@yaren_yasar11
|
Yiğit'in anlatımı ile
Hayat ne kadar garip birşey değil mi? Bazen en ihtiyacınız olduğu zamanda size ihtiyacınınızı yollayacak kadar iyi ama sizden bir anda ihtiyacınızı alacak kadar da kötü.
İhtiyacınız olan şeyi size bir anda verebilir. Ve aynı şekilde onu sizden bir anda da alabilir.
Bana Mavi'yi ilk başta öyle bir zamanda vermişti ki yaşama sebebim olmuştu o kız.
Annem ile babam boşanmıştı. Yurda vermişlerdi. Kaçtım. Duramadim bende 4 duvar arasında. Can yani şu anki adıyla Ilgaz buldu beni. Ateş yani Yaman ile beraber takılıyordu.
Annemi özlüyordum köpek gibi. Sonra vefat etti annem. Öyle duydum yani ben. Tam o gün vermişti bana onu Allah.
Bir kenarda oturmuş elimde bir cam parçası vardı. Tam olarak boynumdaki damara tutmuştum cami.
Ağlıyordum. Annemin gidişine hiç olmadigim kadar ağlıyordum. Annemin bir yerlerde yaşıyor olması bana mutluluk verir iken duyduğum ölüm haberi beni de öldürüyordu.
Sokakta yaşasam da yada annem beni terk etse de annem herşeyimdi benim. Annem her zaman bir yerlerde nefes aldığını bilmek bana da nefes aldırıyordu. Rüyamda görmüştüm annemi. Bana ona gelmemi söylüyordu. "Oğlum." Dedi annem. Ona baktım. Rüyada değildim. Hayla boynumda bir cam parçası vardı. "Anne." Dedim fısıltı ile. "Bak oraya." Diyerek bir yeri gösterdi parmağıyla. "Orda bir kız ağlıyor." Dedi. Ona bakmaya devam ediyordum. "Anne." Dedim bir kez daha. "Orda yaşama sebebin duruyor miniğim. Gidip kendine yeni bir sebep edin. Ona da yaşam ol." Dedi annem. Baba bakmaya devam ediyordu. Annemin uzeirndeki bembeyaz elbisenin ona ne kadar çok yakıştığını dusundum bir kez daha. "Anne. Sana gelsem ben olmaz mı? Senin yasamadigin bir dünyada ne kadar nefes alsam da alamıyor gibiyim." Deidm gözümden bir damla daha yaş akarken. "Nefes verecek o küçücük beden sana." Diyerek geri geri doğru gitti. Annemin arkasından bağırdım birkaç kez daha. En sonunda dayanamayıp cami bıraktım yere. O tarafa doğru baktım. Tren raylarında bir bebek yatıyordu. Trenin gelmesine çok az kalmıştı. Sesini duyabiliyordum. Bebek ağlıyordu. Ama öyle sesli bir ağlamaya sahip değildi. Aksine sesi hiç cikmiyordu. Sadece gözlerinden yaşlar düşüyordu. Koşup bir anda koştum bebeğe doğru. Bebeği anında kaptım. Geri çıkmasında da Can ile Yaman yardım etti. Bebeğe baktığı anda bebek de onun tam gözlerinin içine bakmıştı. Bebeğin gözünün içine baktığımda anında etrafa gülücükler sacmisti. O bebek Mavi'den başkası değildi. Gece kuşlarının hayattaki neşe kaynağı olarak tam ortalarına gelmişti. Herkesin yarasını saracak o insan olmuştu Mavi. Benim yaşam için mücadelem olmuştu. Can abınin ölen kardeşi olmuştu. Ateş'in de biricik hiç olmayan kardeşi olmustu. Kısacası o bizim herşeyimiz olmuştu. Benim yaşam sebebim olmaktan çıkmıştı. O aynı zamanda artık benim kalbim de olmuştu. Şimdi hayat benden onu yine almak için savaşıyordu. Bu sefer