Yeni Üyelik
40.
Bölüm

34. Bölüm : "Görev"

@yaren_yasar11

(BÖLÜM KÜFÜR İÇERMEKTEDİR.

bakın baştan uyarıyorum. Valla bir kitabım daha yayından kaldırılırsa yada hesabım kapatılırsa ativerecem kendimi bir yerlerden.

Bide beni hem şikayet ediyor hemde marifetmis gibi söylüyor bide üstüne kitaplarımı okumaya devam eden birkaç ruh hastası ile uğraşıyorum.

Sabır.

Her neyse ben uyarım sonra ay ben görmedim ay ben duymadım diyen olursa Mavi'nin eline veriverecem sizi.

Yetti gari.

Nzjsjskakkaka neyseeeee.

Hadi yıldızlar kadar seviyorum sizi 😚

İYİ OKUMALAR DİLERİM. YAZIM HATASI OLURSA AF OLA.)

 

🇹🇷

(1 AY SONRA)

 

Görev için olan kimliğime baktım bir kez daha.

Bir otelin odasında öylece durmuş ve kimliği defalarca kez incelemiştim. Aynı şekilde bana verdikleri dosyayı da incelemiştim.

Adım değişmişti.

Dünya Çelik olmuştu adım.

Vay be isim değişikliği de oldu tam oldu. İsmimi geri alabilir mıyım lütfen?

Sabır.

Sözde üniversiteyi yeni bitirmiş ve iş arama çabasında olan bir insandım.

21 yaşındaydim sözde. İstanbul üniversitesini bitirmiştim. Baya yüksek okullarda eğitim görmüştüm.

Kısacası yeniden yaratmışlardı.

En sonunda dosyayı çantama fırlattım.

Ya Mavi Yaren olmaz miydi ya? Yada Yaren tipi işkence yöntemleri ile konuşturma sanatını yapsaydık.

İster seve seve ister sike sike konuştururdum ben o piçi.

Ayağa kalkıp peruğa ters bir bakış attım.

YA SARİ NE SARİ?!?

"Peruğunu da sikim. O adamı da sikim. Allah'ım bu sefer de yanına almazsan beni cehennemde bu salağa da yer ayir." Dedim.

Daha sonra ise kendi saçlarımı topladım bir güzel.

Nereye mi gidiyordum?

Ebesinin amına makas soktuğumun orangutan gotüne benzeyen o yüzüne bakmaya gidiyordum.

Üzerime giymek için olan elbiseye öldürücü bakışlar attım.

"Amına koyayım ben kendime bu kadar süslenmiyorum. Bu sikik yüzünden mi süsleneceğim?" Diye söylendim ters ters.

Yanlızken kendi kendime aşırı şekilde söylene bilirdim.

Kimse kusura bakmasındı. Yada baksın. Çokta umurumda yani.

Bir kez daha göz devirerek elbiseye baktım. Elbiseyi giyerdim pekte umurumda değildi ama bir sikime benzeyen o tip için süslenmek içimden gelmiyordu.

Ki benim sikim bile yok.

Elbiseye bir kez daha göz devirerek giydim üzerime.

 

 

(Elbise)

Öylece bir süre aynadan baktım kendime. Guzel miydim? Bilmiyordum. Sikimde miydi? Tabiki hayır.

En sonunda normalde asla yapmayacağım ama şu anda yapmak zorunda olduğum kadar çok makyaj yaptım.

"Yüz nakli geçirseydim keske. En azından kendim bile ben olduğuma emin olurdum." Dedim. Ters ters.

Cidden şu anda aynaya baktığım kişi ben değil bir başkasıydı.

Mavi lensleri de taktıktan sonra tekrardan baktım kendime.

Ters ters baktım tabi yine. Ulan bir insan kendine ne giyse sevmez miydi?

Üniformam hariçti tabi.

Allah'ım dağda it kovalacağıma burda kovalıyorum.

Kendim aldığım için görevi birşey de diyemiyorum.

"Allah'ım lütfen son görev olsun. Geberip gidim"

Amin.

Daha sonra odadan çıktım. Valla şu anda yürüyen ben değil bir başkasıydı.

Yeter ve ne çok şikayet ettin. Dedi iç sesim.

Oturup şurda ic sesim ile kavga etmem yok mu?

KESİNLİKLE VAR.

