Yeni Üyelik
50.
Bölüm

44. Bölüm : "İntikam Ateşi"

@yaren_yasar11

(Bölümleri yazarken ağlamaktan yorumları okurken gülmekten gebercem.

Ya ben cani miyim aaaaaaaa?

Şimdi arkadaşlar şöyle birşey varki.

Biz bu kızın yüzü TANINMIŞ bir şekilde olan cesedini gördük.

EEEEEEEE NASIL BU KADAR ÜMİTLİSİNİZ?!

Aşırı merak ediyom yaaaaaaaaa.

He şu uyarıyı da eklim.

Bakın evet kitaba yorum yapıyorsunuz ama yazım yanlışına yapıyorsunuz.

Uyarın dedim ama NEDEN DÖVECEK GİBİ UYARIYORSUNUZ LANNN

Benim sağ baş parmağım kırık hala. Söylemiştim zaten. Yazım yanlışı olması konusunda özür dilerim.

Hadiiiiii iyi okumalarrrrrrrrr)

 

 

Yazarın anlatımıyla

Herkes dimdik durmuş öylece komutanı bekliyorlardı.

Hayatını ceheneme çeviren herkesin hayatını ceheneme çevirecekti. Yiğit bu konuda oldukça emindi.

Yana kaydı bakışları. Her zaman dimdik bir şekilde en önde göreve hazır olan o kadını aradı gözleri. Mosmor gözlerini görmek istedi.

Uzaktan yaklaşan İbrahim albayı fark etmişti Yiğit.

İbrahim albayda göze çarpan ilk şey kesinlikle soluk mavi gözlerindeki hüzündü. Onun da bakışları bir anlığına Yiğit'in yanına deydi.

Yoktu.

Derin bir nefes alarak onlara doğru yürüdü. Yiğit'e baktı kısacık bir an. Yiğit ile göz göze geldi bu kısacık anda. O göz göze geldikleri an bakışlarını çekti hemen Yiğit.

İbrahim albayın gözünde bulundurduğu o duyguların benzeri belki de daha fazlasını zaten donuk bakışları ile maskelemeye çalışıyordu. Bir de o kaçtığı duyguları bir de bir başkasının gözlerinin içinde görmek istemiyordu.

''Bir şehidimiz var.'' diye söze başladı İbrahim albay. Sanki bu kelime ona çok ağır gelmişti bir an. Daha sonra tekrar toparladı kendini. Sesi olduğundan daha baskın ve gür çıkardı. Sanki duygularını saklamak için özelikle yapmıştı bunu. ''İntikamını almak da bize düşüyor.'' dedi hemen. Daha sonra hepsinin üzerinde gezdirdi bakışlarını.

Durdu ve bir süre hepsini izledi. Yüzlerindeki hüzünü ve duyguları kendi de ne kadar saklamak istese de görünüyordu.

Bir tek Mavi Yaren duygularını aşırı ustaca gizleye bilir. diye düşündğ İbrahim Albay. O kızın bir kalbi olduğunu düşünmemişti. Bu kadar acı yaşamasına rağmen hiç de umursamadan hala dik başlı olması takdir ediliyordu her zaman içten içe.

O göreve asla gitmemesini istemişti her zaman. Bunu kendisi ona söylese bile asla dinlemeyecekti. Bunu biliyordu. Gözü aşırı derecede kara bir kadındı. Cesurdu. Aynı zamanda yüreği ter temizdi.

Kalbi olmadığını düşünürken Mavi Yaren'in kalbinin aslında atan tek bir kişi olduğunu bilmiyordu.

''Silah arkadaşınızın.'' dedi Albay en sonunda. ''İntikamını almak için geç bile kaldık." Dedi hemen.

Durdu daha sonra. "Gerekli bilgiler Tim komutanı akın komutana verildi." Dedi ve hepsine bir kez daha baktı. "Yolunuz açık olsun." Dedi.

"Sağ ol!" Dediler hep bir ağızdan. Yine onun sesini duymak istedi Yiğit'in kulakları. Şarkı söylerken aldığı ses kayıtlarına kesinlikle defalarca teşekkür etmeliydi.

Daha sonra hepsi teker teker helikoptere doğru yol alamaya başladı.

Mavi Yaren'in her zaman oturduğu yere kimse oturmadı. Onun her zaman eşyasını koyduğu yere kimse eşyasını koymadı.

Yiğit'in yanında otururdu her zaman. Yiğit öylece durup onu izlerdi. Bunu her zaman fark ederdi bir şekilde Mavi Yaren. Nasıl yaptığını asla ama asla anlamadı Yiğit.

Helikopter indiğinde yada indikten sonra bile kimsenin ağzından tek bir laf çıkmıyordu.

Normalde her zaman bölgeye varana kadar tek yaptıkları sohbet olmak o timin şu anda derin bir yaşta olup hiçbirinden hiçbir çit çıkmıyordu.

Toprak timinin üzerine kapkara bulutlar kaplamıştı.

Gece yarısıydı. Yıldızlar kendini belli ediyordu gök yüzünde. Bakışları sürekli yıldızlara kayıyordu Yiğit'in.

Çok seviyordu yıldızları. Nedenini bir türlü çözemiyordu. Belki de bir nedeni yoktu. Bilmiyordu. A kesinlikle yıldızlara aşık bir kızdı.

