. Uyanmasindi. Uyanmasına gereken birşey yoktu.

Telefonu cevaplayıp kendi kulağıma koydum. Gece'yi de yavaşça koltuğa yatırdım.

"Emredin komutanım." Dedim. Arayan İbrahim albaydı.

"Kızım." Dedi gerginlik dolu bir sesle. Normalde bir insan sesindiki gerginliği fark eder miydi? Tartışılırdı.

"Emredin komutanım." Dedim tekrardan.

Derin bir nefes sesi doldurdu kulaklarımı. "Yaren bak bu görevi kabul etmek zorunda olmadığını söylemek zorundayım." Dedi direkt.

Aynı saniyede bende daha görevi duymadan "Kabul. " dedim.

"Yaren görevi dinle önce kızım. Tehlikeli bir görev." Dedi.

"Sorun yok komutanım. Kabul ediyorum." Dedim.

Durdu bir süre. Gerginlik dolu bir nefes daha verdi telefonun diğer ucundan. "Sevdiklerin ile vedalaş Yaren. Dönme ihtimalin baya zor bir görev." Dedi.

"Emredersiniz komutanım." Dedim.

"Karargahta benim odama gelebilirsin bir saat sonra." Dedi.

"Emredersiniz komutanım." Dedim klâsik bir sekilde.

Bir saatte ben oraya 10 defa gider gelirdim.

Telefonu bırakmadan direkt olarak bizimkileri teker teker aradım.

Onlara sarılmak istiyordum. Belki de son kez onlara sarılacaktım.

Bilmiyordum. Ama umarım ki şehit olurdum.

Yaşamak istemiyordum. Kesinlikle bunu istemiyordum.

Gökhan'ın yanı her zaman daha güzeldi benim için.

Yukarı gidip her zamanki gibi dümdüz ve siyah birşeyler giydim.


(Kombin)

Üzerimi değiştirdikten sonra tekrar alt kata indim. Gece'yi bir süre izledim.

"Ablam." Dedim yanağına tüy gibi kadar hafif bir öpücük bırakarak. Yavaş yavaş kısacık saçlarında gezindi parmaklarım. "Ablan gidiyor şimdi. Sana geri gelirim diye kandırmam güzelim." Dedim bir kaz daha yanağına öpücük kondurarak. "Çünkü bende bilmiyorum." Dedim.

Görevi bile bilmiyordum sonuçta ama büyük bir görev olduğunu anlamıştım.

İbrahim albayın beni göndermek istememesinden anlamıştım.

Gece'yi birkaç kere daha öptüm. Gece ise öylece uyudu sadece.

Ayağa kalkıp bir kağıt buldum Yiğit'in odasından. Daha sonra ise direkt olarak birşeyler yazıp çıktım.

Gece'yi kısa bir açıklama yaparak Asena'ya teslim ettim.

Daha sonra ise karagah merkezinin yolunu tuttum.

Karagah merkezine varırken direkt olarak hızlıca üniformamı giydim. Daha sonra ise komutanın odasına doğru yol aldım.

Odada sadece İbrahim albayı beklerken bir kişi daha vardı.

Tuğgeneral olduğunu omzunda olan çelenk işaretinin üzerindeki çarpı ve onun hemen yanında olan yıldızdan anlamıştım.

Asker selamına durdum. Uzun bir süre bana baktı tuğgeneral ve albay İbrahim.

"Kendini tanıt." Dedi tuğgeneral sadece.

"Kıdemli üsteğmen Mavi Yaren Yıldırım. Emredin komutanım." Dedim.

"Rahat Yaren." Dedi rahat pozisyonunu aldım sadece.

"Görevi direkt kabul etmessin?' dedi soran bir ses tonuyla.

"Evet komutanım." Dedim. Bana baktı.

"Görevin ne olduğunu biliyor musun?" Dedi.

"Bilmiyorum komutanim." Dedim.

"Bilmediğin bir görevi neye göre kabul ediyorsun?" Dedi.

"Vatana hizmet komutanım." Dedim sadece.

"Ölümü göze alıyor musun? Gidip de donmeye bilirisin." Dedi.

"Ölümü göze almasam asker olmazdim komutanım." Dedim.

Bana baktı. Kafa salladı. "Haklısın." Dedi sadece.

"Görev bu dosyada." Diyerek dosyayı bana uzattı İbrahim Albay.

Dosyayı uzanıp aldım direkt. Daha sonra ise araladım. "Dosya fazla uzun sen incelerken bende anlatmaya başlayayım." Dedi Tuğgeneral.

"Dinliyorum komutanım." Dedim ve önümdeki dosyayı incelemeye başladım.

"Bir yere sızman lazım. Uzun süredir bir tim adamın elinde." Dedi. Durdu bir süre.

Adamın fotoğrafına baktım. Daha sonra ise direkt olarak İbrahim albaya ve tuğgenerala baktım.

"Aklından neden direkt olarak baskın yapmadığımiz geçiriyor değil mi?" Diye sordu tuğgeneral. Kafa salladım.

"Öyle komutanım." Dedim.

"Adamın terörist olduğuna dair delil yok. Ona saldırmamız demek direkt olarak suç sayılabilir." Dedi.

Kafa salladım.

"Peki adamın elinde tim olduğuna nasıl bu kadar emin olabiliyoruz?" Diye sordum bu seferde.

"En son askerlerden birinin künyesindeki verici en son sinyali ona ait gözüken bir yerde çıkmıştı." Diye yanıtladı sorumu. Yine kafa salladım.

"Anladım komutanım." Dedim.

"Adamın yanına sizman gerekiyor. Çapkının önde geleni olduğunu duyduk." Dedi İbrahim albay.

