@yaren_yasar11
|
Selamlarrrrrrrr Ne yapıyorsunuz be. Sınavlar varid biliyorsunuz ki nasıl gecti? Umarım hepinizinki efsane geçmiştir. Kaç gündür sınavlara falan çalışıyordum. Bölüm gelmiyordu. MEB'İN yaptığını bitirdik sonuçta önemli bir sınav olmadığı sürece günde bir devam. Oy ve yorum yapmayı unutmayın İyi okumalar dilerimmm.
"Gerçek olmayacak kadar güzelsin çünkü." Dediği cümleye takılı kalmıştım. Yüzüne şaşkın şaşkın bakışlar atıyordum. O neyse gayet rahat bir şekilde yüzüme bakıyordu. Cidden vurdumduymazlık adamda hat safhalardaydı. "Anlamadım." Dedim. Bana baktı. Daha sonra ise dalga geçer gibi güldü. "Anlamadığın için mi bu şekilde bakıyorsun bana?" Diye sordu alayla. Bunu dedikten sonra şaşkın bakışlarım anında sinir ile büyüdüğüne adım kadar emindim. "Bana öldürecek gibi bakmayı kes Peri Kızı." Dedi. Daha sonra bir süre daha yüzüne baktım. "Hadi ama Peri Kızı sana kimse daha önce güzel olduğunu söylemedi mi?" Sesinde öyle bir tını vardı ki sanki söyledi desem o kişiyi bulup öldürecekmiş gibiydi. Ya da bu sadece benim hayal gücümdü. Bilmiyorum ama o şekilde bakıyordu. "Soru sordum Peri Kızı." Dedi. Yine gözünü bir an bile benden ayırmadı. "Daha önce kimse sana güzel olduğunu söyledi mi söylemedi mi? Çok basit bir soruydu aslında bu şekilde bana bakmana gerek yok ki." En sonunda cevap vermeye karar vermiştim. Daha çok erken be Lavinia. Daha geç cevap verseydin kızım. Öyle olmaz yaşlanınca cevap verirdin artık. Geri zekalı. İç sesim ile oturup kavga etmemem için geçerli bir sebep var mı ortada? Bence kesinlikle yok. "Söyledi." Dedim yüzümdeki buruk bir gülümseme ile. "Hadi amaaaa. Senden güzelimi var be kızım." (Buraya bir ara iç ses değil bu. İç ses olunca altına çizgi atarım yada belirtirim.) Beynimin içinde yankılanan bir ses ile gözlerim dolmuştu. Sesin sahibi yine aynı ses tonuyla sanki bana her zaman dediği gibi güzel olduğumu söylüyordu. "Kim?" Dedi. Sanki umrunda değilmiş gibi çıkarmaya çalıştığı sesi bağırıyordu sinirli olduğunu bana. "Arkadaşım. Kardeşim. Ailem. Annem." Dedim. "Hiçbiri kalmadığına göre." Dediği anda yüzüne baktım. Haklıydı. Kimsem kalmamıştı artık. Her şey artık bitmişti. Ben ölmüştüm. Ailem ölmüştü. Annem ölmüştü. Annemin ölümü yuvamın yıkamasıydı. Annemi kimse sevmezdi. Onu her zaman bir şekilde eşya gibi düşünüyorlardı. Kimse annemin de bir kalbi olduğunu düşünmüyordu. Annem gerçekten bu hayatta o kadar çok acı çekmiş olmasına rağmen ayakta duruyordu. İlk başlarda bizi istemese de -ki bu istememe sadece korktuğu içindi- sonradan bizi öyle bir sahiplenmişti ki bize hiçbir şey aratmayacak olmuştu. Bir yuva aramıza gerek kalmamış işte. Annem o kalbi ile bize yuva olmuştu. Bir sevgi kapısı aramıza da gerek kalmamıştı. Annem yine bize gerektiğinden bile fazla sevgiye boğmuştu. Bir baba ihtiyacımız da yoktu. Yine annem hem babamız hem de annemiz gibi olmuştu. Özgür ise kardeşimdi iste. Her ne olursa olsun akşam olunca birbirimize sıkıca sarıldığımız anda bütün dertlerimizin bittiğini hissettiğimiz şeydi kardeşlik.