"Bak şöyle yapalım Mavi'm" dedi Gökhan Mavi Yaren'e bakarak. Bugün gökyüzünde tek bir yıldız bile yoktu. Mavi Yaren her zamankinden daha huysuzdu. Beş yaşında falandı.

"Yıldız." Dedi sadece. Gökhan ona kendisine bakamsi için biraz uğraştı. Tek yaptığı gökyüzüne bakmak ve orada bir tane bile olsa yıldız aramaktı.

"Bak her zaman gökyüzünde yıldız olamay bilir." Diye açıklama yapmaya çalıştı Gökhan.

"Onu da mı alıyorlar?" Dedi Mavi mosmor gözlerini Gökhan'ın gözlerine kenetleyerek. "Onu da mı benden alıyorlar?" Dedi.

Ne diyeceğini bilemedi o an Gökhan. Sustu.

''Senden birşey alınmıyor.'' dedi daha sonra Gökhan. ''Bak orda belki her zaman yıldızlar olmayacak.'' dedi. Kızı kandırıp üzülmesini engelemek istedi. ''O zaman sen kendine bir yıldız seç. Ama bu gökyüzündeki yıldızlardan farklı olsun. Bir insan veya bir nesne olsun.'' dedi.

Aklına yatmıştı küçük kızın. Gökhan ne derse kabuldü zaten. ''Tamam.'' dedi hemen tatlı tatlı. Gökhan gülümseyerek kafa salladı. ''Sensin bundan sonra.'' dedi.

Gökhan'ın minik kalbi bir anda daha hızlı bir şekilde atmaya başlamıştı. Anlam veremedi ama yine de gülümsedi Mavi Yaren'e.

''Hemde en parlak ve en güzeli.''

Yutkundu Yiğit. Gidene kadar sürekli etrafı kolaçan etmeye devam etti.

En sonunda varmışlardı gidecekleri yere. Daha sonra etrafı kolaçan etmek için bir yerlere çöktüler.

Herkes evin içine elindeki dürbünlü silahlar ile bakıyordu. Evin içinde olan yaşam belirtisi arıyorlardı.

Dış kapıda iki kişi bekliyordu. Bahçede 50 kişi vardı. Bu sadece ön bahçedeydi.

"Neden bu kadar kalabalıklar?" Dedi Akın komutan sadece. Kaşları çatıldı. Bu kadar kalabalık olmalarına bir anlam veremedi.

"İçerde birşey saklıyor olabilirler mi?" Dedi Çağrı.

"Yada içerde bir terör örgütü lideri var." Dedi Yiğit.

"Yada orda birşeyler dönüyor. " dedi Tolga. Elindeki silah ile bütün camlara teker teker baktı.

"Görüş var mı herhangibi birinizde?" Dedi Akın komutan.

"Görüş yok." Dedi herkes sırayla.

"Fazla kalabalıklar." Dedi Akın komutan. Gözleri bir an bir yere takıldı. Akıldan kısa bri düşünce geçti. "Yaren olsaydı yerdi." Dedi.

Herkesin yüzünde buruk bir gülümseme ile kafa salladi.

Yiğit'in kalbi kısa bir an için sıkıştı. Mavi Yaren'in konusu açıldığına bağladı bunu.

Daha sonra ise bir süre daha ne yapacakları hakkında düşündüler.

"Komutanım." Dedi en sonunda Aren. Her zamanki neşeli sesinden baya uzaktı. "Yaren komutanımın her zaman yaptığı gibi yapalım. Arka kapı ön kapı ve orta kapıdan olmak üzere üç gruba ayrılalım. Temizleye temizleye gideriz." Dedi Aren.

Herkes Akın komutana döndü. "Bu herkesin canını hiçe saymak olur. Bir şehit daha kaldıramaz bu tim." Dedi.

"Olsun be komutanım." Dedi Çağrı. "En fazla Yaren komutanıma gideriz. Geldik diye biraz sovebilir ama olsun." Dedi.

"Yaratıcı küfürleri var." Dedi Batur. Kafa salladı hepsi. Daha sonra ise herkes yine Akın komutana döndü.

"Öyle yapıyoruz." Dedi ve omuz silkti. "En fazla ölürüz." Dedi.

"Ölmek mi?" Dedi Yiğit. Uzun süreden sonra ağzını en sonunda açmıştı. "Ölüm bana hediyedir. Sizi bilemem. Aynı zamanda biz ölmeyiz. Şehit oluruz." Dedi.

Daha sonra ise direkt olarak üçe bölünduler ve teket teker temizleye temizleye gittiler.

Yiğit'in arkasından uzanilan bir silaha bir silah sesi geldi. Kaşlarını çatarak arkasına baktı Yiğit. Kimse yoktu. Timden birinin olduğunu düşündü ve yürümeye devam etti.

En sonunda herkes temizlendiğinde Akın komutana doğru gitti Yiğit. "Burda yok o pic kurusu!" Dedi sinirle.

"ORDA ARKA KAPIDAN KAÇIYOR!" diye bağırdı Tolga. Herkes anında sesin olduğu yere yani Tolga'nın yanına gitti.

Arabaya binen adamın arkasından silah ile sıksalar da hiçbir fayda etmedi. Kurşun adama denk gelmedi.

Yiğit küfür ederek elli ile kafasına vurduğunda ayağının ucunda olan bir şey dikkatini çekmişti.

Solmuş bir papatya.

BÖLÜM SONU

 

​​​​​

​​​​​​

​​​​

 

Loading...
0%