o savaşın galibi kesinlikle ben olmalıydım. Ben onun kadar güçlü değildim. Ben Mavi kadar dik duramazdim. Ben onun bir yerlerde nefes aldığını bilmek bile bana hayatımı devam ettirirken ben onun ölümü ile ve bu ölüm benim yüzümden olur ise dik duramazdim. Kesinlikle bende ölürdüm. Şu anda Mavi'nin ihtiyaci olan panzehiri almak icin İbrahim albay tarafından verilen koordinatlara gelmiştik. Toprak timinin bütün üyeleri burdaydi. Orda kalmak bana birşey kazandırmazdı. Ben Mavi'yi kaybetmek istemiyordum. Onun için o panzehiri kesinlikle bulmaliydım. Plan hazırdı. Direkt içeri girecektik. Herkesi indirip doktor olduğunu düşünen ama aslında bir sikime yaramayan o adamdan panzehiri alıp Mavi'ye yetiştirmeliydik. Dört saaten biraz daha fazla geçmişti. Gün aymasina sadece 4 saat kalmıştı. Bu saat her geçtikçe gözümün önündeki yelkovan ve akrep her haraket edinve korkum daha fazla artıyordu. "Komutanım." Dedim en sonunda dayanamayıp. Akın komutana kalsa biz buradan ayrılıp Mavi'ye hiçbir şekilde ilav yetiştirmeyecektik. Mavi'nin her nefes alması bile ona o zehir yüzünden acı verir iken ben burada sakin kalamıyordum. Doktorun söyledikleri aklımda dönüp duruyordu. Ameliyata narkozsuz girmek bile ne kadar can yakarken o ilaç onun acı duygusunu kar ve kat artırır iken tek bir dokunu bile canını yakar iken hatta bırakın dokunuşu kendi aldığı nefes bile ona acı verir iken kesinlikle sakin kalamazdim. Burayı bombalamamin tek sebebi bile Mavi'nin panzehiriydi. Görev adı da buydu. Panzehirdi. Diğerleri kardeşlerini yaşatmak için gelmişti. Ben ise kendi prensesimi yaşatmak için gelmiştim. Panzehir 1 : Akın Komutan Panzehir 2: Ben Panzehir 3: Batur Panzehir 4: Tolga Panzehir 5 : Kaan Umut Panzehir 6 : Davut Panzehir 7 : Aren Panzehir 8 : Efe (Gözünüz korkmasın gençlik ben parantez içinde soylicem kimin kim olduğunu) Kod adlar bu şekilde dizilmişti. "Panzehir 1 den panzehir üçe görüşin nedir?" Diye telsizden bir ses geldi. (Akın komutan Batur'a soruyor.) "Panzehir 3 den panzehir bire görüş başarısız." (Batur Akın Komutana cevap verdi) "Panzehir birden panzehir beşe görüsun var mı?" (Akın komutan Kaan Umut'a soruyor) "Olumsuz." "Görüşu olan yok mu?" Herkesten teker teker aynı cevap geldi. "Olumsuz." "Ha siktir." Dedim. Akın komutan biraz daha bekletir ise gerçekten geç kalacaktık. "Giriyoruz." Dedi Akın komutan en sonunda. Derin bir nefes aldım sonunda. Gözümün önünden gitmeyen Mavi'nin yatan hali ile ayağa kalktım. Kesinlikle onu kurtarıp sıkıca sarılacaktim. İyi olduğuna emin olmadığım her an bir eziyeti benim için. "Panzehir 3, 7 ve 6 arkadan dolaşın." Dedi Akın komutan. (Batur Aren ve Davut) "Emredersiniz komutanım." Sesi geldi telsizlerimizden. "Panzehir 4,5 ve 8 benim ile geliyor. Panzehir 2 sende acil ilacı al ve gel." Dedi. (Tolga, Kaan ve Efe Akın komutan ile. Yiğit ise ilacı almaya giden) "Emredersiniz