Kaşlarım usulca çatıldı. Görevi anlamıştım. Ama yine de dinlemeye devam ettim.

"Güzel bir kadın olduğunu söylemişti zaten İbrahim albay. Onun yeni karısı veya sevgilisi olman gerekiyor." Dedi.

Benim için görevde şu ana kadar hiçbir tehlike yoktu.

Evet asker olduğumu öğrendiği anda kesinlikle tehlike vardı.

Ama ben ona asker olduğumu kesinlikle anlayamayazdı.

Adamın ismine baktım.

Emir Karlı

Öylece isme baktım bir süre.

Hızlıca dosyayı aklıma kazidim. Ve daha sonra direkt olarak geri İbrahim albay ve tuğgenerala baktım.

"Kabul ediyorum." Dedim bir kez daha.

Bana baktılar öylece. Daha sonra tuğgeneral omuzlarını iyice dikleştirdi. Göğsü kabardı. Daha sonra ise öylece durdu.

"Bütün herşeyi göze alıyor musun?" Diye sordu bir kez daha emin olmak ister gibi.

"Alıyorum." Dedim.

"Tamam Yaren." Dedi en sonunda. "Hemen gitmen gerekiyor. Tim ile vedalaşmak istersen vedalaş." Dedi.

"Komutanım sizden bir ricam olacak." Dedim direkt. Kaşlarını çatarak bana baktı.

"Dinliyorum." Dedi.

"Yakınlarda bir yere sadece 10 dakikalığına sizden izin istiyorum. Gidip gelsem?" Diye sordum.

Bana baktı kaşlarını çatarak.

"Biri ile mi vedalaşacaksin?" Dedi kafa salladım.

"Evet komutanım." Dedim.

"10 dakikada yetişebileceğin bir ev yok yakında nereye gideceksin?" Dedi.

"Ev değil komutanım." Dedim.

"Nasıl yani? Anlaştın mi? Seni görmek için yakınlarda bir yere mi geliyor?" Dedi.

"İstese de gelemez." Dedim.

"Nasıl yetiseceksin o zaman?" Dedi.

"Mezarlık buraya fazla yakın komutanım." Dediğim anda olduğu yerde dondu.

Bana baktı acı kahve renk gözlerle. Ben ise tuğgeneralin tam gözlerinin içine bakmak yerine gözüne bakıyormuş gibi yapıyordum.

"Yakınlarda." Dedi en sonunda. "Sadece kimsesizler mezarlığı var." Dedi.

"Biliyorum." Dedim.

"Kimsesizler mezarlığında mi?" Dedi.

"Evet komutanım." Dedim.

"Git gör gel." Dedi en sonunda. Kafa salladım.

Hemen üzerimde olan üniformayi çıkarmak için uğraşmadım bile. Kapıdan saygı ile çıktığım anda aynı zamanda koşmaya başladım.

Sürem kısıtlıydı. Ve onun yanında olabileceğim bir saniyemi bile harcamak istemiyordum.

Koşarak yanına giderken her zamanki çiçekçiden bembeyaz güller aldim.

"Aa kızım sen asker mıydın?" Dedi.

"Öyleyim ablacım." Diyerek aceleyle parayı ödeyip çıktım.

Daha sonra ise çiçeğin beyaz kısmına dokunmadan direkt olarak sapının ucunu tuttum ellime batmasına rağmen.

Daha sonra yine koşarak ezbere bildiğim yolları yürüdüm.

En sonunda vardığımda mezarın başında durdum öylece.

Daha sonra ise yanına çöktüm.

"Naber yakışıklı?" Dedim. Cevap gelmedi yine. "Anlaşılan birileri beni özlememiş ve rüyalarıma girmiyor." Dedim elimdeki tek başına olan gülü mezarının üzerine bırakarak. "Ama ben çok özledim." Dedim.

Öylece durdum. "Bak üniforma ile geldim." Dedim gülümseyerek. "Ben gerçekleştirdim hayalerimi." Dedim. Daha sonra yüzümdeki gülümseme bir anda soldu. "Ben senin ile gerçekleştirmek istiyordum. Gökhan benim hayallerim hiçbir zaman tek kişilik değildi ki." Dedim omuz silkerek.

"Kızım." Dedi arkamdan yaşlı bir amca. Ona döndüm.

"Buyur amca." Dedim.

"Kızım bu mezarın başındaki numarayı bana okur musun?" Dedi.

Ona yaklaştım. Mezardaki numaraya baktım. "3721" dedim.

"Sen askersin degil mi?" Dedi. Kafa salladım. "Hele kızım kimdir o mezarda yatan?Seni de düşürmüş yollarına." Dedi.

"Sevdiğimdir amca." Dedim.

"Gençsin be kızım. Bak hayatına. Uzaktır o sana." Dedi.

"Dokunamayacağim kadar uzak sevebileceğim kadar yakın be amca bana." Dedim. Kederle kafa salladı amca bana.

"Benim de kızımı buraya görmüşler. Bilmiyordum." Dedi mezara bakarak.

Bende baktım onunla mezara. "Başın sağ olsun amca." Dedim.

"Hadi güzel gözlü kızım. Ben tutmim seni." Dedi.

"İyi günler dilerim amca." Dedim.

"Ayağına taş değmesin kuzum." Dedi.

Gülümsedim son kez. Daha sonra ise direkt olarak mezarlıktan çıkıp görev için hazırladım.

Ve görev için yola çıkarken kimse ile vedalaşmadan sessiz ve sakin bir şekilde görev için yol aldım.

BÖLÜM SONU

 

 

 

 

 

Loading...
0%