İnsan kendi iç sesinden nefret edebilir miydi be? Valla ederdi. Benim iç sesim salak saçma konuşuyordu.

Beni ara bana Yiğit'in Gökhan olduğuna bile inandıracaktı o derece.

Salaktı. Hatta salaktım.

Başkası bana salak dese o dilini koparır bir taraflarına net montalardim.

Ama kendi kendime serbesti.

Ayağımda olan topuklu ayakkabılarda hiç benlik değildi. Kesinlikle askeri botlarim ve ben gayet mutluyduk.

Dik bir şekilde yürüyebiliyordum tabiki. Yani o kadarı da olsun bir zahmet.

Yalan söyleyemem bir an içimden direkt olarak Converse giymek gelmişti.

O kadar askerliğe alışmıştım ki bazen böyle şeyler giymek garip gelebiliyordu. Ama kimse kusura bakmasın yada baksın üniformamı herşeyden daha çok seviyordum.

Ve kesinlikle hakkıyla taşımak için elimden gelen en iyisini yapıyordum.

Umarım taşıyabiliyordum. Umarım ki gerçekten o üniformanın hakkını vere biliyorumdur.

Aşağıya indim en sonunda. Daha sonra ise aşağıda avımı beklemeye başladım.

Yalandan taksi bekliyormuş gibi yaparak adamın çıkmasını bekliyordum.

Adam sabahları her zaman beni görüyordu. Tabiki de Dünya olan kimliğimde ki hali ile görmüştü. Mavi Yaren ile tanışırsa pek iyi şeyler olmazdı onun için.

Ve anlaşılan o ki adamın ilgisinini çeke biliyordum.

Birkaç bakış ile adamın şu anda gitmek için hazırlandığı yere tek hamlede giriş biletimi almıştım.

Emir çıkar çıkmaz bana doğru baktı. Gözünde görülen beni beğendiğini fark ettiğimde gülümsedim.

Bana doğru geldi hemen. "Merhaba Dünya hanım." Dedi.

Burnumu kıvırdım yalandan. "Bey hanım gibi kalıplar mi kullanacağız?" Dedim.

"Bilmem siz nasıl isterseniz." Dedi.

Yalandan kulağına yaklaştım. "Sizi isteriz desem?" Dedim.

Valla kusuverecektim bir yerlere. Bide ben buna cilve falan yapacaktım.

BİRİ DE KALKIP SORMUYOR Kİ BİLİYOR MUYUM?!?

Neyse Yaren kendinin tam zıttı ol.

Harika fikir.

Adamın yüzünde olan kendini beğenmiş bir gülümseme yer edindi.

Valla kuscam.

Gülünce ayrı bir salak oluyor orangutan götü yüzlü. Gülmesin bir daha dünyam karardı.

Abart kızım

Kes be.

İç sesimi alsın biri benden. Teşekkürler.

Neyse diyerek adamdan bakışlarımı uzaklaştırdım. Daha sonra ise belime koydu elini.

Göz devirme isteğime zorla hakim olurken önümüzde duran simsiyah bir limuzine baktım.

Valla adam zengin olabilirdi. Ama karakter bakımından fazlası ile fakirdi.

Dur ben ona karakter yüklemesi de yaparım.

Daha sonra arabaya bindikten sonra direkt olarak araba çalışmaya başladı.

Emir tam yanımda oturup durmadan elini kolunu hiç olmayacak yerlerime değdiriyordu.

O elini kolunu götüne sokucağım işim bitince. Dedim kendi kendime.

"Emir." Dedim yalandan ondan birazcık uzaklaşrak. "Birşeyler içelim ateşleniriz." Dedim.

Benden beklemeyen bir performans göstererek biraz daha yaklaştım ona.

Allah'tan kafamdaki peruk özel yapım bir şeydi de saçlarım ile ne kadar oynarsa oynasın ne gerçek olmadığını anlayabilirdi. Ne de herhangi bir şekilde peruk kafamdan çıkabilirdi.

Valla görev çıkışı ben nasıl çıkaracağım onu da bilmiyordum.

"Sen nasıl istersen beybi." Dediğinde yine göz devirmeme isteğime zorla hakim oldum.

Daha önce kuscam demiş miydim? Olsun yine diyorum. VALLA KUSUCAM.

Bu adamın yanında geçirdiğim her saniye daha çok midem bulanıyordu. Bu hiçte iyi değildi.

