Yeni Üyelik
5.
Bölüm

3.Bölüm: "Albay"

@yaren_yasar11

"Resim." Dedi ve bir süre durdu. "Sana ait."

"Ben ne alaka oğlum? Silah bana bile çekilmedi." Dedim. Elindeki fotoğrafı alıp baktım.

"İşin garip tarafı da şu ki. Daha önce bu adam cinayet işlemiş. Ve cebinde ve evinde birçok fotoğraf bulmuş. Yani yeni kurbanı sendin mi Yaren." Dedi.

"Oğlum silahı bana çekmemişti." Dedim.

"Fotoğraf sana ait."

"Haklı Mavi. Silah ona çekilmemişti. Silahın önünde olan kişi Elif'ti." Dedi Yiğit.

"Elif kim lan?" Diye sordum.

"Şeyma." Dedi. Kafa salladım.

"Elif ile Yaren'in arasında bayağı bir boy farkı var. Silahın hedefinde olan kişi Yaren di. Elif 1.50 boya sahip iken Yaren neredeyse 1.75 falan. Yani bir kurşun Yaren'in kafasına gelebilir." Dedi can abim.

"Sikik." Dedim. Yiğit ile aynı anda telefonu düşen bilirim ben görevin geldiğini anlamıştım. Göz devirerek telefona baktım. "Görev bro." Dedim.

"Ölmeden gel kral." Dedi Emir.

"İnşallah her bir parça ayrı ayrı atomuna ayrılarak gelirim." Dedim. Emir bana bakıp kafama bir tane vurdu.

"Yaren öldürürüm kızım seni."

"Lan geri zekalı amacım ölmek ya. Aptal canım ile mi tehdit ediyon?" Dedim ters ters.

"Allah'ım şu geri zekalıyı koru. Yalvarırım. Benden alma daha. Çok erken daha." Diye dua etti Emir.

"Gözlerim yaşardı sen beni bu kadar sever miydin?" Niye sordum dalga geçerek.

"Sen beni sevmiyor musun?" Diye sordu.

"Kendini sevmeyen insan bir başkasını sevmesini beklemeyin. Üzülürsünüz." Dedim ve motoruma doğru yürüdüm. Yürürken son kez Gökhan'ın mezarına yaklaşıp "Geleceğim." Diye fısıldadım.

Arkamdan gelen yiğit'e baktım. "Gelmek ister misin?" Dedim kaskı ona uzatarak.

"Almışsın." Derldi motora bakarak. Kaşlarımı çatarak ona baktım.

"Hayalerimi nerden biliyorsun sen?" Dedim kaslarımi çatarak. Sesim baya sert çıkmıştı. Hayalerim benim kırmızı çizgimdi.

Duraksadı bir kaç saniye. "Gökhan." Dedi tekrardan.

"Yalan söylüyorsun." Dedim gayyet emin bir şekilde. Yalan söyleyen bir insani anlamam hiç zor değildi.

"Yalan söylemiyorum." Diyerek elimdeki kaskı almadan motorun arkasına bindi. Bende konuyu kapatıp direkt bindim.

"Kask?" Dedim soran bir ses tonuyla. Kafasını iki yana salladı.

"Kokun lazım." Diye mırıldandı.

"Duymadım." Dedim.

"Ne?" Dedi soran gözlerle bana bakarak.

"Az önce birşey mırıldandın ve ben duymadım." Dedim.

"Ben onu sesli mi soyeldim?" Dedi kafa salladım. "Sana söylemedim boşver." Dedi. Omuz silktim. Daha sonra ise motoru çalıştırdığım anda Yiğit kollarini belime sardı sıkıca.

Arkada tutunmak için yer varken niye bana sarılıyordu bu?

Birşey demeden surmeye başladım. Belimdeki kolu her geçen samiyede sıkılaşıyordu. Aynı zamanda yüzü yan bir şekilde sırtımdaydı.

Karargaha varmam çok uzun sürmedi ve hemen motoru park yerine getirdim. Yiğit'in kolu bir an olsun gevşememisti. Hatta yavaşladığim anda kolu biraz daha sarmıştı beni.

Park ettiğim andan beri Yiğit kıpırdamadı bile. En sonunda kolunu durtum.

"Yiğit?" Dedim. Birkaç kere seslendigimde sanki derin bir düşüncenin içindeymiş gibiydi. En sonunda kolları biraz gevsemisti.

"Fark etmedim." Dedi dalgın dalgın.

"Bide bana diyordun." Dedim kaskı motora koyup ilerlerken.

"Kokunun sarhoş etkisi yaratması benim suçum değil." Birşeyler mırıldandı ve ben yine anlamadım.

"Anlamadım.'" dedim omuz silkerek yürümeye devam etti. Arkasından göz devirerek yürüdüm.

"Senin boyun kaç?" Dedi

"1.76." dedim. Kafa salladı. " Sen de dev oluyorsun herhalde. Kaç boyun 2.02 mi?"

(Yuh diye bir yorum istemiyom. HAYAL GENCLİK. BARİ BUNA KARİMSAYİN AA)

"Tam olarak evet. Gözünde mezura mı var?" Dedi

Omuz silktim. "Sadece iyi bir gözlemciyim." Dedim.