komutanım." Dedik hepimiz aynı anda. Herkes eve girer iken bende orta kapının birinden girdim. Hepimizin içinde susturucu takılı olan o silah ile aşırı hızlı haraketler ile teker teker temizliğimizi yapıyorduk. Silahın ucuna susturucu takmamizin asil amacı doktoun kacmasini önlemekti. O sikikten önce panzehir aldıktan sonra kesinlikle onu kendi elimle öldürecektim. Madem benim kızıma acı çektirdi bende kedinlike ona acı çektirecektim. O zehiri onun götüne kesinlikle sokacaktım. Orta kapıdan girdikten sonra iki adamı daha patates ettim. Daha sonra ise bir adamın beklemediğim tekmesi tam silahına denk gelmişti. Silahima attığı o tekme ile silahım bir tarafa savrulmustu. Adamın kafasindan tutup arkamda olan ortasında cam olup etrafında tahta olan o kapıya geçirdim. Sivri cam parça boğazına girdiği anda onu bıraktım. Bana doğru gelen bir baksa adama ise bıçağımı çıkarıp ona doğru fırlattım. Anlının tam ortasına yediği bıçak ile yere yığıldı. Yerden eğilip tekrar silahımı alıp yoluma devam ettim. Temizlik yaparak ilerlerken en sonunda laboratuvar olarak kullandıkları aslında bir sikime yaramayan o odaya girdim. Benim girdiğimi fark etmeden doktor konuştu. "Odama anı bir sekilde girmeyin dedim." Dedi. Arkasına bakmadan konuştuğu için hayla beni fark etmemişti. "Kusura bakma paşam ölüm anı gelir her zaman." Dediğim anda korkudan döndü olduğu yerde. "Azrail ile anlaşma yapamadın mi?" Dedim. Ensesinden bir köpek yavrusunu tutar gibi tuttum. Buna köpek demek bile kesinlikle köpeğe hakareti. Gidip köpeklerden özür dilemeliydim. "O silahın içindeki panzehiri ver." Dedim boynunu sertçe iterek. "Ben bilmiyorum." Dedi. "SANA BİLİYOR MUSUN DEMEDİM SİKTİRME BELANİ VE BANA PANZEHİRİ VER." diye bağırdım. Asma titremeye başladı. Gerçekten çok bir sürem kalmamışti. Daha gidip ilacı vermem gerekiyordu. Ve ben Mavi'nin kalbi hayla atıyor mu bilmiyordum. Bu da beni daha çok geriyordu. Onu kaybetme korkusu bütün bedenimi kaplamıştı. "Orda." Diyerek gösterdi karşındaki dolabı. Ensesini sıkıca kavradım. Sert hareketler ile onu tam dolabın önüne dogri götürdüm. "GÖSTER." diye bağırdım bu seferde. Adam titrek elle verdi. Tutumları defterlerden ilacın gerçekten bu olup olmadığını kontrol ettim daha sonra ise zehiri elime aldım. Adamı sürükleyerek sandalyeler den birine oturtum. Kollarını da arka kısımdan bağladım. Aynı şekilde ayaklarını da. Daha sonra ise vücuduna enjekte edip oradan uzaklastim. Arkamdan bagirsa da sikime takmadan yukarı çıktım. 15 dakika sonra Didrarda dizilmiş helikopteri beklemeye başladık çok gecemden gelmişti zaten. Helikoptere biner binmez telefonumu çıkarıo açtım. Telefon ile konuşamadım belki ama gelen mesajlara bakabilirdim. Açar açmaz telefonuma düşman sayısızca cevapsız çağrı ile kalbim boğazımda atmaya başladı. Yaman ve Ilgaz hastanedeydi. Ve onalrdan defalarca çağrı gelmişti. BOLUM SONU
|
0% |