Ama cidden lafın gelişi söylemiyordum. Adamın bakışları bile midemi bulandırıyordu.

Bide bu göt bana dokunuyordu.

Her neyse Yaren. Diğer askerler için dayan. Onları kurtar daha sonra sabaha kadar bile kusa bilirsin.

Barın önünde durup direkt önce kendi daha sonra ise benim inmem için kapıyı tuttu. Ben açamıyorum sanki.

Valla sinir oluyordum ya. Acaba bayıltıp dövsem kim engel olabilirdi ki?

Kurt timinde ki canlar.

Sustum ve katlanmaya devam ettim. Şikayet etme gibi bir hakkım yoktu zaten. Kendi özgür ve hur irademle kabul etmiştim.

Bir aydır adamın peşinde gizlice gözetlemiştim.

Şimdi durum şuydu ki az çok kurt timinin nerede olduğunu bilmiyordum. Ama yanlış tahmin etmem demek Kurt timini tehlikeye atmak demekti.

O yüzden şu salak adama tam bir aydır katlanıyordum.

Dosyamı her gün defalarca kez okuyup yeni şeyler ekleme yapıyordum. Bu adama yakın olmak için her yolu deniyordum.

Kurt timini kurtardıktan sonra rahat bir nefes verebilecektim.

"Ne içersin?" Dedi bana bakarak. Bilmiyorum anlamında salladım kafamı.

İçki de beni sarhoş etmesi baya zordu. Beyaz oda sağ olsun her şeye karşı bir bağışıklık kazanmıştım.

İlaç konusunda sorun olabiliyordu. Ama zehirler de veya alkoller de gayet işe yarıyordu.

Koktey almıştı. Bardaklar geldiğinde direkt olarak onun boynuna yaklaştım.

Yalanden ellimi boynunun üzerini okşayarak orada zaman kazandım.

Daha sonra ise geri çekilip gülümseyerek ona baktım.

Durması ve bir anda beni kucağına alıp kafasını boynuna gö

mdü. Orayı öpüyordu.

VALLAHİ BİLLAHİ KUSCAM.

Uzun kollu bir elbise tercih etmemin sebebi olan zehiri direk olarak bardağına rahat bir şekilde yerleştire bilmekti.

Zehiri boşalttıktan sonra direkt olarak ondan uzaklaştım.

Boynumu tuz ruhu ile yıkamak farz oldu.

Bana baktı böm böm. Daha sonra kaşları çatıldı.

"Benim ile dalga mı geçiyorsun?" Dedi sadece.

Kafamı hemen iki yana salladım. "Asla." Dedim elimdeki kokteyi havaya kaldırdım. "Önce biraz içmeyelim mi?" Dedim. Daha sonra olduğum yerde biraz kıvırdım. "Ateş almasın mi bedenimiz?"

ALMASIN!

Valla billa bu ben değildim. İçime birileri girdi. Gidip kendimi tuz ruhu ile yıkayıp daha sonra da hocaya gidip okuyacağım.

ULAN İÇİMDEN NE ÇIKTI?!??

"Alsın tabi." Dedi ve tek dikişle içti bardağı. Daha sonra tekrar bir tane daha istedi.

Afiyet bal zehir olsun.

Allah'ım cehennemde bu salağa da yer ayir. Kurt timini aldıktan sonra direkt sana yollayacağım.

"Eee Dünya." Dedi bana bakarak. "Biraz sohbet etmeyelim mi?" Dedi.

Etmeyelim bilader.

"Edelim tabikii." Dedim yalandan bir heyacanla. Bana baktı.

"Değişik bir kıza benziyorsun." Dediğinde kaşlarımı çattım.

"Nasıl yani?" Dedim yalandan bir merakla.

"Yani diyorum ki şöyle bir vücuda sahipsin. Uzun bir spor geçmişin var anlaşılan." Dedi.

"Bu beni değişik biri etmiyor." Dedim sadece.

"Anladım." Dedi konuşmakta zorlanırken. Daha sonra midesi bulanmaya başladığıni anladım. Aynı şekilde aldığı düzensiz nefesler ile gülümsedim.

"Ben değişik bir kızımdır." Dedim direkt. Önüne geçtim. "Her an her kimse karşımdaki eceli de şansı da olabilirim." Dedim. Bana yorgun gözlerle baktı. "Ve ben senin ecelin olmak istiyorum."

BÖLÜM SONU


​​​​​

​​​​​

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%