Daha sonra ise aramızdaki diyalog karargaha girdiğimiz an itibariyle kesilmişti. Hemen gidip üniformamızı giyerek karargah merkezine doğru yol aldık. Karargah merkezine girdiğiniz anda ayağa kalkıp selam verdiler.

Yerime oturduktan sonra onlar da yiğit'in oturması ile oturdular.

"Komutanım." Dedi Aren. Bakışlarımı onu çevirdim. Oysa Yiğit ile bana bakıyordu. "Komutanım ikiniz beraber geldiğinize göre tanıştınız. Merak ettik nereden?"

"Aren." Dedim biraz ona doğru eğilerek. "Ben sorgulanmayı hiç sevmem."

"Yok komutanım ne sorgulaması benim ne haddime size sorgulamak? Sadece merak."

"Fazla merak göte zarar." Dedim. Mavi bereli bir kız takıldı gözüme. Bilgisayarın başındaydı. Masa başı çalışan bir askerdi. "Astsubayım." Dedim. Oradaki birkaç astsubay bana döndü. Kadına doğru baktığımı görünce herkes önüne döndü. "Görev hakkında bir bilgin var mı?"dedim.

"Dosyayı size takdim edeyim komutanım."diyerek önündeki dosyayı bana uzat.

"Eyvallah." Diyerek dosyayı aldım ve incelemeye başladım.

Bir köye yapılan bir baskın sonucu köye zarar verilmişti. Oraya gidip köydeki insanları oradan çıkarmamız gerekiyordu.

"Komutanım." Dedi Batur. Ona doğru baktım. "Bize de özet geçeceğiz?" Dedi omuz silkerek dosya ona uzattım. Zaten o anda albay ve Akın komutan içeri girmişti. Selam vermek için kalktık.

"Rahat." Dede albay bakışları bana döndü. "Hoş geldin." Dedi sıcacık bir sesle.

"Sağ olun komutanım." Dedim.

"Kızım." dedi. "Adın Mavi Yaren'di değil mi?"

"Evet komutanım."

"Hangisini kullanıyorsun?"

"Yaren"

"İbrahim bende." Dedi. Sanki benimle konuşmayı sürdürmek istiyor gibiydi. Saçların üzerinde Beyazlar olmasına rağmen halen gençken siyah ve Gürbüz saça sahip olduğunu belli ediyordu. Kahverengi gözlerinde nedense bir şefkat vardı bana bakarken. "Gelmeni çok istedim."

"Bu zamana kısmetmiş." Dedi Akın komutan.

"Tekrardan hoş geldin kızım." Dedi İbrahim albay.

"Sağ olun komutanım." Dedim. Geçip oturdu. Ardından önce Akın komutan sonra da ben oturdum.

"Konumuza dönecek olursak" diyerek başucundaki haritadan bir bölge gösterdi İbrahim albay. "Köyün şu anda ne durumda olduğunu bilmiyoruz. İçeriden haber alamıyoruz. Şu anda köyde bir baskın olduğunu ama köylülerin bir şekilde kendilerini koruduklarını biliyoruz sadece. Şu anda ne halde olduklarını ya da tekrar bir baskın düzenlediklerini bilmiyoruz." Dedi İbrahim albay. Bakışları hepimizin üzerine teker teker gezindi. "Köye bir giriş yolu bulmalıyız. Ama her yerin kapalı olduğunu neredeyse eminiz.

"Direkt dalsak olmuyor mu komutanım?" Dedi Aren.

"Tehlikeli köydeki insanlara zarar verilebilir." Dedi Akın komutan. Onları dinlemek yerine haritadan bir yol arıyordum. Onlar ise aralarında başka bir olup olmadığını düşünüyordu.

Bir süre geçtikten sonra aralarındaki tartışma son bulmuşken "sen ne düşünüyorsun Yaren?" Diye sordu İbrahim albay.

"Aklımda bir fikir var ama ne kadar çalışır bilmiyorum." Dedim.

"Anlat bakalım aklında geleni." Dedi.

Haritanın üzerine bir yola parmağımı koydum. "Köye giden iki yol var." Dedim

"Nasıl iki yol var?" Diye sordu Yiğit.

"Bir normal yol var." Dedim elimin üzerindeki yola 2 kere parmağımla dokundum. "Bir de yeraltı." Dedim haritadaki bir başka noktayı göstererek. "Köyün tam içine çıkar bu yol." Dedim.

"Bunu görmemiştik." Dedi İbrahim albay.

"Büyük bir ihtimal köye bir saldırı oldu ve bizi oraya çekmeye çalıştılar. Büyük bir ihtimalle yolu kapattılar ve mayın döşediler. Ya da herhangi bir başka bir tuzak kurdular. Yerin altından köye varıp arkadan hepsini öldürebiliriz. Yeraltı yerinden yaklaşık bir 143 metre fark var."

"143 metre olduğunu nereden biliyorsun?" Dedi Akın komutan.

"Hesap sadece komutanım." Dedim.

"Aferin kızım." Dedi İbrahim albay.

"Sağ olun komutanım." Dedim.

​​​​​​"Yaren'in planını mı uyguluyoruz komutanım?" Dedi Akın komutan.

"Evet." Dedi İbrahim albay daha sonra ise ayağa kalktı. "Toprak kılıcınız Keskin olsun."

 

BÖLÜM SONU

 

​​​​​

 

 

 

 

Loading...
0%