Bazen birbirimizin çınar ağacıydık. Yorulduğumuzda arkamızı korkmadan yaslayacağımız gövde olmuştuk. Bir bütün gibi olmuştuk. Bazen birbirimize arkadaşdık. Birbirimize yetebiliyorduk. Sahte dostluklardan uzak duruyorduk. Biz birbirimizin herşeyiydik. O da kaybolmuştu artık. Yoktu. Ve şimdiye kadar herhangi bir haber alamamıştım. Haber alamadığım her dakikada ondan ümidimi kesiyor gibi hissediyordum. Ne kadar kolay alışmıştım annemin yokluğuna bilmiyordum ama gerçekten acıyordu. Gözümü kapattığım her an sanki karanlığın derinlerinde beni bekliyor gibi hissediyordum. Gözümü kapattığım her an annem karşıma geliyordu. Diyorum ya annem sanki orada bekliyordu. Uzun bir zamanda oradan gitmeyecek gibi duruyordu. Ben kendim ölümce giderdi. Benim artık yaşamak için bir sebebim olduğunu düşünüyordum. Elimdeki herşey teker teker yok olmuştu. Acımasız bir şekilde gerçekleri yüzüme vuran Riccardo'ya baktım bir kez daha. Canımi yakmak istiyordu. Bunu biliyordum. "Boşuna benim canımı yakmak için kendini yorma Riccardo." Dedim kısık çıkan bir sesle. "Benim canım öldü bile." Dedim. Sustu. Bana baktı. Onun da tek yaptığı şey bana bakmak oldu. "İşlere karışmadan önce düşünseydin keşke bunu leydi. Çünkü artık sana yapabilecek hiçbir şey yok." "Niye yapıyorsun bunu bana?" Diye sordum ağlamaya yakın bir sesle. Sesim titriyordu. "Ya annem oldu. Kardeşim kayıp. Katil beni de öldürmek istedi. Ya ben her seyimi kaybettim." Dedim. Gözlerim iyice dolmuştu artık. "Annem öldü. Hatta ölmedi katledildi benim annem. Kardeşim kayıp. Bunları biliyorum bende. Seni tanımıyorum bile sana neden zarar vermek isteyeyim?" Diye sordum gözümden bir damla kaçar iken. Yanağımdan çeneme doğru hareket etti damla. , Bana baktı. Yine gözlükleri ile çeneme ulaşmış ama daha yer ile buluşmamış olan o damlada sabit tuttu. Bir an kaldırdı elini. Ama daha çok bile kaldırmadan elini geri aşağıya doğru itti. Benden hiçbir sebebi olmamasına rağmen nefret eden bir ruh hastası ile aynı yerdeydim. Ve dolaylı yoldan bu ruh hastası tarafından kaçırılmıştım. Gitmeme izin vermiyordu hiçbir türlü. Önce bu evden çıkacaktım. Daha sonra annemin katilini bulacaktim. Aynı zamanda kardeşimi. Daha sonra ise bu dünyadan yok olup gidecektim. Belki bir yıldız olacaktım. Belki de yağmurdan sonraki gökkuşağında bir renk. Belki bir yağmur damlası. Yaşamak için bir sebebim yoktu. Yaşamak istediğimi de düşünmüyordum. Kesinlikle istemiyordum. Eğer bu sebep bana Allah'ın bir hediyesi olarak verilir ise kalırdım. O hediye için savaşıdım. Böyle birşey olacağına hic inanmiyordum. Riccardo bebeği benden aldı. Bebeğe son kez bakıp gülümsedim. Ama tam o anda bebek Riccardo'nun kucağında ağlamaya başladı. Bebeği benim kucağımdan alıp doğrulduğu anda bebek ağlamaya başladı. Riccardo kucağındaki bebeğe baktı. Yavaş yavaş salladı kucağında. "Sen yine neden ağlıyorsun acaba?" Diye söylendi İtalyanca bir şekilde. Bebeği bir süre daha kucağında salladı fakat hiçbir türlü bebek susmuyordu. Aksine her geçen dakika daha fazla ağlıyordu. Bebeğe baktım. Neden ağladığını çözmeye çalışıyordum. Ama neden ağladığı hakkında ne Riccardo'nun ne de benim bir fikrim yoktu. Daha fazla ağlamasına dayanamayıp bebegi almak istedim. Bebekler ağlamamalıydı. Bana göre bu böyleydi. "Bana verir misin?" Dedim. Bana baktı Riccardo. Bebeği bir yandan sallamaya devam ediyordu. "Gözünün önünde bebeğe birşey yapamam. Ki yapsam bile bebeklere asla zarar vermem." Dedim bana bakan bakışlarından bana güvenmediğini anladığımda. Güvenmemesini anlardım. Sonuçta ikimiz de birbirimizi hiç tanımıyorduk. Ama ona zarar vermek ile beni suçlamasını asla ama asla anlayamazdım. "Sen ona istersen de ben burda olsam da olmasam da zarar vermezsin." Dedi. Bakışlarındaki soğuk bebeğe baktığı anda çoktan çözülmüştü. Fakat bana baktığında o bakışlar tehditkâr bir şekilde bakıyordu. Aynı şekilde sesinde olan tını da söylediği cümleyi iyice tehdit cümlesi olarak çıkarmayı başarmıştı. Birşey demedim. Ona ne anlatsam da dinlemeyecekti. Buna emindim. Artık birilerine kendimi inandırmak veya anlatmaktan gerçekten çok yorulmuştum. Bir kere de ben birşey anlatmadan insanlar beni anlatsın istiyordum. Bir kere de onlar beni anlasın istiyordum. İsteyen istedigini gözlerinden bile anlaya biliyordu. Bir kere de biri beni kırmasın üzmesin istiyordum. Bir kere de benim herkese ettiğim lafı kafamda milyonlarca kez tartiktan sonra söylüyor isem bir kere de onlar benim için bunu yapsın istiyordum. Özellikle lafları ile canımı yakmasın istiyordum. Demekki çok şey istiyordum. Bebeği kucağıma koydu. Daha sonra ise beklemediğim bir şekilde bir anda odadan çıkıp gitti. Bebek ile biraz uğraştıktan sonra bebek uyuya kalmıştı. Yanıma koyup bende kafamı yastığa gömdüm. Bebeğe sarılır ile uyuya kalmıştım.
|
0% |